(bu arada Arcane izlemediyseniz gidin izleyin kardeşim. Size abla önerisi)
Yemek bittikten sonra Affan bey beni bahçeye davet etdi. Birlikte oturup kahvelerin gelmesini beklerken yanlış bişey yapmamaya özen göstererek bi şey konuşmamıştım. Bi süre sonra sessizliği bozan Affan bey olmuştu.
-Bakıyorumda çok genç duruyosun maşallah. Baya güzel bi yüzün var. Bu genç yaşında iş hayatı na atılman bi tercihmiydi? Yoksa mecburiyet mi? Bilmek isterim doğrusu.
Birz düşünüp öle cevap verdim. Verdiğim cevaplar soradan kafamda patlamamalıydı.
-Aslına bakarsanız biraz mecburiyyet, ve biraz da tercih. Tam net bişey söylemem doğru olmazdı.
Affan bey tatlı bir gülümseme yaparak kahveleri getiren Zehraya bakıp ilacını getirmesini söyledi. Ne ilacı kullanıyordu acaba. Tabi ilaç kullanması normaldi ama yinede ne için olduğunu bilmekte fayda vardı.
Fazla meraklı görünmemeye çalışarak Affan beye döndüm. - "Şey acaba bi rahatsızlığınız falanmı var?"
Bi şey söylemeden kahvesinden bi yudum alıp gökyüzüne baktı. Bu adam gerçekten bi tuhaftı sanırım. Bende duruşumu bozmadan kahfemi bitirdiğimde bu seferde o konuşmaya başladı.
-Benim aslında böle tez zamanda birine ihtiyacım yoktu. Heralde bu işe girmeden önce sadece bi asistan deil aynı zamanda her şey olmayı başarmak zorunda olduğunu farketmişsindir.
Bu sözleri hiç hoş değildi ama sakin kalmak dışında başka çarem yoktu. Samimi bi şekilde tebessüm ettikten sonra ayağa kalkmak için izin istedim. - "Şey izninizle ben odama yerleşsem. Biraz yorqunum da. İş konuşmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu biliyorum efendim,ama müsadeniz olursa bu konuşmaları yarına ertelemeyi öneriyorum."(iç ses:vaaay. Bak sen hele. Alttan alttan adamın gözüne gircek diye iyice su katılmamış yalakaya döndün ha. Çaakall)
Affan bey kafasıyla onaylayıp gülümsediğinde gerilmemeye çalışarak benim için ayrılan odaya çıktım. Odaya girdiğim gibi Ares aradı.
-Ay beş dakika bi rahat ver be adam. Göz devirip telefonu açtım:
-Efendim.-sesim biraz bıkkın çıkmıştı sanırım.
-Noldu aramamdan rahatsızmı oldunuz hanımefendi? Ayrıca orada diğil beş dakika, bi dakika bile rahatın yok. Her zaman dikkatli olmalısın. - bu söylediği ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Nası yani?
Birden dank ettiğinde yumruğumla kafama vurmaya başladım. "Tabii ya" üstümdeki dinleme cihazını unutmuştum. (iç ses:İyiki tualete giderken hatırlamışsın. Yoksa rezil olmuştuk.)
-Tamam tamam. Biliyorum.
-Yarın seni gerçek işle tanıştırıcak. Oldukça soğuk kanlı olmak zorundasın. Hiç bir açık vermeden sakin davranmalısın.-neden böyle konşuşuyorduki? Yani en fazla ne ola bilirdi? Gerçekten çok merak ediyordum ama "zamanı gelince görürsün!" diyip duruyordu.
-İzin verirsen uyicamda. - o sırada kiyafetlerimi çıkarıp yatağa yattım.
-Tamam. Ama dinleme cihazını kapama.
-Nasıl yani? Nedenmiş o? Özele sayqı nerde?
-Yanlış analama. Yani sen uyurken odana girme ihtimalleri var. Her şeye dikkat etmek zorundayız.
-İyide zaten kapıyı kapadım. Neden odama girmek istesinlerki. Ayrıca hiçte o kadar kötü birine benzemiyo-tabi bundan emin değildim. Adam gerçekten tuhaf birine benziyordu ama zaten kimin tuhaf bi yanı yokki?
-İnsanları dış görünümüne göre yarqılamaman gerektiğini geçen sefer öyrendin sanmıştım.
-Hadi iyi geceler. - telefonu yüzüne kapattım. Ama daha fazla uzatmaya gerekte yoktu bence.
Yorqun olduğum için çok çabuk uyuya kalmıştım.
Akşam oldukça sıkıntısız geçmişti. Sabah zaten herkesten önce ben uyanmıştım. Üstüme yaşımı büyük göstermesi için yine bi takım giymiştim. Ama bu sefer gri renkteydi.
Aşağı indiğimde Zehra mutfakta kahfaltı hazırlıyodu. Ona yardım ettikten hemen sonra zaten Affan beyde aşağı indi. Bu adam gerçekten çok sıkıcıydı. Kahfaltıda sessiz geçtikten sonra bişey demeden arkasından gelmemi işaret ederek arabaya doğru ilerledi.
Nereye gittiğimizi sordum ama hiçbişey demeden arabaya binip yola koyulduk. Yol boyuncada sadece camdan dışarıyı seyretmişti.
Ama fazla takmamaya çalıştım. Sonuçta yaşlı.
30 dakika süren yolculuktan sonra nihayet koca bi şirketin önünde durmuştuk. Arabadan indiyimizde Affan bey bi şeyler söyledi ama tüm dikkatimi şirkete verip onun arkasından ilerledim.
Kapıdan içeri girdiğimizde yukarı kata çıkana kadar bi sürü çalışan hepsi teker teker Affan beye selam verip tapdıktan sonra nihayet asansörle 12ci kata çıktık. Bu katta tek oda vardı. 12ci kat tamamen Affan beyin odasından ibaretti. Gerçekten büyüleyici derecede güzel bi dekoresyonu vardı. Ağzım açık bi şekilde içeri girdiğimde karşıda Affan beyin masası ve sandalyesi (ismini unuttum) vardı. Ama sandalyenin arkası bize dönüktü ve birinin Affan beyin yerinde oturduğunu farkettim.
Affan beyde farketmiş görünüyoduki sinirle kaşlarını çatıp burnundan soludu.
-Sende kimsin? - Affan beyin sinirli sesi odada yankı yapıyordu.
Gerçekten adamın kim olduğunu çok merak ediyordum. Affan bey bi kaç adım ileriye giderek daha sert bi sesle : "Heyy sana dedim. Kimsin?"
Adam sakince ayağa kalktığında sırtı bize dönüktü. Geniş omuzları vardı.
Dur bi dakika.. Jeton yeni düşmüştü. Bu o olamazdı dimi?
Arkasını döndüğünde hem Affan bey hem de ben çok şaşkındım. Gözlerine baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Ne olduğunu anlayamamıştım hala. Planda bu yoktu.
Birden Affan bey gülümsedi ve rahat bi nefes aldı.
-Ah oğlum senmiydin? Neden geliceğini haber vermedin?
Şaşkınlıkla bir Arese birde Affan beye bakıyodum. Oğlummu?
*kusura bakmayın yine kısa oldu ama dersler çok yoğun. Oy vermeyi unutmayın😘
Okur Yorumları | Yorum Ekle |