14. Bölüm

13. Bölüm

z ;༊
kelebeginekseni

"Ben onun kalbini hızlandırırken, o benim kalbimi avuçlarına alıyordu."

 

 

13.Bölüm

Biz birbirimizde kaybolmayı seçmiştik. Ben onda; o da bende kaybolmuştu. Ben ilk defa bir yol bulmak istemedim. Ben ilk defa kaybolduğum bu sokakta nefes almak istedim. Kalbim bu yolda rayından çıktı. Bu yol beni yaşatıyor.

Ellerim usulca yanağını okşarken, sıcak nefesi yüzüme çarpıp dağılıyordu. Benim onunla yan yana olmam bir mucize gibi. Baran Oğuz bu sokakta bana seni seviyorum diye haykırdı. Beni seviyor. Hep beni sevmiş. Sıcak nefesini hissettikçe ayaklarımı sevinçten yere vurmak istiyorum. Onun sevgisi beni iyileştirdi. Ben onunla büyümüştüm. Ben onun aşkıyla büyümüştüm. Elimi usulca saçlarına çıkarıp, ıslak saçlarını dağıttım. İkimiz de yağmurdan dolayı hala ıslanıyoruz ama umurumuzda değil.

"Seni çok seviyorum Baran." Sesim oldukça kısık çıktı. Bana uzun uzun baktı. Sanki bu cümleyi tekrar etmemi bekliyor gibi bir hali var.

"Bir daha söyler misin Uhra?" Gocunmadım. Kalbimde bir sır gibi sakladığım sevgimi bir kez daha dile getirdim. "Seni çok seviyorum Baran." Uzanıp hızla beni bir kez daha öptü. Öpmelere doyamıyoruz. İçin için onunla tükeniyor olmak beni yaşatıyor. Dünyanın en güzel mevsimini kuşanmış gibi hissediyorum.

Baran dudaklarını alnıma bastırıp geriye çekildi. Yeşil irisleri aheste aheste üzerimde gezinirken titredim. Bakışları beni göğe çıkarıyor. Ben onun yanında kendimi değerli hissediyorum. Bana beni değerli hissettiren bir adam. Saçlarımı geriye atıp bana baktı.

"Üşüyorsun. Kafamı sikeyim." Alt dudağıma dişlerimi geçirip sessiz kaldım. Geriye çekildikten sonra hızlıca ceketini çıkarıp bana giydirdi.

"İçeriye geçeceğiz." Baran, detaylı bir şekilde üzerime baktıktan sonra gözlerime baktı.

"Elbisen ıslanmış. Sen direkt lavaboya gidiyorsun." Gözlerim şaşkınlıkla büyürken, hızla üzerime baktım. Abarttığı kadar değil ama üzerim yer yer ıslanmış.

"Saçlarım bozuldu ve makyajım." Söylenirken yüzüm asıldı. Baran ise bu halime gülümsedi. Bakışları büzülen dudaklarımda asılı kalınca hafifçe öksürdüm. Birkaç adım atıp birbirimizi yine tüketebiliriz ama ben bu kez biterim. Kalbim bunu kaldırmaz.

"Hadi." Derken elimi tutup yürümeye başladı. Yüzümdeki gülümseme büyürken ardından ilerledim. İçeriye girer girmez lavaboların olduğu yöne döndü. Baran resmen benimle beraber lavaboya geldi.

"Delirdin herhalde." Bana daha çok yaklaşıp muzipçe sırıttı.

"Makyajın için yardım edeceğim." Gözlerim daha çok açılırken Baran'a bakakaldım. Yanaklarım düşündüklerimin akabinde kızarırken bakışlarımı kaçırdım.

"Ulan," dedi gülerek. Çenemden tutup başımı kaldırdı. Gözleri yüzümde gezinirken daha çok kızardığımın farkındayım. Elini yanağımda gezdirip tebessüm etti.

"Sen bende akıl bırakmıyorsun Uhra. Seni sevmek yetmiyor. Seni öpmek kesmiyor. Şu an burada, karşımda olman bile seni özlememe engel olamıyor." Ellerini yanaklarıma bastırıp uzunca alnımdan öptü. Gözlerim yavaşça kapandı. Huzuru iliklerime kadar hissediyorum. Sevgisi tüm vücuduma yayılırken titrekçe kirpiklerim kıpırdadı.

"Almila gelecek birazdan, bir şeye ihtiyacın olursa beni ara." Bir kez daha alnımdan öptükten sonra geri çekildi. Bana göz kırpıp kapıya döndüğü anda, "Baran." dedim.

Kapı kolunu tutan eli duraksadı ve ardından bana doğru döndü. Hızla aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapatıp kollarımı boynuna sardım. Başımı boyun boşluğuna gömüp kokusunda nefes almak istedim. Ve şu an kokusunda nefes alıyorum.

"Güzelim," eli saçlarımı buldu. Geriye çekilip Baran'a baktım. Sanırım biraz utanmıştım. Bugün o kadar çok yakınlaştık ki, her anımız gözlerimin önünden geçip gidiyor.

"Uhra."

Almila'nın sesini duyunca bir adım geriledim. Baran kapıyı açınca Almila ile birbirlerine baktılar. Almila gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Baran son kez bana baktıktan sonra lavabodan çıkıp ardından kapıyı kapattı. Almila bir anda kahkaha atmaya başladı.

"Ne bu haliniz?" Bu halime bakıp hunharca gülmeye devam etti. Elindeki çantayı çekip aldıktan sonra aynaya döndüm. Elbisemin ıslaklığı sorun olmaz, yani abartılacak kadar değil ama makyajım berbat halde. Saçlarım için pek olumlu bir şey diyemem. Hızlıca makyajımı temizleyip yeniledikten sonra saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Zaten nişan bitmek üzere ve fazla sorun etmeyeceğim.

"Hadi gidelim."

Almila bana bakıp pis pis güldü. Almila'ya sinirli bir bakış attıktan sonra lavabodan çıktım. Salona adım atmamla duraksamam bir oldu. Bakışlarım ağır ağır üzerlerinde gezinirken, Hatice'nin daha çok Baran'a yaklaşmaya çalışması sinir katsayımı artırdı. Sinirim damarlarımda atmaya yüz tutarken, kıskançlık hücrelerime nüfuz ediyor. Almila'nın eline çantayı tutuşturup hızlı adımlarla Baran'ın yanına ilerledim. Benim yaklaştığımı anlamış gibi anında bana doğru döndü. Yüzündeki düz ifade bir anda yerini tatlı bir tebessüme bıraktı.

"Canım," dedim bastıra bastıra. Hatice bize bakarken, ben Baran'ın kolunu tutup bir anda kendime çekmeye çalıştım.

"Yanındayım Uhra." Kulağıma fısıldayan Baran'a ters bir bakış attıktan sonra omuz silkeledim. Sakin ol Uhra! Sen sadece. Sakin olacaksın!

"Ee Hatice?" dedim yapay bir gülüşle. Öyle sinirliydim ki her an Hatice'nin üzerine atılıp, saçını başını yolabilirim ama yapmıyorum.

"Hiç, bizde Baran ile konuşuyorduk." Bir de Baran diyor. Şeytan diyor ağzına çarp bakalım bir daha Baran diyebilecek mi! Abin yaşında abin!

Elimi usulca Baran'ın kolundan çekip parmaklarımızı birbirine kenetledim. Baran'ın bana dönen yoğun bakışlarını yok saymaya çalıştım ama imkansız gibi. Hafifçe öksürüp yürümeye başladım ve Baran'ı da ardımdan gelmeye mecbur bıraktım. Sakin bir yerde durunca elini bırakıp karşısına geçtim.

"Burada dur ve kaçak avcılardan uzakta ol." Gülmemek için dilini ısırıyordu. Kaşlarımı çatarak koluna vurdum. Çok kıskanmıştım. Hatice'yi zaten sevmiyorum bir de Baran ile yan yana olması beni çıldırtmaya yetti.

"Güzelim," dedi aramızdaki mesafeyi kapatıp. Elleri yanaklarımı bulunca tedirgince gözlerimi kırpıştırdım. Baran ile karşı karşıya kalınca, ben nerede ve ne halde olduğumu unutuyorum. Sanki kocaman salon onun varlığıyla tıka basa dolup taşıyor. Ellerim titrerken, dizlerim de dermansız kaldı.

"Baran." Baş parmakları aheste aheste yanaklarımı okşarken kendimden geçtim. Nefesim kesiliyor. Baran'ın dokunuşları yanan ateşin tenime değmesi gibi bir şey. Beni diri diri yakıyor ve ardından yeniden diriltiyor.

"Uhra'm."

Başım dönüyor. Baran'ın tek bir kelimesi beni yerden yere vurup ayağa kaldırmaya yetiyor. O bir kez Uhra'm dediğinde ben bitiyorum. Karşısında bir mum gibi eriyip bitiyorum. Sevgisi beni tekrar tekrar yaşatırken; dokunuşları beni tekrar tekrar yakıyor.

"Baran, şerefine sövdüğüm." Cihad abimin sesiyle Baran'ın temasından kurtuldum. Cihad abim yüzündeki yapay gülümsemeyle Baran'ın omzunu sıkıp kulağına bir şeyler söyledi ama Baran hiç umursamadı. Abim daha çok sinirlenip Baran'ın omzuna yumruk attı.

"Abi." dedim dehşetle. Cihad abimin mavi hareleri cayır cayır yanıyor. Bana baktı. Kaşları yukarı kalkarken, bir şeyler söylememi bekledi ama ben sadece gülümsedim. "Çok yakışıklısın deniz gözlüm." Abimin dudakları kıvrılınca bende gülümsedim. Birkaç adım atıp abime sıkıca sarıldım.

"Uhra," dedi kolları belime sarılırken. "Seni Baran ile paylaşmak istemiyorum." Abimin memnuniyetsiz sesi kulağımda yankılandı. Kulağıma fısıldamıştı. Kıkırdayarak geriye çekilip abime baktığımda bana bakıyordu. Gözlerim abimin yan tarafında duran sevdiğime kaydı. Yüzündeki gülümsemeyle bize bakıyordu. Cihad abimin homurdanmasıyla göz temasını kestim.

"Sen benim abimsin. Canımsın. Tabii sen farklısın." Abim yamuk bir gülüşle Baran'a baktı. Gülümseyerek başımı iki yana salladım.

🌼

Cihad diyen Aleyna, yüzündeki gülümsemeyle parmağındaki yüzüğe bakıp gülümsüyordu. İkisinin de yüzünde kocaman gülümseme var. Aleyna korkarak parmağındaki yüzüğü okşamaya devam etti.

"Babamlar düğünü birkaç ay sonraya almamızı onayladı." Aleyna dudağını dişlerinin arasına alıp sakinleşmeye çalıştı. Bu fikir Baran'dan çıkmıştı ve Kenan Bey Uhra'nın isteği olduğu için sorun çıkarmamıştı.

"Fikir Uhra'dan çıktı." diyen Aleyna yavaşça Cihad'a doğru döndü. Cihad'ın yüzündeki gülümseme silinirken, şaşkınlığı bariz belli oluyordu. Cihad bir anda konuştu.

"Senin abinin fikridir." Aleyna kahkaha attı.

"Hayır, Uhra nişana gerek yok onun yerine düğünü öne almak daha mantıklı demiş. E abim dünden razı olduğu için babamın başının etini yedi." Cihad sessiz kaldı. Sevginin önüne engel olmak onun işi değildi.

"Seviyorlar," dedi tane tane. Aleyna dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra başını Cihad'ın omzuna yasladı.

"Birbirlerini çok seviyorlar." Başını kaldırıp Cihad'a baktı. "Tıpkı bizim gibi." Usulca Cihad'a yaklaşmaya devam etti. Adamın elleri yanaklarına yaslandı.

"Ben sana çok aşığım." Cihad'ın fısıltısı zor duyulurken, Aleyna kıkırdadı.

"Sen bayağı romantik olmaya başladın." Cihad karizmatik bir şekilde tek kaşını kaldırıp sırıttı.

"Ben her zaman romantik bir adamım." Aleyna gözlerini büyütüp, kahkaha attı.

"Evlenme teklifin bile olaydı." Cihad sırıtarak Aleyna'yı kendine çekti.

"Şimdi başka bir olay daha çıkarma gibi bir niyetim var." Aleyna muzipçe kaşlarını kaldırdı.

"Hım." Derken fazlasıyla davetkardı. Cihad'ın yaklaşmasını beklemeden kendisi yaklaştı. Aleyna'nın çekinmiyor oluşu Cihad'ın fazlasıyla hoşuna gidiyor. Kadının dudaklarını kendi dudaklarına mühürlerken aklı karıştı. Dağılan kadındı ama dağıtan yine kadındı. Adamın aklını başından almış ve onu darmadağın bir halde bırakmıştı.

🌼

Nişandan sonra eve geçmiş ve direkt uyumuştum. Şimdi ise hastaneye gitmek için hazırlanmaya başladım. Çantamı aldıktan sonra saçlarımı geriye atıp odamdan çıktım. Abimler bu hafta içi gidecek. Baran'ın gidecek olduğunu düşünmek canımı sıkarken derin nefesler alıp verdim. Ayakkabılarımı giydikten sonra evden çıktım. Barın abim benden sonra çıkıyor bu yüzden onu beklememe gerek yok. Bahçe kapısından çıkınca gözlerim büyüdü. Baran, arabanın kaputuna yaslanmış duruyor.

"Baran." Başını telefonundan kaldırıp bana baktı. Gözleri usul usul tepeden tırnağa üstümde gezindi. Yeşil irisleri gözlerimi bulurken gülümsedim.

"Günaydın yavrum." Alt dudağıma dişlerimi geçirip olduğum yerde dikilmeye devam ettim. O bana yavrum mu demişti? Elimi kalbimin üstüne bastırmamak için kendimi zor tutuyorum. Dudağımı kemirmeye devam ettim ama aklım nişan gününe kaydı. Sokağın ortasında aşkını bağırması. Benim onu çılgınca öpmem. Bütün anılarımız göz kapaklarımın ardına düşerken iç geçirdim.

"Uhra." Baran'ın sesi beni anılardan koparırken, hafifçe öksürdüm. Birkaç adımla karşısına dikildim.

"Günaydında sen?" dedim sorarcasına. Doğrulup sırıttı.

"Nişanlımı iş yerine bırakacağım." Dudaklarımı birbirine bastırıp, bakışlarımı kaçırdım. Sabah sabah aklımı dağıtmaya başladı. Ön yolcu kapısını açıp geriye çekildi. Açılan kapıdan arabaya geçip derin bir nefes aldım. Kokusu buram buram arabaya dağılmış. Ellerimi birbirine sürtüp sakinleşmeye çalıştım. Heyecanım beni diri tutuyor. Baran'da yerine geçince kemerimi taktım.

"Nasılsın?" Sesi dikkatimi çekerken geriye yaslandım.

"İyiyim, sen nasılsın?" Direksiyonu sağa doğru çevirip bana göz ucuyla baktı. Onun bakışlarında ben kül oldum. Bir kağıt parçası gibi tutuşup küle dönüyorum.

"Şimdi daha iyiyim." Gözlerim anda asılı kalırken nefesimi tuttum. Bana baktıktan sonra daha iyiyim dedi. Bu adam bende bana ait hiçbir şey bırakmıyor. Gözlerimi vitesteki eline dikip iç geçirdim. Ürkmeden ya da çekinmeden uzanıp elini tuttum.

"Sen elimden tut. Sadece senin dokunuşun kalsın tenimde." Gözlerimi titrek soluklar eşliğinde kapatıp gülümsedim. Dudaklarımın kıvrımlarına çiçekler ekiyor. Kalbimin her bir odacığı çiçek açmış halde. Avucumun içine dudaklarını bastırıp derin bir nefes aldı. Güzel seviyor benim sevgilim...

O kadar güzel seviyor ki ben kilitleniyorum. Dilim tutuluyor. O konuşurken ben konuşamıyorum. Gülüşü gülümsetirken, sözleri lâl ediyor. Bir sahilin sakinliği var üzerinde. Denizlerden daha ferah Baran'ın varlığı. Daha güzel, onun yüzü her şeyden.

"Kahvaltı yaptın mı?" dediğinde araba hastanenin önünde durmuştu. Kol saatime baktıktan sonra Baran'a döndüm.

"Yapmadım. Yapacak vaktim yok bir şeyler atıştırırım." Baran'ın kaşları çatılırken, arabayı tekrar çalıştırmaya yeltendi.

"Baran, geç kalıyorum. Öğlen işin yoksa beraber yemek yiyelim." Bana ters bir bakış attığında güldüm.

"Kendini aç bırakma. Öğlen burada seni bekliyor olacağım." Gülümseyerek Baran'a yaklaştım. Yanağına bir buse kondurup geri çekileceğim esnada başını yana çevirdi. Gözlerim büyürken dudakları dudaklarıma dokundu. Öpüşü hücrelerimi harekete geçirirken, geriye çekilmeyi akıl edemedim. Hoş geriye çekilme gibi bir isteğimde olmadı.

Gözlerimi kırpıştırdıktan sonra geriye çekildim. Ellerim titrerken ne yapacağımı bilemedim. Utancım vücuduma yayılırken, Baran karşımda pişkin pişkin sırıtıyordu. Kaşlarımı çattığım esnada erkeksi bir tonda kıkırdadı.

"Geç kalıyorsun yavrum." Yüzümü asarak parmaklarını sıktım ama bana mısın demedi ya. Elimi elinden çekip kapıyı açtıktan sonra tekrar Baran'a döndüm ve küçük bir çocuk gibi dil çıkarıp arabadan indim. Baran ise ardımdan kahkaha attı.

"Ulan," diye serzenişte bulunduğunu işittim ama hiç arkamı dönmedim. Yüzümdeki gülümsemeyle hastaneden içeriye girdim. Etraf sakin ama her an ne olacağı belirsiz. Hızlı adımlarla asansörlere ilerledim ve düğmeye bastım.

Soyunma odasında üzerimi değiştirdikten sonra yaka kartımı güzelce takıp odadan çıktım. Salık saçlarımı sıkı bir atkuyruğu yaptıktan sonra kardiyoloji katına çıktım. Daha muayene başlamamış ve etraf sakin. Kendimi koltuğa attıktan sonra masadaki dergileri karıştırmaya başladım.

Günüm oldukça sakin geçiyor. Aleyna acilde görevli ve birkaç kez rastlaştık. Şimdi ise üzerimi değiştirmeden çantamı alıp hastaneden çıktım çünkü Baran kapıda bekliyor. Arabası görüş açıma girince hızlı adımlarla arabaya ilerleyip yolcu kapısını açtım.

"Güzelim," dedi geriye doğru yaslanırken. Yerime kurulup kemerimi taktıktan sonra Baran'a döndüm.

"Günün nasıl geçiyor?" Derin bir nefes aldıktan sonra dikiz aynasına baktım. Saçlarım ve yüzüm düzgün görünüyor.

"Sakin geçiyor şu anlık. Sen ne yaptın?" Göz ucuyla bana baktıktan sonra yola döndü.

"Hiçbir şey, evdeydim." Başımı geriye atıp gözlerimi yumdum. Aynı zamanda "Hım." diyerek Baran'ı cevapladım.

"Yoruldun mu?" Keyifli sesine karşın hafifçe gözlerimi araladım. Yüzündeki keyifli ifade beni de gülümsetti.

"Yoo, hastane sakin." Soluklanır gibi güldü. Omzunu dürtüp kıkırdadığımda bir kez daha bana baktı ve tekrar yola döndü. Bakışlarında huzur var. O bana baktıkça ben kalbimin kafesini kıracağından şüpheleniyorum. Araba durunca doğrulup etrafıma bakındım. Hastaneden fazla uzaklaşmamıştık. Baran birden bana dönünce bende ona döndüm. Emniyet kemerini çıkarıp yönünü iyice bana çevirdi. Bir şey söyleyecek gibi bir hali var ve ben ne diyeceğini tahmin edebiliyorum. Titrek birkaç nefes alıp verdim.

"Bu akşam dönmek zorundayız." İstemsizce ellerimi yumruk yaptım. Kendimi tutmasam elimi kalbimin üzerine bastıracağım. Gözlerim buğulanınca Baran öne atılıp ellerini yanaklarıma yasladı. Baş parmağı hafifçe yanağımı okşarken sıcacık gülümsedi.

"Her şeyi biliyorsun Uhra. Ben her seferinde seni bırakacağım. Ama yine dönüşlerim sana olacak." Dudaklarını alnıma bastırıp geriye çekildi. Elleri hala yanaklarımdaydı. "Bu yolda beraber yürüyeceğiz. Ben hep gideceğim ve sende hep bekleyeceksin." Sol gözümden birkaç yaş firar edince gözlerimi kapattım. Uzağımda olacağını düşünmek gözyaşlarımı tetikliyor.

"Uhra," dedi kısık bir sesle. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi araladım. Bana bakıyor. Yüzünde endişe var. Belki onu beklemeyeceğimi bile düşünüyor. Düşüncelerimi bir kenara savurup, ellerinin üzerine ellerimi koydum.

"Ben burada bana geri dönmeni bekliyor olacağım. Her zamanki gibi seni bekleyeceğim." Rahat bir soluk bırakıp tekrar dudaklarını alnıma bastırdı. "Söz ver bana dikkat edeceğine." Hafifçe gülümsedikten sonra kirpikleri kıpırdadı. Ondan cevap bekliyorum ve konuşmak için sanki düşünüyor.

"Sana söz verirsem hep tutmak zorundayım." Yapay bir şekilde kaşlarımı çattım. Baran bu halime gülümsedikten sonra bir kez daha alnımı öptü. Öpücükleri beni sakinleştirirken, kokusu beni her şeyden alıkoyuyor. Sanki konuşmamız kesilmiş gibi. Dokunuşu içimi bir hoş yaparken gözlerimi usulca kapattım.

"Söz ver bana Baran." Alnını yavaşça alnıma bastırdı. Sıcak nefesi yüzüme çarparken dudaklarım kıvrıldı. Ben onun bir sözüne bile ölüp bitiyorum. Konuşsun ve hiç susmasın istiyorum. Alnını alnıma sürtüp hafifçe güldü. Gülüşü içimdeki heyecanı artırırken kıkırdayarak geriye çekildim.

"Hey, beni geçiştirmeye çalışma. Söz ver." Baran gülerek kolunu belime sardı ve bir anda beni kendine çektiğinde gözlerim büyüdü.

"Tekrar et, yüzüme doğru." Gözlerimi kırpıştırıp duraksadım. Boğazım birden bire kururken yutkunma gereksinimi duydum. Ben yutkunurken Baran gayet rahat. Beni darmaduman eden bu adamın rahatlığı sinir bozucu. Sakinleşmek için azar azar nefes alıp verdim.

"Uhra." dedi bin bir tane anlam içeren bir tonda. Bir anda bütün yelkenleri suya indirdim. Elini yanağımda gezdirip tebessüm etmeye devam etti. "Gitmeden önce konuşuruz." Usulca geriye çekilip arabadan indi. Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra ardından arabadan indim. Beraber restorana doğru ilerledik.

Cam kenarında ve oldukça az insanın olduğu yere geçtik. Baran tam karşımda ama gözleri bir kez bile gözlerime değmedi. Bu canımı sıkarken ofladım. Bana baksın istiyorum. Sadece bana baksın. Masada duran elini tutup, parmaklarını sıktım. Zorda olsa bakışları gözlerimle çarpıştı. Gülümseyerek parmaklarıyla oynamaya devam ettim. Parmaklarımız uyum içinde.

"Söz verme ama dikkat et yeter. Seni hep bekleyeceğim Baran. Ben seni hep bekleyeceğim." Gözlerim dolarken gülümsemeye devam ettim. Elimi tutup dudaklarına yaklaştırdı. Kalbimin atışları artarken dudakları avuç içine değdi. İçim gidiyor her öpüşünde.

"Hoş geldiniz." Yanımıza gelen garsonun sesiyle elimi kendime çektim.

İkimizde önümüze bırakılan menüye baktıktan sonra siparişleri verip geriye yaslandık. O camdan dışarıya bakarken ben ona bakıyordum. İçim sızlıyor. Kendimi bomboş bir sokağın ortasına atıp ağlamak istiyorum. Yemekler masaya bırakılırken Baran bana baktı. Yüzü çok ifadesiz ben hiçbir şey anlamıyorum. Hiçbir duygusuna yetişemiyorum.

"Baran," dedim eni sonu. Hafifçe öksürüp dikleşti. Bakışları dikkatle yüzümde gezinirken iç çektim. "Gülümse bana. Şu an buz gibi bakıyorsun." Kaşlarımı çattığım anda gülümsedi. Bir gülüşü içimi kasıp kavuruyor.

"Değilim güzelim. Senin yanında buz gibi olmam imkansız." Masanın üzerindeki elimi tuttu. Kalbim gümbür gümbür atarken tebessüm ettim. "Hadi güzelce yemeğini ye yavrum."

Baran'a gülümsedikten sonra önüme bırakılan yemeğe yöneldim. Sakinlik ve sessizlik içinde yemeğimizi yedik. Baran ayağa kalkınca bende hızlıca ayaklandım. Bakışları sorarcasına bana döndü.

"Hiç öyle bakma, en son kahvaltıdayken hesabı sen ödemiştin." Kaşları çatılırken hiç umursamadım.

"Çantanı alıp arabaya geç güzelim." Çantamı kafana geçirip öyle arabaya gideyim.

"Bence sen arabaya geç canım." Baran duraksayıp bana doğru döndü. Tek kaşını kaldırıp, muzip bir bakış takındı. Seni alt etmesine müsaade etme kızım! "Hiç öyle tatlı tatlı bakma. Hesabı ben ödeyeceğim." Baran daha çok kaşlarını çattı.

"Uhra, evleneceğiz farkındasın değil mi?" Konunun bununla alakası yok. Ve daha evlenmedik. Elbette evlenince hayatımız gibi her şeyimiz bir olacak.

"Baran, şu an konu evlilikten bağımsız. Geçen sefer sen ödedin bu kez ben ödemek istiyorum."

"Daha önümüzdeki birçok yemek olacak güzelim."

"Lütfen Baran." Derin bir nefes aldıktan sonra kapıya yöneldi.

"Kapıdayım." Yüzümdeki gülümsemeyle kasaya ilerledim. Hızlıca hesabı ödedikten sonra restorandan çıktım. Dediği gibi kapıdaydı. Bakışlarını telefonundan çekip bana baktı. Beraber yavaş yavaş arabaya yaklaştık.

"Bu konuya bir açıklık getirelim." Saçlarımdaki tokayı sıkıp ofladım.

"Eğer evli olsaydık sorun olmazdı sonuçta aynı evin içinde ve aynı hayatı paylaşıyor olacaktık. Ama daha evlenmedik ve bende çalışıyorum. Hayat müşterek." Baran elini saçlarından geçirip güldü.

"Helal olsun müstakbel karıma. Lafı ağzıma tıktın güzelim." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülümsedim.

"Arabaya geç hadi." Derken bayağı keyifliydi. Kıkırdayarak arabaya yaklaşıp yolcu kapısını açtım. Baran'a son kez baktıktan sonra arabaya bindim. Hızlıca kemerini takıp geriye yaslandım ve gülümsemeye devam ettim. Kendi kemerini takan Baran'a göz ucuyla bakmaya başladım.

"Hastaneye?" diye sorduğunda yüzümdeki düz ifadeyle onayladım. Gönlüm daha çok yan yana kalalım derken hastane beni çağırıyor. İkimizde sessizdik. Ben onun sessizliğine bile aşığım. Başımı cama çevirip akıp giden yolu seyrederken aklımdaki tek şey onun saatler sonra gidecek olması.

"Baran," dedim merakla. Bakışları saliselik olarak bana değindi ve tekrar yola döndü. "Arkadaşının düğününe beraber gideceğiz değil mi?" Yüzünde tatlı bir gülümseme oluşurken içim gitti. Uzanıp yanağından öpesim var.

"Evet güzelim." dediğinde araba hastanenin önünde durdu. Kemerimi çözerken bakışlarımı Baran'ın üzerinden çekmedim. Bol bol güzel yüzünü izlemek istiyorum. Aramıza hiç mesafe girsin istemiyorum. Birbirimize uzun uzun bakıp gülümsedik. Aşk bunun adı; beni ona bağlayan sonsuz duygunun adı aşk. Zil zurna aşığım ben bu adama.

"Akşam görüşeceğiz." Gülümseyerek dudaklarımı birbirine bastırdım. Hastaneden çıkar çıkmaz yanına geleceğim sevgilim...

Hiçbir şey beni senden alıkoyamaz. Eli yanağımı okşarken tebessüm etmeye devam etti. Ne güzel seviyor bu adam. O kadar güzel seviyor ki canımın gittiğini hissediyorum. O böyle baktıkça içim gidiyor.

"Görüşürüz." diye mırıldandım. Biz hep görüşelim sevgilim. Biz hep yan yana olalım; gönüllerimiz bir olduktan sonra bedenlerimizin arasındaki mesafenin hiçbir önemi yok. Elimi uzattığımda tutamayacak olsan bile kalbim kalbine dokunacaktır.

"Görüşelim Uhra."

Baran adımı seslendiği anda bendeki sözcükler anlamını yitiriyor. Sanki dünyadaki her şey son bulmuşta tek onun sesi kalmış. Elimi göğsüme bastırıp biraz sakinleşsem ama imkan yok. O bana baktıkça kalbim çarpmaya devam edecek. Gümbür gümbür atan kalbimin atışlarını duyduğunu düşünüyorum.

Usulca birbirimize veda edip yola devam ettik. Ben hastaneye geçerken Baran benim içeriye girmemi bekledi. Bir an arkamı dönüp ona doyasıya sarılmak istedim ama ben ona sarılmaya doyamazdım. Ne bakmaya doyabilirim ne de sarılmaya.

Adımlarım hastanenin üst katında son buldu. Bugün hastane çok mu sessiz yoksa ben mi kendimi sese kapattım bilmiyorum. Zaman aheste aheste geçmiş ve akşamı bulmuştu. Çıkış saati yaklaşmış ve bende üzerimi değiştiriyordum. Elim saçlarımdaki tokayı buldu. Bir kerede tokayı saçlarımdan çekip aldıktan sonra bir süre aynadan yüzüme baktım. Aklımdaki tek çıkmaz Baran'ın gidecek olması. Gidecek ve biz birkaç hafta sonra görüşeceğiz.

Eve varır varmaz kimseye bakmadan kendimi odama attım. Çabucak duş aldıktan sonra mavi tişört ve siyah pantolonumu giyindim. Saçlarımı kuruttuktan sonra gelişi güzel topuz yapıp odamdan çıktım. Annemlerin oturma odasından sesi geliyor. Abim ile Aleyna çıkışta buluşacakları için ben direkt eve gelmiştim.

"Uhra," Berkin abimin sesini duyunca arkamı döndüm. Bugün evde sanırım normalde bu saatte evde olmuyor.

"Efendim." Abim kaşlarını çatarak bana baktı.

"Hayırdır, bir yere gidiyor gibisin?" Gözlerimi devirdim. E ama yuh yani Berkin Uz.

"Baran'ın yanına gideceğim." Ben daha lafımı bitirir bitirmez abim, "Otur oturduğun yerde." diye söylendi. Omuz silkip oturma odasına girdim.

"Anne şu oğluna bir şey söyler misin?" Annem elindeki işi bırakıp bize baktı.

"Hoş geldiniz, şimdi sessiz olun." Berkin abim sırıtırken ona dil çıkarıp kapıya döndüm.

"Ben Baran'a bakacağım. Birkaç saat sonra gidecekler." Annem iç çekip sessiz kalırken, abim huysuzca söylenmeye başladı. Keyifle abime öpücük atıp odadan çıktım. Hızlı adımlarla evden çıkıp Baranlara ilerledim. Bahçeden girip kapda durunca evin zilini üst üste çaldım.

"Uhra!" Almila'nın bağırışına kahkaha attım. Kapıyı sonuna kadar açıp karşıma dikildi. Her an üzerime atlayacak gibi bir hali var.

"Pınar Hanım, bu nedir Allah aşkına validem?" Baran'ın sesini duyunca içeriye baktım. Mutfağın kapısında söyleniyordu. Gülümseyerek içeriye ilerledim ve tabii Almila'yı kenara ittikten sonra. Baran'ın bakışları beni bulurken yüzünde çok hoş bir gülümseme belirdi.

"Uhra."

Ses tonu içimde beliren kelebeklere kanat olurken ayaklarımı yere vurup, çığlık atasım geliyor. Yavaş adımlarla yanına yaklaşıp, tatlı tatlı gülümsedim. Gözleri mutfağa kaydı ve ardından tekrar bana baktı. Bir anda yanağıma kısa bir öpücük kondurup geri çekildi. Gözlerimi sıkıca kapatıp gülümsedim. Bu adam yüzünden bir gün kalpten giderim.

Parmakları parmaklarıma sarılırken beni kendi ile beraber odasına çekiştirdi. Beni içeriye çekip ardından kapıyı kapattı. Sırtım kapının yüzeyine yaslanırken, Baran'ın kolları arasında kafeslendim.

"Gün geçmek bilmedi." Yanaklarım ısınırken itirafı karşısında dilim tutuldu. Heyecandan nefes alamayacak bir vaziyete geldim. Bir de bana bu kadar yakın olması beni darmadağın ediyor.

"Kaç saatiniz kaldı?" Yüzüm gülerken içim kan ağlıyor. Sayılı vakitlerimiz. Kapıya bastırdığı sol elini çekip yanağıma yasladı. Baş parmağı hafif hafif yanağımı okşarken dudaklarım kıvrıldı.

"Sen düşünme zamanı," derken alnıma uzun bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. İç çekip sırtımın kapıyla temasını kestim. Kollarımı Baran'ın boynuna sarıp ona sıkı sıkı sarıldım. Aşığı olduğum kokusu buram buram ciğerlerimde yer edinirken, daha çok kokusunu içime çektim.

"Dikkat et. Kendine iyi bak." Saçlarımı usulca okşadı.

"Düğünümüzü iple çekiyorum. Her an yanımda olmanı ve kapıyı çaldığımda yüzünü görecek olmamı düşündükçe daha iyi oluyorum." İtirafı kalp atışlarımı hızlandırırken başımı göğsüne bastırdım. Bende heyecanlıyım. Her gece kollarında gözlerimi kapatacağım için, soluğum kokunla karışacağı için ve güzel yüzünden mahrum olmayacağım için çok heyecanlıyım.

"Gel hadi," geriye çekilip yatağa ilerledi. Beraber yatağına oturduk. Sırtını yatak başlığına yaslayıp beni yamacına çekti. Yavaşça başımı göğsüne yaslayıp, derin bir nefes aldım. O yatak başlığına sırtını yaslamışken, ben başımı onun göğsüne yasladım.

"Düğünden birkaç gün önce gelirsin, izin alırım beraber gezeriz." Gözlerimi sıkıca kapatıp heyecanımı bastırmaya çalıştım.

"Yanımda olman yeter." Başımı utançla göğsüne gizledim. Gülümsediğini hareket eden göğsünden anladım. Kolları belime sarılırken bana sıkıca sarıldı. Benim kollarım kıskaç gibi belini sarmıştı zaten.

"Önemli bir işim olmadığı müddetçe yanında olacağım güzelim." Başımı kaldırıp Baran'a baktım. Onun yanındayken ben çok huzurluyum, hem de çok heyecanlıyım. Bir kuşun kanat çırpışı gibi heyecanım. Göğsümün ardındaki kalbim kıpır kıpır.

Elini yanağıma bastırdığında usulca doğruldum. Yüzlerimiz birbirine yaklaşırken soluklarım azalıp kayboldu. Nefesim boğazıma takılıp kalıyor. Nefesi dudaklarıma çarparken burnumu burnuna sürttüm. Baran o kadar güzel ki ben güzelliğinde yanıyorum. Bir erkek ne kadar güzel olabilirse Baran o kadar güzel.

Soluğu soluğuma karışırken nerede olduğumu unuttum. Ellerim tutunacak bir yer arıyordu kendine ve bende kollarımı onun boynuna sardım. Zamanın vuslatına erdik. Kolları belimi kavrayıp saniyeler içinde yerlerimizi değiştirdi. Aklımı yitirmiştim. Tek gayem onu sevmek. Ne haldeydik onu bile kavrayamıyorum. Tek bildiğim onu daha çok öpmek için çabalıyor oluşum. Usul usul onu öpmeyi sürdürdüm. Bilmediğimiz bu savaşın kazananı olmuştuk.

Sırtım yatağın soğuk yüzeyine yaslıydı. Nefes nefese geriye çekilen Baran, alnını alnıma yasladığında ne halde olduğumuzu idrak edebildim. Hiç doğru bir pozisyonda değiliz.

"Sen bana ne yapıyorsun Uhra?" Bambaşka ses tonu midemden ılık bir sıvının akışına neden oldu. Kollarımı usulca boynundan çekip, kapalı gözlerimi araladım. Hayran dolu bakışları yüzümde gezinirken titrek soluklar alıp verdim.

"Peki ya sen, sen bana ne yapıyorsun Baran Oğuz?" Bakışlarımız delicesine birbirine çarparken duyduğumuz ses bizi bu andan çekip aldı. "Baran, Uhra."

Pınar Anne'nin sesiyle Baran'ı üzerimden ittim. Kahkaha atan Baran, yatağa oturunca hızla doğrulup ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Yanaklarım cayır cayır yanmaya başladı. Utanç tüm vücuduma yayılırken, kendimi yerden yere vurasım geliyor.

"Ne oldu validem?" Baran gülmeye devam ederken annesini yanıtladı. "Yemek hazırladık. Gelin yemeğe annem."

"Emrin olur valide sultan."

Hala gülmeye devam eden Baran'ın yüzüne bakmadan ayağa kalktım. Onunda ardımdan geldiğinin farkındayım. Odanın kapısını açacağım anda bileğimi kavrayıp beni durdurdu. Kollarını arkadan belime sarıp başını boyun boşluğuma gömdü.

"Utandın. Ve utanınca daha bir tatlı oldun." Her kelimesinde dudakları boynuma temas ediyordu. Dokunuşları ateşimi harlamakla kalmayıp beni heyecandan öldürecek.

"Önce bir aynaya bak Uhra'm." Sesi epey keyifli geliyor. Kaşlarımı çatarak dirseğimi karnına geçirdim ama yerinden kıpırdamadı. "Senin için söylüyorum güzelim, kıpkırmızı olmuşsun." Kollarını yavaşça belimden çekip kahkaha attı.

"Sussana Baran." Yanağıma çabucak öpücük kondurup kapıdan çıktı ve çıkarken bana göz kırptı. Başımı duvara yaslayıp yerimde tepindim.

"Pislik!" Başımı yavaşça duvara vurup söylenmeye devam ettim.

Oturma odasına girdiğimde herkes masadaydı. Yavaş adımlarla Baran'ın yanındaki boşluğa geçtim.

"Geç kızım, çekinme." diyen Pınar Annem ayağa kalkınca onu durdurdum.

"Ben hallederim anne." Yüzündeki gülümseme büyürken yerine oturdu. Baran ise bize bakmış ve gülümsemişti. Yemeklerden tabağıma ekleyip yerime oturdum. Çok fazla iştahım yok ama aç kalmamak için biraz atıştırmak istiyorum.

"Bu ne?" Baran'ın sesiyle sol tarafıma döndüm.

"Ne varmış?"

Gözleriyle tabağımı işaret etti.

"Bu kadarla nasıl doyacaksın?" Çatalıma patates alıp ağzıma attım.

"Çok aç değilim." Bana ters bir bakış atan Baran'ın ayağına basıp önüme döndüm. O ise keyifli bir halde güldü.

"Bugün pek bir neşelisin abi." Almila'nın imalı sesi, benim kızarmama neden olurken başımı iyice masaya gömmek istedim.

"Senin gibi cadıdan kurtuluyorum o yüzdendir." Almila küçük bir çocuk gibi dil çıkardı.

"He, sen beni mumla ararsın canım." Baran sırıtarak geriye yaslandı.

"He mumla ararım, ihtiyacım olsa fenerle arardım." Benle Pınar Annem bir anda kahkaha attık. Almila yüzünü eşkitirken Baran sırıtıyordu.

"Iy, esprilerin de senin gibi soğuk abi." Baran masada Almila'ya atacak bir şeyler aradı ama bulamadı.

"Yemeğini yemeye devam et cadı."

Onların atışmalarına gülerken dizimde duran elimi sıkıca tutan Baran'a şaşkınlıktan bakamadım. Parmakları usulca parmaklarımı sararken Baran'a döndüm. Sırıtarak parmaklarımı sıktı.

"Rahat dur."

Küçük bir çocuk gibi omuzunu kaldırıp indirdi. Elimi daha sıkı tuttuğunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Küçük bir çocuktan farkı yok.

🌼

Veda etmek bunun adı. Canımı yoluna uğurlamak için buradayım. Ellerim titriyor. Kalbim kafesinde cayır cayır yanarken, bedenim sanki buzların arasında. Derin nefes alıp vermek bile yetmiyor. Bu saate kadar yanında olmak bile yetmemişti. Hep yanımda olsun istiyorum. Belki bencilce davranıyorum ama onu göğüs kafesimde saklamak istiyorum.

"Uhra." İsmim dilinden dökülürken, gözyaşlarım yanaklarımdan akıp gitti. Ellerini yanaklarıma bastırıp gözyaşlarımı sildi. Ağlamamak için çabalamıştım oysaki ama fayda etmiyor. Daha çok ağlamak istiyorum.

"Bana bak." Güç bela bakışlarımı yeşil irislerine diktim. Yüzündeki gülümseme genişlerken içim gitti. Ne güzel gülüyorsun sen sevgilim; birkaç parça canımı daha yoluna feda edesim var. Karşımda ve birbirimize veda edeceğiz. Kim bilir ne zaman gelecek? Nasıl gelecek?

"Gökteki ay yıldızlı sancak dalgalandığı sürece ben var olmaya devam edeceğim. Bayrak inmedikçe ve ezan dinmedikçe biz elbet buluşacağız. Benim güzelim, senin gözünden düşen tek bir yaşa dahi tahammül edemiyorum. Ağlama artık. Sen benimle sadece gurur duy. Başın hep dik olsun Uhra'm. Gurur duy sen benimle. Senin kocan Türk Askeri." Dudaklarını alnıma bastırıp öylece durdu. Gözyaşlarım süzülürken sakinleşmeye çalıştım. Kocan demesi beni ağlamaya daha çok itti.

"Ben seninle her zaman gurur duyuyorum Baran. Siz benim gururumsunuz. Abimi sana; seni abime ve ikinizi de Allah'a emanet ediyorum. Dikkat edin." Alnıma derin bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. Dudakları kıvrılırken bana iç çektirdi. Başımı göğsüne bastırıp derin nefesler alıp verdim. Seni o kadar çok seviyorum ki Baran, yetmiyor sanki. Hep seni daha çok sevmek istiyorum. Ondan ayrılmak kalbimi yarı yolda bırakmışım gibi hissettiriyor.

Kendimi tutamayıp sessizce ağlamaya devam ettim. Elleri yavaşça saçlarımı okşarken, ben ağlamaya devam ettim. O kadar zor ki Baran'a veda etmek. Onu her uğurladığımda boğazıma kocaman bir yumru oturuyor.

"Uhra," beni kendinden uzaklaştırdı. Yavaşça gözyaşlarımı silip sıcacık gülümsedi. "Ağlama. Ağlama Uhra'm. Bu bizim davamız. Biz bu yola canımızı feda ettik. Seni hep bırakacağım; belki bir gün beklemek bile istemezsin." Sözleri bir ok gibi kalbime saplanıp kaldı.

"Ben seni nasıl beklemem. Ben hep yolunu gözlüyorken nasıl seni beklemem." Kaşlarım çatılırken Baran gülüyordu. Gül ama canımı yakma.

"Hadi çıkalım, dışarıda bekliyorlar." Başımı olumlu anlamda sallayıp kenara çekildim. Son kez birbirimize baktıktan sonra odadan çıktım. Bahçe kapısından geçip dışarıya adım atmamla duraksadım. Gerçekten gidiyor. Her gidişi ilk gidişi gibi benim için. Abimle vedalaşmıştım ama dayanamayıp hızlı adımlarla yanına ilerledim. Benim gelişimi görünce gülümseyip kollarını iki yana açtı. Çabucak kolları arasında yerimi alıp, abime sıkı sıkı sarıldım.

"Dikkat et. Lütfen dikkat edin. Ben size veda etmek istemiyorum." Abim dudaklarını saçlarımın üstüne bastırıp geriye çekildi.

"Önce vatan sonra sizler. Hadi Allah'a emanetsiniz."

Yaşlı gözlerim öylece arabaya binen abim ve Baran'ın üzerindeydi. Onlar giderken biz kaldık. Araba uzaklaşırken gözyaşlarım sicim sicim düştü. Bir kol beni sarıp sarmalarken, kokusundan Berkin abim olduğunu anladım. Başımı abimin göğsüne bastırıp sessizce ağlamaya devam ettim.

"Sümüklü Uhra mı oldun sen?" Saçlarımı yüzümden çekip, bana bakan abime hafifçe gülümsedim.

"Sen küçükken bizi evden kovuyordun şimdi arkamızdan ağlıyorsun." Küskünce abimin göğsüne vurup sessiz kaldım. Berkin abim kahkaha atarak bana sıkıca sarıldı.

"Hadi eve geçelim." Annemin hüzünlü sesini duyunca harekete geçtik. Pınar Annem Aleyna'yı alıp kendi evlerine geçerken bizde kendi evimize yöneldik. Berkin abim ile beraber oturma odasına ilerleyip koltuğa oturdum. Barın abim yok bugün nöbetçi.

"Ben uyuyayım yarın erken uyanacağım." Abim koltuğa yayılıp televizyonu açarken, ben odama ilerledim. Kendimi odaya atar atmaz kapının arkasına çöküp derin nefesler aldım. Birkaç hafta sonra yanına gideceğim. Aklımdaki tüm kötü düşünceleri silip ana odaklandım.

"Sadece birkaç hafta görmeyeceğim sonra bir hafta yanında olacağım." Gözlerimi sıkıca kapatıp gülümsedim. Cebimdeki telefon titreyince hızla cebimden çıkardım.

Baran
Varınca seni ararım Uhra

Elimi göğsüme bastırıp derin nefesler aldım. Aldığım hiçbir soluk beni rahatlatmıyor olsa da dayanmaya devam ettim. Zor onu yolcu etmek. Ben onun bir gün gelemeyeceğini bile bile gönderiyorum. Kendi ellerimle kalbime bir çizik atıp kenara çekilmişim. Başımı tavana kaldırıp iç çektim.

Bu vatanın evlatları huzurlu olsun diye biz kendi evladımızdan vazgeçiyoruz...

Parmaklarımı ekranda gezdirip mesajına yanıt verdim.

Uhra
Aramanı bekliyor olacağım

Büyük ihtimalle sabah arar bu yüzden uyuyacağım. Yavaşça yatağıma ilerleyip uzandım. Başımı yastığa gömüp gözlerimi yumdum. Bugün bir film şeridi gibi göz kapaklarımın ardından geçip durdu. Yaşadığımız o an kalp atışımı artırırken, tüylerim ürperdi. Dudaklarımdaki esamesi yerini korurken kalbim daha hızlı çarptı. Gözlerim anın büyüsüyle uykuya teslim olurken dudaklarım iki yana kıvrıldı.

Sabahın ilk vakitleriyle gözlerimi açtım. Ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıtıp soluklandım. Bugün nöbetim var. Hafifçe iç çekip banyoya ilerledim. Hızlıca duş alıp çıktıktan sonra üzerimi giyindim. Çantamı hazırladıktan sonra saçlarımı kurutup atkuyruğu yaptım. Hazır olduktan sonra odamdan çıktım.

"Uhra," Barın abimin sesiyle arkamı döndüm.

"Günaydın Barın Bey." Abim uykulu haliyle gülümsedi.

"Günaydın Uhra Hanım." Hafifçe gülümsedi. Yüzümdeki tebessümle ayakkabılarımı giydim.

"Ben gidiyorum." Abim keyifle sırıttı.

"Git git, ben bu yolları koşmuştum." Yüzümü buruşturup kapıyı kapattım. Bahçe kapısından çıkınca Elisa ve Aleyna ile karşılaştık. Aleyna'nın gözleri şiş bu demek oluyor gece ağladı. Hafifçe kızlara gülümsedikten sonra arabamın kilidini açtım.

Yol sessiz geçti. Arabayı otoparka park ettikten sonra arabadan indik. Hızlı adımlarla hastaneye geçtik. Kısaca selamlaşmaların ardından soyunma odasına geçip üzerimizi değiştirdik. Bugün hastane epey kalabalık görünüyor.

Yaka kartımı yerine taktıktan sonra aynaya döndüm. Önlüğümü ilk giydiğimde hissettiğim o gurur... Kendimle öyle çok gurur duydum ki. Şimdi aynadaki kadına baktığım zaman bütün çabalarım yerli yerinde. Bu konumda olmayı hak ediyorum. Çok fedakarlık yapmıştım ve bu yüzden iyi ki diyorum.

Günler çabucak geçmişti. Her zamanki rutinim ve hastane derken iki haftayı geride bıraktım. Baran ile en son iki hafta önce konuştuk ve bir daha hiç konuşamadık. Cihad abim işi olduğunu söylediğinde ne demek istediğini anlamıştım. Bugün ise yola çıkıyorum. Heyecandan yerimde duramıyorum. Berkin abim benimle havaalanına kadar gelmişti ona veda ettikten sonra valizimi teslim edip uçağa bindim. Baran'a yarın yola çıkabilirim demiştim ve bugün gidiyor olmam onun için sürpriz olacak. Başımı geriye atıp camdan dışarıya baktım.

Bulutların arasındaydım. Kalbim heyecandan kafesine sığmıyor. Birkaç saate Baran'ın yanında olacağımı düşündükçe çıldırıyorum. Ellerimi birbirine kenetleyip gülümsemeye devam ettim.

"Sen nereye gidiyorsun kızım?" Yanımdaki yaşlı kadının sesiyle doğruldum. Berkin abim kimse ile fazla muhatap olma demişti. Havadan sudan sohbet etmekte sıkıntı yok.

"Gezmeye teyzecim," dedim tebessümle. Kadın gülümseyerek derin nefes aldı. Bakışlarım kadının üstünde gezdirdikten sonra önüme döndüm.

"İyi yapıyorsun kızım. Bende oğlumun yanına gidiyorum." Başımı sallayıp gülümsedim. Kadın etrafına baktıktan sonra kulağıma doğru yaklaştı.

"Asker benim oğlum." Elimi kalbime bastırıp soluklandım. Benimde sevdiğim asker teyze.

"Allah size bağışlasın teyze." Hafifçe gülümsedikten sonra geriye yaslandı.

"Bekar mısın? Güzel kızsın." Usulca bakışlarımı parmağıma çevirdim ve gülümsedim. Asla bekar değilim teyze.

"Nişanlıyım." Kadın bana sıcacık gülümsedi.

"Allah tamamına erdirsin. Ben biraz dinleneyim." Gözlerini kapattığında bende başımı cama çevirdim. Ve içimden defalarca kez amin dedim. Bu yol beni ona götürüyor. Yüzümdeki gülümseme büyürken küçük çocuklar gibi koşup, çığlık atmak istiyorum.

Uçaktan indikten sonra valizimi alıp havaalanından çıktım. Havaalanında bekleyen taksilerden birine binip abimden aldığım adresi verdim. Beni direkt kaldıkları lojmana götürecekmiş. Abim evin anahtarını paspasın altına bırakacağını söylemişti.

Taksi lojmanın önünde durunca ücreti ödeyip taksiden indim. Valizimi alıp kapıya ilerledim.

"Cihad Uz'un kardeşiyim." Bana verilen asker yakını kartını gösterdikten sonra kapıdan geçtim. İçim içime sığmıyor. Hızlı adımlarla abimlerin kaldığı binaya yöneldim. Abim defalarca söylediği için ezbere biliyorum. Binanın kapı şifresini girdikten sonra kapıdan geçtim. Asansöre binip dördüncü katın düğmesine bastım.

Asansör durunca inip abimlerin kaldığı eve ilerledim. İç çekip anahtarı paspasın altından alıp eve girdim. Oldukça hatta bayağı sade olan ev ferahtı. Gözlerim koridorda gezindi. Koridor kısaydı. Koridora açılan dört kapı var ve Baran'ın dediğine göre en sondaki yani mutfağın çaprazındaki oda, onun odası. Valizi köşeye bırakıp hızlı adımlarla odasına ilerledim. Kapıyı aralayıp içeriye adım attığım anda dona kaldım. Gözlerim büyürken şaşkınlıktan dilimi yuttum.

Uyuyor. Baran uyuyor. Gözlerim daha çok büyürken elim kapı kolunu sıktı. Yerinde kıpırdanıp başını benim olduğum tarafa çevirince, gözleri kısık bir şekilde açıldı. Göz göze geldik. Baktı. Bana uzun uzun bakmaya devam etti. Uykulu gözleri bile güzellikten nasibini almış.

"Ulan hayal mi? Aklımdan çıkmıyor bir de hayali karşımda." Başını üst üste yastığa vurup küfür etti. Kıkırdayarak odaya girdim. Baran hızla doğrulurken gözlerini kapatıp açtı.

"Uhra."

"Baran."

"Geldin mi?"

Muzipçe gülümsedim.

"Geldim." Hızla yataktan kalkıp karşıma geçti. Gözlerim üzerine kaydı. Kaslı vücudu bu kadar davetkar bir halde bana bakarken ben kendimde kalamıyorum. Yine üstü çıplak. Hep böyle uyuyormuş. Yani Pınar Annem bu yüzden yakınıyordu.

"Uhra," dedi bir kez daha. Baran hala şok. Öne atılıp kollarımı boynuna sardım. Kolları yavaşça belime sarılırken başını boyun boşluğuma gömdü. Derin bir nefes aldıktan sonra geri çekildi.

"Harbiden buradasın." Kollarımı boynundan çektiğimde gülümsedi. Ellerini yanaklarıma bastırıp yüzüme baktı. "Ulan harbiden buradasın." Kahkaha attım. İnanamıyor. Bende inanamıyorum sevgilim. Sana geldim. Senin için geldim.

"Buradayım." Ellerini yanaklarımdan çekip beni kendine çekti. Başımı çıplak göğsüne bastırıp güldüm. Deli bu adam ama benim deli adamım. Kollarımı sıkıca beline sarıp kokusunu içime çektim. Üstüm başım hep sen kokuyor sevgilim.

Geriye çekildiğimizde kaşları çatıldı.

"Sen nasıl geldin?" Gözlerimi devirdim. Nasıl gelebilirim acaba?

"Nasıl gelinirse öyle geldim." Başını iki yana salladıktan sonra saçlarını dağıttı. Bu manzara nefesimi keserken zorlukla soluklandım.

"Bir şey olmadı değil mi? İyisin?" Gülümseyerek birkaç adım geriledim.

"İyiyim. Ve heyecanlıyım." Hafifçe gülümseyip bir kez daha saçlarını dağıttı. Bu adam, bir daha saçlarını dağıtırsa onu öpe öpe seveceğim. Dudaklarım iki yana kıvrılmış bir halde ona bakmaya devam ettim.

"Yorgunsun, gel odanı göstereyim. Dinlen sen güzelim." Omuz silkeledim.

"Yorgun değilim."

Baran elimi tutup beni odadan çıkardı. Beraber odasının yan tarafındaki odaya geçtik. Sade krem tonlarında dolap ve tek kişilik yatak vardı. Onun dışında oda bomboş. Normal olarak boş olmalı.

"Bunları abin ayarladı. Normalde pek ev ile alakamız yok." Derken kolu sıkıca belime sarıldı.

"E ben geleceğim diye ne gerek vardı." İki kolunu birden belime sarıp beni kolarına çekti.

"Sen geleceksin diye şehri ayağa kaldırasım vardı." Gülümseyerek başımı eğdim. Kalbim yine güm güm atıyor. Tıpta var mı bu atışların bir adı?

Usulca kollarının arasında Baran'a doğru döndüm. Bakışları aheste aheste yüzümü taradı. Gülüşü yüzünde yer edinirken, gülümsedim. Bu adamı öpe öpe sevmek bile yetmez. Bu adamı sevmek bile yetmiyor. Hep daha fazlasını istiyorum. Baran'ı daha çok sevmek istiyorum.

"Aç mısın?" Başımı usulca iki yana salladım.

"Aç değilim."

Gözlerimiz hala birbirine kenetliydi. Gözlerimi gözlerinden tek bir saniye çekmek, zamanın ziyan olması demektir. Kolları sıkılaşırken gülümsemem büyüdü. Hep böyle birbirimize sarılalım. Sen hep beni sar sarmala ve bende seni hep çok seveyim. Her şeyden çok seni seveyim.

Dudaklarını alnıma bastırıp uzun bir öpücük kondurdu. Alnımdan çekilen dudakları usulca yanağıma indi ve yanağıma da tatlı bir öpücük kondurdu. Başını yavaşça eğip boyun boşluğuma sokuldu. Burnunu boyun girintime sürtüp derin nefesler aldı. Teması beni yerle bir ediyor. Kollarının arasında kendimden geçmiştim. Zihnim onun oyunlarıyla alt olurken ben sadece mağlup oluyorum. Ben ona binlerce kez yenildim. Ve ben yine Baran'a yeniliyorum.

Dudakları boynuma küçük öpücükler kondururken çıtım çıkmadı. Sanki dilimi yutmuşum. Onun her bir öpücüğü aklımı başımdan alıyor. Zaten yanımda olması bile kendimi kaybetmeme yeter bir neden. Kollarımı boynuna sarıp iç çektim.

"Kollarında uyumamam için bir neden göremiyorum." Kıkırdayarak geriye çekildim.

"Bende bir sakınca göremiyorum. Ha abim gelene kadar." Baran yapmacık bir şekilde kaşlarını çattı.

"Abine ne oluyor? Yakında kocan olacak adamım." Kahkaha attım. Tek bir kelimesi beni mağlup etmeye yetti. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp bakışlarımı kaçırdım.

"Uyuyalım."

Birkaç adım atıp karşıma dikildi. Gözlerim vücuduna kayınca yanaklarım kızardı. Muzipçe gülen Baran her şeyin bilincinde ve ben daha çok utandım.

"Alışman gerekiyor Uhra'm, evlenince evin içinde bu halde gezerim." Gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir nefes aldım. Baran'ın kahkaha atması beni daha çok utandırırken kaşlarımı çattım.

"Bende gezerim," dediğimde sesim içime kaçtı. Baran pişkin pişkin sırıttı.

"Sende?" dedi kahkaha atarak. "O zaman hiç evden çıkmayız yavrum." Utanç beni sarıp sarmalarken tırnaklarımı Baran'ın koluna geçirdim. Resmen beni utandırmak için an kolluyor.

"Ya sen uyusana Baran."

"Sen bende akıl bırakmıyorsun." Elimi tutup beni kendiyle beraber odadan çıkardı. Onun odasına geçtiğimizde kendi ile beraber beni de yatağa çekti. Bu adamın hiç utanması yok. Elimi yüzümü dahi yıkamadım.

"Baran, elimi yüzümü bile yıkamadım. Hem üzerimi değiştirmem gerek." Sanki hiçbir şey söylememişim gibi beni kollarının arasına aldı.

"Sensiz tek bir saniye bile geçiremem. Sonra."

Başını saçlarımın arasına gömüp soluklandı. Başımı göğsüne bastırıp gülümsedim. Onun kollarında onunla uyumak. Saçlarımın arasına minik öpücükler kondurdu. Kıkırdayarak kollarımı daha sıkı beline sardım. Onunla bu kadar yakın olmak paha biçilmez. Her bir öpücüğü beni mayıştırırken gözlerim karanlığa teslim oldu.

Abim gelmeden uyanmıştık. Ben duş alırken Baran markete gitti çünkü evde hiçbir şey yoktu. Şimdi ise yemek yapıyoruz. O patatesleri kızartırken ben salata yapıyorum. Ama onun için. Bakışları beni bulunca göz göze geldik. Bana göz kırpıp patatesleri tabağa çıkardı.

Abim duş alıyordu. Yorgundu ve bu çok belli oluyordu. İçim sızlarken salatayı masaya bırakıp mutfaktan çıktım. Odanın kapısı kapalı demek ki banyodan çıkmış. Odasına doğru ilerleyip kapıyı çaldım.

"Abi," dedim kapıdan.

"Uzanıyorum, gel Uhra." Kapıyı aralayıp abime baktım.

"Deniz gözlüm, çok yorgun görünüyorsun. Hasta mısın?" Odaya girip kapıyı aralık bıraktım.

"Halsizim Uhra." Elimi abimin alnına koyduğum anda gözlerim büyüdü.

"Kalk abi, kalk yanıyorsun sen." Abim halsizce kahkaha attı.

"Uyurum, bir şeyim kalmaz." Huysuzca elini tutup kaldırmaya çalıştım.

"Hastaneye gidiyoruz, hemen şimdi." Abim gözlerini kapatırken ayağa kalktım. Kapıdan çıktığım anda koridorda Baran ile karşılaştık.

"Baran, Cihad abim çok hasta." Baran kaşlarını çatarken, geriye dönüp abimin odasına girdim. Baran ile beraber abimin başında dikildik.

"Çok ateşi var ya." Cihad abimin üstündeki örtüyü çekiştirdim. Abim mızmız çocuklar gibi söylenirken Baran öbür tarafa geçti.

"Siktir, yanıyor bu." Gözleri beni buldu.

"Kalk abi." Abim kalkmayınca Baran, Cihad abimi tutup ayağa kaldırdı.

Zar zor abimi kaldırıp alelacele evden çıktık. Hastaneye varır varmaz acile ilerledik. Şimdi ise abimin serumunun bitmesini bekliyoruz. Kendisi Baran'a bir güzel saydırmış ve bana ise ters bakışlar atmıştı. Hayır iyilikte yaramıyor deniz gözlüme.

"Uhra," Baran'ın sesiyle başımı kaldırdım. Çatık kaşlarıyla etrafa kısa bir bakış attıktan sonra kolumu tutup beni yamacına çekti.

"Bir şey mi oldu?" Merakla bakışlarım etrafı taradı. Yani görünürde hiçbir şey yok.

"Yanımdan uzaklaşma." Usulca başını saçlarıma yaklaştırdı. Sıcak nefesi saç diplerime vururken nefesim kesildi. Kalbim mümkünmüş gibi daha çok hızlanırken sessizce yanında bekledim.

"Baran." Cihad abimin sesiyle geriye çekildim. Abim yanımıza gelince telaşla yanına yaklaştım.

"Daha iyi misin?" Abim beni kolunun altına alıp Baran'a ters bir bakış attı.

"Kızım sende doktor değil misin? Şu zibidi eczaneden alıp gelirdi işini yapardın." Gülerek başımı göğsüne yasladım.

"Olsun abi hastaneye gelmemiz daha iyi." Abim başını iki yana sallayıp güldü.

"Miniğimsin işte." Huzurla kollarımı abimin beline sardım. Sizin için hep küçük kalacağım abi. Hep küçük kız kardeşiniz olarak kalacağım.

Sessizce eve geçip yemek yedik. Abim odasına çekilirken ben Baran ile oturma odasında film izlemeye başladım. Başım göğsüne yaslı sessizce film izliyorduk. Hiç sıkılmamıştım. Bu anı hep yaşamak istiyordum. Başımı yukarıya kaldırdığımda bana bakan Baran ile karşılaşmayı beklemiyordum. Alnıma öpücük kondurup gülümsedi.

Ah gülüşleri bile kalbime sığmıyor. Aşkı o kadar büyük ki sevmek yetmiyor...

🌼

Baran'dan

Düne kadar imkansız gördüğüm kadın şimdi kollarımın arasında. Kıvrılan dudaklarına baktıkça yaşam zorlaşıyor. Ellerim saçlarına dokunduğunda incitirim diye ödüm kopuyor. Kollarım, her an kaybolup gidecekmiş gibi onu sıkıyor. Uhra'yı kollarımın arasında tutmak bile az geliyor.

"Biraz daha bakarsan nefes alamayacağım." Güzel sesini işitir işitmez güldüm. Bir kez daha alnını öpüp durdum. Solukları düzensizleşirken benimde ondan farklı bir halim yoktu. Ben onun kalbini hızlandırırken o benim kalbimi avuçlarına alıyor.

Uhra'nın tek bir soluğu yeter beni yaşamdan çekip almaya.

Gönlüme onun sevdası ince ince işlenirken çıtım çıkmıyor. Deli gibi korkuyorum ama şimdi, şimdi tek bir korkum bile yok. Her istediğimde sarılabiliyorum. O bir kez gülüyor ben uğruna bin kez ölüyorum.

Parmaklarım yüzüne düşen sarı tutumları geriye attı. Hiçbir şeyin engel olmasını istemiyorum. Aramıza tek bir saç teli bile girmesin. Onu her şeyden çok seviyorum. Bir gün onu tek başına bırakacak olmama rağmen seviyorum. Gözlerinde vatanımı görünce vatan gözlüm oldu. Vatanım onun yanı. Ve ben vatanım için canımı feda ederim.

"Seni seviyorum."

Utanmıştı yine lan. Başını göğsüme gizleyip gülümsedi. Sırıtarak kollarımı beline sarıp onu kendime daha çok çektim. Teması bile beni kül etmeye yetiyor. İnce parmakları tişörtümü sıkınca güldüm. Utangaçtı. Cadı ama utangaç. Dudaklarımı saçlarına bastırıp güzel kokusunu soludum. Kokusu bile beni talan ediyor.

Herkese ve her şeye meydan okurken bir tek ona yeniliyorum.

Ben vatanıma yeniliyorum. Bu yenilgilerin en güzeli.

🌼

Buraya geleli iki gün olmuştu ve bugün düğün var. Sabahın erken saatlerinde uyanmış ve her işimizi halletmiştik. Baran geleceği için abim gelemiyor. Çünkü işi var ve işini hallettikten sonra gelecekmiş.

Aynada son kez üstümü inceledikten sonra yatağa ilerledim. Yatağa oturup hızlıca siyah ayakkabılarımı giyinip ayağa kalktım. Bu topukluları giymeye pek alışık değilim çünkü bütün hafta spor ayakkabılarla dolanıyorum.

Derin soluklar alıp odadan çıktım. Baran ile beraber arkadaşının düğününe gideceğiz. Yakın arkadaşının annesi nişanlınla gel diye ısrar etmiş. Yani bizim için sakıncası yok. Hastaneden izin almıştım ve çıkıp buraya geldim. Ama en çok Baran için geldim. Özlemi beni eritiyor.

Baran
Hazır mısın?

Telefon bildirimine baktıktan sonra odadan çıktım. Dış kapıyı açtığım anda Baran ile göz göze geldik. Baran, yeşil irislerini ağır ağır üstümde gezdirdi. Kaşlarımı çatarak tekrar göz göze gelmemizi bekledim. Koyulaşan gözleri alev alev bakıyor. Hafifçe öksürüp bana baktı.

"Elbisenin eksiği var." Sözleriyle kaşlarım çatıldı. Ne eksiği olabilir ki?

"Ne eksik?" dedim saf saf. Bana göz ucuyla baktıktan sonra sıkıntılı birkaç soluk aldı.

"Sırtının kumaşı yetmemiş mi?" Sinirle sorduğu soruyla kıkırdadım. Elbiseyi uzun seçmiştim ama sırt dekoltesi var ve fazla hoş duruyor. Elbise, bej tonlarında ve oldukça sade.

"Çok güzel değil mi?" Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı.

"Güzel." dedi oldukça yoğun bir ses tonuyla. Sözlerinde yoğun bir hayranluk var. Yutkunup dışarıya adım attım. Açık bıraktığım saçlarım sırt dekoltesine denk geldiği için sırt dekoltesi çok belli etmiyor. Ama Baran sırt dekoltesini nasıl görmüş olabilir ki!

"Sen nereden biliyorsun sırtımın dekolteli olduğunu?" Şaşkınlıkla Baran'a bakakaldım. Dudakları tehlikeli bir şekilde iki yana kıvrıldı. Dudaklarımı dişlememek için kendimi zor tuttum.

"Aynadan." Sırıtarak bana arkasını döndü. Hızla arkamı döndüğümde boy aynası ile karşı karşıya kaldım. Uyuz Baran! Her şeyi de bil!

Sinirle ardından yürümeye başladım. Asansörün düğmesine basıp bekledi. Bende yanında durup beklemeye başladım. Abimde gelmek istiyordu ama işi olduğu için gelemiyor. Aleyna'nın gelmesini de isterdim lakin abim gelmediği için o da gelmek istemedi. Asansörün sesiyle başımı kaldırdım. Beraber asansöre bindik. Baran zemin katın düğmesine bastıktan sonra sırtını arkaya yasladı.

Gözlerimiz aynada buluşunca titrek bir nefes aldım. Hiç usanmadan hatta sıkılmadan bakmaya devam etti. Asansör durunca kapı iki yana açıldı. Hızla kendimi asansörün dışına atıp soluklandım. Birbirimize baktığımız anlarda nefes alamıyorum. Binadan çıkıp arabaya ilerledik. Baran arabanın kapısını açıp binmemi bekledi. Ben bindikten sonra arabanın önünden dolanıp yerine geçti. Dakikalar sonunda araba hareket etti ve lojmandan çıktık. Çıkarken kapıda bekleyen askerlerle selamlaşan Baran'a göz ucuyla baktıktan sonra yola döndüm.

Yolculuk sessiz geçmişti. Araba düğün salonunun önünde durdu. Baran'a doğru döndüğümde etrafına bakıyordu. Park edecek yer bulunca arabayı o tarafa doğru sürdü. Baran arabayı park ettikten sonra araçtan indik. Ben merakla etrafıma bakındım. Düğün salonu tek katlı ve etrafı bomboş. Yolun kenarına yapılmış bir düğün salonu ve tahminime göre burası Baranların askeriyesine yakın. Belimde hissettiğim soğuk dokunuş tüm düşüncelerimi savurdu.

"Düğün başlamış, hadi içeriye geçelim." Kısaca başımı aşağı yukarı sallayıp Baran ile beraber yürümeye başladım. Düğün salonuna girmeden önce kısa bir arama yapılıyordu. Baran kimliğini gösterdikten sonra kapıdaki iki adam hızla selam verip kenara geçti. Beraber içeriye doğru yürüdük. Belimdeki elini çektiği anda Baran'a doğru döndüm. Parmakları bu kez parmaklarıma dokununca nefesim genzimi yaktı. Parmaklarımız sıkıca birbirine karışırken titrek nefesler aldım. Heyecandan avuçlarım terlemeye başladı.

"Baran." Bir kadının sesiyle yan tarafa döndük. Orta yaşlardaki kadın bize doğru yaklaştı.

"Hoş geldiniz." Tebessüm ettim.

"Hoş bulduk." Kadının bakışları Baran'a döndü.

"Gelin kızımız mı?" Baran gülümseyerek beni yanına çekti. Kalbim bu kez atmayı bırakmıştı. Şaşkınlık tüm vücuduma nüfuz ederken neredeyse heyecandan ağlayacak hale geldim.

"Uhra," dedi bana bakarak. Yüzünde alışık olduğum o hoş gülümsemesi vardı. Ama gülüşü çok içten bir gülümseme.

"Sevgi Anacığım, nişanlım Uhra."

"Ah," dedi kadın bana dönerek. "Nasıl da güzel gelin kızım." Kadın aniden bana sarılınca bende karşılık verdim.

"Nasılsın Uhra kızım?" Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatıp gülümsedim.

"Teşekkürler. İyiyim Sevgi Hanım, siz nasılsınız?" Kadın daha çok gülümsedi.

"Pek nazik kızımız Baran. Geçin hadi annem, kapıda durmayın." Baran gülümseyerek elimi tutup masaların olduğu tarafa ilerledi. Kalabalık bir masanın önünde durduğumuzda Baran'a daha çok yaklaştım. Elimi bırakıp kolunu belime sardı.

"Buradaki insanlar bizim ekiptekilerin ailesi Uhra. Sen herkesle tek tek tanışırsın meleğim." Son kelimesi kulağımda çınlayınca Baran'a döndüm. meleğim demişti bana yine. Yüzümde tatlı bir gülümseme belirdi.

"Nergis teyzem, nişanlım Uhra size emanet. Ben Ekin'e bakıp geleceğim." Masadaki herkes bize bakmaya başladı. Adını seslendiği kadın ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Gel kızım yanımıza otur." Baran bana göz kırptıktan sonra arkasını dönüp gitti. Bana bakan kadına gülümseyip çektiği sandalyeye geçtim.

"Merhaba." diyen kadının sesiyle bakışlarım yan tarafıma kaydı.

"Hoş geldin kızım. Ben Nergis." İsmini söyleyen kadına gülümsedim.

"Bende Uhra." Kadın gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı.

"Baran nişanlandı demişlerdi. Pek bir merak ettik seni. Çok güzelsin kızım." Kadının iltifatı utanmamı sağladı.

"Teşekkür ederim." Utançla gülümsedim.

Masadaki herkesle tek tek tanıştım. Baran'ın çoğu arkadaşı evliymiş. İki arkadaşının eşiyle ve üç arkadaşının annesiyle tanıştım. Hepsi de tatlı insanlar. Evli olan iki arkadaşının da çocukları var. Aklıma yine biz geldik. Birbirimize gitgide daha çok yaklaşıyoruz ama evlendikten sonra neler olur bilmiyorum.

"Baran Abi ile nasıl tanıştınız?" Çaprazımda oturan genç kızın sorusuyla gülümsedim.

"Beraber büyüdük. Abimin yakın arkadaşı." Kız epey şaşırdı.

"Abin asker mi?" Olumlu anlamda başımı salladım.

"Cihad." dedim tebessümle. "Abimde Baran ile aynı yerde görev yapıyor." Kız bu kez daha çok şaşırdı.

"Oha! Senin abin, benim abimlerin komutanı." Kıkırdayarak başımı aşağı yukarı salladım.

"Cihad Abi'yi çok severim. Abim gibi hepsi." Tebessüm ettim.

"Cihad Abi, Baran Abi'nin kız kardeşiyle nişanlı; Baran Abi de Cihad Abi'nin kız kardeşiyle nişanlı. Vay be." Gerçekler bir kez daha dikkatimi çekti. Abimler birbirine aşık. Biz, bizde çok aşığız. Baran'ın seni seviyorum diye haykırışı gözlerimin ardında canlandı. Nefesim kesilirken tebessüm etmeye devam ettim.

"Uhra."

Baran'ın sesiyle başımı kaldırdım.

"Baran Abi fıstık gibi kızı kapmışsın." Genç kızın sözleri beni utandırırken Baran güldü.

"Çok güzel değil mi Sema nur?" Konuşurken bana göz kırptı. Kız bana baktıktan sonra Baran'a döndü.

"Abi yerinde olsam bende büyüdüğüm bu kıza aşık olurdum." Baran tebessümle bana baktı. Onlar konuşurken benim bakışlarım gülümseyen yüzünde gezindi. Çok güzel gülüyor. Her gülüşü beni dağıtıyor.

"Gel güzelim." Elini uzatıp gülümsedi. Masadakiler bize bakarken ben ayağa kalkıp Baran'ın elini tuttum.

"Müsaadenizle nişanlımı geri alıyorum." Herkes bize sıcacık gülümseyince bende güldüm.

"Almışsın zaten oğlum." diyen Nergis Abla bize bakıp güldü. Baran kolunu belime sarıp gülümsedi.

"Nereye gidiyoruz?" Merakla Baran'a baktım. İki kolunu birden belime sarıp beni kendine çekti. Tüm salonda yayılan müzik bizi piste çağırıyordu. Baran geriye doğru adımlayıp bizi piste çıkardı.

Titrek soluklar alıp kollarımı boynuna sardım. Birbirimize daha çok yaklaştık. Sıcak nefesi boynuma çarpınca titredim. Kollarında yaşama dair tüm duygularımı yitirdim. Parmakları çıplak belime dokununca daha çok ürperdim.

"Şimdi ben bu elbiseyi yaksam ne olur?" Kulağımın hemen yanında söyledikleri beni bozguna uğrattı. Yutkunup hafifçe olduğumuz yerde sallanmaya devam ettim.

"Abartma istersen." Kolu sırtıma sarılırken yaşam fonksiyonlarımı yitirmiş halde kollarındayım.

"Sana değecek bir çift göz görürsem sakin kalabilir miyim?" Başımı geriye atıp Baran'ın yüzüne bakınca konuşamadım. Gözleri ışıl ışıl. Bakışlarındaki yoğunluk yutkunmama engel oldu. Kuruyan dudaklarımın üstünde dilimi gezdirdiğimde bakışları dudaklarıma kaydı.

"Yapma."

Beni bir kez daha kollarına çekti. Başım göğsüne düşerken, nefes alıp verdim. Müziğin tatlı melodisi bizi etkisi altına almıştı. Gözlerim salonu tararken bir çift siyah gözlerle kesişti. Kadın bizi parçalayacak gibi bakıyor. Kaşlarımı çatarak başımı geriye atıp etrafımıza baktım. Ve kadın düpedüz bize bakıyordu. Ve gerçekten hiç masum bakmıyor.

"Baran," kaşlarımı çattım. Baran başını saçlarıma yaslayıp, "Efendim." diye mırıldandı.

"Şu kadın neden bize bakıyor?" Baran yavaşça geriye çekilip bana baktı.

"Kim bakıyor?" Bakışlarımla yan tarafımızı işaret ettim. Benim baktığım yöne baktığında kadın gülümsedi. Yüzündeki gülümseme sinirlerimi bozarken Baran'a döndüm.

"Tanıyor musun?" Derin bir nefes alırken beni daha çok kendine çekti.

"Teğmen." Kaşlarım daha çok çatılırken merakım gün yüzüne çıktı.

"O kadın." derken kaşlarım epey çatıldı. Baran'ın kaşları havalanırken umursamaz bir tavırla omuz silktim. Bu tavrım hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Dudakları saçlarımın üstüne sıcacık bir öpücük kondurdu.

"Önemli biri değil." Kollarımı sıkıca boynuna sarıp Baran'a biraz daha yaklaştım.

"Kadının bakışları hiç masum değil." Kolunun hakimiyetini artırıp tebessüm etti.

"Beni kıskanıyor musun?" Sözleri yüzüme çarparken nasıl ters köşe yaptığına sövdüm. Uyuz hemen lafı değiştirdi.

"Sen sadece bana bak." diye tısladım. Erkeksi bir kıkırdamayla nefesini boynuma üfledi.

"Sen dışında hiç kimse umurumda değildi ve hala da değil." Dudaklarım kıvrılırken başımı göğsüne bastırdım.

Baran hava almak için düğün salonunun arka tarafına çıkmıştı ve bende ardından dışarıya çıktım. Gözleri etrafta gezinirken hızlı adımlarla yanında durdum. Ben yanında durunca bana baktı.

"Niye çıktın?" derken kolunu belime sardı. Birbirimize daha çok yaklaştık. Başımı usulca omzuna yaslayıp gülümsedim.

"Sen yanımdan ayrılma demiştin." Baran'ın sırıtması beni daha çok güldürdü.

"Demiştim." Başımı kaldırıp gülen yüzüne bakınca benim daha çok gülesim geldi. O da yavaşça başını çevirip bana baktı. Yüzündeki gülümseme kalp atışlarımı üst düzeye çıkarırken dişlerimi gösterecek şekilde gülümsedim. An bizi bir araya getirmiş ve her şeyden alıkoymuştu. Bakışları dudaklarıma kayınca titrek bir soluk aldım. Başını hafifçe bana doğru eğdiğinde bende ona yaklaştım. Alıp verdiğimiz nefesler birbirine karışırken alnı alnıma değdi. Kolları belimi kavrayıp beni karşısına çekti. Dudakları alt dudağıma değince nefes alamadım. Dudaklarımı aralayıp beni öpmesine izin verdim. Ateşi barutla buluşturmuş ve kenara çekilmiştim. Tüm hakimiyet ona geçerken ben kendimden geçmiş haldeyim. Parmaklarım ensesindeki saçlarına tırmanırken öpüşü derinleşti.

Hoyrat değil dudakları lakin beni yok ediyor. Dokunuşu beni alıp en dibe çekmiş ve nefessiz bırakmıştı. Soluklarımız birbirine karışırken alt dudağımı dişlerinin arasına kıstırıp soluklandı. Ben bitmiş haldeyim. Bu bizim ilk öpüşmemiz değil lakin ben ilk defa yaşamış gibi heyecanlandım. Heyecanım beni titretiyor. Son kez dudaklarıma öpücük kondurup geri çekildi. Alnını alnıma bastırdıktan sonra soluklandı. Kirpiklerimi aralayıp kapalı gözlerine baktım. O da benim gibi nefes nefese. Dudaklarımı birbirine bastırıp dudaklarına baktım. Dudakları rujumla renklenmiş ve bu benim komiğime gittiği için kıkırdadım.

"Gülme." dedi bambaşka bir ses tonuyla. Sesinde bariz bambaşka duygular vardı. Birbirimizden çok etkileniyoruz. Birbirimizden çılgınlar gibi etkileniyoruz.

Takım elbisesinin cebinde bulunan peçeteyi elime alıp güldüm. Baran gözlerini açınca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Elimi kaldırıp üst dudağının etrafında gezdirdim. Çok fazla ruj olmamış ama bulaşmıştı işte. Baran birden bileğimi tutunca duraksadım. Dudaklarımın üstündeki baskı kafamın içinde yankılandı. Bu kez öpüşü çok derin ve tutkuluydu. Hızına yetişip karşılık vermekte zorluk çekiyordum. Üst dudağımı dişledikten sonra geriye çekildi.

"Eşitlemek lazım." Ben anın etkisinden çıkmamışken ne dediğini anlayamadım. Yutkunup bakışlarımı kaçırdım.

Baran'ı bahçede bırakıp hızlıca içeriye ilerledim. Nefes nefese lavaboların olduğu tarafa yöneldim. Kendimi lavaboya atıp çeşmenin başına geçtim. Suyu açıp ellerimi yıkayıp enseme bastırdım. Beni bir sıcak basmıştı. Bakışlarım aynaya kayınca yüzümü inceledim. Dudaklarım kızarmış. Makyaj malzemelerini çıkarıp rujumu tazeledim. Tekrar elimi yıkayıp çeşmeyi kapatınca kapı açıldı. Biz dans ederken bakan o kadın gelmişti ve benim yan tarafıma geçip suyu açtı. O elini yıkarken ben kapıyı açtım ama adım atamadım.

"Demek sensin."

Kapı kolundaki elimi çekip kadına döndüm.

"Sende o teğmensin." Yönümü kadına çevirdim ve adını hala hatırlıyorum. Ve asla bu kadına kanım ısınmıyor.

"Benim, daha önce seni hiç Baran'ın yanında görmedim." Hafifçe güldüm.

"Yanında değildim ama kalbindeyim." Bana küçümseyici bir bakış attığında kaşlarım çatıldı.

"Aranızdaki her neyse çok uzun süreceğini düşünmüyorum." Derin bir nefes eşliğinde kadına ters bakışlar attım.

"Birkaç ay sonra düğünümüz var. Sana özel davetiye kesinlikle göndereceğim." Çantamı daha sıkı tutup lavabodan çıktım. Kendinden emin adımlarım, salonun bir köşesinde bekleyen Baran'ın yanına doğruydu.

Bölüm : 30.12.2024 23:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...