11. Bölüm

10. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

"Özlemi hafif hafif yüreğimi yakıyordu. Sanki özleminin ateşi her geçen gün büyümeye yüz tutmuştu."

 

10.Bölüm

Gök daha çok kararırken Elisa'nın yüreğini ateş sarıyordu. Sevgi dedi içinden ve ardından aşk diye yakardı. Nefes alamıyordu. Boğazı acıyla kurumuş ve onu yakmıştı. Aşkın en acı tarafını tatmış ve payını almıştı. Dahasını istemiyordu.

"Elisa." Kolları daha sıkı kavradı kadını. Kadın çırpınırken adam nefesini tutmuştu. Kapılsa, kapılsa kadının kokusuna tüm iradesi alt üst olur.

"Bir dinle." Elisa'nın kahve hareleri sırılsıklam olmuştu. Ne kadar da acıydı her şey onun için; onun için her şey çok zordu. Nefes alışları düzensiz bir haldeyken çırpınmaya devam etti. Kalan tüm güç kırıntılarını kullandı.

"Git dedin Berkin." Bütün çırpınışları hızla dindi. Nefesi kesildi. Bedeni yığılacak gibi oldu ama adam hızla onu kollarına hapsetti. Bu kez tutmuştu. "Yakınımdan gitsin dedin. Gittim! Gittim ama bitmedi. Dinmedi işte! Dinsin istedim. Bu sevgi bitsin artık diye kaç gece dua ettim! Olmadı! Bitmedi! Bitmek yerine daha çok arttı." Berkin çaresizce kollarını daha sıkı Elisa'nın beline sardı. Çaresizdi. Aptalım dedi. Kendi kendine küfürler saydırdı. Elisa sevmesin istedi. Kendi sevsin ama o sevmesin. En yakın arkadaşı için geri çekilmişti. Elisa sevdiğini söylediği gün, kardeşim dediği adamla birbirilerine girmişlerdi.

"Seni seviyordu." Elisa ağlarken Berkin yıkılıyordu. "Seni çok seviyordu. Ben söylemeden o bana söyledi. Kardeşim dediğim adamdı." Elisa daha çok ağladı. Kadın daha çok kırıldı. Sevgiydi bu! Kimse kimseyi severken başkasından izin almaz diye haykırdı içten içe.

"Beni sevmek için birbirinizden izin mi alacaktınız?" Elisa'nın nefret dolu sesi Berkin'i titretti.

"Sustum Elisa. Seni orada bırakıp arkama bakmadan gittiğim gün kavga ettik. İkimiz de hastanelik olduk. Seni orada bırakmak nasıl zoruma gitti biliyor musun?" Elisa Berkin'i itip karşısına geçti.

"Peki ya bana? Ardında kalmak nasıl zoruma gitti biliyor musun?" Elisa hıçkırıklarla ağlarken, Berkin dizlerinin üzerine çöktü.

"Onu da biliyorum. Gittiğin günden beri biliyorum." Elisa daha çok ağladı. Gök gürledi; Elisa hıçkırdı. Yağmur sesleri arttıkça Elisa'nın ağlamaları daha çok güçleniyordu.

"Gitmezsen bitmez sandım. Unuturum dedim. Bitmedi. Unutmadım. Ben her şeyde seni aradım ama yoktun! Şu 9 yıl..." Sustu. Elisa elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Toprak tonlarının rengindeki gözleri kan çanağına dönmüştü. Sevdiği adam karşısında ağlarken yüreği yanıyordu. Gök acısıyla bir kez daha gürledi. Bir kez daha şimşekler çaktı. Gökyüzü ile beraber o da ağladı. Mavinin hükmü toprağa bile geçmişti.

"Seni affedersem kendime olan saygımı kaybederim." Berkin bomboş bakışlarla yere baktı.

"Affetme." dedi hüzünle. Affetmesin istiyordu. Kadın onu daha çok yaksın istiyordu. Yanmıştı ama daha çok yanmak istiyordu.

"Seni severek yaşamaya devam etmek benim için bir lütuf olacak." Elisa hıçkırıklarla ağlamaya devam ederken merdivenlere doğru koştu. Hızlı adımlarla merdivenleri aşıp bahçe kapısından çıkıp gitti. Elisa adım attıkça Berkin yıkıldı.

"Affetme. Affetme." Dili aynı kelimeleri binlerce kez tekrarladı.

Ağlayan Elisa evine ulaşır ulaşmaz kapıyı çalıp yere baktı. Yağmurdan dolayı ıslandığı için annesi hızla kapıyı açıp kenara geçmişti. Elisa annesine bakmadan eve girdi. Kapının eşiğinde ayakkabılarını çıkardıktan sonra koşar adımlarla banyoya yöneldi.

🌼

Ellerim titrerken avucumdaki telefonu yatağa bıraktım. Baran arayacaktı ve benim içim içime sığmıyor. Kalbim geçen her saniyede daha hızlı çarparken, derin nefeslerle soluklandım. Nefes almaya çok ihtiyaç duyuyorum.

Heyecan bir kez daha tüm vücuduma nüfuz ederken, derin soluklar almaya devam ettim. Bakışlarım öylece telefonun üstündeydi. Terleyen avuç içlerimi pijamama silip ofladım. İşini halledip halletmez arayacaktı. Acaba iyi mi diye düşünmeden duramıyorum. Uzağımda olması beni mahvediyor. Hep haber bekliyorum.

Telefonumun zil sesi odayı doldurunca derin bir nefes aldım. Telefonu açacak cesareti topladıktan sonra hızlıca cevapladım.

"Cem nöbet yerine!" Gür sesi kulağımda çınlayınca güldüm. Benim gülüşüm dışında tek bir ses yoktu. Baran'ın iç çekişini işitince dudaklarımda yer alan tebessüm ufaldı. İç çekmişti. Midemdeki kelebekler kanatlandı bir kez daha.

"Alo." dedim tüm sessizliğe bıçak gibi kesik atarak. Hafifçe öksürdü. Sanırım dışarıda çünkü rüzgârlı havanın sesi kulağıma ilişiyor. Havalar epey soğuduğu için daha çok endişeleniyorum.

"Nasılsın?" dedi ilgiyle. Hep ilgili bir adamdı. Her konuda ilgili yaklaşıyor. Ben onun ilgisine çok alıştım zaten.

"İyiyim. Sen nasılsın?" Bir kez daha iç çekti. Kaşlarımı çatıp yanıtlamasını bekledim.

"Sesini duyunca daha iyi oldum." İtirafı tüm sesimi keserken, Baran'a kuracak cümle bulamadım. Elimi göğsüme bastırıp, gözlerimi göz kapaklarımın ardına sakladım. Kuracağım tek cümle anı bozacak gibi hissediyorum.

"Komutanım." Telefonun diğer ucundan gelen sesle konuşamadım.

"Söyle Ayhan." Sesi hiçbir duygu barındırmıyordu.

"Aşağı bölgede hareketlilik var." Baran'ın sinirli soluklarını işitince ofladım. Kapatacak.

"Uhra." İsmimi duyar duymaz yüzüm asıldı çünkü daha konuşmadık bile. Adımı öyle farklı bir tonda söyledi ki, oturup hüngür hüngür ağlamak istedim. Bütün melodilerden farklı onun sesi. Dünyamdaki tek onun sesi duyuluyor.

"Dikkatli ol." Keşke elimden daha fazlası gelse.

"Olacağım." derken hafifçe gülümsediğine adım kadar eminim. Elimi sol göğsüme bastırıp içimden dua ettim.

"İşin bittikten sonra haber ver olur mu?" Ufak bir gülme sesini işitince bende güldüm. Güzel gülüyor. Kıvrılan dudakları onu daha çok değerli gösteriyor.

"Geç olursa beklemeden uyu." Göremeyeceğini bilsem de omuz silktim. Bekleyeceğim.

"Baran Komutanım." Baran'ı bir kez daha çağırdıkları için ikimiz de telefonu kapatmak zorunda kaldık.

Telefonu yatağıma bırakıp ayağa kalktım. Yarın nöbetim var ve benim gram uyumaya niyetim yok. Elimi göğsüme bastırıp pencereye doğru ilerledim. Kapalı olan pencereyi sonuna kadar açıp derin nefesler aldım. Baran iyi umarım. Tırnağı taşa değmesin. Umarım hiçbir sorun çıkmaz. Gün içinde Cihad abimle bir kez konuşabildik ve onunda iyi olduğunu bilmek biraz olsun içimi rahatlatıyor. Eskiye nazaran şu an daha çok iletişim kurabiliyoruz.

Dakikalar boyunca odayı turlayıp durdum ama ne tek bir mesaj ne de arama geldi. Huzursuzluğum artarken odamdan çıktım. Annenler uyumuş ve ev sessizliği kuşanmış. Acaba evlendiğimiz zaman da böyle ansızın gider mi? Peki ya sonra... Gelecek kötü bir haber beni diri diri onunla beraber toprağa gömer. Hiç gelmeyeceğini düşünemiyorum. Baran bana hep gelecek. Ne olursa olsun gelecek.

Mutfakta su içtikten sonra odama geçtim. Yatağa oturup telefonu elime aldım. Boş boş oyalandım ama hiçbir şey yok. Aramam pek olumlu olmayacağı için ayağa kalkıp odamı tekrar turlamaya başladım. Telaşım saat başı artarken sürekli telefonumu yoklayıp durdum.

Sakin ol Uhra. Baran gayet iyi. Aklım benimle oynuyor. Zihnim her ihtimali düşünürken kafayı yemiş gibiyim.

Yaklaşık iki saati geçmiş. Tedirginliğimle beraber korkularım da artıyor. İyi düşün iyi olsun Uhra. Telefonumun titreşimini duyunca hızla telefonu yatağımdan aldım. Arayan Baran. Beklemeden telefonu cevapladım.

"İyi misiniz?" Sıkıntılı bir soluk aldı. Ben cevap vermesini beklerken bir ses işittim.

"Komutanım." Daha biz konuşamadan tekrar asker çağırdı. Yüzüm asılırken sessiz kaldım.

"Sikeceğim böyle işi. Oğlum bir rahat bırakın lan." Küfrünü es geçtim. Yanımda küfür edilmesinden hiç hoşlanmıyorum. Baran evde pek küfür etmezdi.

"Affedersiniz komutanım." Telefonun sesi kesilince özel konuştuklarını anladım. Birkaç dakikanın sonunda güzel sesini işittim. Kalbim tüm yükü yüklenip çırpınmaya başladı. "Güzelim." Ses tonu ruhumu okşarken gözlerimi kapatıp geriye yaslandım. İçimdeki kelebekler kanatlarını açmış ve direkt uçmaya başlamıştı. Sesi ve kelimesi dış dünyaya algımı kapattı. Telefonu yüreğime bastırmak istiyorum.

"İyi misin?" dedim çabucak. Bir kez daha iç çekti. Yüzümde kocaman gülümseme belirdi. Ne çok iç çekmişti bu adam.

"İyiyim. Sorun yok." Gözlerimi kapatıp, rahat bir nefes soludum. Oksijene muhtaç yaşıyorum.

"Benim etrafa bakınmam lazım. Sende uyu artık." Yüzüm asılırken yatağıma uzandım.

"Biraz konuşsaydık." Dudaklarım kıvrılırken konuşmasını bekledim. Sesiyle uyumak istiyorum. Baran hiç susmasın. Sesi kalbimdeki gibi kulaklarımda hüküm sürsün. Zaman onunla beraberken öyle bir dursun ki, biz bile şaşıralım. Sevgim kalbini sarıp sarmalasın sevgilim.

"Bende konuşmak istiyorum ama yarın erken uyanacaksın. Şimdi sadece uyuman lazım. Yarın müsait olunca seni tekrar ararım." Derin bir nefes alıp yatağıma uzandım.

"Peki Baran."

"Sanki trip yedim gibime geldi." Kısık sesle güldüm.

"Hayır."

"Emin miyiz?"

"Uhrayım desem."

"Kesinlikle uyuman lazım güzelim." Kıkırdayarak başımı yastığa bastırdım. "İyi geceler Uhra."

"İyi olacak geceler." Seninle her gece iyi olacak...

Gözlerimi alarmın sesiyle açıp doğruldum. Günler çabuk geçiyor. Hava çok fazla soğuk ve nedense bugün hiç yataktan çıkmak istemiyorum. Zorlukla başımı kaldırıp soluklandım. Saçlarım terden ıslanmış ve üşüttüğümün farkındayım. Odamdaki banyoya doğru ilerlerken telefonum üst üste titredi. Banyonun kapısını kavrayan elim heyecandan titrerken yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Bir yanım hemen cevap ver derken diğer yanım önce duş alıp kendine gel diyor.

Bence Baran biraz bekleyebilir. Azıcık nazdan kim usanmış ki canım. Kendi kendime gülümseyerek banyoya girdim. Hava bugünde yağmurlu. İç çekip çabucak sıcak suyla duş alıp çıktım. Bakışlarım kıyafetlerimde gezinirken ofladım. Bugün hastane havası kaldıracak takatim yok ama gitmeliyim. Olmazsa izin alır eve dönerim. Siyah bir kot pantolonla, krem tonlarında kazağımı giyinip saçlarımı havluyla sardım. Yavaş yavaş çantamı hazırlayıp masama bıraktıktan sonra hızlıca telefonumu alıp ekrana baktım.

Baran
Günaydın güzelim

Gözlerim dolarken, işaret parmağımı isminde gezdirdim. Yine güzelim demiş. Kalbimin sesini kulaklarım dahi duyuyor. Bu adam yanan bir ateş ve ben sonumu düşünmeden ateşe yürüyorum. Cayır cayır yana yana gidiyorum.

Yüzümdeki gülümsemeyle parmaklarımı klavyede gezdirdim ve ona yanıt verdim.

Uhra
Günaydın komutanım

Mesaj gönderdikten sonra telefonu göğsüme bastırıp iç çektim. Bu adam bana hep iç çekiştiriyor. Seviyorum Baran'ı. Ben onu hayatım boyunca seveceğim. O hep gidecek ve bende onu hep bekleyeceğim. Gideceğini biliyorum ama peki ya bir gün hiç gelemezse? Yüreğim düşüncelerimin doğrultusunda sıkışırken telefonu masaya bıraktım. Sürekli aynı şeyleri düşünmek modumu düşürüyor.

İyi düşün iyi olsun Uhra. Baran iyi olacak. Hiçbirine bir şey olmayacak. Sen hep dua edeceksin hayat eşine ve yoldaşlarına. Elimi göğsüme bastırdığım anda telefonum titremeye başladı.

Baran arıyor...

Daha fazla bekletmeden telefonu yanıtlayıp kulağıma götürdüm. Bir elimle telefonu tutarken diğer elimle saçlarımdaki havluyu çıkarıp sandalyeye bıraktım.

"Günaydın." dedim neşeli neşeli ama halsizdim. Yorgunda hissediyorum fakat hastaneye gitmem gerekiyor.

"Günaydın Uhra." Günüm o kadar güzel aydınlandı ki Baran. O güzel sesine meftun olmak bile beni benden alıyor. Gözlerimi kapatıp derin nefesler alıp verdim.

"Evden çıktın mı?" Etrafımda kısaca göz gezdirdikten sonra banyoya ilerledim. Saçlarım hala ıslak olduğu için kurutmam gerekiyor.

"Birazdan çıkacağım. Saçlarımı kurutacağım birkaç dakika bekler misin?"

"Beklerim güzelim."

Baran her güzelim dediğinde kalbim kafesini yarıp çıkıyor resmen. Göğsümü delen atışlar beni nefessiz dahi bırakıyor. Heyecanımı her bir hücremde hissediyorum.

Kurutma makinesiyle hızlıca saçlarımı kurutup balık sırtı ördükten sonra banyodan çıktım.

"Oğlum siktir git lan." Baran'ın huysuzluğu bile çok şirin. Şimdi yanımda olsa ona sıkı sıkı sarılırım. Yüzümdeki gülümseme büyürken hafifçe öksürdüm.

"Oğuz senin ebeni!" Telefonu kulağımdan çekmeme rağmen küfrünü duydum. Sessizce konuşmasını bekledim.

"Uhra, duymadın say güzelim." Hafifçe öksürüp kabanımı giydim aynı zamanda telefonu hoparlöre almıştım.

"Baran." dedim hevesle. Eğer işi yoksa otobüse binene kadar konuşalım. "İşin var mı?" Şimdi o güzel kaşlarının meraktan gözlerinin üstüne indiğine adım kadar eminim.

"Şu an kantindeyim. Anlayacağın müsaittim." Gülümseyerek çantamı alıp odamdan çıktım. Hızlıca botlarımı giydikten sonra doğrulup hızlı adımlarla bahçeden çıktım. Havanın soğuğu yüzüme çarparken, hafifçe öksürdüm. Bir de duş almıştım ya kesin daha çok üşütürüm.

"Hasta falan mısın Uhra?" Baran'ın meraklı sesiyle gülümsedim. Beni merak ediyor; beni sürekli arıyor. Beni her anında düşünüyor. Fotoğraflarımızı bile hemen çıkarttırmıştı ve bir tanesini başucuna yerleştirmiş. Benim düşündüğüm tek şey bana çok değer veriyor oluşu. Belki de benim onu sevdiğim kadar o da beni seviyor? Kim bilir belki de bana alışmaya çalışıyordur.

"Uhra." Baran'ın ılımlı sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

"Bugün halsizim. Üzerimde bariz kırgınlık var. Yataktan çıkmak istemiyorum ama hastaneye gitmem gerekiyor." Birkaç sesten sonra Baran'ın gür sesi kulaklarımda yankılandı.

"Elli tane daha şınav çek. Sen köşeye geç Ankaralı." Güzel sesi kulaklarımda yankılanırken iç çektim. Bana defalarca kez iç çektiren bu adama çok aşığım. Kaç kez dizlerimin üstüne düşmüş ve onunla ayağa kalkmıştım. Hep elimi tutmuştu.

Gözlerim dolu dolu avuçlarıma baktım. Ayağımı kaldıracağım anda dizlerim sızladı.

"Dur baş belası, dur." Beni kucağına alan Baran'ın kolunu tuttum. Gözyaşlarım damla damla süzülürken beni banka oturttu.

"Sen niye topun peşinden koşuyorsun?" Sinirli sesiyle gözlerimi yere diktim. "Hemen yüzünü asma. Bak senin canın acıdı küçüğüm." Elini yanağıma bastırdığında küçük elimi elinin üstüne koydum.

"İyiyim işte Baran." Yeşil gözlerimi koyu yeşillerine diktim.

"Abi diyeceksin Uhra. Baran senden büyük." Dudaklarımı büzerek Cihad abime baktım.

Baran hiç abim olmamıştı benim için. O hep Baran'dı. Benim en yakın arkadaşım ve şimdi de hayatımın aşkı. Hep Baran'dı benim gözümde. Ne o rahatsız oluyordu ne ben.

"İyiyim. Kötü olursam izin alıp eve dönerim." Sıkıntılı bir halde derin nefesler aldı.

"Çok uzağımdasın Uhra. Yanında olsam seni yalnız bırakmazdım ama yanında değilim. İtin çakalın peşindeyiz. Dikkat et kendine Uhra'm." Gözlerim dolarken durakta indim. Çok uzağımda. Elimi uzatsam dahi el ele tutuşamayacağız. Kalbim kafesinde kasılırken güzel havayı ciğerlerime çektim. Elimi sol göğsüme bastırdığım zaman yanımdaydı. O benim kalbimin her bir atışında. Uzağımda ama bir o kadar yakınımda.

"Yanımdasın. Mesela her yalnız hissettiğimde parmaklarım yüzük parmağımı buluyor. Uzağımda olduğun kadar yakınımdasın Baran." Güzel yüzünde beliren gülümsemeyi hissedebiliyorum. Kısık gülüşü içimi ısıtırken hastaneden içeriye girdim. Ah benim yakışıklı sevgilim; ah bir bilsen seni nasıl sevdiğimi. Keşke bir görsen kalbimin senin için bambaşka attığını. Görür mü gözlerin benim sana olan hislerimi? O güzel kalbin hissediyor mu?

"Hastanedeyim. Teşekkür ederim." Kaşlarının çatıldığına adım kadar eminim. Hep kızıyor teşekkür etmeme ve şu an kızdığına adım kadar eminim.

"Dikkat et kendine. Bir şey olursa ara." Dudaklarım kıvrılırken sırtımı duvara yaslayıp usulca yere çöktüm. Ağlamayacağım. Şimdi sırası değil Uhra.

"Sen daha çok dikkat et olur mu? Çok dikkatli ol. Gittiğin gibi geri gel Baran." Gözlerim sızım sızım sızlarken derin soluklar aldım. Aşkı kış mevsimi gibi. Beni üşütüyor ama kelimeleri ısıtmaya yetiyor. O bana uzakken mevsimim hep kış olacak. Ama Baran yakınımdayken yazın en sıcağını yaşıyorum.

"En özelimsin." Kelimeleri kalbimdeki binlerce kanatlı kelebeği harekete geçirdi. Midemden akıp giden ılık sıvı beni iki büklüm yaptı. Kalbim gümbür gümbür kafesini dövüyor.

"Sen daha özelsin." İkimiz de sustuk. Ben onun nefes alışlarında dahi kendimi yitiriyorum. Yolumu kaybetmiştim. Bana yolumu gösterecek tek yıldız Baran. O benim pusulam. Hayatımın yolunu gösteren tek pusula. İkimiz de telefonu kapattık. O ne yaptı bilmiyorum ama ben başımı dizlerime yaslayıp soyunma odasında ağladım. Geçecek bu günler. Evlendiğimiz zaman yan yana olacağız. İzinli olacak zaten.

"Uhra." Elisa'nın endişeli sesiyle başımı dizlerimden kaldırdım. Yanı başımda dizlerinin üstüne çöküp bana baktı.

"Ne oldu?" Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ama yerine yenileri ekleniyor.

"Baran," dediğimde elini dudaklarına örttü. "Baran ile konuştuk." Eli rahatça dudaklarından çekilirken, yavaşça ayağa kalktım. Benimle beraber Elisa'da ayağa kalktı. Kolları iki yana açılırken, ağlayarak çocukluk arkadaşıma sarıldım.

"Çok uzağımda Elisa. Canı birazcık acır diye ödüm kopuyor." Arkadaşım usulca saçlarımı okşarken, ben daha çok ağladım. Çok uzağımda. Kimsenin cesaret edip gitmeyeceği yerlerdeler. Elleri silah tutmaktan nasır tutuyor. Kaç kez ağlayarak abimin eline nemlendirici sürmüştüm. İlk vurulduğunda yüreğimiz ağzımıza gelmişti. Peki ya Baran? O benim hayatımdı. Ben göz göre göre hayatımı her seferinde gönderecektim.

"Şşş, Baran Abi rütbeli Uhra. Senelerdir bu işin içinde. Liseden bu yana eğitim görüyor. Babalarımız polis kızım bizim. Sen Cihad Abi'yi göndermiyor muydun? Baban her gün gitmiyor mu?" Gözyaşlarımı silip, başımı salladım. Ben canımı gönderiyordum. Abimde gidiyor. Abim benim canım. Onun canı acırsa benim kalbim sızlar.

"Hadi doktor hanım, işimizin başına geçelim. Onlar orada, biz buradayız." Yüzümde kırık bir gülümsemeyle bana ayrılan dolaba yöneldim. Üzerimi değiştirdikten sonra Elisa ile beraber acile indik. Elisa doğumhaneye gidecekken ben hastaların katına gideceğim.

"Hadi görüşürüz."

"Kolay gelsin." Elisa'ya sıcacık gülümsedikten sonra hızlı adımlarla ikinci binaya yöneldim.

"Uhra!" Mine'nin sesiyle duraksadım.

"Mutlusundur sen şimdi?" Hızlıca yanımda yerini aldı. Kaşlarım çatılırken Mine'ye göz ucuyla baktım.

"Neden?" Sinsice sırıtıp benimle yürümeye devam etti.

"Aramızı yap demiştim meğer sen kendine ayarlamaya çalışıyormuşsun. Abi dedin şimdi o adamla evleneceksin." Başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissettim. Olduğum yerde duraksayıp soluma döndüm.

"Haddini aşma Mine." Yüzünde mimik dahi oynamazken, ellerini önlüğünün cebine koyup bana baktı. Yüzünde acıma dolu bir ifade var ve bu aşırı sinir bozucu. Acınacak bir şey yapmamıştım. Ben sadece âşık oldum. Çocukluğumu beraber geçirdiğim adama âşık oldum.

"Yalan mı?" Ellerimi sıkıca yumruk yapıp derin nefesler aldım. Sakin olmalıyım. Hastanede olduğunu unutma Uhra!

"Biz birbirimizi seviyoruz. Sizlere ise susmak düşer. Hiç kimsenin haddine değil bizim meselemiz." Ellerimi aralayıp Mine'yi geriye ittim. Sırtı duvara çarparken sesini dahi çıkarmadı. Benim sevdam hakkında hiç kimsenin konuşmaya hakkı yok.

"Sevgiye saygı vardır. Bilmiyorsan da ben sana seve seve öğretirim." Elimi omzuna koyup omuzunu sıktıktan sonra geri çekildim. Sevgi vardı. Baran ile aramızda bariz belli olan duygular var. Ben eminimin aramızdaki duygulardan. Beni böylesine merak etmesinin başka hiçbir açıklaması yok.

Hastaların olduğu kata çıkıp tek tek odalara bakındım. Her odadaki hastayı dikkatlice kontrol etmeye başladım. Çoğu ameliyat olan hastalardı ve bir üst katta ameliyat olacak hastalarımız bulunuyor.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Annemin yaşlarında tombul bir kadın hastaya baktım. Kalp krizi esnasında hastaneye yetiştirildi ve kalbi besleyen damarları tıkalıydı. Baloncuk yöntemi denendi lakin damarlar açılmadı. Bizde en son yöntem olan açık kalp ameliyatına başvurduk. Kalbi besleyen damarları bacağındaki yedek damarlarla değiştirdik.

"Daha iyiyim ama göğsüm çok ağrıyor." Ağrılar elbette olacak çünkü göğsünün ortasında kocaman bir yara var. Göğüs kafesi yarıldı. Kalbinin damarları değişti ve yarasının iyileşmesi zaman alacak.

"Kaburgalarınızın iyileşmesi zaman alacak. Ağrılarınız için ağrı kesici yazıldı. Size yazılan ilaçları kullanmanız yeterli olacaktır." Kadına sıcacık gülümsedim.

"Sağ olun doktor hanım." Hasta dosyasını yerine bırakıp tebessüm ettim.

"Ne demek görevimiz."

Hastanın odasından çıktıktan sonra bir üst kata çıktım. Ameliyat olacak hastaları kontrol edip sorunlarını anlayacağım. Belki içlerinden birinin ameliyatında yer alırım. Gülşen Hoca'ya dünkü ameliyatında eşlik etmiştim ve çok güzel geçmişti. Aklım dağılırken işime yöneldim.

Günüm oldukça verimli geçti. Üzerimi değiştirdikten sonra Elisa ve Aleyna ile hastaneden çıktık. Otobüs durağında otobüs beklerken üçümüzde sessizdik. Elisa daha iyi fakat Aleyna dalgın.

"Aleyna." dediğimde bana bakıp gülümsedi. Otobüs geldiği için sırayla binip en arka tarafa geçtik. Yol boyunca yine sessizdik çünkü hastanede çok yorulduk.

Eve doğru adımlarken hiçbirimizden çıt çıkmadı. Eve gider gitmez kendimi yatağa atıp uyumak istiyorum. Bütün gün ayakta durmaktan ayaklarım ağrıyor.

"Görüşürüz." Elisa'ya veda edip Aleyna ile yürümeye devam ettik.

"Hayırdır?" Aleyna'ya göz ucuyla baktım. Omuz silkip bakışlarını yere dikti.

"Cihad'ı özledim. Hastaneden çıkmadan önce konuştuk birkaç aylık bir göreve çıkıyorlarmış." Aleyna'nın söyledikleriyle elim ceplerimi yokladı. Telefonumu en son sessize alıp çantama koymuştum. Baran kesin beni aramış. Hızla çantamı açıp telefonumu çıkardım ve derhal ekrana baktım. Tam tamına sekiz kere aramış.

"Abin aramış ama duymadım." Aleyna çatık kaşlarıyla bana bakarken, dolan gözlerimi kırpıştırdım. Ah benim aptallığım.

"Geri arasana, abim meraktan çıldırmıştır." Hızla kilit ekranı açıp Baran'ı aradım. Şimdi bana ne kadar kızsa haklı.

"Açtı mı?" Başımı iki yana sallayıp Aleyna'ya baktım. Gözyaşlarım buğulanınca derin bir nefes aldım. Aleyna'ya kısaca veda edip eve doğru ilerledim. Bahçe kapısını açtıktan sonra içeriye girdim. Telefon çaldı ama Baran açmadı. Telefonu açık olduğu için hala gitmediklerini anladım.

İçim sıkılırken kendimi odama attım. Çantamı masaya bıraktıktan sonra sandalyeye oturdum. Eğer görürse hemen beni arar. Ben daha telefonu elimden bırakmadan telefonum çaldı.

"Baran." Hızla telefonu açtım.

"Uhra sen beni meraktan öldürecek misin? Bana haber ver Uhra. Baran ameliyata giriyorum de ya da Baran şuraya gidiyorum. Söyle haberim olsun yoksa basıp geleceğim. Aklımı si-" hızla, "Baran." dedim. Küfür etmesinden hoşlanmıyorum.

"Tamam güzelim. Şimdi hiç sakin değilim. Kendine iyi bak." Kapatacak mı? Bu adam ne saçmalıyor Allah aşkına!

"Kendine gelir misin? Hastanedeyken sessize aldım. Unuttum sessizden çıkarmayı. Şimdi kapatıyorsan kapat." Telefonu hoparlöre alıp masama bıraktım. Konuşursa şimdi konuşsun. Baran telefonun diğer ucunda sıkıntılı soluklar alırken, ben elbise dolabıma yöneldim. Pijama takımı çıkardıktan sonra yatağıma bıraktım.

"Tamam." Sesi sonunda çıktı. Yavaş yavaş telefonumun olduğu tarafa yöneldim. "Aklıma bin bir türlü şey geliyor Uhra. Senin, sizlerin nasıl olduğunu düşünmeden duramıyorum. Beni habersiz bırakma yeter." İçim sıkılırken telefonu avucuma aldım. Hiçbir şey düşünemiyorum. Aklım düşünme yetisini kaybetmiş gibi. Baran'a hak veriyorum ama benimde işlerim oluyor. O kadar yoğun tempoda kendimi kaybetmiyor olmam mucize.

"Özür dilerim." Baran sesli bir şekilde ofladı.

"Özür dilerim."

Gülümseyerek sandalyede geriye yaslandım. İkimiz de özür diledik ama ikimiz de haklı ve haksızız.

"Benim şimdi kapatmam lazım. Üç aylık bir görev süremiz var ardından izin alıp eve geliriz. Arayabilirsem ararım, arayamazsam endişelenme." Telefonu sıkı sıkı tuttum. Ağlamayacağım. Telefonu kapatmadan ağlamak yok.

"Peki." Dudaklarım titrerken konuşmak çok zor. Baran ile üç ay konuşamamak ne demek. Biz onunla aylarca konuşmamıştık ama bu kez bambaşka. Parmağımda yüzüğünü, kalbimin her bir atışında ismini taşıyorum. Derin nefesler alıp sakinleşmek için direndin. Tüm gücümle direndim.

"Kendine dikkat et güzelim." Gözlerim dolarken sessizliğimi korudum. Eğer konuşursam ağlamaya başlarım.

"Asıl sen kendine dikkat et." Mırıldanmam hıçkırıklarıma karıştı. Elimi uzattığım anda dahi parmaklarımız birbirine dokunamayacak. Uzaklıktı bu; bariz mesafe. Bedenlerin mesafesi ama buna karar veren kalbimiz. Kalbimizin yakınlığını her şeyi belirler. Benim kalbim ona şah damarım kadar yakın.

"Edeceğim Uhra'm." Ruhumu usul usul okşayan sesi tüm yükümü aldı. Ben seni hep bekleyeceğim Baran Oğuz. "Sen beni hiç habersiz bırakma bana yeter."

"Tamam Baran. Sen kendine dikkat et başka bir şey istemiyorum." Gülümsedi.

"Emrin olur güzelim." Bende onun gibi gülümsedim.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Bir aynaya bir de elimdeki telefona bakıp durdum. Zaman yine geçecek Uhra. Sen sadece sevdiğin adamın yolunu gözleyeceksin. Onu bekleyecek ve sonunda kavuşacaksın. Sonucu ne olursa olsun kavuşacaksın.

Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıkıp pijamalarımı giyindim ve odamdan çıktım. Masayı hazırlamaya başlayan anneme yardım ettim.

"Abi mantıklı ol." Berkin abim ile Barın abim oturma odasında oturuyordu.

"Hadi lan." diyen Barın abim, koltuğun yastığını Berkin abime fırlattı.

"Aranızda en zeki benim Barın Uz." Berkin abim kumral saçlarını geriye atıp sırıttı. Yakışıklı ama odun işte. Romantiklik anlayışı sıfırında altında. Elisa'ya bir itiraf dahi yapamıyor.

"Bence en zeki Cihad abim." Barın abimin yanına oturup gülümsedim. Berkin abim kaşlarını çatarak elini koltuğun koluna yasladı.

"Biz üvey miyiz acaba abi?" Barın abim gülerek söylenen Berkin abime baktı.

"Uhra'nın öz abisi Cihad herhalde." Cık cıklayarak Barın abime yaklaşıp, başımı omzuna yasladım.

"Uzağımızda. Abimi çok özledim. Hepinizin yeri aynı ama Cihad abim uzakta." Barın abim kolunu omzuma sarıp saçlarımın üstüne ufak bir öpücük kondurdu.

"Üç aylık bir görevleri çıkmış. Bittikten sonra gelecekler." Yüzüm daha çok asılırken Baran'ı düşündüm. Gitmişlerdi. Telefonu kapandı. Başımı iyice abimin omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum. Sadece üç ay dedi zihnim; üç ay sürecek ve iyi bir şekilde geri gelecekler.

"Uhra, kalk yerine git." Berkin abimin sesiyle gözlerimi araladım. Koltuğun üstünde uyuyormuşum. Doğrulup gözlerimi kırpıştırdım.

"Hadi çiçeğim." Buruk bir gülümsemeyle ayağa kalktım. Sarsak adımlarla oturma odasından çıkıp odama geçtim. Bulanık görüşüm telefonuma kaydı. Telefonu kapalı olsa dahi mesaj atabilirim. Telefonumu masadan alıp mesaj bölümüne girdim.

Uhra
İyi geceler en güzel yeşilleri harelerine sığdıran adam.

İletilmedi. Göğsüm daralırken kendimi yatağa attım. Ben bir parçamı bırakmıştım. Ben kalbimin yarısını bir savaşın ortasına atmış ve kenara geçmiş gibi hissediyorum. Kalbimin esareti artarken ofladım. Ruhumu okşayan o masalımsı ses tonunu duymadan uyku zehir gibi geliyor. Hızlıca telefonumun ekranını açıp sosyal medya hesabına girdim. En altlarda bulunan videosunu açıp izlemeye başladım. Tekrar tekrar gülüşünü izledim. Gülen yüzü kalbime huzur bahşederken gözlerim karanlığa esir düştü.

🌼

Mutfakta su içen Aylin Hanım, bardağı tezgâha bırakıp mutfaktan çıktı. Yavaş adımlarla oturma odasına yöneldi. Koltuğa yayılan küçük oğluna baktı. Berkin başını geriye atmış tavanı izliyordu.

"Beklemek," dedi yavaş adımlarla Berkin'e yaklaşarak. Berkin'in karşısında durup tebessüm etti. "Beklemek sabır ister Berkin." Doğrulan Berkin yüzündeki buruk ifadeyle Aylin Hanım'a baktı.

"Bekliyorum anne. Bekliyorum ama olacak gibi değil." Aylin Hanım usulca oğlunun yanındaki boşluğa kuruldu.

"Nasipse olur annem." Berkin'i yavaşça dizlerine çekti. Annesinin dizlerine başını yaslayan Berkin, iç çekip gözlerini kapattı.

"9 sene dile kolay oğlum. Bu kız 9 senedir ailesinden uzakta. Senin tek bir kelimenle çıkıp gitmiş. Her şeye rağmen dimdik ayakta durmuş. Söyle annem, söyle bu kız nasıl seni affetsin? Sen affeder miydin?" Berkin gözlerini sıkıca yumdu. Boğazı yumruyla dolarken gözlerini daha sıkı kapattı. Göz kapakları ona işkence eder gibi o anları hatırlattı. Keşke dedi içinden, keşke demeseydim diye hayıflandı. Elini uzatıp geleceği geri getirme lüksüne sahip değildik. Söz ağızdan bir kere çıkar ve duyulur.

Berkin doğrulup Aylin Hanım'a baktı. Annesinin şefkatli eli saçlarında gezindi ve ardından yanağında duraksadı.

"Bekliyorum anne. Bana tekrar gelmesini isteyecek kadar bencilim." Aylin Hanım gülümseyerek Berkin'in yanağını okşadı.

"Sen, sevdiğin kadını isteyecek kadar aşıksın." Berkin'in gözlerinden birkaç damla yaş düşerken, Aylin Hanım gülümsedi.

"Ben sizi yetiştirdim. Ben size sevgiyi severek öğrettim. Ben size saygıyı saygı göstererek öğrettim. Sabırla bekle oğlum." Berkin öne atılıp Aylin Hanım'a sıkı sıkı sarıldı.

"Ben çabalayacağım anne." Ağır ağır başını sallayıp bir kez daha gülümsedi. Annesinin bir gülümsemesi ona bir sürü umut vadediyordu. Berkin ayağa kalktı.

"Hayırlı geceler Aylin Sultan."

"Hayırlı geceler oğlum."

Berkin odadan çıkınca Aylin Hanım usulca ayaklandı. Oturma odasından çıkıp Barın'ın odasına ilerledi. Kapalı kapıyı yavaşça açıp uyuyan oğluna baktı. Barın uyuyordu. Aylin Hanım açtığı kapıyı tekrar kapatıp kızının odasına yöneldi. Kapıyı aralayıp uyuya kalan kızına baktı. Elinde telefonla uyuya kalmıştı. Yavaşça kapıyı açıp kızına yaklaştı. Ekranı açık telefona bakıp gülümsedi.

"Ah Uhra." diyerek tebessüm etti. Ekrandaki videoya baktıktan sonra telefon ekranını kapatıp komodine bıraktı. Odadan çıkmadan önce Uhra'nın saçlarını okşadı.

Yatak odasına geçen Aylin Hanım, yatağın sol tarafına oturdu. Kenan Bey elindeki telefonu bırakıp eşine döndü.

"Aylin'im." Aylin Hanım dolu gözlerle eşine döndü.

"Kenan bizim çocuklarımız kocaman olmuş. Bir oğlumuz gurbette, bir oğlumuz çok aşık, senin öpmeye kıyamadığın kızın âşık olmuş." Kenan Bey, gözlerini kapatıp açtıktan sonra Aylin Hanım'ı kolunun altına aldı.

"Ben kızımı o kerataya nasıl vereceğim? Uhra bizimle kalsın Aylin." Aylin Hanım gülümseyerek yatağa uzandı.

"Sende beni aldın. Biz yuvamızı kurduk bak çocuklarımız bile büyüdü, kendi yuvalarını kuruyor." Kenan Bey'de eşinin yanında yerini aldı.

"Bir Barın mı kaldı?" Aylin Hanım kıkırdayarak Kenan Bey'e döndü.

"Bir o kaldı. Onu baş göz edersem gözüm açık gitmem." Kenan Bey kaşlarını çatarak Aylin Hanım'ı göğsüne çekti.

"Daha torunlarımızı görmedik Aylin'im. Hele dur bir, bahçede koşan küçükleri görelim." Aylin Hanım gülümseyerek gözlerini kapattı.

"Hayırlısıyla olur o da Kenan'ım." Dudaklarında tebessümle birbirilerine baktılar.

🌼

Sabah uyanır uyanmaz duş almış ve üstümü değiştirmiştim. Kahvaltı dahi yapmadan evden çıktım. Otobüse binince yine mesaj bölümüne girdim. İletilmeyen mesajlara baktıktan sonra tekrar yazmaya başladım.

Uhra
Günaydın sözlüm bey. Hastaneye neredeyse geç kalacaktım. Barın abim uyanmış ama beni uyandırmamış. Çok gıcıklık yapıyor. Umarım iyisindir.

Koşar adımlarla hastaneden içeriye girdim. Soyunma odasında üstümü değiştirdikten sonra ameliyathaneye geçtim. Günüm buralarda geçecek.

Günün yorgunluğuyla ameliyathaneden çıktım. Acil servise girince bakışlarım Aleyna'yı aradı ve aradığını çabucak buldu.

"Aleyna." dediğimde başını bana doğru çevirdi.

"Dikiş atıyorum." Hızlıca yanına yaklaştım. Hastanın koluna dikiş atan Aleyna'yı izlemeye devam ettim.

Hemşirelerden Sude'nin sesini duyunca sola doğru döndüm. Elindeki serumu bırakıp kaşlarını çattı. Hızlı adımlarla Sude'nin yanına ulaştım. Sorar gözlerle konuşmasını bekledim.

"Uhra Hanım serumunu takamıyorum. Hiçbir şekilde izin vermiyor."

"Hım." Sude'nin elinden serumu alıp yerine astım. 7 ya da 8 yaşlarında bir kız çocuğu.

"Merhaba." Küçük gözlerini aralayıp siyah kaşlarını çattı. Çok sevimli bir kız.

"Takmayın. Benim canımı acıttı iğne." İğneyi yerine bırakıp küçük kıza yaklaştım.

"İnan o kadar çok acımayacak." Omuzlarını kaldırıp indirdi.

"Yalan söylüyorsunuz. İğne çok acıtıyor."

"İğne vurmayacağım. Sadece serum bu, iyileşmen için gerekli." Yüzünü asıp elini korkarak uzattı.

"Adın ne?" Hem serumu takmaya çalışıyorum hem de konuşturmaya. Dikkati dağılırsa sorun olmaz.

"Elfin." Serumu takıp gülümsedim.

"Bak bitti Elfin." Gözlerini büyüterek baktıktan sonra eline baktı.

"Sen iyi bir doktorsun demek ki." Gülümseyerek doğruldum.

"Sen öyle diyorsan öyledir güzellik. Geçmiş olsun Elfin." Ayaklarını sedyeye uzatıp gülümsedi.

"Teşekkür ederim doktor abla." Tebessüm ederek yanlarından uzaklaştım. Birazdan çıkacağım. Cebimden telefonumu çıkarıp mesaj bölümüne girdim. İletilmeyen mesajlara bir kez daha bakıp iç çektim. Hepsi birden iletilecek.

Uhra
Elfin adında küçük bir kıza serum taktım ve çok tatlıydı. İyi misin Baran? Seni çok merak ediyorum.

Adımlarım hızlıydı. Evden hastaneye; hastaneden eve gitmek dışında hiçbir şey yapmak istemiyorum. Aklım Baran'la dolup taşmış durumda. Her an nasıldır diye meraktan çatlıyorum. Bugün mesela? Acaba bugün nasıldır? Yarası var mı diyerek kendime işkence ediyorum. Abim diyor tüm düşüncelerim peki ya o nasıl? Onunda yarası var mı acaba?

Otobüse binip başımı cama yasladım. Aklımda bin bir düşünceyle akıp giden yolu seyrettim. Yol bitiyor ama zaman geçmiyor gibi. Evime yakın durakta inip yürümeye başladım. Bugün de bitti. Ömrümden bir gün daha eksildi. Bir gün daha Baran olmadan geçip gitti. Hayat o kadar acımazsız ki, onunla geçen her günü almıştı. Ağrıyan başımı zorlukla kaldırıp odama girdim. Başım yastığa düşerken gözlerim doldu. Ağlamamak için çırpınmak yetmiyor. Yavaş yavaş özlem beni tüketiyor. İliklerime kadar özlemiyle dolup taştım. Kalbime elimi koyduğumda atışları sabitti. Beklediğim ameliyatlar bile artık beni heyecanlandırmıyor. Onu görememek öyle derin bir yara ki, her geçen gün daha çok sızlıyor.

Derime kazınan bir leke gibi özlemi. Her anımda daha çok kararıp kendini belli ediyor. Gözlerim sızlarken ağlamaya başladım. Gözyaşlarım usul usul süzülürken telefonu avuçlarımın arasında sıktım. Şimdi ben ağlıyorum desem telefonu açar mısın? Ağladığım için bana kızar mısın?

Telefon ekranı açılırken bana gülen yüzü göründü. Ana ekranda söz fotoğrafımız vardı. Ben gülerek kameraya bakarken o bana bakıyordu. Parmaklarım aheste aheste ekranda gezindi. Kalbimin merkezine kurulup kendini hatırlatıyor. Ben bu adam aşığım. Aşkın en güzel yanı onu özlemek.

🌼

"Geri çıkın geri!" Hızlı adımlarla herkes geriye ilerledi. "Kulübenin etrafından!" Cihad'ın gür sesiyle herkes harekete geçti. Eliyle timine kulübenin etrafını sarmalarını işaret etti. Baran kendine bir yer belirleyip görüş açısını ayarladı.

"Kartal- 2." Cihad'ın sesini kulaklıktan duyunca, sese kitlendi.

"İçerideler. Tuzak olabilir dikkat edin. Ben buradan hiçbir şey göremiyorum." Cihad kulaklığa dikkat kesti.

"Oğuz görüş sende." Oğuz aldığı emri yerine getirmek için harekete geçti. Postalları çamurlu yola ağırca hükmetti. Kulübeye daha çok yaklaşıp içeriye baktı. Kapının arkasına kurulan bomba düzeneğine bakıp sırıttı.

"Kartal- 1." Sırıtan yüzüyle geriye çekildi.

"Geri çekilin kapının arkasında bomba var." Cihadlar aldığı bilgiyle kulübeden uzaklaşmaya başladı.

"İçeriye el bombası atacağım." Cihad, Oğuz'u onayladıktan sonra timi geriye çekti. Teslim olmaları için defalarca kez uyarı yapılmıştı. Teslim olmak yerine birkaç el ateş etmişlerdi ve amaçları anlaşıldı.

Oğuz bombanın olduğu yöne yakın durdu. El bombası saniyeler içinde patlayacak ve ardından kulübe patlayacaktı. Kendi kafasında hesapladıktan sonra belli bir aralıkla uzaklaştı. Bombadan etkilenmemesi için dikkat ediyordu. El bombasını çekip attıktan sonra hızla koşup kendini uzağa attı. El bombasının ardından diğer bombada patladı. İçeriye sığınan üç terörist hainliklerinin bedelini de ödemişti.

"Türk'ün adaletine sığınmadılar." Cihad'ın sesiyle herkes ona baktı.

🌼

18 Mart 2019

Elimi saçlarımda gezdirip seslice ofladım. Zaman geçiyor ama bizim için değil. Her hastaneye adım attığımda aklımda. Kendimi düşünmemek için zorlasam dahi Baran her bir hücremde var. Varlığı ruhuma dokunuyor. Sevgisinin izlerini ruhumda taşıyorum. Sevdiğim adamın yolunu gözlemek beni yormuyor. Beklemek zor değil onu özlemek kalbime dokunuyor. Özlemi hafif hafif yüreğimi yakıyor. Sanki özleminin ateşi her geçen gün büyümeye yüz tutmuş.

"Uhra." Duyduğum sesle arkamı döndüm. Kaşlarım çatılırken ofladım. Kimseyle konuşacak halim yok.

"Efendim." Yanımda durup samimi bir şekilde gülümsedi. Bakışlarım yüzük parmağımda gezinirken dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Gelmesi için gün sayıyorum. Kalbim teklerken yüzüğüme daha çok baktım. Her şey bana Baran'ı hatırlatıyor.

"Bir kahve içelim mi?" Çantamın sapını sıkıp derin bir nefes aldım. Ben Baran yanımda yokken dışarı dahi adım atmak istemiyorum.

"Eve gideceğim Hasan." Yüzündeki gülümseme silinirken çıtımı çıkarmadım.

"Sözlenmişsin sanırım?" Tebessüm ederek yüzük parmağımı kaldırdım.

"Evet." Başını usulca aşağı yukarı salladı.

"Bir sevgilin olduğunu bilmiyordum." Değildik. Sevgili konumunda değildik zaten. Sadece birbirimize birkaç kalp uzaklıktaydık.

"Uzun süredir seviyorum. Bayağı oldu sözleneli." Yüzüne samimi bir gülümseme ekledi.

"Tebrik ederim Uhra."

"Teşekkür ederim." Hafifçe gülümsedikten sonra, "Görüşürüz." dedim.

Arkamı dönüp yürümeye başladım. Artık abimden arabamı almam gerekiyor yoksa otobüs köşelerinde yaşlanacağım. Kızlar bugün izinli ve tek başıma gelmiştim. Otobüse binip boş yere geçtim. Bakışlarım camın ardında gezindi. Hafif hafif yağmur çiseliyor ve bu görüntü epey huzur verici. Gözlerim dolarken iç çekip başımı cama yasladım. Aylar su gibi geçip gidiyorken tez zamanda gelmesini istiyorum. Yanımda olsun diye can atıyorum. Daha yakın olalım istiyorum.

Otobüsten indikten sonra hızlı adımlarla eve ilerledim. Üstümü değiştirdikten sonra Aleynalara gideceğim. Bugün kızlarla vakit geçireceğiz. Eve girip ardımdan kapıyı kapattım.

"Aylin Sultan." Bakışlarım koridorda gezindi. Büyük ihtimalle mutfakta. Hızlı adımlarla odama ilerledim. Çantamı bir köşeye bırakıp banyoya yöneldim. Çabucak sıcak bir duş aldıktan sonra polar pijama takımımı giyinip saçlarımı kuruttum. Baran olmadığı için böyle gidebilirim. Kendi kendime gülerek odamdan çıktım.

"Anne sen beni duymadın mı?" Mutfağa doğru ilerledim.

"Ay yok Pınar. Düğünleri olur canım." Ne düğünü? Merakla mutfağa girdiğimde annem ve Pınar Teyze telefonda konuşuyordu.

"Baran beklemek istemiyor ahretliğim." Yüzümde utangaç bir gülümseme belirdi. Baran beklemek istemiyor. Kalbim hızlanırken annemin yanına yaklaştım. Başımı annemin omzuna yaslayıp telefon ekranına baktım.

"Baran beklemek istemiyormuş." Annemin imalı sesiyle hafifçe öksürüp geri çekildim.

"Bence de beklemeyelim. Yazın düğünümüz yapılsın." Annem şaşkınlıkla bana bakarken, ben mutfak dolabından bardak çıkarıp su içtim.

"Yok Pınar, bunların başına vurmuş. Yapalım biz düğünü. Daha fazla beklemesinler. Hem yaşları da geçiyor." Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemek için gayret gösterdim.

"Biz kızlarla yemek yiyeceğiz. Ben Pınar Teyzelere geçiyorum." Annem kolumu tutup beni durdurdu

"Tamam Pınar, sonra görüşelim." Annem telefonu kapattıktan sonra bana döndü.

"Sen hala teyze diyorsun, Baran bana anne diyor." Bakışlarımı kaçırdım. Annem haklı ama kendimi tuhaf hissediyorum.

"Alışmaya çalışıyorum." Annem kahkaha atarak beni kollarının arasına aldı.

"Kız ben doğurdum seni, ben. Ama o da artık annen sayılır, söylersen gönlü hoş olur annem." Kollarımı annemin beline sarıp iç çektim. Baran zaten dünden razıymış demek ki... Düşüncelerim beni güldürdü.

"Kızım, evleniyorsun." Annemin yeşilleri dolunca tebessüm ettim.

"Kurtuluyorsun işte Aylin Hanım. Artık Uhra uyan diyen olmaz." Annem yüzünü buruşturup kolumu sıktı.

"Bezdirme oğlumu. Baran oğlum sakindir." Baran sakin. Baran mı sakin? O bir sinirlenirse kıyamet bile erken kopar. Sessiz lakin damarına basarsan ortalığı kasıp kavurur.

"Ben kaçtım. Kızlar bekliyor." Annem tencerenin kapağını kapatıp bana ters bakışlar attı. Kahkaha atarak mutfaktan çıktım. Terliklerimi giydikten sonra koşar adımlarla Aleynalara ilerledim. Yağmur çiselediği için ıslanıyorum. Bahçe kapısını açtıktan sonra evin kapısını üst üste çaldım.

"Allah cezanı vermesin yenge!" Almila söylenerek kapıyı açıp bana baktı.

"Hoş buldum yengesinin şeytan görümcesi." İçeriye geçerken Almila'ya omuz attım. Çocuk gibi didişerek oturma odasına ilerledik.

"E siz her şeyi hazırlamışsınız." Elisa gülümseyerek göz kırptı.

"Yengen yaptı." Sırıtıp imayla Aleyna'yı işaret etti. Aleyna saçlarını savurup dikleşti. Egosunu tatmin ediyor zilli.

"Yengen pek hamarat canım." Yüzümü buruşturup masaya geçtim.

"Pınar Annem yok mu?" Tüm bakışlar bana dönerken kızlara baktım.

"Buradayım kızım." Pınar Annenin sesiyle kapıya döndüm. Gözleri dolu dolu oldu. Benimde gözlerim dolunca bakışlarımı kaçırdım. Elindeki sürahiyi masaya bırakıp yanıma yaklaştı.

"Siz yalnız kalın ben Aylin'in yanına gidiyorum." Pınar Annem saçlarımı okşayıp sıcacık gülümsedi. Herkes masada yerini alırken ben hızlıca ayağa kalktım.

"Siz başlayın, ben geliyorum." Koşar adımlarla Pınar Annenin ardından çıktım.

"Anne." dediğimde duraksayıp bana doğru döndü. "Anne ben." Ama konuşamadım. Utanmıyorum ama tuhaf hissediyorum. Pınar Annem yanıma gelip gülümsedi.

"Biliyorum kızım. Teyze diye alıştınız, artık bende annen sayılırım. Zaten ha sen, ha kızlarım hiçbir farkınız yok." Tebessümle bakışlarımı kaçırdım.

"Hadi git yemeğini ye kızım. Sonra Baran'ın diliyle uğraşamam." Gülümseyerek Pınar Anneyle birbirimize sarıldık. O evden çıkarken ben oturma odasına geçtim.

Yemek faslını kapattıktan sonra çaylarımızı alıp oturma odasına kurulduk. Bugün çok yorulmuşum. Başımı geriye atıp iç çektim.

"Hiç öpmüştünüz mü?" Almila'nın sorusuyla kızlara döndüm. Şişe çevirmece oynuyorduk. Soru Aleyna'ya sorulmuştu.

"Sadece iki kere." diyerek bakışlarını masaya çevirdi. Kahkaha atarak Aleyna'ya baktık.

"Uf gülmeyin, sanki siz öpmediniz." Başımı iki yana sallayıp kıkırdadım.

"Benim sevgilim bile olmadı." diyen Almila küskünce bize baktı.

"Sıra Aleyna'da."

Aleyna şişeyi çevirince cevaplama kısmı bana geldi. Sadece doğruluk vardı ve birbirimize soru soruyorduk. Aleyna sinsice sırıtarak bana baktı.

"Abimi ne zamandır seviyorsun?" Bakışlarımı kaçırıp masaya baktım. Ne zamandır sevdiğimi bende bilmiyorum. Ben onu hep seviyordum. Baran hep vardı.

"5 yaşındaki bir kız çocuğuyken de Baran vardı. 25 yaşına basacağım ve Baran yine var. Ben onu hep seviyordum ama fark edemedim. Fark edecek koşullarda değildik." Kızlar imalı imla sırıtırken. Şişeyi bu kez ben çevirdim ve Elisa ile Almila arasında durdu. Almila'ya cevaplama kısmı geldi.

"Abimi seviyor musun?" Elisa'nın sorusuyla bakışlarımız Almila'yı buldu. Dili tutulmuş gibi kalakaldı. Yüzündeki ifade değişirken konuşmasını bekledik.

"Defolun başımdan." Homurdanarak şişeyi alıp odadan çıktı. Kızlarla kahkaha atarak Almila'nın arkasından baktık.

Cebimdeki telefon birden titremeye başlayınca elimdeki çay bardağı avuçlarımdan kayıp düştü. Aklıma beni bu saatte arayacak tek bir kişi geliyor. Kalbim hızlanırken cebimden güçlükle telefonu çıkardım. Kızların bakışları benim üzerimdeyken ben ekrana bakıyordum.

"Abim mi?" dedi Aleyna heyecanla.

"Abin," derken sesim titredi. Hızlıca telefonu açıp kulağıma tuttum.

"Uhra." Baran'ın sesini duyar duymaz sesli bir nefes aldım. Ellerim zangır zangır titrerken ayağa kalktım. Adımlarım odasına yönelirken güçlükle adım attım.

"Seni çok özledim Uhra."

 

 

 

 

Bölüm : 29.12.2024 18:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...