Belki Biraz - Aklımda Biri Var
@minevra_theband: 🎇
38k beğeni, 956 yorum
@justtbirisii: Siz ne ara büyüdünüz de konser vermeye başladınız küçük çocuklarım 🥹
@yaseminforbooks: Çok tatlısınız. Sizi uzun zamandır takip ediyorum ve yorum yapmadan edemedim. Dinlemekten zevk aldığım bir grupsunuz. Duygularımı, duygularımızı, duygularınızı bu kadar güzel yansıttığınız ve sessiz kalan herkesin sesi olduğunuz için teşekkür ederim.
@tugayimmm: Benim için her zaman yaşamak istediğim arkadaş grubu, tatmak istediğim dostluk olacaksınız hepiniz birbirinizden tatlısınızzzz
@ruhhastasimanyak: Minevra harikasınız böyle devam edin!
@isikkaybolmazaskkk: Minevra; neredeyse her üyesinin acı çektiği ve acılarını müzikleri ile hafifleten mükemmel bir grup. İleride çok iyi yerlere geliceğinizi biliyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum...
@eylem77: Minevra, başarılarının devamını diliyorumm umarım grubunuz sonsuza kadar dağılmaz ve sizin yerlerinizi de çocuklarınız alırr
@1kitap_kurdu: Nereden başlanır, kelimeler nasıl devam eder. Bilmiyorum açıkcası ama minevra, dostluğun, kardeşliğin kan bağı degil can bağı ile olduğunun en güzel kanıtı, sizler birbirinizin yarasını sarıp, destek olan bir ailesiniz. Biriniz düşse digeri kaldırıyor. İyi ki sizi okumaya başladım iyi ki sizi okurken yaşadım.
🍂
•Ulaş'tan•
Minevra'nın ilk bir araya gelişi.
Nasıl bir araya geldiğimizi benim de çok iyi bilmediğim bir üçlü olarak okulu liseler arası müzik yarışmasında temsil edecektik. Her müzik odasına gelişimizde vokali kimin yapacağına dair büyük bir tartışmaya giriyorduk bunun için ve her seferinde oklar bana dönüyordu.
Sesim güzel olduğu için illa ki benim söylemem gerekmemeliydi bence.
"Söyleyiver işte, başka kimi bulacağız söyleyecek?" diye isyan etti Eymen.
"Ben bulurum çok sıkıntıysa."
"Bul o zaman." Musatafa artık bezmiş şekilde gitarını bıraktı ve odadan çıktı.
"Niye bu kadar ısrar ediyorsun ki?" diye sordu Eymen bu sefer daha ılımlı bir sesle.
"O kadar insanın önünde çıkıp da şarkı söyleyemeyeceğimi sen de biliyorsun."
Eymen okul başladığından beri arkadaşımdı. Kimseyle yakın olamama rağmen onunla bir şekilde yakınlaşabilmiştik. Neden herkese uzak durduğumu sorduğunda da anksiyete problemim olduğunu söylemiştim, bu yüzden biliyor olmalıydı.
"Ama başka birini de bulamayız."
"Ben bulurum," dedim hemen. Okulda şimdiye kadar olan programlarda şarkı söylemiş kişilerden bulunabilirdi bence.
"Bir de o kişiyle anlaşmamız gerekiyor, biliyorsun değil mi?"
"Kim niye bizimle anlaşamasın?"
Eymen oflayarak elindeki bagetleri bıraktı ve ayaklandı. "Söyle işte, ne olacak?"
"Söyleyemem."
Eymen daha fazla bir şey demeden odadan çıktığında tek kalmıştım. Ne yapacağımı, kimi bulacağımı bilmiyordum ama bir şekilde halletmem gerekiyordu.
🍂
Vokalist arayışımızın neredeyse birinci ayındaydık ve hâlâ bir sonuç alamamıştık. Mustafa sürekli benim söylemem konusunda ısrarcı olmaya devam da etse bunu yapamazdım. Yani, sahnede düşüp bayılmamı istiyorlarsa elbette yapabilirdim ama bunu kimse istemiyordu.
Müzik dersindeydik ve hocamız notları vermek için herkese şarkı söyletiyordu. Neyse ki enstrüman çalanların böyle bir zorunluluğu yoktu da kurtulabiliyordum.
Şarkı söyleyecek olan herkes söylerken ben de aralarından bize vokalist çıkabilir mi diye kontrol ediyordum. Ben sürekli 'ben bulurum birini' dediğim için iş bana kalmıştı. Buradaki sorun da şuydu ki hiçbiri müzik yarışmasında kazanacak kadar iyi değildi.
"Şimdi başka sınıflardan söylemeyenleri çağıracağım, uslu durun." Handan hocanın bizi uyarıp sınıftan çıkmasıyla herkes tabii ki o uyarıyı ciddiye almayarak konuşmaya başlamuştı.
"Ee, sence olur mu birisi?"
Eymen'in sorusuna gözlerimi sabitlediğim duvardan ayırmadan cevap verdim. "Hayır. Şimdi gelecekleri de dinler buluruz birini."
"Senin bu hallederizlerin nereye kadar gidecek, çok merak ediyorum."
Neyse ki çok bir yere gitmemişti. Çünkü hocanın yan sınıftan getirip bizim sınıfta söylettiği bir çocuk fazlasıyla iyiydi. Hocayla konuşurken sınıfını ve ismini öğrenmiştim, sonraki teneffüs de ilk işim onu bulmak olacaktı. Zaten Mustafa'yla aynı sınıfta oldukları için o sınıfa yabancı değildim.
Eymen bana bununla alakalı sorular sorsa da onu cevapsız bırkamayı tercih ettim. Ne de olsa çocuk kabul ederse öğrenecekti. Kabul etmezse de boşuna ümitlenmeye lüzum yoktu.
Teneffüs zili çaldığı gibi sınıfın kapısında bitmiştim. İçerisi ilk başta çok kalabalık olsa da biraz boşalmıştı. Neyse ki benim işim olan çocuk çıkmamıştı.
"Barkın." Sınıfın kapısından seslenmemle sorgular bakışları bana döndü.
"Bir şey mi oldu?"
"Bir gelebilir misin?"
Yanındaki kızla konuşmayı bırakıp ayaklandı ve yanıma geldi. "Hocalar mı gönderdi seni?"
"Hayır, sana bir şey soracaktım." Daha fazla uzatmadan söylememi istediği yüz ifadesinden belli olurken devam ettim. "Liseler arası müzik yarışmasına bu sene bizim okuldan katılacaklar için hoca bizi seçti ama vokalistimiz yok. Sen de geçen ders bizim sınıfta söyleyince bu işi yapabilirmişsin gibi geldi. Katılmak ister misin diye soracaktım."
"Siz kimsiniz?" diye sordu direkt.
"Ben, Mustafa ve Eymen. Eymen'i belki tanımıyorsundur ama Mustafa bu sınıfta zaten."
Çekingence konuşmama karşın güldü ve dostane şekilde elini omzuma koydu. "Musti'yi okulda bilmeyeni zaten zor bulursun. Ayrıca Eymen'i de tanıyorum, en azından ismen. Bateri çalıyordu o değil mi?"
"Evet." Gerginlikten sürekli parmaklarımla uğraşıyordum. Lafı dolandırmadan direkt cevabı verse olmaz mıydı? "Ee, ister misin?"
"İsterim ama hemen bir karar vermek istemiyorum. Sonraki teneffüs söylesem olur mu?"
"Olur tabii, neden olmasın? Hatta sen Mustafa'ya söyle direkt istersen."
Elini omzumdan çekti. "Söylerim. Söylerim de ben senin adını bilmiyorum, onu söylemedin."
"Ulaş ben."
"Memnun oldum." Arkasını dönüp sınıfa gidecekti ki tekrar bana döndü. "Ayrıca Musti'ye Mustafa diyen de bir sen varsın. Niye öyle diyorsun?"
"Çok cıvık geliyor öylesi, o yüzden."
"Boş ver be oğlum, azıcık da cıvık oluver. Zaten çok kasıyorsun, hiç gerek yok böyle şeylere."
Daha fazla bir şey söylemeden arkasını dönüp sınıfına girdi. Ben de kendi sınıfıma gittim.
🍂
Her şey hazırdı ve bizim son iki ayımız kalmıştı. Daha doğrusu, neredeyse her şey hazırdı. İlk zamanlarda çektiğimiz vokalist sıkıntısını gidermiştik, söyleyeceğimiz şarkıyı seçmiştik, provaları yapıyorduk ama hâlâ bir ismimiz yoktu. Herkesten çok fazla öneri gelse de hiçbirinde bir orta yola varamıyorduk.
Çalışmak için kullandığımız garajda toplanmıştık yine. Her zaman okulda toplanamadığımız için Mustafa'nın ailesi bize sponsor olmuş ve zaten kullanılmayan garajlarını bize tesis etmişlerdi.
"Nasıl bir isim olabilir mesela?" Barkın'ın sessizliği bozan sesiyle hepimiz ona döndük.
"Bilmem," dedi Eymen. "Belki ünlü grupların isimlerinden esinlenerek bir şeyler çıkartabiliriz."
"Boş Bardağı Düz Tut?" Mustafa'dan gelen aşırı yaratıcı (!) öneri sonrası üçümüz de göz devirmiştik.
"Yok böyle olmadı, direkt kopyalayalım amına koyayım." Barkın ayakta dikilmekten yorulmuş olacak ki iki kişilik koltuğa yığıldı. "Kimse de mi yok yaratıcı bir şey?"
"Aslında Athena gibi mitolojik bir şey olabilir," diye karıştım lafa. "Başka bir mitolojideki müzik tanrısı ya da tanrıçası mesela. Nasıl olur?"
"Olabilir aslında." Eymen eline telefonunu alıp bir şeylere bakmaya başladı ardından. "Ben biraz bakınacağım."
Bir süre telefonunda oyalandıktan sonra kafasını kaldırıp bize döndü. "Minevra olur mu?"
"Ne demekmiş ki?" diye sordu Barkın.
Eymen bir cevap vermeden Mustafa lafa atıldı. "Harry Potter'da vardı, Minevra McGonagall. Onunla mı alaklı?"
"Hayır, dedik ya mitolojiden araştıralım diye. Athena'nın Roma mitolojisindeki karşılığı, tanrıça yani."
Eymen'in açıklamasıyla üçümüz de aydınlanmıştık. "Bence olur," dedim hemen.
"Bence de olur."
"Bence de."
"O zaman yarın okulda Handan hocaya da söyleriz, ondan da onay alırız."
Grubun tek eksiği olan isim de tamamlanmıştı ve artık gerçekten yarışmaya hazırdık.
🍂
Son birkaç dakika.
Sahneye çıkıp onca kişinin karşında çalmamıza son birkaç dakika kalmıştı. İçimdeki heyecanın haddi hesabı yoktu. Yine de elemelerde çıktığımız sahneler bu heyecanı bir nebze azaltmıştı.
Elemeleri geçmiştik ve finale yükselmiştik. Her seferinde seçtiğimiz şarkıyı hakkıyla çalıp jürilerden oldukça yüksek puanlar almıştık. Çoğu kişi grup olarak uyumumuzdan bahsediyor ve bunu övüyordu. Bizden önce çıkan birkaç grubun notaları uyuşturamamasından sonra biz onlara fazla iyi gelmiş olmalıydık.
Kazansak da kazanamasak da kesinleştirdiğimiz bir şey vardı, Minevra'yı dağıtmayacaktık. Eğlencesine bile olsa, internete çaldığımız videoları yüklemeye devam edecektik. Birbirimize çok alışmıştık, beraber çalmaya çok alışmıştık.
Bizden önce çalacak olanların çalmayı bitirdiğini salondaki alkışlardan anlamıştık. Birazdan onlar sahne arkasına gelecek ve biz oraya çıkacaktık. Kazanmayı umuyorduk.
Çok geçmeden sunucu kadının çok net duyduğumuz sesi geldi. "Şimdi de sıra alkışlarınızla Minevra'nın!"
İnsanların alkışlarıyla beraber sahneye çıktıpımızda öncekilerden çok daha kalabalık olan insan kitlesi beni korkutmuştu. Derin nir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sadece birkaç notaya vuracaktım ve sonra bitecekti. Belki de kazanacaktık.
Herkes yerine geçip ayarlamaları yaptığında Eymen'in bagetlerle ritim tutmasıyla başladık.
Yüksek giren ve öyle devam eden ritim insanların dikkatini çekmek için gayet güzel bir tercihti. Üstelik Barkın'ın sesi de şarkıya cuk oturuyordu.
"Hey sen güzelim bana bak biraz
Yine düzelir moralim sonrasına bakarız gelince"
Gözlerimi kapamış, kendimi izleyenlerden soyutlamıştım. Sadece ben ve gitarım vardı şu an. Kulağım diğerlerinin çaldıklarını ancak seçebiliyor, parmaklarım benden bağımsız tellere vuruyordu.
"Geri geri gitme bi'
Yanımda dur az biraz
Tadını çıkaralım şu anın kaçmadan
Ama çok uzatma
Aklımda biri biri var"
Şarkıyı nasıl çaldım, nasıl bitirdim bilmiyordum. Gerçek dünyaya geldiğimde insanlar bizi alkışlıyordu. Sahneden inmemiz gerektiği için orada daha fazla insanların odağı olmak zorunda kalmamıştım.
Herkes performanslarını bitirdiğinde tüm gruplar tekrar sahneye çağırılmıştı. Puanlamalar açıklanacak ve birinci belirnecekti.
Üç jüri vardı ve hepsi de on üzerinden puan veriyorlardı. Herkesin teker teker puanları açıklanırken ben kafamdan kimin en çok puan aldığını hesaplıyordum.
"Minevra, 28 puan."
Bizim için verdikleri puanı duyduğumuzda dördümüz de şaşkınca birbirimize bakmıştık.
"Sadece iki puan," dedi Barkın inanamadığı ses tonundan belli olurken. Hiçbirimiz inanamıyorduk.
Sadece iki puan kırmışlardı.
Şimdiye kadar en yüksek puanı alan bizdik.
Fakat, sevincimizi kursağımızda bırakacak başka bir şey olmuştu. Bizden sonra söyleyenlerden biri 29 puan almıştı.
Sadece bir puanla ikinci olmuştuk.
Ödüller takdim edilirken ikincilik kürsüsünde olmak bile heyecan vericiydi fakat o birinciliği hak ettiğimizi bilerek burada olmak bizi üzüyordu.
Resmen MaNga muamelesi görmüştük.
"Adamlar sadece bir akustik gitarla şarkı söylediler, ki onu da düzgün yapamadılar, ama onlaf kazandı! Nasıl oluyor bu amına koyayım?" Mustafa, sonuçlar belli olduğundan beri aynı haklı isyanı sürdüyordu.
"Boş ver," dedi Barkın elini onun omzuna koyarken. "Biz de başka zaman kazanırız belki."
Seneye veya başka bir sene yarışmaya tekrar katılmayacağımızı bilsek de kimse ona itiraz etmedi. İlla ki bu yarışmayı kazanmamız gerekmiyordu sonuçta.
Kazanmamız gerekmiyordu ama hak etmiştik işte.
🍂
Minevra, yıllar sonrasında.
Son zamanlarda iyice alıştığım o büyük sahnelerden birine yine çıkıyorduk. Ama bu sefer hepsinden de büyüktü. İlk Harbiye konserimizdi.
Sahnenin henüz arkasında olsak da dışarıdaki kalabalığı biliyorduk. Biletler resmen yok satmıştı.
14 yaşımızda grubu ilk kurduğumuzda sadece bir liseler arası müzik yarışmasına hazırlanıyorduk ve bunu hayal bile edemezdik. Şimdi ise büyümüştük, 22 - 23 yaşlarındaydık ve ülke çapında hatrı sayılır bir üne sahiptik. Üstelik birazdan belki de binlerce kişilik bizi dinleyen ve seven bir kalabalığa konser verecektik.
Gerçekten hayal ötesiydi.
"Bende bile feci bir heyecan var oğlum, siz nasıl dayanıyorsunuz?" diye soran tabii ki Mustafa'ydı. Aramızda en rahat olan oyken şimdi o bile heyecandan yerinde zor duruyordu.
"Dayanamıyorum ben, birazdan düşüp bayılabilirim," diye cevapladım sorusunu. Bu benim için farklı bir şey değildi gerçi.
"Sen zaten hep aynısın, Ulaş."
"Günahımı alıyorsun," dedim sahte bir alınganlıkla. "Alıştım artık, ilk zamanlardaki kadar heyecanlanmıyorum."
Bir süre daha kendi aramızda şakalaşıp sohbet ederek stesimizi azaltsak da artık sahneye çıkmamız gerektiğinde, en azından benim için, her şey başa dönmüştü. Sanki sekiz sene önceki Ulaş şu an ilk kez sahneye çıkıyordu ve içinde onun heyecanı vardı.
Bizi alkışlayan koca bir kalabalık beni gerse de hayallerimize kavuştuğumuzun göstergesi yine bu görüntüydü.
Biz en başında bunun için yola çıkmamış olsak bile, yola devam etmemize sebep olan şey bu görüntünün hayaliydi. Şimdi ise bu hayal gerçek olmuştu ama yol daha bitmemişti. Daha alınacak çok yolumuz, çalınacak çok şarkımız vardı.
Minevra'nın öyküsü yazılmaya devam ediyordu.
🍂
•Karya'dan•
Karşımda oturan ve heyecanını üzerinden yeni yeni atabilen adamı izlerken gülümsememek elde değildi. İlk kez bu kadar büyük bir konser vermişlerdi ve sıradan bir bar konserinde bile fazlasıyla heyecanlanan sevgilim için bu elbette ki çok fazlaydı.
"Hâlâ çok gerginsin," dedim masanın üzerindeki elini kavrarken. "Rahatla biraz."
Masanın üzerindeki bakışlarını yüzüme çıkartıp gülümsedi. Gergin değildi, içinden gelrek gülümsüyordu. "Artık rahatım."
O an söylemese de, gözlerindeki parlamadan benimle rahatladığını anladım. Ben de ona gülümsedim.
"Bu sahneden sonra artık heyecanlanmazsın herhalde." Şimdiye kadar verdikleri en büyük konser buydu. Daha büyüğü de çok nadir olurdu zaten.
"Zannetmiyorum. Her seferinde sanki ilk kez sahneye çıkıyor gibi hissediyorum, bir nevi liseye dönüyorum."
"Seneler geçti ama sen hâlâ aynısın," diye yakındım yalandan.
"Aynı kalmasam belki de sevmezdim beni."
"Severdim," dedim direkt. "Ne hâlinle olursan ol severdim."
"Ben de..." Durdu ve elimin altında olan eliyle elimi tuttu. Yüzük parmağıma kendi taktığı yüzüğe takıldı gözleri. "Ben de seviyorum, her hâlinle."
Seneler geçmişti, biz büyümüştük. Zamanın bizden aldığı çok şey olmuştu, bize verdikleri de öyle. Tüm bu zaman boyunca biz birbirimizden kopmamıştık, belki de kopamamıştık. Zaten bu noktadan sonra da kopamazdık, özellikle de o benim gözlerimin içine böyle bakarken ben ondan ayrılamazdım.
🍂🍂🍂
Bu bölümü özellikle Minevra bebeklerime ayırmak istedim. Onların nasıl bir araya geldiğini, nasıl yükseldiklerini de görün istedim biraz.
Ayrıca sonda Karya'dan olan bölüm ile birlikte toplamda 11 farklı bakış açısı okumuş oldunuz bu kurguda. Alın bu bilgiyi de ne yaparsanız yapın.
Teşekkür köşesi;
@1kitap_kurdu, @feyzak, @lavinia30110000000, @karainci, @isikkaybolmazaskkk, @eylulumbeen, @tugayımmm, @herhangibir.nur, @blairwaldorf, @ruhhastasimanyak, @mezardakihortlak, @ikrayilmaz, @ruhlar_hastaa, @eylusmu, @galibazeynepben, @idaanonimbiryaz, @nehiresintisi hepinize gerek yorum gerkese oylarınız yardımıyla destek olduğunuz için çooookkk teşekkür ederim ballarım 🫂🥹
Her zamanki gibi de özel teşekkürüm sevgili @yaseminforbooks'a. Kendisi benim bu yolda her daim destekçim olduğu için ona da buradan özel olarak teşekkür ediyorum 🥺🫶🏻
Kendinize çok iyi bakın canlarım, sonraki özel bölümde görüşmek üzere <3 (şunu yazmayı bile özlemişim)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.94k Okunma |
2.3k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |