24.Bölüm
"Hayat senden, benden ve ondan ibaret artık sevgilim..."
Akşam yemeğini yaptıktan sonra mutfaktan çıkıp oturma odasına geçtim. Bugün hastaneden erken çıkmıştım ve direkt eve gelip yemek yaptım. Baran'ın gelmesine dakikalar var ve kapı sesi gelince bozuntuya vermeden televizyona bakmaya devam ettim. Demek ki dakikalar yokmuş...
"Uhra," adımı seslenmesi kalbimin atışlarını artırırken Baran'ın olduğu tarafa döndüm. Anlamsız bakışları yüzümde gezinmeye başladığı için gülmemeye çalıştım. Adam delirdiğimi düşünecek. Ama Baran bana bakarken gülmemek imkansız.
"Hoş geldin." Oturduğum yerden kalkıp birkaç adımda karşısına geçtim. Kaşlarını çatıp bana bakmaya devam etti. O bu ifadeyle bana bakınca daha çok gülümsedim.
"Annemler bekliyor, oraya gidecektik sen hazır değilsin." Hızla başımı kaldırıp Baran'a baktım. Öyle bir planımız olduğunu hatırlamıyorum. Ve yemeğe gideceğimizden haberim yok.
"Benim neden haberim yok." Gözlerini kapatıp açarak bana baktı.
"Söylemeyi unuttum be güzelim." Gün içinde yoğun olduğu için konuşamamıştık. Ve unutmuş olması gayet normaldi.
"E yemek yaptım yemeyecek miyiz?" Arkasını dönüp kapıya ilerlerken konuştu."Annem yemeğe çağırdı orada yiyeceğiz." Görmese bile yüzümü asıp ardından ilerledim.
"Söylememiştin. O kadar sevdiğin yemekleri yaptım." Kendi kendime söylendim.
Baran aniden durunca bende durmak zorunda kaldım. "Yemekleri de yanımızda götürürüz güzelim." Adımları mutfağa doğru yöneldi. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülmemeye çalıştım. Düşünceli olması benim için paha biçilmez.
"Ben, üzerimi değiştirip geliyorum." Bana doğru döndü ve kısa bir baş hareketi ile onayladı.
Hızlıca merdivenlere yönelip üst kata çıktım. Yatak odasına geçtikten sonra giyinme odasına girip üzerimi değiştirdim. Makyaj yapmak için makyaj masasına oturduğumda derin bir nefes aldım ve hafif bir makyaj yapmaya başladım. Son olarak vişne rengi rujumu dudaklarıma yedirip ayağa kalktım. Bir kez daha aynaya baktıktan sonra çantamı alıp odadan çıktım. Kapıyı açınca Baran ile karşı karşıya kaldım ve ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı.
"Korkuttun." Bana uzun uzun baktı. Bende birkaç adım geriledim. Bana detaylı bir şekilde bakarak yakınıma yaklaştı. O bana yaklaştıkça ben merakla ona bakıyordum. Keskin yeşil irisleri dudaklarıma kaydı ve benim kalbim göğüs kafesimi daha hızlı dövmeye başladı.
"Rujunu beğenmedim."
"Ben beğendim." Yanından geçeceğim anda kolumdan kavrayıp beni tek hareketiyle duvara yasladı. Sırtım soğuk duvarla temas edince kalbim ağzımda atmaya başladı. Baran'ın bu tavrı nefesimi kesiyor.
"Sen zahmet etme güzelim. Bizzat kendim sileceğim." Kaşlarımı çatarak Baran'a baktım. Aramızdaki mesafeyi kapatıp, yüzünü yüzüme yaklaştırdığı anda nefes almayı bıraktım. O daha çok yaklaşınca gözlerimi kapatıp nefesimi tuttum. Beni öpecek... "Seni öpeceğimi düşündün." Konuşmasıyla gözlerimi araladım. Gözlerimi açtığım anda dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Uyuz! Nefes almayı unutmuştum. Dudakları dudaklarım üzerinde hareket ettikçe kalbimin duracağını hissediyorum. Tüm hücrelerim onun için kül olup yeniden doğuyor.
Geriye çekildiğinde gözlerimi açmaya cesaret edemedim. Karşısında bir mum gibi eriyordum. Belimdeki dokunuşu kendini belli edince hafifçe gözlerimi açtım. Bana bakan bir çift göz kalbimi yerinden sökmeye yeter.
"Böyle daha iyi." Beni çileden çıkarır gibi parmağını dudaklarımın üzerinde gezdirdi. Öpmesi yetmezmiş gibi bir de beni böyle yakıyor. O öylece bana bakarken bende ona bakıyordum. Utanmasam sinirden bende onu öperim. Yani kesinlikle sinirden.
"Sinirli ve utangaç." Baran tekrar bana yaklaştı. Baran bana yaklaştıkça hayat fonksiyonlarımı yitiriyorum. Attığı her adımda kalbim titriyor. "Benden utanma. Utandığını biliyorum. Ne hissediyorsan utanmadan söyle. İstediğin zaman öp. Uyumak istediğin zaman yanıma yaklaş ve bana bunu hatırlat. Benden utanmanı istemiyorum. Utanacağın en son insan bile değilim, biliyorsun değil mi?" İçim eridi. Baran'ın yanaklarına ellerimi yaslayıp tebessüm ettim.
Ne diyebilirim hiç bilmiyorum. Parmağını dudağımdan çektiğinde ona doğru yaklaştım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Yaşadığı şok etkisi ile afallayıp birkaç adım geriledi ama bozuntuya vermeden öpüşüme karşılık verdi. Elleri belimi kavrayıp beni uzaklaştığım duvara tekrar yapıştırdı. Kolları arasında tuzla buz oldum. Gerçekten onun kollarında tükeniyorum. Beni dokunuşuyla mahvediyor. Baran'ın çalan telefonu ile güç bela kendimi geri çektim. Alnını alnıma yaslayıp nefesini düzenlemeye çalıştı.
"Alo," gözlerimi araladığımda yeşil gözleri ile karşı karşıya geldim. "Geliyoruz." Konuşması bittikten sonra telefonu kapattı. Tekrar dudaklarıma minik bir buse bırakıp geri çekildi. Merdivenlere doğru yöneldiğinde hızla üzerime çeki düzen verip ardından ilerledim.
"Hiç gitmek istemiyorum Uhra'm, ama bizi bekliyorlar." Başımı iki yana sallayıp ardından aşağıya inmeye başladım. Daha fazla orada durmaya devam etseydik evden çıkamazdık.
Baran, yemekleri arabaya bırakmıştı bende evimizin kapısını kilitleyip arabaya ilerledim. Yerime oturunca kemerimi takıp derin bir nefes aldım. Baran'a kısa bir bakış attıktan sonra geriye yaslandım. Başımı cama çevirip aynadan yüzüme baktığımda yanaklarım kıpkırmızıydı. Beyaz tenim utançtan kızarmıştı ve bu gülümsememe sebep oldu.
"Zamanla alışacaksın," sırıttı ve elini baldırıma koydu. Teması hoşuma gidince çıtımı çıkarmadım ve sadece gülümseyerek ona baktım.
Pınar annemlere geldiğimizde yemekleri alıp içeriye geçtik. Almila ile Pınar annem masayı hazırlamış bizi bekliyorlardı. Hazırladığım yemekleri masaya bırakıp Pınar anneme ve Almila'ya sarıldım.
"Kızım niye yemek yaptın? Baran söylemedi mi?" Bakışlarımı Baran'a çevirip uyarıcı bir bakış attıktan sonra tekrar Pınar anneme döndüm.
"Erken gelince bende bir şeyler yapmak istedim anne." Bana gülümseyip masaya ilerledi. Yemekleri alıp tabaklara koyarken bize baktı ve sıcacık gülümsedi. Biz mutlu oldukça onlar daha çok mutlu oluyorlar.
"Hadi daha fazla soğumadan yiyelim."
Baran ile yan yana oturduk karşımızda ise Almila vardı. Baran sandalyemi kendine doğru çekince şaşkınlıkla ona baktım. Cidden ama Baran beni bayıltacaksın.
"Tuzu uzatır mısın Uhra?" Baran'ın isteği ile tuza uzandım. Tuzu ona uzattığımda parmakları parmaklarıma değdi. Hızla bakışlarımı yüzüne çıkardım. Arsızca sırıtıp elimden tuzu aldı. Uyuz ya.
Keyifli geçen yemeğin ardından salona geçtik. Almila çayları dağıtırken bende Baran'ın yanındaki boşluğa oturdum. Pınar annemler sohbet ederken ben sessizce onları dinliyordum. Gün içinde annemle konuşmuş olsam da onlarla görüşmek istiyorum.
"Baran," diye mırıldandım bana bakması için ve çok sürmeden bakışları bana döndü. Gözleri konuşmamı bekler gibi bakıyordu ve bende daha fazla bekletmedim. "Eve gitmeden önce annemlere de uğrayalım mı?" Kaşları havalandı ve ben ondan bir cevap bekledim.
"Uhra'm," bileğindeki saate baktıktan sonra konuşmaya devam etti. "Yarım saat sonra gidelim. Birkaç saat orada durur sonra eve geçeriz." Gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım.
Herkes birbiriyle sohbet ederken ben sadece sessizce dinliyordum. Pınar annemler Baran'ı çok özlemişti ve bu herkesin bakışlarından veyahut konuşmasından belli oluyor. Peki ya ben, ben onun için kül olmuştum. Gelmesi için saat sayıyorum. Her gittiğinde iki göğsümün arasına bir hançer saplanıyor ve o hançer bir gram kıpırdamıyor. Böyle en ufak bir şeyde canım saatlerce acıyor. Şu an yanımda olması bile yetmiyor. Onu göğsüme bastırıp kalbime saklayasım geliyor.
"Biz artık kalkalım validem." Baran ayağa kalkınca bende yavaştan hareketlendim. Pınar annemlerde ayaklanıp bize bakmaya devam ettiler.
"Tabii oğlum, dinlenin güzelce."
"Aylin annemlere de uğrayalım sonra eve geçeceğiz."
Pınar annem usulca başını salladı. "Tabii uğrayın annem."
Herkesle vedalaştıktan sonra evden çıktık. Bahçeden çıkarken Baran kolunu belime atıp beni yamacına çektiğinde bakışlarımı ona çevirdim.
"Hayatım," mırıltımı duydu. Parmakları usulca tenime dokununca ürperdim.
"Seni," dedi fısıltıyla. "Sen yanımdayken bile özlüyorum." Sözlerinin ardından başımı ona çevirdiğimde yola bakıyordu. İçimde kalbime kadar uzanan bir yangın belirdi. Beni sözleriyle kül etti.
"Ya sevgilim," daha fazla konuşamadım. Sanki karşısında eriyip kaybolmuştum. "Bende seni her an, her saniye hatta her dakika özlüyorum." Bizim evin bahçesinden içeriye girdik ve duraksadı.
"Güzelim," beni kendine çevirdi ve alnıma dudaklarını bastırdı. "Eve geçince uzun uzun konuşuruz." Tebessümle ona bakmaya devam ettim.
"Yarın erken uyanacağımı hesaba katarsam pek uzun konuşamayız." Baran sırıtarak bana baktı ve göz kırptı.
"Bizde sen istediğin kadar konuşuruz yavrum." Baran'ın koluna yavaşça vurup kıkırdadım.
"Hadi içeriye geçelim." Baran'ın elinden tutup kapıya ilerledik. Zili çalıp hevesle açılmasını bekledim ve beklerken üst üste zile basmayı ihmal etmedim.
"Uhra," diyen Baran huysuzca söylendi ama onu umursamadan zile basmaya devam ettim.
"Kızım sen bittin." Kapıyı açan Berkin abim sinirlenmişti. Bana baktı ve derin bir nefes aldı.
"Manyak mısın kızım? Büyü biraz, büyü." Abime ters bir bakış atıp içeriye adımladım. Baran ise abimle selamlaşmış ve ardımdan ilerlemeye başlamıştı. Hızlıca oturma odasına girdiğimde annem ve babam sohbet ediyordu.
"Öz evladınız geldi." Babam gülümseyerek ayağa kalktığında hızlıca ilerledim ve kolları arasında yerimi aldım. Saçlarımın üzerine öpücük kondurup geriye çekildi.
"Kızım," babam sıcacık gülümsedi. Babamın gülümsemesi kalbimi ısıttı. Yanağına öpücük kondurup anneme döndüm ve ona da sıkıca sarıldım. "Hoş geldiniz kızım."
Baran kapıdan içeriye girdiğinde babam ona bakmıştı. Babamla ikisi selamlaştı ve koltuklara oturdular. Bende annemle beraber koltuğa oturup birbirimize sarılmaya devam ettik.
"Kızımı çok özlemişim." Burukça gülümsedim. Annemlerle birkaç gündür görüşmüyorduk ve bu bile özlemem için yeterli bir süreydi.
"Uhra," diyen Barın abime döndüm, oturma odasının kapısındaydı. Gülümseyerek ayağa kalktım. "Nasılsın kardeşim?" Birkaç adımda abime yaklaşıp sıkıca sarıldım.
"İyiyim abi, sen nasılsın?" Geriye çekilip tebessüm ettim. Abilerimin yeri o kadar farklı ki bende, onlar benim için dünyaya bedel.
"İyiyim bende canım, hoş geldiniz." Baran'a doğru ilerlediğinde ben tekrar annemin yanına geçtim. Abim Baran ile selamlaşırken gözlerimi üzerlerinde tuttum. Beraber büyümüşlerdi ve Baran şu an evimizin damadı.
Ben düşünceme gülümserken Baran bana baktı ve göz göze geldik. İçim onun tek bakışıyla eridi. Bana göz kırpıp abime döndüğünde kalbimden vurulmuş gibi oldum. Gülümsemesi yetmezmiş gibi bir de göz kırptı. Bu adamın hiç insafı yok.
Annemlerde birkaç saat oturduktan sonra evimize geçtik. Eve gelince direkt üst kata çıkıp kendimi banyoya attım ve ılık bir duş aldım. Banyodan çıkıp odaya girdiğimde Baran, üzeri çıplak bir şekilde yatakta uzanmıştı. Bu adam sürekli üzeri çıplak uyuyor hem de yaz kış demeden. Gözlerim çıplak sırtında gezindi ve gördüğüm birkaç iz gözlerimin dolmasına sebep oldu.
Daha fazla Baran'a bakmadan aynanın önüne geçtim. Saçlarımdaki havluyu çıkarıp saçlarımın suyunu aldım ve güzelce taradım. Saç kurutma makinesiyle hızlıca saçlarımı kurutup aynanın önünden çekildim. Yatağa döndüğümde Baran bana bakıyordu. Ona hafifçe gülümsedikten sonra yavaş adımlarla yanına ilerledim.
"Güzelim," dedi uykulu sesiyle. İçim gitti. Kalbim ellerinde paramparça oldu. Onun tek bir kelimesi beni etkilerken sadece gülümsedim. Eşsizliği bana yeter. Ve bu adamın benim olması her şeye bedel.
"Sevgilim," derken yan tarafındaki boşluğa geçtim. Burası bana aitti. Onun yanı benim yerimdi.
"Uhra'm."
Baran'ın kolları arasında yerimi alıp başımı göğsüne yasladım. İçim huzurla dolup taşarken gülümsemeye devam ettim. Onunla başlayan ve biten sabahlara tutkunum. Onunla gözlerimi açmak o kadar farklı ki, doyamıyorum. Hiçbir şey yetmiyor.
"Bana bi' bak be hatun." Kıkırdayarak başımı kaldırıp Baran'a baktım. Koyu hareleri kalp atışlarımı artırdı. Bu adam benim gözümde kusursuz.
"Uyuyalım mı? Bir tanem çok uykum var ve yarın hastaneye gideceğim." Kolları sıkıca beni sarıp sarmaladı.
"Yarın bende erken gideceğim. Ben seni hastaneye bırakırım." Kollarımı Baran'ın beline sarıp gözlerimi kapattım.
"Tamam. İyi geceler sevgilim." Dudaklarını saçlarımın üstüne bastırıp öpücük kondurdu ve öylece durdu.
"İyi gecelerin olsun yavrum." Kollarım daha çok sıkılaştı ve ona sıkı sıkı sarıldım.
Sabah hafif bir dengesizlikle uyanmıştım. Başım hafif bir şekilde dönüyordu. Kan şekerim düşmüş olabilir diye hızlıca kahvaltı hazırlamış ve Baran'ı beklemeden bir şeyler atıştırmaya başlamıştım. Aslında aklımda dönüp duran bir ihtimal daha vardı ve heyecandan test yapmaya cesaret edemiyorum.
Baran mutfağın kapısından girince gözlerim üzerinde gezindi ve kaşlarımı çattım. Bir kendime bir ona bakınca kaşlarım daha çok çatıldı. Ben onun yanına yakışıyor muyum acaba? Bu düşünce beynimi kemirirken Baran'a doğru adımladım ama gözlerim kararınca hızla gözlerimi kapattım.
"Uhra, iyi misin?" Baran yanıma yaklaşmıştı. Gözlerimi araladığımda kendimi hala tuhaf hissediyordum.
"Gözlerim karardı ama şu an iyiyim. Acıktığım için kan şekerim düşmüş sanırım." Sandalyemi geriye çektiğinde kaşlarımı çattım.
"İyi değilsen bugün hastaneye gitme güzelim. Hiçbir şey sağlığından önemli değil." Saçlarımı geriye savurup nefeslendim.
"İyiyim Baran. Acıktığım içindir." Baran bana pes dercesine bir bakış attı ama fazla oralı olmadım ve kahvaltı yapmaya başladım. Masada ve hemen sol tarafta duran haşlanmış yumurtanın kokusu beni rahatsız ederken kahvaltımı yapamıyordum.
"Baran," dedim oldukça tuhaf bir tonda. Baran'ın kaşları çatılırken bana baktı. "Şu yumurtayı alır mısın kokusundan midem bulanıyor." Yüzündeki ifade değişirken yumurtanın olduğu tabağı alıp masadan kalktı ve yumurta tabağını camın önüne bıraktı.
"Niye miden bulandı güzelim?" Alt dudağıma dişlerimi geçirip aklımdan geçen tek bir sebebe kilitlendim. İhtimal epey yüksek ama erken diye düşündüm. Sonuçta daha evliliğimizin üzerinden dört ay geçmişti ama ikimiz de istiyoruz.
"Bilmiyorum canım," dedim Baran'ın kurcalamasına engel olup ama bu üzerime düşmesine engel olmuyordu.
"Normalde yumurtayı pek sevmesende yediğini biliyorum Uhra'm, şu an kokusu dahi rahatsız ediyorsa sebebi olmalı." Derin bir nefes alıp verdim. Baran zeki bir adam ve benim düşündüğümü o da düşünmüş olabilir.
"Sürekli yediğim için tiksindim herhalde." Baran daha fazla kurcalamadı ve başını sallayıp kahvaltısını yapmaya devam etti.
Kahvaltıdan sonra yatak odasına çıkıp çantamı ve telefonumu aldıktan sonra alt kata indim. Dış kapının önünde telefonla konuşan Baran'ı görünce yavaşladım. Bu saate kiminle konuşuyor olabilir ki?
"Olmaz Gökhan," dedi oflarcasına. "Kardeşim karargaha uğramam lazım." Dudaklarımı birbirine bastırıp adımladım ve bakışları usulca bana döndü. Yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.
"Hadi kardeşim,"
Gökhan abi ne dedi bilmiyorum ama Baran kısık bir küfür ettikten sonra telefonu kapattı. Bakışları hızlıca üzerimde gezindi ve memnun olmuşcasına gülümsedi. Havalar soğumaya başladığı için oldukça rahat ve sıcak tutacak kıyafetler seçmiştim.
"Gidelim mi?" Bana döndü ve birkaç adım atıp karşıma dikildi.
"Gidelim," kolunu usulca belime sardı ve beni kendine çekti. "Ve sen hastaneye adım attığın anda doktora görünüyorsun." Başını eğip dudaklarını alnıma bastırdı. İçim kıpır kıpır olurken gözlerimi kapatıp gülümsedim.
"Seni çok seviyorum." Fısıltım geriye çekilmesine sebep oldu. Geriye çekildiğinde bana gülümsedi.
"Seni şurada öpsem ne olur anasını satayım." Baran'ın kapanından sıyrılıp evimizin kapısını kapattım.
"Delirme canım kocam, bir kendine gel." Kapıyı kilitledikten sonra birkaç basamağı inip taş zeminde yürümeye başladım.
"Akşama görüşürüz Uhra." Arkamdan seslenen Baran'ın söyledikleri kıkırdamama sebep oldu. Bu adam bana karşı çok doyumsuz. Her an yanında olmam bile ona yetmiyor.
"Görüşürüz kocacığım."
Yanımda durdu ve arabanın ön yolcu kapısını açtı. "Geç bakalım yavrum."
Baran'da yerine geçtiğinde arabayı çalıştırdı. Telefonumu açıp gelen mesajlara hızlıca göz attım. Pek bir şey yoktu bu yüzden telefonu kilitleyip Baran'a döndüm. Kalan bütün zamanı onu izleyerek geçireceğim zaten akşama kadar doğru dürüst görüşemeyeceğiz.
"Bakma bana öyle bakma," ses tonu beni ona meftun etmeye yeterdi. "Sen böyle bakınca soluğum kesiliyor." Alt dudağıma dişlerimi geçirip gülümsedim. Ve onu izlemeye devam ettim.
Araba hastanenin önünde durunca sessizce çantamı alıp kemerimi açtım.
"Kendine çok dikkat et Baran. Seni seviyorum bir tanem." Uzanıp yanağından öpüp geri çekildim.
"Sende dikkat et Uhra'm. Bir şey olursa ara ve doktora görünmeyi unutma."
Söyleyecekleri bitmiş miydi? Ben ondan iki kelimelik bir cümle daha bekliyordum. Ve o sözlerde geliyor.
Bana hafifçe yaklaştı. "Seni seviyorum Uhra." Yanağıma derin bir öpücük kondurdu ve başını hafifçe oynattı. Dudakları dudak kenarıma dokununca kendimi ateşin önündeymiş gibi hissettim. Dudağımın kenarını öptükten sonra geriye çekilip bana baktı.
"Şimdi gidebilirsin güzelim."
Gözlerimi kapatıp açtım. "Görüşürüz canım." Çabucak arabadan inip hastaneye ilerledim ve ben hastaneye girince Baran'da gitti.
Hızlıca dolabımdan önlüğümü alıp alt kata indim. Adımlarım kan alma bölümüne yöneldi. Beni gören Fatma Hemşire oturduğu yerden kalkıp gülümsedi.
"Günaydın arkadaşlar."
"Günaydın Uhra Hocam."
Gülümseyerek Fatma'nın yanına yaklaştım. "Ben kan aldırmaya geldim."
"Ne için hocam?" Fatma'nın sorusuyla kalbim hızlandı. Düşüncesi bile beni bitiriyor. Heyecanım her saniye artıyordu.
"Gebelik için," Fatma kocaman gülümsedi.
"Hocam," dediğinde bende gülümsedim.
"Belirtiler var ben direkt kan tahlili yapıp emin olmak istiyorum." Beni kan alacağı yere yönlendirdiğinde hızlıca geçip oturdum.
"Şimdiden hayırlı olsun hocam."
"Ay Fatma, dur heyecanlanıyorum. Eğer pozitif çıkmazsa üzülürüm." Fatma çabucak kanımı almıştı.
"Hocam siz daha iyi bilirsiniz ama belirtileri var diyorsunuz yani büyük ihtimalle olabilir." Olumlu anlamda başımı salladım. İkimiz de korunmuyorduk ve olmaması için hiçbir sorun yok.
"Hayırlısı Fatma," yavaşça oturduğum yerden kalktım. "Teşekkür ederim."
"Rica ederim hocam. Sonuçlar çıkınca bizi de haberdar ederseniz çok sevinirim." Gülümseyerek başımı salladım.
"Tabii, sayılı birkaç kişiye söylerim." Ne demek istediğimi anlamış ve gülmüştü.
"Hocam, Mine Hanım nişanlanmış." Tepkisiz kaldım. Mine beni hiç alakadar etmiyor. Evlendiğimden bu yana sadece birkaç kez acilde denk gelmiştim onunla.
"Ne diyelim mutlu mesut olsun." Fatma'da gülmüş ve başını olumlu anlamda sallamıştı. Mine aramızda geçen diyaloğu tüm hastaneye duyurmuştu ve bu sadece onu küçük düşürmüştü. Her fırsatta benimle münakaşaya giriyordu ve her seferinde ben onu susturuyordum.
Polikliniğe geçtiğimde bana ayrılan odaya girdim. Hemen karşı tarafımda duran sekreter arkadaşa baktım ve onu ilk defa görüyordum.
"Merhaba," dedim gülümseyerek. Bana ufakça gülümseyerek konuştu. "Merhaba hocam,"
Bilgisayarı açıp sisteme giriş yaptıktan sonra sırayla hastaları içeriye almaya başladık. Bütün günü poliklinikte geçirdim ve genel olarak muayeneler dışında pek bir şey olmadı.
Heyecanımı tüm vücudumda hissediyordum. Ellerim ve ayaklarım titrerken Aleyna'ya baktım. Yüzündeki gülümsemeyle sisteme giriş yapıyordu ve ben heyecandan bayılacak gibiyim. Sisteme giriş yaptığı anda bana baktı ve T.C kimlik numaramı söylememi bekledi.
"Şurada bayılacağım." Aleyna sonuç ekranını açtığında daha çok heyecanlandım. Gözlerim sonuçlarda gezindi ve ben bayılmamak için kendimi zor tuttum.
"Uhra," dedi gülümseyerek. Gözyaşlarım hızla yanaklarımdan düşerken ayağa kalktım. Heyecanım kat ve kat artarken ayaklarım zangır zangır titriyor. Bu his beni mahvediyor. "Hamilesin!"
Aleyna bana sıkı sıkı sarılırken ben hüngür hüngür ağlamaya başladım. Hamileyim. Canıma can eklenmişti. Ellerim ve ayaklarım tir tir titriyor. Geriye çekilip gözyaşlarımı sildim ve yavaşça sandalyeye oturdum. Dikkatli olmam gerekiyor. Benim şu an sadece dikkat etmem gerekiyor.
"Aleyna," gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. "Hamileymişim." Birden bire kahkaha attım. Mutluluktan hem gülüyor hem ağlıyordum. İçim içimi yerken düşüp bayılacak gibiyim. Gözyaşlarım hızlı hızlı süzülürken ekrana bakıyordum. Gerçekten hamileyim. İçimde canımdan can var.
Bizim bir bebeğimiz olacak... Bizim; Baran ve benim...
"Aleyna," dedim gözyaşlarım sicim sicim dökülürken. "Şuraya düşüp bayılacağım."
Aleyna hızla ayaklandı. "Ay Uhra, kız sakın ayağa kalkma."
Aleyna hızla gözlerini odada gezdirdi ve aradığını buldu. Tansiyonumu ölçecek. Yanıma gelip tansiyonumu ölçtü. İçi rahatlamış gibi bana baktı.
"Tansiyonun normal. Heyecan yapıyorsun diye canım." Usulca başımı salladım ve ardından gözlerimi kapattım.
"Heyecandan kalbim yerinden çıkacak." Aleyna kıkırdayarak elimi sıkıca tuttu.
"Çok çok sevindim Uhra. Abim duyunca ne yapacak acaba?"
Gözlerimi aralayıp Aleyna'ya baktım ve sıcacık gülümsedim. "Abin benden daha çok istekliydi. Duyunca bayılır." Aleyna ile birbirimize bakıp kahkaha attık.
"Hemen abime söyleyelim." Olumsuz anlamda başımı iki yana salladım.
Oturduğum yerde doğruldum. "Sonucu çıkaracağım ve akşam söyleyeceğim." Aleyna imalı imalı omzuma vurup kıkırdadı.
"Akşam ha, gündüzler çuvala mı girdi?" Gözlerimi devirip ayağa kalktım.
"Kes be, Elisa'nın yanına gideceğim kontrol için sonra eve geçerim."
Muayene edeceğim hasta kalmamıştı bu yüzden hızlıca Aleyna'ya veda edip odadan çıktım. Asansöre bindiğim anda yine heyecanlandım. Bir bebeğimiz olacak ve bunu düşünmek bile kalbimin yerinden çıkmasına yetiyor.
"Elisa," dedim odaya girer girmez. Elisa çabucak ayağa kalkınca gülümsedim.
"Hamileyim Elisa, hamileyim." Birbirimize sıkı sıkı sarılıp kahkaha attık. Gözlerim yine dolunca geriye çekilip elimi karnıma koydum.
"Uhra," bakışları karnıma koyduğum elime kaydı ve şaşkınlık içinde güldü. "Gerçekten mi?" Olumlu anlamda başımı salladım.
"Teyze oluyorsun kızım, teyze." Elisa gülümseyerek elini karnıma koydu. O kadar çok şaşkındı ki ne diyeceğini bilemiyordu.
"Ne zaman öğrendin?" Soru soran bakışları üzerimdeydi. Kocaman gülümsemeye devam ettim.
"Bugün öğrendim ama iki haftadır hafif belirtiler vardı. Mide bulantım da olunca emin oldum." Elisa beni çekip sedyeye yönlendirdi ve dikkatle uzanmamı sağladı. Usulca karnımı açtığımda heyecandan bayılacak gibiydim.
"Uhra," dedi ultrasona bakarken. "Uhra minnacık daha. Çok yeni." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülümsedim.
"Neredeyse üç haftalık." Gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü. "Şu an her şey normal. Sadece çok dikkat et Uhra. Birkaç hafta sonra kalp atışlarını dinleriz." Heyecanla karnımı silmeme yardımcı oldu. Ayaklanıp sedyeye oturdum ve ağlamaya devam ettim. Gözyaşlarım sevinçten akıyordu.
"Elisa," derken yavaşça oturduğum yerden kalktım. "Çok küçük değil mi?" Elisa titreyen ellerimi tutup gülümsedi.
"Çok küçük ve güzel annesi ona çok iyi bakacak." Hızla başımı olumlu anlamda salladım.
"Bugün bir aylık izin almam lazım çünkü aşırı mide bulantım var. Bu halde hastanede pek duramam. Baran'a söylemek için can atıyorum."
"Bu akşam söylersin," dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Kesinlikle hemen söylemem gerekiyor. Duyduğunda çok sevinecek.
"Ha, bu arada kalp atışlarını dinlemeye geldiğinde genel bir kontrol yaparım öyle konuşuruz. Mide bulantında var bu demek oluyor ki bebek hareket edene kadar sürecek. Genel kontrole kadar eşinle birlikte olma." Yanaklarım kızarırken bakışlarımı kaçırdım. Elisa bu halime güldü.
"Hemen de utanıyor. Kızım çocuk yaptınız ne diye utanıyorsun?" Elisa'ya ters ters baktım.
"Neyse ben çıkıyorum, hastam kalmadı direkt eve geçeceğim."
"Tamam Uhra, dikkat et canım." Elisa'ya sarılıp geri çekildim.
"Sende dikkatli ol."
Elisa'nın odasından çıktıktan sonra içimdeki heyecanla hastanenin çıkışına yöneldim. Bizi bu yola sürükleyen her şeye minnettarım. Şu an dışarıda olmama rağmen heyecandan hiçbir yere sığamıyorum. Adımlarım durağa doğru ilerledi ve ben heyecandan ne yaptığımı dahi seçemiyorum. Aklımda tek bir şey dönüp duruyor o da bir çocuğumuzun olacak düşüncesi.
Acaba bebeğime bakabilecek miyim ya da hasta olduğunda dayanabilir miyim hiç bilmiyorum, ama onun dünyaya gelmesi için gün saymaya şimdiden başlayacağım. Gözlerimin ardında canlanan hayaller bakışlarımı puslandırdı. Düşünmek bile beni böylesine etkiliyorken yaşamak nasıl acaba diye kendimi tüketiyorum.
Otobüse binip boş bir yere oturdum ve oldukça dikkatliydim. Bebeğim minicikti. O kadar minik ki bakmaya dahi gücüm yok. O ufacık ve benim karnımda. Dokuz ay boyunca ben neredeysem o orada olacak. Gözlerim dolu dolu camdan dışarıya bakarken hayal dünyamda gezindim.
Eve nasıl geldim onu dahi seçemedim. Kendimi direkt yatak odasına atıp duş aldım ve alt kata indim. Yemek yapmak istiyordum ve dolaptan çıkardığım tavuk midemi bulandırıyordu. Tavukla yemek yapmaktan vazgeçip hafif bir şeyler hazırlamaya koyuldum.
"Güzelim," belime sarılan kollarla irkilip ufak çaplı bir çığlık attım.
"Şşş sakin," dedi kolları sıkıca belime sarılırken. Dokunuşu ve kokusu sakinleşmem için yetmişti.
"Baran," derken hızla kolları arasında önüme döndüm. Ben yemek yapmaya o kadar dalmışım ki kapının sesini dahi duymamışım.
"Kapının sesini duymadın eyvallah da varlığımı dahi hissetmedin yavrum." Alt dudağımı çekingen bir tavırla dişledim. Yemek yaparken midem bulanıyordu ve bununla başa çıkmaya çalışırken ne kapı sesini, ne de Baran'ın ayak seslerini duymadım.
"Masayı hazırladım sevgilim, dalmışım ondan duymadım." Gözlerini açıp kapadıktan sonra dudaklarını alnıma bastırdı.
"Duş alıp geliyorum. Sen yemeğe başla."
Olumsuz anlamda dilimi damağıma vurup ses çıkardım. "Sensiz yemek yemem."
Bakışları usul usul yüzümde gezindikten sonra başını eğdi. Kalbim depar atarken yutkundum. Bana bu kadar yakın olması nefesimi kesiyor ve karşısında konuşmakta zorlanıyorum. Evliyiz ama ben onu sanki ilk defa görüyor gibi heyecanlanıyorum.
"Güzel eşim," o konuşurken soluğu dudaklarıma çarptı. Zorlukla yutkundum. "Uhra'm," sesi baskındı. Kendi kendine hatırlatır gibiydi. "Benim eşim." Sesi titredi. Gözlerimi gözlerine kilitledim.
"Seni seviyorum sevgilim." Kollarımı boynuna sarıp hayat eşime sıkıca sarıldım.
"Bende seni seviyorum güzelim." İçim tir tir titredi. Kalbim onun göğüs kafesinde atıyordu. Birbirimize sıkıca sarıldığımız için kesinlikle kalbimin hızlı atışlarını hissediyor çünkü ben onun kalbinin güçlü atışlarını hissedebiliyorum.
"Hadi bekliyorum seni canım kocam, biraz çabuk ol." Geriye çekilip pişkin pişkin sırıtmaya başladı.
"Kocana eşlik etmek istersin belki."
Baran'ın kolları arasından sıyrılıp hızla masaya doğru döndüm. "Masada seni beklemem daha doğru."
Baran kahkaha attı. "Hemen geliyorum Uhra'm."
Baran mutfaktan çıktıktan sonra geriye yaslanıp gözlerimi kapattım. Hamile olduğumu uzatmadan söylemek istiyorum hatta bugün söylemeliyim. Tahlil sonuçlarını çıkarıp kendimle getirmiştim uyumadan önce Baran'a hamile olduğumu söyleyeceğim.
"Başlamadın mı yavrum?" Baran'ın sesiyle başımı kapıya çevirdim. Dizlerinin altında biten şortunu giymişti ve üzeri her zamanki gibi çıplak. Nemli saçları tel tel alnına dökülüyor bu hali kalbimi titretti. Ne kadar uyarsamda Baran üzeri çıplak gezmekten vazgeçmiyor, hoş bekarken de böyleydi.
"Merak ediyorum," dedim dikkatini çekmek için ve çekmiştim. "Neyi merak ediyorsun?"
"Senin neden sürekli üzeri çıplak gezdiğini?" Dudakları kıvrıldı ve bana ömürlük bir gülüş sundu.
"Seviyorum." Tek kaşım cevabıyla havalandı. Heyecanım hala üzerimde ve ona sadece gülümsemekle yetindim. Aklımda dönüp duran tek bir düşünce vardı.
Masaya geçtiğinde yemeğe başladık. Canım pek bir şey yemek istemiyordu ama hamile olduğum için yemeliydim.
"Hayatım," çatalımdaki patatesi ağzıma attım. Bakışlarını bana çevirdi ve devam etmem için göz kırptı. "Günün nasıl geçti?" Ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra geriye yaslandı.
"Sakindi yavrum. Burası zaten hep sakin, görev yok şu anlık ama her an ne olur bilinmez."
İçim biraz olsun huzur buldu ve derin derin soluklandım. Baran ise yemek yemeye devam ederken bana bakmayı es geçmiyordu.
"Sen anlat bakalım, senin günün nasıldı?" Heyecanla ellerimi birbirine kenetledim ve gülümsedim.
"Bütün günüm poliklinikte geçti." Usulca başını salladı ve yemek yemeye devam etti. Sanki bugün çok acıkmış gibi. O yemek yerken ben geriye yaslanıp onu izlemeye başladım. İçim huzurla dolup taşmıştı.
Ben Baran'ı izlerken bakışları bana döndü ve hafifçe kaşlarını çattı. "Yemeğini niye yemiyorsun Uhra?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Seni izlemek bana yetiyor diyesim geldi ama Baran bunu başka yere çekeceği için sustum. "Yemeğini ye güzelim," derken çatalını patates tabağına batırdı ve bana uzattı. Kıkırdayarak uzanıp çataldaki patatesleri yedim. Sanırım böyle yemek yemek daha çok hoşuma gitti. "Yanıma gel Uhra." Ses tonu kalbimin hızlanmasına sebep olunca derince nefes alıp verdim ve oturduğum yerden kalktım.
Yanındaki sandalyeye oturduğumda bana doğru döndü. "Güzel karım huysuzluk yapıyor. O zaman ceza olarak yemek yiyecek."
Söylediklerine kahkaha attım. Ama Baran gülmedi çünkü ciddiydi.
"Ya sevgilim," dedim salatayı kaşıklarken. "Yemeği yaparken bütün iştahım gitti." Midem hafifçe bulanınca geriye yaslandım.
"İyi misin güzelim?" Başımı olumlu anlamda salladım. Elisa mide bulantılarımın artabileceğini söylemişti ve bebeğim hareket edene kadar böyle sürüp gidecekmiş.
"İyiyim. Doyduysan masayı toplayayım." Elimi tutup ayağa kalkmama engel oldu.
"Masayı falan toplama yemeğini ye Uhra'm." Alt dudağıma dişlerimi geçirip soluklandım.
"Daha fazla yiyemiyorum, midem bulanıyor Baran." Kaşları çatıldı.
"Hasta mısın? Uhra kendine dikkat etmiyorsun değil mi?" Gözlerimi kapatıp derin derin nefeslendim.
"Hayır sevgilim, gayet sağlıklıyım. Hem yemek yedim ben zaten, sen oturma odasına geç ben çayı hazırlayıp yanına geleceğim." Beni dinlemedi. Ayağa kalkıp masayı toplamama yardım etti.
"Doktora göründün mü?" Bakışlarımı Baran'a çevirdim. Bir an önce uyku vaktine geçmek için can atıyorum.
"Evet, tahlil yaptık gayet iyiyim."
Kaşlarını çattı. "O halde miden niye bulanıyor? Aklıma başka bir şey geliyor ama kan tahlili yapmışsın zaten."
"Çay içelim, canım çay içmek istiyor."
Baran güldü. "Lafı değiştirmesen şaşardım zaten."
Gülümseyerek Baran'ı geçiştirdim. Uyuyacağımız zaman zaten söyleyeceğim. Bulaşıkları hallettikten sonra çayları bardaklara doldurduk ve çay tepsisiyle atıştırmalıkları alıp oturma odasına geçtik. Baran televizyon açmayı es geçip beni yanına oturttu ve sohbet etmemizi istedi. Bu adama her geçen gün daha çok aşık oluyorum. Bir sınırımız yok.
"Bir tanem," diye mırıldandım gülümseyerek. "En çok kız çocuğun mu olsun isterdin yoksa erkek mi?" Beni daha çok yakınına çekti ve kollarını bedenime sardı.
"Evladın kızı erkeği yok Uhra'm. Annesi sen ol bana yeter. Sağ salim doğsun bizim için önemli olan bu." Dudaklarımı kalbinin üzerine bastırdım. Dudaklarımın temasıyla bedeni kasılınca kıkırdadım.
"Ama sende her hareketimden etkileniyorsun." Bedenimi bir çırpıda kucağına çektiğinde şaşkınlıkla duraksadım.
"Her hareketinle etkiliyorsun." Dudakları alnıma dokundu ve derin bir öpücük kondurdu. Heyecanım kat ve kat artarken kollarımı yavaşça boynuna sardım.
"Odamıza çıkalım mı?" Sesim fısıltı gibiydi. Hamile olduğumu söylemek için can atıyorum. Koyulaşan gözleri gözlerime dokundu ve sözlerimden sonra ayağa kalktı. Beni kucağından indirmeden oturma odasından çıkıp merdivenlere yöneldi.
"Baran," dedim gözlerim hızla dolarken. Bayılacak gibi hissediyorum. İçim içime sığmıyor. Yüreğim pır pır sanki yeni doğmuş kuşlar gibi.
Yatak odamıza girdiğinde beni usulca yatağa yatırdı ve üzerime eğildi. Kocamın hayalleri yarıda kalacağı için belki bir miktar üzgün olabilirim ama verceğim bu haber dünyalara bedel.
Soluğu dudaklarıma çarpınca gözlerimi kapatıp gülümsedim. Soluğu soluğuma karıştı. Dudaklarım onun dudaklarında can buldu. Kollarımı enesinde birleştirip hayat eşime karşılık verdim. Onun kolları arasında eriyip yok oluyorum. Nefes nefese dudaklarından koptuğumda soluklanmaya çalıştım.
"Baran," dedim alnını alnıma bastırdığında. "Hım," diye mırıldandı etkim altındayken.
"Sana bir şey söylemem lazım."
Gözlerini aralayıp bana baktı. "Deme yavrum, bir hafta bekle deme." Kıkırdayarak geriye çekilmesi için üzerimden ittim.
"Bir hafta değil ama dokuz ay bekleyeceğiz." Bana dehşet bir bakış attığında kahkaha attım. Yattığım yerden doğrulup komodine uzandım ve üzerindeki sonuç kağıdını aldım ardından çekmeceyi açıp ufak kutuyu elime aldım. Baran bana bakarken ben yatağa oturdum.
"Hadi önce şu kağıda ve ardından kutuyu açıp bak." Çok beklemeden sonuçların olduğu kağıdı aldı ve anlamsız bakışlar attı.
"O sonuç pozitif bir tanem," konuştuğumda kaşları daha çok çatıldı. Kağıdı yatağa bırakıp kutuyu aldı ve beklemeden açtı. Hamilelik testini ve ultrason kağıdını eline aldığında yüzündeki ifade değişti.
"Uhra'm," sesi yumuşacık bir tona büründü. "Uhra," dedi bu kez şaşkınlıkla. "Uhra Uhra Uhra." Sesi tir tir titredi. "Hamile misin yavrum?" Gözleri dolu dolu oldu. Elindeki test çubuğuna ve ultrasona baktı baktı ve sadece baktı. Gözleri dopdoluydu. Bu kez bana baktı, bende karşısında ağlamaya başlamıştım.
"Hamileyim sevgilim. Cidden hamileyim." Test çubuğunu kutuya bırakıp bana yaklaştı. Titreyen elleri yanaklarıma kondu. Gözyaşları süzüldüğü anda alnını alnıma bastırdı.
"Harbi hamile misin Uhra'm?" Gözyaşlarımla gülümsedim.
"Harbi harbi hamileyim." Sözlerim biter bitmez kolları bedenime sarıldı. Başı boyun boşluğuma düşerken gözyaşları tenime süzüldü. İçim kavrulurken elimi saçlarına atıp saçlarını okşadım.
"Bir bebeğimiz olacak Baran'ım." Geriye çekilip bana baktı. İkimiz de ağlıyorduk. Uzanıp üst üste alnımdan öptü.
"Bebeğimiz," diye mırıldandı. "Senle benden bir parça." Sesi titredi. Beni yavaşça kucağına çektiğinde bende onun gibi ağlıyordum.
"Sevgilim," dudakları dudaklarıma dokundu. İçimdeki ateş bir anda harlandı. "Senin varlığın benim için bir mucizeyken sen bana ikinci mucizeyi sundun." Dudakları yüzüme dokundu. Yüzümün her bir yerine öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim Uhra'm."
Gözyaşlarım hızla süzülürken kollarımı sıkıca boynuna sardım. "Ya Baran," dudaklarımdan hıçkırık kaçınca bana sıkı sıkı sarıldı.
"Şşş, ağlama bebeğim." Geriye çekilip yüzüne baktım. Ellerimi yanaklarına koyup yanaklarındaki yaşları sildim. Baran yavaşça beni yatağa bıraktı ve hızla ayağa kalktı.
"Şimdi," dedi ses tonu yükselirken. "Hamilesin değil mi?" Hızla başımı olumlu anlamda salladım.
"Hamileyim."
"Ulan," dedi saçlarını dağıtıp. "Baba oluyorum! Baba oluyorum lan baba!" Ne yapacağını bilmiyormuş gibi etrafında dönüp durdu. "Benim deliler gibi sevdiğim kadın hamile!"
Baran'a kocaman gülümsediğimde bana yaklaştı ve üzerime eğildi. "Ne yapayım Uhra'm? Ben bu heyecanla şu camdan mı atlasam?" Kahkaha atarak Baran'ın elini tuttum.
"Delirme be adam, ne atlaması ya." Benim gibi o da kahkaha attı.
"Odaya sığamıyorum şu an yavrum. Dağa taşa duyuracağım anasını satayım." Gülümseyerek Baran'ı kendime çektim. Kollarım hızla boynuna sarıldı.
"Beni göğsünde uyutsana."
Bir kez söylemem yetmişti. O sevinçten çıldırmak üzereydi bense heyecandan bayılacak gibiyim. Ellerim zangır zangır titriyordu. Avucumu tenine bastırdığım anda huysuzca söylendi.
"Uhra," gülümseyerek başımı göğsüne yasladım.
"Şu an burada üç kişiyiz bir tanem." Saçlarımın arasına derin bir öpücük bırakıp gülümsedi.
"Hamilesin ve ben inanamıyorum." Kollarımı sıkıca bedenine sardım. "Her şey çok imkansızdı." Gözlerimi sıkıca kapattım.
"Bizi neden hep imkansız gibi gördün?" Beni incitmeden geriye çekti ve sırtımı yatağın serin yüzeyine yasladı ardından üzerime çıktı. Kollarını yatağa bastırıp yüzlerimiz ve bedenlerimiz arasında mesafe bıraktı.
"Sen," ses tonu kısıldı. "Bana abi diyordun. Evinize girip çıkıyordum. Abin kardeşim gibiydi. Canlarımız uğruna birbirimizi koruyorduk." Derin derin nefeslendi. "Söyle bana nasıl imkansız görmeyeyim?" Dudaklarımı dudaklarına bastırıp ufak bir buse kondurdum ve geriye çekildim.
"Her şey geçti. Kaderin kaderim. Canın canım. Yolun yolum. Sen benimsin ve bende senin." Kollarım yavaşça beline sarıldı. "İyi ki biz sevgilim, iyi ki sen."
"İyi ki sen Uhra Oğuz. İyi ki benimsin ve iyi ki seninim." Gözyaşlarım bir kez daha aktı. Kolları sıkı sıkı bedenime sarıldı ve beni bir hareketiyle üzerine aldı.
Başım boyun boşluğuna süzülürken ona büyülü sözlerimi fısıldadım. "Hayat senden, benden ve ondan ibaret artık sevgilim..."
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
ınstagram: kelebeginekseni
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.8k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |