"Ölümü içinde öldürmüş bir orduyu Allah'tan gayrısı korkutamaz."
22.Bölüm
Birkaç gün Pınar annemlerde kaldıktan sonra evimize döndüm. Hem birkaç parça eşya almak için hem de kafamı dağıtmam gerekiyor. Kızlarla birkaç planımız var ve bugün burada kalmayı düşünüyoruz. Aslında bugün kendimi eve kapatmak istiyordum ama kızlar buna izin vermiyor.
Yatak odamızdan çıkarken içim sızladı ama ağlamamak için kendimi dizginledim. Baran geri gelecek sonuçta ve günün sonunda ona sıkı sıkı sarılmak var. Merdivenlere yöneldiğim anda kapının zili çaldı. Üzerimi düzeltip, çalan kapıya bakmak için hızlı adımlarla merdivenlerden indim.
Söylene söylene kapı kolunu tuttum. "Alacaklı gibi ne çalıyorsunuz?" Kapıyı açınca karşımda duran üçlüye gözlerimi kısarak baktım. Almila beni kenara itekleyerek içeriye geçti.
"Desem ki, oynaştığınız için kapıya bakmıyorsun ama abim de yok. Ağaç olduk kapıda be!" Bana çemkirerek ayakkabılarını çıkardı. Zilin çalmasıyla kapıyı açmam arasında toplasan bir dakika vardır.
"Kız bana çemkirme valla yolarım seni. Bir de edepsizce konuşuyor." Omzuma omzu ile vurup oturma odasına yöneldi. Almila'nın arkasından göz devirip kızlara döndüm.
"Hoş geldiniz." İlk önce Aleyna'ya sonra da Elisa'ya sarıldım.
"Hoş bulduk canım." diyen Aleyna ayakkabılarını çıkarıp içeriye geçti.
"Hoş bulduk Uhra." Elisa ise ayakkabılarını çıkardıktan sonra bana döndü.
"Hadi gelin," dedim oturma odasına ilerleyerek. Oturma odasına geçip koltuklara kurulduk. Aleyna yavaşça ayaklarını uzattığında hafifçe gülümsedim.
Almila ayaklarını orta sehpaya uzattıktan sonra söylendi. "Benim zaten hep en son haberim oluyor."
"Ne yapalım Almila." Güldüm. "Şey mi diyelim, ah Almila çocuk yapıyoruz haberin olsun."
Almila muzip bir bakış takındı. "Zaten abimle sen var ya, diyecek söz yok kızım size." Yanımda duran yastığı hızla Almila'ya fırlattım.
"Uhra," diyen Elisa'ya baktığımda sırıtarak bana bakıyordu. Şimdi üçü birden beni sinirlendirecek cümleler kuracak. "Efendim Elisa."
"Baran abi ile sizde ne var ne yok?" Sırıtarak yüzüme bakan üçlüye göz devirdim. İmaları açık ve net. "Bakmayın öyle ya."
"Babamlar torun bekliyor." Gıcık bir şekilde gülen Almila'ya ayağımdaki terliğin tekini fırlattım. Sırf utanmam için böyle konuşuyor.
"Ay yemek mi yapsak?" Üçümüz birden Aleyna'ya döndük. Acıkmış mı yoksa aşermeye mi başladı?
"Canın bir şey mi istiyor yengeciğim?" Aleyna gülümseyerek elini karnına koydu. Yüzümdeki gülümseme genişlerken çabucak Aleyna'ya yaklaştım.
"Yok da acıktım sanırım. Bir şeyler yapıp yiyelim." Elisa kahkaha atınca bizde güldük.
"Aleyna gelmeden önce yedik." Aleyna yüzünü asarak doğruldu. Hızla ayağa kalktım.
"Tamam tamam. Mutfağa geçelim ne istersen onu yaparız." Aleyna sırıtarak ayaklandı. Elisa ve Almila otururken ben ve Aleyna mutfağa geçtik.
"Abinin telefonu kapalı," diyen Aleyna tezgaha yaslandı. İçim huzursuzlukla dolup taşarken derin bir nefes alıp verdim. Baran'ı aradığımda onunda telefonu kapalıydı. İçim daha çok daralırken içimden dua okuyarak dolaba yöneldim.
"Ayaklarına taş değmesin." Aleyna'yı nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum. Ben kendimi dahi teselli edemiyorum onu nasıl edebilirim ki. Buzdolabını açıp sebzeleri çıkardım.
"Ne yemek yapalım?" Yaslandığı yerden doğrulduktan sonra mutfak dolabından su bardağı alıp çeşmeden su içti.
"Mercimek köftesi yapalım. Yanına da salata yaparız." Aleyna'nın salata demesi bana sadece bir kişiyi hatırlatıyor. Her yemeğin yanında salata yiyen tek bir kişi var o da Baran. Benim canım sevgilim... Seni her geçen salise de daha çok özlüyorum.
"Düşünmeyi bırakta yemek yapalım." Başımı iki yana sallayıp Aleyna'nın çocuksu heyecanına gülümsedim. Yüzüne renk gelmiş yengeciğimin.
"Yüzüne, gözüne renk gelmiş hanımefendi." Aleyna gülümseyerek bana baktı ve sonra elini karnında gezdirdi.
"Uhra, bu çok değişik bir duygu ve hak eden her kadının tatması gerekiyor." Elini usulca karnında gezdirip daha çok gülümsedi. "Abine daha söylemedim. Geldiğinde söyleyeceğim ya, acaba nasıl bir tepki verecek tahmin edemiyorum." Aleyna'nın gülüşü beni daha çok güldürdü. Dudaklarımızda saf bir mutluluk var. Hak eden her kadının anne olmaya hakkı var. Aklım, bizim hayallerimize giderken daha çok gülümsedim. İkimiz de istiyoruz ama bunu hiç dile getirmedik.
"Bir şey diyeyim mi?" Aleyna'nın sözleriyle ona baktım ve devam etmesi için başımı olumlu anlamda salladım. "Bence düşünmüyorsan bile düşün Uhra. Sakın yeğen istediğim için söylediğimi düşünme, eğer ikinizde de sorun yoksa düşünün. Oluyorsa yapın. Çok güzel bir anne olacağını biliyorum." Aleyna'nın söyledikleri gözlerimin dolmasına sebep olurken çabucak kollarımı bedenine sardım.
"Hayırlısı," dedim mırıltıyla. Aleyna beni geriye çekip sıcacık gülümsedi.
Aleyna ile yemeği hazırladıktan sonra masayı kurup kızları mutfağa çağırdık. Almila yine şakalar yapıp bizi güldürürken yemek yememize engel oluyordu. Kızlarla oldukça keyifli bir yemek faslını kapatıp oturma odasına geçtik. Elisa çayı hazırlarken ben televizyondan film açtım.
Kızlarla hem çay içip hem televizyona baktık. Almila bıkkınca televizyonu kapatıp bize dönünce anlamsız bakışlar attım.
"Film sıktı." Gözlerimi devirip bulunduğum koltuğa uzandım.
"Yarın annemlere geçeceğim, evde duramıyorum." Elisa bize bakıp hafifçe gülümsedi. Onun abimle arasında neler geçiyor hiç bilmiyorum ama Elisa abimi affetmemekle en iyisini yapıyor.
"Uhra," diyen Almila'ya döndüm. "Yarın bizde kalır mısın? Annemin gönlü kalmasın." Almila'yı başımı olumlu anlamda sallayarak onayladım. Pınar annem Baran gelene kadar onlarla kalmamı istiyordu Baran endişelenmesin diye. Hepsinin beni düşünüyor olması benim için çok değerli.
"Tamam canım." Baran olmadığı için odasına girmek dahi istemiyorum ve Pınar annem bu duruma içten içe üzülüyor. Hem Baran'ın odasında o olmadan kalmak çok zor geliyor. Kendimi eksil hissediyorum Baran'ın yokluğunda.
Kızlarla biraz daha sohbet ettikten sonra oturma odasına yer yatağı serdik. Biz küçükken terasa yer yatağı serip ara sıra beraber kalıyorduk. Şimdi hepimizde büyüdük ve yine yan yana kalacağız bu çok tuhaf hissettiyor. Hepimiz yerlerimize geçince gülümsedim.
"Kızlar," Elisa'nın sesiyle aramızda sessizlik oldu. "Ben ne yapacağım?" Söyledikleri canımı yakarken sessiz kalmaya devam ettim. Diyecek tek bir kelimem yok.
"Ne hissediyorsun Elisa?" Aleyna'nın sorusuyla gözlerimi kapattım. Ne karar verirse versin haklı. Affetmemek onun hakkı.
"Ben hala seviyorum." Gözlerimden yaşlar süzülürken gözlerimi hiç açmadım. "Cidden seviyorum. Ne onsuz oluyor, ne onunla."
Aleyna sıkıntılı bir nefes aldı. "Desem çabalamıyor ama çabalıyor. Hislerin hala duruyor. Cezalandır. Berkin abiyi güzelce cezalandır sonra en baştan başlayın istersen."
Elisa uzandığı yerden doğruldu. "Biter sanıyordum. Biter sonra geçip gider ama bitmedi. Onu göremediğim her anda daha çok arttı. Sanki kalbime ve beynime işlenmiş gibi kalakaldı." Gözyaşlarımın arasında ufakça tebessüm ettim. "Sanırım affedeceğim ama bu yapacaklarımın hiçbirini değiştirmeyecek." Elisa tekrar uzanınca güldük.
Konuyu değiştirmek Almila'ya sardım. "Tek bekar Almila kaldı." Aleyna'ya bakıp Elisa ile sırıttık.
"Kerem abim ile Almila yakışır bence." diyerek söze Elisa atıldı. Almila aramızda birden bire suspus olmuştu.
"Yakışır canım yakışır," sinsice sırıttım. Hep o mu bizi utandıracak biraz da o utansın.
"Kesin sesinizi! Ben böyle iyiyim." Bize çemkirip sırtını dönünce kızlarla beraber kahkaha attım.
"Benim hiç uykum yok." Sitem ederek yataktan kalktım. Ne kadar gülersem güleyim aklım Baran'da kalmış. Düşünmeden duramıyorum. Sanki düşünmesem yarım hissedeceğim.
"Siz uyuyun, ben su içip geliyorum."
"Tamam canım, dikkat et." Aleyna ve Elisa'ya öpücük atıp odadan çıktım.
Yavaş adımlarla mutfağa geçince bardağa su doldurup birkaç yudum aldım. Hâlâ uykum gelmiyor bu yüzden kendimi sandalyeye attım. Telefonumu elime alıp biraz oyalandıktan sonra kalkıp oturma odasına geçtim. Kızlar uyumuştu bende yerime geçip uyumaya çalıştım.
Sabah kızlarla erken kalkıp kahvaltı yaptık sonra da annemlere geçtik. Elisa hastaneye geçerken ben ve Aleyna annemlere geçtik. Almila da eve gelmişti. Bugün Pınar annemlere gideceğim ve orada uyuyacağım, Baran'ın odasında. Göreve gittiği zaman abimin yardımıyla odasına geçip uyumuştum.
"Uhra," içeri girmemi işaret eden Cihad abime omuz silktim. Odaya giremedim çok utanıyorum. Baran'ın bakışları beni bulunca gülümsedi ve ayağa kalktı.
"Küçük hanım, neden gelmiyorsun?" Kapıya yaslanıp bana baktı. Yeşil irisleri yüzüme odaklanmıştı.
"Ben gidiyorum." Dış kapıya doğru ilerledim. Hızlıca ayakkabımı giyinip eve doğru koştum.
Aklıma gelen anıyla gülümseyip ayağa kalktım. Annem mutfakta olduğu için yavaş adımlarla mutfağa geçtim. Yemek yapan anneme sıkıca sarıldıktan sonra yardım etmeye başladım.
"Uhra," diye seslenen annem ile elimdeki tabağı masaya bırakıp anneme döndüm. "Baş başa kalamadık. Var mı bir sıkıntın kızım, iyi misin?" Annemin yanağını öpüp geri çekildim. Geçtiğimiz süreçte ruhsal olarak çok yıprandım ve elimden geldikçe bunu belli etmemeye çalıştım.
"İyiyim annem, sen nasılsın?" Sesimdeki tını normaldi. Ve benim aklım hâlâ Baran'da. İyi mi ya da aç mı? Düşünmeden duramıyorum. Bir kez sesini duysam rahatlayacağım.
"Gördüğün gibi kızım iyiyiz, geçinip gidiyoruz." Annem ile kısa bir sohbetin ardından masayı hazırlayıp masaya geçtik.
Yemeğimizi yedikten sonra masayı toparlayıp mutfağa geçtim. Anneme bırakmadan hızlıca mutfağı topladım. Gün içinde yeterince yoruluyor bari ben buraya geldiğimde yorulmasın. İşlerimiz bittikten sonra Pınar annemlere geçtik.
"Hoş geldiniz kızlarım." Bize kapıyı açan Pınar anneme tebessüm ettim. Beni hiçbir zaman kızlarından ayırmazdı. Aleyna'ya sarıldıktan sonra bana sıkıca sarıldı.
"Hoş bulduk anne." Anne demem onu çok mutlu ediyor. Ben her anne dediğimde kadının gözleri doluyor ve beni her gördüğünde gözünün önüne Baran geliyor...
Aleyna ile beraber salona geçip bir köşeye oturduk. Sanki Baran eskiden olduğu gibi yine şu kapıdan girip küçük hanım diyecek gibi hissediyordum. Sanki büyümemiştik... Ben yine ona sinirlenip trip atacağım ama o bilmeyecek gibi hissediyorum.
"Anlatın bakalım kızlar?" diye sordu Pınar annem.
Aleyna rahatça geriye yaslandı. "Bildiğin gibi anne."
İlerleyen saatlerde uyumak için odalara geçtik. Yavaş adımlarla Baran'ın odasına ulaşıp kapıyı açtım. O burada değil ama kokusu odanın her köşesinde. Buruk bir gülümseyle odaya girip ardımdan kapıyı kapattım. Bakışlarım odanın dört bir yanında dolandı. Odası sade ve çok canlı. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp pijama takımımı giydim. Yatağa uzanıp bir yastığı başımın altına, diğerine de kollarımı sardım. Yastığında kokusu vardı. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.
Baran olmadan bu odada uyumak bana tuhaf geliyor. Sanki şu kapı birden bire açılacak ve Baran gelecek. Ama biliyorum ki yatağın sağ tarafı boş ve öylede kalacak. İçim daha çok daralırken gözlerimi sıkıca yumdum. Düşünürsem asla uyuyamam.
🌼
Üst makamlardan aldıkları emirle operasyon için hazırlandılar. Cihad son kez timi kontrol edip yerine geçti. Baran ise silahını kontrol ettikten sonra üzerini düzeltip Cihad'ın yanında yerini aldı.
"Kaç kişi var siktiğimin mağarasında?" Baran'ın sorusu ile Cihad dışarıya kısa bir bakış attı.
"Gidince öğreneceğiz." Baran'a kısa bir bakış attıktan sonra önüne döndü. Dudaklarına kilit vurup hiç konuşmak istemiyordu. Bugün onda garip bir hal vardı ve kendisi bile anlamıyordu.
Görev yerine geldiklerinde hepsi helikopterden inip, belirlenen yerlere dağıldılar. Cihad'ın yaptığı işaretlerle herkes geçmesi gereken yere geçti.
"Arka tarafa," komutunu Baran'a verip onunla beraber ilerledi.
"Temiz," diyen Baran tedbirli bir şekilde etrafı süzmeye devam etti. Büyük demir bir kapıya vardıklarında ikiside duraksadı. Mağaranın girişine demirden bir kapı yapılmıştı.
Baran sinirle konuştu. "Sikeyim, buraya bu kapı nereden gelmiş lan!" Mağaranın dışında tek tük adam vardı ve hepsini sessizce toplamışlardı.
"Düzenine soktuklarım!" Küfürle söylenen Cihad kapıya doğru yaklaştı.
"Cihad bırak ben açarım." Baran'ı duymazdan gelip kendisi kapıya ilerledi.
"Burası bende, siz etrafı kolaçan edin."
Tedbirli bir şekilde kapıya ilerleyip kilidine üst üste ateş açtı. Birkaç ateşten sonra kapının açılması ile içeriden ateş sesleri yükseldi. Gök gürledi; silahlardan çıkan merminler sözleşmiş gibi haince uçtu. Hainlerin silahından çıkan kurşunlar acımasızca Cihad'ın vücuduna isabet etti. Baran Cihad'ı hızla yanına çekip kapıya ateş açtı.
"Komutanım!" diye bağıran Doğuhan timde sağlıkçı olduğu için koşarak Cihad'ın yanına çöktü. İki kurşun karın boşluğuna bir tanesi ayağına bir tanesi ise omzuna isabet etmişti.
Yer ve gök sızım sızım sızladı. Bir ateş yakılmıştı koskoca adamların yüreğinde. Ellerinde silahlar yüreklerinde yangınlar vardı.
"Baran komutanım, çok kan kaybediyor."
"Sikeyim!" Art arda küfür ederek durmadan ateş etti. Kardeşinin yanına gitmek için namlu ucundaki kurşunları saydı.
"Burası temiz." Salih'in gür sesi yankılandı ve aldıkları komutla silahını indirip Cihad'ın yanına koştu.
"Cihad, kardeşim kapatma gözlerini."
"Haber verin acil ekip gelsin."
Verdiği emir ile haber çoktan ulaşması gereken yere ulaşmıştı.
"Ba-Baran," Cihad'ın kekelemesi Baran'ı kurşunlara dizmişti.
"Yorma kendini kardeşim, birazdan hastaneye gideceğiz." Sinirden dişlerinin arasından konuşuyordu. Kalp atışları bu kez korkudan hızlandı. İliklerine kadar tek bir duyguyu hissediyor; o da kaybetme korkusu...
"Aleyna ile Uhra sana emanet. Aleyna'ya söyle üzülmesin." Cihad'ın söyledikleri ile Baran gözlerini sıkıca kapattı.
"Konuşma lan, iyileşince bu lafları sana yedireceğim." İçinden dualar etti. Eğer Cihad olmasaydı kapıyı o açacaktı. Kardeşi yine onu düşünmüştü.
"Sus, sende biliyorsun." Cihad'ın acıdan kekelemesine dayanamayan Baran gözlerini sımsıkı kapatıp, sert soluklar almaya devam etti.
"Bekleyenlerin var, hiçbir yere gidemezsin lan!"
"Ba-ran,"
"Cihad! Karımı ve kız kardeşimi ağlattığın için cezanı ayrı keseceğim." Biraz olsun arkadaşına acısını unutturmaya çalıştı. Cihad gözlerini kapatacak gibi olduğunda hızla başını dizlerinin üstüne aldı.
"Komutanım sağlık ekipleri geldi."
Gelen sağlık ekipleri ile Cihad'ı hızla helikoptere taşıdılar. Herkes toparlanınca bulundukları konumu dakikalar içinde terk ettiler.
"Abii!" diye bir feryat koptu yüreğinden. Hıçkırarak ağlıyorlardı. Acı, bu öyle bir acı ki öldüremeden can çekiştiriyor. Aylin Hanım ve Uhra dizlerinin üzerine çökmüş bir vaziyette sesli sesli ağlıyordu. Seslerini duyan komşular evlerinden çıkıp onların evlerine gelmişti.
Ağlama seslerini duyan Aleyna elindeki tabağı yere düşürdü. Gözlerini açtığından beri içini kavuran bir ateş vardı. Bir de şimdi ağlama sesleri gelince dolan gözlerini kırpıştırıp, yalın ayak kapıya doğru ilerledi.
"Duydun mu sesleri kızım? Kim ağlıyor böyle?" Annesinin sorusunu aldırmadan yalın ayak dışarıya çıktı. Aylin Hanım ile Uhra'nın bağırışlarını duyunca koşarak bahçeden çıkıp çaprazlarındaki eve girdi. Yerde sesli bir şekilde ağlayan Uhra ve Aylin Hanım'ı görünce kapının önünde yere çöktü. İçini saran kasvet kendini dışarı vurmuştu.
"Oğlum!" diye feryat eden Aylin Hanım, Aleyna'yı görünce daha çok ağlamaya başladı. Ne olduğunu kimse anlatmadı ama az çok anlamışlardı.
"Cihad'ım!" Aylin Hanım ile Aleyna hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Yüreği alev almıştı. Ev yas evi gibiydi. Herkes sesli bir şekilde ağlıyordu.
Elini karnına saran Aleyna'nın ağlamaları daha çok arttı. Sessiz ağlayışlarının arasında mırıldandı. "Ben daha bebeğimiz olacağını söylemedim." Defalarca kez tekrarladı ve daha çok ağladı. Yüreği sevdiği adam için cayır cayır yandu.
"Cihad!" diyerek feryat figan ağlamaya devam etti. Ne annesini ne kardeşini duyuyordu. Sadece eşini görmek ve yaşadığını hissetmek istiyordu. Elini bir an olsun karnından çekmedi, çekemedi. Eve gelen sağlık ekipleri Aleyna ile ilgilenirken Elisa ve Almila, Aleyna'nın yanından ayrılmadı.
Hıçkırıklara karışan cümleleri daha çok can yaktı. "Bebeğim baban nerede?" Mavi gözlerinden düşen yaşlar beyaz tenini tahriş ediyordu. Gözleri çeşme gibiydi; yaşları durmadan yanaklarına hücum ediyor.
Berkin eve geldiğinde annesinin yanına geçip Aylin Hanım'a sıkıca sarıldı. Hiç kimse durumunun nasıl olduğunu bilmiyor. Vurulduğunu duyan Barın ilk uçakla gitmişti.
Uhra, Aleyna, Aylin Hanım ve Pınar Hanım komşuları ile oturma odasında ağlıyor. Kimsenin elinden bir şey gelmiyor olması onları çileden çıkarıyor. Kenan Bey başını ellerinin arasına almış sessizce oturma odalarında oturuyordu. Haberi alır almaz eve gelmişti. Anne acısını biliyordu ama evlat acısı çok başkaydı bunu yaşamamak için dua ediyordu.
"Abi ne olur bizde gidelim." Berkin Uhra'nın ağlayarak ısrar etmesine sesini çıkarmadı. Kız kardeşini kolları arasına alıp öylece durdu. O da gitmek istiyordu ama Barın siz kalın demişti.
"Gideceğiz," derken Uhra'yı sakinleştirmeye çalıştı. Sanki bir çocuğu avutur gibi kız kardeşini avutuyordu. Saatlerdir hiç durmadan ağlıyorlardı. Acı haber tez duyulmuştu. Kurşunlar Cihad'ın vücuduna isabet ettiği andan sonra haberi yayılmıştı.
Baran hastane koridorunda Cihad ile ilgili gelecek bir haber bekliyordu. Cihad saatlerdir ameliyattaydı. Vurulduktan 15 dakika sonra hastaneye gelmiş ve çok kan kaybetmişti. Açılan ameliyat kapısı ile hızla oturduğu yerden ayağa kalktı. Maskesini çıkaran doktor, yorgun gözlerle Baran'a baktı.
"Şu anlık durumu kritik, ilk 24 saat çok önemli. Biz elimizden geleni yaptık. Hastanın uyanmasını beklemekten başka çaremiz yok. Kalıcı bir hasar alıp almadığını uyanınca anlayacağız. Kan ihtiyacı karşılandı ama biraz daha takviye yapılması hasta açısından iyi olur. Ailede kan grubu uyuşan varsa kan verebilir. Geçmiş olsun." İçinden defalarca kez şükür etti. Hayatta olması, yaşıyor olması onlara yeterdi.
Telefonunu çıkarıp beklemeden Uhra'yı aradı. Biliyordu şu an kendisini ağlamaktan mahvetmişti. En çok Cihad'a düşkün olduğunu herkes biliyordu. Bunu görmemek mümkün değil. Telefon birkaç çalıştan sonra açıldı.
"Baran, Cihad abim nasıl?" Sevdiği kadının pürüzlü sesini duyunca gözlerini yumdu. Özlemişti... Sesini, bakışını, kokusunu. Ona dair her şeyi çok özlemişti. Bu durumda bunları düşündüğü için kendine kızdı.
"Ameliyattan şimdi çıktı uyanmasını bekliyoruz ama kan lazım olabilirmiş. Güzelim senin kan grubun Cihad ile aynı, kan vermeye gelir misin?" Baran'ın söylediklerinden sonra hıçkıran Uhra, aynı zamanda gözyaşları içerisinde gülümsedi. Abisi hayattaydı.
"Bir canım var onu da abime feda ederim."
Baran, Uhra'nın görmeyeceğini bilsede kaşlarını çattı. "Şşş konuşma öyle." dedi ses tonunu sabit tutarak. Düşüncesi bile canını acıtmıştı.
"Kapatıyorum, hemen geleceğiz. Baran lütfen abime iyi bak." Baran gülümseyerek telefonu kapatıp derin bir soluk aldı. Koridorda ona doğru koşan Barın'ı görünce hızlı adımlarla ilerledi.
"Abim nasıl Baran?"
"İyi kardeşim, sadece çok kan kaybetmiş takviye yapıldı ama her an tekrar kan takviyesi yapabilirlermiş." Derin bir nefes alan Barın olduğu yere çöktü. Canından can gitmişti. Abisinin vurulduğunu duyunca bindiği ilk uçakla geldi.
"Doktoru kim? Bende konuşacağım." Baran'dan aldığı cevapla hızlıca doktorun odasını aramaya gitti. Baran seslice "Çok şükür." diyerek sandalyeye oturdu.
Uhra telefonu kapatır kapatmaz oturma odasına koştu. Ağlayan annesine sımsıkı sarılıp sesli bir şekilde konuştu. "Abim iyiymiş uyanmasını bekliyorlar." Aleyna duydukları ile olduğu yere tekrar bayıldı.
"Aleyna bayıldı." diyen Almila Aleyna'nın başını dizlerine koydu.
Gözlerini zar zor açan Aleyna bakışlarını Uhra'ya çevirdi. Zar zor kendinde duruyordu. Konuşacak derman aradu. Uhra onu anladığında gözyaşlarıyla gülümsedi. "Abim iyiymiş, uyanmasını bekliyorlar." Elini karnına götüren Aleyna hem ağlayıp hem de içinden defalarca kez şükür etti.
Uz ailesi apar topar hastaneye ulaştığında içlerindeki kötü his hala gitmemişti. Tüm aile Cihad'ı görmek için can atıyordu. Herkes o kadar üzgündü ki Cihad'ı görmeden rahat edemeyeceklerini biliyorlardı.
"Sevkini bizim hastaneye alalım, abimin daha fazla burada durmasını istemiyorum. " diyen Barın, karşısındaki doktora baktı. Doktor, karşısında dişli bir doktor olduğunu ilk andan beri anlamıştı ve hastanın durumu şu anlık iyiye gidiyordu. İlk yirmi dört saat gayet iyi geçmişti.
"Uyandığında kontrollerini yapacağız ardından sevkini verebiliriz." Etrafındaki insanlara kısa bir bakış attı. Ailedeki herkes oldukça iyi konumdaydı ve buna rağmen üstünlük taslamaları doktoru gülümsetti. "Tekrardan geçmiş olsun." dedikten sonra yanlarından ayrıldı.
"Abimi hemen görmek istiyorum." Uhra ısrarla söylenmeye devam etti. Uhra, Barın'a beklentiyle baktığında Barın içinden sabır çekip Uhra'ya döndü. Geldiğinden beri bu cümleyi defalarca kez kullanmıştı.
"Uhra, abim uyansın görürsün." Yüzünü buruşturan Uhra, Barın'a çatık kaşlarıyla bakarak Berkin abisinin yanına ilerledi.
"Kocaman olmuşsun ama hâlâ küçük kız çocuğu gibi davranıyorsun."
Uhra hızla Barın'a doğru döndü ve kaşlarını daha çok çattı. "Abimi, hemen şimdi görmek istiyorum. Merak ediyorum." Barın gülerek Uhra'ya bakmaya devam etti. Uhra çocuk gibi davranıyordu.
"Nerede bu Baran?" Yoğun bakımın önünde duran herkes Uhra ile Barın'a tebessümle bakıyordu. Biraz olsun neşeleri yerine gelmişti.
"Baran'ı değil Cihad abimi görmek istiyorum." Uhra'nın dediklerini duyan Baran, yapmacık bir şekilde kaşlarını çatarak Barın'ın yanına geçti. Baran'ı gören Uhra gözlerini kapatıp açtı. "Umarım dediklerimi duymamışsındır."
Barın keyifle güldü. "Hepsini duydu." Kız kardeşine bakıp sırıttı. Uhra'nın yüz ifadesine bakıp gülmeye devam etti.
"Demek beni değil abini görmek istiyorsun." Hafif tepkili bir sesle konuşan Baran, gülmemek için kendini zor tuttu. Belki bu hareketi başkası yapsa saçma bulurdu ama Uhra farklıydı. Nazlanması bile Baran'ın hoşuna gidiyordu.
"Ya Baran, kötü anlamda söylemedim." Uhra'nın mahçup hallerine gülmemek için dişlerini birbirine bastırdı. Bu kadın onu delirtiyordu. Zaten sarılmamak için kendini zor tutuyor; bir de böyle tatlı tatlı konuşması kendine hakim olmasını zorlaştırıyor.
"Ben gidiyorum, seninle biraz Baran uğraşsın." Barın oldukça keyifli bir halde yanlarından ayrıldı.
Almila Baran'ın yanına geçip kollarını abisinin beline sardı. "Abi karın çok hayırsız çıktı."
"Almila," diyen Uhra, Almila'yı uyardı.
Almila gülerek Baran'a sarılmaya devam etti. "Sen yarın bir gün abimi de atarsın." Uhra gülen Almila'ya kaşlarını çatarak baktı.
Fazla üzerine gittiklerini anlayan Baran, Uhra'ya gülümseyip elini uzattı. Uhra, Baran'ın uzattığı ele baktıktan sonra arkasını dönüp çıkışa doğru ilerledi. Dolan gözlerini kırpıştırıp lavaboların dolduğu yere hızlıca yürümeye başladı.
Bileğinden tutulması ile gözlerini kapatıp olduğu yerde durdu. Kokusunu ciğerlerine hapsettiği, sevdiği adamı nerede olsa tanırdı. Baran Uhra'yı kendine çevirip yüzüne baktı. Gözleri kapalı olan Uhra'yı kendine çekip kollarını beline sardı.
"Sana uzattığım eli her zaman tutmalısın. Eğer düştüğünde, ağladığında veyahut güldüğünde yanında olmazsam neden varım ki?" Uhra gözlerini daha sıkı kapatıp Baran'ı dinledi. Baran'ın uzattığı eli tutmadığı için pişman olmuştu ama eğer o an oradan uzaklaşmasaydı ağlardı. Bugün yaşadıkları onu fazlasıyla etkilemişti.
"Ben her zaman yanında olacağım. Sen bana sırtını dönme yeter küçüğüm." Gözlerinden akan yaşlara engel olamayan Uhra, Baran'ın kolları arasından çıkmaya çalıştı ama Baran öyle sıkı sarılmıştı bırakmaya hiç niyeti yoktu.
"Ağlayacaksan da benimle ağla. Sadece benim yanımda, benim kollarımda." Hafif geri çekilip ellerini Uhra'nın yanaklarına yasladı. Kadın yaşlardan dolayı ıslanan kirpiklerini aralayıp eşine baktı. Baran'ın gözlerine bakarken içinden geçenlere kulak verdi.
İki insanın yüreği birbiri için atıyor. Biri düşünce diğeri yanıyor. Kalbinin bir parçası sende, diğer parçası kanından olmayan birinde. Tuhaf, çok tuhaftı. Onun canı yandığında sanki seninde canın onun canı kadar yanıyor. Onun hissettiği acıyı sende hissediyorsun. En çok tuhaf bulduğu onu görünce kalbinin hızlanması. Elinin eline değmesi bile vücudunu titretiyor.
"İyi ki seni seviyorum Baran."
Kollarını Baran'ın beline sarıp başını göğsüne yasladı. Gözyaşları hiç akmamış gibi yanaklarından süzülürken sessizce ağladı.
"Şş, artık ağlama yavrum." Baran geriye çekilip Uhra'yı karşısına aldı.
"Tamam," dedi hızla yanaklarını silip. "Ağlamıyorum. Abimde uyandı zaten." Baran gülümseyerek Uhra'ya baktı. Bakmaya doyamıyor o kesin bir tanı. Uhra tebessüm edince elini kalbine bastırmak istedi.
🌼
Başımı Baran'ın göğsüne yaslamış öylece evimizin oturma odasında oturuyorduk. Abimi eve getirmiştik. Annemler abim kendine gelene kadar onlarla kalacaktı. Biz ise, onlarla zaman geçirdikten sonra evimize geldik. Şimdi ise Baran ile sessizce oturma odasında oturuyoruz.
"Geri gideceğim." Sözleriyle kalbime usulca ağrı girdi. Gidecek olması canımı yakarken çıtım çıkmadı. "Bir şey söylemeyecek misin?" Başımı göğsünden kaldırıp tebessüm ettim.
"Gideceksin. Diyecek bir şey kalmıyor." Sıkıntılı bir şekilde nefes aldıktan sonra oturduğu yerden kalktı. Benden uzaklaşacak olmasını düşünmek canımı sıkarken bende ayağa kalktım. Onu özlemiştim. Özlemi içimi yakıp kavuruyor.
"Bana sarıl," yüzümü astım. Birbirimize sarılmamıştık. Birbirimizde kaybolmamıştık.
"Gel buraya." Beni hızla kendine çekti. Belimi saran kolu yerine oturmuş gibi belimi sarıp sarmaladı. "Özlendim mi?" Sesindeki ton değişikliği nefesimi kesiyor.
"Baran Oğuz," başımı dikleştirdim. "Özlenmek, hissettiklerimin yanında çok basit kalıyor." Dudaklarında tebessüm oluşurken elini yanağıma yasladı. Yanağımdaki eli vücut ısımı yükseltirken derin derin nefes aldım.
"Sakin ol güzelim," dedi keyifli bir halde. Gözlerimi kapatıp kıkırdadım. Benimle resmen dalga geçiyor. Baran'ın kapanından sıyrılıp kaşlarımı çattım.
"Dalga geçme ya, heyecanlanıyorum ne yapabilirim." Ondan uzaklaşmam hoşuna gitmemişti bu yüzden beni tekrar kendine çekti ve kollarını sıkı sıkı belime sardı. Bu hareketi beni daha çok heyecanlandırırken sadece gülümsedim.
"Böyle konuş," dedi damarıma basar gibi. Heyecanlandığımı ve utandığımı bile bile beni kendine çekti. "Sesin gelmiyor yavrum." Gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalıştım yoksa Baran'ın ağzının ortasına çarpabilirim.
"Ağzının ortasına bi' çarparım şimdi," sinirle kaşlarımı çattım. Baran kahkaha atarken parmaklarını yanağımda gezdirmeye başladı.
"Çarp yavrum, çarp." Ben sinirlenirken Baran keyifli bir halde gülüyor. Kollarımı yavaşça boynuna sarıp onu başka yoldan alt etmeye yöneldim.
"Çarpayım mı?" Ses tonum yumuşarken gülüşü azaldı. Baran Oğuz bu yeme asla düşmez, sadece düşer gibi yapar. Öyle de yaptı.
"Çarp tabii güzelim." Kıkırdayarak parmaklarımı dudak kıvrımlarında gezdirdim. Senin, tek bir gülümsemene binlerce kez ölebilirim. Ben düşüncelerime dalarken belimdeki dokunuşu sıkılaştı.
"Odamıza mı çıksak?" dedim onu kendi yanımda alt ettiğimi düşünüp. Ben onunla saatlerce vakit geçirsem dahi bana yetmez. Onunla geçen zamanlar bana yetmiyor. Sadece birkaç gün kalacak olması beni üzüyor olsa dahi sessiz kaldım. Onunla geçen her dakika benim için paha biçilmez.
"Sana," beni her zaman yaptığı gibi yine alt etti. "Her zaman yenileceğimi biliyorsun." Eli usulca saçlarımı okşadı. Ruhum bedenimde düğüm düğüm oluyor. Baran'ın tek bir temasıyla yerle yeksan oluyorum. O değil ama ben ona mağlup oluyorum.
Ellerimiz birbirine sıkıca kenetlenirken oturma odasından çıktık. Adımlarımız acelesi yokmuş gibi usul usuldu. Merdivenleri aşıp yatak odasına girdik ve ben ardımdan kapıyı kapattım. Baran kenetlenen ellerimizi dudaklarına götürüp elimin üstüne derin bir öpücük kondurdu. Kalbim durma eşiğine gelmiş gibi hissediyorum.
"Sen üzerini değiştirip uyu güzelim, benim duş almam lazım." Gözlerimi kapatıp açarak Baran'ı onayladım. Beraber giyinme odasına geçtiğimizde ben elbise dolabına yöneldim. Pijamalarımı çıkardıktan sonra Baran'a doğru döndüm. Baran ise dolabını dağıtmakla meşguldü. Hızlıca üzerimi değiştirdikten sonra Baran'a yaklaştım.
"Acaba canımın içi dağıtmadan mı kıyafet çıkarsan?" Bana yandan bir bakış attıktan sonra tekrar dolabına döndü ve sadece eşofman altı çekip çıkardı.
"Hava serinliyor üşütürsün." Sırtımı dönüp giyinme odasından çıkarken Baran'ın sesi geldi ve ne dediğini çok net duydum. "Yanında ateşim yükseliyor."
Gülümseyerek yatağa geçip yerime uzandım. Baran elinde tuttuğu birkaç parça eşyasını yatağa bırakıp banyoya yöneldi bense gözlerimi kapatıp uyku moduna geçtim.
"Bana eşlik edebilirsin Uhra'm." Gülümseyerek omuz silktim. "Niye, kendi başına duş almayı bilmiyor musun kocacığım?" Baran'ın sesi gelmeyince gülerek gözlerimi araladım. Banyonun kapısında durmuş bana bakıyordu.
"Güzelim," dedi yanıma yaklaşırken. "Beni yıka demedim eşlik et dedim." Dudaklarında zafer gülüşü yer edinirken kaşlarımı çatıp gözlerimi kapattım. Biraz utanmış olabilirim o yüzden en iyisi uyumak.
Tam uykuya daldığım esnada yan tarafımda hareketlilik oldu. Gözlerimi zar zor aralayıp Baran'a baktığımda öylece tavana bakıyordu. Kaşlarımı çatarak Baran'a yaklaştım ve başımı göğsüne yasladım.
"İyi misin canım?" Saçlarımın üzerine derin bir öpücük kondurup kollarını bedenime sardı.
"İyiyim güzelim, uyu sen hadi."
Başımı Baran'ın göğsünden kaldırıp doğruldum. Yatakta oturur pozisyonuna gelince gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Saçlarımı omuzlarımdan geriye atıp sevdiğim adama yaklaştım.
"Çok şey düşünüyorsun, anlatmıyorsan bile yanında olmamı iste. Biz seninle bir ömrü paylaşıyoruz değil mi?"
"Öyle tabii yavrum," belimden kavrayıp beni üzerine çekti. Sadece eşimin isteğine uydum.
"O zaman benden kaçmana gerek yok." Birden bire ters dönüp yerlerimizi değiştirdi.
"Yok tabii." Kısık sesi midemden ılık bir sıvının geçmesine sebep oldu. Kollarımı sıkıca boynuna sarıp gülümsedim.
"Aklını dağıtayım mı?" Yüzümdeki çapkın gülüş onu daha çok güldürdü.
"Utangaç karım nereye kayboldu?" Söyledikleri yüzümün asılmasına sebep olurken başımı sola doğru çevirdim. Bu kez kahkaha attı. Ben utancımı yenip konuşurken beyefendi beni utandırıyor. "Bu halde bile trip atıyor. Ben seni her halinle seviyorum." Yanağıma dudaklarını bastırıp beni mahvedecek bir öpücük kondurdu. Dudakları usul usul çeneme doğru yol alırken nefesimi tuttum. "Nefes al," dedi tatlı bir gülücükle. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdim. Onun bana bu kadar yakın olması nefesimi dahi kesiyor.
Nefesim nefesiyle kesilirken gözlerimi yumdum. Bin bir tane şimşek karnımda çakıyor gibi. Tenim dokunuşlarıyla kül olmaya devam etti. Ben onun ellerinde yanıp kavrulurken o da benim dokunuşlarımla mahvoluyor. Birbirimizde kül oluyoruz. Ben bu adamı bir ömür sevsem dahi yetmez.
"Seni," dedi kısık bir sesle. "Seni çok seviyorum." Koyulaşan hareleri daha çok koyulaşırken gülümsedim. "Bende seni çok seviyorum." Başını boyun girintime gömüp derin derin nefes alıp verdi. Ben onun kolları arasında kendimden geçmiş bir haldeydim. Aklım onun dokunuşlarıyla toz olup uçmuş gibi.
"Baran," dedim aramızdaki çekimin yoğunluğu tavan yaparken. "İyi ki," gözlerim kapanırken cümlenin devamını getirdi. "İyi ki sevgilim." Sırtında duran ellerimi boynuna sarıp derin derin soluklandım.
"İyi ki varsın kadınım."
"İyi ki varsın bir tanem."
Bölüm hakkında düşünceleriniz ve sorularınız ❤
Cihad Bey bizi çok korkuttu.
Uhra ile Barın'ın atışması çok tatlıydı. 💓
Instagram: kelebeginekseni
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |