Hayat sanki bize sürekli türlü - türlü oyunlar oynatıyordu. Bi düşünsenize doğumunuzdan bu yaşa kadar ne hatırlıyorsunuz?
Yada boşversenize hatırladığınız şeyin bi önemi yok. Olayları nasıl hatırlıyorsunuz? Sanki herşey ufak renkli kağıtlara sıkışmış çizimlerden ibaret. Gözümüzün önünde dönüp duran bulanık anılar. Ve bazen şey olur ya hani "dejavu" ama onu nerde ne zaman gördüğünüzü hatırlamazsınız. Aslında yaşandı ama sadece hatırlamıyorsunuz beynimizin sadece ufak bi köşesinde öylece durup unutulmayı bekliyor. Benimde öyle olan o kadar anılarım varki. Gerçek şu ki, insanlar en iyi acıları hatırlar. Anneniz ve babanızdan gördüğünüz en basit ve en sıradan hayal kırıklıkları gibi. Peki ya mutluluklar? Onlar sadece yaşanan acıların ardında unutulmayı bekliyorlar. Neden mi? Çünkü insanlar hep acıları hatırlamak ve onları kine dönüştürmek ister...
Çok iyi hatırlıyorum, Ateşle yeni tanışdığımızda ona çok önyarqılı davranmıştım bende diğerleri gibi. Ama o diğerlerinden farklı bakarak beni farketmişti. Bilemiyorum belkide acılarımız farklı ama ortak olan en büyük acımız yalnız ve birbirimize muhtaç olmamızdı. Benim abim yoktu, onunsa bi kız kardeşi. İnsanlar birini hayatlarına aldıklarının farkında bile olmazlar. Ve birde bakmışsınki onun için bi mafyanın yanında casusluk yapıyorsun...
Ares yanimdan geçip babasına sarıldığında bir daha göz göze geldik. Yüzümdeki şaşkın ifadeden dolayı olacakki bana sinirli ve uyarıcı bir bakış atarak Affan beyden uzaklaştı.
- Yeni bi yardımcı bulmuşsun. Bu kadar erken beklemiyordum doğrusu.-Neler olduğunu bilmiyordum ama belliki oyuna devam ediyorduk.
Hiç bozuntuya vermeden Affan beye döndüğümde - "Efendim isterseniz ben sizi yalnız bırakayım," diyerek kapıya döndüm. Ama Affan bey şaşırtıcı bi şekilde elini omzuma koyarak şefkatli bi şekilde beni durdurdu."Gerek yok Beria'cım. Artık yardımcım olduğuna göre bize eşlik ede bilirsin"
Onay beklercesine Arese döndüğümde gözlerini dikmiş babasının omzumda duran eline bakıyordu. Sanki çok derin bi bakışı vardı ama zaten hiç bişeye anlam veremediğim gibi bunuda anlamlandıramamıştım. Affan bey koltuğuna geçtiğinde bizde diğer yerlere oturduk. Ona bakmamaya çalışıyordum. Ona her baktığımda üzerimde büyük bi baskı hissediyordum. Ve buda hata yapma olasılığımı yükseltiyordu. Kafam çok karışık olduğu için konuşmaların çoğunu dinlememiştim. Sanki onlar susmuş sadece kafamın içinde birileri konuşuyordu. Aresle gözgöze gelmemiz nerdeyse 1 salise bile sürmemişti ama ben aşırı tedirgindim. Sanki ölürdü daha önce bahsetse..
15 küsür dakika sonra
Ares odadan çıktıktan sonra Affan bey ikimizede kahfe söylemişti. Bi kaç yudum aldıktan sonra boğazını temizledi lafa başladı:
"Evet, gelelim asıl meselemize-" yerimde rahatsızca ona doğru döndüm "-Anlicağın üzere ben sıradan işler yapmiyorum. O yüzden çalışanlarımında sıradan çalışanlar olmamasını istemişimdir her zaman. Sende de bişeyler var. Kimse sıradan deil ama sen benim aradığım şeylere sahip gibisin. Bu yüzden seni seçtim. Öncelikle ben silah satıyorum. "bunu söylediğinde yüzümde hiçbir değişiklik yoktu. Aşırı ifadesiz bi şekilde onu dinliyordum ve bundan memnun görünüyordu. Sözüne devam etti-" Nerden nereye sattığım gibi detaylara şimdi girmek istemiyorum. Zaten detaylara en fazla iki gün içerisinde hakim olacaksın. Anladığım kadarıyla yurtdışı ve yurtiçi bilgilere sahipsin. Benim sattığım ülkelere belgelenedirmelere, hesaplara, kısacası tüm senet işlerine sen bakacaksın.
Zaten Ares aşşağı yukarı böle bi iş vereceğini tahmin etmişti. Fazladan asistanlığınıda saymazsak yanılmamıştı. Buraz bu konuları konuştuktan sonra izin isteyip eve geri döndüm. Ne yolda, ne de başka türlü o sevimsiz karşılaşmadan sonra Aresi görmemiştim. Eve (iç ses:-sen ona evmi diyorsun kızım? Köşk demek istedin sanırım.) öff sen yinemi geldin?
(iç ses:-heey ama kırılıyorum. Neden öyle diyorsunki?). Derin bi 'ÖF' çektikten sonra eve nihayet vara bilmiştim. Artık bendede anahtarlar vardı ve korumalar beni tanıyordu. İlk geldiğimde öldürecekmiş gibi bakan adamlar şimdi sanki hiç görmüyorlarmış gibiydi. (iç ses:-ondansa bunu tercih ederim tabi). Aynen!
İçeri girdiğimde biri varmı diye bakınırken mutfakta birinin olduğunu gördüm. Bende susadığım için mutfağa girdiğimde tezgaha yaslanmış viski içen Ares'i gördüm. Gözlerim faltaşı gibi açılırken hemen ona doğru yürüdüm. Daha ağzımı yeni açıp bişey dicektimki eliyle sert bi şekilde beni durdurup bahçeye açılan kapıyı silen hizmetçiyi gösterdi. Hemen kendime çeki düzen verdikten sonra sessizce bi bardak su aldım ve sakince içmeye başladım. Aynı zamanda kaşlarımı çatmış Arese bakıyordum. Suyu içip bitirdikten sonra kafasıyla 'kapıyı gösterince' o çıkmadan hemen mutfaktan çıltım. Oda arkamca geldiğinde bana bile bakmadan hızlı adımlarla merdivenlere ilerledi. Bende arkasından gittiğimde başka bi odaya girdi. İçeri girdiğimde boynundaki kravatdan (sanırım öle yazılıo🤷🏻♀️) kurtuluyodu. Odaya göz gezdirdiğimde tamda onun tarzında bi oda olduğunu gördüm. Ne yani birde burda odası mı vardı? (iç ses:-ne var yani? Adam fazladan bi oda istemiş olamazmı?)
Tekrar ona döndüğümde gömleğinin düğmelerini açmaya başlamış yarıya kadar bile gelmişti.
-Napıyosun be? - sursatımı turşutup ona baktığımda yavaşça bana dönerek sakin bi şekilde - "soyunuyorum" diye cevap verdi.
(iç ses:evet ne demesini bekliyordunki? Köfte yoğurmuyorya)
-Sebep? - bu ne biçim soru lan? (iç ses:dimi?)
-Hani burası benim odam ya? Ve dışardan yeni geldim ya Beria.
-İyide benim önümde nie soyunuosun? - yüzümü buruşturup bide cevap bekliodum. Benim beynim böle durumlarda neden yok oluyorki?
-Odama giren sensin Beria! - evet ve çokta haklıydı. Daha fazla kalırsam kesin rezil olurdum(iç ses:daha ne kadar rezil ola bilirsin acaba?)
Tam arkamı dönüp gidecekken adımı seslenmesiyle durdum ve ona döndüm. Anlamsızca mal bakışı attıktan sonra :
-Konuşalım. Az bekle üstümü değişim. Sürekli odaya girip çıkman tehlikeli. Görseler yalnış anlaşıla bilir. - hemen arkamı dönüp üstünü değişmesini bekledim. Biraz uzun sürmüştü ve ben beklemeyi sevmediğim için çenemi tabiki kapalı tutamamıştım.
-Görende kraliyet ailesinden sanacak. Savaşamı hazırlanıyorsunuz şövalyem? Bitmek bilmedi bi süslenmeniz.
Büyük bi kahkaha patlattıktan sonra anında ona döndüm. Üstünü değişmiş yatağın üstünde oturup beni izliyordu. - "Madem bitirmişsin nie haber vermiosun?."
-Sormuyosunki? - Ona göz devirdikten sonra karşısında elimi belime koymuş öylece bekliyodum. Nie? Çünkü beyfendi bi açıklama yapmak zorundaydı.
-Evet seni dinliyorum?
-Gelmezmisin? - başıyla yatağı işaret ettiğinde gözlerim dehşetle açıldı. Anında ona döndüğümde bi kere daha kahkaha attı.
-Nie hemen fesatlığa bağlıyorsunki? Sadece otur demek istedim. Ayakta kalma yorulma yani"
-Ne fesatlığı be? Hiçte bişey düşünmedim. Sarhoşluk kafana vurdu heralde"-umarım yutmuştur. Ama hala pis-pis sırıtıyordu. Hemen geçip oturdum. "Ee bana bişey söylemeyi düşünüyormuydunuz efendim?"
-Zaten öyrendin. O yüzden zahmet etmek istemedim. - Allah Allah beyfendi zahmet etmek istememişmiş. Yok ya.
-Peki neden böle bişey yapiyosunuz? Babanıza karşı çok saçma yani?
-O kişisel. Belki bi gün onuda öyrenirsin. Ama bu gün deil.
-O zaman beni ne die peşinizden çağırdınızki? - hiçbir b*k anlamadığım için yine kendimi mal gibi hissediyordum.
-Sanki sen geldin ya peşimden hani. - içimden bi sabır çektim ve kalkıp hiçbişey demeden çıktım. Çıktıktan sonra bişey unuttuğumu hatırladım ve kapıyı açıp içeri boylandım. Ares rahatça yatağa yatmış maşları çatık bi halde bana baktı.
-Sen şimdi burda mı kalcaksın? - (iç ses:kızım o senin patronun.) s**mişjm patronunu bee.
-Sadece bu gün-rahatını hiç bozmadan telefonda bişeyler kurcalamaya devam ederken kapıyı sertçe çarpıp kendi odama gittim. Rahat bi duştan sonra aşşağı indim. Affan bey nihayet gemişti ve akşam yemeyi için onun inmesini bekliyorduk.
Areste tam benim karşımdaki masaya geçmiş biriyle mesajlaşıyordu. Acaba kimdi. Çok merak etmiştim. Kız arkadaşımı vardıki acaba? (iç ses:sanane kızım bundan. Varsa var) İç ses bi kere sussan olmazmı. Senin düşüncelerinin bi önemi yok. (iç ses:hadi ordan ben sana yol gösteriom bi kere) Bana hiç bir b** göstermiyosun. Affan bey masaya geldiğinde yemek başladı ve çatal bıçak dışında çok büyük sessizlik vardı.
Birden Affan bey konuşmaya başladı ve Aresle pür dikkat dinlemeye başldık.
-Yarın sevkiyat var olum biliyosun. Benim için oldukca önemli bi iş. DENİSOV'ları bilirsin. Rusyada oldukça üne sahipler. Gerçi sen unutmazsın. Olga 'la aran iyiydi bi aralar. Öyle devam etseydiniz şimdi akraba bile olmuştuk kim bilir.
Olga' da kimdi böyle. Ruslarmı? Arese baktığımda bıçağı sertçe kavradığını gördüm. Huzursuz gibiydi.
-Bu konu sadece beni ilgilendirir. Sevkiyat işineyse ben bakmıyorum artık biliyosun. Bu senin işin. - sinirden yüz hatları iyice belirginleşmişti. Neler dönüyor asla anlamıyordum. Hep bişeylerin dışında kalıyordum ve bu beni deli ediyordu.
Yemekten sonra Affan bey bana sevkiyat için düzenlenmesi gereken bi kaç sahte belge örneği verdi. Ve aralarından en iyi olanı kusursuz bi şekilde düzenleyip yarına hazırlanması gerekiyordu. Tabiki ben bişey yapamazdım. Bu Ateşin göreviydi ama onlar ben yaptım sanacaktı. Herkes uyuduktan sonra belgeleri Ateşe yolladım. Kendim ise iki gün sonra olması gereken sınava hazırlanmaya başladım. Bu sınav önemliydi. Okumaya devam etmek zorundaydım. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Gözlerim yakmaya başlamıştı.
Az daha uyukluyordum ki, dışardan bi ses duydum. İrkilerek kendime geldiğimde ayağa kalkıp kapıya doğru gitmiştim ki biden ardına kadar açıldı ve Ares içeri daldı. Bağırmama çok az kalmıştı. Ama bi an kendimi toparladım ve kaşlarımı çatarak ona baktım. Bi bana bide yatağın üzerindeki kitaplara baktı.
-Sen neden hala uyumadın?-öylede citti soruyoduki bi an kendimi küçük çocuklar gibi hissettim.
-Asıl senin benim odamda ne işin var. Hemde gecenin bi yarısı?-(iç ses:evet bu sefer sanırım haklısın). Sinirle ona baktığımda sakince geçip yatağa uzandı. Napıyor lan bu adam?
-Yarınki sevkiyat hakkında konuşucaz. Sen hayırdır bu saatde. Kitap falan?-kafasıyla kitapları işaret etti.
Bu adam ne ara bu kadar samimi olmuştu ki?
-İki gün sonra sınavım var. - hemen geçip kitapları topladım.
-Fiziyim iyidir - fizik kitabım açık kalmıştı-her iki anlamda-diyerek göz kırptı.
NOLUYO LAN? Uykusuzluktan artık halisinasyon bile görmeye başlamıştım...
Artık daha fazla bekletmek istemedim. Bi an önce atim dedim. Yoksa böyle yarım bırakmazdım. 😁 Diğerinide çok bekletmeden atıcam. 😘
Okur Yorumları | Yorum Ekle |