22. Bölüm

-20- İyi Ki Yaşıyorsun

uranüs
justtbirisii

 

 

Artic Monkeys - 505

Leia'dan🍂

Eve geldiğim ve kapıyı açtığım gibi kulağıma gelen sesler kafamın karışmasına sebep olmuştu. İki kişinin bağırışlarını duyuyordum. Biri annemin sesiydi, diğerini ise tanımıyordum.

İçeri girip seslerin geldiği yer olan salona baktığımda annemi sadece fotoğraflarından tanıdığım o adamla tartışırken bulmuştum.

O adam, babamdı. Babam demeye utansam bile biyolojik gerçek buydu.

Beni fark etti, üzerime yürüdü. Bana dokunmaya çalıştı, hatta başarılı da oldu. O adamın iğrenç elleri benim vücuduma değimişti. Kendimi kurtarmak için çırpınmam da ancak biraz sonra işe yaramıştı.

Kendimi o adamdan kurtardığım gibi dışarı attım. İlk işim Samet'i aramaktı. Aklıma düşen intihar düşüncesini uzaklaştıracak birine ihtiyacım vardı. Ama Samet telefonlarımı açmamıştı.

Bunun için onu suçlamıyorum, belki de o an müsait bir durumda değildi. Yine de benim aklımdaki o düşünce gitmiyordu.

En mantıklı seçeneğim buymuş gibi geldi o an.

Kendimi ağlamaktan alıkoyamazken hızlı adımlarımla yolunu ezbere bildiğim o oarka gelmiştim.

Anılarımla dolu o eski park, şimdi sonumun geldiği yer olacaktı.

Abimle beraber sallandığımuz salıncaklara doğru giderken gözlerimden akan yaşlar artık bir parçam gibi gelmeye başlamıştı bana. Salıncaklardan sağlam olanına giderken bir yandan da çantamdan telefonumu çıkarttım.

Mesajlar kısmından Eymen'in numarasını buldum ve mesajları kafama göre yazmaya başladım. Kim olduğumu bilmediği için beni engelleyemezdi. Ben de son üç senedir sürekli zihnimin bir köşesinde olan ölümü gerçekleştirecektim.

Zaten yaşadığımı hissedemiyordum artık, yaşasam ne olurdu ki?

Son mesajı da attıktan sonra internetimi açtım ve hepsinin ona ulaştığından emin olunca geri kapattım. Bana ulaşsın istemiyordum.

Çantamın içini tekrar kurcalayarak kalemliğimi ve onun içindeki maket bıçağını aldım. Kağıt kesmek için aldığım bu masum alet, benim sonumu getirecekti.

Aklımdan geçen bu düşünceyle göz yaşlarımın arasında bir kahkaha attım. Ama bu gülüş uzun sürmemişti.

İçime derin bir nefes çekip soğuk metali sol bileğime yaklaştırdım. Tek bir kesikten sonra her şey çözülecekti. Abime kavuşacaktım belki de.

Abime kavuşma düşüncesi beni bu fikre daha da ısındırırken bıçağın keskin yüzeyini bileğime geçirdim. Kesiği iyice derinleştirirken canım yandığı için istemsizce içime kesik bir nefes çekmiştim.

Bileğimden akan kanlarla beraber gücüm de çekildiği için daha fazla bastıramamıştım bıçağı. Bıçağı yere attıktan sonra sol elimi salıncaktan sarkıttım. Başımı da salıncağın demirine yasladığımda yere damlayan kanımı izleyebiliyordum.

Salıncak rüzgarın etkisiyle hafif hafif sallanırken arkamdan adım sesleri duydum. Birden fazla kişi, aceleyle geliyorlardı.

Aralarından birinin tanıdık fısıldısı silik şekilde kulağıma iliştiğinde istemsizce gülümsedim. Samet'ti bu. Benim için gelmişti.

Beni nasıl bulduğunu sorgulamadım o an. O zaten benim ölüme yakın olduğum anlarda hep yanımda biterdi.

Yanıma geldiğinde onun da benim gibi ağladığını gördüm.

Beni nazik hareketlerle salıncaktan indirdi ve kendisi yere oturarak beni kucağına yatırdı. Kanayan bileğimi yukarı kaldırıp üzerindekinden bir parçayla oraya tampon yaparken bir şeyler söylese de ne dediği kulağıma ilişmiyordu.

"Samet," diye fısıldadım son kalan gücümle.

"Efendim?"

Vücudumdaki takat iyice giderken ben artık sona geldiğimi hissediyordum. Bundan sonrası ölümdü artık benim için.

Ve ölmeden önce, yıllardır içimde sakladığım şeyi son kez olsun söylemek istemiştim ona. "Seni seviyorum."

Gözlerim kapanırken son duyduğum şey, Samet'in ismimi haykırışıydı.

🍂

Gözlerimi açtığımda beni karşılayan şey, yoğun beyaz bir ışıktı.

Bunun filmlerde bahsedilen o beyaz ışık olma ihtimali olduğunu düşünmüyordum çünkü aynı zamanda sol elimin bileğinde bir acı hissediyordum. Ve o acıyan yerin üzerini okşayan parmakları da hissetmiştim.

İlk başta ışıktan tam olarak çamadığım gözlerimi açıp etrafa bakındım. Hastanenin acil bölümümdeydim. Yan tarafımda, bileğimi okşayan parmakların sahibi Samet'ti.

Bende bir hareketlenme hissedince önüne eğdiği başını kaldırmış ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı. Benimle göz göze geldiği gibi gözlerine yerleşen umuda şahit olmuştum.

"İyi hissediyor musun?" diye sordu direkt.

İyi hissediyor muydum?

Bilmiyordum.

"Bilmiyorum. Galiba... iyiyim."

Samet gülümsedi ve sedyenin yanında çöktüğü yerden kalktı. "Ben doktorun yanına gideyim de haber vereyim."

O uzaklaştığında ben de etrafı incelemeye başladım. Tam karşımda sırtını duvara yaslamış Eymen'i gördüm. Gözleri ileri dalmış gibiydi. Samet’in olduğu gibi onun da gözleri kızarmıştı.

Onun hemen yanında Mustafa ve Ulaş'ı gördüm. Onlar daha çok kendi aralarında konuşuyor gibi olsalar da arada bana bakıyorlardı. Benim gözlerimi açtığımı gördüklerinde Eymen'i dürtmüşlerdi.

Eymen onların müdahalesiyle gözlerini daldığı yerden ayırıp bana baktı. Benim uyandığımı gördüğünde dalgın ifadesi gitmiş, gülümsemişti. Ben de gülümsedim.

Benim Leia olduğumu öğrendiğini tahmin edebiliyordum. Nasıl olduğuysa şu an çok da umrumda değildi.

Eymen sırtını yasladığı duvardan ayırarak yanıma doğru geldi. "İyi misin?"

"Galiba."

"Bilmiyor musun nasıl olduğunu?" diye sordu gülerek. Bundan birkaç saat önce olanları unutturmaya çalışıyormuş gibiydi.

"Hayır."

Bir anlığına yüzündeki o neşeli olmaya çalışan ifadesi kayboldu ve gözlerindeki hüznü gördüm. Yatağın ucuna oturdu.

Bana doğru bir hamle yapıp bedenimi kolları arasına aldı. Sımsıkı sarılışı yaralarıma sarılıyormuş gibi hissettiriyordu.

Ne yalan söyleyeyim, bu hissi özlemiştim.

Abim tarafından göreceğim merhamete hasret kalmıştım.

Ben kollarımı kaldıracak dermanı kendimde bulamasam da o bana sarılmaya devam etmişti. Buna ihtiyacım olduğunu biliyor gibiydi sanki.

Geri çeklip yüzümü avuçlarının içine aldı ve alnımdan öptü. "İyi ki yaşıyorsun, prenses."

"Sizi üzmek istemezdim, ben-"

Kafamı göğsüne çektiğinde sözlerim yarım kalmıştı. "Sus, üzülmedik falan."

Ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözleri tam tersini söylese de üstelemedim. Onları üzdüğümü düşünüp üzülmemi istemiyordu belli ki.

Biraz sonra Samet ile birlikte doktor geldiğinde Eymen yanımdan kalkmış ve geri eski yerine, duvarın dibine geçmişti.

Doktor durumum hakkında bir şeyler dedikten sonra annemi aradıklarını fakat açmadığınu söyleyip uzaklaşmıştı.

Annemden daha farklı bir şey beklemezdim zaten.

Samet az önce Eymen'in oturduğu yere oturduktan sonra ellerimi ellerinin arasına aldı. Bir şey demeden sadece gözlerime baktı bir süre. Gözlerinde anlam veremediğim bir şey vardı.

Sanki bir şeyler söylemek istiyormuş da söyleyemiyor gibiydi.

En sonunda ellerimi bıraktı ve sıkıca sarıldı bana. Ben de kollarımı ona sardım.

Yüzü boynuma gömülüyken içine derin bir nefes çekti. "Ben de," dedi boğuk çıkan sesiyle. "Ben de seni seviyorum."

Beni seviyordu.

Öncesinde olanları unutturacak bir cümleydi bu benim için. Yaşamdan vaz geçecek raddeye geldiğimde bile beni yaşama tutunduracak bir şeydi bu itiraf.

"Samet." Yüzünü boynumdan kaldırdı ve bana baktı. "Özür dilerim."

Elini sırtımdan çekerek yanağıma koydu. "Sen suçlu değilsin ki," dedi baş parmağıyla yanağımı okşarken. "Özür dilemesi gereken son kişi bile değilsin. Şimdilik unutalım bunları, tamam mı güzelim?"

"Tamam," dedim başımı onun eline yaslarken.

Arkadan birinin ismimi seslenmesiyle o tarafa baktım. Kızlar gelmişlerdi.

Samet oturduğu yerden kalkıp yerini onlara devretmişti.

İlk önce Helin gelip sıkıca boynuma sarıldı, ardından diğerleri da sarılmamıza katıldı. Kocaman bir yumak oluşturmuştuk.

Sadece birkaç saat öncesinde benim içim her şeyin bittiğini düşünürken, şimdi etrafımdaki insanlarla yaşacak çok fazla şeyim olduğunu düşünüyordum.

Etrafım beni seven insanlarla doluyken o adamın yaptıkları bile geçebilirmiş gibi hissettiriyordu. Çünkü bu insanlar benim kalbimdeki izlere iyi geliyorlardı.

 

🍂🍂🍂

Ölmedik, yaşıyoruz, daha da yaşayacağız.

Kendinize çok iyi bakın canlarım, sonraki bölümde görüşürüz <3

Bölüm : 18.01.2025 14:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...