16. Bölüm

Affedilmek

Jasmin Memmedli
jasminmemmedli

Ares beni uyandırdığında boş gözlerle ona bakarak aç olmadığımı söylemiştim. "Ben hiç bişey yemicem uyumak istiyorum. Uyandırmana gerek yoktu. Şimdi lütfen odamdan çık." dediğimde sesim sinirli çıkmıştı. Ardından hemen tekrardan yatıp sırtımı ona döndüm. Yüzünü görmüyordum ama sinirden deliye döndüğüne emindim. Çıktığında kapıyı sertçe kapamıştı. Acaba fazlamı sert davranmıştım diye düşündüm. Ama hemen sonra aptal olduğumu fark ettim. Neden onu düşünücektimki. O hayatımı alt-üst etmişti. Üstelik Ateşin içerde olmasının sebebi de oydu. Oysa Ateş onun için içeri girmiş ve ismini bile vermemişti. Buna rağmen onu çıkarmak yerine kendi çıkarlarını sağlıyordu. Ateş daha çom gençti. İçerde kalmasına nasıl göz yuma biliyordu aklım almıyordu. Tüm bunlar ondan nefret etmem için zaten bi nedenken hala ona karşı büyük bi nefret hissedemiyordum. Ateş yarın buraya gelecekti. Beni gördüğünde acaba ne tepti verecekti. Eminim bana çok kızacaktı. Ama beni affederdi. Biliyorum. Beni affedermiydi? Sonuçta bunu onun iyiliği için kabul etmiştim. Her ne kadar o istemesede kabul etmesede artık yapacak bişey yoktu...

Bu düşüncelerle uyuya kalmıştım. Sabah saat 06:00da alarmın sesine uyandım. Kış ayında olduğumuz için hava hala karanlık olmalıydı diye düşündüm. Bu odalar yerin altında olduğu için dışarıyı görecek bi camı bile yoktu. Adamın içi daralıyordu. Bu adamın yarasa gibi yaşamasına bi anlam veremiyordum doğrusu. Ayağa kalkıp kısa bi duşun ardından üzerime bişeyler giyip odadan çıktım. Merdivenlere doğru giderken arkamdan adım sesleri geliyordu. O olduğuna emindim. Tam merdivenleri çıkıyordumki adımlarını hızlandırıp önüme geçtiğinde durmak zorunda kaldım. Kafamı kaldırıp ona baktığımda küçümser bakışlarla beni süzdüğünü fark ettim. Neydi şimdi bu. Beni küçümsemeye hakkı yoktu. Kaşlarımı çatıp kafamı kaldırıp ona diklendim:"Önümden çekilirsen gidicem." ama dediğime zerre aldırmamıştı. Ellerini cebine koyup sırtını merdivenlere yasladı. Onu böyle görmeye alışık değildim. Sanki maske taktığında dışarda başka birine dönüşüyordu. Dışarda hep maske takar sokak tarzı spor şeyler giyerdi. Ama şimdiyse simsiyah bi takım elbise giymişti. "Üstüne doğru dürüst bişeyler giymelisin. Benim evimde her kes şık olur. Kiyafetin yoksa para vere bilirim." buda ne demek oluyordu. Bu adam kendini ne sanıyordu. Bu söylediğine çok sinirlenmiştim gerçekten. Bu hayatta kimsenin haddine değildi beni küçümsemek. İki merdiven daha kalkarak doğrudan önüne dikildim ve kafamı kaldırıp sinirle gözlerine baktım.

" Sen beni kiminle karıştırdın bilmiyorum ama ben ne senin o bildiğin çalışanlara bede o kızlara benzemem. Kimse benim kiyafetlerime karışamaz. Evet senin gibi zengin değilim. Senin kadar güçlü de olmaya bilirim ama senin dediklerini yapmicam. Sadece iş konusunda anlaştık o kadar. Ben senin eze bileceğin biri değilim. Ne paran, ne gücün, ne de belinde taşıdığın silaha boyun eğmem ben. Beni öldürmediğin sürece sana baş eğmicem Ares Oner!" sözüm biter bitmez merdivenleri çıkmaya başladım. Sonuncu basamağa geldiğim gibi durdum ve arkamı döndüm. Hala olduğu yerde durmuş elini yumruk yapıp sinirli gözlerle bana bakıyordu. Sinirin boyutu boynun da belirginleşmeye başlayan damarlardan anlaşılıyordu. "Haa bide sen daha iyi bilirsin ama kaybedecek bişeyi olmayan insanlar ölümden korkmaz. Ve gördüğün gibi benimde kaybedecek bişeyim yok." hemen çıkıp mutfağa girdim. Bu kadar sinirli olmasam muhtemelen cesaret edemezdim bunları söylemeye. Merdivenlerdeki son halini hatırladığımda tüylerim ürperdi. Çok sinirlendirmiştim anlaşılan. Ama damarıma basmıştı bi kere. Geri dönüşü yoktu. Elime bardak alıp buz gibi su doldurdum. Hemen alıp suyu kafama diktim. Kanım alev almıştı resmen. (iç ses:aferin kızım. Adam seni öldürüp parçalara ayırıp dışardaki köpeklere yem edecek. Korkmuyomuş aynen. Arkada titreyen g*tünden utan bari) bardağı tezgaha koyup arkama döndüğüm gibi karşımda takımıyla uyumlu olan bi çift siyah gözle karşılaştım. İrkilerek tezgaha sığındım. Ares karşımda duruyordu. Ama çok şaşırmama neden olan bişey oldu. Gülümsüyordu. Hemde sinirli değildi. Bu gayette keyifli bi gülümsemeydi. İyide neden. Az önce çekip beni vuracakmış gibi bakıyordu. Biraz daha yüzüme yaklaşıp gözlerini kıstı. "Aferin. Etkilendim. Umarım bu cesaretini işindede yerine yetirirsin. Ama bi daha beni bu kadar sinirlendirisen.. seni öldürmicem inan bana. Ben intikamımı daha kötü şekilde alırım. Bi insanı öldürürsen bu ona en iyi ödül olur. Ve sadece en küçük suçlar bu ödülden yararlanır. Beni hiç tanımıyosun Beria." bunu tehdit olarak kabul ediyordum çünki sesi çok tehditkardı. Dudaklarımı bir birine bastırarak nefes aldığımda gözleri dudaklarıma kaydı. Ve gözlerini çekmeden devam etti." Eğer olurda seni cezalandırmak zorunda kalırsam bunu daha yaratıcı bi şekilde yaparım."dediğinde artık dayanamamış onu itip mutfaktan çıkmıştım.

Dün evi gezecek kadar vaktim olmamıştı. Bu yüzden odaları dolaşıyordum. Ama Aresin beni tenbihlediği gibi en alt kata inmedim. İlk katta beni çok mutlu eden bi oda vardı. Bu oda resmen çokta büyük olmayan bi kütüphane gibiydi. Sadece 2 kat gezmiştim ama çoğu odanın arasında en sevdiğim oda bu oldu. Türlü türlü kitaplar vardı. Burdaki kitaplara göz atayım derken neredeyse öğlen olacaktı. Mutfaktan ayrıldıktan sonra Ares özel aracıyla ve bi sürü korumayla bi yerlere gitmişti. Hiç umursamamıştım. O evde olmadığı için mutfağa girip rahat rahat bişeyler yaparım diye düşünmüştüm ama ben zaten kocaman mutfağın elliye yakın dolabını gezene kadar kapı açılmıştı. Gelen muhtemelen Aresti. İçerden sesler gelmeye başladığında bende salona geçtim. Ama yerimde kala kaldım...

Gelen sadece Ares değildi. Aynı zamanda Ateşte gelmişti. Ateş beni görür görmez kaşları çatıldı. Hiç bişey anlamayan gözlerle bi bana bi Arese bakıyordu.

"Beria senin burda ne işin var?" diye sordu sakin bi sesle. Hala anlamaya çalışıyordu. Yavaşça yanına gidip karşısında durdum. Onu dinlememiştim. Benden kesinlikle o adamdan uzak durmamı istemiş ve bunun için söz bile vermiştim. Ama durmamıştım. Sözümü tutmamıştım.

Mahcup gözlerle yüzüne baktığımda Ares soğuk bakışlarla bizi izliyordu. Çok duyqusuz bi insan diye geçirdim içimden.

"Ateş-" sesim titremişti. Ateş bi şeylerin yolunda gitmediğini anlamışcasına hızla Arese döndü. Ama Aresin gözleri bendeydi. "Ateş üzgünüm ama sanırım artık burdayız." hızla dediğim sözden sonra nefesimi tutup gözlerimi kapadım. Dişlerimi dudağıma geçirip delmek istiyordum. Yüzüne bakamıyordum. Hiç bi şey söylemediği için kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıtım ama nihayet konuştu.

"Beria neden buradasın?" sesi çok sinirliydi. Elinden çantayı yere bırakıp karşıma geçti. " Hadi söyle Beria" eliyle çenemden tutup yüzümü ona doğru çevirdi.

Aynı mahcubiyetle gözlerine baktım. "Artık bende Arese çalışıcam." dedim tek seferde. Ares. Bey değil. Sadece Ares. Elini çenemden çekip hızla geri bi adım attı.

Arese döndüğünde Areste Ateşe bakarak konuşmaya başladı.

"Bu doğru Ateş. Bundan böyle ikinizde benim yanımda çalışacaksınız." sesi oldukca tehditkardı. Ateş kaşlarını çatıp bana döndü :"Beria bunu kendi isteğiylemi kabul etti."dedi gözlerini benden almadan. Sesi sakindi. Ama bana hayal kırıklığına uğrar gibi bakıyordu.

" Ben kimseye zorla iş yaptırmam Ateş. Seni kurtamamın karşılığında Beria benim casusum olacak. Onu bunun için eğiteceğim. " Ares bana döndü. Halinden qayet memnun gibiydi. Acımasız herif..

Ateş bana son bi kez baktıktan sonra Arese dönüp:"İzninizle ben odama gidiyim efendim." Ares kafasıyla onay verdikten sonra arkasına bile bakmadan merdivenleri inmeye başladı. Bana kırılmıştı. Yüzüme bile bakmamıştı. Ares önümde dikilip ifadesiz bi şekilde beni inceliyordu. Ağlamak istedim ama yapamazdım. Onun karşısında ağlayamazdım. Ateş beni affedecek. Biliyorum. Affedecek...

(yazı hatası varsa kusura bakmayın. Metroda yazıyorumda😁)

Bölüm : 29.12.2024 15:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...