"Oysa vatan dediğim sendin, aşığı ben."
Hüseyin Nihal Atsız
2.Bölüm
Aslına bakarsan hiçbir şey beklemediğim bir adam. O akşamdan sonra bir daha hiç Baran abi ile aynı ortamda bulunmadım, bulunmakta istemiyorum. İncinmiştim. Ne kadar inkâr etmeye çalışsam da içimde bir yer incindi. Sanki içimde yeşeren bütün çiçekleri üzerine basa basa çiğneyip geçmişti.
Başımı geriye yaslayıp soluklandım. Ameliyattan sonra acile geçtim. Bugün acilde görevliyim ve şansıma acil çok kalabalık. Dinlenecek vaktim bile olmadı. Çıkış saatime çok az kalmış. Resmen eve gitmek için dakika sayıyorum.
"Uhra Hocam!"
Hemşirelerden birinin sesini duymamla, oturduğum yerden hızlıca ayaklandım.
"Hocam acil!"
Koşarak acil kapısına çıktım. Ambulanstan inen hastaya yaklaştım.
"Yolda iki kere kalbi durdu. İnşaat kazası." Ambulans doktoru bilgi verirken hastayı hızla içeriye götürdük. Bir an ellerim titredi ama hızla kendime geldim. Terden saçlarım yüzüme yapışınca, elimi yüzüme atıp saçlarımı geriye savurdum. Saliselerin bile önemi var.
Monitörden gelen tiz sesle kanım dondu. Ellerim yaranın üzerinden çekilirken son noktaya gelmiş gibiyim. Her şeyi bırakıp hastaya kalp masajı yapmaya başladım. Ellerimin altında atacak bir kalbin atışlarını hissetmek için çıldırıyorum.
Kafesini teklemen gerekiyor.
"Yaşaman gerekiyor." Belki de fısıltıma yanıt verir. Tekrar tekrar denedim.
Tüm gücümle onu hayatta tutmak için çabaladım.
"Uhra Hocam."
Hiçbir sesi duymadan, kalp masajına devam ettim. Dış dünyayla bağım kalmadı. Ellerimin altında atış hissetmek istedim ama yanıt alamıyorum. Çaresizlik bir ağ gibi etrafıma sarılıp beni mahvetti. Son ana gelmişiz ve bizim bile elimizden hiçbir şey gelmiyor. Tüm her şey tükenip şu an da yok olmuş.
"Ölüm saati?"
Duymak istemiyorum. Çığlık atarak kulaklarımı kapatıp zamanı geriye almak istiyorum. Yaşamalı. Yaşaması için çabalıyorum. Elimden gelenin daha fazlası olmalı!
"Uhra, geriye çekil." Ellerim güçsüzce kalp masajına devam etti.
"Hayır! Yaşamalısın. Lütfen yaşa." Tiz ses varlığını sürdürürken çıldırmış gibi kalp masajına devam ettim. Kabullenemiyorum. Kabullenmek istemiyorum.
"Uhra." Barın abimin gür sesiyle geriye çekildim. Mavi gözleri kısılmış, yüzü ifadesiz bir halde bana bakıyordu. Etrafımdaki kalabalık beni ürpertti. Şu an bulunduğum ortama yabancı gibi hissediyorum.
"Ölüm saati?" dedi beni hayata döndürerek. Tüm her şey silikleşmiş ve ben yok olmuş gibi hissediyorum.
"17:03."
Dudaklarım kanamış gibi hissettim. Ellerim boşluğa düşerken, arkamı dönüp yürümeye başladım. Bu yaşadığım ilk kayıp. İlk defa hastamı kaybetmiştim. Bu an benim için bir bitiş mi yoksa başlangıç mı bilmiyorum. Vicdanım kendini ortaya çıkarırken, ben çaresizce ağlamaya başladım.
Adımlarım hızlandıkça gözyaşlarım çoğaldı. Böyle olmamalı. Yaşamak istiyor belki de. Ardında kalan insanlar var. Ailesi var adamın. Onun geride kalanları var.
Acilin çıkışına ilerlerken gözlerim etrafa bomboş baktı. Bir kayıp vermiştim ve bu benim için çok zor. Ellerimin altında atması için çabaladığım kalpten yanıt alamadım. Yaşaması gerekiyordu. O kalbin atması lazımdı. Bir can vardı elimin altında ama onu orada tutmaya benim gücüm yetmedi.
Kolumdan tutulmamla duraksadım. Beni aniden kendine çeviren Cihad abimle karşı karşıya kaldık. Beni, kolları arasına çekip usulca saçlarımı okşadı. Gözyaşlarım artarken, küçük bir kız çocuğu gibi abimin kollarına sığınıp ağladım. Çok hasta kaybetmiştik ama ben ilk defa yaşadım. İlk defa birini kendi ellerimin altında kaybettim.
"Şş, sakin ol." Geriye çekilip burnumu çektim. Abimin bakışları yumuşacık bir hal aldı. Her zaman çatık olan kaşları şimdi düz ve bana anlamsızca bakıyor.
"Kendine gel Uhra." Barın abimin yüksek sesiyle arkamı döndüm.
"Kaybettik. Hasta ex ve sen kendini kaybediyorsun. 6 sene eğitim aldın! Şimdi iyi bir doktor olabilmen için çabalamak ve soğukkanlı olmak zorundasın." Cihad abim beni yanına çekerken, çatık kaşlarını Barın abime dikti.
"Kendine gel Barın. O sesinin ayarını kıs." Barın abim, sinirle elini saçlarından geçirip hızla yanımızdan ayrıldı. Üzgün bir halde Cihad abime baktım. Beni anlaması gereken Barın abim fakat o beni anlamıyor; beni Cihad abim anlıyor.
"Üzerini değiştir gel miniğim." Abim gülümseyip yanımdan uzaklaştı. Başımı dikleştirdim ve hızlı adımlarla hastaneye girip asansöre bindim. Beşinci katın düğmesine basıp beklemeye başladım. Soyunma odasının katına gelince, hızlıca asansörden inip soyunma odasına geçtim.
Dakikalar sonunda üzerimi değiştirmiş bir halde aşağıdaydım. Abim arabasının ön yolcu kapısını açıp binmemi bekledi. Ben bindikten sonra kapıyı kapattı. Barın abim kızdığı için çıkıp gitmişti. Suçlu bir edayla ellerimle oynadım.
"Anlat bakalım küçük kardeşim." Bakışlarımı Cihad abime çevirdim. Abimle göz göze gelince gözlerim doldu ve hemen önüme döndüm.
"İlk defa bir hastamı kaybettim. Ve bu asistanlıkta ilk senem." Abim hastaneden uzaklaşırken, seslice ofladım. Ben daha yolun başındayım. Daha çok hasta kaybedecek ve bir o kadar da hayat kurtaracağım.
"Abi, çok kişiyi vurdun mu?" Abim aniden bana baktı ve sonra yola döndü. Benden böyle bir soru beklemiyordu.
"Birilerinin yaşaması için birilerinin ölmesi gerekiyor." Abimin söyledikleri kulaklarımda çınlarken kalbim sıkıştı. Abimi kaybetme korkusu içime nüfuz ederken derin soluklar aldım. Onun yaşamak için savaşması gerekiyor. Bu topraklar için; dalgalanan bayrak için...
Peki ya Baran abi? O da huzur içinde yaşamamız için canını hiçe sayıp birilerini vuruyor mu?
Vuruyor. Ya o yaşayacak ya da onlar.
"Eve gitmeyelim," dedi Cihad abim aramızdaki sessizliğe son verdi. "Zaten seni almaya gelmiştim."
"Aslında ben açım abi." Yönümü abime çevirdim. Şu an abimle o kadar çok konuşma isteği duydum ki, bir an önce konuşmak istiyorum.
"Yemek yiyelim kardeşim hem seninle sohbet ederiz. Abine biraz akıl verirsin." Gözlerim kısık bir halde abimin yüzünde gezindi ve yüzündeki o imalı sırıtış beni güldürdü.
"Ben anladım ama sizden de duymak istiyorum." Abim hızla bana baktı ve tekrar yola döndü.
"Ne anladım? Konuştunuz mu?"
"Yani tam konuşmadık ama ben anladım." Abim arabanın hızını azaltıp içli bir nefes aldığında kahkaha attım. Ciddi ciddi seviyor.
"Seviyorsun değil mi?"
"Aynı kişiden bahsediyoruz?" derken bana kısa bir bakış attı. "Elbette Aleyna'dan bahsediyoruz." Abimin yüzünde güzel bir gülümseme belirdi. Bahse girerim şu an kalbi de hızlandı ve hatta kesinlikle Aleyna'yı düşünüyor.
"Evet, Aleyna ile bugün konuşurum ama Baran," dedi düşünceli bir halde. Baran abi ile beraber büyüdüler ve tabii ki Aleyna da dahil lakin ikisinin birbirini seviyor olması kimseyi alakadar etmez. Ailelerimizin ne tepki vereceğini kestiremiyorum fakat Baran abinin elbette vereceği tepkileri az çok tahmin edebilirim.
"Baran abi ne diyebilir? Hayır siz ikiniz birbirini sevdikten sonra herkese saygı duymak düşer." Abim bana ters bir bakış attığında kıkırdadım. Bakışlarındaki terslik beni güldürdü.
"Sen onun ne kadar deli olduğunu biliyor musun?" Gözlerimi camdan dışarıya çevirdim. Hayır, Baran abi sessiz ve akıllı biri hiç deli değil.
"Bence deli değil. Sadece damarına basılınca sinirlerine hâkim olamayan biri ama genel olarak sakin." Abim arabayı kafenin önünde durdurdu ve bana döndü.
"Sen sakin olduğunu nereden çıkardın?" Abimin sorusu, yutkunmama sebep olurken hemen kemerimi çözdüm.
"Beraber büyüdük abi." Başını anladım der gibi salladı ve kendi kemerini çözüp kapısını araladı. Abimle beraber arabadan inip kafeye ilerledik.
"Baran'da epeydir içine kapanık." Hafifçe abime döndüm ve yüzümün şekil değişmesine engel olamadım. Nasıl içine kapanık? Ne demek içine kapanık?
"Nasıl yani?" Boş bir masaya geçip oturduk. Menü alıp yanımıza gelen garsona siparişlerimizi verdik. Bir an önce Baran abinin hakkında konuşmak istiyorum.
"Devam et abi."
"Dur bir kızım," geriye yaslanıp cebinden telefonunu çıkardı. Hızlıca birkaç şeye baktıktan sonra telefonunu masaya bıraktı. "Bence Baran birini seviyor." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken oturduğum yere sindim.
"Yok canım ya," abim bana bakıp güldü. "Hiç sanmıyorum yani abi." Abim daha çok güldü. Kalbimde oluşan sızının önüne geçemedim. Kulaklarım duyduklarımın akabinde tıkanıp kaldı. İçimde bir sızı damarlarıma sızarken, önüme bırakılan pizzaya baktım. Yemek yiyecek iştahım hiç kalmadı.
"Hadi yemeğini ye Uhra." Abimin sözünü dinleyip pizzamdan bir dilim aldım. Usul usul önümdeki pizzayı yemeğe devam ettim. Yutkunmak benim için çok zor geliyor. Pizzadan her ısırık aldığımda uzunca çiğnedim.
"Sezen abla," dedim pizzamı yerken. "Onunla aralarında bir şeyler olabilir?" Abim bana şaşkınlıkla baktı.
"Yok kız," derken abim sesli güldü. "Sezen ile aynı okuldan mezunuz. O bizim arkadaşımız hem Baran pek karşı cinsle yakınlık kurmaz." İşte şimdi bütün iştahım kaçıp gitti. Sezen abla değilse kim o zaman!
Yemekten sonra abim beni eve bırakıp tekrar gitti. Aleyna ile dışarı çıkacağını söyledi ve Baran abinin bundan haberi yok. Aslında Almila evde onun yanına gidip Baran abinin ne yaptığına bakabilirim. Hızlıca çantamı boşaltıp masamı toparladım. Sezen ablayı elemiştim.
Odamdan çıkarken anneme seslendim. "Anne, anne."
"İçerideyiz Uhra."
Oturma odasına geçtiğimde annemler çay içiyordu. Babam, televizyondaki bakışlarını bana çevirdi ve sıcacık gülümsedi. Hemen babama doğru ilerleyip yanına kuruldum.
"Babam," başımı babamın göğsüne yasladığımda kollarını hemen bedenime sarıp saçlarımdan öptü.
"Nasılsın kızım?"
"İyiyim baba, siz nasılsınız?" Berkin abim hemen çaprazımda oturuyor ve konuşurken ona da baktım.
"Çok şükür kızım."
"Berkin Bey," derken babamın kolunun altından sıyrılıp doğruldum. "Göremiyoruz yüzünü?" Göz kırptığımda abim başını telefondan kaldırdı.
"Seni göremiyoruz güzellik, bizim konum belli." Yüzümde kocaman bir sırıtış belirdi. Telefonunu ortadaki sehpaya bırakıp ayaklandı. "Öz abinle geziyorsun." Sesindeki ima beni daha çok güldürürken hemen abime sırnaştım.
"Oy sen kıskandın mı? Oy oy Berkinciğim." Abim yanağımdan makas alıp sarılmama karşılık verdi. Yüzümde mutluluğumu belli eden bir gülümsemeyle aileme baktım. Barın abim dışında herkes burada ve onunla konuşmamız gerekiyor. Bugün bana epey sinirlendi fakat bu benim elimde olan bir şey değildi. İlk defa bir hasta benim ellerimin altında öldü. Beni biraz olsun anlaması gerekiyor. Zil sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve kapıya bakmak için ayaklandım.
"Kapıyı açtıktan sonra Almila'nın yanına gideceğim." Başka bir şey söylemeden oturma odasından çıktım ve annem hemen söylendi. "Geç kalma, erken gel Uhra." Omuz silktim ve kapıyı açtım.
"Hoş geldin abi." Barın abim bana bakıp hafifçe gülümsedi ve açtığım kapıdan içeriye geçti. Ben dışarıya çıkınca bana doğru döndü.
"Nereye?" Derin bir nefes alıp ofladım.
"Almila'nın yanına."
"Konuşalım mı önce?"
Başımı küskünce iki yana salladım.
"Şu an konuşmak istemiyorum." Usulca başını salladı ardından ayakkabılarını yerine koydu.
"Dikkat et. Çok geç kalma."
"Tamam."
Hızlı adımlarla bahçe kapısından çıktım. Havanın sıcaklığı rahatsız etmiyor lakin birkaç hafta sonra epey sıcaklar bastıracak. Dışarıya müthiş bir yaz kokusu hakimken, eve kapanmak epey zor geliyor. Aslında Almila'yı alıp yürüyüşe çıksam harika olur. Evet, kesinlikle yürüyüşe çıkmalıyız.
Almilaların evi bizim ev gibi bahçeli ve onların bahçeleri bizim eve göre daha büyük. Demir kapıyı kapattıktan sonra bahçede gördüğüm kişi ile duraksadım; tek başına değil. Gözlerim Baran abi ve karşısında oturan kişinin üzerinde gezindi. Baran abinin sırtı bana dönüktü ama kapının sesiyle hemen arkasını döndü. Yutkunup kapının önünde durdum.
"Uhra," derken kaşları çatıldı. Oturduğu yerden kalkmadan önce arkadaşına döndü, aralarında kısa bir bakışma yaşandı.
"Almila'nın yanına geldim." Gelmeden önce Almila'ya mesaj atmıştım. Evde olduğunu biliyordum.
"Geç içeriye, bahçede bekleme." Yanıma geldi. Tam karşımda durduğunda, alıp verdiğim nefesler arttı. Yüzüme bakmayan adamın, şimdi yakınıma gelmesi hiç anlamlı değil. Gözlerim onun ifadesiz yüzünde gezinirken kaşları çatıldı.
"Cihad'ın kız kardeşi mi?" İkimiz birden konuşan arkadaşına baktık. "Cihad ile konuşurken görmüştüm." Baran abinin kaşları epey çatıldı.
"Evet," derken bana döndü ve içeriye geçmem için gözleriyle kısa bir işaret verdi. Elbette onu dinlemeyeceğim.
"Oğuz ben," hafifçe tebessüm ettim. Adını daha önce abimden duymuştum. Baran abi arada durmuş öylece bana bakıyor. Büyük ihtimalle içeriye geçmemi bekliyor. Ama anlamadığım şey neden gelip karşıma dikildi?
"Uhra bende." Kısa bir baş selamı verdi ve geriye yaslandı.
"Memnun oldum kardeşim." Oğuz abinin kardeşim demesi beni güldürdü. Baran abi arkadaşına baktığında Oğuz abi gülmeye başladı.
"Oğuz," dedi tuhaf bir tonda. Daha fazla olduğum yerde durmadım ve hareketlendim.
"Size iyi oturmalar."
Kapıyı üst üste çaldığımda Almila söylene söylene kapıyı açtı.
"Yeter, bıktım artık senden Uhra!" Kapıyı açtığında tatlı tatlı gülümsedim. "Yaşıtların aklı başında evlenip yuva kuruyor."
"Kafa dengimi bulursam bende yuva kurarım."
Almila bana bakıp kahkaha attığında, gülüşümüzü Baran abinin sert sesi böldü. "İçeriye geçin!" Sesi epey sert ve yüksek çıkmıştı. Kaşlarımı çatarak arkamı döndüğümde arkası bize dönüktü. Şu an gidip kafasını kırmak istiyorum ama elbette, yanına yaklaşmadan devre dışı kalırım.
"Dışarıya çıkacağız."
Omuzunun üzerinden dönüp bize baktı. Gözleri Almila'nın üzerine kitlendiğinde asılan yüzüm, hemen görüş açısındaydı ama bana hiç bakmadı.
"Almila bize çay getirir misin güzelim?" Abisini ikiletmedi ve hemen harekete geçti. Beni yok saydı. Baran Oğuz beni yok saydı. Bütün keyfim kaçarken Almila'nın ardından mutfağa girdim.
"Gördün değil mi abinin yaptığını?" Almila bardakları tepsiye koyduktan sonra çay doldurmaya başladı. "Dışarıya çıkacağız dedim ve beni duymamış gibi davrandı. Allah aşkına abinin sorunu ne? Hayır beni yok sayıyor ve benimle diyalog kurmak bile istemiyor. Ve ben epeydir bunun farkındayım öyle birdenbire böyle düşünmedim." Almila duraksayıp bana baktı. Bakışlarındaki şaşkınlık bariz belli.
"Abim sana kötü mü davranıyor Uhra?" Soruyor. Almila bu soruyu çok ciddi soruyor.
"Bilmiyorum ama böyle yapması kötü hissettiriyor." Kaşlarını çattı. Onunda yüzü ifadesizleşti.
"Abim iyice canımı sıkmaya başladı. Seninle sorunu ne bunun?" Omuzlarımı silktim ve kalçamı yasladığım tezgâhtan uzaklaştım.
"Ben biraz mahallede gezineceğim, şimdi seni bırakmaz hem misafirde var."
"Beklesene kızım ya. Şu çayları bırakayım çıkarız." Bütün moralim bozulmuştu. Şu an sadece tek başıma kalmak istiyorum. Baran abinin bana böyle davranması epey canımı sıkıyor. Sanki bana garezi var.
"Yok Almila ya, sen keyfine bak yarın görüşürüz."
"Kızım manyak mısın?"
"Öptüm Almi."
Almila'ya gülümsedikten sonra mutfaktan çıktım. Çıkardığım sporlarımı hızlıca giyinip bahçeye çıktığımda, hiç onun olduğu tarafa bakmadım ve hemen evlerinden çıktım. Kalbim kırılmıştı. Gözlerim buğulanırken duygusallığıma söverek yürümeye başladım.
🌼
Almila hazırladığı çay tepsisini alıp bahçeye çıktı. Baran, kız kardeşinin geldiğini duyunca hareketlendi. Almila'nın elinden tepsiyi alıp bahçe masasına bıraktı.
"Abi biraz konuşalım mı?" Baran gözlerini Almila'nın yüzünde gezdirdiğinde, kaşları havalandı.
"Ne oldu güzelim?" Almila kaşlarını çattı Baran gibi ve hemen konuştu.
"Sorunun ne abi?" Baran'ın gözleri Oğuz'a kaydı ve gözleriyle kısaca anlaştılar.
Baran ayağa kalkıp kız kardeşini kolunun altına aldı ve eve doğru yürümeye başladı.
"Ne sorunu?" Başını kaldırıp Baran'a baktı. Sinirlendiği bariz belliydi.
"Uhra ile sorunun ne? Kız sana dışarı çıkacağız dedi cevap vermedin. Kızı resmen görmezden geliyorsun. Abi hayırdır?" Baran yutkundu. Çok mu kötü davranıyorum dedi kendi kendine. Uhra'nın şu an ne hissettiğini deli gibi merak etti.
"Az önce mutfakta bunları bana söyledi ve çıkıp gitti. Abi kızın kalbini kırıyorsun. Kusura bakma ama onun abileri bize asla böyle davranmıyor." Baran içinden kendine küfürler yağdırdı. Uhra'nın tek bir damla gözyaşına tüm dünyayı karşısına alırdı. Düşündü. Uhra'yı sürekli terslediğinin farkına vardı. Uzak durmak istiyordu. Uhra'ya yakın olması onu içten içe kahrediyor.
"Tamam," dedi kısık bir sesle. "Ben gönlünü alırım." Almila sinirle geriye çekilip, Baran ile karşı karşıya geldi.
"Abi sorun şu an gönül almıyor olman mı? Niye böyle davranıyorsun önce onu düşün. Gönlünü alırmış mış! Ya kırma kızı, kırma." Baran Almila'nın böylesine sinirli olmasına şaşırdı. Normalde kız kardeşi aşırı güler yüzlü ve şen şakrak biri. Böylesine sinirlenmesi hemen olacak bir şey değil.
"Kıza sanki garezin var. Yemeğe geliyor, masada bir şey istediğinde sinirle kızın önüne atıyorsun." Almila'nın sözleri tokat gibi yüzüne çaktı. Sevgisini böyle mi dışa vuruyordu! Bu Baran'ın ağırca yutkunmasına sebep oldu. Kalbi korkuyla kasıldı.
"Hatırlıyor musun geçen sefer izin gününde Uhra'yı ağlatmıştın. Kusura bakma ama o senin kız kardeşin değil. Cihad abi asla bize böyle fütursuz davranmıyor." Baran'ın kaşları daha çok çatılırken, Uhra'yı düşündü. Şu an koşarak Uhra'ya gitmek istedi. Eğer anlayacağını düşünsene bir dakika beklemeden ne hissettiğini dile getirirdi ama ihtimal vermedi. Uhra'nın onu seveceğini aklının ucundan bile geçirmedi.
"Evden çıkarken gözleri dolu doluydu."
"Yeter Almila." Kız kardeşini susturup Oğuz'un yanına gitti. Oğuz her şeyin farkında olduğu için sessizliğini korudu. Konuya az çok hakimdi.
"Ne yapıyorsun oğlum? Seviyor musun sevmiyor musun?" Baran kendini sandalyeye atıp geriye yaslandı.
"Sus kardeşim." Oğuz elbette susmadı. Baran'ın bitik haline baktı. Baran bu kadar çekingen değildi. Hatta bu kadar korkak bile değildi.
"Korkuyor musun? Neyden korkuyorsun? Cihad'dan mı yoksa sevdiğin kadının sevmediğinden mi?" Baran gözlerini kapatıp başını geriye attı. Kafası düşünmekten çatlayacak bir haldeydi.
"Oğuz!" dedi yüksek bir sesle. Oğuz daha çok üzerine gitti.
"Siktir git yengenin gönlünü al. Bir daha da böyle sik sik davranışlar sergileme. Sikerim huysuzluğunu." Baran sabırsızca gözlerini araladı ve hemen telefonunu masanın üzerinden aldı.
"Cihad umurumda değil ama Uhra," gözleri titredi, kalbi kafesinde çırpındı. "Sevmiyorsa ne yaparım Oğuz? Senelerdir," elini göğsüne vurdu. "Burada, sikeyim aklım çıkıyor o çıkmıyor." Oğuz Baran'ın bu haline sadece gülümsedi. Korkusunu elbette anlıyor ama konuşmadan bilemezdi. Hoş, Uhra'nın Baran'a olan bakışlarını görmüş ve aralarındaki çekimi fark etmişti.
"Sen ara Uhra'yı neredeyse git güzelce konuş."
"Konuşmam. Uhra ile asla konuşmam Oğuz."
"Siktirme belanı Baran. O zaman ara nerede olduğunu öğren, git yanına. Kız ağlayarak gitmiş."
Telefonunu açıp arama kısmına girdi ve hemen Uhra'yı aradı. Telefon çaldı. Sabırsızca bekledi.
Parka doğru ilerleyen Uhra çalan telefonuna baktı. Gördüğü isim omu heyecanlandırırken hemen elini göğsüne bastırdı. Kalbi hızlanırken elleri ve ayakları titremeye başladı. Telefon ekranında yazan isim onu delicesine etkiliyor. Daha fazla bekletmeden aramayı cevapladı ama kendine de kızdı. Baran onun kalbini kırmıştı ama yine de aramayı cevapladı.
"Uhra," dedi hızlıca. Oğuz arkadaşının bu haline gülmekle yetindi.
"Efendim." Uhra'nın kısık sesine dahi ölüyordu. Üzmüştü. Sevdiği kadını üzmüş olduğunu düşününce kendini dövesi geldi.
"Neredesin?" Uhra kaşlarını çattı. Niye soruyor dedi kendi kendine ve yanına gelecek olduğunu düşününce kalbi daha fazla hızlandı.
"Parkın etrafında yürüyorum."
Baran ayaklanınca, Oğuz çayını tek dikişte içip ayaklandı.
"Ben kaçar, sende yengenin yanına git." Oğuz'un Uhra'ya her seferinde yenge demesi Baran'ın tuhaf hissetmesine sebep oluyor. Yengeleri olacak mıydı? Aralarında iletişim bile doğru düzgün değildi.
"Bekle, yanına geliyorum."
"Gelme," dedi hızlıca.
Baran'a çok kırgındı.
"Gelebilir miyim demedim Uhra."
Telefonu kapattığında Oğuz Baran'a kısık bir küfür savurdu. Arkadaşı aptal gibi davranıyor. Aşk böyle miydi? İnsanın mantıklı düşünmesine bile engel oluyor.
"Yarın görüşürüz Oğuz."
Oğuz sırıtarak Baran ile beraber evden çıktı. İki arkadaşı da birbirlerinin kız kardeşini seviyor ve bu Oğuz'u epey güldürdü. Cihad'ın şu an Aleyna ile konuştuğunu biliyordu ama Baran'dan emin olamadı. O gereken gazı vermiş ve kenara çekilmişti.
Baran hızlı adımlarla sokağın sonundaki ana yola çıktı. Hemen az ileride görünen parka yaklaştıkça nefesleri sıkılaştı. Uhra'yı arayan gözleri hemen aradığını buldu. Bir banka geçip oturmuştu. Adımları Uhra'ya yaklaştıkça yavaşladı. Kalbi Uhra'yı görmesiyle hızlanırken, kendine hâkim olmaya çalıştı keza bu Baran için zor oluyordu.
"Uhra," dedi adımları genç kıza yaklaşırken. Uhra etrafta gezinen gözlerini ona seslenen Baran'a çevirdi.
🌼
Gözlerim bana yaklaşan Baran abinin üzerindeyken kaşlarımı çattım. Kesin Almila söyledi o yüzden yanıma geldi yoksa beni kırdığının farkında bile değil. Hatta beni kırıyor olması umurunda değil. Tam karşıma geçtiğinde ona bakmadım.
"Tek başına," dedi gözleri etrafta gezinirken. Havalar ısındığı için herkes kendini dışarı atmıştı. Parkta epey insan var. Çok rahatsız edici bir kalabalık yok fakat genel olarak etrafta insanlar var. "Neden buradasın? Hani Almila'nın yanına gelmiştin?" Sinirli bir hale büründüm. Çatılan kaşlarım ve sinirli olduğumu belli eden ifademle Baran abiye baktım.
"Elinden gelse beni kovacak gibiydin." Sesim alaylı çıktı ama içim acıyor. Gözlerim tekrar buğulanırken gözlerimi kaçırdım. Onunla göz göze kalmak bile istemiyorum.
"O nasıl söz Uhra?" Ses tonu bir anda yumuşarken hiç oralı olmadım. Aksine oturduğum yerden ayaklandım.
"Ne anlıyorsan öyle Baran abi." Gözlerimi kısıp samimiyetsiz bir gülüş takındım. Koyu yeşil hareleri hızla yüzümü taradı ve yutkundu. Yüzündeki sabit ifade yerini korurken, bana bakmayı sürdürdü.
"Anlamıyorum Uhra."
Kurduğu cümlenin tezatlığı beni sorgulamaya iterken, kaşlarım daha çok çatıldı. Sahiden bir şeyleri anlamıyor gibi ve bu düşüncesini açıkça dışa vurdu.
"Asıl ben anlamıyorum. Beni kovmaktan beter ettin her seferinde," sinirle saçlarımı omuzlarımdan geriye savurdum. "Bak her seferinde diyorum anlıyorsun değil mi? Sorunun ne bilmiyorum ama bana böyle davranmandan nefret ediyorum." Gözlerim sinirlendiğim için dolarken, içimden küfürler yağdırdım. Bu huyumdan nefret ediyorum.
"Sakin olur musun Uhra?"
"Sakin falan olmuyorum. Benden haz etmediğini davranışlarından anlıyorum Baran. Ha bu arada sen benim abim falanda değilsin bunu da söyleyeyim." Daha fazla konuşmak istemedim. Hızla Baran'a sırtımı dönüp yürümeye başladım. Ben gidince ardımdan gelen adımları sinirime dokundu.
"Dur Uhra!" Sakin değildi. Sesi hiç sakin çıkmadı ve bu benim hiç umurumda değil. Hızlı adımlarla parktan çıktım.
"Sana dur dedim!" Kolumu tuttuğu gibi beni kendine çevirdi. Nefes nefese kalmış bir halde yüzüne baktım. Yüzündeki korkulu ifade ürpermeme sebep olurken, kolumu kendime çekmeye çalıştım. Sadece çekmeye çalıştım çünkü asla kolumu bırakmadı. "Dinle beni."
"Dinlemek istemiyorum Baran abi." Gözlerini kapattı. Dişlerini sıktığı çene hattından belli olurken sinirlenmiş olduğunu anladım. Lakin bu benim hiç umurumda değil.
"Sen ne saçmalıyorsun Uhra! Senden nefret etmek ne demek! Kendinde misin?" Gözyaşlarım hızla yanaklarımdan süzüldü. "Ağlama, ağlama güzelim."
"Deme bana güzelim. Ağlamam sinirden seninle zerre alakası yok." Ağır ağır yutkunurken elini uzatıp düşen yaşları yanaklarımdan sildi. Tenime değen parmakları, kalbimi hızlandırırken daha çok ağladım.
"Ağlama, lütfen Uhra." Kolumu tutan parmakları gevşerken hızla kolumu ondan kurtardım.
"Konuşmak istemiyorum Baran abi."
Koşar adımlarla onu yolun kenarında bırakıp yanından uzaklaştım. İçimdeki kırgınlık tüm hücrelerime sinerken ağlamam şiddetlendi. Beni durdurmadı, bende durmak istemedim.
Eve dakikalar içinde gelmiş ve direkt odama geçmiştim. Şimdi ise yatağımda uzanmış ve sakinleşmiştim. Gözlerimi kapatıp yan tarafa döndüm ve perdeden dışarıya bakmaya başladım.
🌼
Cihad, karşısında oturan genç kıza uzun uzun bakmayı sürdürdü. Gözleri, genç kızın mavi bakışlarıyla karşı karşıya gelmek için resmen çırpınıyordu.
"Aleyna," dediğinde dikkatini çekmeyi başardı. Genç kız usulca gözlerini Cihad'a çevirdi. Bir an önce konuşmasını istiyordu. Aleyna meraklı bir halde bekledi.
"Cihad."
Cihad, adını Aleyna'dan duyunca duruldu. Sanki içinde kayalara hırçınca çarpan dalgalar vardı ve kadının tek bir kelimesiyle duruldu. Kurak toprakları bir yudum suyla yeşerip çiçeklendi.
"Artık aramızdakileri konuşmanın zamanı Aleyna." Cihad'ın sözlerinin ardından, alt dudağını dişlerinin arasına alıp heyecanla ezmeye başladı. Aramızdakiler kelimesini defalarca kez içinden tekrarladı. Cihad onunla konuşmak istiyor. Bunu düşündükçe yerinde tepinesi geliyordu.
"Bence de zamanı geldi artık Cihad."
İkisi birbirine bakıp gülümsedi.
"Uzun zamandır," derken Cihad gözlerini masaya çevirdi ve elini uzatıp Aleyna'nın elini tuttu. Bu cesareti kendinde bulmak için epey içinde büyük savaşlar verdi. Bu genç kıza karşı açtığı her savaşta mağlup olmuştu. "Çok uzun zamandır Aleyna. Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama ben seni hiçbir zaman kardeşim olarak görmedim." Aleyna tuttuğu nefesi bir çırpıda verdi. Eğer Cihad konuşmaya devam ederse bayılabilirdi.
"Ben," dedi Aleyna titrek bir tonda. "Bende seni abi olarak görmüyorum. Sana hiç abi demedim." Cihad genç kızın neşeli ve titreyen sesine gülümsedi. Elinin arasındaki eli daha sıkı tuttu. Aleyna'ya, şu an burada ne söylerse söylesin eksik bir şeyler söylemiş gibi hissediyordu.
"Aleyna ben seni seviyorum. Bu öyle dümdüz bir cümle değil." Aleyna duyguları karşısında daha fazla etkisiz duramadı. Gözleri dolarken dudakları iki yana kıvrıldı. "Konuşmak için geç kaldığımı düşünüyorum." Aleyna hemen parmaklarını Cihad'ın parmaklarına sardı. Elleri birbirlerine güç olmak için tutundu.
"Cihad," gözyaşları yanaklarından hızla süzüldü. "Cihad bende seni," derken sesi tir tir titredi. "Bende seni seviyorum." Boşta kalan eliyle hemen gözyaşlarını sildi. "Ben küçüktüm sen vardın." Nemli gözlerini cam gibi parlayan mavilere dikti. "Ben büyüdüm ve sen yine varsın." Yutkundu usul usul ve diğer elini Cihad'a uzattı. Beklemedi Cihad. Hızla kendisine uzatılan eli tutup parmaklarını birbirine kenetledi.
"Ben hep vardım Aleyna. Bende sen varsan; sende de ben varım."
Aleyna sessizce gözyaşlarını akıtırken Cihad yerinde duramadı ve hemen oturduğu yerden ayaklandı. Aleyna'nın yanındaki sandalyeye geçip oturdu.
"Ağlamasan mı? Ben güzel gözlerini yaşlı görmek istemiyorum." Başını yavaşça kaldırıp Cihad'a baktığında dudakları kıvrıldı. Okyanusları aşıp bir damla suda boğulmuş gibi kalakaldı Aleyna.
"Beni sevmiyorsun diye ödüm kopuyordu." Cihad'ın kaşları havalandı ve yavaşça Aleyna'yı kendine çekti. Aleyna'nın başı göğsüne düşünce, çenesini başının tepesine yaslayıp derin bir nefes aldı.
"Ben bu konuşmayı yapmak için aylarca düşündüm. Tamam birbirimize bakıp gülüyorduk arada konuşuyorduk falan ama, bu ama kelimesinden sonrası şüpheliydi." Dudaklarını Aleyna'nın saçlarına bastırdı. "Seninle konuştum içim çok rahat. Baran ile konuşup aramızdaki duygulara isim koyacağım." Aleyna şaşkınlıktan konuşamadı. Düne kadar her şey tereddütlüyken şimdi bütün her şeye nokta konmuştu.
"Ne zaman konuşacaksın?" Gözlerini kendisinden emin mavilere dikti.
"Bugün."
"Abim ne der bilmiyorum Cihad."
Cihad Baran'ın ne diyeceğini pek önemsemiyordu. Aleyna ile konuşmuş ve ne düşündüğünü netleştirmişti. Sırada sadece Baran ile konuşup aralarındaki ilişkiyi ciddiye taşımak istiyordu.
"Abin ne derse desin Aleyna. Ben seni seviyorum ve hiçbir şey buna engel olamaz. Abinle konuştuktan bir süre sonra ailelerimize söyleyip işi ciddiye bağlarız."
Cihad konuştukça şaşkınlığı arttı. Bedenini geriye çekip Cihad'a baktığında, ona kendinden emin bir şekilde bakan bir çift mavi harelerle karşılaştı. Karşısındaki adam kurduğu her cümlede çok ciddiydi. Ve Aleyna bu durumdan epey memnun.
"Konuş abimle o zaman," derken bakışlarını kaçırmadı aksine Cihad'a baktı. Cihad karşısında ona böylesine benzeyen bir kadınla ne yapacağını çok düşünmek istemedi ve sadece ilerlemek istedi.
Bir süre daha kafede oturdular. Uzun uzun birbirleriyle sohbet ettiler. Cihad Aleyna'ya neler yaptığını anlatırken, Aleyna'da Cihad'a bütün gününü anlattı. Birbirlerini ne zaman sevdiklerini kabullendiklerini bile anlattılar. Cihad, operasyon ortasında kurşun yemesine rağmen Baran'ın yüzüne bakamadığını anlattığında, Aleyna üzülmüştü ama yine de gülümsedi.
Cihad, Aleyna'yı eve bıraktıktan sonra Baran ile konuşmak için Baran'ı arayıp her zaman kafa dağıttıkları uçuruma çağırdı. İki arkadaş karşı karşıya gelince, Baran Cihad'a baktı. Sorunu olduğunu düşünüyordu çünkü buraya canları sıkkın olduğu zaman gelirlerdi.
"Kardeşim," diyen Cihad kendinden emindi. Baran ile konuşacaktı. Daha fazla içinde tutmak istemiyordu. Kardeşine karşı kendini mahcup hissediyordu.
"Derdin mi var birader?" Baran merakla silah arkadaşına, her şeyden önce çocukluk dostuna baktı. Mahalleye geldiğinde 6 yaşındaydı. Cihad ile o günden sonra yediği içtiği ayrı gitmemişti. Aynı okulda okuyup aynı eğitimleri almışlardı.
"Uzatmak istemiyorum kardeşim. Farkına varmış olabilirsin bir de benden duy istedim." Cihad'ın söylediklerine anlam veremedi. Kaşları çatılırken aklında tek bir düşünce vardı.
"Dövsen de sövsen de boynum kıldan ince. Seviyorum kardeşini. Aleyna'yı seviyorum." Anlık bir duraksama yaşayan Baran şaşırdı. Baran bunları duymayı beklemiyordu. Tüm duyguları içe içe geçerken kaşlarını çatıp Cihad'a yaklaştı. Duyduklarından dolayı ufak bir şaşkınlık yaşadı.
"Ne diyorsun oğlum?" Sinirli bir şekilde yumruğunu Cihad'ın suratına indirdi. Kendini tutamayıp bir yumruk daha indirdi silah arkadaşına, çocukluk arkadaşına, kardeşine. Karşılık bekledi ama Cihad elini bile kaldırmadı.
İçten içe attığı her yumruk kendineydi. Atacağı her darbeyi kendi ruhuna atılmış saydı. Cihad'dan karşılık alamadıkça delirdi.
Nefes nefese kendini geriye savurup yere çöktü. Ağzındaki kanı tüküren Cihad keyifle gülümsedi. Pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.
"Oh be, gel biraz daha döv oğlum kesmedi bu."
"Sikeyim. Ulan mal gibi sırıtacağına geç karşılık ver şerefsiz."
"Siktir git lan." Sinirden gülmeye başlayan Baran, kardeşim dediği adama baktı.
"Ulan."
Baran Cihad'ın sırıtan suratına bakıp sesli bir şekilde küfür savurdu. Yerinde duramıyordu. Nefes nefese sırtını arabanın tekerine yasladı. Cihad her zaman cesurdu. Baran bu halde tek bir şey düşündü. Uhra'yı sevdiğini söyleyip bir kez de kendisi dayak yer otururum dedi ama ağzını bıçak açmadı.
Yorumlarınızı burada da bekliyorum 🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.78k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |