12. Bölüm

11.BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

"Ama gözler kör, yüreğiyle bakmalı insan."
Küçük Prens

11.Bölüm

"Seni çok özledim Uhra."

Sözleri kulaklarımda çınladıkça kalbim göğsümü yarıp çıkmak istiyor. Kapıyı usulca aralayıp odasına girdim. Aşina olduğum kokusu buram buram etrafımı sararken kapının arkasına çöktüm. Kalbim hızlı bir tempoda çarpıp, kulaklarımın uğuldamasına neden oluyor.

"Bende seni özledim." Gözyaşlarım hızla süzülürken, dudaklarımı birbirine bastırdım. Ağladığımı biliyor. Ölüyorum sanki; her geçen gün kendi kendimi yitiyorum. Sesini bir kez bile duyamamak beni yakıyor. Özlemi kalbimde yanan bir mum ve her geçen gün ateşin şiddeti artıp beni yakıyor.

"Ağlama artık."

Yanımda olsan yanaklarını sıkar, seni öpücüklere boğar sonra utançtan kendimi boğarım. Yüzümde gözyaşlarımla beraber gülümseme yeşerdi. Çok seviyorum seni sevgilim. Seni öyle çok seviyorum ki, ben bile hayret ediyorum. Ben Baran'ı daha ne kadar sevebilirim diyerek kendimi sıkıntıya sokuyorum.

"Ağlamıyorum. İyi misin? Yaran falan yok değil mi?" Yavaşça doğrulup pencerenin önüne ilerledim. Yağan yağmur bahçeye düşüp toprağı ıslatıyor. Bakışlarım bahçede gezinirken kulağım ve kalbim Baran'da.

"İyiyim." Derin ve rahat bir nefes aldım.

"Abim nasıl?"

"Abinde iyi. Hepimiz iyiyiz çok şükür." Elimi göğsüme bastırıp şükrettim. İyiler ya gerisi mühim değil.

"Ne zaman geleceksiniz?" Sesi kesilince susmam gerektiğini anladım. Merakla telefonun ucunda bekledim. Yine bekledim. Ben onu hep beklerim. O bana gelecek ya beklemenin önemi yok. Ruhum özleminden erirken bile önemi olmayacak beklemelerimin. Sonucunda Baran gelecek.

"Uhra'm." İnceden inceye kalbimin sesini işitiyorum. Gümbür gümbür atan kalbimde kelebekler kanat çırptı. Eşsiz bir rüzgâr etrafımı sarıp beni sevgiyle sarmaladı.

"Efendim." derken sesim fısıltı gibi çıktı. Yanaklarım kızarırken iç çektim. Baran her 'Uhra'm' dediğinde eriyorum. Elim ayağım birbirine karışıp beni mağlup ediyor.

"İşimiz var güzelim. Geleceğimiz zaman sana haber vereceğim." Yüzümdeki gülümseme büyürken dilimin ucuna gelen iki kelimeyi dile getiremedim. Birbirimize veda ettikten sonra telefonu kapattık. Onlar gelir gelmez nişan yapılacak ve biz Mart ayındayız. Pencerenin önünden çekilip odasında göz gezdirdim. İçerisi Baran'ın parfümü kokuyor. Pınar Annem odayı temizledikten sonra Baran'ın parfümünü odaya sıkıp kapıyı kapatıyordu. Anne yüreği ya, özlemine dayanamıyor.

Odadan çıkıp oturma odasına ilerledim. Aleyna odada yoktu. Elisa ise telefonuyla ilgileniyordu. Ben odaya girince gözleri beni buldu ve bana sıcacık gülümsedi.

"Kızın ben hayretler içerisindeyim. Sen Baran Abi'ye hangi ara bu kadar aşık oldun? Adamın sesini duyar duymaz ağlamaya başlıyorsun." Bakışlarımı kaçırıp Elisa'nın yanına oturdum.

"Bilmiyorum ki. Elisa, ben Baran'ı çok seviyorum. Kalbim ve beynim onunla dolup taşmış. Kalbime kurulmuş gibi." Elisa son söylediklerime kahkaha attı.

"Hoş onunda senden farklı bir yanı yok." Yüzümdeki gülümseme daha çok büyürken geriye yaslandım. Baran'ın ilgisinin farkındayım. Sanki parmaklarımıza yüzükler takar takmaz birbirimize yapışıp kaldık. Benim bütün yollarım ona çıkıyor. Hayatımın merkezine yerleşip kaldı. Hep kalsın. O benim hayatım olmuş artık.

"Yarın izinliyim." Yavaşça ayaklarımı sehpaya uzattım. Kızlar kırılan çay bardağının parçalarını toplayıp etrafı temizlemişti.

"Benim yarın nöbetim var. Aleyna'nın yok. O da abin arayınca odasına gitti." Gülümseyerek başımı geriye attım. Peki ya siz demek istiyordum ama Elisa üzülür diye konuşmak istemiyorum. Abimi hiçbir şekilde haklı bulmuyorum. Ne oluyorsa olsun sevdiğinin peşinden gitmeliydi.

"Affetmek istemiyorum." Elisa'nın cılız sesiyle gözlerimi araladım. O da benim gibi geriye yaslanmış. Tüm yükü sırtımıza atıp üzerine çöküyoruz. Bütün suçu kalbimize atmak her zaman basitimize geliyor ya; o sevdi o acıyor.

"Bu kadar zaman susar mı bir insan?" Gözyaşları yanaklarından süzülmeye başlayınca doğrulup Elisa'ya döndüm. Ellerini yüzüne kapatıp içine içine ağladı. Anlıyorum onu ama elimden hiçbir şey gelmiyor. O abimi düşünürken, ben Baran'ı düşünüyorum. İşim var demişti. Bir ay ya var, ya yok ve o bir ayda geçecek. Geçecek ama tüketecek. Olsun, Baran'ın canı sağ olsun gerisi hiç önemli değil.

"Biraz sürünmeli. Benim yaşadıklarımı yaşasın." Haklı. Abim daha fazlasını bile hak ediyor.

"Cihad ile konuştum." Odaya neşeli bir halde giren Aleyna'ya dönüp gülümsedim.

"Bende birazdan arayacağım." dedim yüzümdeki tebessümle. Aleyna kıkırdayarak yanıma yaklaşıp koltuğun koluna oturdu.

"Sen onu bunu bırak, kız abim ilk seni aramış. Cihad önce Aylin Annem ile konuşmuş ama abim ilk seni aramış. Adam aşkından kör kütük olmuş." Yüzümdeki gülümseme büyürken bakışlarımı kaçırdım. Ellerim titriyor. Heyecandan ne yapacağımı şaşırmış bir halde ellerimle oynamaya başladım. Bu adam kalbime zarar ama kalbimin en çok ona muhtaç. Göğsümün ardında çırpınan kalbimin atışlarına sebep. Yüzümde de, kalbimde de güller açıyor.

"Ben artık uyumak istiyorum." Kızlara söylenerek ayaklandım. Aleyna sırıtarak bacağımı cimcikledi.

"Pislik, hiç anlatma. Sanki bilmiyoruz birbirinize aşık olduğunuzu." Yanaklarım kızarırken Aleyna'dan uzaklaştım.

"Her şey için teşekkürler." Aleyna koltuğun yastığını fırlatıp kahkaha attı.

"Görüyor musun Elisa? Uhra çok pislik." Kıkırdayarak Aleyna'ya öpücük attım. Aleyna ve Elisa'ya veda ettikten sonra evden çıktım. Yağmur azar azar serpiyor ve hava epey kararmış. Bahçe kapımızı açtıktan sonra evin kapısına ilerleyip zili çaldım. Annem güleryüzle kapıyı açtı.

"Erken geldin annem?" Benim için açtığı kapıdan içeriye girdim.

"Kızlar daha oturuyor. Yorgunum, biraz uyumak istiyorum." Annem kolumu tutup beni oturma odasına çekiştirdi.

"Gel, Pınar ile nişanı konuşuyoruz." Ben daha ağzımı açamadan annem beni oturma odasına soktu. El mecbur odaya girmiştim. Pınar Annemle göz göze gelince gülümsedim.

"Erken geldin kızım."

"Yok anne," dedim anneme baktıktan sonra tekrar Pınar Annem'e döndüm. Pınar Annem gülümseyerek bana baktı.

"Bizde nişanı konuşuyoruz. Baranlar gelmeden her şeyi halletmek lazım. Çok fazla kalmıyorlar zaten." Yüzüm düşerken tekli koltuğa oturdum. Baran bir hafta kadar kalırım demişti ama bana bir hafta yetmiyor hatta bir ömür bile yetmez. Benim ona olan özlemim hiç dinmez. Her daim kollarımın arasında olsun yeter.

Ah benim canım sevgilim; ah bir bilsen özleminden küle döndüğümü. Ah bir ellerin ellerimi tutsa. Göğsüm göğsüne çarpıp kalp atışlarını hissetse.

"Anne ben nişan istemiyorum." Annemler şaşkınlıkla bana baktı. Pınar Annem hızla lafa atıldı. "Olur mu öyle şey annem? Aleyna çok istiyor. Hem kolu komşu, akrabalarımız gelir." Kalabalıktan hoşlanmıyorum. Olduğum yere iyice sindim.

"Ben kesinlikle istemiyorum. Hiç gerek yok." Baran daha önemli benim için; Baran gelsin yeter. Parmaklarımızda yüzüklerimiz var dahasına gerek yok. Nişan istemiyorum.

"Kızım ben Baran'a söylerim o seni ikna eder. Olmaz böyle, ben kabul etmiyorum." Gülümseyerek ayağa kalktım.

"Olur annem, olur. Ben nişan istemiyorum. Aleynalar yaparsa yapsın, ben istemiyorum." Annem hiç yorum dahi yapmadı. O da anlıyor neden istemediğimi.

"Kararı çocuklara bırakalım Pınar. Hem Baran evladım tek ama Cihad'a Barın ile Berkin destek oluyor." Pınar Annem kaşlarını çatarak anneme baktı. Bu sözlerden hiç hoşlanmadığı açıkça belli oldu.

"Aylin, bir gelinimiz var her şey istedikleri gibi olsun. Hem ben senelerdir bu anı bekliyorum elbette gelirimiz hepsine müsait. Baran izin vermez ben söyleyeyim." Omuz silkeledim. Ben Baran'ı ikna ederim. Sonuçta bu bizim kararımız ve ben istemiyorsam Baran hiç istemez. Annemler kendi aralarında konuşmaya devam ederken ben odama geçtim.

🌼

Toplantı odasından çıkan Kartal Timi gayet neşeliydi. Verilen emirleri layığıyla yerine getirmişlerdi. Şimdiye kadar birçok alanı temizlemiş ve ay yıldızlı hilali hükmettikleri bölgede dalgalandırmışlardı.

"Komutanım," diyen Ekin keyifle gülümsedi. Bütün tim arkadaşları Ekin'e baktı.

"Hayırdır Ekin?" diyen Baran oldu. Ekin sırıtarak ekip arkadaşına baktı.

"Mayıs'ın ilk haftası düğünüm var. Şimdiden hepinize söylüyorum." Cihad yüzündeki gülümsemeyle Ekin'in omzunu sıktı.

"Nasip olursa geliriz kardeşim." Herkes düğüne gelmek için söz verdi. Baran'ın aklı Uhra'daydı ama ailesini daha aramamıştı. Herkes kantine inerken, Baran bahçeye çıktı. Cebinden telefonunu çıkarıp annesini aradı.

"Baran'ım." Pınar Hanım'ın gözleri hemen doldu. Yüreği sızlarken yanındaki eşine yaklaştı. "Nasılsın annem? İyisin değil mi yavrum?" Baran derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını etrafta gezdirdi.

"İyiyim validem. Sizler nasılsınız?" Pınar Hanım akan gözyaşlarını silip gülümsedi.

"Hiç merak etme bizi yavrum, hepimiz iyiyiz. Uhra kızımda iyi." Baran hafifçe gülümsedi. İçten içte merak ettiğini annesi de biliyordu. Hoş herkes bunu biliyordu. Pınar Hanım gülümseyerek Aleyna ile birbirine baktı.

"Sen merak etme anne, abim ilk Uhra'yı aradı." Pınar Hanım'ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Baran ise sırıttı. Hiçbir şey söylemedi. Annesinin yeri ayrıydı ama Uhra'nın da yeri ayrıydı.

Baran ailesiyle konuştuktan sonra telefonu kapattı. Gözleri saate ilişti ve Uhra'nın uyanık olup olmadığını düşündü. Arasam uyandırmış olur muyum diye düşündü.

"Tamam Uhra." Cihad'ın bezgin sesini duyar duymaz arkasını döndü. Cihad penceredeydi.

"Abi ya." Cihad kahkaha attı.

"Miniğim dikkat edin. O Berkin'e söyle gelince onunla görüşeceğim. Kerem gelmeden ben geleceğim." Uhra keyifli keyifli Berkin'e baktı. Berkin ise yüzünü asıp, gözlerini kapalı televizyona dikti.

"Ay gitmeyin nehir gözlümün üstüne. O da üzgün." Cihad başını iki yana salladı.

"Sende karar ver miniğim." Uhra Berkin'e yaklaşıp, kolunu Berkin'in beline sardıktan sonra başını omzuna yasladı.

"Ne zaman geleceksiniz abi?" Cihad mavi gözlerini karla kaplı dağlarda gezidirdi. Vatanına göz diken herkesin yurdunu onlara mezar yapmaya ant içmişti.

"Nisan'ın ikinci haftası ya da üçüncü. Tam belli değil güzelim." Uhra iç çekip sessiz kaldı.

"Dikkatli olun. Allah'a emanet olun deniz gözlüm." Cihad hafifçe gülümsedi.

"Sizlerde. Barın, Berkin Uhra ve annem size emanet." Barın koltuğun ucuna gelip Cihad'a gülümsedi.

"Şüphen mi var komutanım? Hayırdır?" Cihad sırıtarak açtığı pencereyi kapattı.

"Gevezelik yapma doktor bozuntusu." Barın yüzünü asarak güldü.

"Öyle olsun komutan bey, eve gelirseniz görüşürüz." Cihad bu kez kahkaha attı.

"Siktir git lan puşt. Abinle konuştuğunu hatırlatırım ben sana." Herkes kahkaha atmaya başladı. Aylin Hanım yaşlı gözlerle gülümsüyordu. Cihad ile vedalaşan Uz ailesi telefonu kapatıp sessizliğe büründü. Herkesin kalbinde endişe tohumları varken göğsülerinde gurur yer alıyordu.

Baran kendine ayrılan odaya geçip üzerini değiştirdi. Elini saçlarından geçirip, saçlarını dağıttıktan sonra tek kişilik yatağa oturdu. Aklı karmakarışıktı ama düğüm düğümdü; düğümleri tek bir sesle açılacaktı. Eli telefonuna uzandı lakin bir tuşa basmaya cesaret edemedi.

"Bir rahat bırak, belki uyuyor kız." Sesli bir şekilde kendi kendine kızdı.

"Kafamı sikeyim." Ağzının içinde birkaç küfür daha mırıldanıp ayağa kalktı.

"Daha az önce Cihad ile konuştu."

Telefonu art arda titreyince hızla ekrana baktı.

Uhra
Uyudun mu?

Dudakları heyecanla kıvrılırken gülümsedi. Çocuklar gibi cıvıl cıvıl hissediyordu. Kocaman adam heyecandan yerinde duramıyor. Telefon kilidini açtıktan sonra arayıp aramama konusunda kararsız kaldı.

"Mesaj yazmak mantıklı." diyerek kendini mesaj yazmaya yönlendirdi.

Baran
Uyumadım daha

Doğrulan Uhra, ekrana bakıp gülümsedi. Heyecandan elleri titriyordu. Karnına ılık bir kramp girip onu kıvrandırmaktan gayet memnundu. Gülümseyen Uhra, daha fazla beklemeden ekranda parmaklarını gezdirdi.

Uhra
Uyuyacak mısın yoksa konuşalım mı?

Mesajı okuyan Baran en az Uhra kadar şaşırmıştı. Yüzündeki sırıtma büyürken yatağa ilerledi.

Baran
Konuşalım güzelim

Mesajı okuyan Uhra, ayaklarını yatağa vurup tepinmeye başladı. Heyecandan yatağa çıkıp zıplayacaktı. Sanki saatler önce telefonla konuşan o değilmiş gibi mesajlaşırken daha çok heyecanlandı. Titreyen ellerini kapatıp açtıktan sonra mesaj yazmaya başladı.

Uhra
Ne zaman geleceksin?

Baran gelen mesaja baktı. Kalbi mümkünmüş gibi hızla atmaya başladı. Uhra bunu Cihad'a sormuş ve cevabını almıştı ama Baran'a da sormak istedi. Cihad'a sorduğunu bilen Baran, gülümseyerek iç çekti.

"Bu kadın beni muma çeviriyor." Sesli bir şekilde kendi kendiyle konuştu. Doğruydu. Uhra onu çölde susuz bırakıp, kendine mahkum ediyordu. Bu kadın onu divaneye çevirmişti.

Baran
Az kaldı, gelince nişanımız olacak

Ekrana bakan Uhra mesajla değilde arayarak söylemek istiyordu. Mesaj ekranından çıkıp aramak için ekrana dokundu.

Baran, elinde birden titremeye başlayan telefonu bekletmeden açıp, hemen doğruldu.

"Uhra." Şaşıran Baran'ın sesi şaşkınlığını belli etti.

"Ben seninle nişan hakkında konuşmak istiyorum." Kaşları çatılan Baran, tereddüt içinde ayağa kalktı. Uhra'nın ne diyeceğini merak ettiği için odayı turlamaya başladı.

"Nişan yapmayalım." Sesi kesilen Baran hiçbir şey söylemedi. Uhra yanlış anlattığını düşünüp hemen lafa atıldı.

"Yani zaten sözümüz kalabalık oldu ve nişandan birkaç ay sonra düğünümüz var. Nişana hiç gerek yok onun yerine düğün tarihi öne alınabilir." Yüzündeki şaşkınlık yerini gülümsemeye bırakırken rahat bir soluk aldı. Aklında Uhra'nın son sözleri çınladı. Düğün tarihini öne almak. Bu fikir Baran'ın epey hoşuna gitti.

"Sevdim bu fikri ama nişan istemediğine emin misin güzelim?" Baran'ın sözlerinin ardından kocaman gülümsedi. Kalbi daha çok hızlanırken elini göğsüne bastırdı. Heyecanı kat ve kat artarken geriye uzanıp iç çekti. Kalbi gümbür gümbür atıp göğsünü tekmeliyordu. Heyecan onu bir ağ gibi sarmıştı.

"Eminim."

Uhra'nın net bir şekilde cevap vermesi Baran'ı fazlasıyla mutlu etti. Kelimeler bu kadının sesiyle tükenip kalıyordu. Yeni yetme ergenler gibi hissediyordu. Kocaman adam mum gibiydi bu kadının karşısında. Uhra onu değiştirmişti. Sevgiyle değişmişti bu adam. Kadının sevgisi onu küçük bir çocuk kadar heyecanlandırıyordu.

"Uyu hadi, abim yarın önemli işleriniz olduğunu söyledi." Baran başını yastığa bastırıp soluklandı.

"Bir şeyler anlat Uhra. Sesinle uyuyayım gecem ziyan olmasın." Uhra bir anda kilitlenip kaldı. Alıp verdiği nefesler azalırken Baran'ın söylediklerini düşündü. Her düşüncesinde kalbi daha hızlı çarptı. Soluğu daha çok kesildi. Aklı daha çok gidip geldi.

Kendini toparlamak adına derin bir nefes alıp verdi. Kısık sesle konuşmaya başladı. "Küçük bir kız çocuğuna serum takmıştım. Çok şirindi Baran ya. Ve sana bol bol mesaj attım. Zaman geçmiyor gibi hissediyorum sence de öyle değil mi?" Uhra susunca Baran gülümsedi.

"Hım." dedi belli belirsiz. Gözlerini kapatıp Uhra'nın konuşmasını bekledi.

"Kız çocuklarını seviyor musun?" Uhra'nın sözleri yeşil gözlerinin açılmasını sağladı. Gözleri direkt pencere ile bakıştı. Gözleri tepeye kaydı. Hayatını geçirdiği dağlara bakarken gözleri parladı. Düşündü. Uhra'ya benzeyen bir kız çocuğunu düşündü. Tıpkı Uhra'ya benzeyen dedi kendi kendine ve ardından düşüncelerini kıskandı. En iyisi onları kendime saklarım diye söylemdi. Uhra'yı delicesine kıskanıyorken kızını düşünemiyordu.

"Severim. Çok severim hatta." dedi kısık bir sesle. Uhra'nın yüzündeki gülümseme büyürken o da Baran gibi iç çekti.

"Sanırım seni bir kızla paylaşmak istemem." Uhra'nın sesi kesildi. Baran kapattığı gözlerini yavaşça aralayıp gülümsedi. Uhra'nın böylesine yaklaşması Baran'ı ona daha çok yaklaştırıyordu.

"Bende seni bir erkekle paylaşmaya hazır değilim." Uhra'nın gözleri dolarken başını yastığa bastırıp gülümsedi. Bu adam zekiydi ve Uhra onun yanında aklını kaybediyordu. Baran'ın gözleri yavaş yavaş kapanıp uykuya yenik düşerken, Uhra hala gülümsüyordu. İçi içine sığmazken nasıl uyuyabilirdi ki? Saçlarını geriye atıp doğruldu ama yine yerinde duramadı. Baran'ın düzenli nefes alışları duyulurken iç çekti.

"Baran." dedi kısık bir sesle ama Baran'dan cevap alamadı. Dudakları kıvrılırken derin bir nefes alıp verdi. Cesareti üzerine sinmişti.

"Seni seviyorum sevgilim." Baran duymamıştı ama Uhra söylemişti.

Baran uyurken Uhra uyuyamıyordu. Yatakta dönüp durmak dışında hiçbir şey yapmadı. Gece ilerlerken sonunda uykuya yenik düştü.

Yeri, göğü inletir miydi adımlar? Türk'ün her adımı dağı, taşı yerinden oynatıyordu. Onların atacağı her adımda düşman bir adım geriliyor. Korkuydu bunun adı. Korku onları bir ağ gibi sarmıştı. Soğuk soğuk terleyen başkanları yapacak hiçbir şey bulamıyordu.

"Başkan," diye geveleyen adamına baktı.

"Susun lan. Köpek gibi havlamayın." Adamlar etraflarına bakınırken, başkanları kaçmak için yol arıyordu.

Silahın görüşünü ayarlayan Baran etrafı daha detaylı süzdü.

"Kartal 2, doğu yönünde yirmi mil uzakta." Baran'ın sesi herkesin kulaklığında duyuldu. Kartal Timi harekete geçip önden ilerlemeye başladı. Kulaklığına bastıran Cihad kısık bir sesle, "Baran." dedi. Baran silahını sıkı sıkı tutmuş atış emri bekliyordu. Etrafı yarım daire şeklinde saran Cihad ve timi teslim olmaları için uyarıda bulunacaktı.

"Silahlarınızı bırakıp teslim olun!" Cihad'ın gür sesli dağlarda yankılandı. Gök yavaş yavaş maviye çalınırken onun mavi hareleri karardı.

"İşine bak komutan." Cihad duyduğu sesle daha çok sinirlendi. Kulaklığına bastırıp güçlü bir sesle konuştu.

"İşim bu it oğlu it!" Ardından kulaklığına basıp time seslendi. "Atış serbest Kartal!" Gür sesi yankılanırken hainlerin başkanı kaçmak için yol arıyordu. Yol yoktu. Yolu adalet tıkamıştı. Silahlardan çıkan sesler dağa, taşa dönüp sekti. Namludan çıkan her kurşun bir hainin alnına isabet ederken hak yerini buluyordu. Kan akıyordu adalet için; vatanın bütünlüğü için can alıp, can veriliyordu. Gökyüzü mavisini esirgemiyordu onlardan. Gök daha çok aydınlanırken hainlerin saklanacak yeri kalmıyordu.

"Tekrar et!" Baran'ın sesi çarpa çarpa yayıldı. Tir tir titreyen hain dizlerinin üzerindeydi. Türk'ün adaletine boyun eğecek ve cezasını çekecekti. Aldığı her canın bedelini canıyla ödeyecekti. Yarına kalmış ama yanlarına kalmamıştı.

Teröristlerin başkan dediği hain soğuk havada terledi. Alnında, korkudan boncuk boncuk ter damlaları yer almıştı. Baran'ın sert tekmesiyle yüzüstü yere çakıldı.

"Tekrar et amına koyduğumun piçi!" Terörist ölmek için yalvarmaya kadar ilerleyecekti. Baran'a ölmek için yalvaracaktı. Baran bu kez öbür tarafa geçip çakalı ayağıyla dürttü.

"Bana bırak kardeşim." Baran göz ucuyla Cihad'a baktıktan sonra sinirli soluklar almaya devam etti. Teslim olana dokunamazlardı. Geri kalana örnek olması için dokunmuyorlardı. Sağ ele geçirilen hainleri kelepçeleyip etrafı kolaçan ettiler.

🌼

Zamanın değeri var mı? Baran yokken yok işte. Günler bomboş geçiyor. Son birkaç görev demişti ve ben hala özlemiyle yanıyorum. Gözlerim onu arıyor ve aradığını bulamayınca doluyor. Dayanması güç ama Allah kolaylık veriyor. Oturduğum koltuktan kalkıp etrafa kısa bir göz attım. Herkes birbiriyle iletişim içindeyken benim ağzımı bıçak açmadı.

"Nereye Uhra?" Mine'nin sesini duyunca duraksadım ve omzumun üstünden arkama baktım. Yüzündeki iğrenç gülümseme sinirimi bozuyor. Ona birazdan söyleyeceklerim için gram pişmanlık duymuyorum.

"Yapmadığını yapmaya. İhmal her zaman kaybettirir." Herkesin sesi kesilirken, elimi kapı koluna uzatıp hırsla kapıyı açtım. Adımımı dışarı atar atmaz sesini işittim.

"Sen seversin bana ait olan şeylere el uzatmayı." Sinirlerim artarken tekrar arkamı döndüm.

"Sana ait olan ne? Açık konuş da seni anlayayım." Hiçbir şey ona ait değil! Geri zekalı kız ya!

Konuşmasına izin vermeden kapıyı kapatıp yürümeye başladım. Uzun koridor boyunca yürüyüp yoğun bakıma çıktım. Bakışlarım yoğun bakımda uyuyan hastalarda gezindi.

Hayat bu kadar. Ufak bir şey seni ölüme bile götürür. Benim sevdiğim adam kurşunla mücadele ediyor. Üzerine sinen tek koku parfümü değil barut kokusuydu. Elleri silah tutmaktan nasır tutuyordu. Canı acıyor mu acaba? Aklım bunu düşündükçe çıldırıyorum. İyi olması için dua etmekten başka hiçbir şey yapamamak çok zor. Elimi saçlarımdan geçirip yoğun bakımdan çıktım. Birkaç dakika sonra çıkıp eve gideceğim. Baran ile en son iki hafta önce konuşmuştuk ve bir daha hiç konuşamadım.

"Neredesin kızım sen?" Elisa'nın sesini duyunca sağ tarafa döndüm. Yanıma yaklaşıp bana baktı.

"Ne oldu Mine ile? Herkes bir şeyler konuşuyor." Herkes sadece konuşmayı bilir zaten. Ağzı olan konuşmak için can atıyor.

"Atıştık o kadar." Elisa tereddütle baktı. Daha fazlası var. Mine sivri dilini açığa çıkarmıştı. Bana ise o dili koparmak düşüyor.

"Bir şey mi demiş?" Alt dudağını ısırıp bakışlarını kaçırdı.

"Baran Abi ile ilgili konuşmuş." Sinir katsayım artarken hızlı adımlarla yürümeye başladım. Sinirlerim yavaş yavaş tüm damarlarına yayıldı. Onun Baran hakkında konuşan dilini koparacağım az kaldı!

"Uhra dursana." Durmadım. Daha hızlı ilerledim. Haddini aşmıştı ve benim ona haddini bildirmem gerekiyor. Asistan odasından içeriye girince bakışlarım her yerde Mine'yi aradı ve aradığını buldu.

"Ne dedin?" Karşısına geçip ona üsten bakışlar attım. Sinirden çıldırmış gibiyim. Baran'ın özlemiyle yanıyorken, bir de milletin diliyle uğraşamam.

"Gerçekleri." Kibirle geriye yaslandı. Birkaç adım atıp üzerine doğru eğildim. Yüzündeki gülümseme kaybolurken, kolunu kavrayıp tırnaklarımı derisine geçirdim.

"Baran'ın adını bile anmayacaksın. Adını dahi senden duyarsam canını daha çok yakarım Mine. Duracağın yeri bil. Bir daha nişanlım hakkında tek bir cümle kurduğunu duyarsam bu kadar sakin kalmam." Elimi geriye çekip kötü bakışlar atmaya devam ettim.

"Manyaksın sen, manyak." Evet manyağım. Söz konusu sevdiğim adamsa ben manyağın tekiyim. "Madem sevgilindi sana söylediğimde sevgilim deseydin!" Ters ters Mine'ye baktım.

"Sana bir şeyler söylemek zorunda mıyım geri zekalı! Haddini bile bir daha uyarmam."

Sinirli bir şekilde asistan odasından çıkıp soyunma odasına geçtim. Bana ayrılan dolabı açıp fotoğrafımıza baktım. Parmaklarım onun yüzünde gezinirken iç çektim. Özlemi beni yakıyor. Onu özlemek hiçbir şeyle eşdeğer değil.

"Uhra." Aniden açılan kapıya doğru döndüm. Elisa hızla yanıma geldi.

"Kızım olay ne ya? Ne alaka bu Mine?" Kıyafetlerimi çıkarıp ofladım.

"Çok uzun hikaye sonra anlatırım." Elisa usulca başıyla onayladı. Kendimi yalnız hissediyorum. Baran yokken yarım gibiyim. Yanımda olmasına o kadar çok ihtiyacım var ki, bu bir çeşit eksik yanının tamamlanması gibi ve benim kalbimin yarısı eksik.

Adımlarım hastanenin dışında duraksadı. Başımı kaldırıp kararan havaya baktım. Gündüz bile içimi yakarken gece daha çok yakıyor. Geçmiyor sanki zaman. Her şeyi aklımdan silip atmış bir onda takılı kalmıştım. İç çekerek yavaş yavaş yürümeye başladım. Zor. Evet çok zor. Hiç düşünmezdim. Abimi beklerken hiç sabırlı değildim ama Baran; Baran çok başka. Onu beklemek yormuyor; onu bir gün göremeyecek olduğumu düşünmek yoruyor. Hayır, sadece yormuyor beni diri diri yakıp kül ediyor. Anlamsızlaşıyor hayat bu düşüncemin akıbetinde.

Otobüse binip cam kenarına geçtim. Başım cama yaslanırken gözlerim yoldaydı. Onun geleceği yollara bakıyor ve kendi kendimi daha çok sık boğaz ediyorum. Otobüs evimize yakın durakta durunca inip eve yürümeye koyuldum. Başım çatlıyor gider gitmez uyumak istiyorum. Ellerimi kabanımın ceplerine sıkıştırıp yürümeye devam ettim.

"Uhra." Almila'nın sesiyle sağa tarafa döndüm. Evlerinin kapısını kapatıp bana doğru yaklaştı. "Pilin bitmiş gibisin." Ağır ağır başımı salladım. Gerçekten bütün enerjim bitmiş.

"Yorgunum." Bana tebessüm etti.

"Az önce annem abimi aradı. Az kalmış." Gökyüzüne uzanan ve gönlüme dokunan ağaç dallarına tutundum. Az kalmış. Çok az kaldı değil mi?

"Konuştunuz?" dedim sorarcasına. Almila hızla başını salladı.

"Az önce konuştuk. Seni arayacaktı." Kalbim hızla ritm değiştirirken gülümsedim. Adının bahsi bile beni değiştiriyor. Bir rüyadan, bir başka rüyaya atlıyor gibi hissediyorum.

"Abin aramadan üzerimi değiştirsem iyi olur." Almila kıkır kıkır gülmeye başlarken yüzümü astım.

"Abimin bahsi geçince nasılda level atladın." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Olabilir canım sonuçta sözlüm. Çantamın kulpunu sıkıp Almila'ya ters bakışlar attım.

"Hadi git kızım, tutma beni daha fazla." Ben gülerken Almila ilerlemeye başladı. Yüzümdeki gülümsemeyle bahçe kapısını açıp içeriye girdim. Zili üst üste çalıp kapının açılmasını bekledim. Yüzümdeki gülümseme daha çok artarken annem kapıyı açtı.

"Eşek kadar oldun, bırak şu huyunu." Annemin tatlı sitemini görmezden gelip yanağına öpücük kondurdum.

"Validem nasılsın?" Annem yeşil gözlerini kısarak bana baktı.

"Ne bu mutluluk kız?" Gülümseyerek bir kez daha anneme sarılıp geri çekiledim. Kendimi bir anda şarj edilmiş gibi hissettim. Neşeli bir halde odama geçip ardımdan kapıyı kapattım.

🌼

Ellerini önlüğünün cebine yerleştiren Aleyna, stresli bir halde yürümeye devam etti. Gözü kulağı çalacak telefondaydı.

"Aleyna." Duyduğu sesle arkasını döndü. Bakışları ona bakan hemşire arkadaşıyla kesişti.

"Yerinize bakan hekim arkadaşın on dakikası kaldı." Aleyna oflayarak telefonuna baktı ve o anda telefonu çaldı.

"Tamam, birazdan geliyorum." Nöbet değişimi vardı. Şimdi ise arkadaşının vakti dolmak üzereydi.

"Aşkım." dedi telefonu açar açmaz. Cihad'ın yüzündeki gülümseme büyüdü. Aleyna'nın sesini duyar duymaz gözlerini kapatıp başını geriye yasladı.

"Aleyna'm." Dili defalarca kez sevdiği kadının adını zikretmek istedi. İsteğini zorlukla bastırıp iç çekti.

"İyi misin?" diyen Aleyna'nın gözleri çoktan dolmaya başlamıştı. Mavi gözleri gökyüzünün ihtişamını içine hapsedip yağmur bulutları gibi damlalarını akıtmayı yeğliyordu.

"İyiyim. Görev de bitti." Aleyna rahat bir nefes alıp banka oturdu. İçine su serpilirken dua etmeyi es geçmedi. Kalbindeki esaret bir anda kaybolup onu serbest bırakmıştı. Aklında dağ olan düşünceleri uçup gitti.

"O zaman hafta içi gelirsiniz." Neşesi sesine yansımıştı. İki aşığında yüzünde kocaman tebessüm vardı. Ufukta kavuşmak var onlar için ikiside mutlu.

"Abinin gideceği son bir görevi var. Ben ondan önce gelemem Aleyna. Baran'ın gelmesini beklerim." Aleyna'nın tedirginliği artarken ayağa kalktı.

"Ne görevi? Allah aşkına Cihad, doğru söyle abime bir şey mi oldu?" Aleyna'nın gözleri çoktan dolmuştu. Kalbi kafesinde çırpınırken nefes alışları tedirginlikten değişmişti.

"Sakin ol, Baran iyi. Ben dosyalarla ilgilenirken onun işi var. Bu hafta sonuna kadar gelmiş oluruz." Aleyna rahat soluklar aldıktan sonra yürümeye başladı.

"Şimdi kapatayım ben, hastaneden çıktıktan sonra seni yine ararım." Cihad yatağa uzanıp gözlerini kapattı.

"Dikkat et Aleyna." Gülümseyen Aleyna gözlerini kapattı. Özlemişti. Cihad'ın ses tonunu dahi özlemişti. Özlemi her salise artıp onuda daraltıyordu. Kalbi kafesine bile sığmazken solukları ciğerlerini zorluyordu.

"Seni seviyorum gökyüzüm." Gülümseyen Aleyna hafifçe kıkırdadı.

"Gök benim yüzümde mi?" Gülen Cihad başını iki yana salladı.

"Gök senin yüzün. Benim gökyüzüm." Kıkır kıkır gülen Aleyna hastaneden içeriye girdi.

"Görüşürüz aşkım."

Birbirine veda eden ikili telefonu kapattı. Cihad uyumak için dönüp dururken, Aleyna acile geçti.

Sabahın ilk ışıklarıyla Baran gözlerini açmış ve bahçeye çıkmıştı. Saatler sonra operasyona çıkacaktı. Eli cebindeki telefonuna ilişti ve cebinden çıkardı. Yeşil hareleri mesaj kısımına ilerlerlerken kararsızdı.

Baran
Günaydın

Mesajı gönderip telefonu cebine koydu. Soğuk hava yüzüne çarparken, hiçbir şey umurunda değildi. Kalbi ateşin içinde atıyormuş hissindeydi. Uhra ile konuşmadan göreve çıkmak istemiyordu.

Gözlerine dikkatle rimeli süren Uhra, gelen bildirim sesiyle rimeli göz kapağına değdirdi.

"Of ya." Kendi kendine söylenerek, rimelin kapağını kapatıp yatağa fırlattı. Yatağın diğer ucuna bıraktığı telefonunu alıp ekrana baktı ve ardından kocaman gülümsedi.

Uhra
Günaydın Baran

Mesajı gönderip aynanın karşısına geçti. Masasındaki ıslak mendilden bir tane çıkarıp göz kapağını sildi. Makyaj yapmaktan vazgeçip çantasını aldı ve odasından çıktı.

Baran'ın cebindeki telefon titremeye başlayınca dudakları kıvrıldı. Telefonu çıkarıp ekrana bakarak gülümsedi. Bir yanı ara desede o diğer yanına uyup sessiz kaldı.

🌼

Bir süre aramasını bekledim ama hiç dönüt alamadım. Kalbim onun ağına takılıp gümbür gümbür atmaya ant içmiş gibi. Tek bir haberine yanıp bitiyorum. Hastaneden içeriye girince gözlerim doldu. Gün içinde bir kez bile olsa sesini duymak istiyorum. Baran'ı görmek için zaten can atıyorum. Varlığını her bir hücreme kazınmış.

"Günaydın." Beyza'nın sesini duyunca derin bir nefes aldım. Ellerini önlüğünün cebine koymuş ve yorgun bir halde bana bakıyordu. Anlaşılan nöbetçiydi.

"Günaydın."

"Sana kolay gelsin, bana da iyi geceler." Gülümseyerek yan yana yürümeye başladık.

"Hayırdır bitik haldesin?" Bana bakıp manidar bir bakış attı.

"Uyumak istiyorum." Hafifçe güldüm. Haklı, gözleri gidiyor. İç çekip saatime baktım. Aklım hep onda işte. İyi mi diye diye kendimi yiyip bitiriyor iç sesim. Zaman onunsuz bomboş geçip gidiyor ve sadece ömrümden çalıyor.

"Hadi ben kaçtım Uhra Hanım." Beyza'nın koluna cimcik atıp güldüm.

"Görüşürüz Beyza Hanım."

Üzerimi değiştirdikten sonra kendimi yoğun bakıma attım ama aklım hiç dağılmadı. Bir yanım ara artık diye beni boğuyor. Etraf sessizlik içindeyken aramam en mantıklısı. Telefonumu cebimden çıkarıp rehbere girdim. Elim isminin üstünde gidip geldi ve sonunda kendimi toplayacak gücü üstlendim.

Baran aranıyor...

Kalbim küt küt atarken telefonun açılmasını bekledim ama açılmadı. Baran aramayı reddetti. Yüzüm asılırken, tedirgince dudağımı kemirdim. Soluklarım azar azar boğazıma dizilirken sabahım geceye dönmüştü. Aklım karmakarışık bir halde bulduğum ilk yere oturdum. Stresten elimdeki telefonun ekranına bakmak dışında hiçbir şey yapamıyorum. Nefesim yok. Bana nefes armağan eden adamın sesini dayamıyorum. Az kaldı. Gelmesine az kaldı ve benim onu görmeme az bir zaman var.

Avucumda titreyen telefona dikkat kesildim. Ekrandaki yazıyı okurken gözyaşlarım usulca süzüldü. Ağlamak yok. Ağlamayacağım.

Baran
Dikkat et güzelim. Dönünce ararım

Ben ekrana bakarken gözlerim çoktan yaşları sere serpe gönderiyordu. Özlem bir yılan ısırığından daha beter bir halde içime yayıldı. Ruhum merak ve endişenin içinde kıvrılırken derin nefesler alıp verdim. Gözlerimdeki yaşları silmeme rağmen yerine yenisi ekleniyor. Derin soluklar alıp verdikten sonra ayağa kalktım. O orada mücadele içindeyken bende burada. Aklımı dağıtmak için acile inmeye karar verdim. Yer değiştirecek birini elbette bulurum.

🌼

"Sikerim lan böyle işi." Baran sinirle yan tarafındaki duvara güçlü bir yumruk savurdu. Sinirden çıldırıyordu.

"Kaçtı orospu çocuğu! O kadar sıktık kaçtı!" Küfürlerinin ardı arkası kesilmezken, yeşil hareleri daha çok koyulaştı. Bakışları ölümü kuşatmış nefes kesmek istiyordu. Onların vatanlarına göz diken her hainin nefesini şah damarından kesmekti niyetleri.

"Sakin olun komutanım." Ateş saçan bakışları hemen sağ taraftaki askere kaydı. Sakin olmalı. Onların her hareketi askerlerine birer örnekti. Baran'ın sakin olması gerekiyordu.

"Üsse geçiyoruz." dedikten sonra timi toplayıp gelen helikoptere yaklaştı. Herkes tek tek hızlıca helikoptere geçtikten sonra biraz olsun sakinleşmişti.

Helikopterden inan Baran, sert adımlarla taş zemine hükmetmeye çalışıyordu. Her adımında yeri ezip geçti. Hızlı adımlarla Cihad ile paylaştığı odaya ilerledi. Ondan ay olarak rütbeli olan Cihad dosyalara göz atıyordu. Gelen adım seslerini işitmiş ve başını kaldırmıştı. Sinirli bir şekilde odaya giren Baran'a baktı.

"Sakin." dediğinde Baran gözlerini kapattı. Bir ateş atılmıştı harelerinin içine; sakin olması imkansızdı.

"Kaçtı lan. Kafayı yiyorum. Yaralı yaralı kaçtı. Orospu çocukları." Cihad önündeki dosyalarla işi bittiği için toparladı.

"Elbet geçecek hepsi elimize. Allah büyüktür kardeşim. Hainlerin nefesini gırtlaklarına dizeceğiz. Sakin ol. Uhra aradı konuştuk. Seni de aramıştır kız kardeşim." Baran'ın siniri pimi çekilmiş bomba gibiydi; pimi çekilmiş ve etkisi kalmıştı. Etkiside duyduğu isimle ufak ufak dinginleşiyor. Duyduğu isim kalbine azar azar su serperken iç çekti.

"Birazdan ararım." Cihad kapıya ilerlediği esnada duraksayıp Baran'a döndü.

"Arama ulaşamazsın. Ameliyata girdi." Baran yutkunup gözlerini kapattı. İyi dedi içinden. O orada çok iyi. Uhra iyi oldukça Baran dahi iyi oluyordu.

"Tamam." Yavaşça koltuğa oturup başını geriye attı. Kafası kazan gibi doluydu. Düşünceleri düğüm düğüm artarken seslice ofladı.

"Baran Komutanım." Duyduğu kadın sesiyle dikleşti.

"Gel teğmen." Işıl selam verdikten sonra elindeki ağrı kesici hapı ve suyu Baran'ın önündeki sehpaya bıraktı.

"Cihad Komutanım ilaç getirmemi söyledi." Baran bomboş bakışlarla kadına baktıktan sonra tekrar geriye yaslandı.

"Tamam, çıkabilirsin." Baran'ın emrini alan Işıl kapıya ilerlerken bakışları Baran'ın yüzüğünde gezindi. Askeriye onun nişanlandığı ile ilgili bilgilerle epey meşgul olmuştu. Işıl sorma gafletine düşeceği esnada kapıdan asker seslendi.

"Komutanım acil revire bakmanız gerekiyor." Işıl diline gelen kelimeleri yutup hızlı adımlarla asker ile beraber ilerledi.

Baran telefonunu elinde evirip çevirip seslice ofladı. Aramak için sabırsızlanıyordu ama arasa ulaşamayacak.

"Adını ömrüm boyunca göğsüme kazıyacağım kadın." Dili bir eke dahi müsaade etmiyordu. Sevgisi her geçen gün artıp onu nefessiz bırakıyor. Kendini ormanın en bucağında oksijensiz hissediyor. Bu nasıl sevgiydi böyle; yeşiller onu nefessiz bırakıyordu.

Ameliyathaneden çıkan Uhra, üzerindekileri çıkarıp çöpe attıktan sonra ellerini yıkadı. Başındaki bandanayı eline alıp saçlarının usulca omzundan aşağıya dökülmesine izin verdi. Aklı ameliyata girdiği anda Baran'ı düşünmeyi bırakmıştı. Şimdi ise Baran'ı tekrar düşünüyordu. Kalbi bir huzurun etkisinde. İyi olduğunu düşünüyor ama bunu duymakta istiyordu.

Hızlı adımlarla soyunma odasına ilerledi. Ona ayrılan dolabı açıp telefonunu aldıktan sonra açma kapama tuşuna basılı tutup telefonun açılmasını bekledi. Açılan telefon kendine gelirken ekranda bir arama bekledi ama yoktu. Yüzü asılırken rehbere girdi. Arayıp aramama konusunda kararsız kaldığı anda telefon çalmaya başladı. Ekrandaki isim kalbindeki tomurcukların gül açmasına vesile oldu. Kalbi kanat çırparken telefonu cevaplayıp gülümsedi.

"Güzelim." dedi Baran'ın duygulu sesi. Bütün hislerini sesine ekledi. İçi yangın yeri ya; kavuşmak var mı bu sevda da? Aklı durmadan bunu düşünüp duruyor. Akıllı bir adamdı ama aklı burada duruyor.

"İyi misin?" Kadının ince ve duygusal sesi yüzündeki huzuru artırdı.

"Sesini duyunca daha iyi oldum." Uhra'nın yüzündeki gülümseme sıcacık oldu. Yanakları utandığı için kızarırken tebessümü hiç eksilmedi.

"Bende senin sesini duyunca daha iyi oldum." Baran'da onun gibiydi. Bu kadın onu akılsız bir adama çevirmişti. Kadın onun en zayıf yanıydı. Aralarındaki mücadelenin tek bir galibi vardı; o da bu kadın. Tek bir kelimesiyle adamı mağlup ediyordu. Memnundu ya adam bu mağlubiyetten.

"Ameliyata girmeden önce aradım ama telefonun kapalıydı. Abimi aradım bir ihtimal, o da açtı. Konuştuk, işinin bitmediğini söyledi." Baran huzuru daha çok hissederken gözlerini kapatıp başını geriye attı. Uhra'nın sesiyle uyumak istiyordu. Her bir cümlesi Baran'ın yüreğine işlenip onu huzurlandırıyordu.

"Ee?" dedi devam etmesini bekleyerek. Uhra Baran'ın yorgun olduğu kanıtına varıp yüzünü astı.

"Sen yorgunsun. Ya Baran, hadi biraz uyu. Bak sesinde de yorgunluk kırıntıları var." Baran doğrulup gülümsedi.

"İyiyim Uhra. Hem mesaim daha bitmedi. Seni dinliyorum böylece dinleniyorum." Uhra'nın yüzündeki gülümseme boyut değiştirip canlandı.

"Öyle mi?" dedi sesindeki cilveyle. Baran ile konuşurken yüzünden gülümseme eksilmiyordu. Hep gülüyor. Adam onu huzurun içine atmıştı.

"Öyle tabii." Uhra için için huzurlanırken, sevdiği adamdan duyduğu iltifat onu daha çok mutlu etti. Kalpleri birbiri için atan iki insandı onlar. Baran iç çekip tekrar başını geriye yasladı.

"Günün nasıl geçiyor Uhra?" Soyunma odasından çıkan Uhra, yavaş adımlarla merdinlere yöneldi.

"Sakin geçiyor. Az önce açık kalp ameliyatına katıldım ve bayağı iyi geçti. Şimdi biraz bahçeye çıkıp hava almak istiyorum. Birkaç saate eve geçeceğim." Baran gözlerini kapatıp ona nini gibi gelen sesi dinledi. Kalbi bir kuş gibi çırpınırken, gözlerini açmak bile istemiyordu.

"Uhra Hanım, hastanın dosyasına bakıp imzalanacak yerlere imza atar mısınız?" Derin nefes alan Uhra gülümseyerek ona seslenen hemşireyi onayladı.

"Sen işlerini hallet Uhra. Ben bir bölüğü kontrol edeceğim." Gülümseyen Uhra Baran'ın kapatmasını bekliyordu.

"Dikkat et kendine Baran."

"Sende dikkat et güzelim." Adamın tek bir kelimesi kadın mağlup ediyordu. Kadın için bu mağlubiyetlerin en güzeldiydi.

🌼

Baran söylemese bile abim tam olarak ne zaman geleceklerini söylemişti. Sabahın erken saatinde uyanmış ve saatlerdir gelmelerini bekliyoruz. Abim gelmemiz öğlen vaktini bulur dedi ve yaklaşık beş saattir dört dönüyoruz. Odamdan çıktığım anda kapının sesini işittim. Annemle bakışlarımız buluşunca ikimiz de durup birbirimize baktık.

"Kapıyı aç kızım." Annemle beraber hızlı adınlarla kapıya ilerledim. Kapıyı açtığım anda yüzümde kocaman bir gülücük belirdi. Hızla öne atılıp kollarımı abimin boynuna sardım.

"Hoş geldin abim." Gözyaşlarım usulca düşerken zorlukla geriye çekildim. Abim bavulunu bırakıp bana bir kez daha sıkı sıkı sarıldı.

"Annem." Annemin yeşil hareleri yaşlarla dolmuş. Abim anneme dönünce annemiz ağlamaya başladı.

"Aylin Sultan." Abim birkaç adım atıp annemi kollarının arasına aldı.

"Eşek sıpası seni." Annem abime sıkı sıkı sarılırken yüzümdeki gülümseme büyüdü. Kaç ay geçti? Ne kadar çok bekledik biz bu anı. Gözlerim kapıya kaydı. Gelmiş. Baran'da gelmiş ve benim gönlüm ona gitmekten yana. Annem ile abimin bakışlarını üzerimde hissedince onlara döndüm. Cihad abim huysuzca kendi kendine söylenip beni kolunun altına aldı.

"Seni şuradan şuraya göndermem. Yürü kız içeriye." Ağzım şaşkınlıkla açılırken abime ters ters baktım. Ne demek göndermem! Heh sanki izin isteyeceğim.

"Gidersem izin alacağımı kim söyledi?" Abimin yüzündeki ifade, yerini soğukluğa bırakırken duraksadım.

"Kıskanıyorum Uhra. Bak valla gider topuklarına sıkarım Baran'ın." Yüzümü asarak abimin koluna vurdum. Topuklarına sıkarım ne demek ya!

Elimi kaldırıp abimin yüzüne yaklaştırdım. Yüzünü buruşturan abim bir bana bir elime bakıp durdu.

"Bu ne Cihad abi?" Abim bana kötü bakışlar atarken sessiz kalmadım. Şu an çocuk gibi didişiyoruz.

"Sen gel miniğim. Bak abin yoldan gelmiş, acıkmışım." Küskünce omuz silktim.

"Baran'da yoldan geldi. Uzun yoldan geldi hayır gelmeden önce göreve çıktı." Abim bana bakarken yüzündeki ifade kahkaha atmama engel olmadı.

"Anne bak bu kızı eve kapatırım. Baran'da Baran. Başlarım Baran'a." Abime ayıplayıcı bakışlar atarken duyduğum ses içimi titreti. Kalbime bir atış hedeflendi.

"Başlasana kardeşim." Baran'ın eğlenen sesini duyunca hızla arkamı döndüm.

Ben ona baktım o bana baktı.

İşte şimdi her şey bitti. Zaman onun varlığıyla ilerlemeye başladı. Kalbim varlığını hatırlatmak ister gibi atarken, yüzümdeki gülümseme büyüdü. Kalbim daha çok hızlanırken Baran'a bakmaya devam ettim. Saçları bu kez epey uzamış. Siyah tutamlar alnına dökülmüş; yeşil gözleri cam gibi parlıyor. Kalbim küt küt atarken ona koşma istediğimi de zorlukla bastırdım.

Baran, Cihad abime söylenirken benim gözlerim dikkatle onu inceledi. Nemli saçları duş aldığını açıkça belli etti. Çatık kaşları abimi hedef alırken yüzümdeki gülümseme daha çok büyüdü. İyi. Bir tane bile görünürde yarası yok.

"Cihad, gel annem ben sana yemek yaptım." Annem abimin kolunu tutup çekiştirince, Cihad abim huysuzca söylendi.

"Anne bunları yalnız bırakmaya çalıştığını biliyorum." Annem küskünce elini abimin kolundan çekti.

"Ben senin annenim. Biraz yemek yiyeceksin. Yaptığım yemekleri özlemedin mi?" Annem duygu sömürsü yaparken, Cihad abim farkındalıkla boyun eğdi.

"Ah Aylin Sultan."

Kıkırdayarak Baran'a baktığımda o çoktan bana bakıyordu. Annemle abim içeriye geçince ben yönümü tamamen Baran'a çevirdim. Aramızda birkaç adımlık mesafe var ama o mesafede hayatım uzaktaymış gibi hissediyorum. Birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi azalttım.

"Hoş geldin." Bütün duygularım sesime yansıdı. Elimi kalbimin üzerine bastırmamak için kendimle savaşıyorum.

"Hoş buldum."

Adımları aramızdaki mesafeyi kapattı. Şimdi ikimiz de birbirimize tek adımlık mesafedeyiz. Ellerim titrerken midemde kelebekler uçuşuyor. Baran'ın iki yana kıvrılan dudaklarına baktım. Yanaklarım yanarken gülümsedim. Dudak kıvrımlarına ömrümü sığdırdığım adam. Ah sevgilim; sevgilim bir bilsen seni nasıl özlediğimi. Kollarının arasında yaşamımdan vazgeçemeyi istediğimi bir bilsen.

Daha fazla dayanamayıp öne atıldım. Kollarım sıkı sıkı boynuna sarılırken derin soluklarla beni alaşağı eden kokusunu soludum. Buram buram kokusu üzerime sinerken kollarımı daha sıkı boynuna sardım. Parmaklarım ensesindeki saçlarını bulup hafifçe kendine yer edindi. Kolları yavaşça belime sarılınca rahat bir nefes aldım. Bir an bana sarılmayacak mı hissine kapılmıştım. Kolları sıkıca belime sarılırken başımı omzuna bastırdım.

"Seni özledim Baran." Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Kalbim daha hızlı atarken hiç geri çekilmek istemiyordum. Usulca ayaklarımı zemine bastırdım ve başım göğsüne düştü. İçin için tutuluyorum varlığına. Hızlı atan kalp atışları beni bozguna uğratırken gözlerimi kapattım. Saçlarımın üstüne dokunan sıcak nefesi hiçbir şeyle eşdeğer değil. Kollarım sıkıca beline sarılırken gülümsedim.

"Bayağı özlenmişim." Muzip ses tonu yüzümde kocaman bir gülümsemeye sebep oldu.

"Bayağı hemde." dedim fısıltıyla. Duydu. Kalbim onun varlığının hissiyatıyla çıldırırken yüzümde gülümsemeler yeşerdi.

"Ben bakıp geliyorum." Cihad abimin huysuz sesiyle geri çekilmek zorunda kaldım. Baran'ın kolu sıkıca belimi sarmış ve beni yamacına çekmişti.

"Cihad bunlar sana elektrik, su faturası olarak geri döner." Cihad abim kapıda durup bize baktı. Kaşları çatılmış ve epey sinirli görünüyor.

"Akşama sizin bahçedeyiz." diyen abim lafı değiştirmeye çalıştı. Beni daha çok yanına çeken Baran'a, şaşkınlıkla baktım ve donup kaldım. Kalbime zararsın Baran Oğuz. Zararsın ama hızlı atışlarına da sebepsin.

"Uhra hadi sen anneme yardım et miniğim." Abimin baskın tonlamasına gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama Baran birden kahkaha attı.

"Oğlum bu senin yanına kalır mı sanıyorsun." Baran'ın söylediklerine ufakça kıkırdadım. Abim bana ters bakışlar atarken ben Baran'a gülümseyip içeriye ilerledim. Abimin yanından geçeceğimiz esnada saçlarımı çekti.

"Ya abi!" diye bağırdığımda yüzünü buruşturup geriye şekildi.

"Cırlama kızım, git içeriye." Cihad abime dil çıkarıp içeriye geçtim. Onlar bahçedeyken çıkarken, ben mutfakta yemek yapan annemin yanına geçtim.

Evde öyle büyük bir coşku vardı ki, tarif dahi edemiyorum. Yüzümüzdeki gülümseme etrafa yayılıyor. Elimdeki tepsiyi tezgaha bırakıp soluklandım. Saatlerdir yemeklerle uğraşıyoruz. Artık Baran ile baş başa kalacağım vakitleri sayıyorum.

"Uhra, annem bir Pınarlara bakıp gel. Bakayım eksik bir şey var mı?" Yüzümdeki gülümseme büyürken annemin nedenini anlamıştım. Cihad abim yüzünden Baran ile doğru düzgün konuşamadım. Sevdiğime rahat rahat sarılamadım bile. Cihad abim huysuzluk çıkarıp sürekli aramıza giriyor.

"Tamam anne." Annemin yanağına şefkatli bir öpücük kondurup gülümsedim. Hızlı adımlarla mutfaktan çıktıktan sonra odama girdim. Nisan ayının son haftalarındayız ve havalar çok güzel. Bu hafta sonu abimlerin nişanı var. Bugün abim ve Baran için toplu bir yemek yeme günü derlendi. Bu beni çok mutlu etti doğrusu. Baran'ı ne kadar çok görürsem benim için o kadar iyi.

Odamdaki aynaya bakıp üzerime çekidüzen verdikten sonra saçlarımı geriye atıp yüzümü inceledim. Rimel ve parlatıcı sürmüştüm ve dahasına gerek yok. Baran berbat hallerimi görmüş biri sonuçta. Derin nefesler alıp verdikten sonra odamdan çıktım. Bahçe kapısından dışarıya adım atar atmaz duraksadım. Gözlerim şaşkınla etrafa bakındı.

"Ulan Cihad, şerefsiz!" Gözlerim büyürken Cihad abim ve Baran'a baktım. Top oynuyorlar. Bir de çocukların yanında küfür eden bir adet Baran.

"Baran oraya gelirsem bu topu..." Abim susunca, Baran topu sert bir şekilde abime fırlattı.

"Siktir git. Al üzerine otur." Gözlerim daha çok büyürken çocukların onlara kahkaha atışlarını izledim.

"Size inanamıyorum." Dehşetle bir abime bir de Baran'a baktım. Abim ayağıyla sektirdiği topa güçlü bir tekme atınca, top Baran'a doğru yol aldı.

"Baran!" diye bağırsam nafile top çoktan gelmişti ama Baran, topa kafa atıp geri abime yolladı. Bunlar kafayı yemiş!

"Çocukların yanında nasıl konuşuyorsunuz ya!" Bir abime, bir de Baran'a baktım. Abim yüzünü buruşturup önüne dönerken Baran bana doğru yaklaştı.

"Sen nereye gidiyorsun Uhra'm?" İsmime eklediği o son harf beni yerle yeksan etti. Kalbim gümbür gümbür tekleyip durdu. Aşkın yazılacağını bilsem ben yazmaya başlarım. Dudaklarımı araladım ama konuşamadım. Baran 'Uhra'm' dediği anda ben bitiyorum.

"Size." Tek kaşı havalandı ve o güzel yüzünde aşığı olacağım bir gülümseme belirdi.

"Git bakalım." Birkaç adım geriye çekildiği anda pat diye bir ses geldi. Dehşetle etrafa bakarken Cihad abim kahkaha atı. İnanamıyorum ya! Topu Baran'ın kafasına atmıştı.

"Eh bizimde atışlar iyidir aslan parçası." Son kelimelerinde öyle bir baskı vardı ki, Baran hızla arkasını dönüp abime doğru koşmaya başlayınca gülerek ikisini izledim. Abim ise kahkaha atarak koşmaya başlamıştı. Çocuk gibiler.

"Siz çocuklardan betersiniz."

Yüzümdeli gülümsemeyle Baranlara ilerledim. Açık olan kapıdan içeriye geçip mutfağa yöneldim. Hepsi mutfaktaydı.

"Oo sizler her şeyi halletmişsiniz." Üçününde bakışları bana dönünce kıkırdadım. Almila elindeki bıçağı bırakıp muzipçe güldü.

"Seninde pek bir yüzün gülüyor. Abim geldi ya, eh siz şimdi..." Almila'ya öldürücü bakışlar attım ama onu susturan Pınar Annem oldu. Elindeki oklavayla bacağına vurdu ve Almila sustu. Kahkaha atarak kalçamı tezgaha yasladım.

"Hak ettin."

Biz mutfakta gülüşürken sevdiğimin aşığı olduğum sesini işittim. Göğsüm şiddetle şişerken kapıya baktım.

"Anne ütü nerede?" Baran elindeki mavi gömleği ile kapıda belirdi. Gözlerim gözleriyle buluşunca sıcacık gülümsedim. Yeşil gözleri bambaşka. Bütün dünyamı sığdırdım ben senin bakışlarına Baran. Dünyam senden ibaret.

"Annem elimiz yemekte. Uhra, ütü kızların odasında." dediğinde çabucak hareketlendim. Herkes yalnız kalmamızı istiyor. Baran ütüsünü kendisi yapabilir ama yan yana olalım diye Pınar annem bana söyledi.

"Tamam anne." Mutfaktan çıkarken Baran'ın yakınından geçtiğim için kalbim daha hızlı atmaya başladı. Kızların odasına girince sakinleşmek için üst üste derin nefesler aldım. Ütüyü masanın üzerinden aldıktan sonra titreyen ellerimi hiçe sayıp odadan çıktım. Baran odasının kapısındaydı. Ona doğru adım attıkça heyecanım ve titremem arttı. Titreyen elimle ütüyü uzattığımda gülümseyip ütüyü aldı.

"Yardım etmemi ister misin?" Tek kaşı kavisli bir şekilde havalandı.

"Hayır demem."

Usulca bileğimi kavrayıp beni odasına çekti ve açık duran kapıyı kapattı. Gözlerim şaşkınlıkla yüzünü tararken, Baran ütü masasına ütüyü bırakıp bana döndü. Öylece kapalı kapının önünde durdum. Bana doğru birkaç adım atıp gülümsedi. Sen gülünce ben dağılıyorum adam. Her bir gülüşün tüm gardımı küle çeviriyor.

Tam karşımda durup bana baktı. Hareleri aheste aheste yüzümde gezindi. Yüzüme düşen saçlarımı usulca kulağımın arkasına atıp, daha çok gülümsedi.

"Zaman geçiyor," bana daha çok yaklaştı. Kapı ile Baran arasında kalakalmıştım. Ellerim zangır zangır titrerken ayaklarım beni taşımakta güçlük çekiyor. Sağ elini başımın yanına yaslayıp bana doğru eğildi. "Geçen zaman güzelliğine güzellik katıyor." Sıcak nefesi yüzüme çarparken nefesim boğazıma dizildi. O sakince nefes alıp verirken ben alamıyorum. Soluğu soluğuma çelme takmış.

"Uhra'm." Başı usulca eğilirken kapı çaldı. Gözlerim kapalı bir şekilde titrek soluklar alıp verdim.

"Abi birazdan masayı hazırlayacağız." Gözlerimi yavaşça aralanırken, Baran'ın daha bir koyu hale bürünen yeşilleri ile karşı karşıya kaldım. Yutkunup bakışlarımı kaçırdım. Hafifçe öksüren Baran geriye çekildi.

"Kaybol Almila." Baran'ın kısık sesi ton değiştirirken dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ben gömleğini ütülemeye başlayayım." Baran elbise dolabına ilerlerken ben ütünün fişini taktım. Gömleğine bakarken kaşlarım çatıldı.

"Baran," dedim merakla. Başımı çevirdiğimde bana bakıyordu. "Bu gömleği ne zaman aldın?" Kaşları hafifçe çatıldı.

"Yanılmıyorsam hediye geldi."

"Kimden?"

Kaşları çatılırken düşündü. Gözlerim öylece Baran'ın üzerindeyken konuşmasını bekledim. Yüzündeli ifade değişirken söyleyeceği isim büyük ihtimalle hiç hoşuma gitmeyecek.

"Gül aldı herhalde." dedi rahat bir tavırla. Gözlerim dehşetle açılırken Baran'a doğru döndüm.

"Seni gebertirim Baran. Bu gömleği giyeceksin bir de!" Gömleği parçalamak istercesine elimde evirip çevirip yatağa fırlattım.

"Altı üstü gömlek Uhra." Baran'a kaşlarımı çatarak baktım. Altı üstü bir gömlek öyle mi?

"Öyle mi diyorsun?" Onaylarcasına başını salladı.

"Öyle olsun. Kendi ütünü kendin yap." Aceleci bir hareketle kapıya yöneldim. Ben daha birkaç adım atmışken Baran kolunu belime sarıp beni kendine çekti.

"Kıskanç sözlüm." Sıcak solukları boynumu teğet geçti. "Sen başka giy dersen ben seve seve başka gömlek giyerim." Omuz silkip öne atıldım ama beni daha sıkı tuttu. İki kolu birden belime sarıldı.

"Bırak beni Baran." Başını omzuma yaslayıp erkeksi bir tonda kıkırdadı.

"Bırakmamı mı istiyorsun?" Sesinde bariz bir oyunbazlık belirdi. Derin bir nefes alıp verdim.

"Almila bir bakar mısın?" Baran'ın kolları gevşerken hızla öne atıldım. Odanın kapısı açılırken Almila başını uzattı.

"Ay birden geldim ama siz." derken muzipçe güldü. Gözlerimi devirip kapıyı tamamıyla açtım.

"Abin mavi gömleği çöpe atmanı istedi." derken Baran'a ters bir bakış attım. Almila şaşırmış bir halde bir bize, bir de yatağa attığım gömleğe baktı.

"Kız ne yaptın yoksa abimin üzerinde mi parçaladın?" Gözlerim büyürken çığlık attım.

"Almila!"

Kapıdan hızla çıkıp bahçeye ilerledim. Demek Gül'ün aldığı gömleği giyecek. Ben ona gösteririm Gül'ün aldığı gömleği giymek ne demek. Kollarımı göğsümde toparlayıp bahçedeki ağaçlara bakındım.

"Uhra abartmıyor musun?" Baran'ın sesini duymazdan gelip etrafıma bakınmaya devam ettim.

"Ah, aslında hava serin bende Çağrı'nın doğum günümde aldığı fuları mı taksam ne yapsam?" Baran'ın yüzü kireç gibi olurken hiç umursamadım. Sonuçta olayı başlatan Gül'ün aldığı gömlekti.

"Şimdi ben o Çağrı'nın gelmişini geçmişini." Baran kendi kendine küfür ederken yanından geçip gittim.

Annemler ve kızlarla beraber bahçedeki büyük masayı hazırladık. Tüm yemekler masada yerini alırken kısaca göz gezdirdim. Baran'ın salatasını ben yapmıştım ve sırf ona gıcıklık olsun diye salatayı kendi önüme aldım. Herkes masada yerini almıştı. Abimler yan yana otururken Baran tam karşımdaydı. Bana attığı kaçamak bakışları görmezden geldim.

"Hafta içi nişan yapılacak." diyen babam, Demir Babam'a baktı. Herkes çok mutlu. Yüzümdeki gülümseme büyürken Baran'a baktım ve o çoktan bana bakıyordu. Yüzümü asıp masaya döndüm. Kendimi kıskanmaktan alıkoyamıyorum. Herkes birbiriyle sohbet ederken, ben tabağımı didikleyip durdum. Tüm iştahım gitmişti.

"Masayı toplayalım sonra." Aleyna'nın neşeli sesiyle başımı kaldırdım.

"Biz oturma odasına geçelim." Babamlar içeriye ilerlerken Berkin abimde ayaklanmış gidiyordu lakin Cihad abim ensesinden tutup yanına çekti.

"Nereye aslanım?" Berkin abim geri çekilip yakalarını düzeltti.

"Babamlarla konuşuyorum abi." Cihad abim ters ters Berkin abime baktı.

"Hadi lan oradan pezevenk. Yardım etmeden kaybolmak yok." Hepimiz abimlere gülerken, Berkin abim huysuzca masayı toplamaya başladı. El birliğiyle masayı topladıktan sonra mutfağa geçtik.

"Hadi siz gidin kızım biz hallederiz." Annemlere emin misiniz bakışı attım.

"Hadi hadi, sanki düne kadar siz yapıyordunuz." Kıkırdayarak annemin yanağını öptüm. Aleyna odasına giderken benle Almila bahçeye çıktık.

"Aleyna iki dakikan var." Baran'ın huysuzluğuna altan alttan sırıttım. Şimdi gülersem tribimin bittiğini düşünür.

"Uhra, benim arabaya geç güzelim." Cihad abim ve Berkin abim ters bakışlar atarak Baran'a baktı. Barın abim ise sessiz kaldı.

"Aleyna sende benim arabaya geç." Aleyna Baran'a bakınca derin bir nefes aldım. Abimlerin bakışları altında sonunda arabalara yerleştik. Almila, Elisa'yı çağırıp Barın abimin arabasına geçti. Ben ve Baran yalnızdık ve Cihad abim ile Aleyna'da yalnız kaldı.

Başımı cama yaslayıp sessiz kaldım. Baran yavaş kullandığı için en arkada biz vardık.

"Ulan geleli 24 saat olmadan trip yedim." Tatlı tatlı söylenmesi beni gülümsetti ama hiç Baran'a bakmadım.

"Bana bakar mısın?" Yumuşak tonlaması tüm gardımı alaşağı ederken direndim. Kendi duygularıma direnmekte neyin nesi?

"Uhra, tamam çöpe attım." Baran'a göz ucuyla baktıktan sonra doğruldum.

"Hayır, biliyorsun ama bilmene rağmen giyecektin." Arabayı aniden yolun kenarına çekti.

"Bir anlık boşluğuma geldi. Gül'ün aldığını unutmuşum." Omuz silkip önüme dönerek camdan dışarıya bakmaya devam ettim. Gözlerim karanlık gökyüzünde parlayan yıldızlarla buluştu. Yıldızlar içimi aydınlatmak için parlıyor gibi.

"Güzelim, gerçekten unutmuştum." Bana yaklaşarak, elini çeneme koyup başımı kendine çevirdi. Bakışları aheste aheste yüzümde gezindi. Yine bana bin bir tane anlamla bakıyor.

"İnanmıyor musun nişanlına?" Sessiz kaldım. Parmakları yavaşça hareket edip çenemi okşadı. "Uhra'm." İki elini birden yanaklarıma yaslayıp bana doğru eğildi. Gözlerimi ürkekçe kapatıp nefesimi tuttum. Dudakları alnıma dokunurken titrek bir soluk bıraktım.

Anlam bulmuştu nefesim bu kez. Dudakları alnıma dokunmuş ve mührünü kondurmuştu. Kalbi kalbime mühürlenirken dudakları alnıma mühürlendi.

"Bana senden başkası haram Uhra." Fısıltısı yakıp geçti. Bana senden başkasının yanı haram. Bana senden başkasının nefesi yasak.

Alnımdan çekilen dudaklarının yerini alnı aldı. Sıcak nefesi dudaklarıma çarparken gülümsedim. Nefesi soluğumu çekip alırken diğer yandan bana nefes bahşediyor.

"Affettin mi beni?" Beklentili sesi kıkırdamama neden oldu.

"Ben sana küsmedim ki Baran. Biraz naz yaptım." Gülerek geriye çekildi. Bakışlarımız birbirine çarpıp dağılırken biri şiddetle arabanın camına vurdu.

 

 

Bölüm : 30.12.2024 23:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...