Model - Mey
•Deren'den•
Güzel bir yaz akşamında, başımı sevdiğim adamın omzuna dayamış şekilde balkonda otururken benden daha huzurlusunu zor bulurdunuz. Böyle anların içindeyken huzurun bu anlarda saklı olduğunu, huzurunu kaybetmemek için sonsuza dek bu anlarda takılı kalmam gerektiğini düşünüyordum.
"Düşüncelisin bugün," dedi Mustafa saçlarımdan öptükten hemen sonra. "Bir şey mi oldu?"
"Hayır, sadece dalgınım son günlerde."
"Yine aynı soruyu soruyroum ama bir şey olmadığından emin misin?"
"Olmadı, eminim. Arada bir oluyor böyle."
Kolunu iyice bana sardı ve kendine çekti. Saçlarımın arasına tekrar bir öpücük kondurduktan sonra yanağını yasladı. "Seni özledim," dedi dalgın sesiyle. Bir haftadır görüşemiyorduk, ufak bir turne yaptıkları için şehir dışındalardı.
"Ben de seni özledim."
Kolunu omzumdan çekip oturduğumuz ufak kanepede bana doğru döndü. Yüzüme doğru eğildiğinde ne yapacağını anlayarak ben de ona doğru harketlendim ve dudaklarımızı birleştirdim. Az önce özlediğini söylemişti ama şimdi öpüşüyle özlediğini hissediyordum.
"İşte şimdi oldu," dedi sırıtarak.
"Bugün kaç kere öptün ama şimdi mi oldu?" diye sordum alayla.
"Biliyor musun, sanırım hiçbir zaman olmayacak. Senden iki saniye ayrı kalsam özlüyorum artık."
Birbirimize çok alışmıştık, özellikle de birlikte yaşadığımız son senede. Ailem babamın tayininin çıkmasıyla şehir dışına taşınmışlardı ve benim tek başıma da yaşayabileceğime karar verip beni burada bırakmışlardı. Gerçi, bunda benim tek yaşama hevesimin de payı vardı. Sonrasında ise Mustafa da benim yanıma taşınmıştı. Annemler, özellikle de babam, buna çok zor ikna olsa da Mustafa onları bir şekilde ikna etmişti. Ağzı çok iyi laf yapıyordu.
"Ben de öyle," başımı boynuna gömüp ona sarıldım. Kollarında hissettiğim güzel hisleri başka hiçbir şey hissettiremiyordu bana.
"Deren."
"Efendim," diye cevap verdim başımı kaldırmadan. Çok mayışmıştım ve uykum gelmişti.
"Kaldır bi' kafanı güzelim." Beni hafifçe omzumdan ittirerek kalkmamı sağladı. Gözlerinin içine baktığımda anlamlandıramadığım parıltıları gördüm. Her zamanki hâlinden daha farklıydı sanki.
"Bir şey mi oldu?"
"Olmadı. Olacak mı orasını da sen belirleyeceksin." Neyden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve anlayamıyordum da.
Oturduğu yerde düzeldi ve sözlerine ellerimi avuçlarına alarak devam etti. "Bunun yeri mi, zamanı mı bilmiyorum ama ben bunu yapmak için uzun zamandır düşünüyordum. Şimdi de seninle böyle bir andayken yapmak mantıklı geldi."
O konuşurken ve ellerimin üzerindeki ellerinin tiremesinden heyecanına ortak olurken tek yapabildiğim anlamsızca yüzüne bakmaktı.
"Seni çok seviyorum, şükür ki senin de beni sevdiğini biliyorum. Seninle yaşadığım şu bir senede de bu sevgi katlanarak arttı. Seni daha fazla sevemeyeceğimi düşündüğüm her an beni daha da bağlıyorsun kendine. Ben senden ayrılamıyorum ve her an yanımda ol istiyorum artık."
İşte şimdi sözlerinin nereye gittiğini anlayabilmiştim. Anladığım gibi de gözlerim dolmuştu. Bu anı bekliyordum, beklemiyor değildim fakat şaşırmıştım.
Bir elini cebine attı ve oldukça güzel bir yüzük çıkarttı. "Benimle evlenir misin?"
Gözlerimde akmak için bekleyen yaşlar daha fazla dayanamamış ve akmaya başlamışlardı. Neden ağladığımı bilmiyordum, üzerimde fazlaca duygusallık vardı.
"Neden ağlıyorsun?" diye sordu ciddiyetle.
"Bilmiyorum, fazla duygusallaştım sanırım."
Yüzüğü boşverip iki elini yanaklarıma koydu ve akan yaşları teker teker sildi. "Cevabını alamayacağım sanırım," dedi durumu alaya alarak. Hep yaptığı şey buydu, ortamdaki duygusallığı atmaya çalışıyordu.
"Alacaksın," dedim ağlamam durduğunda. "Ama öncesinde bir şey söylemem lazım."
Kaşları çatıldı dediklerimle. Neden böyle dediğimi anlayamamıştı.
"Ben sana istediğini verebilir miyim, bilmiyorum. Baba olmak istediğini biliyorum ama ben bunu sana veremem."
Sözlerimi bitirmeden onun sözleriyle sustum. "Nasıl yani?"
Bundan daha önce ona hiç bahsetmemiştim ve ilk kez duyduğunda garipsemesini normal buluyordum. "Rahmimdeki bir sıkıntıdan dolayı âdetlerim çok düzensiz, doktora gittiğimde de bana çocuk sahibi olamayacağımı söyledi. Teklifini kabul edeceğim, senin de bunu istediğini biliyorum ama öncesinde bundan haberin olması gerekiyordu."
Daha fazla bir şey söyleyemeden elleri yüzümü kavradı ve dudaklarıma kapandı. Öpmeden bir süre bekledikten sonra ise geri çekildi. "Ne zamandır biliyordun?" diye sordu yumuşak sesiyle.
"Üç senedir."
"Bana niye söylemedin?" Bu soruyu başka biri, başka bir şekilde söylemiş olsa hesap soruyor diye düşünebilirdim ama o bana böyle düşündürtmüyordu.
"Bilmiyorum... Söyleyemedim."
"Senin benden bile uzaklaştığın bir dönem vardı, o zamana mı denk geliyor bu dönem?" Başımı salladım sorusuna. "Bana anlatsaydın keşke. Elimden bir şey gelmez, biliyorum ama en azından destek çıkardım sana, yanında olurdum."
"Artık bir önemi kalmadı, alıştım her şeye."
Derince iç çekti. "Ama seni istemeyeceğimi düşünüyorsun."
"Öyle bir şey düşünmüyorum," dedim hemen. Onun beni her halükarda seveceğini biliyordum ama içimdeki tereddüt kaybolmuyordu.
"Sen düşünmüyorsun ama içinde öyle düşünen biri var, değil mi?"
Beni bu kadar iyi tanıması beni korkutsa da usulca başımı salladım.
"Güzelim, benim için önemli olan tek şey sensin. Tüm önceliklerim de yine sensin. Sen ol da gerisi önemli değil benim için." Sözlerini bitirdikten sonra iki yanağımı da öptü ve geri çekildi. "Şimdi izin verirsen az önce tamamlayamadığım teklifimi tamamlayacağım."
Bir anda değiştirdiği ruh hâlini garipsemiyordum artık, alışmıştım.
Koltuktan kalktı ve kalan boşlukta olabildiğince diz çöktü. "Benimle evlenir misin?"
Bu sefer araya hiçbir şey katmadan, direkt söyledim cevabımı. Aklımdaki tüm soru işaretleri onunla beraber kaybolmuştu çünkü.
"Evet."
Yüzünde daha önce hiç görmediğim kadar güzel bir gülümsemeyle çöktüğü yerden kalktı ve sağ elime taktı yüzüğü. Tam parmağıma ve zevkime göre seçmişti.
Tekrardan yanıma oturduğunda kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Başım omzuna yaslanmıştı böyle.
"Babam seni öldürebilir, biliyorsun değil mi?"
Omuz silkti. "Aynı evde kalmamıza izin veriyor, neden evlenmemize karşı olsun?"
"Aynı şey mi sanki?"
"Yani. Aynı evde yaşıyoruz, aynı sofrada yiyoruz, sürekli dip dibeyiz... Bence gayet yeterli."
Güldüm dediğine. "Evlilerin yaptığı her şeyi yapmıyoruz."
Yüzünü bana çevirdiğini hissettiğimde ona baktım. Yüzünde haylaz bir sırıtış vardı. "İstersen yapabiliriz."
Ben de aynı şekilde gülerek baktım ona. Hemen sonrasındaysa oturduğum yerden kalktım ve karşısında dikilmeye başladım. "Sonra, aşkım."
Balkondan çıkarken arkamdan bana nasıl baktığını tahmin edebiliyordum.
Odama geçtim ve kendimi direkt yatağa attım. İçimde tarif edilemez bir duygu vardı. Resmen evlilik yolunda ilk adımımı atmıştım ve bu beni hem geriyor hem de mutlu ediyordu. Geriyordu çünkü evlilik gözüme en başından beri korkutucu gelen bir şey olmuştu. Fazla sorumluluk istiyordu ve ben bunu kaldırabilir miyim bilmiyordum. Mutlu ediyordu çünkü sevdiğim adamla evleniyordum. Onunla olduğu sürece her şeye vardım.
🍂
Bütün arkadaş grubu toplandığımız zamanlardan birindeydik. Biz bu sefer en son gelmiştik ve bunun için geçerli bir sebebimiz vardı.
Mustafa beni kızlara nişanlandığımızı telefonla söylememem konusunda ikna etmiş ve yüz yüze görüşmemizi beklemek istemişti. Ben de ona uyarak bugünü beklemiştim haberi vermek için.
Selamlaşma faslını elim cebimde atlattıktan sonra boş olan bir yere geçip oturmuştuk yan yana.
Ben daha bir şey söylemeden Mustafa lafa atladı. "Bizim size bir haberimiz var."
Herkesin dikkati bir anda bizde toplanmıştı bu cümleyle.
"Kötü bir şey yok, değil mi?" diye sordu Arya. Bence kötü bir şey olmadığı Mustafa'nın yüzündeki sırıtıştan da belli oluyordu ya, neyse.
Elimi cebimden çıkartıp yüzüğün gözükmesi için havaya kaldırdım. Dikkatleri oraya toplamıştım. "Biz nişanlandık!"
Bizden önce diğer tüm çiftler bu aşamayı geçmişti. Hatta, aramızda evli olanlar bile vardı.
"Sonunda be," dedi Barkın Mustafa'ya bakarak. "Allah tamamına erdirsin."
Herkes bizi teker teker tebrik ettikten sonra gözüm bir köşede oturmuş boşluğu izleyen Samet'e kaydı. Aklından neler geçtiğini az da olsa tahmin edebilmek beni kahrediyordu.
Eylül gittikten sonra eski neşeli hâli de gitmişti. Çoğunlukla karamsar bir havası vardı, bizden de uzaklaşmıştı. Şimdi de aklında yine o olduğunu yahmin edebiliyordum. Belki de o gitmeseydi onların da şimdi böyle olabileceğini düşünüyordu.
Dikkatimi oradan ayıran şey ise saçlarımın arasında hissettiğim öpücük oldu. Başımı tekrar Mustafa'ya çevirdiğimde bana sevgi dolu gözlerle baktığını gördüm.
Onu ve bu bakışları kaybettiğimi bir an bile düşündüğümde Samet'i daha iyi anlayabiliyordum. Ondan mahrum olmak, benim en büyük kabusumdu belki de.
🍂🍂🍂
Bayramınız mübarek olsun canlarım 😙🫶🏻
Bölümü nerede bitireceğimi çok bilemedim, çok saçma bir yerde bitmiş gibi oldu. Zaten bölümün kendisi de çok güzel olmadı ama bir şeyler yapmaya çalıştım, umarım siz beğenmişsinizdir. Biraz da bayram hediyesi olsun diye bugün yazıp atıyorum.
Kendinize çok iyi bakın canlarım, sonraki özel bölümde görüşmek üzere <3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.94k Okunma |
2.3k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |