114. Bölüm

59.Bölümm

Esmer Oruç
karanlikgece_01

 

“Her başlangıcın bir sonu, her sonunda da yeni bir başlangıcı var derlerdi, oysaki biten bir şeyin yeniden başlaması imkansızdı. Peki ya neden kendimizi böyle suskun cümlelerle kandırıyoruz?

Bazen bittiği yerde noktayı koymak gerekir çünkü her hikaye bir sonu hak eder ve hikayenin bittiği yerde noktayı koymak gerekir ki yeni hikayeler yazmaya başlayalım. Yeni adımlar atılan hikayeler başta bizi zorlasalar da, bir önceki hikayeye her ne kadar özlem duysak da, yeni başladığımız hikaye bir öncekinden daha iyi olacaktır. Yeter ki yeni bir başlangıç için ilk adımı atmak cesaretinden bulunalım.

 

Fırat’tan

 

Hayata her zaman bir amacım olduğu için yaşardım. Gerçi her insanın yaşamak için bir amacı vardı. Kimini ailesi, kimini işi, kimini ise sevdiği kadındı. Benimkisi bunların hepsiydi: ailem, işim ve sevdiğim kadın.

 

Onunla mutlu bir gelecek kurmak istiyorum ama kafamda kurduğum kuruntular buna engel oluyordu. Ya ileride bir gün şehit düşer de ona güzel bir gelecek vaat edemesem, çocuğuma iyi bir baba olamasam diye düşünüp duruyorum. Aslında hayatın acı gerçeği, herkesin bir gün öleceğiydi. Ölüm bir gerçekti; bizim gerçeğimiz ise ölüme diğer herkesten bir adım önde olmamızdı. Derler ya:

 

“Her asker kefeniyle doğar bu yola.

Bir gün, o kefen gerçek olur;

sessizce yaklaşır, bekler.

Zordur kabullenmek…

Ama en doğrusu budur.

Yalanlara sığınmak,

bahanelere sarılmak…

kaderi değiştirmez.

Sadece zamanı çürütür içten içe.

Ve bir gün anlarsın:

Gerçeği inkâr etmek,

onun ağırlığını hafifletmez.

O yüzden susmalı bazen,

baş eğmeden kabul etmeli,

ve bu gerçekle,

son nefese kadar yaşamayı öğrenmeli…”

 

Bu gerçek ne kadar acıtsa da bir gün olacak olanı ön görüyordu. Bazen hangi amaç için yaşıyorum diyorum, sonra aklıma kardeşim geliyor. Onu her şeyden çok seviyorum. Hayatımdaki en değerli insanların başında o geliyor; onun olmadığı bir dünya benim için yaşamaya değmez. Sonra aklıma annem ve babam geliyor. Her ne kadar iki yıldır öldüklerini sanmamızı isteseler de, onların yaşadığını biliyordum ve bu gerçeği Asena’nın bilmemesi gerekiyordu. Aksi takdirde yaptığımız bütün planlar mahvolacaktı. Bu yüzden onun şimdilik öğrenmemesi bizim için daha iyiydi ama öğrendiğinde çok büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktı.

 

Ama anlardı. Ona anladığımızda neden böyle bir yola başvurduğumuzu ve bize hak verecekti. Ya da öyle umuyorum. İnşallah anlayışla karşılarlardı, aksi takdirde yarattığımız hayal kırıklığını tamir etmemiz çok zor olacaktı.

 

Asena benim hayatımdaki tek varlığım; şimdi ise bir de sevdiğim kadın vardı: Hazan. Ve onunla kurduğum bir gelecek. Bazen onunla ilgili hayaller kurarken buluyorum kendimi. Çocuklarımızın olduğunu ve çok mutlu bir geleceğin bizi beklediğini düşünüyorum. Ama bazen asker olduğum gerçeğini unutuyorum, ölüme bir adım yakında olduğumu ve böyle hayaller kurmanın gereksiz olduğunu düşünmeye başlıyorum. Ha bir de o beni benim sevdiğim kadar seviyormu? Ya da bana karşı duyguları var mı? Bunu bile bilmiyorum ve kendi kendime hayal dünyası yaratıp buna inanıyorum. Size saçma gelebilir ama bazen yaşadığın hayal dünyası seni gerçek dünyaya düşman eder.

 

Onun beni sevip sevmediğini bilmiyorum ama bunu öğrenmemin tek yolu ona açılmaktır. Ve bunu yapmaktan ve alacağım olumsuz yanıttan çok korkuyorum; bu beni bir adım geri atmaktan alıkoyuyor.

 

Bugün önemli bir operasyona çıkacaktık. Eğer ölmezsem, saf dönersem içimdeki tüm duyguları ona anlatmayı düşünüyorum. Korkunun ecele faydası yoktu.

 

Şimdi operasyona çıkacaktık, helikopterin iniş yapmasını bekliyorduk. Operasyona Yaman, Hazan ve sekiz kişinin daha bulunduğu askeri mürettebatla çıkacaktık. İşin aslı zor bir operasyon olacaktı bizim için.

 

Helikopter iniş yaptıktan sonra sırayla hepimiz bindik ve yavaş yavaş havalanmaya başladık. Aradan geçen yarım saatin ardından, sessiz ve soğuk dağların tepesine iniş yapmıştık.

 

Sadece rüzgarın sesi duyuluyordu.

Sisli dağların yamaçlarında, rüzgarın uğultusu arasında silah sesleri yankılandı. Kayaların arasında ilerlerken, her adımda düşmeye bir adım daha yaklaşıyordum. Ayaklarım buz kesmişti ama soğuğu hissetmeye, vücudumun buz gibi olmuş her köşesini hissetmeye izin vermiyordum. Önümdeki kayaların arasında düşmanlar, bu geçiş yolunu kontrol etmek için adım adım ilerliyordu.

Yanımda Yaman’ı gördüm. Gözleri, dağların sertliğine sırtını dayamış bir yiğit gibi soğukkanlıydı. Asena'nın abisi olarak bu topraklarda yıllardır savaşıyor, bu kayalarda her adımı öyle tanıyordum ki. Ama burada… bir şeyler farklıydı. Gözlerinde kaybolmuş bir umut vardı.

Yaman, zaman zaman bana bakıp, “Fırat, dikkat et!” diyordu ama ben, hep olduğu gibi, başımı sallayıp sadece ileriye bakıyordum. Gözlerim, her zaman olduğu gibi, bu topraklarda ölümle nasıl dans ettiğini biliyordu. Biraz daha dayanmak zorundaydık.

O an rüzgar birden kesildi. Her şey durdu. Dünya, sadece bizim nefeslerimizle doluyordu. Bedenim, alışık olduğum bu soğuk havaya rağmen, kalp atışlarımın hızlanmasını hissediyordu. Her şey, birkaç saniye önceki patlamaların yankılarında kaybolmuştu.

 

Bir anda sağdan gelen patlama sesiyle irkildim. Sesin ardında bir kayaya çarpan bir ceset… Biri vurulmuştu. Sesimde herhangi bir değişiklik yoktu. Yaman’a bakmadım bile. Gözlerimde yalnızca soğuk bir kararlılık vardı. Ne olursa olsun, Asena’yı korumak için her şeyi yaparım, ama burası başka bir yerdi… Şimdi, sıranın bize gelmesine sadece birkaç saniye vardı.

Yaman yerinden fırlayıp, kayaların arasında düşmanı görmek için doğruldu. Benimle birlikte kayalıkların arasına geçmeye çalıştı ama bu kayalar, sertti. Adımlarımızın her biri, çakıl taşları gibi düşmana yaklaşıyordu. Her şey hızla geçiyordu. Ama zaman, bir an için dondurulmuş gibiydi. Yalnızca o birkaç saniye vardı, karar vermek için.

 

Bir adım daha attım. Yaman hemen arkamdaydı. “Bunu bitireceğiz,” dedim, ama sesimde bir şey yoktu. Bir yemin gibiydi. O adım, hepimizi sarsacak bir adım olacaktı. Kararımızı vermek, sadece hayatta kalmak değil, bu lanet olası dağlarda bir daha bu tür bir geceyi yaşamamak içindi.

 

Şimdi ölümle burun burunaydım. Ve aklımdan geçen her şeye hak vermeye başladım.

 

İnsan doğarken beşiğiyle, asker olurken kefeniyle tanışır. Omzuma ilk değdiğinde fark etmemiştim bile. Sessizdi. Sanki beklemeye koyulmuştu. Şimdi, burada, ölümle göz göze gelirken anlıyorum… O kefen, hiçbir zaman uzak değildi. Zamanla kaderim olmuş. Kaçmak neyi değiştirdi ki? Bahaneler… Onlar sadece zamanın içini boşaltan süslerdi. Kendimi kandırdım yıllarca. Ama artık biliyorum… Bazı gerçekler var, görmezden geldikçe büyüyor. Ve asıl cesaret, onları inkâr etmek değil, gözlerinin içine bakıp yürümeye devam etmek. Ben de bunu yapacağım. Sonuna kadar.”

 

 

Bölüm : 08.04.2025 14:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...