"Öyle bir yere geldik ki hiçbir sokağın adı yok."
~ Cemal Süreyya
1.Bölüm- UHRA
"Yat yere yat."
Elindeki silaha tekme atıp yere düşürdükten sonra, yaptığı atakla haini tek hamlede yere yatırdı. Yakaladığı teröristin ağır yaralandığı ayağına hissettiği sinirle baskı uyguladı.
"Kafasına soktuğum." Ayağıyla yoğun bir baskı uygulamaya devam etti. İçindeki tüm acıma duygularının başını ayağının ucuyla ezmeye ant içmişti.
Genç adam, yakaladığı teröristin yakasından tutup ayağa kaldırdı ve ezbere bildiği dağda arkadaşları ile yürümeye devam etti. Her bir karesini ezbere bildiği dağda usulca göz gezdirdi. Yeşil gözleri intikamla süslenmişti. Şu anda aralarında yürüyen teröristi epeydir arıyorlar ve onu vurup kaçmasına engel olmuşlardı.
"Komutanım bugün biter mi?" Timden gelen soru ile gözlerini kapatıp açtı. Yeşil gözlerini soruyu yönelten kişiye çevirip gözlerini kıstı.
"Bugün biter bence, Cihad döneriz geceye kalmadan değil mi?" Onunla aynı rütbede olan arkadaşına baktı. Aralarında sadece ay farkı var fakat ikisi de bunu sorun etmiyordu. Tabii Cihad'ın damarına basmadığı sürece.
"Gideriz kardeşim, bu haini yakaladık zaten, pek bir şey kalmadı. Hava kararmadan haber veririz birliğe, bizi almaya gelirler." Olumlu anlamda baş hareketi yaptıktan sonra yürümeye devam ettiler.
Aylardır bu dağlardalar. Temizlemedikleri mağara kalmamıştı. Sadece onlar değil onlarla beraber bir tim daha vardı.
🌼
Bir! iki! üç! daha sayamayacağım bir yirmi dakika daha var. Ellerimi şakaklarıma bastırıp baş ağrımı dindirmeye çalıştım ama nafile. Şu nöbet bitmezse ben biteceğim gibi görünüyor. Gözlerim ezbere bildiğim acilde dolaşırken yüzüm asıldı. Bu nöbet neden bitmedi ve benim başım neden bu kadar çok ağrıyor. Yüzüm asılırken, kendi kendime söylenmeye devam ettim.
Hastanenin soğuk duvarları birçok ölüme tanık oldu. Ben burada yeri geldiğinde mutluluğu, yeri geldiğinde ölüme şahit olmuştum. Ama şu an her yer sessizken, benim başım şiddetli bir şekilde ağrıyor. Eve gitmeyi düşündüm; bugün eve gittiğimde sevdiklerime sıkı sıkı sarılmayı düşündüm. Sonra aklıma aylardır görmediğim biri geldi. Canımın canı. Canımın en içi.
Abimi en son beş ay önce görmüştüm ve o günden sonra bir daha gelmedi. Ne kadar çok telefonla konuşuyor olsak da bize yetmiyor. Ne bileyim hala onun gidişlerine alışamadım. Sanırım ben hiçbir zaman buna alışamayacağım. Evde hep abimin eksikliğini yaşayacağız.
"Uhra! Uhra!"
Ve bum! bütün baş ağrıma bir ağrı daha. Bu kızı hiç ama hiç sevmiyorum ve tam nöbetim bitecekken nereden çıktı.
"Ne oldu?" Yanımdaki sandalyeyi çekip bana baktı. İnatla ona dönmedim çünkü Mine'yi zerre kadar sevmiyorum.
"Nasılsın Uhra?" Bana yapmacık bir şekilde gülümseyerek bakan Mine'ye bakışlarımı çevirdim. Siyah saçları dalgalı bir şekilde omuzlarından salık bırakmış ve yüzünde hafif makyaj var. Çirkin bir kız değil fakat hiçbir huyunu ve kendisini inatla sevmiyorum.
"İyiyim sen nasılsın?" Daha fazla gülümsemesi mümkünmüş gibi gülümsedi. Samimi gelmiyor. Zaten onunla asla anlaşamıyoruz.
"İyiyim bende. Ben sana bir şey söylemek istiyorum." Şimdi neden yanıma geldiği anlaşıldı. Çok fazla samimiyet kurduğum insan yok, genelde tek tük insanla muhatap oluyorum.
"Seni dinliyorum." Etrafıma kısa bir bakış attım. Nöbetimin bitmesine son sekiz dakika. Şu dakika bittiği anda hızla buradan uzaklaşacağım.
"Uhra, hani aylar önce abin ile beraber gelen biri vardı. Aslında Aleyna'ya soracaktım ama eğer sevgilisi falan çıkarsa doğru olmaz." Kaşlarım düşünceli halimden dolayı çatıldı. Kimden bahsediyor olabilir? Ve benim abilerimi niye dikizliyor. Her şeyi geçtim aylar önce diyor be! Aylar önce ne demek! Bir de Aleyna'nın sevgilisi yok o ne alaka be!
"Hangisi?" diye atıldım aniden. Kesin abilerimden biri. Abilerimden uzak dursan iyi edersin Mine! Yani Cihad abimle Aleyna arasındaki çekimin farkındayım ama bilemedim şimdi; eğer Cihad abimse Aleyna'dan önce ben bu kızı parçalarım.
"Siyah saçlı, yeşil gözlü. Ya hani böyle uzun boylu; hatta üzerinde kamuflaj ceketi vardı." Baran abi, ondan bahsediyor. Tabii ya Cihad abimle beraber bizi almaya gelmişlerdi.
"E ne olmuş ona?" Kaşlarımı daha fazla çattım. Baran abiden bahsetmesi nedense biraz rahatsızlık verdi. Yani onu ne alakadar ediyor acaba?
"Ben onu beğendim. Ya diyorum aramızı yapsan bende onunla bir konuşsam." Nedensizce sinirlendim. Hayır bir de beğendim diyor. Şu uyuz kıza bak ya! Beğenmiş. Baran Oğuz'u beğenmiş. Senden hiç haz etmiyorum bir de Baran abi ile aranızı yapacağım! Hah saçmalık.
"İletirim." Yüzünde kocaman keyifli bir gülümseme oluştu. Bu konuyu söyleyeceğime hiç emin değilim, yani bu koşuşturmada unuturum canım. Hem nöbetim bitmek üzere gidip uyuyacağım uyanınca hiç aklıma gelmez ki, tüh ya.
"Abartmaya gerek yok. Kabul edeceğini sanmıyorum ama yine de söylerim." Yüzü düştü ama umursamadım. Hızlıca ayaklandım.
"Neden kalktın?" Tavırlarım biraz tuhaf ve buna ben bile anlam veremiyorum. Baran abiyi daha önce kimse ile yan yana görmedim. Bunu hayal etmek neden bana rahatsızlık verdi anlayamıyorum. Belki yakın olduğumuzdan dolayı olabilir. Sonuçta küçüklükten beri yan yanayız. Onu da epey benimsedim.
Ve nöbetim bitti!
"Nöbetim bitti."
Hızlıca eşyalarımı toparlayıp acilden çıktım. Hızlı adımlarla üst kata çıkıp dolabımdan eşyalarımı ve çantamı alıp hastaneden çıkım. Hastane bahçesine adım attığım anda derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Şu an o kadar çok uykusuz ve yorgunum ki, bir an önce eve gidip uyumak istiyorum.
"Uhra," aşina olduğum sesle gözlerimi araladım. Aleyna yüzündeki kocaman gülümsemeyle bana doğru yaklaştı.
"Aleyna," dedim bende onun gibi gülümseyerek.
"Eve mi?" Gözleri kısaca yüzümde gezindi ve tabi ki anladı. Aynaya bakmak istemiyorum lakin ne kadar bitik halde olduğumu anlayabiliyorum.
"Uykusuzluktan şuraya yığılabilirim." Keyifli keyifli gülümsedi.
"Hadi o zaman, seni abim bıraksın." Sesindeki mutluluk hızla bana bulaştı.
"Geldiler mi? Abimler geldi mi?" Aleyna kahkaha attı ve bana biraz daha yaklaştı.
"Evet, bir saat önce geldiler. Dur hemen abimi arayalım çünkü daha yeni beni bıraktı."
"Arama," dedim hızla. Şimdi ne gerek var geri dönüp beni almasına keza adam yorgundur.
"Aradım." Telefonunu kulağına götürdü ve konuşmaya başladı. "Abi gitmediysen Uhra'yı da alsana. Nöbeti vardı şimdi çıkıyor." Birkaç saniye duraksadı. "Tamam abi, kapıda bekliyor." Telefonu kapattıktan sonra tebessüm etti.
"Şimdi kapıya geliyor, hadi bekletme abimi." Aleyna'ya uzaktan öpücük atıp yavaş yavaş yürümeye başladım. Kolumdaki çanta, usulca kolumdan aşağıya kayarken zerre umursamadım çünkü sadece uyumak istiyorum. Gözlerim uykusuzluktan mahvolmuş durumda keza ben tam bir uykucuyum.
Hastanenin kapısına çıktığımda Baran abinin arabasını gördüm. Camları filmle kaplı olduğu için onu göremiyorum. Aylardır birbirimizi görmüyoruz ve onu görünce ne hissedeceğimi bilmiyorum. Aklıma Mine'nin söyledikleri gelince kaşlarımı çattım. Bence hiç Baran abiye söylemeye gerek yok. Yani ikisi birbirine çok zıt konuşmasalar da olabilir.
Yavaşça ön yolcu kapısını açtığımda içime derin bir nefes çektim. Ellerimle ayaklarım aynı anda titrerken bayılacak gibiyim. Kesinlikle uykusuzluktan. Kendimi arabanın içine attığımda arabanın içinde güzel bir parfüm kokusu burnuma çaldı.
"Günaydın," dedi kısık bir sesle. Aylardır duymadığım sesini duyduğum anda yutkundum. Biz büyümüştük. Önceden onunla çok zaman geçirirdim ta ki Kara Harp Okuluna girene kadar. Sonra her şey değişti. O hep sessiz biriydi ama sonra daha çok sessizleşti. Mesela artık hiç konuşmuyoruz.
"Sana günaydın ama bana iyi uykular." Güldü. Güldü. Harbiden güldü. Gözlerimi kısıkça yüzüne çevirdiğimde önüne bakıyordu ama güldü.
"Hoş geldiniz Baran abi." Yüzündeki gülümseme yerini usulca düz bir ifadeye bıraktı. Baran abi hep böyleydi işte. Yüzündeki gülümseme sanki sınırlı. Az güler, az konuşur fakat bence çok düşünür. Neyse şu an konudan sapmayalım benim hala bir takım uykum var.
"Hoş bulduk küçük."
Bana küçük dediği için ona bir tane çarpma isteğimi zorlukla bastırdım. Gözlerimi sıkıca kapatıp başımı geriye yasladım. Daha fazla konuşmadık ve o da yola baktı. Başımı cama çevirip akıp giden yolu izledim. Ne ben konuştum ne de Baran abi. Sanki benimle konuşmak istemiyor gibi davranıyor her seferinde ve böyle tek kalınca da her şey anlaşılıyor. Benimle konuşmak istemiyor.
"Abim şimdi evde mi?" Konuşmaktan geri kalmadım. Konuşmasa konuşmasın yani ne yapabilirim. Abimi sordum bir zahmet cevap versin.
"Karargâhta, öğlene doğru gelecek." Başımı Baran abiye çevirdim.
"Ne demek ya? E hani görev yeriniz burası değildi?" Bana saliselik bir bakış atıp tekrar yola döndü. Gözlerim yavaşça onun çehresinde gezindi. Koyu yeşil hareleri pür dikkat yola bakarken siyah kaşları hafif çatık duruyor. Her zamanki gibi saçları oldukça kısa ve biraz alnına dökülmüş. Her yutkunuşunda sağ yanağındaki gamzesi çukurlaşıyor. Kemerli burnu onu daha bir çekici gösteriyor ama bu beni gerçekten alakadar etmez. Gözleri oldukça keskin, keza bu onu meslek hayatında epey ilerletmiş yani abimin anlatımına göre öyle.
"Beni neden inceliyorsun?" Yakalandım! Vallahi de onu incelediğimi yakaladı. Hızla önüme döndüm.
"Ben mi? Yo seni incelemedim, camdan dışarı bakıyorum." Tek kaşı havalanırken ışıklarda durdu ve bana döndü. Gözlerim onun gözleriyle karşı karşıya kalınca gözlerimi kaçırma gereksinimi duydum. Baran abi neden bu kadar tuhaf bakıyor anlayamıyorum ama garip hissediyorum. Aylardır görüşmediğimiz için garip hissediyorum yoksa eskiden epey yakındık.
"Kendi tarafındaki camdan değil de benim tarafımdaki camdan mı dışarıya bakıyorsun?" Oturduğum yere iyice sindim.
"Belki dikkatimi çeken bir şey vardır." Bana bir kez daha göz ucuyla baktı ve sessizce önüne döndü.
Görünürde gayet iyi ama yine de nasılsın diye sormak istiyorum. Son cümlemden sonra sessizleşti ama çok da önemli değil. Sorabilecek kadar cesaretli miyim bilmiyorum lakin içimden bir his sor diyor. Bir dakika nasıl olduğu beni alakadar etmiyor. Peki ya bana sana ne derse yok daha neler bende kafamda neler kuruyorum. Halbuki asla öyle bir şey söylemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Baran abi ile konuşmaktan bu kadar çekinmek ne demek? Ben onunla konuşmaya korkar oldum.
"Baran abi," ses vermedi. Büyük ihtimalle konuşmamı bekliyor. "İyi misin yani iyi misiniz?" Yola bakmaya devam etti ve eve yaklaşmıştık.
"İyiyiz, abinde iyi." Derin bir nefes aldım ama rahat bir nefesti. Kendimi dikenler üzerinde yürüyor gibi hissediyorum fakat tek bir kelimesiyle rahatladım. Dikenler birdenbire yumuşacık pamuklara dönüştü.
"Yani yaranız falan yok?" Araba evin önünde durdu. Hala bana bakmıyor. Beni bu denli görmezden gelmesi kaşlarımın çatılmasına sebep olurken kemerimi açtım.
"Yok." Başka bir şey söylemedi bende daha fazla soru sormadım. Arabanın kapısını açıp hızla indim ve kapıyı da çıkarken, tepki olarak sertçe kapattım. Kesin arkamdan manyak falan demiştir. Sonuçta erkekler için arabaları çok kıymetli.
Evin bahçe kapısından içeriye geçince yüzüm epey asıldı. Kapıyı üst üste çalıp bedenimi duvara yasladım. Keyfim epey kaçık ve şu an sadece uyumak beni kendime getirir. Kapı açılırsa uyuyacağım. Bir kez daha zili çaldığımda annem uykulu gözlerle kapıyı açtı.
"Gelmişsin kızım." Hafif bir tebessümle anneme baktım. Tıpa tıp annemin kopyası gibiyim. Gözlerim onun gözleri gibi yeşil ve saçlarımda onun saçları gibi sarı. Yüz hatlarımız da tıpa tıp aynı olmasa da annemle epey benzeriz. Cihad abimle Barın abimin aksine ben be Berkin abim yeşil gözlüyüz.
"Geldim. Hemen uyumak istiyorum." Bana açılan kapıdan içeriye girdim.
"Baran gelmiş," göz ucuyla anneme baktım ve odama doğru ilerledim.
"Biliyorum, beni eve o getirdi."
"Cihad bir gibi gelecek." Başımı sallamakla yetindim ve odama girdim. Çantamı masanın üzerine attıktan sonra çabucak üzerimdekileri değişip pijamalarımı giyindim ve kendimi yatağa attım.
Kaç saat uyudum bilmiyorum ama holden gelen yüksek ses uykumu böldü. Uykulu bir halde, mırıldana mırıldana pikeyi başıma kadar çekip uyumaya devam ettim. Birkaç tıkırtı sesi geldi fakat ben rahatımı hiç bozmadım.
"E hani geldik yoksun miniğim."
Uykuyu en tatlı yerinde bölen bu ses beni uykumdan uyandırdı. Hızla pikeyi iteledim ve gözlerimi açtım. Cihad abim kapıya yaslanmış bana bakıyor. Pike ayağa kalkmamla beraber yere düşerken abime koştum. Tabi ayağıma takılan pikenin beni yere düşürmesiyle koşum son buldu.
"Sakar," dedi gülerken. Beni yerden kaldırdığında abime sıkı sıkı sarıldım. Kokusu barut ile karışık gelirken yutkundum. Bu koku asla onun üzerinden gitmiyor. Elleri de tıpkı kendisi gibi buram buram barut kokuyor.
"Hoş geldin abim." Bir kez daha birbirimize sarıldık.
"Hoş buldum miniğim." Beni kolunun altına alıp saçlarımdan öptü.
"Nasılsın abi? İyi misin? Yaran falan yok değil mi?"
"Kız az nefes al. İyiyim." Tatlı tatlı gülümseyerek abime yaklaştım ve bir kez daha sarıldım.
"Şimdi mi geldin?" Dağınık saçlarımı bir kez de abim dağıttı.
"Sabah geldim de birkaç işim vardı onları hallettim."
"Hım," dedim onaylayarak. Başımı abimin göğsüne gömüp gözlerimi kapattım. Baran abide tıpkı abim gibi ama abime göre o daha sessiz ve uzak. Bazen onunla iki kelam ettiğine şükreder insan ya da sadece bana böyle davranıyor bilemiyorum.
"Akşama bizimkilerle buluşacağız." Geriye çekilip abimle karşı karşıya kaldım. Yarın olacak ameliyat için bilgi toplamam ve tekrar yapmam lazım. Ameliyata katılacak olmak bizim için epey zor oluyor, ama ne kadar çok deneyim yakalarsak o kadar iyi.
"Yarın ameliyat var," dedim dertli dertli. Elbette abimlerle dışarı çıkmayı çok istiyorum ama ameliyat için çalışma yapmam lazım.
"Akşam," dedi vurgulayarak. "Akşam çıkacağız, şimdi otur neye çalışıyorsan çalış." Yüzümdeki ifade yerini hemen gülümsemeye bıraktı. Cihad Uz sen çok akıllısın ve tabii ki bana çekmişsin.
"Sen aynı bensin abi," saçlarımı geriye savurup sırıttım. "Benim kadar olamasan da zekisin." Abimin gözleri kısılınca sırıtmam büyüdü.
"Ben sana çekmişim," dedi başını usulca sallayarak. "Ben sana çekmişim öyle mi Uhra?" Hızla onaylayacak bir baş hareketi yaptım.
"Tabi sen bana çekmişsin abi, ne yani ben mi sana çekeceğim bir de." Abim kahkaha atarak uzanıp saçlarımın bir tutamını çekti. Kısık bir mırıltı dudaklarımdan dökülürken, abimin eline vurdum.
"Bırak şu huyunu vallahi cinleniyorum abi." Sırıtarak saçlarımı bir kez daha çekti. Ve hırsla eline bir kez daha vurdum.
"Bak abi falan demeyeceğim, çarparım bir tane." Cihad abim kahkaha atarak saçlarımı karıştırıp odamdan çıktı.
"Dersini çalış, akşam kafa dağıtırsın."
"Emredersin komutanım." Güldü abim sesli bir şekilde.
"Aferin Uz," derken bana göz kırpıp odamın kapısını kapattı.
Abim odadan çıktıktan sonra kendimi yatağa atıp soluklandım. Kafamda kendime kısa bir ders özeti geçirdim ve uzandığım yerden doğruldum. Banyoya geçip yüzüme su çarptım ardından dağınık saçlarımı tarayıp tepeden topuz yaptım. Banyodan çıkınca dağınık odamda göz gezdirdim ve ofladım. Hızlıca yatağımı topladım ve köşeye atmış olduğum kıyafetlerimi toparlayıp banyomdaki kirli sepetine attım. Odam toplandığına göre sıra ameliyat için bilgi toplamada.
Elimdeki kalem parmaklarımın arasında hareket ederken aklım bambaşka bir yere kaydı. Ben burada ne yazıyorum, onu bile bilmiyorum fakat gözlerim not defterimde gezinirken yutkundum. Adını yazmışım. Gerek var mı?
Gözlerim silgiyi ararken odamın kapısı çaldı ama hiç oralı olmadım. Hızla kalem kutusundan silgiyi alıp adını silmeye çalıştım. Evet çalıştım çünkü ne kadar silersem sileyim izleri geçmiyor. Böyle mi? Bende bıraktığı etki böyleydi. Ben silmiştim ama izi kalmış. İzleri hiç geçmemiş. Bıraktığı hiçbir his geçmemiş.
"Uhra," odamın kapısı aralanırken Cihad abim kapıda göründü. İçli bir nefes aldım. Bütün düzenim bozulurken, yerimde tepinmek istedim. Baran abi her şeyi alt üst etmek için mi bana bakıyor bilmiyorum ama alt üst oluyorum. Ben bu yolda her şeyi kaybediyor gibiyim. Sanki bu bir savaş ve ben bu savaşta kaybedeceğimi adım gibi biliyorum...
"Ya kızım sen beni duymuyor musun?" Abim epey sinirlenmiş gibi ama hiç ona cevap verecek kafada değilim.
"Abi," dedim kısık bir sesle. Ne diyeceğimi dahi bilmiyorum ama ağzımı bir açsam bir daha susmayacak gibiyim.
"Yemeğe çağırdık duymadın mı diyeceğim ama yanındayım hala duymuyorsun." Oturduğum sandalyeyi hızla kendine çevirdi. Çatılan kaşları ve kısılan gözleriyle yüzümü taradı.
"Yüzün sapsarı olmuş. Ne oldu Uhra?" Bir bilinmezliğin ortasında can çekişirken sağ kalmam bile mucize. Gözlerimi usulca kapattım ama göz kapaklarım tir tir titredi. Karnımda tepinen her böceğin kanadını koparmak istiyorum.
"Halsizim abi, yemek yemeyeceğim ben gelince bir şeyler atıştırdım." Tek kaşı havalandı sorgularcasına ama elbette ona fırsat vermedim. "Acilde nöbetim vardı ara verince arkadaşlarla yedik."
"Sende bir gariplik var ama anlamadım." Yutkundum. Sen ne olur hiçbir şey anlama abi; hatta sen hiçbir şeyi sorgulama çünkü ben gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum.
"Uyusam?" Başını iki yana salladı.
"Baranlarla dışarı çıkacağız. Az dinlen ben sana haber veririm." Ateşe dokunsam bu kadar etkilenmem. Oturduğum sandalyeden kalktım. Havanın sıcaklığından mıdır anlamadım ama soğuk soğuk terlemeye başladım.
"Ben gelmesem abi?" Bana tereddütle bakarken başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Sorgulamıyorum sen kendin anlatırsın. Hazırlan dediğimde hazır ol." Beni odamda tek bırakıp gitti. İçimdeki huzursuzluk artarken kendimi odanın içindeki ufak banyoya attım. Nefes alışlarım hızlanırken sırtımı kapıya yaslayıp usulca yere çöktüm.
🌼
Cihad zorda olsa Uhra'yı ikna etmişti. Hepsi beraber her zaman gittikleri kafeye geldi. Uhra düşünceli dururken Baran sessizce ona kaçamak bakışlarla baktı. Masa kalabalık olduğu için pek fazla bakmak istemiyordu.
"Uhra," Aleyna çocukluk arkadaşına seslendi. Normalde şu an Uhra bin tane cümle kurmuş ve hatta Cihad'ı sinirlendirip sonra herkesi güldürmüş olurdu.
"Efendim."
Uhra başını kaldırıp çaprazında oturan Aleyna'ya baktığında gözleri hemen Aleyna'nın yanındaki Baran'a kaydı ama gözlerini hızla Baran'dan çekti. Zaten Baran hiç yüzüne bakmıyor pek fazla onunla konuşmak istemiyor gibi davranıyordu bu yüzden daha çok yerine sindi.
"Neyin var bebeğim? Bugün ameliyatta yoktu." Uhra sessizliğe daha fazla gömülürken içli bir nefes alıp verdi. Söyleyecek bir şey bulamadı. Neyi olduğunu kendisi de bilmiyordu.
"İyiyim canım. Halsiz hissediyorum sadece." Aleyna tereddütle kaşlarını kaldırdığında tebessüm etti. Usulca telefonunu masadan alıp Aleyna'ya mesaj yazdı.
Uhra
Sen abimle bakışmaya devam et Aley:)
Aleyna gözlerini büyüterek Uhra'ya baktı. Birdenbire gözlerini hemen yan tarafında oturan abisine çevirdi ve hemen önüne döndü. Abisinin fark etmesinden epey ürküyordu.
Aleyna
Saçmalama Uhra.
Uhra sırıtarak onuz silkti ve Baran'a baktı. O anda göz göze geldiler. Yeşilin iki farklı tonu birbirine karışmıştı sayelerinde. Uhra oturduğu yere iyice sindi onun aksine Baran nefes almak istemişti. Sanki Uhra'ya bir kere bakınca bütün ömrüne yetecek kadar oksijene sahip oluyor. Kocaman adam bir çift gözlerle karşı karşıya gelince soluksuz kalıyor. Kalbi hızla çarpmaya başlıyor. Uhra'dan delicesine etkilendiğini seneler önce kabul etmişti.
Aleyna ikisinin bakışmasını görünce, alt dudağını dişlerinin arasına alıp güldü. Uhra ve abisinin gerçekten birbirlerine karşı bir şeyler hissetmesini çok istiyordu. Baran'ın Uhra'ya bakışından bir şeyler seziyor ama Uhra'yı bilmiyordu. Daha önce hiç konuşmamışlardı.
"Abi," dedi Baran'a yanaşıp. "Sen bence Uhra'ya karşı boş değilsin." Baran'ın kalbi hızlanırken sakin olmaya çalıştı ve kız kardeşine doğru eğildi.
"Gevezelik yapma güzelim." Aleyna daha çok emin oldu fakat abisi hiç yardımcı olmuyor aksine sürekli herkese karşı çıkıyor.
"Yok yok sen gerçekten Uhra'ya karşı boş değilsin." Baran hızla kız kardeşine doğru döndü. Oldukça sinirlenmiş göründüğü için Aleyna geriye yaslandı.
"Seni daha önce uyarmıştım Aleyna." Hızla abisini başını sallayarak onayladı. Baran ise bu ortamdan epey rahatsız olduğu için ayaklandı.
"Hava alacağım," derken Cihad'a baktı. Herkes kendi arasında sohbet ederken Baran Uhra'nın olduğu yerde ona bakmadan duramıyordu. Karşısındaki kadın onu anlamazken Baran inceden inceye mahvoluyor.
"Nereye?" diyen Sezen'in sesini duyan Baran duraksadı. Uhra ise kaşlarını çattı ve sessizlik içinde bir Sezen'e, bir de Baran'a bakıp durdu. Sezen'in nereye demesi Uhra'yı epey sinirlendirdiği için oturduğu yerde sabırsızca hareketlendi.
"Hava alacağım." Baran'ın iki kelimelik cevabı Uhra'yı daha çok sinirlendirdi. Niye cevap verdi diyerek kendi içinde söylendi ve hemen kollarını göğsünde toparladı. Alt dudağını sinirle dişlerinin arasına alıp dişledi.
"Bende hava alacağım abi." Cihad Uhra'ya doğru bakıp, sadece gözlerini kapatıp açtı. Uhra'da Baran'ın ardından ayaklanıp peşine takıldı.
"Bende hava alacağım Baran abi." Abi kelimesini vurgulayarak söylediği için, Baran Uhra'ya göz ucuyla bakıp yürümeye devam etti.
"Gel küçük hanım." Uhra derin bir nefes aldıktan sonra, sinirlerine hâkim olmak adına biraz daha nefes alıp verdi.
"Bana ne zaman küçük hanım demekten vazgeçeceksin?" Uhra'ya bakmadı. Eğer bakarsa bir daha önüne dönemezdi. Uhra onun ayarlarıyla oynuyordu. Bazen karşısında durması bile Baran'ı mahvediyor.
"Hiçbir zaman." Kısık sesini sadece kendisi duydu. Uhra konuşmadığını düşünüp daha çok sessizleşti. Baran ne yüzüne bakıyor ne de onunla konuşuyordu. Bu durum Uhra'yı sadece incitiyor.
🌼
Eğer bir şeyler canımı sıkmasaydı ben, şu an asla böyle hissetmezdim. Baran abinin bu tavırları canımı sıkıyor hatta canımı sıkmakla kalmayıp, bütün keyfimi kaçırıyor. Mesela hiçbir şekilde yüzüme bakmıyor. Hayır baksa bile kaşları hep çatık sanki bana kızmış gibi. Anlam veremiyorum. Anlam veremedikçe keyfim kaçıyor.
"Sezen ile," dediğimde bana kısa bir bakış attı ve hemen önüne döndü. "Yani Sezen sana nereye deyince merak ettim." Hafifçe dudakları kıvrıldı. Şimdi neye güldü bu adam ya. Hayır ne var neye gülüyor.
"Neyi merak ediyorsun, Uhra?" Adımı resmen üzerine bastıra bastıra söyledi. Yüzümü asarak önüme döndüm. Niye böyle dedi şimdi anlamadım. Sırf sinirleneyim diyedir.
"Aranızda bir şey mi?" Cümle ağzımdan birdenbire çıktı. Asla sormamam gereken o soruyu, birdenbire sormam ikimizin de durmasına sebep oldu. Ben durdum ama o da benimle beraber durdu. Ben neden Baran abinin özel hayatını merak ediyorsam, yani hayır beni asla ilgilendirmiyor.
"Ne zamandan beri abilerinin özel hayatını sorguluyorsun, küçük hanım?" Sanki bir ağırlık yüreğime oturup kaldı. Yüzümdeki ifade yerini burukluğa bırakırken yutkundum. Abilerimin özel hayatını merak etmezdim. Hatta hiç sormazdım çünkü bilmem gereken bir şey olursa onlar bana söylerdi. Peki ya Baran abi? O benim abim miydi ki böyle bir şey söyledi! Sadece aynı mahallede beraber büyüyen iki çocuktuk. Aynı mahallede. Çapraz evlerde oturan iki farklı ailenin çocukları.
"Abi diyeceksin Uhra. O senden büyük anladın mı?" Cihad abimin bana kızması, gözlerimin dolmasına sebep olurken Baran'a baktım. Cihad abime, karşıma kıza demesi için ama o hiç sesini çıkarmadı.
"Baran," dedim titreyen sesimle. "Sen benim abim değilsin. Değilsin işte abim Baran." Hafifçe gülümsedi ve saçlarımı yüzümden çekti.
"Karışma kıza Cihad. Bırak Baran desin bir şey olmaz." Cihad abim sinirle Baran'a döndü.
"Sen ondan büyüksün kardeşim. Bana abi diyorsa sana da desin." Hırsla saçlarımı geriye savurup oturduğum salıncaktan kalktım.
"Demiyorum! Onun adı Baran. Ben ona sadece Baran derim. Bizim anne ve babamız aynı değil o yüzden Baran. Ona sadece Baran diyeceğim." Cihad abim beni hemen kucaklayıp kaydıraklara ilerledi.
"Abi diyeceksin Uhra. Baran'a abi diyeceksin."
"Demem! O Baran sadece. Bana ne Baran işte Baran."
Küçüklüğümüz gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçerken tebessüm ettim. Ben o zaman sadece yedi yaşındaydım. Ben ona kendi isteğimle abi demiyordum. Herkes o senin büyüğün abi demelisin derken benim için hep Barandı. Söylediği cümle canımı acıtsa da sesimi çıkarmadım. Haklı en nihayetinde.
"Haklısın Baran abi."
Baran abiyi ardımda bırakıp hızlı adımlarla sahil boyu yürümeye devam ettim. Gözlerim dolarken başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldım. Şu saatten sonra abi demek istemesem de derim. Yani aranızda bir şey yoksa, yok demek çok zor değil. Demek ki Sezen ile bir yakınlığı var ki sorabiliyor.
Gözlerimden birkaç damla yaş süzülürken bulduğum ilk banka oturdum. Gözlerim dalgalı denizde gezinirken sadece soluklandım. Buradan gitmeliyim. Kaçacak yer aramak dedikleri bu olsa gerek. Kendimi şu an çok kötü hissediyorum ve hemen yanından uzaklaştım ama geriye dönme hissiyatı hala içimde bir yerde. Zaten beni tersledi gibi bir şey oldu bir daha asla ona öyle sorular sormam. Resmen aklımı başıma getirdi. Durduğum yeri ve haddimi bildirdi. İçim bu düşüncelerimin akabinde daraldı.
Abi yerine koymamı kesin bir dille dile getirdi. Abilerimin özel hayatıymış. Hah sen benim abim bile değilsin. Saygımdan abi diyordum ama artık onun gözümde ne konumda olacağını da bir güzel hatırlattı. Zaten ötesi olamaz.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.75k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |