Bölüm şarkısı;
Cem Adrian - Beni affet bu gece
Her yüreğin harcı değildir gönüle batmış dikenleri tek tek ayıklamak.
16.Bölüm
Gözyaşlarım hiç durmaksızın akarken güç bela ayağa kalktım. Kalbimde binlerce dağ devrilmişti. Sözlerinin bedelini ona ödeteceğim ve haksız yere kalbimi kırmışsa gerisini düşünemiyorum. Oyun... Ne saçmaladığının farkında mı bu adam! Her şeyi bir oyun olarak mı görüyor? Ben ona inanmıştım. Ben Baran'a aylardır inanmıştım.
Sabah gözleri gözlerime bakmaya dahi kıyamazken, şimdi beni görmezden gelmesi kabul edilir gibi değil! Canımı yakması, beni anlamamış olması...
Yatak odasına girince bakışlarım odada gezindi. Komodinlerin üzerinde duran mumları hırsla yere fırlatıp doğruldum. Yine ağlıyorum hem de sinirden. Bana bir hiçmişim gibi davrandı. Oyun dedi hislerine. Her şey aptal bir oyundan mı ibretmiş! Bana, beni değerli hissettiren bu adam karşıma geçip her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu söylüyor. Bütün bağları kesip atmış gibi davranıyor. Canımın ne kadar acıdığını görmüyor. Bencil davranıyor.
Ben aylarca onu bekledim. Ben günlerce tırnağı taşa değişecek diye gözyaşı döktüm. Ben onun için her şeyi göze almışken, onun bana böyle dengesizce davranması saçmalık. Elimi saçlarıma atıp duvağı çekiştirdim ve hızla çıkarıp yere fırlattım. Gözyaşlarım durmadan akarken odadaki eşyaları etrafa saçmaya devam ettim. Gelinliğin askısı kolumdan düşünce hıçkırıklarım arttı. Olduğum yere çöküp sırtımı yatağa yasladım. Dizlerimi güçlükle karnıma çekip daha çok ağladım.
Ben onun oyun arkadaşı değilim! Ben onun hiçbir şeyi değilmişim. Beni böylesine yaralamaya çalışan bir adam; beni seven adamla bir mi?
Delirecek gibi hissediyorum. Hıçkırıklarım göğsümden yükselmeye devam etti. Ağlamalarım dinmek yerine arttı. Her geçen dakika beni darmaduman etti. Kalbim kafesinde cansız kalmış gibi atıp duruyor. Kalbim onun her kelimesiyle binbir parçaya bölündü. Benim hayal kırıklığım olarak gönlümde bir yere kurulup kaldı.
🌼
Başını koltuğun koluna yaslayıp gözlerini yumdu. Uhra'nın sözleri kulaklarında çınladıkça kafayı yiyecek gibi hissediyordu. Bir de aklına kendi sözleri geldikçe kendi kendine sövdü. Sevdiği kadının ağlamalarını duydukça içi sızlıyordu.
"Ağlama artık. Ağlama, gözyaşlarına tahammül edemiyorum."
Uhra'nın sessiz ağlaması fısıltıya döndü. Üzerindeki gelinliği çıkarmış ve duş almıştı. Kendini yatağın köşesine atıp, sırtını ise yatağa yasladı. Gün içinde yaşadıkları gözlerinin önünden geçerken Baran'ı düşündü. Ne olmuşsa son anda olmuştu ve aklına hiç konuşmaları gelmedi. Hiç Baran'ın onları duyduğunu ya da yanlış anlayacağını düşünmedi. Yanlış anlaması gereken bir şeyler söylememişti onun nezdinde.
Gözleri yorgunluktan kapanırken kendini yere bıraktı. Parke zemine uzanıp gözlerini yumdu. Bu onun için büyük bir cezaydı. Hak etmediği muamele onu çileden çıkarırken daha fazla dayanamadı ve tekrar ağlamaya başladı. Ağlayarak uyuya kaldı.
Başını ellerinin arasından çekip ayağa kalktı. Saat gece yarısını epey geçmiş ve gözüne gram uyku girmemişti. Deli gibi sevdiği kadını paramparça etmişti. Ayakları merdivenleri bulup ve yavaşça üst kata ulaştı. Yatak odasına ulaşınca eli çekingen bir halde kapı kolunu kavradı ve yavaşça kapıyı araladı. Gözleri etrafta kısaca gezindikten sonra yerde uyuyan Uhra'yı buldu. Hızla odaya girip, Uhra'nın yanına yaklaştı ve onu yerden kaldırıp yavaşça yatağa yatırdı.
"Baran," Uhra'nın uykulu uykulu mırıldanması gözlerini kapatmasına sebep oldu. Gözlerini sıkı sıkı kapatıp duraksadı.
"Özür dilerim. Uyumaya devam et." Uhra usulca arkasını dönünce dudakları iki yana kıvrıldı. Uyanmayacağını biliyordu ve onu duymadığını da. Uhra'nın yan tarafındaki boşluğa geçip, başını Uhra'ya doğru çevirdi. Bakışları aheste aheste sevdiği kadının yüzünde gezinirken nefesi sıkılaştı. Saatler önce Uhra'ya kurduğu her cümle için büyük bir pişmanlık içindeydi fakat zamanı geriye alamazdı.
"Niye öyle konuştun Uhra? Senin için neyim? Beni neden belirsizliğe ittin?" Mırıltısı Uhra'dan yana duyulmadı. Uhra elini Baran'ın üzerine atıp oflayınca adamın dudakları kıvrıldı. Uhra'ya böylesine uzak kalması Baran'ı daha çok delirtti.
"Sen beni yakıp kül ediyorsun."
İkisi de tüm yorgunluklarıyla derin bir uykuya daldılar. Ne çok yol yürüyüp ufacık bir taşla yere düşmüşlerdi. Sanki o taşı yola Baran bırakmıştı. Kendi canını yakmak için taşa basmış gibiydi.
🌼
Gözlerim aralanırken yan tarafımda uzanan Baran'a şaşkınlıkla bakakaldım. Önce hayal sanıyordum ama gerçekmiş. Bana o kadar şey söylemişken şimdi yanımda mı uyuyor? Beni o kadar kırmışken yanıma yaklaşmaya cüret mi etmiş?
Hızla doğrulup ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Dün gece söyledikleri bir kez daha aklıma gelirken, çareyi kendimi odanın dışına atmakta buldum. Dün akşam hesap sormadım ama bugün soracağım. Söyledikleri o kadar onur kırıcıydı ki, unutmak bir kenarda dursun onu çabucak affedecek miyim...
Ocağa çay suyu koyduktan sonra oturma odasına geçtim. Koltukta duran ceketi ve gömleği göz hapsime girince gözyaşlarım göz pınarlarıma doluştu. Her şey o kadar güzel başlamışken nasıl bu kadar kötü bitebilir anlayamıyorum. En güzel günümüzü mahvetmesini sindiremiyorum. Ondan bir önceki gece söyledikleri gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçerken, sonraki gece bana böyle davranması akla mantığa sığmıyor.
Ayaklarımı karnıma doğru çekip gözlerimi yumdum. Bir anda bütün yük omuzlarıma yığılıp kalmış gibi hissediyorum. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken kafayı yemek üzereydim. Günümüzü mahvetmesi bir kenarda dursun bana söyledikleri bir hayal kırıklığı gibi ruhuma çökmüş. Beni bu kadar üzmeye hakkı var mı? Yok!
Ağlamana izin vermeyeceğim diyen adam beni bütün gece ağlattı. Beni gözünden sakınan adam kendi elleriyle yaktı. Düşüncelerim canımı daha fazla acıtırken ayağa kalkıp alt kattaki banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra, dağılmış olan saçlarımı usulca topladım ve tepeden topuz yapıp banyodan çıktım. Yavaş adımlarla mutfağa geçtiğimde duraksadım. Baran çayı demliyor. Demliği bıraktıktan sonra bana doğru döndüğünde kaşlarımı çattım.
"Bana bir açıklama borçlusun." Gözleri bomboş bakışlarla baktı. Kalbim sızım sızım sızlarken ufak adımlar eşliğinde karşısına geçtim. Şimdi sana bu kadar yakınım yine beni görmezdem gelecek misin? Yine beni hiç sayacak mısın?
"Bana mantıklı bir açıklama yapmak zorundasın." Boş boş bakıyor olması sinirlerimi bozarken, sakin olmak için derin nefesler alıp verdim. Yanımdan geçeceği esnada sıkıca kolunu tutup tekrar karşısına dikildim.
"Böyle mi seviyorsun beni?" Sözlerim bir bıçak gibi ruhuna saplansın istedim. Belki de umurunda değil Baran? Gerçekten her şey bir hiçlikten mi ibaret?
"Bu mu senin sevgin?" Sesim yükseldikçe gözlerini kapattı. Yandıkça yakmak istiyorum. Canım yandıkça canını yakmak istiyorum. Bana kurduğu her saçma cümle için canını yakmak istedim. Gözümden düşen her yaşın hesabını sormak için yanıp kavruldum.
Oysa o bana hiç kıyamazdı. Bir kere Baran derdim o bana bin kere bakardı. Ben susunca bile beni anlayan bir adamdı. Ama şimdi karşımda bambaşka bir adam var ve ben onu tanımıyorum. Eski Baran değil ama benim sevdiğim adamda değil. Bu bambaşka biri. Bu buz gibi biri.
"Sen önce ne hissettiğine karar ver Uhra." Gözlerimi titrek soluklar eşliğinde kapatıp açtım. Ne saçmalıyor bu adam? Ne hissettiğimle ne alakası var dün söylediklerinin.
"Ben ne hissettiğimi biliyorum Baran ama sen, dün söylediklerin hakkında otur düşün. Bana seni seviyorum diyen adam kalkıp bana her şey oyun diyor. Bana mantıklı bir açıklama yapmak zorundasın!"
Sesim daha çok yükselirken, gözlerini kolunu tutan elime çevirdi ve atik hareketle kolumu tutup ters dönmemizi sağladı. Sırtımı tezgaha yaslayıp beni kolları arasında kafesledi. Soluklarım kesik kesik çıkarken ne yapacağımı şaşırmış bir halde yüzüne baktım. Tek bir dokunuşuyla yanıp tutuştum. Tek bir bakışıyla tüm ateşim harlandı. Öfkem onu diri diri yaksın istedim.
"Beni hayal kırıklığına uğrattın Uhra." Gözlerim usulca kapanırken, sözleri ruhuma dokundu. Kalbim kafesinde kana bulanırken sözlerini sindirmeye çalıştım. Her bir kelime aheste aheste kalbime bir hançer gibi saplanıp orada kaldı. Hayal kırıklığı.
"Hiçbir şey yapmadım Baran. Ve anlatmadığın sürece sana hak vermeyeceğim."
Kelimeler dudaklarımı defalarca kez kana buladı. Dilim artık lal oldu. Konuşmuyor. Benimle konuşmuyor. Bana hiç bakmıyor ya da beni görmüyor. Onun için yokum. Varlığım hiçbir şey ifade etmiyor. Bu evin içinde hiç yokmuşum gibi davranıyor.
"Konuşsana Baran!" Gözyaşlarım hızla süzülürken kendi kendime sığındım. Neydi bizi bu hale getiren sebep? Beni sana, seni bana uzak kılan neden ne? "Artık konuş. Eğer konuşmayacaksan çıkıp gideceğim. Söz gideceğim. Sebebi ne olursa olsun yanında kalırdım ama seni anlamıyorum." Arkamı dönüp ilerleyeceğim anda kolumu tuttu. Kolları belime sarılıp beni hızla göğsüne çekti.
"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim." Hıçkırıklarım artarken yere yığılmamak için çabaladım. Yine aynı şeyi yapıyor. Yine beni kırıp ardından özür diliyor. Bu sebep değil. Bu mantıklı bir açıklama dahi değil. Bu davranış hiç sağlıklı değil.
"Bir şeyler olmuş ama ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Anlatmıyorsun. Sorununa cevap aramıyorsun. En önemlisi beni hiçe sayıyorsun. Senin için hiç değerim olmadığını tekrar tekrar yüzüme vurdun. Bırak beni. Bırak çünkü buna dayanamıyorum. Sen tarafından itilmek beni değersiz kılıyor." Kalbim acıdı. Dudaklarımdan dökülen kelimeler bizi kan revan içinde bıraktı.
"Tamam." dedim tüm çaresizliğimle. "Bırak beni. Ben bitiririm. Anlaşamadık derim biter. Yalvarırım bırak beni Baran. Lütfen. Kalbim çok acıyor." Beni aniden kendine çevirdiğinde gözlerim bulanık görüyordu. Dudaklarımın üstündeki baskı bana her şeyi unutturdu. Karşılık vermemek için direndim. Böyle davranacaksan beni öpme demek istedim. Öpme ki kanamasın dudaklarım. Öpme ki unutabileyim her şeyi.
"Sana uzak kalmanın ne demek olduğunu canım yana yana öğrenmiştim. Ölüm gibiydi. Yanımdasın ama yaklaşamıyorum. Seni senden izinsiz sevmek çok zordu Uhra. Her şey çok zordu ama ben zorluklara göğüs gerdim. Sen karşımdayken seni senden habersiz sevdim." Gözyaşlarımı hızlı hızlı süzüldü. Ellerimi yanaklarına bastırdım. Nefes alamıyorum. Göğüsüm hızlı bir şekilde inip kalkıyor. Kalbim şu anda kefesinde can bulmuş gibi atıyor. Kalbimin her bir atışı onun cümlelerine sarıldı.
Dün karşımda gördüğüm adam Baran değildi ama şu an karşımdaki adam Baran. Gözlerindeki buz gibi ifade kendini pişmanlığa bırakmış gibi bakıyor.
"Baran," gözyaşlarımı sildi hızla. "Baran ben seni gerçekten seviyorum. Anlasan da anlamasan da ben seni seviyorum. Bu," bir kez daha gözyaşlarımı sildi fakat yerine onun gözyaşları eklendi. "Ne duydun ya da ne biliyorsun bilmiyorum ama ben seni seviyorum. Anlama," ellerini daha sıkı yanaklarıma bastırdı. "Eğer ben haklıysam dün söylediğin hiçbir cümleyi unutmayacağım."
Yanaklarımdaki elleri yavaşça iki yana düştü. Gözlerindeki ifade kararırken birkaç adım geriledim. Konuşmasını bekledim. Bu aramızdaki aptal soğukluğun son bulması için kendi içimde yalvardım. Baran konuşmadı. Beni olduğum yerde bıraktıktan sonra kapıyı çarpıp evden çıktı.
Ayaklarım beni taşımaktan yorulmuş gibi yere çöktüm. Dizlerimi karnıma doğru çekip gözlerimi yumdum. Sözlerinin üzerimdeki ağırlığı artarken her şeyi sorgulamaya başladım ama mantıklı tek bir şey bulamadım. Sözlerinde ya da davranışlarını hak edecek hiçbir şey yapmadım.
Zaman su gibi akarken başımı koltuğun koluna yaslamış uzanıyordum. Aradım açmadı. Yazdım bakmadı. Artık tahammül edemiyorum çünkü hareketleri o kadar saçma ki, ona hak vermek bir kenarda dursun ben onu hiçbir şekilde anlamıyorum. Evet bir şey olmuş bunu anlıyorum. Düğün gecesi ne oldu ona diye düşündüm. Sorguladım. Eğer bizi dinlemişse söylediklerimin hepsini duymuştur. Dinlememişse başka bir şey olmuş ama ne!
Yine ağlayarak geçecek bir gece daha. Ayaklarımı karnıma doğru çekip gözlerimi yumdum. Kalbimi geçtim; içim acıyor benim. Kalbime kafesi bile engel olamıyor. Bin bir parçaya ayrılmış bir kalbe sahibim son zamanlarda. Gözyaşlarım usul usul süzülürken iç çektim. Günün tüm yorgunluğu bedenime süzülürken bilincim kapandı.
Beni saran kolların sıcaklığına sığındım. Vücudumu saran sıcaklığa daha çok sokuldum. Yanımda. Yanımda ama uzağımda. Var ama yok işte. Bana benden daha yakınken şimdi bir yabancından bile uzakta. Yine de yaklaştım. Daha çok yaklaştım. Beni saran kolları sıkılaştı.
"Neredeydin?" Uykulu sesim sessizlikte yankılandı. Yanağımda sıcak dokunuşunu hissettim.
"İşim vardı." Kısık sesi sorgusuzdu. Hep işi var. Hep benden kaçmak için bahaneleri var.
Başımı sıcak göğsüne yasladım aptalca. Yine üstü çıplak. Bu sıcakta vücudu alev alev yanıyor. Yanıyor ama daha çok yakıyor. Alnıma dokunan dudakları beni tüm düşüncelerimden kopardı.
"Sabah beni bırakıp gitme." Kollarımı sıkıca beline sarıp derin bir nefes aldım. Gidecek. Uykumdan uyandığım anda yok olacak. Bırakmak istemiyorum. Hep kollarımın arasında ve yanımda olsun istiyorum. Bu saçmalık neyse hemen son bulsun istiyorum. "Bırakıp gitme sakın." dedim fısıltıyla.
"Seni anlamıyorum Uhra." Gözlerimi aralamak istedim ama başaramadım. Çok uykum var. Gözlerim karanlığa gömülürken kolları sıkı sıkı bedenime sarıldı. "Ben yine ateşine sadık kalacağım Uhra. Yine beni yakmana müsaade edeceğim." Elimi kaldırıp saçlarının arasında gezdirdim. Kokusu buram buram yayılırken gözlerimi zorlukla araladım. Sıcak nefesi saçlarıma çarpıp dağılırken kollarının arasından çıktım.
"Anlamıyorsun beni. Gitmek istiyorum. Yanında durdukça kahroluyorum." Uykulu bir halde ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıtıp ayağa kalkmaya çalıştım. Belime sarılan kolları hızla beni kendine çekti.
"Yarın," dedi yumuşak bir tonda. "Yarın konuşacağız." Tüm duygularım kaybolurken devam etmesini bekledim. Devam edip bizi bu çıkmazdan çıkarmasını. "Yarın uzun uzun konuşalım. Bu kararsızlıktan yoruldum." Bendim yorulan. Belirsiz tavırları beni yoruyor. Ben daha çok üzülüyorum.
"Yoran sensin. Ne istediğini bilmiyorsun." Kolları daha sıkı bir hal alırken titrek bir nefes aldım.
"Seni," dedi beni aniden kollarına çekerken. "Sadece seni istiyorum. Sadece seni." Sözleri beni alaşağı ederken yutkunamadım. Uykulu gözlerim aralanırken gözlerine bakmaya çalıştım ama etraf çok karanlık. Sessiz ortamda nefes alışlarımız ve kalp atışlarımız dışında hiçbir şey yok. Göğsüm acıyor atışlardan. Ona olan kırgınlığım tüm hücrelerime dağılmış.
"Sevmiyor gibi davranıyorsun." Sesim çok titredi. Gözyaşlarım usul usul süzülürken başım göğsüne yaslandı.
"Seni nasıl sevmem. Seni sevmemek bir tercih bile değil." Parmakları saçlarımın arasında gezindi. Ben ağlarken o bana sarıldı. Kolları sıkı sıkı beni sarıp sarmaladı. Üzen Baran ama teselli eden yine Baran.
"Beni istemiyor gibisin." Kolları daha sıkı bir hal aldı. Her an ellerinden kayıp gidecek gibiyim. Akan su damlalarını tutmaya çalışan ufak bir çocuk gibi. Beni sıkı sıkı kollarının arasında tuttu fakat ben onu sabah yanımda tutamadım.
"Bu hayatta seni istediğim kadar hiçbir şeyi istemedim." Sırtını yatakla buluşturup beni üzerine çekti. Hıçkırıklarım artarken kollarımı sıkıca beline sardım. Ne olur bana ne olduğunu söyle. Söyle seni anlayacağım.
"Söz yarın konuşacağız. Birbirimizi anlayalım artık. Kapıyı çekip çıkmak beni yakıp kül etti Uhra'm." Adıma eklediği ek beni daha çok ağlattı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. Sözlerinin teminatını verir gibi beni sıkı sıkı sarıp sarmaladı.
Kalbime binlerce hançer saplanırken yine uyuya kalmıştım. Ağlaya ağlaya uyumuş ve öyle uyanmıştım. Gözlerim dört bir yanda gezinip onu aradı ama yine yok. Beni yapayalnız bırakıp gitmiş. Gece yanımdaydı ama gözlerimi açtığımda yanımda yok.
Halsiz halsiz banyoya geçip işlerimi hallettim ve yatak odasına geri döndüm. Gözyaşlarım usulca yanaklarımdan düşerken yatağa uzanıp başımı sağa çevirdim. Bana bıraktığı kocaman bir boşluk ve yokluk. Kalbim cayır cayır yanıyor. Elim yastığına uzanırken gözümün önünü göremiyordum. Hıçkırıklarım hapsolduğu göğsümden çıkmaya çalışırken direnemedim. Yastığına sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Bir insan hiç mi anlamaz? Bana bu kadar kör mü bu adam? Ben gözlerinde sevgi görürken o benim gözlerimde görmüyor mu?
Alt kattan gelen sesler dikkatimi çekerken ağlamam azaldı. Kalkıp bakacak gücüm dahi yok. Bugün evleneli üç gün oldu ve Baran yok. Geceleri var gündüzleri ise yok. Cuma günü gidiyor ve biz aramızdaki sorunu çözemedik ya da ben kendimi mi kandırıyorum farkında değilim.
Odanın usulca açılan kapısıyla gözlerimi kapattım. Gözlerimi açacak cesaretim yokken saçlarımda yumuşak bir dokunuş hissettim. Eli usulca saçlarımı okşarken, eğilip saçlarımı öptü derin soluklar eşliğinde. Beni bu kadar severken neden uzak durmaya çalışıyor!
"Gitme."
Gözlerimi araladığımda aşığı olduğum yeşilleriyle karşılaştım. Gözleri kıpkırmızı. Uyumamış yine ve bu hali canımı yakarken elini tutup yanıma çektim. Direnmedi zaten. Yanıma uzandığı anda onu kendime çektim ve hiç direnmeden emrime uydu. Başını göğsüme yasladığında dudaklarımı saçlarına bastırdım.
"Ne oluyorsa bana anlatacaksın Baran ama şimdi sadece uyu. Uyu sevgilim." Derin soluklar eşliğinde gözlerini kapattı. Elimi yavaşça saçlarına atıp, dağınık saçlarını okşamaya başladım. Bakışlarım odadaki duvar saatine ilişince şaşırdım. Saat üç buçuğa geliyor. Öğlen vaktini çok geçmişiz ve ben epey uyumuştum.
Baran hafifçe kıpırdanınca ben hiç hareket etmedim. Kolları daha sıkı bir hal alırken, her an uzaklaşacakmışım gibi bana sıkı sıkı sarıldı. Başını boyun boşluğuma konumlandırdığında çıtımı çıkarmadım.
"Anlatacağım," dedi fısıltıyla. "Anlattığımda yüzüne bakacak cesaretim olacak mı bilmiyorum." Geriye çekildiğinde uykulu gözleri kalbime binlerce kova su döktü. Parmakları tenimi okşarken uzanıp saçlarından öptüm.
"Aşkın galip gelemeyeceği hiçbir şey yoktur." Uzanıp bu kez onu dudaklarından öptüm. Tüm sussuzluğum dinerken göğsüm hiddetle inip kalktı. Kolları bir anda beni kendine çekti ve pozisyonumuzu değiştirdi. Gözlerimi açmaya gücüm yok. Sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçerken sessizliğimi korudum.
"Seni seviyorum." dedi fısıltıyla. Gözlerim yavaşça aralanırken gözerindeki tuhaflığı izledim. Koyu olan hareleri daha çok koyulaşırken sessizliğimi korudum. Beni ağlattığı için ona çok kırgınım.
Sessizliğim canını sıkmış olmalı ki hızla üzerimden çekildi ve bir şey söylemeden odadan çıkıp gitti. Bana yine yokluğunu bıraktı. Yine beni çaresizlikle baş başa bırakıp gitti.
🌼
Elleri cebinde arabasının kaportasına yaslanmış öylece sahili izliyordu. Gidecek bir yer bulamamış ve kendini buraya atmıştı. Siniri onu kendinden ederken hiçbir şey yapmadı. Düşünmeyi bırakmış dağıtmaya geçmişti. Doğrulup derin bir nefes aldı.
"Sormadan anlamayacağım."
Her şeyi anlayan adam sevdiği kadını mı anlamıyor? Bu onun için ne büyük saçmalık. Hızla arabasına bindikten sonra direkt evinin yolunu tuttu. Dakikalar içinde evin kapısına ulaşmıştı ama içeriye girmeye çekinidi. Kapı aniden açılınca eli havada asılı kaldı.
Gözleri birbirine tutulurken soluğu azar azar dudaklarından firar etti. Uhra öylece ona bakarken Baran olduğu yerden kıpırdamak bile istemedi. Sadece ona bakmasını istedi. Bu kadının gözleri sadece onu görsün istedi.
"Konuşalım mı?" Baran'ın sözleri ona rahat bir nefes aldırırken kapının ağzından çekildi ve içeriye geçmesi için bekledi. Baran birkaç adımla içeriye geçip ardından kapıyı kapattı.
Yavaş adımlarla merdivenlere yönelen Baran'ın ardından ilerledi. Yatak odasının kapısını açan Baran duraksadı ve Uhra'ya baktı. Uhra çıtını çıkarmadan ardından geliyordu. Yatağa oturup başını yere eğdiği esnada Uhra tam karşısında yerini almış ve sabırsızca konuşmasını bekliyordu.
"Seni dinliyorum." Kadının mırıltısı ahenkli bir şiir gibi ruhunu okşadı. Gözlerini kapatıp bir süre bekledikten sonra dudaklarını araladı. Konuşmakta güçlük çekerken kirpiklerini kırpıştırdı.
"Düğün günü," dedi ve dudaklarını birbirine bastırdı. Uhra'nın kalbi ağzında atarken Baran'ın ne diyeceğini bekliyordu. "Konuştuklarınızı duydum." Uhra'nın kaşları çatılırken ne konuştuğunu düşünmeye geçmişti.
"Senden uzak durmam gerektiği," dediğinde kalbine aynı anda binlerce hançer saplanmış gibi duraksadı. Sanki devamını dile getirse kalbi duracaktı. "Ben senin için abi miyim?" Uhra'nın gözyaşları yanaklarından süzülürken çıtını çıkarmadı.
"Biraz daha bekleyemedin mi?" Uhra'nın ağlamaklı sesiyle başını yerden kaldırdı. "Hepsini dinleyemedin mi?" Baran şaşkınca Uhra'ya bakmaya devam etti. Aklı karmakarışık bir vaziyette karşısında ağlayan kadına bakmaya devam etti.
"Seni sevmediğimi de düşündün mü? Oysa sana seni sevdiğimi defalarca söyledim! Hissettiremedim mi?" Uhra daha çok ağlarken Baran'ın ağzını bıçak açmadı. Dudaklarını aralayıp konuşacak yüzü yoktu.
🌼
Gözlerim yaşlarla dolarken Baran'a bakmaya devam ettim. Gözyaşlarım görüntüyü bulanıklaştırdıkça daha çok ağlayasım geldi. Sinirden delirecek gibi hissediyorum ve şu an Baran'ı gerçekten dövmek istedim.
"Ben sana sadece kırılmadım." Sesim kendiliğindem mesafe barındırdı. İlk günden beri onun açtığı mesafe, beni sadece kırmadı. Aynı zamanda ben paramparça oldum. Kalbim ağrıyor. Kalp ağrımaz diyoruz ama benim kalbim çok ağrıyor. "Sen benim kalbimi kırdın. Sen beni," söyleyeceklerimin ağırlığı kalbime yüklenirken, ağır ağır yutkundum oysa Baran bana bu cümleyi kurarken sesi bile titremedi. "Hayal kırıklığına uğrattın." Gözyaşlarım süzülürken elimi tutmak için uzandı lakin hızla geri çekildim.
"Özür dilemen kırılan kalbimin, göğüs kafesime batmasına mani olmayacak." Çenesi dişlerini sıktığı için içe çekilmiş. O beni kırarken ben onu kıramıyorum. Ben onu üzmekten korkuyorum. Aramızdaki mesafe arttıkça, sadece o değil bende üzülüyorum.
"Uhra."
İsmim onun dudaklarından dökülürken kalbim hala çılgınlar gibi atıyor. Bizi şiddetli bir rüzgar savurdu. Biz hiç kurtulmak için çabalamadık. Biz, birbirini seven ama birbirine sağır olan iki insan gibiyiz.
"Tek sorunumuz iletişimsizlik." Hızla dibime kadar yaklaştığında gözlerimi kapattım.
"Baran," sesim titredi. Gözlerim dolarken başımı kaldıracak cesaretim yok. Ormanın üzerine ateş düşmüş ama ağaçlar yanarken ıslanıyor.
"Uhra'm." İsmim aşina olduğum sesinden dökülünce, kalbim kafesinin içinde çırpındı. Yeşil irislerim onun harelerine tutunurken gülümsedim. Ben beklemiştim.
Baran her gittiğinde sabırla beklemiştim.
Baran'ın sesini duymadığım her gün; ben günden güne tükenmiştim. Ama beklemiştim. Ben yine sabırla bekledim.
Şimdi bana kalbini açan sevdiğime karşı adım atamıyorum. Duyduğu birkaç cümle yüzünden bir anda aramıza dağlar sığdırdı. Bizim için yuva olan bu ev ilk adımda kavgamıza şahit oldu. O bana bağırdığında canım acıdı. Kalbim kafesinde kan ağladı.
"Özür dilerim. Çok özür dilerim Uhra."
Gülümsedim. Sadece birkaç dakika daha bekleyip sana olan sevgimi, aşkımı; sana karşı olan tüm duygularımı kulaklarınla duyardın. Aylarca seni bir saniye fazla görmek için çabalayan ben, şimdi sadece senden uzaklaşmak istiyorum.
"Baran," ayağa kalktım. "Biraz yalnız kalmak istiyorum. Sadece duygularımla düşünürsem mantıklı düşünemem." Konuşmasını beklemeden odadan çıktım.
Aklım karmakarışık bir halde her yana savrulup durdum. Attığım her adım boşluğa denk geliyor gibi hissediyorum. Oturma odasına girince direkt koltuğa oturup geriye yaslandım. Kafam karmakarışık bir halde ve ben ne yapacağımı kestiremiyorum.
Ben böyle bir şey beklemiyordum. Aramızdaki sorunun bu kadar basit olduğunu bilmiyordum. Birbirimize bu kadar kör müyüz sahiden?
Koltuğa uzanıp, cenin pozisyonu aldım. Ben istesem bile bu gece uyuyamam. Ben bugün sevdiğim adama çok kırıldım. Sevdiğim adama çok kırgınım. Benimle konuşmak yerine benden uzaklaşmayı tercih ettiği için ona çok kırgınım. Beni burada bırakıp gittiği için ona çok kırgınım. Giderken beni burada bırakacağını bile söylemişti.
Ne olursa olsun, tutsaydı elimden; ben onunla ölüme bile gitmeye razıyım. Ne olursa olsun onunla giderdim. Tek bir soru bile sormadan onunla giderdim. Ben onun için her şeyi ardımda bırakmak isterken o... O benimle konuşma gereği bile duymamış.
Gözlerim uykuya yenik düşerken, gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Sessizce ağlamaya devam ettim. Biz hatayı en başında yapmışız. Birbirimize iki kelimeyi söylemekte bu kadar mı acizdik. Birimiz adım atsa diğerimiz koşacak ama ikimiz birden adım atmayı bekledik. Birbirimizi yanlış anlamaya bu kadar müsait miyiz?
Bir yol var ve o yol tek kişilik. İki kişi bir yola girmek isterken birbirine çarptı. İkisi de düşünemedi birinin önde diğerinin arkada olacağını.
Üzerime örtülen ince örtü ile gözlerimi araladım. Gözlerim zorlukla aralanırken, bakışlarım aydınlanmaya yüz tutan havaya kaydı. Baran başımda duruyordu. Ayaklarımla üzerimdeki pikeyi itip doğruldum. Baran'ın bakışları üzerimde; ona bakacak cesaretim yok.
"Keşke düşünmeseydin beni," dedim pürüzlü sesimle. Cevap vermedi. Yanıma oturup bana döndü ama inatla ona doğru dönmedim.
"Ne söylersen söyle ya da ne ceza verirsen ver hak ediyorum. Kalbini kırdım. Seni incitmekten korkarken, seni çok incittim Uhra." Yan tarafa bastırdığım elimi tutup avuçları arasına aldı. Elindeki nasırlar tenime temas ederken gözlerimi yumdum. Acıyor mu canı? Zorlukla bedenimi Baran'a çevirdim. Kızaran gözleri dikkatle bana bakıyordu.
"Uyumadın mı?" Gözlerini kapatıp açtıktan sonra yutkundu. Gözlerim hareket eden adem elmasına kaydı. Hafifçe parmaklarını avucumda gezdirdi.
"Uyuyamadım."
"Uyu sonra konuşalım. Şimdi konuşmak istemiyorum." Başını olumlu anlamda salladı.
Ayağa kalkıp kapıya döndü. Bende ayağa kalkıp ardından ilerledim. Peş peşe merdivenleri aşıp üst kata ulaştık. Yatak odasına girince duraksadım. Beni kendinden uzaklaştırmakla cezalandırmaya çalıştığı için onu kendimden uzaklaştırarak cezalandıracağım.
"Aynı odada uyumayacağız." Birden bana doğru dönünce dudaklarımı birbirine bastırdım.
"O ne demek?" Derken sesi tuhaf çıkı. Uykulu gözlerimi kırpıştırıp omuz silkeledim.
"Seninle aynı yatakta uyumak istemiyorum. Sen misafir odasına geç." Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdikten sonra yavaş adımlarla karşıma geçti.
"Evlendik Uhra. Nikahlı karımsın." Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra kollarımı göğsümde topladım.
"Seninle aynı yatakta uyumayacağım. Beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştın. Senin yapamadığını ben yapıyorum." Gözleri büyürken tepkisine gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu yaşadıklarımız şaka gibi. Şu üç gün içinde yaşanabilecek tüm saçmalıkları yaşadık.
"Olmaz öyle şey," dedi arkasını dönerken. Yatağa ilerleyip sağ tarafa geçti. Ayaklarımı hızla yere vurup yanına yaklaştım.
"Peki, sen burada uyu ben misafir odasına geçerim."
Tam arkamı döneceğim anda bileğimi kavrayıp durmama sebep oldu. Ben boş bakışlarla yüzüne bakarken beni hızla üzerine çekti. Dudaklarımdan ani hareketten dolayı çığlık kaçarken, elimi yumruk yapıp Baran'ın göğsüne vurdum.
"Bana," dedim sesim epey ciddi bir hale bürünürken. "Ben istemediğim sürece yaklaşma." Gözleri ciddiyetimi sorgularken zerre umursamadım. Hızla doğrulup ayağa kalktım. Baran'ı bir başına yatakta bırakıp odadan çıktım. Misafir odasına girince ışığı açıp yatağa ilerledim. Hala kendimi halsiz hissediyorum. Yavaşça yatağa uzanıp cenin pozisyonu aldım ve gözlerimi kapattım.
Uykum hafifçe açılırken kıpırdandım. Gözlerimi usulca araladığımda kollarımı iki yana açıp esnedim. Bakışlarım bomboş odada gezinirken doğruldum. Ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıtıp bir süre etrafa bakındım ve ayağa kalktım. Yavaş adımlarla odadan çıkıp yatak odamıza ilerledim. Elim kapı kolundayken içeriye girip girmeme konusunda kararsızdım ama yine de kapıyı aralayıp, yavaşça açtığım boşluktan içeriye geçtim. Gözlerim hala uyuyan Baran'a takıldı ve duraksayıp ona baktım.
Yavaş adımlarla banyoya geçtim. Çabucak elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım. Giyinme odasına girdikten sonra bir süre dolabıma baktım ve rahat birkaç parçada karar kıldım. Hızlıca üzerimi değiştirdikten sonra saçlarımı sıkıca toplayıp giyinme odasından çıktım. Baran hala uyuyor ve ses yapmadan ilerlemeye devam ettim. Yatak odasından çıktıktan sonra alt kata inip mutfağa geçtim.
Yavaş yavaş kahvaltı hazırlarken keyfim yerindeydi. Saçmalamasının sebebini öğrenmiştim ve şimdi uzak durma sırası onda. Uzatmayacağım fakat beni üzdüğü ve anlayamadığı için bir süre uzak kalmasını istiyorum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığım anda yanağıma konan öpücükle olduğum yerde sıçradım.
"Günüm aydınlandı." dedi ona döndüğüm anda. Kaşlarımı çatıp ters bakışlarla Baran'a baktım.
"Sana dün gece ne demiştim?" Bana, bakarken sıkıntılı bir nefes alıp verdikten sonra alt dudağını dişlerinin arasına kıstırdı.
"Uzak duruyorum zaten Uhra'm." Gözlerimi kapatıp ofladım. Deme Uhra'm deme! Yelkenleri bir günde suya indirmek istemiyorum!
"Öpmeyeceksin de." Bu kez aldığı nefes daha derindi. Elini dağılmış saçlarına atıp bir tık daha dağıttı.
"Benden her şeyi iste Uhra." Aramızdaki mesafeyi yok etti. "Ama bunu isteme. Senden uzak durmayı aklıma getirmek bile beni çileden çıkarmışken, şimdi ve evliyken senden uzak durmamı isteme." Usulca elini yanağıma yasladığında titrek soluklarla gözlerimi kapattım. Dokunuşu varla yok arasında gezindi.
"Beni yokluğunla cezalandırma. Beni bu kadar ağır bir cezayla cezalandırma ne olur güzel karım." Kalbim son kelimesiyle hızlanırken, ağırca yutkundum. Vücudumu bir alev dalgası ağına alırken ağzımı açacak mecalim kalmadı.
"Ama sen uzak kalmak için her yolu denmeye çalıştın Baran." Sözlerim bir bıçak gibi aramıza saplandı. "Ben istemediğim sürece bana dokunma. Hatta çok yakınıma yaklaşma."
Baran geriye çekilince hafifçe öksürüp hızla tezgaha doğru döndüm. O kahvaltı tabaklarını masaya dizerken ben tuhaf hissediyordum. Göğsümün ardında varlığını koruyan kalbim darmadağınık olmuştu. Baran gelmiş, yerini almış ve ardından yıkmıştı şimdi yıkıntıları hızla topluyor. Aşk her şeyi unutturacak kadar kuvvetli bir his neticede. Ama zaman gerekli.
"Yarın," dedi bana doğru tekrardan yaklaşırken. Hemen yanımda durduğunda hiç dönüp bakmadım. "Yarın akşam el öpmeye gidelim." Hafifçe başımı soluma çevirip Baran'a baktığımda gözleri dikkatle yüzümde gezindi.
"Gidelim ama akşamı beklememize lüzum yok. Öğlen gidelim."
"Farketmez," dedi doğrulurken. "Ama seninle vakit geçirmek istiyorum. Biliyorsun cuma günü iznim bitiyor ve gideceğim." Dünya sanki onun sözleriyle durdu. Gitmek kelimesi onun dudaklarından dökülünce canımı acıttı. Ve evet hep gidecek. Günün birinde gelmemek için bile gidecek ama hep de benim canım acıyacak.
"Tamam." dedim sesim kısılırken.
İkimiz de kahvaltı masasında yerimizi almış ve sessizce masaya bakıyorduk. Ne ben konuşabiliyorum ne de o. En ağırı ise yakın olamamak. Aynı evin içinde ama mesafeli olmak zor. Yıkıntılar var benim tarafımda.
"Ben?" dedim soru sorarcasına. Hareleri kısık bir şekilde benim üzerime sabitlendi. "Ben neden gelemiyorum? Karınım sonuçta. Sen neredeysen bende orada olmalıyım." Dudakları hafifçe kıvrıldı ve masanın üzerine konumlandırdığım elimi avuçlarının arasına aldı. Oysa dakikalar önce bana benden izinsiz dokunma demiştim!
"Senin yerin her zaman benim yanım zaten Uhra. Ama bu kez gelemezsin güzelim. Yanımda olmanı istiyorum ama burada kalman senin için daha iyi." Kaşlarım çatılırken elimi kendime doğru çektim.
"Bir mantıklı düşünsene Baran, ya sen bir düşün. Herkes eşini yanına almış ama sen?" Hayal kırıklığı bir kez daha göğsüme saplanırken masadan kalktım. Her geçen saniye kırılıyorum. Kalbimi kırıyor.
"Uhra'm," hızla karşıma geçti. Omuz silkip birkaç adım geriledim. Ona hala çok kırgınım. Çok fazla kızgınım.
"Baran, gerçekten kör müsün? Seninle gelmek istiyorum. Sevdiğim adamın yanında olmak için çabalıyorum ama o bana kör gibi davranıyor!" Sesim yükselirken bana yaklaşmaya devam etti. Kolları bir kez daha beni kafesine kilitledi. Kalbim dokunuşundan dolayı daha çok hızlanırken geri çekilmek için direndim.
"Neden beni biraz dinlemiyorsun." Başımı kaldırıp alayla gözlerine baktım.
"Seni dinlemek mi? Beni uzaklaştırmana sessiz kalayım yani?" Yüzündeki ifade yerini donuk bakışlara bırakırken hızla duvara doğru dönüp sırtımı duvarla birleştirdi.
"Bu kez dinle. Bu kez dinle ve beni bekle güzelim." Gözlerim dolarken bakışlarımı kaçırdım. Bana izin vermeyip yumuşak bir dokunuşla çenemden kavrayıp başımı kaldırdı.
"Gözyaşlarına tahammül edemiyorum. Ağlamana dayanamıyorum." Gözyaşlarım hızla süzülünce kısık bir küfür edip beni göğsüne çekti. Başımı göğsüne yaslayıp sessizce gözyaşlarımı akıttım. Her şey üzerime üzerime gelirken ağlamak dışında yapacak bir şeyim kalmıyor.
"Geleceğim Uhra. Sen beklersen ben hep gelirim." Dudaklarını üst üste saçlarıma bastırdı. Beni sakinleştirmesine izin verip sakinleşmeye devam ettim. Zaten onun bir bakışıyla sakinleşebiliyorum.
"Şimdi sakince kahvaltı yapalım." Belimden kavrayıp beni masaya yönlendirdi. Sandalyemi düzeltip oturmam için bekledi bende daha fazla zorluk çıkarmadan yerime geçtim.
Sessiz ve sakin geçen kahvaltının ardından oturma odasına geçtik. O koltuğa uzanırken ben tekli koltuğa geçip ayaklarımı toplayarak oturdum. Boş boş televizyona bakarken aklımda onlarca düşünce gezinip durdu. Düşünceler beni anlayamacağım binlerce hislerin arasına atmıştı.
Baran cuma günü gidecek. Gitmesine alışacağım ama geride kalan olmak zor. Çok zor. İnceden inceye ruhumu inciten bir şeyler vardı hislerimin arasında.
"Uhra," diyen Baran'ın sesiyle olduğum yerde sıçradım. Gözlerim onun gözleriyle birleşirken uzun uzun bakıştık. Sanki uzun zamandır birbirimize bakmıyormuş gibi bakıştık. Sanki hiç göz göze gelememişiz gibi bakışmaya devam ettik.
"Gelir misin?"
Hayır diyemedim; ona hayır demek istemedim. Usulca oturduğum yerden kalkıp yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Yanında bana yer açıp kollarını iki yana açınca, hiç beklemeden kolları arasında yerimi aldım. İçim huzurla dolup taşarken başımı boyun boşluğuna koyup gözlerimi kapattım.
Ayak parmaklarıma kadar huzuru hissettim. Daha çok Baran'ın kolları arasına sığındım. Ondan ne kadar uzaklaşmışsam şimdi o kadar yakınlaşmıştım. Ben ne kadar çok huzurumu bırakmışsam şimdi o kadar çok huzuruma gitmiştim.
"Sana çok kırgınım." Sesim boğuk ve kısık çıktı ama ne dediğimi anladı. Dudakları usulca saçlarıma dokundu. İçim onun sevgisiyle dolup taşmışken çıtımı çıkarmak istemiyorum. Sevgisizlikten değil o hali aksine sevgidendi. Sevgi insana her şeyi yaptırabilirmiş.
"Kırdığım kalbinden öpeceğim. Yaşadığım müddetçe ve kalbini ne zaman kırarsam af dileyip kırdığım yerleri öpeceğim." Başımı geriye çekip yüzüne baktım. Yüzünde bin bir tane duygu vardı. Sanki hissettiği her şey yüzüne dağılmış ve işlenmiş.
"Güzelim," yüzüme düşen saç tutamlarını kulağımın arkasına iliştirdi. Bakışları aheste aheste ve keyifle yüzümde gezindi. "Gülümser misin?" Sanki bu isteği bekliyormuşum gibi dudaklarım iki yana kıvrıldı. Dudaklarım aralanırken gülüşüm yüzümde büyüdü. Parmakları dudak kıvrımlarımda gezinirken o da gülümsedi.
"Bütün ömrümü buraya sığdırmışım. Senin tek bir gülüşünde yaşamım var Uhra." Gözlerim kapanırken gülümsemem yerini korudu. Birbirimize yaklaşmaya başladık. Beni darmadağınık eden bu adama binlerce kez aşık oldum. Sokaklarında kaybolmuş ve yolum yoluyla kesilmişti.
Bazı yollarda bir tek o var.
Benim her çıkmazım o.
Benim tek yolum o.
Sebep ne olursa olsun ben onun aşkına yenileceğim. Bu yenilgi hiç bitmeyecek. Cephelerimde verdiğim bu savaşın galibi hep o olacak. Nasıl o bana yenilmişse bende ona yenilmiştim...
Bölüm sonuuuu🦋
Bakmayın Uhra'nın yelkenleri suya indirmesine Baran'a kırgınlığı hemen geçmeyecek aaçqçşwqşşsşd
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Instagram: kelebeginekseni
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |