Ateşle yukarı çıktığımızda Ares çoktan masaya oturmuş telefonda biriyle konuşuyordu. Bizim geldiğimizi görünce konuşmasını sonlandırıp telefonu masaya fırlattı ve sırtını masaya yaslayıp bacağını diğer bacağının üstüne atıp bizi süzdü. Yanına gittiğimze oturmamızı işaret etti. Ateş oturdu ama ben hala oturmamıştım. Ateşe baktığımda bana göz kaş yaparak oturmamı söyledi.
Aresin böyle yemekler yapması hattatüm yemekleri kendisinin yapması beni şaşırtıyordu doğrusu. Önümüzde Fırında Karides Güveç vardı. Ben deniz ürünleri pek sevmezdim ama karides yerdim. Sofrayı hizmetçi abla kurmuştu. Gerçi ismini öğrenememiştim. Çünki kendisi sadece bi kere uzaktan görmüştüm.
"Hadi yiyin, yemekten sonra sizinle konuşucaklarım var."- sessizliyi bozan Ares olmuştu. Bizde hiçbişey demeden yemek yemeye başladık. Çünki dicek bişey de yoktu zaten. Hem deliler gibi açtım. Yemeyi yiyip bitirdikten sonra yine aynı hizmetçi sofrayı toparladı. Bu sıradaysa koltuğa geçmiş Aresin gelmesini bekliyorduk. Ares odasına çıkıp beklememizi söylemişti. Benim başım (kafamıydı başmıydı? 🤔) ağrımaya başlamıştı.
O yüzden salon çok sessizleşmişti. Ateş bu sessizliğimi fark etmişti:"Bişeymi oldu Beria. Yemekten sonra hiç konuşmadın?" merak dolu gözlerle bana bakmaya başladığında ona gülümsedim.
"Sadece biraz başım ağrıyo. Şu adam gelsede odama çıkıp ilaç alıp uyicam." sesim çok sakin çıkmıştı. Bu gün zaten yeteri kadar yorulmuştum.
Tam sözümü tamamlamıştımki merdivenlerden gelen Aresi gördüm. Elinde bi bilgisayar vardı. Gelip karşımıza oturduğunda Ateşle bir-birimize bakıp nolduğunu anlamaya çalıştık.
Ares bilgisayarı açıp bize doğru çevirdi. Bilgisayarda elli'li yaşlarda saçları hafif beyazlamış bi adam vardı. Adam gülümsüyordu ve aslına bakarsanız onu biraz da olsa sevimli bi adam olarak göre bilirdim. Ares bi düğmüyü daha basınca adam hakkında bilgiler ekrana dökülmeye başladı. Hala hiç bişey anlamamıştım. Bunları bize neden gösteriyordu. Arese baktığımda bilgisayarı yeniden kendine doğru çevirip kanepede yerini tahatladı.
"Bu gördüğünüz adam benim düşmanım. Beria yanına gidip casusluğunu yapacağın adam bu."dedi bana dönerek. İyide bu adam hiç kötü gibi birine benzemiodu ki. Daha sonra hemen sözüne devam etti.
" Bu akşam çalışmalara başlicaz. Sadece bi hafta vaktimiz var. Bu adam çok tehlikeli birisi. Umarım çabuk öğreniyorsundur. Ve yalan söylemekte iyisindir." nasıl yani bu adammı tehlikeli? Kendimi daha çok ondan korumam gerektiğini düşünüyordum.
Beni bişey dememi beklemeden Ateşe döndü:"Sen zaten ne yapman gerektiğini biliyorsun Ateş. Beria sen içerdeyken Ateş oraları gözetlicek bi yandanda sana yardımcı olucaz." hala napıcağımı tam olarak bilmiyordum. Ve en tuhaf yanı neden bu adamla düşmanlar?
"Şimdilik dinlenmen için bi saat veriyorum. Bi saat sonra poligon odasında ol. " ayağa kalkıp gidecekken arkasından seslendim.
" Dur ya. Bu günmü başlicaz. Ben çok yorqunum ama." Ateşe baktığımda bana 'sus' der gibi bakıyordu ama hiç aldırmadım.
Ares arkasını dönüp karşıma geçti. :" Sen işin cittiyyetinin farkında değilsin ama söyliyim. Hata yapma gibi bi lüksün yok." Ateşe dönüp-" Benimle gel." dedikten sonra hızla merdivenleri indi. Bende arkalarından indiğimde onların en aşşağı kata indiklerini gördüm. Acaba orda ne vardı. Neden benim oraya girmemi istemiyorduki. Zaten burdaki bazı odalar da kitliydi.
Odama gidip çantamdan bi ağrıkesici alıp içtim. Sıradan ağrıkesiciler bende pek işe yaramazdı. Kafam sıksık ağrıyordu. Bu yüzden hep çantamda morfin hapı taşırdım. Zorunda kalmadıkça kullanmazdım. Sadece dayanılmicak kadar güçlü ağrım olunca kullanıyordum. Zaten çok kullanılması uygun diyil. Uyuşturucu etkisi yapar. Bi tanesi bile uykumu getirmeye başımın dönmesine neden oluyordu. Alarmı kurup bu bi saatimi uyuyarak geçirecektim. Yatağa uzanır uzanmaz uyumuştum...
Arastan
Ateşle zemin kata inmiştik. Onun için burada ayrı bi oda açmıştım. Doğrusu çoğu zaman bu odayı bende kullanırdım. Ateş bu katta sadece bir odaya gire bilirdi oda teknoloji aletlerinin olduğu bi odaydı zaten. En son cihazlarla donatmıştım bu odayı. Evin tüm güvenlik kameralarıda bu odadaydı.
Ateş bu konuda çok yetenekliydi. Bunun için başka birilerinide bula bilirdim ama zaten Ateş bu işin üstesinde qayet iyi gele biliyordu. Benim için şimdiye kadar çok zor olsa bile binlerce şifre kırmış, kaç kamera kaydının sistemine ulaşmama yardımcı olmuştu. Ona bu konuda güveniyordum. Ama sadece bu konuda. Bu hayatta bile kendime zarzor güvenen bi insamdım ben. Kolay kolay güvenmezdim kimseye.
Sağ kolum ve şoförüm olan İgor'a bile tam güvenmezdim ben. Oysaki adam güvenimi kazanmak için bacak parmaklarını kaybetmişti. Bunu bi tek ikimiz biliyorduk. Ama tam dört yıldır azılı düşmanım olan ve sonunu getirmek için çabaladığım adamın gerçekte kim olduğunu bilen tek kişide İgordu.
"Afedersiniz efendim." bu kalın ses İgorundu. Kapıda durmuş içeri girmek için izin bekliyordu. Onu görür görmez kafamla içeri girmesini işaret ettim. İgora o yaşlı şeytan hakkında bilgilerin olduğu fleşi getirmesini söylemiştim. Onun şirketinin güvenlik kameralarının sistemi bu fleşin içindeydi ama şifreli olduğu için ilk önce kırılması gerekiyordu.
Bu adam tamamen koca ekranlar ve kablolarla dolu olduğundan İgor çok beklemeden çıktı. Onun böyle yerlerden hoşlanmadığını düşünüyordum. Ama bunu ona henüz sormamıştım.
" Kıra bilicekmisin bu şifreyi?" Ateş monitorda bi sürü yazılımla uğraşıyordu. Açıkcası bende çok derinlemesine anlamazdım. Uzun zaman oldu bu tür yazılımlarla ilgilenmediğim. Bu tür karmaşık şifreler benim boyumu aşıyordu.
"Merak etmeyin efendim. Biraz zaman alıcak ama anladığım kadarıyla bi hafta sürem var benimde." Ateş sorgu dolu gözlerle bana baktı. Onun işinin daha çabuk biteceğini düşünmüştüm. Hiç sabırlı bi adam diyildim. Ama Ateş bunu söylediyse belliki kırılması uzun süren bi yazılım sistemine sahipti o**spu çoçuğu.
Ateşi aceleye getirmek istemedim. O yüzden onada süre tanıcaktım. Odadan çıktığımda bi saatin dolmak üzere olduğunu fark ettim. Ama şu küçük siçan hala bi yerlerde gözükmüyordu. Poligona gidip o gelene kadar bi kaç el atış yaptım. Hepsini isabet ettirmiştim. Maketin üzerinde çok can sıkıcı oluyordu. Normalde atış yapmak için canlı insan kullanmayı tercih ediyordum.
Serbest bırakılan t*c*zcileri hedef tahtasına bağlar öyle atış yapardım. O zaman onları delik deşik etmek, onların çığlıklarını duymak daha çok zevk verici oluyordu.
Saate baktığımda Berianın 5 dakika gecikmiş olduğunu fark ettim. Uzun zamandır herhangi bir adrenalin yaşamadığım için son zamanlarda içimdeki canavar çok sabırsızlaşmaya başlamıştı. Sabrım tükendiği ve bekletilmeyi hiç sevmediğim için silahı masaya bırakıp hızla kapıya ilerledim. Ama daha ben bişey yapmadan kapı açılmıştı....
Beria'dan
Alarm çaldığınca sinirle gözlerimi açmıştım. Hala çok uykum vardı ve oldukça yorgundum. Ama kalkmamda gerekiyordu. Kafam biraz sızlıyordu. Ne zaman başım ağrıyarak uyusam uyanınca hep böle oluyordu. Yerimden kalkmadan bi kaç dakika boş boş tavana baktım. Saçma sapan sorular yine beynimi allak bullak etmeye başlamıştı. O sırada geç kaldığımı fark etmiştim.
"Kahretsin." hemen yerimden kalkıp üzerime siyah bol bi tshirt giyip altınada kısa bi tayt geçirip koaşarak odadan çıktım. Toka tolumda kalmıştı. Saçımı toplayamamıştım.
Hemen poligon odasının önünde durduğum içerde olmaması için dua ettim ve kapının kolunu çevirip hızla açtım..
Kahretsin. Ares sinirli bakışlarla karşımda durmuş bana bakıyordu. Umarım kızmamıştır..
"Şeyy.. Ben.." daha bişey dememiştimki Ares masanın karşısına geçip eline bi silah aldı. Hemen içeri geçip kapıyı kapattım. Gidip bende onun gibi elime bi silah aldığımda daha nasıl doğru tutulduğunu bile bilmediğim için onun yaptıklarını taklik etmeye çalıştım. Ama Ares çok hızlı bir şekilde silaha mermileri doldurup masaya bıraktı. Ben ağzı açık bi şekilde elindeki silaha bakarken Ares konuşmaya başladı.
"Senin bu bi hafta içinde öğrenmen gereken çok şey var küçük siçan." yüzüne baktığımda sırıtarak oda bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp:" Öğret o zaman" diye terslendim. Bana doğru yaklaşmaya başladığında irkilerek arkaya gittim. Sırıtması dahada büyüdü ve arkama geçip kollarını iki yanımdan dolayıp ellerini ellerimin üzerine koydu. Bu yaptığı kalp atışlarımı hızlandırmtı. Tekrar silahı alıp avcuma koydu ve ellerimin hareketini yönlendirmeye başladı. Parmaklarımı silahın herbir ayrıntısına koyarak isimlerini söylemeye başladı.
"Bu silahın adı 'Alfa Combat. Umarım fazla ihtiyacın olmaz. Ama kendini koruma amaşlı kullanılır çoğu zaman. Amaca bağlı tabi." çenesini boynuma biraz daha gömüp beni atış hedeflerinin olduğu tarafa yönlendirdi. Nefesini çok yakından duya biliyordum.
Çok sakindi ama ben hiç öle diyildim. Kalbim yerinden çıkıcakmış gibiydi. Nefes alış verişimse oldukca düzensizleşmeye başlamıştı.
Kafamı zorda olsa ona çevirdiğimde aramızda çok az mesafe vardı. Ve gülümseyerek beni izliyordu. Bildiğin resmen benim bu durumumdan keyif alıyordu. Daha fazla dayanamayarak önüme döndüm. Ellerimi biraz daha sıkı kavarayarak silahı hedefe doğrulttu.
"Sakin ol. Ve tüm dikkatini hedefe vermeye çalış." onun için söylemesi kolaydı tabikide. Gözlerimi kapatıp derin bi nefes aldıktan sonra tekrar gözlerimi açıp doğrudan hedefe odaklanmaya çalıştım. Çok uzakta diyildi. Sanırım ben gelene kadar yaklaştırmıştı.
" ilk atışına hazırmısın? " tabikide hayır. Ama hiç bişey demedim. Ve ilk atışımı açmıştım. Tabiki ben değil hala o atmış sayılırdı. Birlikte atmıştık çünkü. Tam onikiden vuramasakta çok az kalmıştı. Normalde maketin kafasına denk gelmesi gerekiyordu ama bu sefer
göğsüne denk gelmişti. Hiç bişey demeden yavaşça elimi bıraktı ve arkamdan çekilip yanıma geçti. Kollarını önünde birleştirip beni izlemeye başladığında anlamayarak ona baktım.
"Şimdi tek başına yapacaksın."
Dehşetle ona baktığımda keyifle sırıttı. Ona aldırmamaya çalışarak önüme döndüm.
Tüm dikkatimi öne verdim. Acaba karşımdaki babam olsaydı nasıl olurdu. Ondan intikam almayı çok isterdim. Bana yaptıklarının cezasınl hiç çekmemişti. Ve şimdi kim bilir nerelerdeydi.
Peki ya onu vura bilirmiydim? Emin diilim.
Daha fazla düşünmek istemediğim için ateş açtım. Ama durmadım ve bi kere daha ateş açtım. Bi kere daha.. Ve bi kere daha.. Namludaki tüm mermileri sıkmıştım. Karşıya baktığımda sadece bi tanesini isabet ettirmiştim. Oda kılpayı kolunun üstüne denk gelmişti.
Arese döndüğümde kaşları çatık bi halde beni izliyordu. "Kimi düşünüyordun?" soğuk sesi tüylerimi ürpertmişti. Birini düşünerek ateş etmem çokmu belli oluyordu gerçekten. Hiç bişey demediğimde:"Buna yarın devam ederiz. Hadi gel." diyip odadan çıktı. Hemen silahı bırakıp bende arkasından çıktım. İki oda ötede benim girmediğim bi oda daha vardı.
Burası bi spor odasıydı. Çok güzel ağırlıklar, kum torbası ve ringi bile vardı.
"Şimdi napıcaz?" diye sorduğumda tshirt'ü çıkarıp bi kenara bıraktı. Gözlerimi kocaman yapıp hemen arkamı döndüm. Napıyor bu adam?
.....
Kestik.. Aşkolar şimdilik bu kadar. Muahh😘
Okur Yorumları | Yorum Ekle |