47. Bölüm

47. Bölüm

İlayda Çınar
ilydacinar

 

Vote sınırı 50
Beğenip yorum yapmayı unutmayın
Sizi seviyorum ♡♡

 

"Ölümsüz ruhun kalbi, ışıkla atacak; iyi ile kötü arasındaki dengeyi sağlayacak.
Bedeni karanlığa çekilse de, kalbi dostları için atacak.
Bir can alacak ama bin can kurtaracak; karanlığın içinden bir umut doğacak.
Sadakatsizliği, en büyük sadakat olacak; bir ruhun ihaneti, binlercesinin kurtuluşu olacak.
Ve sonunda, karanlıkla aydınlık arasındaki ince çizgide,
En büyük güç, kalbinin sesini dinleyende olacak"

Y/N'nin sesi sanki başka birine aitmiş gibi çıkmış ve kollarıma düşmüştü. Panikle etrafıma baktım. Asam yere düşmüştü ama uzanamayacağım kadar uzaktı. Blaise ve Mattheo dışardaydı. Onlara seslenmek için ağzımı açtım ama sonra sustum. Aslında kehanet sırasında içerde olmadıkları için şanslıydık. Şimdi onları çağırdığımda ise Mattheo kehaneti soracaktı. Kehanet, böylesine ihanet sözleriyle doluyken ona bunu söyleyemezdim bu yüzden Y/N'yi yatırıp beklemeye başladım

Doktor bir önceki seferde bir şeyi olmadığını, sadece yorgun düştüğünü söylemişti bu yüzden sakinleşip uyanmasını beklemeye karar vermiştim...

Blaise'in sesiyle uyuyakaldığım yataktan doğruldum. Sırtımı yatak başlığına yaslamış Y/N'nin başucunda bilmem kaç saat uyumuştum

"Draco! Napıyorsun burda!? Mattheo seni burda görürs-"

"Draco'yu buldun mu Blaise" Mattheo bir anda Blaise'in arkasında belirmiş ve perdeyi aralamıştı

"Şey, Black yine kabus görmüşte" diye araya girdi Blaise

"Yine mi?" diye sordu Mattheo. Bu sırada gürültüden olsa gerek Y/N kıpırdamaya başlamıştı

"Draco..?"

"Burdayım" dedim Y/N'nin saçlarını yüzünden çekerken

"Çok huzursuzum" dedi yattığı yerden doğrulmaya çalışarak

"Sadece bir kabustu-"

"Hayır, bir şeyler olacak." diye sözümü kesti. Aslında sesi oldukça sakin çıkıyordu ama sanırım başı ağrıdığı için böyleydi

"Nerden biliyorsun?" diye bir adım ileri çıktı Mathheo

Y/N "Hissediyorum" diye cevap verdiğinde Mathheo bir anda odanın dışına bakmaya başladı

"Geldiler!"

"Kim geldi?" diye sordum ayağa kalkarken. Ama Matt hızla dışarı çıkınca Blaise ve bende onun peşinden gitmek zorunda kalmıştık

"Draco!"

"Sen burda kal" diye seslendim arkamdan bağıran Y/N'ye

Üçümüz bir dışarı çıktığımızda Blaise ve ben şaşkınlıkla birbirimize baktık. Potter ve arkadaşları tam karşımızdaydı

"Harry Potter.." dedi Mathheo asasını çıkartıp birkaç adım onlara yaklaşırken "Size ihanet etse de onu kurtarmaya geleceğinizi biliyordum"

"Nerde o" diye sordu Potter. Sesinde en ufak bir merhamet yoktu

"Senin asla ulaşamayacağın bir yerde diyelim"

"Seninle konuşmuyorum. Nerde o Malfoy!"

"Önce asalarınızı atın" diye tekrar konuştu Mattheo

Potter bir şey diyecek oldu ama Granger onu durdurup kendi asasını yere attı. Diğerleri de onu takip etmişti

"Şimdi söyle, Y/N nerde!"

Şaşkınlığımı bastırmayı başarıp konuşmak üzereydim ki Y/N'nin sesi arkamızdan geldi

"Harry?" hepimiz Y/N'ye döndüğümüzde o çadırın önünde zorlukta ayakta duruyordu. Ama birkaç saniye sonra yürümeye sonra da koşmaya başlayıp hepimizi geçerek Potter'ın üstüne atlayarak sarıldı ona. Ama Potter'ın tek bir parmağı bile hareket etmemiş, Y/N'ye sarılmamıştı

Y/N ondan ayrıldıktan sonra Weasley'e ve sonra da Granger'a sarıldı. Ama içlerinden sadece Granger ona karşılık verip sarılmıştı

"Burda ne arıyorsunuz?" diye geri çekilerek sordu Y/N

"Harry, onun iyi olduğunu gördük. Gidelim artık" diye araya girdi Weasley

"İyi olduğumu mu? Neden kötü olduğumu düşündünüz ki?"

Kimseden bir ses çıkmayınca Granger konuşmaya başladı

"O, Harry'e bazı vizyonlar gönderdi-"

"Ona açıklama yapma Hermione!" diye araya girdi Weasley

"N-Ne vizyonu?" diye şaşkınlıkla sordu Y/N. Ardından korkuyla devam etti "Esrar Daire'sinde olduğu gibi mi!?"

Granger yavaşça kafasını salladığında Y/N Mattheo'ya döndü

"Ne demek bu!? Beni kullanarak onları tuzağa mı çektiniz!?"

"Artık onlar için endişelenmene gerek yok Y/N. Sonuçta bu görevden sonra istediğin gibi Ölüm Yiyen olabileceksin"

"Ölüm Yiyen mi!?" diye bağırdı Potter

"Harry ben-"

"Sen ne!? Yaptığımız bunca şeye rağmen nasıl onları seçtiğini mi anlatacaksın bana!"

"Üzgünüm ama bu savaşı kazanma ihtimalimiz yok Harry, sende bize katıl. En azından hep beraber oluruz.."

"Nasıl bu şekilde konuşursun Y/N! Sevdiklerinin ne uğruna canını verdiğini nasıl unutursun!?"

"Anlamıyorsun Harry! Ben sadece sizin hayatta kalmanızı istiyorum! Sadece hep beraber olalım istiyorum! Ben mutlu olmak istiyorum Harry..."

"Karanlık tarafta mı!?"

"Ama-"

"Biliyor musun Y/N, bitti. Artık arkadaş değiliz. Sen tarafını seçtin, bu bizi son görüşün! Bundan sonra artık sadece düşman olarak savaşırken görürsün!"

Y/N tam ağzını açıp bir şey söylemek üzereydi ki etraf bir anda soğumaya, hatta renkler çekilmeye başladı. Hızla gökyüzüne baktığımda anladım. Karanlık Lord gelmişti..

"Sen mi çağırdın!? Riddle, sen mi çağırdın!?" diye bağırdı Y/N

Lord üçümüzün ortasına indiğinde artık yapacak bir şey kalmamıştı

"Lordum-" Y/N başını eğip konuşmaya başladığında Karanlık Lord elini kaldırıp onu susturmuştu

"Harry Potter.." dedi Lord. Sesinden mutlu mu yoksa öfkeli mi olduğu anlaşılmıyordu

Potter'ın gözleri tarif edilemez bir nefretle dolmuştu. Eğer asası elinde olsaydı yapacaklarını düşünmek bile istemiyordum

"Harry-" diye ona doğru bir adım atacak oldu Granger. Ama Mattheo sıkıca tuttuğu asasını ona çevirip tehditkar bir sesle bağırdı

"Kıpırdama!" Granger korkuyla tekrar eski yerine döndüğünde Y/N konuşmaya başlamıştı

"Lordum lütfen!"

"Y/N!" diye bende araya girdim bu defa. Lordu kızdırmak, yapmak istediğin son şey bile olmamalıydı

"Ona ne yapacaksınız?" diye sordu Y/N. Sesi titriyordu

"Bunu çok iyi biliyorsun sevgili kızım"

"Lütfen Lordum. Gitmesine izin verin" dedi. Daha çaresiz ve istekli bir sesle ekledi "Lütfen.."

Ama Karanlık Lord onu duymazdan gelerek asasını kaldırdı

"Avada Kedavra!"

"Harry!"

O lanetin karanlık yeşil ışığı gözlerimi yakarken dünyam durdu. 'Avada Kedavra!' kelimeleri hala kulaklarımda yankılanıyordu. Karanlık Lord'un sesi, ölümün soğuk çağrısı gibi içime işledi. Ve sonra... sonra olanlar oldu...

Y/N, o aptal cesaretiyle, Potter'ın önüne atıldı. Neden? Neden bu kadar aptalca bir şey yapmıştı?

Her şey birkaç saniye içinde oldu. Lanet ona çarptığında, zaman yavaşladı sanki. Gözlerim sadece ona odaklandı, o narin bedenin geriye sendelemesi, ardından Potter'ın kollarına düşmesi...

"Hayır!" diye haykırdım ama sesim boğazımda düğümlendi. Gözlerimdeki öfke, çaresizlikle yer değiştirdi. Ayağım bir adım öne çıktı, ardından diğeri. Koşuyordum. Bütün mantığımı, bütün korkularımı bir kenara bırakmış, sadece onun yanına ulaşmayı düşünebiliyordum.

Potter, şaşkınlıkla Y/N'nin bedenini yere yatırırken yanına gittim. Gözleri bana doğru kalktı, bir şey söylemeye çalıştı ama yapamadı

Dizlerimin üzerine çöküp Y/N'yi yavaşça kollarıma aldım. O an, herkesin gözü üzerimde olabilirdi ama umurumda değildi. Ellerim onun tepkisiz yüzüne dokundu, parmaklarım titreyerek saçlarını geriye doğru itti.

"Y/N..." diye fısıldadım, sesim çatallaşarak. Bu kelime bir dua gibi çıkmıştı dudaklarımdan. Ama cevapsız bir dua.

Gözlerim, onun artık kapalı olan gözlerine dikilmişti. Boğazımdaki düğüm, içimdeki acıyı bastırmamı zorlaştırıyordu. Karanlık Lord'un varlığı, savaş, kaos, her şey... her şey önemsizdi.

"Neden yaptın bunu..?," dedim, yalnızca onun duyabileceği bir sesle. Parmaklarım hafifçe yanağında gezindi, onun solan tenine son bir kez dokunabilmek için.

Potter, hâlâ donmuş bir şekilde yere çökmüş, ellerini saçlarına geçirmiş haldeydi. Dudakları titriyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Granger ağzını kapatarak geri adım attı, yüzünden akan gözyaşlarını gizleme gibi bir çabası yoktu. Weasley ise ne yapacağını bilemeden öylece duruyor, yumruklarını sıkıyordu.

"Bu... bu mümkün değil," dedi Potter, bir anda başını kaldırarak. Gözleri kısılmış, bana dikilmişti. "Neden? Neden yaptı bunu?!" diye bağırdı, sesi çatallaşarak.

Göz göze geldik. Onun öfkesi ve çaresizliği dalga dalga üzerime vuruyordu, ama bu benim umurumda değildi. Çünkü ben de aynı acıyı hissediyordum.

"Neden, Malfoy?! Neden böyle bir şey yaptı!" diye tekrar bağırdı, yumruklarını sıkarak

Bir şey söylemek istedim ama kelimeler çıkmadı. Onu nasıl açıklayabilirdim? Neden kendini feda ettiğini, neden böyle bir karar verdiğini... Potter'dan daha fazla bir şey bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Y/N'nin hepimizden daha cesur bir ruha sahip olduğuydu..

"Harry," dedi Granger, onu sakinleştirmeye çalışarak. Ama Potter, onun elini silkercesine geri itti ve yumruklarını sıkmaya devam etti.

"O aptalca bir kahramanlık yapmış olamaz!" diye bağırdı tekrar, sesi titriyordu. "Bize hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey! Neyin peşindeydi!? Nasıl böyle bir şeyi yapabildi?!"

Weasley sonunda patladı, yüzü kıpkırmızı kesilmişti. "Biz... biz hep beraber savaşacaktık. Hep birlikte..." Sesi çatladı ve arkasını döndü. Gözyaşlarını göstermek istemiyordu ama hepimiz fark etmiştik. Daha biraz önce Y/N'ye nefretle bakan bu gözler şimdi onun için göz yaşı döküyordu

Y/N'nin bedeni yerde yatarken, Lord'un bakışları bir anlığına boşluğa kaydı. Gözleri, adeta bir şeyleri algılamaya çalışıyor gibiydi. Her şey birkaç saniye içinde oluyordu, ama o anın ağır bir yankısı vardı. O, Y/N'nin fedakarlığını anlamaya çalışıyordu.

O an, Mattheo'nun içinde bulunduğu ikilemi fark ettim. Ama babasının yanında, hiçbir şey yapamayacak kadar güçsüzdü

Sessizce akan gözyaşlarım Y/N'nin soğuk yanağına düşerken, hâlâ bunun bir kâbus olduğunu düşünüyordum. Öyle olmasını umuyordum... Ama gerçek, acımasızca yüzüme vuruyordu. Göğsümde bir ağırlık, boğazımda düğümlenen kelimeler vardı. Onu kaybetmiş olma fikri zihnimi delip geçerken, zaman durmuş gibiydi.

Bunca zamandır kabuslarla uyanıyordu. Gecenin karanlığında sesi yankılanıyordu, rüyalarının ağırlığını taşıyordu. Kimi zaman fısıldadığı, kimi zaman haykırdığı sözler... Hepsinin bir anlamı vardı, değil mi? O zamanlar anlamamıştım. Ya da anlamıştım ama kabul etmek istememiştim.

Şimdi ise kafamda yankılanan tek bir soru vardı: Bu bir kehanet rüya mıydı? Kendi ölümünü mü görmüştü?

Bu adaletsizlik... Bu sessizlik... İçimi kemiren bu suçluluk... Keşke bir şey yapabilseydim. Keşke zaman geri alınabilseydi. Onu kurtarabilseydim. Ama yapamamıştım.. Onunla birlikte, içimde bir parçam da yitip gitmişti.

 

Evet.. Bir hikayenin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Buraya kadar okuyan herkese teşekkür ederim.
Umarım final bölümümü beğenmişsinizdir...

 

.....


 

 

Şaka şaka ŞÜAÇXÖDCGTİŞSHXFÜŞĞ
Böyle final mi verilir
Bu bölüm kısa olduğu için diğer bölümü çabuk atacağım beklemede kalınnnn

 


Vote sınırı 50
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm♡♡

 

Bölüm : 29.12.2024 17:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...