2. Bölüm

2. Geri Dön

Yalives Doğan
kambersizyazar

Merhaba 😍 Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın, lütfen...

____________

Melek, dışarıdan bakıldığında güçlü, akıllı ve hayat dolu bir kadındı. Herkes onun başarılarını, özgüvenini ve ne kadar güçlü olduğunu görüyordu. Ama kimse, onun içinde ne kadar derin yaralar taşıdığını bilmiyordu.

Annesinin vefatı yetmemiş gibi eski nişanlısı, yıllar süren bir ilişkinin ardından hiçbir açıklama yapmadan onu terk ettiğinde, Melek’in dünyası bir kez daha çalkalanmıştı. Nedenini anlamadığı bir boşluğa düşmüştü. Bu terk ediliş, ona sevginin ne kadar kırılgan olduğunu ayrıntılı bir şekilde göstermişti. En yakın arkadaşı ise, Melek’in duygusal olarak çökmeye başladığını fark ettiği halde yardım etmiyordu. Bir zamanlar çok yakın, her sırlarını paylaşırken şimdi, Melek’in travmalarına gözlerini kapamıştı. Bu da Melek’i derin bir yalnızlığa sürükledi.

Bu yalnızlık ise onu istemediği yollara itti. Güçlü, kararlı ve zeki kadın, artık her şeyin üstesinden gelemiyordu. Kendi içindeki bu karanlıkla savaşmaya başladı, ama çoğu zaman başarısız oldu. İçkiye sığınmak, ona geçici bir rahatlama sunuyordu. Annesinin ölümünden, terk edilmesinden ve en yakın dostunun uzaklaşmasıyla her şey yavaş ama zayıf adımlarla hayatını zorlaştırdı.

İçki, Melek’in dünyasında bir kaçış yolu olmuştu. Geceyi gündüze katan, duygularını kontrol etmekte zorlandığı o anlarda, bir an olsun rahatlayabilmek için içki bir çözüm gibi görünüyor, ama her defasında, sonrasında daha da derinleşen bir boşlukla karşılaşıyordu. O anlarda, yaşadığı her şeyin anlamını kaybettiğini hissediyor, dünyadan uzaklaşıyor gibi oluyordu.

İçinde bitmeyen bir umut vardı, belki de farkında olmadığı bir umut. Geçmişin acılarını geride bırakmak ve yeni bir başlangıç yapmak için henüz çok geç olmadığını düşünüyordu. İçindeki boşluğu, geçmişin acılarını ve kayıplarını, şarap şişeleriyle dolduruyor, bir yandan da koca dünyada tek başına hissettiği yalnızlığı yaşıyordu. Bir kadının gücü, bu kadar yıkılabilirse, ne kadar dayanabilir ki?

"Geri dön lütfen! Anne yemin ederim inan! Çok canım acıyor." Bağırması kesilince dudaklarını dişleriyle çiğnedi. "Beni yanına al o zaman." demesiyle dediğinden caydı. "Yok yok... Babam yalnız kalır değil mi? O yüzden ses çıkarmadan bekliyorum. İçim şişti ama..." Nefes alıp karanlık gökyüzüne baktı. "Yoksa içki yüzünden mi şişti? Lanet girsin! Nerde o şişe! Beni sarhoş etmeye utanmıyor mu?" dedi ağzını sıkıca tutarak kıkırdadı. "Salak Melek, annem duymasın. Annem gördüyse terlik yerine hortumla döver." Gülmeye devam ediyordu. Gözleri nemlenince burnunu çekti.

"Anneme çarpan o araba nerede? Benim güzel annemi nasıl öldürür?" dedi hizaya geçerek... "İleri marş!" diye sallanarak devam etti. Melek, ayaklarını sürüyerek yürüyordu. Gecenin serinliği, tenine çarpan rüzgârla birleşince içindeki boşluğa biraz olsun dokunur mu diye umdu. Ama hayır İçindeki ağırlık, rüzgârın taşıyamayacağı kadar keskindi.

Kaldırımlar bulanık görünüyordu. İçki, başını döndürmüş, adımlarını belirsizleştirmişti. Bir an sendeledi, ellerini ceplerine soktu. İnsan sarhoşken her şey biraz daha yumuşak oluyordu sanki. Gerçeklik, keskinliğini kaybediyor, dünya biraz daha katlanılabilir hale geliyordu.

Yanından geçen arabalar, uzakta sararmış sokak lambaları, yere düşmüş bir kâğıt parçası… Hepsi yabancıydı. Ya da Melek, artık kendine bile yabancıydı. Kendi içine sıkışmış, kendinden kaçamayan bir ruh gibi yürümeye devam etti.

Bir an durdu. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yıldızlar, şehir ışıklarının arkasında solgun kalıyordu. Tıpkı onun içindeki umut gibi. Solmuş, silikleşmiş, neredeyse görünmez… Ama hâlâ orada mıydı?

Derin bir nefes aldı. Alkolün getirdiği uyuşukluk, içindeki boşluğu tamamen kapatamamıştı. Yine de en azından hissettiği her şey, bir anlığına da olsa daha bulanık, daha uzaktaydı. Ve belki de şu an, ihtiyacı olan tek şey buydu. Elini gökyüzüne uzatıp el salladı. "Söz bir daha içmeyeceğim. Bugün senin doğum günün diye üzüldüm biraz içtim."

Melek, sade ama bir o kadar da güzel bir kadındı. Esmer teni tıpkı bol sütlü kahve gibi, sıcak ve doğaldı. Gözleri koyu kahverengi, derin bakınca sanki içine çekiyordu insanı. Burnu küçük, dudakları ise normal, ne çok ince ne de kalındı. Yüzü, yaşadığı zorlukları belli etse de, hala bir naiflik barındırıyordu.

Fizik olarak da çok abartılı değil. 1.65 boyunda ve 55 kilo civarındaydı. O kadar tatlı ve sevimliydi ki, bakarken fark etmeden insan gülümsüyordu. Hani bazen insana hem bir güven veriyor, hem de bir hüzün taşıyor gibi… Ama her şeyin doğal haliyle, kesinlikle dikkat çekici bir kadındı.

Daha yirmi üçünde yaşıtlarına göre olgun, kendi iç dünyasında yalnız bir kızdı. Annesinin ölümü, sevdiği adamın gidişi sonrasında bambaşka biri olmuştu. Oysa iki yıl önce dünyanın en mutlu, en güçlü kızı olduğunu düşünürdü. Kimse kendi kaderini bu şekilde yazmak istemezdi. Melek'in elinde olsaydı, şimdi bir şirkette yönetici asistanı olmuştu.

Ne çok özenirdi zamanında küçük bir şirkette çalışan annesine... Melek için, biricik annesi kelimenin tam manasıyla dünyanın en iyi yeri ve en iyi patronuna sahipti. Evde ki günlük işleri bitirdikten sonra, annesinin bütün ikazlarına rağmen yardım için yanına gider. Bir şeyler öğrenmek için var gücüyle annesine destek olurdu. Şimdi ise ne Melek eski Melek'ti, ne de onu küçük bir şirkette bekleyen sevgi dolu annesi vardı.

Eskiden, annesi varken şimdikinin aksine parmak ile gösterilen azimli, sabırsız, çalışkan, inatçı, kurnaz, akıllı bir kız'dı. Aklını, keçi gibi inadını ve kurnazca davranışlarını bazen sinir etmek için harcadığı da oluyordu. Tabi Melek'den yaka silken, onu gördüğünde hoşnut olmayan bakışlarla, yolunu değiştiren birkaç kişide bahsetmeden olmazdı.

En yakın arkadaşının nişanlısı, Ahmet... Küçükken onu az dövmemişti. Bu yüzden olmalı ki, sinirli ve Melek'e karşı daima ön yargılıydı. Bazen herkesin içinde nefret söylemleriyle küçük düşürdüğü görülmemiş bir durum değildi. Ahmet yüzünde birkaç kişiden daha her konuda ihanet görmüştü.

Melek hiçbir konuda sessizlik ile çözüm arayan bir kız olmazdı. Kavga etmekten, laf dalaşına girmekten üşenen bir kız da değildi. Yine de en yakın arkadaşı Sibel'in nişanlısının her yaptığına sessiz kalmayı seçmesi üzüyordu. Arkadaşlığı bozulmasın diye sonuna kadar her konuda fedakarlık yapacağı, belirsizlik içinde debeleniyordu. Ahmet ve onun yaşadıklarına göz yuman arkadaşı için dolmak üzere olan sabrı bitiyordu.

Vücudu olduğu yerde zikzaklar çizerek yürürken, az da olsa eski günlerine geri dönmüştü. O kimdi ve şimdi kim olmuştu? Altı aydır babasına yalan söylediği ayda bir içki içerek, bütün yaşadıklarını unuttuğunu varsayarak devam ediyordu.

Yine böyle sıradan bir gecede, sokaklarda dolanıp kendi ile yüzleştiği dakikalarda, karanlık sokağın bir ucunda ellerindeki biraları paylaşarak, aşağılayıcı bir erkek sohbetinin önünden geçerken kendini buldu. Korktuğu her halinden belliydi. Yine de bu sokakları çok iyi tanıyordu. Geçen zaman içinde, sokakta yaşayan, yaşamak zorunda bırakılan bir çok arkadaşı olmuştu. Bu çocukların ise sokakta yaşamadıkları belliydi. Melek verdiği tedirginliğin, davranış bozukluğuyla, vücudu bir oraya bir buraya tökezliyordu. Ayağına takılan taş yüzünden yere düşerek, düşünmeye başladı. Kalçası kaldırımın bozuk taşlarına değmiş bedeni fazlasıyla acımıştı.

Yanına doğru gelen adamlardan kaçmak zor olsa da, denemek için çaba sarf edip, son bir gayretle düştüğü kaldırım kenarından kalktı. Geldiği yöne doğru vücudunu döndürdü. Aç kurtlar gibi biralarından son bir yudum aldıktan sonra hızlı adımlarla Melek'e yöneldiler. İçkinin kötü olduğunu bu gece yine anlamıştı. Melek o kadar kolay lokma hiçbir zaman olmadı. Ayakkabılarını eline alıp içinden "Aç köpekler, b...k yersiniz inşallah..."diye fısıldadı. Evet aç köpekler gibi davranıyorlardı. Ve evet bu adamları lağam çukurunda hayal etmek hoşuna gitmişti. Bu gece Melek, onların gözünde eğlence amaçlı bir kurban olmuştu. Ama bu kız her daim karşısında ki insanı ters düz etmeyi bilirdi. Rezil olmaktan da rezil etmekten de hiç korkmazdı.

Penguen gibi paytak, paytak herkesin yataklarında uyuduğu evlerin önünde, yürümeye bir süre devam etti. Peşinden gelmeleri yüzünden, paniklese de aldırış dahi etmiyordu. Evinin kapısına yanaştığı anda, babası geldi aklına... Onu bu halde görse kötü bir şey olabilirdi. Ne de olsa babasının gözünde eskisi gibi yaramaz, günahsızdı. Yaramaz kişiliği daha halen devam ediyordu ama her insan gibi o da günahsız değildi.

Dış kapının merdivenlerinden ikişer ikişer inerek tekrar sokağa çıktı. Sarhoş olduğunu, kimselerin görmesini istemiyordu. Altı aydır babası görmeden bunu devam ettirmişti. Arkasına baktığında, daha halen takip ettiklerini görünce kısık sesle bağırdı. "Döverim sizi haaa! Bak getirmeyin beni oraya!" diye kaşlarını çatıp yürümeye devam etti. Kimse duymamıştı ama nedense içi rahatlamış ve az da olsa huzur bulmuştu.

Gökyüzüne baktı, gece zifiri karanlık sokakta Melek ve kendilerini tatmin etmek için uğraş veren üç kişi dışında kimse yoktu. Evinin iki sokak arkasına kadar takip etmeye devam ettiler. Arabaların arkasında sinsice ilerleyip Melek'in takati bitip düşmesini bekliyorlardı. Melek birden duraksadı, yaşadığı semtin sisli kokusunu içine çekti. Yeşil boyalı apartmana bakarak avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Sibel! Sibel! Sibel!" Ellerini beline koyup arkasına baktı. "Kaybolun buradan, annem polis aptal heriflerrr!" diyerek avazı çıktığı kadar yalan söyleyerek bağırdı. "Beni koyduğunuz yere kardeşinizi koymanız dileğiyle! Annemin polis olduğunu söylemiş miydim?" Dört parmağını kapatıp, orta parmağını kaldırdı adamlara. "Son duanızı edin!"

Balkondan saniyeler içinde, pembe fiyonklu pijamasıyla en yakın arkadaşı Sibel belirdi. Melek'in sarhoş olduğunu anlayıp sessizce balkonun kapısını kapattı. Adamlar bir avcı edasıyla yanaşmaya başlamışlardı ki! Artık kafalarındakini uygulamaya baslayacak olmanın hazzı, kahkaha atmaları için yeterli bir sebepti. O anda dış kapı açıldı.

Melek kurtarıcılarını gördüğü gibi sesini biraz daha yükseltip. "Yandınız oğlum siz...Bu parmak size anladınız siz onu." Üç delikanlı başlarına bela gelmesin diye uzaklaşırken, Melek kahkahalar atıyordu. "Kaçmayın pislik herifler. Lağam fareleri. Tam dövecektim siz geldiniz." Elini bir oraya bir buraya çevirerek kahkaha atmaya devam etti.

Sibel gözlerini devirerek yanına yaklaşıp.
"Kapa çeneni lütfen...Şu elini de yere indir. Annem görse ağzına s*çaçak." Melek dudaklarını büküp en yakın arkadaşına sarıldı. "Benim arkadaşım olmasan o ayı Ahmet'i çiğ çiğ yerim. Offf karnım çok açıktı." Sibel ve kardeşi Selim koluna girip içeriye taşıdılar. Sibel, kimsenin görmesini istemiyordu. Deliler gibi sevdiği nişanlısı Ahmet'in yasak koyduğu halde en yakın arkadaşına arkasına dönememiş, her zaman ki gibi bu gece de yardımına koşmuştu. Melek'e üzülüyordu ama Ahmet'e de hak veriyordu. İki arada kalmıştı.

Melek adının tam tersine Ahmet'in gözünde bir şeytan, belayı peşinde getiren yalancı biriydi. Hiçbir zaman ona güvenmiyordu. Sibel'i ondan uzaklaştırmak için elinden geleni yapması nefret ettiğini anlaması için yeterli bir sebepti. Sibel, odasında ki kanepeye beyaz bir çarşaf örtüp yatması için yalnız bıraktı. İçkinin etkisiyle saniyeler içinde uyuya kalmıştı.

Sabah saatleri güneş sanki tokatlar gibi yüzüne vururken ,kendi evinde olduğunu zannetmesi içten bile değildi. Sibel odaya girene kadar hiçbir şeyi tam olarak hatırlamıyordu. Sarhoşluğun verdiği halsizlik ve yorgunlukla etrafına göz gezdirdi. Karşısında üç ay öncesine kadar her gün görüştüğü. Şimdi ise haftada birgün bile görüşmediği en yakın arkadaşının evi olması daha zor bir durumun içine atmaya yetmişti. Yüzü kıpkırmızı oldu başını duvara döndü kendinden emin bir şekilde. "Bir daha yaşanmayacak bu olay. Dün annemin doğduğu gündü." diyerek elinde olmadan gülümsedi.

Sibel ise duvara yaslanmış bakışlarıyla hesap sorarcasına bakıyordu. İsteksiz bir nefes alıp, konuşmaya başladı. "Kaçıncı söz bu, kendini düzeltmek için hiç çaba sarf etmemen beni delirtiyor. Dünkü rezilliklerini saymıyorum bile. Senin yüzünden ne kadar zor durumda kalıyorum farkında mısın? Benim sana olan zaafımı kullanıyorsun. Biz seninle arkadaşız, hizmetçin değilim." Bu sözler Melek'in canını yakmıyordu. Nefesini tutarak sadece. "Özür dilerim bir daha olursa eve alma..."diyebildi.

"Seni eve almasam apartmanın önünde avazın çıktığı kadar bağırırsın. Çok değişiksin Melek!" Yaşadığı süre boyunca dört kişiyi sevmişti. Babası, vefat eden biricik annesi, birkaç cümleyle bahane üreterek giden nişanlısı ve çocukluk arkadaşı Sibel. Babasına hiç kıyamaz, üzülmesin diye onun yanında yaşadığı hiçbir sorunu yansıtmazdı. Annesi ise onun baştacıydı bir anda kaybetmişti. Çocukluk aşkı, nişanlısı Sabri, ailesi yüzünde Melek'i terk etmişti. Melek ve Sibel'e gelecek olursak onlar küçüklükten beri arkadaştı. Son üç aydır araları fazla iyi olmasa da Ahmet ile nişanlandıktan sonra yavaş yavaş uzaklaşmalar baş göstermişti. Annesinin ölümü de zaten aşırı yıkmıştı. Normalde yapmadığı kötü alışkanlıkları annesinin ölümünden sonra tek kaldığı için belki de başlamıştı. Melek çoğu zaman kıskanıyordu Sibel'i Ahmet'den, belki yaptığı çocukluktu ama kendine engel olamıyordu. En zor zamanlarında, Ahmet ondan çalmış hissine kapılıyordu.

Melek ve Sibel'in aralarındaki bağ sağlam, yılların biriktirdiği anılarla doluydu. Ama son zamanlarda, Sibel’in nişanlısı Ahmet bu dostluktan hiç hoşlanmıyordu. Ne zaman Melek ve Sibel bir araya gelse, Ahmet'in bakışları soğuk ve mesafeli olurdu. İlk zamanlar Sibel, Melek'le buluşmak istese bile, hep bir şekilde Ahmet’in rahatsız olduğunu hissediyordu. Şimdi ise direk görüşme Melek ile diyordu. Ancak Melek, her zaman sakin ve mesafeli durmaya çalışıyordu. Hiçbir şekilde Sibel’in ilişkisini zor durumda bırakmak istemiyordu. Bazen Melek, sadece bir kahve içmeye gitmek için bile, Ahmet’in onayını almak zorunda gibi hissediyordu. Oysa ki, yıllardır arkadaş olan Sibel ile aralarındaki dostluk, hiçbir şeyle değişmeyecek kadar güçlüydü. Sibel, Ahmet’in bu tavırlarını fark edince biraz sıkılmaya başlamıştı. Melek’e karşı olan tutumu, Sibel’in ikilemde kalmasına neden oluyordu. Ne yapmalıydı? Melek ile dostluğunu riske atıp, Ahmet’i memnun etmek mi, yoksa yılların verdiği güvenle Melek’i savunmak mı? Seçimini yapmıştı. Ahmet'in yanında olup onu memnun etmek.

______

İlk bölüm bitti kaldı diğerleri. Diğer bölümlere hadi devam edelim.

Yeni bölümde görüşmek üzere...

 

Bölüm : 05.10.2024 20:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yalives Doğan / Resmen Aşık / 2. Geri Dön
Yalives Doğan
Resmen Aşık

113.08k Okunma

9.9k Oy

0 Takip
127
Bölümlü Kitap
1. Ne var ne yok2. Geri Dön3.Dost4.Haber Gelir Geriden5.Tembel Patron6.Melek7. Korkusuz Korkak8.Ağzı Bozuk9.Baş Belası10.Zorla Geleceksin11. Çelişki12. Kovuldun Sözde Kaldı13. Dostluk14. Düzmece Düzen15. Çapkın16. Tehdit17. Yalan Makinesi18. Melek Ve Yalancı Aşk19. Kimler Gelmiş20.Görev Bakışlar Hücum21. Saldırı22. Çöküntü23. Yoksa Kafayı Yiyeceğim24. Kılıçlar Fora25. Ağır Yaralar26. Yeniden27. Esila ve Sonsuz Aşk28. Bela Geldi Hoş Geldi29. Sabır30. Kum Torbası31.Başlangıç veya Bitiş32. Ölüm KalımÖnyazı33. Kalbe Şiddet AğırdırÖnyazı34.Seni Kimler AldıÖnyazı35. Yük DeğilsinÖnyazı36. Sevdiğim KadınÖnyazı37. O olabilir miydi?Önyazı38. Benimle Çıkar Mısın?Önyazı39. Unutulmaz TeklifKısa BilgiÖnyazı40. SalihÖnyazı41. Sen Miydin?Önyazı42.Cadı ile PazarlıkÖnyazı43. Kural 1 Hadi OradanÖnyazı44. Nefret Aşkı GüçlendirirÖnyazı45. Dalgacı KıvırcıkÖnyazı46. Tek Kıvılcım Bin Tutku47. Aşk Bildiğin YakarKalıcı BilgiÖnyazı48. Evlerden Irak OlsunÖnyazı49. Huysuz oğlunuzla ilgileniyorumÖnyazı50. Öptüm NefesindenÖnyazı51. GİTMEÖNYAZI52. Ben Yanında DeğilimÖnyazı53. Bitti Derken BaşlamakÖnyazı54. Her Zaman Deli Gibi SeveceğimÖnyazı55. Biz Kime Ait OlacağızÖnyazıKapak Tasarımı56. Yasak MeyveÖnyazı57. İntikam ÇanlarıÖnyazı58. Bana aitsinÖnyazı59. Zaten AşığızÖnyazı60. GüzelimSAHTE EŞLEŞME kitap tanıtımı🫶Önyazı61. Yemişim KaslarınıYeni Hikaye Tanıtımı: Köle🫶💞Biraz Ondan ŞundanÖnyazı62. Unutulan GerçeklerÖnyazı63. Ben İyiyim Baba📸 Gülümse ÇekiyorumÖnyazı64. Ömürlük NüfusumÖnyazı65. En Çok OÖnyazı66. Sürpriz KaçırmaÖnyazı67. Kendimden KaçarÖnyazı68. Tamamlanma HissiÖnyazıAramızda Kalsın 👌69. Sonsuz İsteklerÖnyazı70. Yalanlar ve YalancılarÖnyazı71.Evlere ŞenlikYeni Hikaye| Gülümse ÇekiyorumÖnyazı72. Zamansız GelenÖnyazı73. Benim İçin Yaşa, Söz mü?Davet Ediyorum SiziÖnyazı74. Kazanılmayan Savaş
Hikayeyi Paylaş
Loading...