Mutfaktan gelen sesler ile istemsizce adımlarım beni oraya doğru götürüyordu. Sabah tam olarak enerjik kalkamasam bile babamın burada benimle olduğumu hatırlamak hayata daha da dirençli tutunmamı sağlamıştı. Anlıyorum ki böyle bir durumda yalnız ayakta durmaya çalışmak normalden daha zordu.
Bu zamana kadar çoğu şeyin üstesinden kendi çabam ile gelmiştim. Şimdide öyle olur gibime geliyordu ta ki babam durumumu öğrenene kadar. Benim babama ihtiyacım olduğunu o hastalığımı öğrendiğinde anlamıştım.
O durumumu öğrenmeseydi ben hala söylemez ve kendim bazı şeylerin üstesinden her zamanki gibi yalnız gelmeye çalışırdım. Yıprandığımı çabalarken anlamıyordum ama her şey bittikten sonra boşluğa düşüyor ve ne kadar çok zarar gördüğümü olaylar durulduktan sonra fark ediyordum.
Bazen bazı şeyleri oluruna bırakmak gerekiyordu . Açıkçası böylesi benim için daha iyi olmuştu. Düşüncelerim zihnimi işgal ederken beni kendime getiren şey ayağımın kapı eşikliğine vurmam olmuştu. Acıyla ayağımı tuttuğumda ağzımdan kısıkça bir küfür çıkmıştı. gerçekten sakarlıkta üstüme yoktu .
Ayağımın acısının geçmesini bir süre beklerken babamın sesiyle ayağımın acısını tamamen unutmuş ve dikkatim ona kaymıştı. Bir kaç adım ilerlemiş ve Mutfak kapısının oradan babama baktığımda gözlerim yerinden çıkacak şekilde açılmıştı. Etraf resmen savaş alanına dönmüştü.
"Yapışmasan ölürsün değil mi ?" diyerek tavayı havaya kaldırmış ve onu öldürecekmiş gibi ters bakışlarını yolluyordu. Bu hali yüzümde istemsizce gülümseme oluşmasını sağlamıştı. Anladığım kadarıyla benim için kahvaltı hazırlamak istiyordu.
Birinin benim için çabaladığını görmek içimde tarifsiz bir mutluluk oluşturmuştu. Tam adımımı atıp içeri girecektim ki babamın tavayı sertçe lavabonun içine atmasıyla olduğum yerde durmuştum. ellerini fayans taşına dayayıp kafasını önüne eğince ne yaptığını anlamaya çalışıyordum . Ne olmuştu bir anda ?
Derin bir nefes içine çekmiş ve kafasını yukarıya doğru kaldırmıştı ki gördüklerim içimi paramparça etmişti. Babam ağlıyordu...
Babam benim için ağlıyordu.
Boğazımda yumru oluşurken aynı zamanda da gözlerime yaşlar dolmuştu ağlamamak için art arda yutkunurken bu durum beni bir hayli zorluyordu. Babam arkasını dönecek gibi olduğunda bu halimi görmesini istemediğim için kendimi hızlıca dışarıya attım. kapımı ardımdan yarı açık bırakıp terliklerimle dışarı çıktığımda temiz havayı derince içime çektim .
Temiz hava hem vücuduma hem de boğazımdaki yumruğa iyi gelirken kendimi hızlıca toparlamıştım.
Fark ediyorum ki ağlamam hiç bir şeyi düzeltmiyordu. Ben bu durumuma alıştıysam babamda alışmalıydı. Daha babam benim her sabah nasıl kalktığımdan bir haberken ben her gün bu acıları yaşayarak ayağa kalkıyordum galiba bu gibi durumları normal karşılamalıydım .
Daha söylemediğim arkadaşlarım vardı. Onlara söylediğimde de aynı yollardan geçeceğime emindim. Herkesle bir tur ağlarsam gözlerimde yaş kalmayacaktı artık.
Ne kadar süre geçtiğinden bir haberken babamın sesi beni kendime getirmişti.
"Kızım ?" hızla arkamı döndüğümde dikkatli gözlerle yüzümü inceliyordu .
"Günaydın baba" diyerek gülümsediğimde meraklı bakışlarını üzerimden çekmişti.
" Seni arıyorum evde. Neden çıktın kızım dışarıya sabah sabah ?" diye sorduğunda
"Bugün dinç kalktım da temiz hava almak iyi olur diye düşündüm ." diyerek cevap verdim. Bana gülümsemiş ve içeriyi göstererek konuşmuştu.
”Hadi gel içeri geçelim” onu kafamla onaylamış ve oyalanmadan içeriye geçmiştik.
…
Beraber kahvaltımızı güzel sohbetler eşliğinde yapmıştık. Babamın mahvettiği mutfağı toplamasına yardım etmeyi teklif etsem de bunu kabul etmemiş ve beni mutfaktan kovmasıyla güzel sohbetimiz sona ermişti. Odama çıktığımda elim hızla telefonuma gitmişti.
Telefonu elime almamla bile kalbim hızlanmaya başlamıştı. Bu adam kalbime iyi gelmiyordu.
Ademle görüşmemizin üzerinden kısa bir zaman geçmişti. Hastane gününden itibaren aramız bir hayli iyiydi. Aramızdaki şeyi ikimizde tam olarak çözememiştik ama konuşmak, sohbet etmek ikimize de iyi geliyordu. Hastalığım yüzünden Benim için endişelendiğini fark edebiliyordum ama ne yazık ki kendime bile bir şey yapamıyorken ona hiçbir faydam olmuyordu.
Bugün göreve geri dönmesi gerekiyordu. Bu yüzden içimde hafif bir burukluk vardı. Bugün bana yazmayınca ben yazmaya karar vermiştim.
Ela: Adem ne zaman gideceksin ? (10.05)
Kinciadem: Sana da günaydın ela :)) (10.30)
Kinciadem: Gece yola çıkacağım
Kinciadem: Ne o yoksa beni geçirmeye mi geleceksin ?
Ela: Günaydın günaydın
Ela: Gelmeyeyim mi ?
Kinciadem: Gell
Kinciadem: Sonuçta arkadaşın arkadaşını geçirmesinde bence hiç bir sıkıntı yok. (10.31)
Ela: Görüldü... (10.31)
Ela: Aynen arkadaş arkadaşını uğurlamalı (10.40)
Kinciadem: Niye geç cevap verdin bir şey mi oldu ?(10.40)
Ela : Yok ya babam çağırdı onun yanına gittim geldim akşam görüşürüz o zaman
Kinciadem: Nereye kızım konuşuyoruz.
Ela: Ne konuşuyoruz ?
Kinciadem: Sohbet manasında demiştim. Ayrıca niye bir anda ciddileştin gibi bir hissiyat aldım. Bir şey mi oldu?
Ela: Yok önemli bir şey ya bugün günümde değilim sadece.
Kinciadem: Anladım. Babanla nasıl gidiyor? Bir sıkıntı yok değil mi ?
Ela: Adem o benim babam yani anlaşıyoruz bir şekilde sıkıntı falan yok . İdare ediyorum.
Kinciadem: Anladım anlaşmanıza sevindim. Bir şeye ihtiyacın olursa yazman yeter .
Ela: İhtiyacım bir şey yok adem sağ ol. Hem sen uzakta olacaksın söylesem ne olacak ki ?
Kinciadem: Tanıştıramadım ama bizim çocuklar iyidir onlarla konuşurum onlar halleder.
Ela : Sağ ol şimdilik yok hem ali , engin falan yardımcı oluyorlar ama olursa söylerim.
Kinciadem: Daha hastalığını bile söylemediğin arkadaşların mı yardımcı olacak ?
Ela: Yakın zamanda söyleyeceğim.
Kinciadem: Kesin öyledir ela neyse ben karışmayacağım ne zaman söylersen söyle senin arkadaşların sonuçta.
Ela: Aynen adem tam olarak dediğin gibi yapacağım . Sen dert etme.
Kinciadem: Sen sana arkadaşım dediğim için mı kızdın ?
Ela : Yoo ne alaka niye kızayım arkadaş değil miyiz ?
Kinciadem: Arkadaşız tabi ki de onu yazdığımdan beri bir garip davranıyorsun .
Ela: Alakası yok adem sana öyle gelmiş .
Ela: Ayrıca arkadaşım demeyeceksin de ne diyeceksin ?
Kinciadem: Bilmem . Ne diyeceğim ?
Ela: Arkadaşlıktan ötesi dost. Bizden anca en fazla bu olur.
Kinciadem: Aynen dost oluruz en fazla
Kinciadem: Daha da ilerisi bizim için olamaz zaten .
Ela: Aynen.
Kinciadem: Neyse Saat dokuzda otobüsüm kalkacak ama sekizde orada olurum eğer gelirsen vedalaşırız.
Ela: Adem gelmeye çalışırım ama yorgunluğum fazla olursa gelemem. Eğer gelemezsem bile kendine çok dikkat et.
Kinciadem: Sıkıntı yok ya gelirsen dedim zaten neyse o zaman Allah'a emanetsin ayıcık .
Ela: Sende adem sende .
Kinciadem: Görüldü... (10.50)
...
Ademle konuştuktan sonra ne kadar süre geçerse geçsin asla içimdeki siniri geçiremiyordum. Resmen Arkadaş olduğumuzu bastıra bastıra dile getirmişti. Tamam anladım arkadaşız ! Bunu çok kez dile getirmesine gerek yoktu ki ?
Sinirle odamın içinde turlarken sakinleşmek için her yolu denemiştim ama hiç bir şey işe yaramamıştı. aşağıya inmiş babamla oturmuştuk bedenim babamın yanındaydı ama zihnim olmayan ademle savaş içerisindeydi.
Aslına bakarsak kırılmıştım, bu sinirim ise kırgınlığımı bastırmak için ortaya çıkan bir sinirdi.
Ben daha önce hiç düşünmediğim ve yaşamadığım duyguları ademde tadıyor ve hissediyordum ama adem için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Eğer kendime biraz daha engel olmazsam benim için bu yolun dönüşü olmayacaktı. Bundan bir süre önce Bir oluru var diye düşünürken ademin bu tavrından sonra bizden olmayacağını kesin ve net bir şekilde anlamıştım.
Adem benimle arkadaş kalmak istiyordu.
Ben ise onun aklına dahi gelmeyecek şeyler düşlüyordum...
Babamın da sohbeti sarmayınca kendimi resmen odama kapatmıştım ve şimdi ise saatten bir haber odada turluyordum.
Bir yanım ademi geçirmek istiyordu çünkü onu bir daha görememek korkusu kalbimi durduracak derecedeydi ama diğer yanım ise o sana karşı masum duygular beslerken ve hatta ona karşı beslediğim duygulardan bir haberken onun yanına gidip vedalaşmak bana kötü hissettiriyordu. Bu yüzden gitmek istemiyordum.
ama ya bir daha göremezsem?
Bence normal bir vedalaşma bu kadar zor olmamalı!
Kafamı kaldırıp saate baktığımda sekize geliyordu. Yarım saatten az bir vakit kalmıştı. Zihnimdeki düşüncelerle umutsuzlukla omuzlarım düşmüş ve yatağın üzerine oturmuştum. dirseklerimi dizlerime dayarken ellerimi ise yüzüme kapatmıştım.
Uzun süre zihnimin sesini dinledikten sonra karar verdiğim sonuç sadece şu olmuştu.
Bir kere olsun Aklının değil Kalbinin sesini dinle.
...
Hızlı bir şekilde kendime bir saniye bile düşünme payı vermeden ademin yanına gelmiştim.
Gelmiştim gelmesine ama onun yanına gidemiyordum. Bir şey bana engel oluyordu. Belki gururum belki de başka bir şey bilmiyorum! Sonuca bakarsak yanına gidemiyordum.
Otogarın biraz uzağında bir bankta yalnız başına oturmuş ve etrafı izliyordu. Ben ise bir ağacın arkasında onu izliyordum. Belki yarım saat belki de bir saat olmuştu ama ben olduğum yerden ne ileri gidebiliyordum ne de geri sadece ve sadece hiçbir şey yapmadan uzaktan onu izliyordum.
Ayağa kalktığı an hızlıca kendimi daha da saklamıştım .
Cebinden telefonunu çıkarmış ve aynı yere tekrardan oturmuştu. Onu dikkatlice izlerken telefonumun çalmasıyla elim ayağım birbirine dolaşmış ve hızlıca cebimden telefonumu çıkarmak için uğraştım. Ses gitmesin diye anında telefonu açmıştım ama bu süreçte kim olduğuna bile bakmamıştım. Hızlıca ademe baktığımda kendi halinde telefonu kulağında karşıya bakıyordu. Burada böyle bir konumda yakalanmak benim açımdan hiç iyi bir şey olmazdı .
Beni fark etmemesi rahat bir nefes bırakmamı sağlamıştı.
Bir dakika bir dakika ! telefon kulağında mı ?
Hızlıca kafamı kaldırıp ademe baktım daha sonra da elimdeki telefona 'Kinciadem' mi ?
Şokla gözlerim açıldığında hızlıca telefonu kulağıma dayadım.
"Ela!" diyerek yüksek sesle konuştuğunda aceleyle cevap verdim.
"E-Efendim!" istemsizce şok olmanın verdiği duyguyla kekelemem bir olmuştu.
"Niye cevap vermiyorsun ela ?!" diye sorduğunda anında karşılık vermiştim.
"Sesin gelmedi Ondan "
"Anladım. " dediğinde sesi bir tık daha rahatlamış gibiydi ağacın arkasından ona baktığımda ayağa kalkmış ve etrafta çember çizerek yürüyordu. Sıkıntılı bir hali vardı üzerinde
İkimizde bir süre soluk seslerimizi dinlerken bu durumu bozan o olmuştu.
"Gelmedin ." dediğinde sesindeki kırgınlığı gizleme gereksiniminde bile bulunmamıştı gözlerimle görmesem bile sesinden kırgın olduğunu kolaylıkla anlayabilirdim.
"Evet gelmedim." dedim bende onunla aynı duruma sahip olarak.
Biraz duraksamış ve derin bir soluk vererek tekrar konuşmuştu. "Olsun" biraz durmuş ve kafasını gökyüzüne kaldırarak "Önemli değil." demişti.
Bu hali kalbimde bir sızı oluşturmuştu resmen .
Yürümeye başladığında Otobüse doğru gittiğini anlamıştım. Galiba gitme vakti gelmişti.
Olduğum yerde dururken gözlerimle de onu takip ediyordum.
"Üzgünüm adem ." dedim ve o bu sözlerim kulağına ulaştığı an olduğu yerde durmuştu.
Üzgün olmamın sebebi cesaretsiz bir insan olmamdı. Buraya kadar gelip onun yanına gidemediğim içindi.
"Üzgün olmanı gerektirecek bir şey yok ela. Gelemeyebilirsin bu normal bir şey. Sıkıntı yok eğer oradan sağ salim dönebilirsem görüşürüz " dedi gülerek.
Yüzüne baktığımda anında bunu söyledikten sonra yüzü düşmüştü. Bu konuşma git gide benim için zorlaşırken boğazımda tekrar ve tekrar olan o yumru baş göstermeye başlamıştı bile.
Söyleyecek bir şeyim olmadığı için susmuştum.
"Neyse dediğim gibi sıkıntı yok. Benim şimdi kapatmam gerekiyor arkadaşlar vedalaşmam için ısrar ediyor. " dediğinde yalan söylediği için gözümden bir damla yaş düştü.
"Kimler var ?" diye sormaktan alıkoyamadım kendimi
"Babam hasta o yüzden gelemedi ama arkadaşlarımın çoğu burada ." dediğinde gözlerimi sımsıkı yumdum. Etrafına bakıp otobüse bindiğinde uzaktan hala onu izliyordum o benim varlığımdan bir haber otobüse binmişti.
"Anladım. Görüşürüz o zaman " dedim çatallaşmış sesimle.
"Görüşürüz ela kendine dikkat et . " dediğinde artık gözyaşlarımı tutmak için hiçbir çaba sarf etmiyordum .
"Görüşürüz adem." dediğimde ağlamaklı sesim ona ulaştı mı bilmiyorum ama bu artık umurumda değildi.
Cam kenarına oturduğunda onu daha net görebiliyordum. Tam telefonu kulağından indirecekken duraksamış ve tekrar kulağına dayamıştı.
"Ela dur! kapatma!" dediğinde hızlıca "Efendim " demiştim.
" Ela gitmek var dönmek yok bu çok uzun ve tehlikeli bir görev. " dediğinde ağlamam daha da artmıştı.
"İçimde hiçbir şey kalmasın istiyorum ela . Sana söylemem gereken bir şey var. Eğer bugün gelseydin belki bazı şeyler daha farklı olabilirdi. Neyse nasip değilmiş. " dediğinde kendi kendini ikna ediyor gibi bir hali vardı. Gözlerimdeki yaşlarım durmaksızın akarken ,Ağlamamı durdurmaya çalıştım.
"Ağlama ela." dediğinde tekrar hıçkırmış ve anında sertçe cevap vermiştim.
"Ağlamıyorum !"
"Farkındayım. " dediğinde gülme sesi kulaklarıma gelmişti.
Bir süre sonra "Ela" dediğinde sesi durgunlaşmıştı. Otobüs hareket etmeye başladığında içimdeki huzursuzluk daha da artmıştı.
"Ben..." dediğinde ağlama sesim kesilmiş ve gözlerim kocaman açılmıştı.
"Ben ne ?" diye aceleyle sorduğumda derin bir soluk bırakmıştı.
"Ela ben otogarın bankına senin için bir şey bıraktım. Gelseydin onu sana verecektim ama Gelmeyince de orada bıraktım. Sen gelmeden önce biri almazsa o senin. Neyse ela görüşürüz.” demiş ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Görüşürüz dememe dahi izin vermeden kapatmıştı.
Olduğum yerde şoku atlattığım ilk an hiç vakit kaybetmeden koşarak onun oturduğu banka gittim. Uzaktan fark edemediğim minik kutuyu elime aldığımda ellerimin titremesine engel olamıyordum.
Kutuyu yavaşça açtığımda içinden annemin isminde bir kolye görmem ile durulmuş gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı. Bir kaç gün önce ona "Annemin kolyesini kaybettim " dediğim aklıma gelmişti.
Ayakta duracak mecali kendimde bulamayınca banka oturmuştum. kolyeyi kenara bırakıp kutunun içindeki kağıdı açtığımda okuduklarım beni daha da ağlatmıştı.
Ela annen senin gibi bir evlada sahip olduğu için çok şanslı .
Anlıyordum ki gurur hiç bir şeye yaramıyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |