Bulut ile her şey çok güzel gidiyordu.
Bana her şeyim, diye hitap eden bir çocuktan bahsediyorum…
Bugün onu, öğleden sonra ki piyano dersime çağıracaktım. Ve ilk kez karşısında canlı bir performans gerçekleştirecektim.
Heyecandan kalbim atarken ona mesaj atmak yerine direkt aradım.
”Selam güzelim, naber?” İlk çalışta açmıştı. Beni bekletmeyi asla sevmiyordu ve bu özelliği ona biraz daha bağlanmama sebep oluyordu. “İyiyim, senden naber Bulut’um?” Ona aitlik eki ile seslendiğimde çok mutlu oluyordu. Onu mutlu etmeyi sevmiştim.
”Sesini duyunca daha çok naber oldum şimdi.”
“Bazen ne demek istediğini anlamıyorum aptal çocuk!”
“Aşk beni aptallaştırıyor Mel. Bunu anlamış olman gerekiyordu.” Biliyordum.
”Konuyu çarpıtmadan sana bir şey soracağım.”
“Her ne soracaksan evet kabul ediyorum.” dedi. Benimle ilgili olan her şeye o kadar istekliydi ki, çıldıracaktım. “Bulutttt, ama dinle olur mu, böyle yaparsan hevesim kaçar!” adını uzatarak söylenmem hoşuna gidiyordu. Aslına bakarsanız benim yaptığım her şey onun hoşuna gidiyordu.
”tamam tamam, dinliyorum anlat bakalım.” dedi.
”Ha işte şimdi, öğleden sonra piyano dersim var. Gelip beni izlemeni istiyorum.” Tek nefeste söylediğim şeyler anlık bir sessizliğe yol açmıştı. Ardından Bulut’un gür sesi duyuldu ve “Mel, bunu sorduğuna inanamıyorum elbette gelirim. Seni ilk kez canlı canlı dinleyecek olmam beni fazlasıyla heyecanlandırdı!” Bu kadar hevesli olması beni aşırı mutlu etmişti.
”Şey prova felan dedim ama bir grup insanın önünde çalacağım. Ve onların arasında senin olman beni aşırı heyecanlandırdı.”
“Seni dinlemek izin sabırsızlanıyorum Mel, hemen öğleden sonra gelsin istiyorum.”
Bulut ile zamanı kararlaştırdığımız an hazırlanmaya başlamıştım bile. Annem, babam, Hazal ve Bulut olacaktı. Aslında Arzu’yu da çağırmayı düşünüyordum ancak Bulut bugün fırına bakması gerektiğini söyleyerek hevesimi kırmıştı. Keşke o da gelseydi.
Hazırlıklarım hızla sürerken üzerime diz kapaklarımın bir karış üstünde zümrüt yeşili mini elbisemi giyinmiştim. Siyah topuklularımla kombinimi tamamlayıp saçlarımı dalgalandırmıştım.
Bu elbise, Bulut’un göz rengine benziyordu. Onun için seçmiştim ve gerçekten güzel olmuştu.
Evden çıkış saatim geldiğinde Bulut’un seni ben alayım ısrarlarını reddederek ailemle yola koyulmuştum. Onunla orada buluşacaktık.
”Hoş geldin Melodi, hızla arka kulise geç tatlım.” Sahneye çıkmadan önce Bulut’u görmek istediğim için onu arka kulise, yanıma davet etmiştim.
”Mel?” Gelen Bulut’tan başkası değildi. Ayağa kalkıp ona sarıldım. Belimi tutup karşılığını verdi.
”Harika görünüyorsun. Kusursuz bir parça gibi.” Yaptığı iltifatlar karşısında nutkum tutulmuşken ne kadar şık olduğuna baktım. Siyah takım elbisesinin içinde kelimenin tam anlamıyla kusursuz görünüyordu.
”Sahneye çıkmadan önce sana ufak bir hediyem var.” Meraklı gözlerle ona baktığımda cebinden bir kutu çıkardı.
Kutuyu açıp içinde duran bilekliği ince bileğime taktı. Gümüş renkte olan bu bileklikte iki minik figür vardı. Bunlar bulut ve sol anahtarıydı. Ben ve onu temsil eden iki minik figür.
”Buna bayıldım Bulut.” Hızla ona sarılıp devam ettim. “Çok çok teşekkür ederim hayatım.” dedim.
”Bizi yansıtan bir şey olsun istedim. Sen ve ben.” Bakışmamızı bölen şey sahneye çıkmamı belirten anonstu.
”Sahnede göz kamaştır.” dedi. Onu orada bırakıp sahneye doğru yürüdüm. Bulut hızla yerine geçip beni can kulağıyla dinlemeye başladı.
Müzik, piyano, bulut, ve ben.
işte başlıyorduk…
bakın bakinnn…
Son 3 bölüm kaldı… Gece gece pes pese bölüm atmak aklımda yoktu, anlık gaza geldim… LOVEEEE🩷
Okur Yorumları | Yorum Ekle |