Dışarı çıktığımızda hala herkesin gözü üzerimizdeydi. Özellikle de benden hoşlanmayanlar fısır-fısır bişeyler konuşuyordu. Kesin yine uyduracak saçma bişeyler bulmuşlardı.
Dışarı çıkar-çıkmaz adamın kolunu bıraktım. Kimsenin bizi göremiceği bi yere geldiğimizden emin olduktan sonra yüzümü ona döndüm.
"Lan senin içerde ne işin vardı ya?" gerçekten çok sinirlenmiştim. Ve haklıydımda. Okuldakilere tam yıl sonuna kadar dedikodu malzemesi vermişti resmen. "Burası bi okul. Dinqonun ahırı diyil. Her yoldan geçen içeri giremez.". Harbi ya. Kapıda güvenlik vardı. Onu nasıl içeri almışlardıki?
"Biliyorum okul olduğunu ama belliki ters giden bişeyler vardı." sinirle ona bakmaya devam ettiğimde kara gözleri arka kapıya odaklandı. "Hem benim fazla vaktim yok. Ama senle konuşacak çok şeyimiz var. Eğer her şeyi eksiksiz bilmek istiyosan bana vakit ayırmalısın" ne diyodu bu ya. Tanımıyorum etmiyorum zaten adamı. Tam itiraz edecekken "Razı olmicağını düşündüğüm için söylemem gerek Ateşi içerden sadece ben kurtara bilirim" sözünü tamamladığında zaten kabul etmeme gibi bi şansım kalmamamıştı.
"Peki madem. Benim 1 dersim kaldı sadece. Seninle nasıl iletişim kura bilirim?" o an aklıma telefonumun hala kayıp olduğu geldi. Hiç düşünmeden elini cebine atıp cebinden iPhone13 Pro Max markalı telefon çıkardı. Kutusu hiç açılmamış hemde. Gözlerimi irice açıp anlamayarak eline baktım.
" Telefonunu kaybettiğini biliyorum. Bulmuştum ama o çatışmada zaten işlenmicek hala gelmişti. O yüzden şimdilik bunla idare edersin. İçinde numara da var ve benim numaram kayıtlı." telefonu bana uzattığında kaşlarımı çatıp hala ona bakıyordum. Nasıl yani. Ben şimdi bu adamın bana aldığı telefonumu kullanacaktım.
" Hiç öyle bakma, en azından bi süreliğine kullanmayı kabul et lütfen." tmm sanırım başka çarem yoktu diyilmi? Telefonu alıp hiç birşey söylemeden okula geri döndüm.
2 SAAT SONRA
Okuldan sonra eve gelir gelmez banyoya girmiştim. Banyodan çıktığımda karnım çok açtı ama bi şeyler hazırlicak kadar da vaktim yoktu. O yüzden ilk Ateşin bana söylediğini yaparak mutfaktan anahtarı aldım. Gerçekten 40 yıl düşünsem anahtarın burada olduğu aklıma gelmezdi diye düşündüm. Odasına gittiğimde bilgisayarlar ve ne için olduğunu bilmediğim bi sürü karışık cihazlar vardı. Üstelik kablolardan dolayı ayak basacak yer bulamıyordum. Hiç bişeyi kırmadığımdan emin olduktan sonra dikkatlice dolabın yanına gittim. Eğilip anahtarı dolaba yerleştirdikten sonra 3 kere çevirmem yeterli olmuştu. Dolabın kilidi açılır açılmaz açtığımda gördüğüm şey ağzımı açık bırakmıştı.
Dışardan küçücük gözüken dolabın içi duvara doğru uzanıyordu. Göründüğünden daha derin ve genişti. Önde küçücük bi fleşkart vardı. Beniyse asıl ilgilendiren arkadan dolabın nerdeyse tamamını kaplayan dolarlardı. Bu kadar paranın Ateşte ne işi ola bilirdiki. Hadi onu geçtim Ateş evde bu kadar para olmasına rağmen neden bana sadece fleşkartı saklamamı söylemişti.
Yani bu fleşkartın içinde bu kadar paradan daha değerli ne ola bilirdi. Bu sorulara anlam veremezken o adamın bana aldığı telefon çalmaya başlayınca hemen dolabı geri kapayıp anahtarı tekrar mutfağa koydum. (eski yerine)
Fleşkartıda alıp çantama koydum. Onu saklicak bi yer vardı aklımda ama o kadar değerliyse bu evde kalmamalıydı diye düşündüm.
Telefona baktığımda arayan o adamdı. Kendi ismini telefona sadece "..." (3 nokta yani) olarak kaydetmişti. Telefonu alıp açtım.
"Nihayet açtın." sesi telefondan daha korkutucu mu geliyordu? [iç ses: aynen canım. Daha karizmatik dicektin heralde] ne saçmalıyorsun tabiki hayır.
"Kendini telefona neden 3 nokta olarak kaydettin" ay hiç sırasımıydı yani?
"Senin ne yazmak isticeğini bilemedim. Senin telefonun sonuçta" İçimden bi YAA SABIRR çektikten sonra derin bi nefes aldım.
"Olum neden ismini yazmıyorsun ya? Onudamı ben söyliyim?" kızım ne biçim konuşmak bu. Fazla samimi olduk sanki. Kurşunu beynine geçirsin de gör gününü.
"Olummu?" sesi keyiflimi gelmişti onun. Yok canım saçmalama Beria. İyice kafayı sıyırdın. "İsmimi bu kadar merak ettiğini bilmiyordum"
Ne uzatıyosun söylesen yicez sanki. "Anladım. Söylemek istemiyorsun. Neden aradın beni?" kısa kesmem gerekiyordu çünkü daha saçımı kurutucaktım. Saçım ıslak olduğu için tüm bornozum ıslanmıştı.
"1 saate kapında olucam. İstediğin gibi giyine bilirsin hatta istersen-" bi an durakladı ve kısa bi aradan sonra tekrar devam etti. "-konuşmak için biraz sakin olmaya da ihtiyacın var seni sakin bi yere götürücem." neden konuyu değiştiki simdi bu. Neyse fazla düşünmek beyin yakar. Benimse bu yıl sonu universite sınavım vardı. Yani benim beynime ihtiyacım var.
"Başka şansım varmı peki?" tabi canım adam senin isteklerine uyacak zaten.
"Belki başka bi gün. Ama bu gün sanmıyorum" lan bu adamın sesi neden hep böle şey.. [ iç ses:ney karizmatikmi] saçmalama. Ne ima ediyosun sen ya aaa?
"Tmm o zaman" hemen telefonu kapatıp saçımı kurutmaya başladım. O adamı tanımıyordum ama bu akşam onunla neresi olduğunu bile bilmediğim bi yere gidecektim. O yüzden çantama Ateşin kendimi korumam için bana aldığı bıçağıda koydum. Aslında şimdiye kadar hiç ihtiyacım olucağını düşünmemiştim. Sonuçta yumruklarım bana yeter diye düşünmüştüm ama bu adam benim nerdeyse 3 katımdı lan. O sırada salak olduğumu bana hatırlatan bişey daha anladım. O adamın silahı vardı. Aferin kızım silaha bıçak çekte ne kadar salak olduğunu bir daha anlasın adam.
Ne giydiğim hiç umurumda deyildi şuan. O yüzden sıradan bi baggy pantolon ve beyaz bi kazak giyip üstünede kalın kapşonlu montumu geçirmiştim. (kış ayında olduğumuz için) Saçımı kuruttuktan sonra çok dağınık durduğu için ve benim kesinlikle şekil vericek ne vaktim ne de hevesim olmadığı için direkt dağınık bi ev topuzu yaptım.(chill girl🎀) Saate baktığımda saat 07:57 olmuştu. Tam bu sırada kapı çalındı.
Kim olduğunu az çok tahmin ediyordum. Kapıya gidip açtığımda kimse yoktu. "Bu ne ya? Dalqamı geçiyor bu benimle" (sesli düşünuyor) odama geri geldiğimde karşımda onu görmemle tiz bi çığlık atmam bir olmuştu.
Adam resmen yatağımda oturmuş bana bakıyordu. "Bi şey mi oldu? Neden bağırıyorsun?" elimi üst dişlerime bastırarak sakinleşmeye çalıştım. Ama tabiki sakinleşmicektim. Bu ne ya böyle?
"Manyakmısın sen ya? Ne işin var odamda?" sinirden resmen elim ayağım titriyordu. [iç ses:aynen canım sinirden. Korkudan demiyoda] :)
"Kapıyı geç açınca bende zahmet etmene gerek kalmasın diye direkt odana geldim." (ne düşünceli) bence sırıtıyordu. Maskedende bi bok anlaşılmıyorki.
"NASIL GİRDİN BURAYA?" bu adam beni çileden çıkarıyordu hep.
"Çokta zor olmadı. Hadi artık gidelim" ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlediğinde dehşetle kanepenin başındaki sütyenime baktım. Hass*ktir. Bunun burda ne işi vardı. Görmüşmüydü acaba?O an nefes almayı bile bırakmıştım. Ve yanaklarımın ısınmaya başladığını farkettim. Allahım nolur görmemiş olsun. Kapıdan çıkıp gittiğinde görüp görmediğini anlayamamıştım. O çıkar çıkmaz sütyeni tuttuğum gibi yatağın altına fırlattım. Şu an yerin dibine girip ortadan kaybolmak istiyordum.
Hemen arkasından gidip arabasına yan koltuğa oturdum. Ona bakmamaya çalışıyordum. Gözlerimi tam olarak önüme dikip sesimi çıkarmamaya karar vermiştim.
Biraz gittikten sonra bi kaç kez bana baktığını hissettim.
"Bi sorunmu var?" dur bir dakika. Sesi keyifli gibiydi. Normalde hep soğuk soğuk konuşur bu. Nolduki acaba? Niye keyifli bu. Anlamak için bende ona dönüp gözlerine odaklandım.
Gözlerinin kenarında kırışlar oluşmuştu. O gülümsüyormuydu ya? Allahım bu maskeyi neden takıyorki?Ne yüzünü görmedim, ne ismini bilmiyorum.
"O maskeyi niye takıyorsun?" aniden sorduğum soruyla kaşları düz bi hal aldı.
"Var bazı sebepleri." lan bu bi cevap deyil. Doğru dürüst söylese nolurduki?
"O kadar çirkinmisin ya?" madem bana bi şey söylemiyordu bende onunla uğraşıcaktım taki söyleyene kadar.
"Çirkin olduğumu sanmıyorum. Şimdiye kadar gördüğüm tüm kızlar yakışıklı olduğumu söylüyordu." sesi oldukca keyifli geliyordu. Anlaşılan bu adamala işimiz zor.
" Hmm hangi kızlar kör olanmı? Çünkü bu maske varken suratını gördüklerini sanmıyorum." biraz bozulmuştum açıkcası.
Bu söylediğime güldü. Gerçekten güldü. Vay be ilk kez gülüşünü duyuyordum. Çok tatlı mı gülüyordu ne? Hey kendine gel lan. Ne tatlısı...
"Hayır.Normalde maske takmıyorum." bu söylediğine suratımı ekşiterek tepki vermiştim.
"Haaa? Nasıl yani? Seni gördüğümden beri maske takıyorsun." anlamayarak ona bakmaya devam ettim. Ama o hiç birşey söylemeden aracı durdurdu.
Önüme döndüğümde küçük bi restoran gibi bi yerde durduğumuzu gördüm. Tamamen ahşaptan ve çok sevimliydi. Ama içerde kimse yok gibiydi.
Hiç birşey söylemeyip arabadan indiğinde bende arkasından inmiştim...
(Oy verir ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum aşklarım😘)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |