44. Bölüm

44. Bölüm

İlayda Çınar
ilydacinar

Vote sınırı 100

Beğenip yorum yapmayı unutmayın

Sizi seviyorum ♡♡

 

Draco'nun hafifçe güldüğünü duyduktan sonra saçlarıma ufak bir öpücük kondurup uyumadan önce son kez konuştu "İyi geceler.."

~

"Draco hazır mısın?"

Kapının birden açılması ve hemen ardından gelen sesle birlikte koltuktan düşerek çok tatsız bir şekilde uyanmıştım

"Ahh!" diye sızlandım kasıklarımı tutup düştüğüm yerde kıvranırken

Draco da bir anda yattığı yerden doğrulup önce ben iyi miyim diye bana baktı, ardından da hızla kapıya dönüp uykulu ama sinirli bir şekilde konuşmaya başladı

"Blaise! Kapı çalmak nedir bilmez misin sen!?"

Zabini hızlıca kapıyı kapatıp bize yaklaşarak sessizce sordu "Black mi o?"

"Benim tabi ki seni salak! Başka kim Draco'nun yanında yatabilir ki!?"

"Bilmem. Bunun için sıraya girecek bir sürü kız tanıyorum"

"Zabini!" diye sinirle soludum masanın üzerindeki bardağı kafasına atarken

Zabini bardağı yüzünün hemen önünde yakalayıp konuştu "Haha, iyi deneme Black. Ama ben Slytherin takımında kaleciyim. Senin atıpta benim tutamayacağım bir şey yo-"

"Bunu tut o zaman!" diye sesim odadan dışarı çıkmayacak şekilde bağırdım ve bu defa ağzı kapalı camdan su şişesini karnına fırlattım

Şişe Zabini'nin karnına çarparken acıyla eğilmiş, cam düşüp kırılmasın diye de şişeyi can havliyle tutmuştu

"Ahh! Sözümü geri alıyorum. Başka bir şey fırlatma" dedi ve elindekileri bırakıp iki elini de hava kaldırarak ekledi "Ateşkes"

"İyi misin?" diye araya girdi Draco

"İyi-" derken Zabini sözümü kesti

"Karnımdaki ağrıyı saymazsak iyi sayılırım" dedi zorlukla ayağa kalkarken

Draco ve ben şaşkın, anlamaz gözlerle ona baktıktan sonra Draco tekrar bana dönerek yineledi

"İyi misin sevgilim?"

"İyiyim" dedim ve kendi kendime mırıldanarak ekledim "Zaten bunun acısı yarın çıkacak.."

"Ne?"

"Yüzümü yıkayayım, bir kendime geleyim diyorum" dedim kalkmaya çalışırken. Ama Draco yüzümü buruşturduğumu görünce koltuktan kalkıp, beni kollarımın altından tutarak kaldırdı "Ha, teşekkür ederim. Böyle daha iyi oldu" diyip saçlarını karıştırdıktan sonra odanın içindeki banyoya gidip hızlıca yüzümü yıkadım ve tekrar Draco'yla Zabini'nin yanına döndüm

"Ne zaman geldin sen?" dedim ceketimin fermuarını biraz daha yukarı çekip kollarımı göğsümün altında bağlarken "Dünkü toplantıda yoktun"

Zabini ve ben konuşurken Draco ayaklanıp banyoya gitti

"Bazılarımız sizin gibi okuldan erken ayrılamadı maalesef. 1 hafta daha okulun bitmesini beklemek zorunda kaldım. 1 gün önce de Hogwarts Treniyle eve gidip hazırlandım ve sonra-"

"Bu kadar fazla konuşacağını bilseydim hiç sormazdım" dedim ona fırlattığım bardak ve şişeyi yerden alıp bir bardak su doldurup içerken

"Çok zorbasın"

Ağzımda su varken gözlerimi kısıp sinir bozucu bir şekilde gülümsedim ve suyu yuttum. Bu sırada da Draco ıslak ve eliyle geriye doğru taradığı saçlarla banyodan çıkmıştı. Yüzünü yıkarken saçlarını da ıslatmış olmalıydı

"Saat kaç?"

Zabini kolundaki saate bakıp konuştu "5'i 17 geçiyor"

"6'da yola çıkacaktınız değil mi?" dedim kitaplığın yanındaki Zabini'nin yanına gidip raflara yaslanırken

"Hıhı" diye mırıldandı Draco kıyafet dolabının kapağını açmış giyeceği şeyi ararken

Bir anda ortam fazla sessiz olunca kaşlarımı çatıp konuşmaya başladım "Sizce de burası fazla sessiz-"

Hay şom ağzımı! Daha lafımı bile tamamlamadan kapı açılıp Riddel'ın sesi duyulunca Zabini bir anda önüme geçip kitaplıktan kitap bakıyormuş gibi yapmaya başlamıştı. Bense iyice küçülüp onun beni kapatmasına izin veriyordum

"Draco, hazır mısın?" diyen Riddel arkasından kapıyı kapatmıştı

"Merlin aşkına çok ciddiyim eğer bir kişi daha kapıyı çalmadan girerse-!" diye bağıran Draco'nun sesi yeniden açılan kapıyla bölündü

"Draco, uyandın mı?" bu Bayan Malfoy'du

Draco tavana bakarak ellerini yüzüne bastırıp sinirle bağırdı "Aahhh!"

"Ne oldu ona?" diye sordu bayan Malfoy Riddel'a eğilerek. Yani aslında Riddel ondan uzundu ama neyse

"Kapıyı çalmadan diye bir şeyler söyledi ama pek dinlemedim. Günaydın Blaise"

Zabini kafasını çevirmeden hâlâ kitaplara bakarken stresli bir şekilde konuştu "Günaydın"

"Neyin var senin? Hasta mısın yoksa?" diye bize yaklaşan bayan Malfoy Zabini'nin daha da gerilmesine neden olmuş ve bir anda acıyla karnını tutarak yere çömelmesini sağlamıştı. Tabi karnı yerine benim kafamdan tutup bastırdığını öyle herkesin bilmesine gerek yoktu

Draco "Anne! Sen neden aşağı inip kahvaltılık bir şeyler hazırlamıyorsun?" diye bir anda öne atlayıp annesini tuttu ve çıkışa doğru sürüklemeye başladı

"Ne? Ben mi? Ev cinleri hazırlıyor ya"

"Ama ben senin ellerinden yemek istiyorum. Hadi, beni kıracak mısın?"

Bayan Malfoy hafifçe kıkırdayıp "Madem bu kadar istiyorsun" dedi ve oğlunun alnından öpüp çıktı

"Blaise'in nesi var?" diye bu defa Riddel bize doğru gelmeye başladı. Bense Zabini'nin pelerini altında minnacık olmaya çalışırken nerdeyse nefes almayı unutuyordum. Zabini de olabildiğince üstüme kapanmaya ve beni Riddel'dan saklamaya çalışıyordu

"Ahhh!" diye yeniden bağırdı Zabini. Bu da şaşırtıcı bir şekilde Riddel'ın bir anlığına da olsa durmasını sağlamıştı. Draco bu defa da hızlıca Riddel'ın omzundan tutarak kapıya doğru sürüklemeye başladı

"Önemli bir şey değil"

"Emin misin. Çok acı çekiyor gibi"

"Evet evet" dedi ve biraz daha kısık bir sesle konuşmaya başladı ama biz her şeyi duyuyorduk "Söylemeye utanıyor. Anlarsın ya"

"Ah, şey mi yoksa?"

"Aynen. Çok uzun zamandır onunla konuşup yardımcı olmaya çalışıyorum ama.."

"Anladım. O halde ben çıkayım"

"Evet, bende onunla konuşup geleceğim. Yemek salonunda buluşuruz"

Riddel "Tamam" dedi ve hemen ardından kapı kapanma sesi geldi

"Gitti" Draco'nun sesinden sonra Zabini'yi ittirip üstümden attım. O yere düşerken bende derin derin nefes alıyordum

"Böyle mi teşekkür ediyorsun Black?"

"Nefessiz kalınca teşekkür etmek çok zor oluyor Zabini" dedim ve Draco'ya dönüp ekledim "Riddel'ın anladığı şey ne?"

"Bu halıları yeni mi aldın Draco? Odana tam uymuş" dedi Zabini bir anda hiç alakası olmayacak bir şekilde

Draco da elini çenesine koyup konuşmaya başladı "Geçen ay annem almış. Özel yapım olduğunu söyledi. İstersen nerden aldığını sorabilirim. Senin odana da böyle bir şey çok yakışır"

"Evet, benim halım da baya eskimişti zaten"

Noluyo burda? Alt tarafı bir soru sorduk, cevap vermemek için bu kadar kıvranmanıza gerek yoktu

"Her neysee" dedim ve tekrar konumuza dönerek devam ettim "Yok mu bu odanın kilidi?"

"Tabi ya! Bu benim aklıma daha önce nasıl gelmez?"

"Benimle dalga geçiyor değil mi?" dedim Zabini'ye dönüp

"Zekisin"

Draco yanıma gelip bana elini uzatırken konuşmaya başlamıştı "Bu evde kapı kilitlemek yasak"

"Nedenini sorunca çok saçma bir cevap alacağımı düşündüğüm için sormuyorum" Draco kaşlarını ve omuzlarını kaldırıp kafasını yana yatırdı. Beraber Zabini'nin kalkmak için uzattığı elini görmezden gelerek önünden geçip kapının önüne geldiğimizde Draco kapıyı açıp dikkatlice koridoru kontrol etti

"Daha fazla sürprizle karşılaşmadan önce odana dönsen iyi olur. Ben hazırlanınca kahvaltı için seni çağırırım"

"Tamam" dedim ve koridora çıkmadan önce bir kez de ben kontrol ettikten sonra koşar adım odama dönüp üstümü değiştirmeye başladım. Saçımı tarayıp kolayca şekillendirdikten hemen sonra odamın kapısı çalmıştı

"Hazır mısın?"

"Hazırım. İçeri gel" Draco içeri girdiğinde kapının yanında Zabini de belirmişti

"Bende geleyim mi?"

"Zabini, şimdi sana çok önemli bir görev vereceğim" dedim ve kısık sesle devam ettim "Bu odaya hiç ama hiç kimse gelmesin tamam mı?" bunu, sanki gerçekten de çok önemli bir şeymiş gibi söylemem onunla dalga geçtiğimi anlamasını sağlamıştı

"Benim dikkatli, zalim ve mükemmeliyetçi kişiliğimin bu şekilde kullanılması çok gurur kırıcı"

"Blaise, hadi. Biz birazdan aşağıda oluruz" dedi Draco. Onun sözlerinden sonra kafasını sallayan Zabini kapıyı kapatıp çıktı

"Gitmeden önce sana bir şey vereceğimi söylemiştim ya"

"Evet?" dedi Draco beklentiyle kapıya yaslanıp kollarını göğsünde katlarken

Birkaç adımda Draco'nun önüne geçip kollarımı yavaşça boynuna doladım

Draco tek kaşını kaldırarak konuştu "Devam et?"

"5 dakikamız var" dedim gülümseyerek

Parmak uçlarımda olabildiğince yükselip dudaklarına uzandığım anda Draco kollarını açıp hafifçe eğildi ve beni kucağına alıp kapının yanındaki duvara yasladı. O andan itibaren onu durdurmak imkansız gibi bir şeydi artık..

Draco beni öpebileceği kadar sert öperken ona karşılık vermem daha da hoşuna gidiyordu anlaşılan. Uzun süre bu şekilde devam ettikten sonra dudaklarımızı ayırıp alnımı onunkine yasladım. İkimizde nefes nefeseydik ama yine de ben birkaç cümle kurabilmiştim

"5 dakika doldu"

"Bu kadar çabuk mu?"

"Bu kadar çabuk"

Draco birkaç saniye bana baktıktan sonra kucağından indirdi. Hızlıca aynanın karşısına geçip saçlarımı düzlemeye başladım. Draco baş parmağıyla dudağının kenarını silerken aynı zamanda da beni izliyordu. Aynadan göz göye geldiğimizde ona döndüm

"Ne?"

"Hiç"

"Biraz daha oyalanırsak sevgili kuzenin şüphelenecek" dedim kapının önüne gelip Draco'nun çekilmesini beklerken

Yaslandığı kapıyla temasını keserek kapıyı açtı ve benim çıkmamı bekleyip arkamdan gelirken konuştu "Dün gece devam etmemiz gerektiğini biliyordum"

"Draco!"

"Ne?"

"Sus"

Draco gülerek bir anda bana sarılıp saçlarımdan öptüğü sırada merdivenlerin başında Lucius ve Bellatrix'le karşılaşmıştık. İkisi de sinirle bakınca sönen gülüşümle beraber Draco'dan ayrılmaya çalışmıştım ama o beni bırakmak yerine daha da sıkı sarılıp babası ve teyzesini görmezden gelerek merdivenlerden inmeye başlamıştı

Umarım onlardan korktuğum için değil de aldığım terbiyeden dolayı Draco'dan ayrılmaya çalıştığımı anlayacak kadar zekidirler

Yemek salonuna girmeden Draco beni bırakmıştı. İçeri girdiğimizde Draco ve ben yan yana olacak şekilde yerlerimize oturmuştuk. Bizden sonra içeri giren Bellatrix, Lucius ve elinde bir sürahi meyve suyuyla bayan Malfoy da yerlerine oturduktan sonra ufak sohbetlerle kahvaltıya başlamıştık

"Ee bayan Black" Lucius ortada hiçbir neden yokken sohbet arasında bir anda benim adımı söyleyip dikkatleri üzerine çektikten sonra asıl konuya girdi "Oğlum da gittikten sonra seni koruyacak biri kalmadığında tüm bunlarla nasıl başa çıkacağını merak ediyorum"

"Baba-" Draco'nun sözünü kaldırdığım elimle bölünce konuşmaya başladım

"Benim, kimsenin korumasına ihtiyacım yok bay Malfoy"

"Bundan o kadar emin olma"

"Aslına bakarsanız kendim hakkında emin olduğum tek bir şey varsa o da birileri tarafından korunmaya ihtiyacım olmadığı"

"Draco gittikten sonra bu evde 2 gün bile dayanamazsın"

"O zaman dayanmasını sağlayacaksınız" az önce uyarmama rağmen Draco yine de konuşmaya dahil olmuştu

"Evimde istemediğim birine iyi davranmak zorunda değilim Draco"

"Babam, işine yarayacak birine bu şekilde davrandığını öğrenirse sana neler yapabileceğini hiç düşündün mü enişte?"

Riddel'ın da konuşmaya dahil olmasıyla şaşkınlıkla hepimiz ona dönmüştük. Neden durduk yere bana yardım ediyordu ki?

"Mattheo, sen karışma!" dedi Bellatrix sessiz ve tehditkar bir şekilde

"Lord'muzun ona nasıl davrandığımızla ilgileneceğini düşünmüyorum Mattheo, kız onun için sadece bir avantaj"

"Evet, senin kırdığın küre yüzünden dezavantajlı bir duruma düştüğümüzden beri karşımıza çıkan en büyük avantaj"

"Küreyi kıran Sirius Black'ti" dedi Lucius sinirle

"Ben onu öldürmeden hemen önce" Bellatrix'in laf arasında sessizce söylediği sözleri duyduğumda sinirle ona dönüp yavaşça sordum

"Ne dedin sen?"

Bellatrix, "Teyze!" diye onu uyarmaya çalışan Draco'yu duymazdan gelerek devam etti

"Dedim ki, ben ailenin son üyesini öldürmeden hemen önce-"

"Lafını geri al!"

"Hangisini? Sevgili amcanı öldürdüğümü söylediğim kısmı mı?" dedi Bella yaptığı şeyle oldukça eğlendiğini belli edecek şekilde sırıtarak

Buna daha fazla dayanamayıp sinirle ayağa kalktığımda sandalyem gürültüyle yere düşmüştü ama ben bunu umursamadan bağırmaya başlamıştım bile "HEMEN, LAFINI, GERİ AL!" tane tane, tıpkı bir aptala anlatır gibi konuşmam onu daha da eğlendirmişti

"Sirius'un bir beceriksiz-"

"Kes sesini!"

"-olarak ölmesi-"

"Sana sus dedim!"

"-benim suçum değil"

Bu kadar! Önümdeki tabağı, bardağı, çatalı, bıçağı, artık elime ne geçerse Bella'ya fırlatmaya başlamıştım. Draco beni tutmaya çalışsa da gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Bella yerinden kalkıp kollarıyla yüzünü korumaya çalışarak geriledi. Etrafta fırlatacak bir şey kalmayınca hızla onun üzerine yürüdüm ve ittirerek yere düşürdüm. Hemen sonra da Bella'nın üzerine çıkıp cebimdeki asayı boğazına dayadım

"Sirius'tan bizzat özür dileyeceğin için kendini şanslı saymalısın!"

"Y/N yapma!"

"Okul dışında büyü yaparsan-"

Zabini'nin sözü bana çarpan ve Bella'nın üzerinden düşüp geri sürüklenmemi sağlayan bir büyü yüzünden kesilmişti. Bunu kimin yaptığına bakmak için doğrulmaya çalıştığımda bu defa da asam elimden fırlamış ve benden oldukça uzakta bir yere düşmüştü

"Riddel!" hızla ayağa kalkıp bu sefer de onun üzerine koşmaya yeltenmiştim ama Draco beni karnımdan yakalayıp kucağına alarak yemek salonundan çıkarmaya başlamıştı

"Bırak beni!"

"Sakinleş biraz" diye zorlukla konuştu Draco. Çırpınmam hem hareket etmesini hem de konuşmasını zorlaştırıyordu. Biz dışarı çıkarken, yani ben Draco tarafından zorla dışarı taşınırken, diğerleri de Bella'nın başına toplanmıştı

Dış kapının önüne geldiğimizde Draco nihayet beni indirmişti ama bırakmamıştı. Hâlâ sımsıkı bir şekilde omuzlarımdan tutuyordu

"Napıyorsun sen!?"

"Ne mi yapıyorum ben!? Draco bilmem farkında mısın ama bunu başlatan senin teyzendi!"

"Anlamıyor musun, onun amacı bu zaten. Seni kışkırtıp bir hata yapmanı sağlamak!"

"Aaa, odadaki, tüm sevdiklerini öldüren bir katille yaşamak zorunda olanlar el kaldırabilir mi!?" diye histerik bir şekilde bağırdıktan sonra elimi kaldırdım ve Draco'ya bakmaya başladım. Üzgün bir şekilde bana bakıyordu ama öfkem ona anlayışla yaklaşamayacağım kadar ağır basıyordu

Draco'nun yanında daha fazla kalıp yanlış bir şey söylemeden veya yapmadan önce ona arkamı dönüp dışarı çıktım. Yağmur yağıyordu ama umursamadan bahçeye doğru yürümeye devam ettim

"Y/N!" Draco peşimden gelirken bana seslenmişti ama durmadım. Zaten ondan kaçıyordum, neden durup onunla konuşayım ki? Ama o pes etmedi ve bana yetişip kolumdan tutarak beni kendine çevirdi "Yalvarırım böyle yapma.."

"Ne yapmayayım Draco!? Teyzen bana istediğini söylerken susup bitirmesini mi bekleyeyim!?"

"Evet, evet aynen öyle yap"

"Ne saç-"

"Ben gittiğimde bunlardan daha fazlasını yapacakl-"

"Gitme o zaman!"

"Y/N..-"

Draco'ya yaklaşıp kafamı sabit tutarak, yalnızca gözlerimle yukarı, onun gözlerine bakarken bu defa yalvararak konuştum

"Draco, gitme.." Draco elini saçlarıma götürüp, benim gözlerime bakmak için eğilerek, nerdeyse fısıltıyla konuştu

"Üzgünüm"

İkimizde konuşmayı kesmiştik. İkimiz de bazı şeylere mecburduk ve elimizden bir şey gelmiyordu..

-Mattheo'nun Ağzından-

Draco Y/N'yi çıkardıktan sonra annemin önüne geçip tek dizimin üzerine çöküp çatık kaşlarla ona bakmaya başladım "Neydi bu?"

Annem, "Mattheo-" diye kendini acındırarak lafa girince yineledim

"Neydi bu!?"

"Annene kızma Mattheo. Black geçmişe fazla takılıyor-" diye araya giren eniştemin lafını bölerek konuşmaya başladım

"Hayır! Siz onu geçmişe itiyorsunuz!" diye bağırdım

"Annene karşı onu mu savunuyorsun tatlım?"

"Hiçbiriniz rüya kahinliği hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz değil mi?" diye yeniden bağırdım ve devam ettim "Black'in buraya geldiğinden beri neden hiç kehanet görmediğini biliyor musun?"

"Çünkü o bizi sadece oyalıyor"

"Yanlış. Rüya kahinlerinin herhangi bir kehanet görmeleri için kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri gerekiyor. Baskı altında basit bir rüya bile göremezler!"

"Sen bu kadar şeyi nerden biliyorsun?" diye sordu eniştem

"Asıl sen, nasıl oluyor da evine gelen bu muhteşem güç hakkında hiçbir şey bilmiyorsun!?"

Aptallar! Gerçekten böyle bir gücün kıymetini nasıl bilmezsiniz! Ayrıca o size ne yaptı da ondan bu kadar nefret ediyorsunuz!?

"Mattheo" Blaise omzuma dokunduğunda ona döndüm. Konuşmasına devam etti "Artık gitmemiz gerekiyor" kafamı sallayıp yeniden sinirle son bir kez anneme döndüm

Onun ne yapmaya çalıştığını erken fark ettiğim için o da bana sinirliydi ama bunu görmezden gelerek ayaklandım. Blaise ve diğerleri önden çıkarken gözüm yerde duran Y/N'nin asasına ilişti. Birkaç adımda yerdeki asayı aldım ve çıkışa yöneldim

-Y/N'nin Ağzından-

"Draco" evin girişinden gelen sesle birbirimizi bırakıp ikimiz de oraya döndük. Zabini bize doğru geliyordu "Gitmemiz gerekiyor"

"Benim eşyalarımı da hazırlar mısın?" diye sordu Draco

Zabini ilk defa anlayışla, tek bir iğneleme olmadan kafasını sallayıp içeri gitmeye başladı. O giderken Riddel dışarı çıkmış yanımıza geliyordu. İkimizin de tam önünde durduktan sonra özellikle bana doğru biraz daha dönerek konuşmaya başladı

"Nasılsın?"

"Ben Zabini'ye yardım edeyim" diye onu duymazdan gelerek uzaklaşmaya çalıştım. Riddel ve Draco birkaç saniyelik bir bakışmanın ardından Draco beni kolumdan tutarak durdurdu ve konuştu

"Sen kal. Ben yardım ederim" ne yapmaya çalışıyorsun sen yine

İstemsizce olduğum yerde kalıp kollarımı göğsümün altında katlayarak Riddel'a bakmaya başladım

"Annen adına özür dileyeceksen-"

"Dilemeyeceğim" dedi ve cebinden benim asamı çıkartıp bana uzattı

Asamı alıp konuştum "O halde bana lanet gönderdiğin için özür dileyeceksin?"

"Aslında sen bunun için bana teşekkür edersin diye düşünmüştüm"

"Ah öyle mi? Peki, canımı acıttığın için teşekkür ederim Riddel" dedim dalga geçerek

"Orda seni kurtardım Black"

"Neyden? Azkaban'a gönderilmekten mi?"

"Annemin kendisine saldırmana izin verdiğini fark etmediğini söyleme bana"

"Annen deli Riddel"

"Sandığın kadar değil. Blaise okul dışında büyü yaparsan diye bir cümle kurmak üzereydi hatırladın mı?"

"Yani?"

"Reşit değilsin, değil mi?"

"Değilsem ne olmuş?"

"Bakanlığın reşit olmayan büyücülerin okul dışında büyü yapanlara ne yaptığını bilmiyor musun? Annem de sana asanı kullandırıp başını belaya sokmaya çalışıyordu"

Durup birkaç saniye düşündüm. Riddel söylediklerinde haklıydı. Öfkemden Bella'nın bana karşılık vermediğini bile fark edememiştim. Sonuçta, istese ben daha asamı bile çıkartamadan bana zarar verebilirdi

"Şimdi anlıyor musun neden seni durdurduğumu?"

"Bunun için bir teşekkür bekliyorsan-"

"Sen bunu söyleyene kadar bekliyordum ama sanırım bu şekilde de idare edebilirim"

"Mattheo, biz hazırız" Zabini'nin sesi ve bize yaklaşan Draco'yla beraber Riddel son sözlerini söyleyip eve doğru yürümeye başladı

"Dikkat et Black, bunun son olduğunu sanmıyorum"

O tamamen gittikten sonra Draco'ya dönüp konuşmaya başladım "Hiçbiriniz normal değilsiniz"

"Yakında sende bize katılacaksın" diyip göz kırptı. Ben bunu bir evlenme teklifi olarak kabul ediyorum

Küçük bir sessizliğin ardından Draco tekrar konuştu "Artık gitmem gerekiyor" dedi ve ekledi "Sende sırılsıklam oldun, hasta olmadan içeri gir"

Kafamı tamam anlamında oynatınca ikimiz de kapının önüne doğru yürümeye başladık. Draco ve Riddel ailesiyle vedalaşırken kendimi tutamayıp ona sıkıca sarıldım.

"Çabuk dön Draco.."

Draco ilk birkaç saniye şaşkınlıktan hareket edemese de sonrasında o da bana sarılmıştı. Ondan ayrıldığımda Riddel'la göz göze gelince yaptığım hareketi hızla toparlamaya çalıştım

"Yani sen benim en iyi arkadaşımsın. Yaralanmanı istemem. Hem burda tek başıma çok sıkılırım" dedim. Dikkat çekmemek için Zabini'ye de dönüp koluna yavaşça yumruk atarak ekledim "Sende dikkatli ol"

"Olurum" dedi Zabini kolunu ovalarken

"Ya ben?" Riddel ona bakmadan geri çekildiğimi görünce konuşmaya karar vermişti

"Aaa, sende ölme" dedim yarı umursamaz bir şekilde

"Sonunda arkadaş olmaya başlayacağımızı biliyordum" dedi ve sırttı

"Ölme dedim. Ağır yaralanma demedim" diyip yeniden Draco'ya döndüm..

Onlar tüm bu veda uzatmalarına rağmen sonunda gittiklerinde benim de orda kalmak için bir sebebim kalmamıştı. Hızlıca odama çıkıp hasta olmadan sıcak suyun altına girmek istiyordum

Sıcak suyu açıp küvetin dolmasını beklerken üstümü çıkarmaya başladım ama aniden başlayan bir öksürükle olduğum yere çökmek zorunda kalmıştım. Elimi ağzıma götürüp kapattığımda yaklaşık bir dakika sonra öksürüklerim kesilmişti. Ağzımdan yavaşça çektiğim elimde ise birazcık kan vardı

"Bu..?"

"Y/N? İyi misin?" bu bayan Malfoy'un sesiydi. Odama girmiş ve banyomun kapısını tıklatarak sormuştu

Oturduğum yerden kalkıp elimi kazağıma sildim ve seslendim "İyiyim, boğazıma su takıldı sadece"

"Peki öyleyse, ben çıkıyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa söyle"

"Tamam" dedim ve kaldığım yerden devam etmeye başladım. Sıcak suyun içine girerken tek düşündüğüm şey birkaç gündür bu kadar üzgün olmamın beni hasta ettiği ve üzerine soğuk havada ıslandığım gerçeğiyle azıcık kan kusmamdı. Yani büyütülecek bir şey yoktu..

 

Nasılsınız aşklarımmm?

Vote sınırı 100

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Sizi seviyorumm♡♡

Bölüm : 30.11.2024 18:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...