50. Bölüm

48. Bölüm

Hilalmişş
hilaliniz

Sabahın ışıklarıyla bambaşka bir yerde uyandım bir kumsal da sıcacık kumların arasında gözlerimi açtım karşımda ise kocaman masmavi bir deniz hemen arası uyandırdım aras ne kadar mız mız etsede uyandığında oda çok şaşırmıştı hemen ayağa fırladı bende ayağa kalktım etrafa bakınarak konuştu

"Neredeyiz lan biz?"

"Bilmiyorum"

Elini cebine attı ama telefonu yoktu

"SİKİCEM AMA BÖYLE İŞİ YA TELEFONUM YOK"

"YA KİM NİYE BİZİ BURAYA GETİRİR Kİ ZATEN EN SON ODADA UYUYORDUK"

"senin telefonun yanında mı?"

Hırkamın cebine baktım ama yoktu

"Yok benimki de"

O sırada bir tane telefon çaldı

"Nerden geliyor bu ses bizim olmadığına göre"

"Anlamadım ki sesin geldiği yöne bak"

Sesin geldiği yöne bakıp telefonu buldu tuşlu eski bir telefondu arayan bir numaraydı telefonu açıp hopörlere aldı

"KİMSİN LAN?" diye bağırdı Aras

Cevap gelmedi

"KONUŞSANA AMINA KOYDUĞUM NİYE SUSUYON"

o sırada boğuk ve kalın bir ses geldi

"sonunda uyanmışsınız umarım rahatça uyumuşsunuzdur"

"LAN OĞLUM DALGA MI GEÇİYON LAN ?"

"bu kadar sinir bünyeye fazla ama haberin olsun aras ağa "

"EDEBİYAT YAPMA LAN BANA KİMSİN ONU SÖYLE NE İSTİYORSUN?"

"şimdilik hiç bir şey merak etmeyin ben size ulaşırım "

Telefonu kapattı

"SİKTİĞİMİN ÇOCUĞU " diye bağırdı

"Tamam dur bağırıp çağırmakla elimize bir şey geçmeyecek hemen birini ara alsın bizi burdan"

Aras numara çevirdi ama çalmıyordu ve kimseye ulaşamıyorduk en sonda pes edip kendimi kuma bıraktım ve denize doğru oturdum aras uğraşmaya devam ediyordu en son oda pes edip telefonu kumlara fırlatıp yanıma oturdu elini omzuma koyup kendine çekti alnımdan öptü

"Üşüyor musun?"

"Yok hayır hırka var üşürsem giyerim zaten"

"Aç mısın peki?"

"Biraz "

Etrafa bakındı ama hiç bir şey yoktu mecbur telefon etmesini bekleyecektik

"Kim olabilir bir fikrin var mı?"

"Bilmiyorum yani bende düşman çokta bizu evimizden odamızdan kaçırıp buraya getirebilecek kadar kim yürek yedi onu düşünüyorum"

"Harbiden kim bu kadar kafayı yemiş olabilir "

O sırada tekrar telefon çaldı aras hemen telefonu açtı

"Yengemin karnı acıkmış"

"Sen nerden biliyorsun?"

"Ben sizin yaptığınız her şeyi görüp duyabiliyorum"

"Bak beni iyi dinle karım hamile eğer ona yada bebeğime bir zarar gelecek olursa seni mahvederim duydun mu?"

"Bu senin elinde"

"O ne demek lan?"

"Madem yengemizin karnı acıkmış o zaman geç denize balık tut"

"Balık mı?"

"NE ANLATIYON LAN SEN?"

"Geç balık tut söz ateşte benden hadi kolay gelsin"

Telefonu kapattı aras telefonu bırakıp bana döndü arasa döndüm gülerek

"Ne gülüyon ya zaten sinirliyim"

"Ne yapayım ya komik sen şimdi ciddi ciddi balık mı tutucan?"

"Yapacak bir şey yok güzelim senin için iyi izle kocanı "

Eşofmanın paçalarını sıvayıp denize girdi bende onu izlemeye başladım o kadar komikti ki gülmekten ölmüştüm kocam mafya aşiret derken bundan bahsetmiyordum başkası arası böyle görse karizması çizilirdi bir on beş dakika sonra yanıma geldi tuttuğu balıkları bana gösterdi

"Bak kocanın on parmağında on marifet"

"Marifetli kocam benim gel öpeyim"

Yanağından öptüm

"Ee ateş göndermeyecek heralde bu"

"BANA BAK LAN GÖNDERSENE ATEŞİ"

diye bağırmaya başladı

"Halimize bak ya başkası görse deli zanneder bizi"

O sırada havadan kutu düştü hemen geri çekildik bu ne bomba gibi ortamıza düşmüştü aras beni geri çekip kutuyu aldı içinden çakmak çıkmıştı tepeye baktık ama bir şey yoktu aras taşlarla bir yuvarlak yaparken bende küçük dal bulup yanına gittim içini dalla doldurdu daha sonra balıkları pişirmeye başladık normalde deniz ürünleriyle aram pek iyi değildir ama o kadar açtım ki ayrım yapamayacaktım

Balıkların pişmesiyle beraber yemeye başladık karnımızı iyice doyurmuştuk kendimi o şişkinlikle arkaya doğru bıraktım uzanarak gökyüzünü izlemeye başladım şu an ne yaşadığımızı anlamaya çalışıyordum dizilerde ki gibi eskiden sadece okula gidip gelen tek derdi babası olan tek hobisi yemek yapıp arkadaşlarıyla beraber olan kızın şimdiki hayatına bak koskoca aşiretin ağasıyla evlendi silahlar çatışmalar kaçırılmalar en önemlisi de gerçek ailemi bulmuştum bazen de güzel şeyler olabiliyordu

Sevdiğim adamı bulmuştum evlenmiştim ve bir çocuğum olacaktı anne olacaktım şimdide ne olduğunu anlamadan kendimi burda bulmuştum survivor gibi bir yarış halindeydik yanıma uzandı beraber gökyüzünü izlemeye başladık bir kaç saat geçmişti biz hala uzanıyorduk hava kararmaya başlamıştı telefon çalmıştı bu sefer ben açtım telefonu

"Bu sefer ne istiyorsun?"

"Oo yenge selamlar olsun"

"Ne istiyorsun dedim"

"Görev zamanı "

"BAŞLARIM LAN GÖREVİNE NE VAR?"

"O güzel sesinizi duyalım dimi düet yapın da dinleyelim"

"Ne şarkı söyleyeceğim be sana"

"ödül olarak su siz bilirsiniz "

"Su mu?"

Telefonu kapattı

"Yapacak bir şey yok susuzluktan adımı unuttum resmen"

"Ciddi ciddi şarkı söyleyeceğiz yani"

Güldük

"Var mı bildiğin?"

Kafamı salladım ve beraber söylemeye başladık

Deniz Toprak - diz dize

Şarkıyı bitirip arasa baktım gülerek

"Sevgilim sende de ne cevherler varmış?"

"Tabii kızım ne zannetti kocanı "

"Yakışıklı olduğun kadar sesin de güzel yani kapmışım en iyisi"

"Asıl ben bulmuşum baksana şu güzelliğe Allah'ım sana geliyorum yarabbim"

Diyip gülerek boynumdan öptü

O sırada dronla su gönderdiler hemen poşetten suyu çıkartıp içtim tek bir dikişle derin bir nefes verdim rahatlamıştım hava çoktan kararmıştı

"ne zamana kadar burda kalacağız?"

"Bilmiyorum güzelim ama çoktan bizi aramaya koyulmuşlardır"

"İnşallah daha fazla buna katlanmak istemiyorum "

Gece serin olmuştu hırkamı alıp üstüme geçirdim dalları toplayıp ateş yaktık arasla daha sonra başına geçip sarılarak ısınmaya çalıştık kafamı arasın omzuna koydum ve öylece uyuya kalmıştım sabah olduğunda ikimizi de kumlara yayılmış bir şekilde uyanmış bir şekilde buldum kafamı kaldırdım çok acıkmıştım arası uyandırdım telefon gelmesi için beklemeye başladık bir süre sonra telefon çaldı

"NE VAR LAN?" Diye bağırdı Aras

"yeni görevinizi merak etmiyor musunuz?"

"Ne görevi " dedim

"Şimdi odunlukların olduğu yerde bir bilmece var orda da bir tane kağıt var kağıdın içinde ki bilmeceyi bilirseniz burdan kurtulursunuz ve bir tane de ödülü olur tabikii de"

"Ne saçma sapan bir şey ya"

"Hadi size kolay gelsin "

Telefonu kapattı aramaktan başka bir şansımız yoktu odunlukların olduğu kısma arasla dört bir yandan aramaya başladık ikimizin de tek isteği bir an önce burdan gitmekti sonunda aras elinde ki kağıtla bana döndü

"Gel güzelim gel buldum"

"Ohh sonunda"

Koşarak arasın yanına gittim kağıdı açtık yazı yazıyordu sadece hatta bir bilmece

Beni daldan düşürdüler, kor ateşte pişirdiler

Bu neydi şimdi hayır yani ne olabilirdi derin bir nefes alıp kendimi kumlara bıraktım ve düşünmeye başladım arasta başımda bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelip duruyordu

"Beni daldan düşürdüler diyor yaprak olabilir mi?

"yani mantıklı ama yaprağı niye kor ateşte pişirsinler ki"

"Doğru "

Düşünmeye devam ettik artık aras yüzünden benim de başım dönüyordu

"Ay Aras yeter otur şuraya sabahtan bir o tarafa bir bu tarafa"

"Ne yapayım ya?"

Yanıma oturdu

"Odun felan olabilir mi yani ne bileyim aklıma başka bir şey gelmiyor "

"Benimde"

Tabii ya bulmuştum cevabı

"Buldum buldum cevabı"

Diye ayağa fırladım

arasta ayağa kalktı hemen

"Cevap kestane"

"Kestane mi?"

"Evett"

"Tabii ya"

Diye belime sarıldı ve boynumdan öptü daha sonra kestane aramaya başladık ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladık arasla bir tane küçük baya yaşlı bir ağaç gördük dibinde de bir tane kestane arasla birbirimize bakıp koşarak ağacın yanına gittik aras kestaneyi eline alıp kırmaya çalıştı

En son ki ağır darbesiyle beraber kestanenin kabuğu iki parçaya bölündü içinden bir şey çıktı ilk başta bez zannettim ama değildi elime alınca fark ettim küçük bir eldivendi hemde mavi arasla şaşkın bir ifadeyle birbirimize baktık

 

Bölüm : 12.02.2025 20:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...