Ares akşam yemeye çıkacağımızı söylemişti. Muhtemelen sıkıcı iş konuşmalarından birini yapacaktı yine. O kadarda cittiye almicaktım o yüzden. Ama ondan dışarı çıkmak için izin aldığımda hiç tereddüt etmeden izin vetmişti. Tabi geçen seferki gibi olay çıkarmicağıma sözde vermiştim. İzin vermesine şaşırmıştım açıkcası. Ama zaten artık bana gücenmrk zorundaydı çünkü onun için yarın çok citti bi işe başlicaktım. Çıkmak üzere olduğumda oda benden önce çıkıyordu. Kapıda karşılaşmıştık ama bana hiç aldırmadan arabaya binip evden uzaklaşmıştı. Bendr fazla beklrmeden çıkıcaktımki tabi hiç şaşırmadığım bi şekilde bi koruma gelip onunla gideceğimi söyledi. Hep kapının ağzında duran adamlardan biriydi bu.
Bu gün alışverişin bana iyi geleceğini düşünmüştüm. Tabi kiyafetim vardı ama kendime biraz vakit ayırmak fena olmazdı. Bu yüzden alışveriş metkezlerinden birine gelmiştik. İçeri girdiğimde koruma g*tümden ayrılmıyordu. Bu gerçekten rahatsız edici bi histi.
Sinirle dönüp ona uyarıcı bi bakış attığımda duruşunu hiç bozmadan - "Kusura bakmayın ama Ares beyin kesin emri var. Sizi yalnız bırakamam" diye cevap verdi. Sinirle iç çekerek önüme döndüğümde karşıdaki abiye elbiseler olan mağazaya girdik. Elbiseler güzeldi ama sanki benim için biraz abartıydı ve beni yaşımdan olduğunca büyük gösteriyorlardı.
Daha sade bişeyler bulma umuduyla iki tane daha mağazaya baktıktan sonra güzel, siyah, düz bi etek gördüm.
Hemen almak için elimi uzatacaktımki başka bi el eteği benden önce kaptı. Katşımda benimle aynı boyda aşko bi sarışın kız vardı. Hiç sevmezdim bu tipleri. Sakız çiğniyordu bide. (iç ses:sen buna çiğnemekmi diyorsun. Kız sakıza daha çok işkence ediyor gibide).
Kaşlarımı çatıp ona baktığımda sakızı patlatıp beni süzdü:
-Kusura bakma. Geç kaldın. Hem zaten bu etek sana olmazdı.
Kendinden emin bi şekilde kabine doğru ilerlediğinde onu saçından tutup suratını duvara yapıştıra bilirdim. Ama eğer bunu yaparsam Ares muhtemelen boşuna (şüpheli) bana kızıcaktı. Tatsızlık çıkmasın diye hiç bişey demeden o mağazadan çıkıp yandaki ayakkabı mağazasına girdim. Çok güzel ayakkabılar vardı ama dikkatimi beyaz botlar çekmişti. Zaten abartı bişey almicaktım. Ayağıma uygun bi numarasını alıp mağazadan çıktığımda koruma elinde tuttuğu siyah poşeti gösterdi. - "Buyurun".
Anlamayarak ona baktığımda "Az önce gördüğünüz etek" diye açıkladı.
-Nası yani. Ama bi tane kalmıştı?
Hiç bişey demeden ifadesiz bi suratla bana baktığında elimdeki diğer poşeti de alıp yürümeye başladı. Bi kaç mağaza ya bakıp bişeyler daha aldıktan sonraysa bi kafeye oturup iki kahfe sifariş ettim. Koruma hala ayakta durmuş ölece bekliyordu. Elimdeki masayı gösterdiğimde kafasını hemen iki yana sallayip itiraz etti.
-Otursana be. Korkma patronun yok burda."kaşlarımı çatıp ona baktım.
Derin bi nefes alıp rahatsız bi şekilde karşıma oturdu."Bakın bu doğru deyil"
-Neyin doğru olduğuna kim karar veriyor? " diye sordum masanın üzerinden ona doğru eğilerek.
Cevap alamayınca tekrar arkama yaslanıp ellerimi önümde kitledim." Evet yakışıklı. Söyle bakalım ismin ne? Kaç yaşındasın? Neden Arese çalışıyosun? Her şeyi benmi sorim yani?"
Aynı cittiyetle suratıma baktığında "Bu Ares beyin hoşuna gitmicek" diye yanıtladı.
(iç ses: Ay herkeste Ares bey şöle Ares bey böle diyip duruyo. Bi biz korkmadık şu ateşli beyden.) aklımdan geçen saçma şeyleri susturduktan sonra kahfelerimiz geldi.
-O zaman Ares beyin haberi olmaz.-sakin bi şekilde kahfemden küçük bi yudum aldım. - hadi ama ikimizde sıradan insanlarız. Askerlik arkadaşınla konuşur gibi rahat konuşa bilirsin.
Dediyime güldü ve kahfeden bi yudumda o aldı.
-Siz diğer kızlara benzemiyorsunuz. - dedi rahat bi şekilde.
Nasıl yani diğer kızlar? Başka kızlarmı var? Ne kızı ya? Neden Aresin yanında kız olsunki?
-Nası yani, diğer kızlar derken?
-Bu konuda benim bişey söyleme hakkım yok. Ama ismim Emir. Vee 23 yaşındayım. - samimi bi şekilde bana gülümsedi. Ama benim aklım hala şu kız meselesinde takılı kalmıştı.
(iç ses:baksen demek kızlar ha? Doğal tabi adam kaç yaşında. Kim bilir kaç kızla buluşmuştur.) bu fikir yüzümü buruşturmuştu. Amaan banane canım.
Emirle biraz sohbet ettikten sonra eve geri geldik. Tabi Emir konuştuğumuzun aramızda kalması için bana bildiğin yemin ettirmişti. Eve geldiğimde Ateş de Ares te yoktu. Bende odama çıkıp saçımı falan yaptıktan sonra hazırlanmaya başladım. Fazla abartı olmicak bi şekilde makyaj yapmaya karar vermiştim. Saatin 8 olmasına az kalmıştı. Ateş gelip hazırlandıktan sonra benim yanıma gelmişti.
-Ooo. Bu güzellik te kim böyle.-kapıya yaslanmış beni bekliyordu. Son dokunuşlarımı yapıp çantamıda aldıktan sonra karşısına geçip yakasını düzelttim.
-Abartma Ateş. Kaç kere söylicem şu düğmeleri kapadıktan sonra mutlaka yakanı düzelt diye. Hep yamuk duruyor.
Hemen arkaya gidip benden kurtuldu. "Heh başladı yine annecilik rollerine. Kızım kaç kere dedim ben böle iyiyim."
Söylene söylene yukarı çıktığımız da Ares pencerenin önünde durmuş dışarıya bakıyordu. Bizi duyunca bu tarafa döndüğünde ikimizde susmuştuk.
-İkinizde küçük çocuklar gibisiniz.-sözünü bitirdiğinde beni süzmeye başladı. Botlarım dışında ikimizde tamamen siyah giymiştik. Oda sadece beyaz gömlek dışında simsiyahtı.
Açıkcası böle çok yakışıklıydı. Lan! Ne düşünüyorum böyle? Kendime geldiğimde gözlerinin hala benim üzerimde olduğu gördüm. Onu tanımasam oda benim için öle düşünüyor dicektim ama hiç sanmıyordum. Ateş bi Arese bi bana bakıyordu. En sonunda kaşlarını çatıp öne çıkarak "Ee ne zaman çıkıyoruz 'efendim' ?" diye sordu.
Ares afallayarak ona baktığında "Hah? Ha evet şey. Ee? Şimdi. Şimdi çıkıyoruz" konuşmayımı bilmiyor bu adam? Diye düşündüm. Sonra nihayet gözlerini benden aldıktan sonra kapıya gidip hızlı adımlarla evden çıktı. Anlamayarak Ateşe baktığımda Ateş kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Oda çıktığında bende fazla beklemedim.
-Noluyo bunlara be?
Yine kendi kendime konuşarak arabaya bindim. Bu büyük bi arabaydı. Arkada 4 koltuk vardı. Arabaya bindiğimde Ateş elimden tutup beni yanına oturtdu. Şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Ares karşımızdaydı ve beni inceliyordu. Ateş sessizliyi bozarak "Çok acıktım doğrusu. Sende açsın dimi Beria?" bana baktığında kaşlarımı kaldırıp:
-İyimisin Ateş?
Diye sordum. Ne bu tavırlar? Bu ikisi bi tuhaf davranmaya başlamıştı. Yol çok kısa sürmüştü açıkcası. İndiğimizde yine aynı restoranın karşısında olduğumuzu farkettim. Demekki evinin yakınlarında bi yerde. İçeri girdiğimizde iki çalışan bizi karşıladı. Tabiki yine boştu.
Bu sefer dairevi bi masada oturmuştuk. Çokta büyük diyildi. Ben hariç ikisininde karşısında kadeh olduğunu görünce sinirle Arese döndüm.
-Bende neden kade yok?
-Çünkü sen daha 17 yaşındasın.-sakin bi şekilde iki kadehede beyaz şarap doldurdu.
-Bu seni ilgilendirmez.
Hiç bi tepki vermemişti. Adamlar yemekleri getirip önümüze koymaya başlamıştı. Bi süreliğine yemek yerken kimse konuşmadı. Ama ben artık dayanamamıştım. Bi şey konuşulucaksa konuşsun bi an önce.
-Evet. Bu yemeyin sebebini öğrene bilirmiyiz artık?
Sakince bıçak ve çatalı kenara koyduktan sonra mendille ağzını silip şaraptan koca bi yudum aldı. Ve konuşmaya başladı
...
*burda bırakmak zorundayım. Ardını hemen atıcam🥲)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |