14. Bölüm

-13- Ne Düşünüyorsan Gerçek

uranüs
justtbirisii

Karya: Selam

Karya: Şimdi diyeceksin hangi dağda kurt öldü de bu manyak bana yazdı

Karya: Ama ufak bir işimiz vardı hatırlatırsam

Ulaş: Evet, hatırlıyorum

Ulaş: Eylül'ün doğum günü için süslemeleri vs biz halledecektik

Karya: Hatırlamana sevindim

Karya: Bir de sana hatırlatmakla uğraşamazdım

Karya: Her neyse

Karya: Bir gün buluşup süslemeleri almamız lazım

Karya:​ Sonrasında da o gün mekanı da biz süsleyeceğiz

Ulaş: Keşke beni bu işe katmasaymışsınız

Ulaş: Süsleme vb işlerle zerre alakam yoktur

Ulaş: Sen tek başına halletsen olmuyor mu?

Karya: Oldu

Karya: Enayi mi var senin karşında

Ulaş: Yok, öyle demek istemedim

Ulaş: Sadece ben biraz malım

Karya: Ortak noktada buluşabildiğimize sevindim

Ulaş: Sen bana mal mı diyorsun?

Karya: Sen de kendine dedin?

Ulaş: Neyse ne

Ulaş: Bu arada, cidden nasıl yardım edebileceğimi bilmiyorum

Ulaş: Fazla düz bi' insanım böyle şeylerde

Karya: Birlikte halledeceğiz işte

Ulaş: İyi bakalım

Ulaş: Ne zaman buluşuruz?

Karya: Sana müsait olan bir zaman bana da uyar

Karya: Çok meşgul bir insan değilim

Ulaş: Bugün olur mu?

Ulaş: Zaten doğum günü haftaya, erkenden halletmiş oluruz

Karya: Olur benim için

Karya: Bir saat sonra kaykay pistinin orda buluşalım o zaman

Ulaş: Bana uyar

Ulaş: Bu arada

Ulaş:​​ Hediye işinde bana yardımcı olabilir misin?

Ulaş: Çünkü ne alabileceğim hakkında en ufak fikrim yok

Karya: Ederim

Karya: Zaten ben de hediyemi bugün alırım herhalde

Ulaş: Teşekkür ederim

Karya: Önemli değil

Ulaş: Görüşürüz o zaman

Karya: Görüşürüz

🍂

•Ulaş'tan•

Karya'nın bana buluşmamız için söylediği yerde yaklaşık yirmi dakikadır bekliyordum ve o hala gelmemişti. Yine de, beklemeye razıydım.

Olduğum yerde ellerim cebimde sallanarak beklerken uzaktan geldiğini gördüm. Sallanan bedenim olduğu gibi kalırken az daha yere kapaklanacaktım.

Benim olduğum yere bakıp gözleri beni bulduğunda gülümsedi. Soğuk havaya rağmen gülümsemesi içimin ısınması için yeterli olmuştu.

Gülümsemesine karşılık gülümseyip elimi sallayarak selam verdim. Adımlarını hızlandırıp yanıma geldi.

"Selam."

"Selam, ne yapıyoruz?"

Karya, soruma kariılık bir müddet düşündü. "Şurada bir milyoncu tarzı bir dükkan olacaktı, oradan başlayalım."

Başımı sallayarak onu onayladığımı belirttim. O önümden giderken ben de hemen bir adım gerisinden onu takip ediyordum.

"Nasıl bir şey olacak?" diye sordum sessizliği bozmak için.

"Sıradan şeyler işte. Bir kaç şey alıp sonra da hediye işine geçeriz."

Karar verme konusunda berbat biri olarak benim yerime her şeyi onun söylüyor olması, benim için mükemmeldi.

Onun attığı hızlı adımalra karşılık ben normal şekilde yürüyerek ona yetişebiliyordum. Aramızdaki boy farkı sağ olsun, benim adımlarım onunkilere kıyasla oldukça büyük kalıyordu.

Yolun karşısındaki bir dükkanı gözüne kestirip eliyle orayı işaret etti ve oraya gireceğimizi söyledi. O tarafa yönelip hızlıca yola atlamıştı ki hızlıca gelen bir arabayı görmem bir oldu.

Elimi dirseğine sarıp onu kemdime çekmemle yoldan çekilmiş ve araba da ona çarpmamış oldu ama bedenlerimiz arasındaki kısacık mesafe, beni çarpmıştı.

"Teşekkürler, görmemişim," diye mırıldandı ağzının içinde ve dirseğini elimden kurtardı.

Ben de aynı onun gibi ağzımın içine konuşarak önemli değil gibi bir şey söyledim. Elimi cebime sokup onun arkasından ilerlemeye devam ettim.

🍂

İhtiyacımız olan her şeyi aldıktan sonra, sıra hediye bakmaya gelmişti. Karya kendi hediyesi için ufak bir bijuteriye girerken bana istersem dışarıda bekleyebileceğimi söylemişti. Büyük ihtimalle sıkılacağımı vesaire düşünmüştü ama onun yanında asla sıkılmayacağımı bilmiyordu.

Onunla beraber dükkana girmiştim ve şimdi de onun pür dikkat takıları incelediği gibi ben de onu inceliyordum. Bir anda elinde tuttuğu kolyeyle beraber bana döndüğünde göz göze gelmiştik.

Bunu beklemediği şaşırmış ifadesinden belli olsa da çaktırmamaya çalıştı. "Bu nasıl sence?"

Elinde ucunda ufak, kehribar taşından bir kalp figürü olan bit kolye tutuyordu. "Bilmiyorum, sen ne diyorsan."

"Of, Ulaş! Bir şeye de katkın olsun ya!"

"Ben sana söylemiştim," dedim omuz silkerek.

Yanaklarını şişirerek ofladı ve geri önüne döndü. O yanakları mıncırarak sevmek istiyoristiyo

"Sanırım bunu alacağım," dedi kendi kendine konuşur gibi.

Sonra da gerçekten elindeki kolyede karar kılmış olacak ki kasaya doğru ilerledi. Ben de tabii onun arkasından gidiyordum.

Kasada ödemeyi yapmasını beklerken bir yandan da olduğum yerde sallanıyordum. Karya, parayı verirken göz ucuyla bana bakıp "Sallanmasana," demiş ve geri öüne dönmüştü.

Onun dediğini yaparak olduğum yerde uslu uslu bekledim. İşini bitirdiğindeyse beraber bijuteriden çıkmıştık.

"Şimdi kırtasiyeye gideceğiz, senin alacağın hediye için."

"Aklında bir şey var herhalde?"

"Evet, senin aklında bir şey olmadığını fark edince ben kendim devralmaya karar verdim."

Aslında, herhangi bir itirazım yoktu. Benim adıma her kararı verse gıkım çıkmazdı. Zaten feci şekilde kararsız bir insandım, o yüzden başkalarının benim adıma karar alması işime geliyordu.

Biz kırtasiyeye girdiğimizde hava neredeyse kararmak üzereydi.

"Defter alacağız, günlük gibi ama o hikaye yazmaya kullanır."

Karya, defterlere bakarken bir tanesini beğenip incelemek için eline aldı. Kahverengi, sert kapaklı; telsiz bir defterdi. "Bunu al bence, beğenir."

Defteri bana uzattığında elime aldım. Hiç bakmaya gerek duymadan direkt kasaya ilerledim. "Sen beğendiysen tamamdır."

Kasanın yanında duran kalemlerden gözüme güzel gelen rastgele bir tanesini aldım ve ikisinin parasını ödedim. Hediye paketi de alıp pakete koydum.

"Hadi, gidelim."

Karya benim peşimden kırtasiyeden çıktıktan sonra kaldırımın kenarında durmuştum. "Eve mi gideceksin, yoksa açsan bir şeyler de yiyebiliriz?"

"Aslında, yemek olabilir."

"O zaman yemek yemeye gidiyoruz."

Karya beni başıyla onayladıktan sonra yanımdan yürümeye başladı. Onun adımlarıma yetişebilmesi için bilerek yavaş yürüyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

"Her zamanki yere," diye cevapladım sorusunu. Genelde kaykay pistinden çıktıktan sonra gittiğimiz bir dönerci vardı, Karya da oradan bahsettiğimi anlamıştı.

"Güzel," dedi sadece ve yanımdan yürümeye devam etti.

Çok uzun olmayan bir yürüyüşten sonra lokantaya vardığımızda boş bir yer bulup oturduk.

"Ben siparişleri verip geleyim, sen ne istiyorsun?" dedim ayaklanarak.

"Ben de geleyim, ödemeyi de yapacaksın zaten."

"Hayır," dedim elimle oturmasını işaret ederek. "Bendensin bu sefer." Göz kırptım ve bir tepki vermesini beklemeden siparişlerin verildiği yere ilerledim.

Aslında, Karya'ya ne aitediğini formaliteden sormuştum. Hep aynı şeyi yerdi, şimdi de aynısını söyleyeceğinden emindim.

Sıra bana geldiğinde ona söylediğim şeyi kendim için de söyledim ve siparişlerin hazır olmasını beklemek için masaya döndüm.

Karya beni çatılmış kaşlarıyla bekliyordu. "Ne oldu, Karadeniz'de gemilerin mi battı?"

"Ne yiyeceğimi sorsaydın bari, kim bilir ne söyledin şimdi?"

"Biliyorum ne yiyeceğini, o yüzden cevabını beklemedim."

Dediğime şaşırdığı bariz şekilde belli oluyordu. "Nereden biliyorsun?"

"Her seferinde aynı şeyi yiyorsun, dikkatimi çekmişti."

Fazlaca pot kırdığımın farlındaydım, ama zaten ondan hoşlandığımı anlasın istiyordum. Anlasın, ve ona göre davransın istiyordum.

Sipariş numarası anons edildiğinde yerimden kalktım ve ikimizin siparişlerini de alıp masaya döndüm.

Karya, tepsideki yemekle bakışırken ağzının içinde, "Gerçekten de bunu söyleyecektim," dedi. "Teşekkür ederim."

"Önemli değil."

İkimiz de yemeğimizi yerken çoğunlukla sessizdik. Bir şeyler konuşmak istesem de konuşacak konu bulamıyordum bir türlü.

Neyse ki, Karya yine benim yerime konuyu halletmişti. "Ne istiyorsun, üniversite için?"

"Mimarlık olur herhalde. Sen nereyi istiyorsun?" Nereyi iatediğini biliyordum. Bir keresinde, laf arasında söylemişti ve unutmamıştım. O da mimarlık istiyordu.

"Ben de mimarlık istiyorum," dedi içimden geçenlere tercüman olarak. "Ama burada kalır mıyım emin değilim."

"Nasıl yani?"

"Arya da şehir dışında okumak istiyor, ben de onunla aynı şehri yazarım herhalde. Hiç ayrı kalmadık sonuçta ve kalmak da istemiyorum."

Cevabı mantıklı gelmişti. Sonuçta, ikizlerdi ve aynı yerde okumak istemeleri mantıklıydı. Ama yine de bir umut burada, benimle aynı yerde kalmasını beklemiştim.

"Sen burada kalacaksın herhalde?" dedi sorarcasına.

"Evet, ablam da abim de burada. Ben de onlardan ayrılmak istemiyorum."

Yemeğin geri kalanı sessizdi. İkimiz de bir şey hakkında konuşmadan yemeklerimizi bitirip kalmıştık. İlk önce onu evine bırakacak, sonra da kendi evime gidecektim.

Yavaşça yürüdüğümüz yolun sonuna geldiğimizde Karya arkasını döndü ve bana baktı. "Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Geri dönüp apartmana girmesini beklesem de bunu yapmadı, öylece duruyor ve yüzüme bakıyordu.

"Ulaş," dedi bana doğru bir adım atarken. "Sana bir şey soracağım ama eğer cevap hayırsa hiç sormamışım sayacaksın, tamam mı?"

"Tamam," dedim hiç düşünmeden.

"Benden hoşlanıyor musun yoksa kızlar gereksiz kafalarında mı kurdular?"

Kalbim, cevabı bas bas bağırıyordu. Elbetteki ondan hoşlanıyordum. Benim için başka bir seçenek mümkün değilmiş gibiydi. "Kimse kafasında kurmamış, Karya. Ne düşünüyorsan, gerçek."

Gözlerinden geçen parıltılıyı bir anlığına da olsa gördüm. Sonrasında, utanılacak bir şey yapmış gibi yanakları kızarmıştı.

"O zaman, duygularının karşılıksız olmadığını bil."

Ben daha ne dediğini idrak edemeden o arkasını dönmüş ve apartmandan içeri girmişti.

Benden hoşlanıyor muydu yani?

Tabii ki hoşlanıyor, salak. Hoşlanmasa biye öyle bir şey desin?

Kendi içimde yaşadığım ufak tartışmanın sonuca varmasıyla, yüzüme aptal bir sırıtış yerleşmesi bir oldu. Basbayağı benden hoşlandığını söylemişti.

🍂🍂🍂

Gecikmeli bölümümüz de geldi, nasıldı?

ALLAH RIZASI İÇİN OY VE YORUM ATIN.

Bu aralar pek aktif değilim sınav haftam dolayısıyla ama ara tatilde telafi edeceğimi umuyorum.

Yeni kurgum Çoban Yıldızı'na bakmayı unutmayın✨️

Kendinize çok iyi bakın canlarım, sonraki bölümde görüşmek üzere <3

Bölüm : 02.01.2025 18:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...