20. Bölüm

19. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

Bölüm şarkıları;
Ufuk Baydemir - Ay tenli Kadın
Duman - Elleri ellerime

"Sevginin esamesi ruhumda."

19.Bölüm

Kahvaltıdan sonra oturma odasına geçtik. Baran sessizce televizyona bakarken Pınar annem gelin görmeden bahsediyordu. Önümüzdeki ay gelin görmeye gelenler olacakmış yani anlaşılan izin günüm evde geçecek.

"Baran evde olursa öğlen gelirsin." Pınar anneme inanamaz bir bakış attım. Hiç öyle olur mu hazırlık yapılması gerek, her şeyi Almila ile Pınar anneme bırakmam hiç hoş olmaz.

"Olmaz öyle anne. Olmazsa akşam buraya gelip burada kalırız," Baran'a baktım ama o hiç oralı olmadı. Uyuz işte. "Beraber hazırlık yaparız."

"Bu da yeni mi çıktı validem?" Pınar annem Baran'a baktığında gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Baran sen bizim işlerimize karışma bakayım. Hadi önüne bak kulağın bizde olmasın." Kahkaha attığımda bakışları bana döndü.

"Baran'ın gözü başka yerde olsa bile kulağı bizde."

"Uhra," dedi yumuşak bir tonda ama bunun bir çeşit uyarı olduğunu elbette anladım. Umurumda mı elbette değil.

Usulca Baran'a yaklaştım. "Baran abi mi demeliyim?" Hızla bana döndü. Gözlerindeki o sinirli ifade artarken gülümsedim. Anlaşılan canım kocam ona her abi dediğimde sinirleniyormuş.

"Yavrum," kulağıma yaklaştı. "Adımın yanına bir daha abi kelmesini eklersen," usulca geriye çekilip yüzüme baktı ve gözleri dudaklarıma kaydı. "Dudaklarından sadece adım dökülür her anında." İmasını elbette anladım. Yüzüm sözlerinin ardından kızarırken bakışlarımı kaçırıp önüme döndüm.

"Pelin teyzen," Pınar annemin sesiyle ona döndük. "Gül'ü nişanlayacak." Baran geriye yaslanıp ayaklarını sehpaya uzattı. "Bana ne anne."

"Tabi bizi ilgilendirmez annem." Bana baktı. "Gül'ün söylediklerinden sana yaklaştığını anlıyordum." Memnun olmadığım için bunu açıkça belli ettim ve yavaşa oturduğum yerden kalktım. "Otur kızım. Ben hep sizden yanaydım."

"Anlamadım anne," Pınar annem gülümsedi.

"Ben hep sizin olmanızdan yanaydım."

"Ama," derken söyleyip söylememe konusunda epey kararsız kaldım ama dilimi tutamadım. "Gül ile Baran yan yana geldiğinde kısmeti belki yanındadır gibi bir şey söylemiştin." O anı hatırlayınca yüzüm asıldı.

Pınar annem keyifli keyifli güldü. "Ah Uhra ah, kızım sen vardın ya yanında. Ben seni ima etmiştim de sen hemen celallenip gittin." Bu kez kahkaha attı. Hafifçe gülümseyip bakışlarımı kaçırdım.

"Gel sen bi' yanıma." Baran kolunu belime sardığında gözlerim büyüdü. Annesinin yanında ne yapıyor bu!

"Baran," diye uyardım kısık bir sesle ama beni duymazdan geldi. Belime sardığı koluyla beni yanına çekti.

"Benim gönlümde hep Uhra vardı." Gözleri huzurla yüzümde gezindi. "Yanımda da hep Uhra olacak." Yüzüm sözleriyle gülümserken bakışlarımı kaçırdım. Gönlünde de, yanında da ben varım. Bunun bilinciyle kalbim hızlandı.

"Çok şükür," diyen Pınar anneme kaçamak bakışlar attım. Biz mutluyuz ama Pınar annem bizden daha mutlu. Bizi her yan yana gördüğünde çok şükür diyor.

"Baran varya," Pınar anneme baktım. "Ne seninle konuşuyordu ne bizim konuşmamıza müsaade ediyordu." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı Baran'a çevirdim.

"Anne o günleri karıştırmasak mı?" Pınar annem keyfile gülümsedi. Bu anlarda eski günleri hatırlayıp sadece şükrediyordu ve bunu çok net anlıyorum.

"Bak oğlum, evlisiniz. Çok şükür mutlusunuz." Baran eğilip saçlarımdan öptüğünde tatlı tatlı gülümsedim. Onun kollarında çok huzurluyum. Baran ile yan yana olmak benim için dünyaya bedel.

"Öyleyiz validem." Baran bir kez daha saçlarımdan öptü. Gülümseyerek bedenimi göğsüne yasladım. Pınar annem burada olmasa Baran'a sırnaşırım ama müsait bir anda değiliz.

"Ay," dedi Pınar annem ayaklanırken. "Şükran gelecek ben hiç unuttum. Siz oturun annem ben bir mutfağa geçeyim."

"E benim hiç haber yoktu." Bende Pınar annemle beraber ayaklandım. Misafir gelecekmiş Baran şimdi gidelim diye tutturur lakin benim hiç eve gidesim yok. Yani Baran ile baş başa kalmak istiyorum ama burada bir gün daha kalmamız onlar için iyi olur.

"Biz eve geçeriz validem." Baran'a döndüm. Ben kocamı adım gibi biliyorum işte. "Hayır." dedim hemen. "Bugün kalırız anne yarın sabah eve geçeriz." Baran bana ters ters baktı ama hiç oralı olmadım. Yalnız kalalım diye dakika sayıyor.

"Yok kızım, siz evinize geçin; hem Şükran öylesine kahve içmeye gelecek."

"Olsun anne, gelinin değil miyim? Kalayım ne olacak." Yüzüm asılınca Pınar annem kolumdan tutup beni yanına çekti.

"Güzel gelinim, oy seni verene kurban olurum. Asma yüzünü gel mutfağa geçelim o zaman." Kocaman gülümsedim.

"Beni böyle alt ettiği yetmiyor annemi de hemen alt etti." Baran'ın sesiyle ikimiz de güldük. Ben daha sana hiçbir şey yapmadım canım kocam. Bir evimize geçelim görürsün.

Şükran teyze getirdiğim kahveyi içerken gözleri hem benim hem de Baran'ın üstündeydi. Bize bakıp hafifçe gülümsüyor sonra Pınar anneme dönüyordu. Gözlerim hemen yan tarafımda oturan kocama kaydı. Ben ona bakınca onunda bakışları bana döndü. Göz kırptığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu adam ne kadar tatlı olduğunun farkında mı!

"Vallahi çok yakışıyorlar Pınar. İlk duyduğumda çok sevinmiştim. Düğünde de pek güzellerdi." Hafifçe tebessüm ettim.

"Teşekkür ederiz Şükran teyze."

"Allah mutluluğunuzu daim etsin Uhra kızım. Her vakit birbirinizin kıymetini bilin. Birbirinize saygılı ve hoşgörülü olun." Gözlerini Baran'a çevirdi ve konuşmaya devam etti. "Baran, sen karının kıymetini bilirsen karında senin kıymetini bilir."

"Uhra benim baş tacım Şükran teyze." Kolu usulca belime sarılınca derin bir nefes aldım. Herkesin yanında böyle yaparsa hiç hoş olmaz ama!

"Maşallah oğlum." Sadece gülümsedim.

Baran ile mutlu olmak benim için çok şey ifade ediyor. Mesela onunlayken hiç endişe duymuyorum. Baran yanımdaysa yaşamak daha anlamlı geliyor. Hayat onunlayken fevkalade.

İlerleyen saatlerde akşam yemeği faslını kapatıp çay içmiştik. Şimdi ise odamıza çekilmek için saat sayıyorum. Kendimi epey halsiz hissediyorum. Gözlerim Baran'a kayınca onun babasıyla koyu bir sohbet içinde olduğunu gördüm. Derin ve sıkıntılı bir nefes aldığımda Almila koluma vurdu.

"Ne oldu kız?" Bilmiyorum der gibi bir yüz ifadesi takındım.

"Hiç, halsizim biraz." Almila imayla sırıttığında kaşlarımı çattım. Salak mı bu kız ya! On iki günde yan yana bile gelemedik.

"E gidip dinlen kuzum." Omuz silktim. Herkes odalara dağılınca giderim. Şimdi gitmek istemiyorum.

"Ayıp olur annenlere." Bana ters bir bakış attığında güldüm.

"Abime söyleyeyim mi?"

"Saçmalama."

Baran'ın sesiyle gözlerimi yumdum. "Biz kalkalım müsaadenizle." Kesin bizi duydu.

"Bende yorgunum Pınar." Demir babamla beraber Baran'da ayaklandı.

"Gel hadi," Baran bana elini uzattı. Onu bekletmeden parmaklarımı avucuna bıraktım ve beni tek hareketiyle ayağa kaldırdı.

"İyi geceler herkese."

Baran'ın odasına geçince ofladım. Yanımda hiç kıyafet yok ve uyandığımda Almila'da birkaç parça giyinmiştim.

"Baran pijamalarım yok. Ben ne giyeceğim?"

"Dur yavrum," Baran odanın kapısını kilitledi. "Benim dolaptan bir şeyler bak."

"Sen bak." Bana uyarıcı bir bakış attı. Dolabından tişört çıkardığında elinden aldım ve yatağa bıraktım.

"Pijama?" Gözleri dolapta gezdi ve hiçbir eşofmanın bana olmayacağını çok net anladım. En iyisi Almila'dan alayım bir dahaki gelişimizde birkaç parça kıyafetimi buraya getirmeliyim. "Tamam, Almila'dan alırım."

"Kapıyı kilitleyeceğim. Böyle uyursun yavrum."

"Senin yanında mı?" Sırıttı.

"Kocanım farkındaysan."

"Farkındayım da," lafımı kesti. "Farkındaysan konu kapandı. Sen bir gel bakalım şöyle." Kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekti. Usulca yatağa döndüğünde beni geriye doğru itti ve bedenim yatağa yığıldı.

"Uhra," dedi üzerime eğilirken. Nefesimi tutup konuşmasını bekledim ama konuşmadı. O konuşmayınca ben konuştum. "Ne Uhra? Söyle Baran." Üzerime daha çok eğilirken alt dudağını dişlerinin arasına kıstırıp sırıttı.

"Her abi dediğin an için," kollarını başımın iki yanına bastırıp kıpırdamama engel oldu. "Biraz seni yoracağım." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

"Ne abisi hala ya. Bak sinirleniyorum." Başını yavaşça boyun boşluğuma yaklaştırdı. "Hayır yanlış anlayan kendisi ama trip atan yine kendisi." Boynuma dudaklarını bastırdığında sesim kesildi.

"Günaydın Baran abi." Beni taklit ediyor. Gıcık! "Geldiniz mi Baran abi? Nasılsın Baran abi? Abim nerede Baran abi? Senin o Baran abi diyen dilini." Dudakları boynumdan çeneme doğru yol aldığında son durağın dudaklarım olduğunu elbette anladım. Sırf onu daha çok çileden çıkarmak için başımı sola çevirdim.

"Uhra!" dedi dişlerinin arasından sinirle. Zafer kazanmış bir edayla sırıttım. "Bana bak." Omuz silktim. "Bana bakar mısın yavrum?"

"İnat değil mi işte bakmayacağım."

"Yavrum," yanağımı öptü. Yumuşama Uhra! Sakın pas verme! Burnu az daha sürtsün ki kıymetimi anlasın. Hoş kıymetimi epey biliyor ama bana ne sürünsün. "Daha ne kadar mahvolacağım? Hayır kapında köpek olacağım hala affetmedin. Az pas ver be yavrum."

İçim gidiyor o böyle sesini kısınca. Yavaşça başımı Baran'a çevirip güzel yüzüne baktım. Yüzündeki asık ifadeye kısa bir bakış attıktan sonra başımı yastıktan kaldırıp yanağından öptüm. Öpüşümle beraber gözlerini kapatıp güldü.

"Kurban olurum şu güzel yüzüne."

"Deme öyle diyorum sana değil mi? Hem gideceksin diye hiçbir şey yapmadım. Hala kalbim çok kırık." Beni duymazdan geldi ve uzanıp alnımdan öptü. Onun tenime değen dudakları ateşimi harladı.

"Kalbinin kırık olduğunu biliyorum gönlünü almak için canımı bile veririm. Üzerimi değiştireyim uyuyalım." Geri çekilmesine izin vermedim ve hızla kollarımı boynuna sardım.

"Hani beni öpecektin?" Sözlerimin ardından yüzünde imalı bir sırıtış belirdi fakat dahasına müsaade etmedim. "Yanağımdan ama." Yüzündeki sırıtış kaybolurken gülen ben oldum.

"Sence sadece yanağından öper miyim?" Dudaklarını yavaşça yanağımda gezdirmeye başladığında titrek bir nefes aldım. "Bir düşün," dudak kenarımdan öptü. "Yanaktan öpmekle yetinen bir adam mıyım?" Elbette değilsin. Düşünmedim de. Hırçınca elimi yanaklarına yaslayıp dudaklarımızı birleştirdim. İkimizin hasreti birbiriyle kapışırken Baran'ın bütün ağırlığı üzerime çöktü. Bedenim onun bedeniyle kuşandı. Nerede olduğumuzu unutmuştuk.

Dudakları dudaklarımdan kopup gerdanıma ilerlediğinde nefes nefeseydim. Tişörtünün uçlarında duran ellerim tenine sızdığında, Baran durdu ve uzunca soluklandı. Burada bu kadar yakınlaşmamız bile pek iyi değil. Evimizde olmamız lazım. Ben burada onunla hiçbir yakınlık kuramam çünkü evde bizden başkaları olması utanmama sebep oluyor.

"Sikeyim, biz niye evimizde değiliz." Üzerimde doğrulup alev alan bakışlarını yüzüme dikti. Evimizde olsak seni büyük ihtimalle odadan kovardım.

"Evimizde olsak odadan kovulmuştun." Kısık bir kıkırtı dudaklarımdan kaçınca tişörtümü yukarıya çekiştirip çıplak karnımı öptü.

"Öyle mi güzelim?" Hızla Baran'ın ellerini tuttum.

"Ya tişörtümü bıraksana!" Ellerini belime yerleştirdiğinde kıkırdadım. Huylanıyorum. Gülmemek için yutkundum.

"Sen bana dokunurken hava hoş ben dokununca bırak beni Baran evrelerine geçiyoruz." Dizimi kaldıracağım anda bedenini geriye çekip elini dizime attı.

"Sakin yavrum, tehlikeli hareketler yapmayalım. Sonu sana dokunur." Baran'a dil çıkardım.

"Üzerimden çekil uykum geliyor."

"Biz devam etsek daha mantıklı." Gözlerimi sıkıca yumdum.

"Uyumaya devam edelim."

"Yok," dedi elini dizimden baldırıma doğru ilerletirken. İçim bir tuhaf olurken yutkundum. "Başka bir mevzu var şu an."

"Baran, sadece uyusam." Gözlerime baktı bir süre ve ardından geriye çekildi.

"Üzerimi değiştireceğim, beni bekle."

"Tamam. Bende değiştireceğim."

Pikeyi üzerime çekip arkamı döndüğümde Baran elbise dolabına ilerledi. Birkaç dakika içinde üzerini değiştirmiş ve yatağa geçmişti. Arkamdan belime sarılan kolların sıcaklığıyla daha çok mayıştım. Bedenimi kendine çekip sırtımı göğsüne yasladı. Sıcak nefesi boynuma çarparken saçlarımdan öptü.

"Güzel uykular dünyalar güzeli karım." Sesi beni gülümsetti.

"İyi geceler." Sesimi duyar duymaz dudaklarını çıplak omzuma bastırdı.

"İyi mi olacak pek bilmiyorum."

"Baran," dedim uyarıyla. Gülerken bir kez daha omzumdan öptü. Dudakları omuzumda ve boynumda gezinirken kollarında mayıştım.

Usulca kıpırdandığımda bedenime sarılan kollar yüzünden hareket etmekte zorlandım. Gözlerimi kısık bir şekilde açtığımda Baran beni sarıp sarmalamıştı. Yavaşça başımı kaldırıp uyuyan yüzüne baktım. Gözlerim cama kayınca havanın daha karanlık olması beni şaşırttı. Sanırım çok erken uyandım. Usulca Baran'ın kollarından sıyrılıp komodine uzandım ve telefonlardan birini alıp saate baktım.

Daha sabahın beşindeyiz. Bu saatte uyanmış olmama dudak büktüm. Susadığım için etrafa bakındım ve odada su namına hiçbir şey yok. Üzerime kısa bir bakış attıktan sonra oflyarak yataktan kalktım. Gözlerim uyuyan Baran'a kayınca masumca güldüm. Uzanıp Baran'ın yanağından öptüm ve geri çekilmeye çalıştım. Elbette geri çekilmeme izin vermedi. Kolu belime sarılınca gözlerimi kırpıştırdım.

"Niye uyandın?" Uykulu sesi kalbimi hızlandırırken tebessüm ettim. Ben uyandırdım onu ve şu uykulu haline bitiyorum.

"Susadım."

Yavaşça gözlerini araladı. Bakışları karanlık odada gezindikten sonra diğer kolunuda belime sarıp beni yatağa çekti. Yüzü yüzüme yakınlaşınca nefesimi tuttum. Sabah sabah kalbim duracak kadar hızlı atıyor.

"Susadın mı? Odada su yok mu?" Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Bekle o halde," derken gözlerini kapatıp açtı ve doğruldu.

"Ben hemen mutfaktan alıp gelirim ki." Bana baktı. Gözleri aheste aheste üzerimde gezinince güldü. Yani tamam bu halde odadan çıkmam pek etik değil ama herkes uyuyor yahu.

"Ne bakıyorsun öyle. Hem uykulusun sen uyu işte."

"Şu kısacık tişörtle değil odadan çıkmak. Seni şu kapıya çıkarmam. Her yerin açıkta yavrum. Bekle sen, ben su getiririm." Yüzümü astım. Baran evlendikten sonra daha bir kıskanç oldu. Elinden gelse elbise giydirmez bu potansiyeli ben gördüm Baran'da.

"Sanki kısa giyinmiyorum. Hah, uyuz Baran." Hızla bana döndü.

"Bence bu konuda seni asla kısıtlamıyorum ama biraz dikkat etmeni istiyorum güzelim. Kısanın kısasına müsaade etmem." Yani kısa ve çıplaklık arasında bir fark var ve buna elbette dikkat ediyorum. Ve bu tişörtle bende odadan çıkmak istemiyordum.

"Tamam bir tanem." Uzanıp yanağını öptüğümde saçlarımı geriye atıp gülümsedi.

"Uzan hadi geleceğim."

Baran odadan çıkınca başımı yastığa bastırıp bekledim. Birkaç dakika sonra elinde sürahi ve bardakla geri döndü. Bardağa su doldurup bana uzattıktan sonra sürahiyi komodine bıraktı.

"Bundan sonra odamızda her daim sürahi ve bardak olmalı." Gülümsedim ve suyumu içip bardağı komodine bıraktım.

Yatakta oturup bacaklarımı bağdaş kurduğumda gözleri üzerimde gezindi. O beni izlerken bende Baran'ı inceledim. Her daim üzeri çıplak. Usul usul kocamın bedenini süzdüğümde dudakları kıvrıldı.

"Hoşuna mı gitti?"

"Çok," derken yerime geçip uzandım ve pikeyi üzerime çektim. Baran'da yerine geçti ve üzerimdeki pikeyi göğsüme kadar çekip üzerimi örttü. Hava sabahları serin olduğu içim biraz üşüyorum.

"Sen?" dedim bedenimi ona yaklaştırıp.

"Ben üşümüyorum ama sen hep üşüyorsun." Doğru söylüyor. Oda ne kadar sıcak olursa olsun hep üzerimi örtüp uyuyorum.

"Yok," dedim Baran'a daha çok yaklaşıp başımı göğsüne yaslarken. "Sen sarılınca sıcacık hissediyorum." Gülerek saçlarımdan öpüp bedenimi sarıp sarmaladı.

"Karımı ısıtırım her daim." Üst üste yanağımı öptü. "Uyu hadi yavrum."

"Of Baran, uykum kaçtı. Hem yarın hastaneye gidesim yok izin alırım sende evdesin zaten." Başını kulağıma yaklaştırdığında sessiz kaldım.

"Başka bir şey yapamadığımıza göre en iyisi uyumak." Yanaklarım ısınırken gözlerimi sıkıca kapattım. Bu halim Baran'ı güldürürken sessiz kalmayı seçtim. Bu konuda kocama hak verebilirim.

Sabah kahvaltıdan sonra öğlene kadar kalıp evimize geçmek için yola çıktık. Arabaya geçince başımı koltuğa yaslayıp sadece Baran'ı seyrettim. Gözlerimi eve varana kadar hiç üzerinden çekmedim. Eğer ondan bakışlarımı çekersem zaman ziyan olur.

Eve geçince direkt yatak odasına çıktık. Baran duşa girerken ben eşyalarımı elbise dolabına dizdim. Bakışlarım Baran'ın köşeye bıraktığı ufak bavula kaydı. Bavulu yerden alıp kıyafetlerini bavuldan çıkardım. Kamuflajlarını köşeye bırakıp geri kalan kıyafetlerini banyonun önüne bıraktım. O banyodan çıktıktan sonra kirli sepetine atacağım.

Banyodan çıkan Baran ile göz göze geldik. Gözlerim usulca bedenine kaydı. Göğsünün altındaki çizik; sağ omzundaki iz ve sırtındaki birkaç iz aklıma gelince gözlerimi sıkıca kapatıp açtım.

"Sen üzerini giyin ben mutfağa geçip yemek yapacağım. Canının istediği bir yemek var mı?" Saçlarını kuruladığı havluyu yatağın üstüne bırakıp yanıma doğru adımladı.

"Yok güzelim, kafana göre bir şeyler yap. Biraz uyuyacağım."

"Peki, sen uyurken ben yemek yapacağım." Adım attığım anda kolumu tuttu. Yutkunup öylece durdum. Elinden tenime yayılan bir alev var sanki. Tenim cayır cayır yanıyor.

"Yemek yaptıktan sonra yanıma gel." Gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalıştım.

"Geleceğim. Hadi sen üzerini giyin." Kolumu bıraktığı anda hızlıca odadan çıktım. Elimi göğsüme bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Zor. Sakin olmak diye bir şey mi varmış ya.

Mutfağa geçip yemek yapmaya koyuldum. Buzluktaki tavuğu çıkarıp sıcak suyun içine bıraktım. Hızlıca pilav yaparken tavuğun sıcak suda çözülmesini bekledim. Pilav suyunu çekerken tavuğu soslayıp fırına attım. Baran salata sevdiği için malzemeleri çıkarıp bir de salata yaptım. Yemekler piştikten sonra mutfaktan çıkıp üst kata ilerledim. Yatak odasının kapısını aralayıp sessizce içeriye girdim. Baran uyuyordu. Pufun üstüne bıraktığım kamuflajı gözlerime çarpınca oraya yöneldim.

Parmaklarım usul usul kamuflajında gezindi. İki gün oldu geleli. Sabaha kadar ise doğru düzgün uyumadı ve şimdi eve geçince derin bir uykuya daldı ama adını seslensem gözlerini açar. Ellerimde tuttuğum kamuflajına bakmaya devam ettim. Bir gün, sadece günün birinde bu kamuflaj ellerime ya kanlı ulaşırsa. Bu düşünce beni canımla sınıyor.

Annem her abimin kamuflajlarını yıkadığında gururlanır ama aynı zamanda ağlardı. Her düşünceyi düşünür kendi kendine ağlardı. Bu kez bu benim hayat eşim; bu benim sevdiğim adam. Kalbimin, sevgimin, bana ait olan her duygunun sahibi olan adam. Ya bir gün onunda gelemeyeceğini görürsem. Ya bizim sevdamız da kara sevdası için mahşere kalırsa? Ben buna dayanabilir miyim? Onu ellerimle toprağın altına koyabilir miyim?

Ben onunla beraber toprağın altına gömülürüm. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken iç çektim. Kamuflajlarına ona sarılır gibi sarıldım. Şimdi arkamı dönüp yanına gitsem ona sıkı sıkı sarılabilirim. Aramızdaki kırgınlığa tamamiyle son vermenin ve uzatmamanın vakti geldi. Elimdeki kamuflajı yavaşça pufun üzerine bırakıp arkamı döndüm. Gözlerim gözleriyle kesişince kalbimde kocaman çiçekler açtı.

"Uyanmışsın," sıcacık gülümsedim. "Kocacığım." Uykulu haliyle bana bakıyordu. Son kelimemden sonra yüzünde bariz bir şaşkınlık belirdi. Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Yatağın yanında durdum ve gülümsemeye devam ettim.

"Gel buraya." Beni bir anda kendine çekti. Üzerine düşmüştüm. Baran beni üzerine çekip geriye uzandı. Başımı usulca göğsüne yaslayıp gülümsemeye devam ettim. Alnıma birkaç öpücük kondurup geri çekildi.

"Günüm seninle aydınlandı karıcığım." Başımı kaldırıp Baran'a baktığımda bana bakıyordu. Tüm anlamları gözlerinde toplayıp sadece bana odaklanmış. Yavaşça doğrulup yüzlerimizi birbirine yaklaştırdım.

"Seni seviyorum Baran. Sana aşığım. Sana çok aşığım. Bir çift yeşil gözler hayatım boyunca görmek istediğim tek bakış." Konuşmasını beklemeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Dudakları aralanırken yumuşak bir öpüşle öpüşüme karşılık verdi ve saniyeler içinde tüm hakimiyet onun dudaklarına geçti.

Zamanı kendi yanımızda bitirmiştik. Birbirimizden o kadar çok ayrı kalmışlığımız var ki, her boşluğu doldurmak istiyorduk. Onsuz geçen her anımı varlığıyla silip atıyor. Gözlerim kapalı bir halde geriye çekildim. Sıcak nefesi dudaklarıma çarpıp dağıldı.

"Uhra'm." İsmim saniyeler önce dudaklarımın arasında yerini alan dudaklarından dökülmüş ve kızarmamı sağlamıştı. Susması için bir kez daha dudaklarımızı birbirine bastırdım. Bu kez çokta yumuşak değildi öpüşü. Özlem dolu, kaybetmekten korkan ve sevdiğine doymaya çalışan bir tutkuyla kuşanmıştı. Nefessiz kaldığım için geriye çekilip alnımı alnına bastırdım. Baran bir anda ters dönüp yerlerimizi değiştirdi. Bu kez o benim üzerimdeydi.

"Bitti mi cezam?" Kıkırdayarak gözlerimi araladım. Kollarımı sıkıca boynuna sarıp tebessüm ettim.

"Sence?" Gözleri kısık bir şekilde yüzümde gezindi. Dudaklarından ufak bir rahatlama nidası saçılınca gülümsedim. Ağırlığını çok hafif üzerime bırakıp kollarını belime sardı.

"Şu son günlerde cezam çok ağır geliyordu. Yanında uyuyor olmak ama sana sarılamamak. Birbirimize yaklaşıyoruz ama senin isteğin olmadan seni öpememek. Gideceğimde sana doya doya sarılamamak. Çok ağırdı Uhra." Gözlerimi bana bakan gözlerinden çekmedim. Elimi yanağına yaslayıp derin bir nefes aldım.

"Bana bakmadın. İlk gecemizde yalnız başıma ağlayarak uyudum. İlk kahvaltımızda bakışların beni yanında bir sığınak gibi hissettirdi. İlk gidişinde sana sarılmak için kendimle savaştım ve bu beni diri diri toprağa gömdü. Sen gidiyorsun ama ben hiçbir şey yapamıyorum. Bunlarda çok ağırdı Baran. Senin gözünde değersiz olmak beni her anımda ağlattı." Sert soluklarla gözlerini kapattı. Ve bir kez daha dudakları dudaklarımı örttü. Her şeyi unutturmak ister gibiydi dokunuşu. Unutur muydum hiç bilmiyorum ama hissettirdiklerini kabullenmek benim için hiç kolay olmamıştı.

"Seni seviyorum." Fısıldarken dudakları dudaklarıma dokunuyordu. Alnını alnıma bastırıp kahkaha attı. Her gülüşü beni savurup dağıtıyor ardından ona bağlıyordu. Bir adamın gülüşü beni yaşama bağlıyor. Fişi çekilecek bir hasta gibiydim. Ve onun bir gülüşü beni hayata döndürüyordu. Hayat onun yanında anlam buluyor.

Başım göğsüne yaslı bir halde uzanıyorduk. Parmaklarım usulca göğsünde gezinirken ikimizden de çıt çıkmıyordu. Onunla sessizliğe bile varım. Yanımda olması yeter ve artar. Hafifçe kıpırdandıktan sonra bana daha sıkı sarıldı. Kolları bedenimi sıkı sıkı kavramıştı. Kolları arasından çıkmamak için daha çok göğsüne iliştim. Sırtımda duran elini kaldırıp saçlarıma attı ve usulca saçlarımı okşadı. Sıcak nefesini boynumda hissedince kıkırdadım.

"Huylanıyorum," diye çıkıştım aniden. Gülerek tekrar boynuma nefesini üfledi. Bu adam beni diri diri yakıyor. Baran gülünce bin bir parçaya bölünüp tekrar birleştiğimi hissediyorum. O bana bakınca sadece duruyorum. Bakışları sadece benim üzerimde dursun ve o sadece bana baksın istiyorum. Sadece görüş açısında ben olmak istiyorum.

"Ya Baran, huylanıyorum." Söylediklerim onda bir etki uyandırmadı. Usulca yaklaşıp boynuma dudaklarını bastırdı. Dudaklarının dokunduğu yer alev aldı. Dudakları tenimden ayrılınca tekrar sıcak nefesini üfledi beni daha çok yakmak için. Gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalıştım ama o bana bu kadar yakınken çok imkansız gibi duruyor.

"Sana bakmayı, sarılmayı ve güzel yüzünü saatlerce izlemeyi özledim." Utançla başımı göğsüne gömdüm. Bunlar aramızda olması gerekenler ama utanıyorum.

"Utanma," başımı göğsünden kaldırıp ona bakmamı sağladı. Hareleri buram buram özlem barındırıyor tıpkı benimkiler gibi. "Utanmaman gereken tek insan benim." Hayran hayran güzel yüzünü izledim. Başını bana doğru eğdiğinde ne yapmak istediğini anladım ve bende ona uyarak başımı kaldırdım.

"Kıyamıyorum sana." Usulca belimden kavrayıp beni yukarıya doğru çekti. Heyecandan, kalbim hızlı hızlı göğsümü dövüyor ve elim ayağım titremeye başladı.

"Baran," dedim bana daha fazla yaklaştığında. Aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi. Dudaklarımızın arasında ufacık bir mesafe bırakıp derin bir soluk aldı. Nefesim nefesine karıştı. Gözlerimiz kesiştiği anda dudakları dudaklarıma kapandı.

Her dokunuşunda içimdeki buzlar eriyip yok oluyor. Her darbesinde kendimi kolları arasına teslim ediyorum. Sanki dudaklarından dudaklarıma huzur saçılıyor. Nefessiz kaldığımda hafif geri çekilip soluklanmamı sağladı. Gözlerimi sıkıca kapatıp art arda nefes alıp verdim. Bedenimi sıkıca kavramıştı bu yüzden uzaklaşmama imkan bile bırakmıyor.

"Seni seviyorum Uhra." Gözlerimi araladığımda meftun olduğum bakışları ile karşı karşıya kaldım. Beni öpmesi değil ama şöyle bakması nefessiz kalmama sebep oluyor. Gözlerim hissettiklerimle buğulandı. "Var oluşumun en güzel sebebisin." Her sözü içime ilmek ilmek işliyor. Her cümlesi beni bir bulutun üzerine taşıyıp oradan da aşağıya bırakıyor gibi hissettiriyor.

"Baran," dedim tekrardan. Sanki tek bir kelime söylesem her şey bir toz bulutu gibi dağılacakmış gibi geliyor. Bu an eşsiz bir büyü gibi.

"Şşş," dedi tekrar dudaklarını dudaklarıma bastırıp susmamı sağlayarak. "Kendini ifade etmen gerekmiyor." Dudaklarını alnıma bastırıp duraksadı. Baran'ın her teması bana ne diyeceğimi unutturuyor. Bende irade bırakmıyor.

"Bilmeni isterim, ben seni seviyorum. Sen 17 yaşındayken de seni seviyordum, şimdi de seni seviyorum ve sevmeye devam edeceğim. Hiçbir şey sana olan sevgimi değiştiremez.." Hafifçe geri çekilip gözlerine baktım. Bakışlarımı kaçırdığımda bana engel oldu ve çenemden kavrayıp yüzlerimizi birbirine sabitledi. "Kaldır başını güzelim. Daha fazla güzel yüzüne bakmadan zaman geçsin istemiyorum." Gülümseyerek başımı göğsüne gizledim. Saçlarımın üzerine uzun bir öpücük bırakıp güldü. Kahkahası tüm dünyamı sarsacak güçlükte. Bir bakışına dahi mağlup oluyordum.

O bir kez gülüyor ben bin parçaya dağlıyorum.

"Yemek yaptım," dedim en sonunda aramızdaki iletişimi değiştirip. Epey dinlenmiş ve sohbet etmiştik. Şimdi aramızda hiç engel yok.

Kollarını bedenime sarıp beni üzerine çektiğinde utançtan kızarmaya başlamıştım. Yakınlaşmalarımız beni sadece heyecanlandırmıyor aynı zamanda utandırıyor. Zamanla utancım dinecek ama şu an sindiremiyorum orası ayrı bir mevzu.

"Tamam," kahkaha attı. "Nasıl da kızardın." Yüzümü boyun girintisine gömüp kıkırdadım. Benimle resmen dalga geçiyor.

"Ya Baran," geriye çekilmem için beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştı ama inatla geriye çekilmedim. Hatta daha çok başımı boyun girintisine gömdüm. Kokusunu solumak beni etkiliyor.

"Bebeğim," dedi yumuşacık bir tonda. Tek kelimesiyle bütün gardımı indirdim. Onun tek bir kelimesi yeter. Önümdeki bütün okyanusu sesiyle bile aşabilirim.

"Baran," dedim kısık bir sesle. Beni geriye çekip sıcacık gülümsedi. Gözleri usulca yüzümde gezindikten sonra doğruldu. Onun ardından bende doğrulup yanına oturdum. Ayaklarımızı yataktan aşağıya sarkıtmış ve yan yana oturuyorduk. Ellerimizi birbirine kenetleyip bana bakmaya devam etti.

"Aramızda hiçbir sorun kalmadı değil mi?" Derken ürkekti. Yavru bir ceylanı korkutmaktan ürken kurt gibiydi.

"Hayır. Hiçbir sorunumuz kalmadı." Alt dudağına dişlerini geçirip sırıttı. Bakışlarım dudaklarında gezindikten sonra gözlerinde takılı kaldı. Koyu hareleri nefes kesici. En nihayetinde zaten nefesimi kesiyor.

"Güzel," sırıtmaya devam etti. Tek kaşımı kaldırıp Baran'a anlamsız bir bakış attım.

"Ne?"

"Sana yaklaşmak için izin almama gerek yok." Baran'a ters bir bakış atıp güldüm.

"Yo, benim isteğim dışında bana yaklaşamazsın." Yüzü düşerken dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Haklısın karıcığım." Beni onaylamasıyla kahkaha attım. Tamam artık bir şeylerin mutlak olması gerekiyor. Mesela birbirimize daha çok yaklaşmamız. Aramızda hiçbir mesafe olmamalı.

"Akşam," dedim yataktan kalkarken. "Akşam görüşürüz." Anlamsızca kaşlarını çattığında kapıya doğru ilerledim. Hala anlamamış. Baran'ın anlamamış olması epey tuhaf. Normalde cin gibi konu buralara gelince.

"Gece yani diyorum." Kaşları imayla havalanınca arkamı dönüp güldüm.

Baran'ı yatak odasında bırakıp odadan çıktım. Şimdi kafasına dank etmiştir. Merdivenleri aşarken kalbim ağzımda atıyor. Geceye şunun şurasında ne kadar kalmış ki? Hoş ben sözlerimde ciddi miyim! Her şey bir anda kafamda şimşek gibi çaktı.

Ben resmen Baran'a geceyi bekle mi demiştim! Ben kafayı mı yedim! Kafayı yedim; ben kesinlikle aklımı kaybettim. Bu adam bende akıl bırakmıyor.

Mutfağa girdiğimde ellerimi tezgaha yaslayıp gözlerimi yumdum. Sözlerim aklımda çınlarken kafama vurmak istiyorum. Adama resmen akşam görüşürüz dedim. Ah Uhra bu neyin özgüveni kızım! Belime sarılan kollar beni düşüncelerimden çekip alırken başımı kaldırdım.

"Uhra." Kalbimin atışları her saniye artarken irademi kaybediyorum. Sesi ruhumu okşuyor. Bütün gardımı indirmem için adımı söylemesi yeterli. "Aramızda hiç sorun kalmadı derken ciddi miydin?" Kolları arasında usulca Baran'a doğru döndüm. Ve ben söylediklerimde çok ciddiydim.

"Bu gelgitler beni yoruyor sende yorulmuyor musun? Her şeyden önce evliyiz ve aramızdaki mesafe mi desem yoksa soğukluk mu her neyse çok saçma. Senden bir metre bile uzak kalmak istemezken aramıza mesafe koymak mantıklı değil. Bugün varız ama yarın meçhul." Ellerini yanaklarıma yaslayıp sıcacık gülümsedi. Bakışlarım kıvrılan dudaklarına kaydı ardından aşığı olduğum yüzünü seyrettim. Bana, var oluşumun en önemli sebebi kendisiymiş gibi hissettiriyor. Sanki ben onun için doğmuşum.

"Olmasın güzelim," aramızdaki ufacık mesafeyi yok etti. "Aramızda hiç mesafe olmasın." Gözlerimi kapatıp açarak Baran'ı onayladım. Sanki konuşsam kelimeler bütün büyüyü yok edecek gibi.

Alnını alnıma yaslayıp derin bir nefes aldı. Bense kokusunu içime çekmek için derin soluklar alıp verdim. Tarifsiz. Baran benim için tarifsiz bir adam. Benim. Ben ona; o ise bana ait. Birbirimizin her şeyi olduk. Kavgalarımız bile anlamlı. Yüzümdeki gülümseme büyürken elimi yanağına bastırıp tebessüm ettim.

"Yemek yiyelim sonra beraber filim izleriz." Alnıma uzun bir öpücük kondurup gülümsemeye devam etti. Benim yanımda ne kadar çok gülüyorsun böyle sevgilim. Sen hep benimle gül...

"Sonra odamıza çıkarız." dediğinde yüzündeki imayı sezdim ve bakışlarımı kaçırdım. Gecemiz uzun olacak. Aramızda hiçbir mesafeye yer olmayacak. Ağlayacaksam onun dizlerinde ağlayacağım. Eğer hunharca güleceksem yine onun yanında güleceğim. Her şeyden önce benim hayat arkadaşımdı. Biz bir ömrü paylaşmak için birbirimize söz verdik.

Birbirimizi öptükten sonra beraber masayı hazırlayıp yemek yedik. Yemek boyunca sessizdik ama masayı toplarken Baran'ın yakınlaşması aynı zamanda bulaşıkları yıkarken köpüklü suyu bilerek saçlarıma atması beni çileden çıkardı. Şimdi ise bulaşıkları halletmiş ve mutfaktan çıkmıştık.

"Saçlarımın haline bak ya," söylenerek koridordaki aynadan saçlarıma baktım. Resmen sırılsıklam olmuş. Adam köpüklü suyu başımdan aşağı dökmüş gibi oldu.

"Bir şey olmaz yavrum," dedi yayvan yayvan gülerek. Kaşlarımı çatarak Baran'a ters bakışlar attım.

"Duş alacağım, sende filim açar mısın ben gelene kadar?" Kafasını olumlu anlamda sallayarak kahkaha attı. Gülmesi beni sinirlendirirken ayağımdaki terliğin tekini çıkarıp Baran'a fırlattım. Terliği yakalayıp yere attıktan sonra keyifle gülmeye devam etti.

"Akşam salonda mı uyumak istiyorsun?" Gözleri şaşkınlığından dolayı büyürken, keyiflenen ben oldum. Bunun olasılığı bile Baran'ı sinirlendiriyor.

"Yok güzelim, sen duşunu al ben bekliyorum." Baran'a tekrar ters bir bakış attıktan sonra merdivenlere ilerledim. Ona arkamı döndüğüm anda gülmeye başladım.

Sakin ve huzurlu bir haldeyken duş almak bile keyif verici. Duşa kabinden çıkıp bornozuma sarıldım. Islak saçlarımı havluyla sardıktan sonra banyodan çıktım. Giyinme odasına adım atacağım anda yatak odasının kapısı açıldı.

"Baran," hızla arkamı döndüm. Kaşları çatık bir şekilde odaya giren Baran, bana bakmadan giyinme odasına girince şaşkınlığım boy gösterdi. Bana bakmamış olması yüzümün düşmesine sebep olurken bu hali şaşkınlığıma sebep oldu.

"Tamam," dedi telefonu kulağına tutarken. Gardrobu açıp üst bölmeden silahını alınca hızlı adımlarla yanına yaklaştım. "Birkaç saate mi?" İçim huzursuzlukla dolup taşarken yanında öyle durmaya devam ettim. Silahını kontrol ettikten sonra ufak çantasını alıp eşyalarını yerleştirdi. Gidiyor. Daha geleli iki gün oldu. Kalbim kafesinde kasılırken ağladı ağlayacak haldeyim.

"Böyle işi sikerler." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Telefonu kapattıktan sonra bana doğru döndü. Koyu irisleri hızlıca üzerimde gezindikten sonra yüzümde duraksadı. Bakışlarındaki hükmedici duygu yükselmişti. Çatık kaşları ve sıktığı çene hattı dikkatimden kaçmadı.

"Şansımı sikeyim." diye homurdanarak bana yaklaştı. Saçlarımdaki havluyu çekip aldıktan sonra ıslak saçlarımın omuzlarıma dökülmesine sebep oldu. Titrek bir nefes aldım.

"Ufak bir görev çıktı yavrum." Yüzüm düşerken sadece sessiz kaldım. Alışmalıyım. Alışıyorum. Ben sessizce düşüncelerime kulak verdiğimde bana yaklaştı ve dudaklarını ıslak saçlarıma bastırdı. "Çok güzel kokuyorsun," fısıltısı tüylerimi ürpertirken yavaşça başını boyun boşluğuma yaklaştırdı. Sıcak nefesi boynumda kol gezinirken gözlerimi yumdum. Dudaklarını boynuma bastırıp uzunca soluklandı.

"Şu kokuna mahkum olacağım günler yakın ama," hafifçe geriye çekildi. "Şimdi görev beni bekler." Onun sözlerinden sonra ikimizin de dudakları kıvrıldı. Bornozun iplerine uzanan elleri şaşkınlığıma sebep olurken sadece ne yapacağını seyrettim. Baran, bornozun iplerini sıkarken hareketleri çok yavaştı ve benim kalbim durma eşiğine geldi.

"Gönül ister," bakışları aheste aheste yüzümde gezindi. "Karıma giyinmesinde yardımcı olayım ama," Baran'ın iması kanımın çekilmesini sağladı. "Görev var. Emir demiri keser." Bu adam beni diri diri yakıyor. Hatta utançtan bir de kızarmıştım.

"Her halinle güzel olmak zorunda mısın?" Kıkırdayarak bakışlarımı kaçırıp sessiz kaldım. Hala utanıyorum. Hatta utançtan kıpkırmızı olduğuma eminim. "Hadi giyinip aşağıya gel," dedikten sonra ufak çantasını da alıp odadan çıktı. Rahat bir soluk bıraktıktan sonra elimi göğsüme bastırıp derin nefesler aldım. Bayılacak raddeye gelmiştim hatta her an düşüp bayılabilirim.

Çabucak üzerimi giyinip, saçlarımın suyunu havlu ile aldım. Salık bıraktığım saçlarımı taradıktan sonra yatak odasından çıktım. Hızlı adımlarla oturma odasına geçtiğimde Baran pencereden dışarıya bakıyordu. Hızlıca ona yaklaştım. Benim geldiğimi anlamıştı ama arkasını dönmedi. Hızla kollarımı bedenine sarıp, başımı sırtına yasladım. Hayat bizi her zaman birbirimizden uzaklaştırıyor. Yine gidiyor.

"Daha yeni geldin," derken sesimin titremesine engel olamadım. Birden bire beni çekip kollarına aldığında hiçbir şey yapamadım. Kolları sıkı sıkı bedenimi sarıp sarmaladı. Sarılışı canıma can oldu.

"Hep gideceğim Uhra. Senden gidişlerim olacak tıpkı dönüşlerimin olacağı gibi." Derin bir nefes alıp başımı göğsüne yasladım.

"Şimdi git ve sağ salim geri gel." Saçlarımın üstüne derin bir öpücük kondurduktan sonra çenesini başımın üstüne bastırdı.

"Saçlarını kurut güzelim, başın ağrır böyle." Beni geriye çektiğinde direnmeden geriye çekildim. Elleri yanaklarıma yaslanırken uzun uzun yüzünü izledim. Her bir karışı zihnime yer edinmişti. Kalbim ona bakmanın heyecanıyla dolup taşmışken hiçbir şey yapamıyorum.

"Benim güzel sevgilim," diye mırıldandım. Her anımızda, hiç bıkmadan sana binlerce kez sevgimi fısıldayacağım. "Benim hayat eşim," dudakları iki yana kıvrıldı. Dudak kıvrımlarına soluklarımı sığdırdığım adam. "Seni çok seviyorum." Gülümseyerek dudaklarını alnıma bastırdı. Derin nefesler alıp verdikten sonra alnıma öpücük kondurdu.

"Benim dünya güzeli karım." Saçlarımı omuzlarımdan geriye atıp dudaklarını açıkta kalan boynuma bastırdı. "Seni seviyorum Uhra Oğuz." Dudaklarım iki yana kıvrıldı. "Ben gelene kadar kendine dikkat et." Kollarımı boynuna sarıp ona sıkıca sarıldım.

"Sevgilim, sende kendine çok dikkat et. Seni bekliyor olacağım." Bir kez daha boynumdan öptü.

"Biliyorum bebeğim." Başını geriye çektiğinde gözlerimiz birbirinde tutuklu kaldı. Yüzlerimiz birbirine yakınlaşırken odayı dolduran telefon sesi Baran'ın küfür etmesine sebep oldu.

"Sikecem telefonunuzu." Bakışlarımı kaçırıp geriye çekileceğim anda kolunu belime sarıp beni kendine çekti. Şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım.

"Karımın şans öpücüğünü almadan şu kapıdan çıkacak değilim." Baran'ın sözleri gülmeme sebep olurken uzanıp dudaklarımızı birleştirdim. Soluğum heyecandan tıkanırken ikimizin de geri çekilmeye niyeti yoktu. Baran beni daha çok kendine çekip kolları arasına aldı. Esamesi ruhumda. Her dokunuşu beni kasıp kavururken tenime ateş gibi dokunan elleri belimde duraksadı.

Alnımı alnına yaslayıp soluklandım. Dünya şu anda durabilir. Onun yanımdan bir metre bile uzaklaşmasına tahammülüm yok. Alnıma konan öpücüğü beni gülümsetti. Her gidişi bir ok gibi göğsüme saplanıyor.

"Baran ya," dedim sitemle. "Daha iki gün önce geldin bu görev de nereden çıktı?" Hafifçe geriye çekildi. Ellerini yanaklarıma yaslayıp yanaklarımı okşadı. Ağlamamak için direniyorum ve bu çok zor benim için.

"Gidince öğreneceğim bende. Gel dediler gidiyoruz." Son kez birbirimizi öpüp geri çekildik. Ondan ayrılmak bana işkence gibiydi.

Baran kapıdan çıkarken ben ardında kalıyorum. Başımı kapıya yaslayıp ardından baktım. Adım adım uzaklaştı. Bahçe kapısında duraksayıp bana doğru döndü.

"Camları kontrol ettim. Alt katın lambasını açık bırakıp kapıyı da üst üste kilitle." Başımı olumlu anlamda sallayıp derin bir nefes aldım. Gülümseyerek bana göz kırpıp kapıdan çıktı. Arabası benden uzaklaşırken sadece arkasından baktım.

O gitti, ben kaldım.

🌼

Aleyna'nın dudaklarında tebessüm yerini korurken kollarını göğsünde toplamıştı.

"Üzülme meleğim," diyen Cihad kapının önündeydi.

"Üzülmüyorum ama heveslenmiştim." Cihad gülümseyerek Aleyna'yı kollarının arasına aldı.

"Ben geldiğimde bir daha deneriz." Aleyna kıkırdayarak Cihad'a baktı. Kollarını sevdiği adamın boynuna sarıp gülümsedi.

"Balım, sen sapasağlam gel bana yeter." Birbirlerine uzun bir süre baktıktan sonra sıkıca sarıldılar. Aleyna başını adamın boyun girintisine gömüp derin bir soluk aldı.

"Böyle ani gidişlerine hiçbir zaman alışmayacağım." Aleyna'nın fısıltısı Cihad'ın sıkıntılı bir şekilde nefes alıp vermesini sağladı. Ne söylerse söylesin kadının telaşı dinmeyecekti. O sağ salim gelmediği sürece kadın huzur bulmayacaktı.

"Aniden gidecek ve aniden geleceğim. Geldiğimde kaldığımız yerden devam ederiz." Sesindeki imayı anlayan Aleyna yine de gülümsemedi. Adam endişesini azaltmaya çalışıyordu ve o da bunu anlıyordu.

"Allah'a emanet ol Cihad." Birbirlerinden güç bela ayrıldılar. Cihad evden çıkarken gözü arkada kalmıştı. Adımları taş zemini çiğnerken göğsü endişe barındırıyordu. Eşini evde bırakıp gitmek onun için çok zordu.

🌼

Sabah gözlerimi bomboş bakışlarla aralamıştım. Evde müthiş bir sessizlik hüküm sürerken hazırlanıp evden çıktım. Evde durmak bile beni boğuyor. Baran gittikten sonra uyumak bir kenarda dursun gözümü dahi kırpmamıştım. Beni aramamıştı ve bu daha çok meraklanmamı sağlıyordu.

"Uhra," Aleyna'ya doğru döndüm. O da en az benim kadar endişeli. Abimler gelir gelmez tekrar gittiler ve bu hiç anlamlı gelmiyor. Hep gidecekler buna alışmıştık lakin ansızın gidişlerine alışabilecek miyiz sahiden?

"Nasılsın Aleyna?" Elimdeki tansiyon aletini bırakıp oturması için sandalyeyi çektim. Evde hamilelik testi yapmıştı ama tek çubuk çıkmıştı. Burada da test yapmıştık ve sonucunu bekliyorduk ama birden tansiyonu düşmüştü.

"Sadece halsizlik var." Bence bu tamamiyle psikolojik bir şey. Evet heveslenmişti ama sonuç umduğu gibi çıkmamıştı. Hastanede fazlasıyla yoruluyor üstüne abim için endişeleniyor ve dahası normal olarak halsiz düşüyor.

"Hocam sonuç çıktı." Sema'nın getirdiği sonuca alıp göz atınca, tahmin ettiğim gibiydi. Aleyna merakla gözlerimin içine bakıyordu.

"Negatif," dedim tebessüm ederek. Aleyna'nın bütün hevesi sönüp kaybolurken yüzü asıldı. "Ve kan değerlerin normal." Sonucu bırakıp Aleyna'nın karşısına geçtim.

"Sıkma canını. Hayır daha yeni evlisiniz ve olmayacak diye bir şeyde yok." Dolu gözlerini gözlerime sabitledi.

"Cihad çok istekli." Oflayarak elini sıktım. Başını kaldırıp bana baktığında gözlerinden birkaç damla süzüldü. "Aleyna," dedim yumuşak bir tonda. "Daha yeni evlisiniz. Abimin istekli olması bir şeyi değiştirmiyor. Her şeyin bir zamanı var." Ellerinin tersiyle yanaklarını silip ayağa kalktı.

"Haklısın biraz abarttım. Bir daha deneriz," zorlukla gülümsedi. Aleyna'nın ani duygu değişikliği gözümden kaçmazken gülümsemeye çalıştım.

"Sanırım regl tarihin yakın yoksa bu halin pek iç açıcı değil." Kıkırdayarak beni onayladı. "Bu hafta olurum büyük ihtimalle. Bir haftadır günüm geçiyor." Gülümseyerek ayaklandım.

"Abim gelince tekrar denersiniz canım. Siz hızlısınız," derken sesimdeki ima açıktı. Aleyna gözlerini kısarak bana baktı.

"Sizin elinize su dökemeyiz." Ve bizim daha öpüşmenin ilerisine gidememiş olmamız şoku. Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kaçırdığımda Aleyna kahkaha attı.

"Sen utandın, ay cidden utandın." Kahkaha atarak omzuma vurduğunda ne var dercesine bir bakış attım. Bana manalı bakışlar atarak gülmeye devam etti.

🌼

"Destek," diyen Albayın gür sesi odada yankılandı. "Pençe Tim'ine destek olmanız için çağırdık." Cihad'ın kısık mavileri albayın üzerindeydi.

"Bir grup," diyen albay oldukça sertti. Konu mühimdi ve bunu açıkça ifade ediyordu. "Tehlikeli bir grup şerefsiz. Sınıra yakın bir kulübedeler. Pençe ekibi intikal edecek ama ne olur ne olmaz destek lazımmış. Sizinde acilen katılmanız emredildi." Hepsi kısaca başıyla onayladı.

"Güçlü patlayıcılar ellerinde mevcut. Bu arada neredeyse yirmiye yakın kişiler." Albay sözünü bitirince Cihad doğrulup söze girdi. "Hemen mi çıkıyoruz yoksa hava aydınlanınca mı?" Albay yerine geçip kalemi masaya bıraktı.

"Şimdi çıkacaksınız. Hazırlanın, diğer ekip sizi karşılayacak." Tim hızla ayağa kalkıp albaya selam verdi.

"Hadi alnınızın akıyla, sapasağlam dönün Kartal."

"Emredersiniz komutanım!" Güçlü duruşları ve hükmedici sesleri albayı tatmin etmişti. Tim odadan çıkarken albay elinin altındaki dosyalarda göz gezdirmeye başladı.

Hazırlanan Kartal Tim'i helikoptere binmiş ve yola çıkmıştı. Sınıra yakın bir yerde Pençe Tim'i onları karşıladı. Timin komutanı hızlıca toplanan iki ekibe planı anlatıp Cihad'a baktı. Cihad başıyla anladık dercesine onayladı.

"Bizim tim arkadan sararken siz önden ilerlersiniz." Pençe Timin'in komutanı onayladıktan sonra herkesi etrafında toplayıp bir kez daha planın üstünden geçti.

Gök aheste aheste aydınlanırken harekete geçmişlerdi. Kulübede ölüm sessizliği vardı. Kartal Tim'i arkadan sararken, Pençe Tim'i önden ilerliyordu. Baran keskin nişancı olduğu için kendine uygun bir yer belirleyip oraya kurulmuştu. Gözleri dikkatle etrafta gezinip ne olur ne olmaz nişancı aradı. Gözleri silahın başında uyuklayan haini hemen odağına aldı.

"Kartal - 1," dediği anda Cihad yanıtladı. "Kartal - 1 dinlemede." Baran hızla avına yöneldi.

"Hiç kimse kıpırdamasın!" Baran'ın sesi herkesin kulaklığında yankılandı. İki ekipte bulundukları yerde durdu. "Batı yönünde nişancı var." Hafifçe sırıttı. "Şu an benim görüş açımda. Birden fazla olduğuna eminim." Baran'ın sezgileri doğruydu. Beş nişancı vardı ve ikisi de uyukluyordu. Baran daha fazla beklemeden uyuklayan haini tek atışla indirdi. Diğer ekibin nişancısı diğer haini bulmuştu. O da kendi ekibine haber verip onay aldıktan sonra nişancıyı indirdi.

Ortalık bir anda silah sesleriyle doldu. Kurşunlar hainlere saplanıyordu. Bir adalet tecelli buluyordu. Can yakacakların canı misliyle yanıyordu. Hayat burada adildi. Hayat namlunun ucunda adaletliydi.

"Sikeyim," Cihad'ın kulaklığında yankılanan ses dikkatini çekti. Hızla köşeye çekildiğinde "Baran," dedi. Baran belini sıyıran merminin geçişini acıyla hissetmişti.

"Cihad," dedi dişlerini sıkarak. Cihad tedirgin bir şekilde etrafta göz gezdirdi. "Vuruldun mu?" Alacağı cevabı bilmesine rağmen. Baran içinden üst üste küfür savurdu.

"Sıyırdı," bakışları yanına çektiği arkadaşına kaydı. Salih'i kenara çekerken kurşun belini sıyırıp geçmişti. Bu dikkatsizliği onu delirtirken sakin olmaya gayret gösterdi.

"İyiyim, işine bak kardeşim." Cihad önünde döndü.

Operasyon saatler sonunda bitmişti. Kimse yara almamıştı ve bu iki ekibinde huzurlu olmasını sağlamıştı. Patlayıcıları ele geçirmiş ve hainleri kıskıvrak yakalamışlardı. Hava çoktan aydınlanmıştı. İki ekipte birbiriyle sohbet içindeydi.

"Toplanıyoruz!" Cihad'ın gür sesi dağda yankılandı. Kartal Tim'i toplanıp helikoptere bindi. Cihad, Baran ile yan yana otururken mavi bakışları yan tarafına değdi.

"Yaran nasıl?" Baran hafifçe doğruldu.

"Sıkıntı yok kardeşim. Doğu pansuman yaptı." Cihad kaşlarını çatarak Baran'a bakmaya devam etti.

"Bir revire gidersin. Uhra'ya söyleme," derken şüpheliydi. Uhra her türlü anlardı.

"Yok," diyen Baran oturduğu yerde dikleşti.

Helikopter karargaha ulaşmıştı. Tim dağılırken Cihad zorla Baran'ı revire götürdü.

"Sadece sıyırmış komutanım." Cihad başını anladım der gibi sallayıp pansumanın bitmesini bekledi. Pansuman bittikten sonra ikisi de revirden çıktı.

"Akşama doğru eve geçeceğiz."

"Ben biraz dinleneyim." Cihad Baran'a onay verdikten sonra bahçeye çıktı. Yatakhaneye geçen Baran, kendini boş yatağa atıp uzandı. Hafif bir ağrısı vardı ve pek umursamıyordu. Cebinden telefonu çıkarıp araması gereken kişiyi aradı. Gözlerini kapatıp duymak istediği sese kulak verdi.

"Baran," dedi hasretle. Sanki uzun zamandır ayrılardı. Sanki hasret içinde kavruluyorlardı.

"Uhra'm," kadın gözlerini kapatırken birkaç damla yaş gözlerinden süzüldü. Adamın sesini duymaya muhtaçtı. Duyması gerekiyordu.

"İyi misin? Yaran var mu?" Art arda soru sorması Baran'ı gülümsetti.

"İyiyim güzelim, seni özledim." Uhra'nın dudakları kıvrıldı. Ruhunu bir ateş ele alırken gülümsemeye devam etti.

"Ne zaman geleceksin? Annemlere geçeyim mi?" Sırtını yatak başlığına yasladığı anda yarası sızladı. Dişlerini sıkıp soluklandı.

"Yok yavrum, akşama doğru eve geleceğim." Kadın heyecanla oturduğu yerden kalktı.

"Çabuk bitti işin, birkaç saate çıkacağım bende," Baran bir zamanlar hayalini dahi kurmaya çekindiklerini yaşıyordu. Ona dönüp bakmayacağını düşündüğü kadın artık onun eşiydi.

"Yemek yapar mısın meleğim?" derken sesi yumuşacıktı. Uhra iç çekip gülümsedi. Adamın söylemesi bile yeter onun için.

"Kocamın canı ne istiyor?" Uhra'nın sözleri kalbindeki kuru toprakları suladı. Kocam demesi ruhuna dokunuyordu. Kadının tek kelimesi kalp atışlarına da dokunmuştu.

"Canım senin yanında olmak istiyor." Uhra sessiz kalıp gülümsemekle yetindi. "Kafana göre bir şeyler hazırla yavrum. Akşam görüşürüz." Uhra masaya geçip oturduktan sonra gözlerini kapattı.

"Görüşelim Baran Oğuz." Baran'ın kaşları çatılırken "Baran Oğuz niye dedin?" diyerek lafa daldı. Uhra'nın alındığını düşünmüştü.

"Hiç," Baran'ın aklına takılmıştı.

"Görüşürüz dedim diye mi?" Uhra kahkaha attı. "Baran, canım öylesine söyledim. İyi misin sen?" Uhra'nın cümle içinde kullandığı tek bir kelime yarasına su serpmişti.

"İyiyim, akşamı iple çekiyorum." Uhra gülümseyerek kalemi parmakları arasına aldı.

"İşimin başına dönmem gerek. Akşam görüşürüz canım." Baran başını yavaşça yastığa bastırdı.

"Görüşelim yavrum." İkisi de gülümseyerek telefonu kapattı. Baran gözlerini kapatıp uyumaya çalışırken, Uhra muayeneye kaldığı yerden devam ediyordu.

🌼

İçim içime sığmazken tekrar masayı kontrol ettim. Eve gelir gelmez duş alıp mutfağa geçmiştim. Yemek yapıp, masayı hazırlamış ve tekrar yatak odasına çıkıp üzerimi değiştirmiştim. Baran az önce aramış ve yolda olduğunu söylemişti. Gözüm tekrar telefonuma ilişince duramayıp saate baktım ve sadece üç dakika geçmişti.

Üzerimde, mavi dizlerimin birkaç parmak üstünde bir elbise vardı. Saçlarımı kuruttuktan sonra salık bırakmış ve çok hafif makyaj yapmıştım. Ev terliklerim ile gayet doğal görünüyorum. Artık ne kadar normalsem. Kendi halime güldüğüm esnada kapı çaldı. Kalbim birden hızlanırken koşar adımlarla mutfaktan çıktım. Boy aynasından üzerime çeki düzen verdikten sonra kapıyı aralayıp usulca geriye çekildim. Yeşil irisleri yüzümde milim milim gezinirken soluğum hızlandı.

"Hoş geldin," dedim kısık bir sesle. Bakışları yavaş yavaş üzerimde gezinirken dudakları hafifçe kıvrıldı. Açtığım kapıdan içeriye girer girmez elimden tuttu. Ayağıyla kapıyı kapattıktan sonra saniyeler içinde beni kendine çekti. Başım göğsüne çarparken gülümsemeye devam ettim.

"Hoş buldum, hatta çok hoş buldum." Kısılan sesi içimin bir hoş olmasını sağladı. Dudaklarını yanaklarıma bastırdıktan sonra başını boyun boşluğuma yaklaştırdı. Kokumu uzun soluklarla içine çekmeye başladığında kalbim duracak gibi attı. Teması, kalbimin level atmasını sağladı.

"Bebeğim." Dudaklarını aheste aheste boynuma bastırdı. "Özledim." Keskin tonlaması karnıma yumruk yemişim gibi hissettirdi. Kolları sıkıca belime sarılırken bende kollarımı boynuna sardım.

"Çok özledim Baran." Başını geriye atıp bu kez alnımdan öptü. Dudakları milim milim yüzümde gezindi. Dudağımın kenarına kondurduğu öpücük beni yakıp kül etti. "Açsın," dedim geriye çekilip. Ayağındaki botları çıkarıp ayakkabılığa bıraktı. Bakışlarım üzerinde gezindi ve görünürde hiçbir şeyi yoktu.

"Çok açım. Sen masaya geç ellerimi yıkayıp geliyorum." Onu onaylayıp mutfağa geçtim. Soğuyan yemeklerin altını açıp ısınmasını sağladım. Baran masada yerini aldığında yemekleri masaya bıraktım. Baran'ın tabağını alıp sıcak yemekten ekledim.

Yemek yedikten sonra beraber mutfağı topladık. Oturma odasına geçtiğimizde ikimiz de oldukça sessizdik. Koltuğa oturduğumda Baran'ın yamacına yaklaştım. Amacımı anlamış ve kolunu belime sarıp beni kendine çekmişti.

"Anlat bakalım hanımefendi neler yaptın?" Melül melül Baran'a baktım. Aşığı olduğum gözleri kısılırken gülümsedim. Dayanamayıp, birden uzanıp dudaklarımı yanağına bastırdım.

"Hah, bende karım beni ne zaman öpecek diye bekliyordum." Kıkırdayarak Baran'a biraz daha yaklaştım. Fırsattan istifade ederek beni dizlerine çekti ve bende isteğini yerine getirdim. Dizlerinin üzerinde oturup öylece yüzüne baktım. Bir günde hasret kalmıştım şu bakışlarına.

"Sen anlat," dedim kolumu beline sararken. Kasılan yüzü kaşlarımın çatılmasına sebep olurken elimin altında hissettiğim potluk dikkatimden kaçmadı. Elimi belinden çekeceği anda ona engel oldum. Endişe tohumları kalbime sızarken hızla tişörtünü tuttum.

"Bebeğim," dedi beni yatıştırmak için. "Hiçbir şeyim yok." Hiç tatmin edici bir cevap değildi. Yarası var ve benim kendi gözlerimle görmem lazım. Geldiğinden beri bir şeyler seziyordum yüzünde ama anlam veremiyordum. Yaram yok demişti. Onun acısı benim tenime sızdı.

"Elimi bırak Baran." Elini yavaşça çekti. Hızla tişörtünü sıyırdığımda gözlerim sargı beziyle kesişti. Sargı bezini korka korka kaldırdım. Gözlerim dolarken başımı kaldırıp Baran'a baktım. Yarası var ve canını yakıyor.

"Neden söylemedin? Çok acıyor mu?" İki elini yanaklarıma yaslayıp yüzlerimizi birbirine yaklaştırdı. Kalbim kafesinde kasılırken tedirginliğim ve endişem yerini korudu. Yarası olduğunu bana söylemedi. Bu beni daha çok üzerken sessizliğimi korudum.

"İyiyim karıcığım. Endişe etmene gerek yok." Omuz silkerek kaşlarımı çattım. Bana söylememiş olması içimde bir burukluğa sebep oldu.

"Bana yaran olduğunu söylemedin," sesimdeki kırıklık çok netti. Baran hoşlanmadığını belli ederek beni daha çok kucağına çekti. Huzurum dibimde ama endişem hala yerini koruyor.

"Bana şöyle bakma Uhra. Bana kırgın kırgın bakma güzelim. Endişelenmeni istemiyorum diye söylemedim. Elbette biraz geçince söyleyecektim." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladıktan sonra kucağından kalkmak için hamlede bulundum ama başarısız oldum. Beni çivilenmiş gibi olduğum yerde tuttu.

"Sakın güzelim," alınlarımızı birleştirdi. "Sakın uzağıma gitme. Bunun için aramıza mesafe açma." Sıcak nefesi buram buram yüzüme yayılırken iç çektim. "Benden gizledin," sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdi.

"Sadece sıyırdı. Dikkatsizliğim yüzünden oldu ve emin ol bu hiç hoşuma gitmedi." Geriye çekilip sözlerini anlamamı bekledi. Evet, anlıyorum ama yine de benden gizlemesi sinirlerimi bozdu.

"Yatak odasına çıkacağım." Geriye çekileceğim anda bileklerimi kavrayıp arkamda birleştirdi. Üzerimdeki hakimiyeti artarken koyu irisleri yüzümde gezindi. Ondan uzaklaşacak olmam hiç hoşuna gitmemişti.

"Bebeğim, bana kırgın kalmana tahammül edemiyorum." Dudaklarını alnıma bastırıp elini gevşetti. Ellerimi ondan kurtarıp tekrar kucağından kalkmaya çalıştım ve bu kez bana engel olmadı.

"Beraber yatak odasına geçelim. Benim duş almam lazım. Artık kocanın yarasını sararsın." Yüzündeki çapkın eda ona ters bir bakış atmamı sağladı. İçimdeki kırgınlık dağılırken uzanıp Baran'ı saçlarından öptüm. Ya derin bir yara alsaydı o zaman ne yapardım! Bu düşüncem ona daha çok sinirlenmemi sağlıyor.

"Bu ilk ve son olsun Baran. Ve bir daha benden gizleme. Kendine dikkat et lütfen." Kolunu belime sarıp beni bacaklarının arasına çekti. Üzerimdeki üstünlüğü kat ve kat artarken koyulaşan harelerini seyrettim. Ufacık temasım onu yerle yeksan ediyor.

"Odamıza çıkalım mı?" aramızdaki konuşmaya son verdi. Beni serbest bıraktığı anda hızla geriye çekildim ve ondan önce odadan çıktım. Kalbim ağzımda atarken merdivenleri çabucak çıkıp yatak odasına ulaştım. Çok geçmeden Baran geldiğinde onunla beraber giyinme odasına geçtim.

"Sadece eşofman altı çıkar güzelim." Onun için birkaç parça kıyafet çıkardım. O duş almak için banyoya giderken bende gardrobuma göz attım. Elim geceliklerin olduğu çekmeceye uzanırken kendime engel olmadım. Aramızdaki bütün mesafeleri birbirimize yaklaşarak aşabiliriz.

Üzerimi değiştirdikten sonra derin bir nefes aldım. Dizlerimin üzerinde biten geceliğin rengi siyahtı. Açık ten rengim siyahın içinde hoş duruyor. Salık bıraktığım saçlarım omuzlarımdan aşağıya dökülürken gülümsedim. Giyinme odasından çıkarken heyecandan bayılacak gibiydim. Kendimi bir boşluktan aşağıya bırakıyorum ve bu hissiyatın ucu bucağı yok. Erişilmez bir duygu.

Bakışlarım açılan banyo kapısına kaydı. Siyah eşofman altı dışında üzeri çıplaktı. Dağınık saçlarından birkaç damla su dökülürken iç
çektim. Yanık teni gözlerimin önündeyken gözlerim üzerinden çekilmek istemiyordu. Onun bakışları aheste aheste üzerimde gezinirken bende onu inceliyordum. Yarası gözlerime çarpınca hızlı adımlarla yanına yaklaştım.

"Sen geç, ben pansuman malzemelerini getireceğim." Gözleriyle beni onaylayıp yatağa ilerledi. Banyoya adım attığım anda elimi göğsüme bastırdım. Kalbim durmak üzere. Nefesim tükenmiş, kanım damarlarımdan çekiliyor. Yavaşça pansuman malzemelerinin olduğu çantayı alıp Baran'ın yanına döndüm.

Baran dikkatle bana bakarken ben sadece yarasına odaklanmıştım ve bu benim için oldukça zordu. Bedeninde mesleğinin getirisi olan izler vardı. Gözlerim göğsüne kayarken derin bir soluk aldım. Benden önce davranıp pansuman malzemelerini yatağın üzerinden alıp komodine bıraktı.

"Ellerimi yıkamam lazım." Birden ayağa kalkıp pansuman malzemelerini aldım ve banyoya girdim. Ellerimi yıkadıktan sonra ıslak ellerimi boynuma bastırdım. Vücudum cayır cayır yanıyor hele bir de bakışları üzerimdeyken her an bayılacak gibi oluyorum. Daha fazla banyoda durmadım ve yavaş adımlarla odaya geçtim. Baran yatağa uzanmış öylece tavana bakıyordu.

Adımlarım yanına yaklaştıkça kalbim duracak gibi oluyor. Karanlık havanın getirisi heyecanımı biraz olsun dindiriyordu. Baran'ın baş ucunda durdum ve bana bakmasını bekledim. Beklediğimde oldu. Koyulaşan gözleri gözlerime tutundu. Dudaklarım kıvrıldı. Bana bakması öyle mükemmel ki, hep bana bakmasını isteyebilirim. Hafifçe doğrulduğunda yanına açtığı boşluğa kuruldum.

"Uhra," dedi nereden başlayacağını bilmeyerek. Dudaklarımı dilimle ıslattığım esnada gözleri dudaklarıma kaydı ve hafifçe yutkunup yüzüme baktı. "Güzelim," sesinde bin bir hissiyatla konuştı. Konuşmayalım istedim. Bu kez aramızdaki ufacık mesafeyi ben kapattım. Parmaklarım hafif çıkmış sakallarına tırmanıp orada gezinmeye başladı. O gözlerini kapatıp dokunuşumun tadını çıkarırken, ben ona ilk defa böyle dokunmuş olmanın heyecanıyla kavruldum.

"Konuşmayalım artık." Dokunuşlarım yerini korurken alınlarımızı birleştirdim. Sıcak nefesim meftunu olduğum yüzüne vurdu. Kolları incitmekten korkar gibi belime sarıldı. Bu an hem beni heyecanlandırıyor hem de utandırıyor ama çok farklı. Hem utanıp hem tenine sızıyorum.

"Konuşmayalım." dedi sesinde arzuyla.

Birbirimizde soluklanacağımız eşsiz bir andaydık. Dudaklarımız birbirine susamışçasına tutundu. Kana kana içmek bunun adı. Bir yandan canım çıkıyor diğer yandan can buluyorum. Bedenim yatağın soğuk yüzeyine yaslandığında ne ara kapattığımı anlamadığım gözlerimi araladım. Yüzlerimiz birbirine öyle çok yakın ki, utanmazca bir kez daha onu öpmek istiyorum. Tutku bir sarmaşık gibi beni sarıp sarmaladı.

"Hiç bitmesin sana olan arzum. Her an, her dakika tenine, ruhuna ve sevgine olan susuzluğum hiç dinmesin." Bir kez daha dudaklarımız buluştu. Bu kez ikimizin de hırçınlığı birbirine karıştı. Dokunuşları artarken kollarımı sıkıca boyununa sardım. Ruhumda dokunuşlarının esamesi arttı. Heyecan değil bu kez ruhuma hükmeden; onu arzuluyorum. Her bir hücreme hükmetmesi için yanıp kül oluyorum. Ben ona hükmederken, o da bana hükmetiyor.

"Sevgilim," dedi benim gibi nefes nefese. Elleri geceliğin eteklerinde duraksadı. Gözleri gözlerime baktı. Gözlerimde en ufak isteksizlik sezse dururdu. Ama yok. Bütünüyle onun topraklarına gömülmüştüm. Onun toprağında çiçek açmıştım. Gözlerimi onay vermek için açıp kapadım. Yutkunup alınlarımızı birleştirdi. Gece birden bire alev aldı. Tenim cayır cayır yanarken gecelik üzerimden sıyrıldı. Hızlı hızlı nefes alıp verdiğimiz için göğüslerimiz birbirine temas ediyordu. Art arda alnıma öpücük kondurdu.

"Bu an hiç bitmesin Uhra'm." İsteği arşa yükseldi. Sesi ton değiştirmiş ve gözleri koyulaşmıştı. Dudaklarım kıvrılırken onun arsızlığına uydum. "Seninle olan hiçbir an son bulmasın Baran."

Onun söylediği her cümle içimi kıpır kıpır yapıyor. Beklediğim günler; onu görünce bir toz dumanı olup kayboluyor. Hayatımın sonuna kadar onu bekleyeceğim çünkü o bana her zaman gelecek. Baran'ın varlığını hissetmem gönlümü coşturuyor. Bedenin bedenime yaslı olması o kadar normalmiş gibi geliyor ki bundan dolayı hiç utanmıyorum.

"Seni seviyorum," bana binlerce kez aynı cümleyi fısıldaması ve her söyleyişinde kalbimin aynı tepkiyi vermesi... Kalbim kafesinden çıkacak gibi. Tükeniyorum. Ben Baran'ın kolları arasında onunla tükeniyorum. Soluğu boyun boşluğumda yer edinirken başımı geriye attım. Hayat onun soluğunda. Hayatım artık ondan ibaret. Bütünüyle onunlayım. Ve bütünüyle benimle.

"Seni seviyorum," duygularımın arasında kalan birkaç parça irademi toplayıp ona karşılık verdim. Zaman onun dokunuşlarıyla durmuştı. Tenim elleri arasında kavrulurken delirecek gibi hissediyorum.

"İyi ki," dedi dudakları dudaklarıma bir kez daha kapanırken. Hiç bıkmayacak. Ne beni sevmekten ne de benimle olmaktan. Hayat onu sevince değişti. Kendimi bambaşka bir boyutta hissediyorum.

"İyi ki," dedim birkaç parça nefesle. Binlerce kez iyi ki sen sevgilim. İyi ki...


Müthiş bir yerde bırakıyorum açsööeldleldlf

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Instagram: kelebeginekseni

 

Bölüm : 02.01.2025 00:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...