53. Bölüm
“Mine!”
“Mine ya…”
Mehmet doğruldu. Büyük eliyle dizindeki ayağı bilekten itibaren okşamaya başladı. Mine’nin direkt gözlerini kapatarak başını arkaya atmasını rüya görür gibi izledi. Öyle güzel öyle seksi bir görüntüydü ki nasıl kendinden geçmiyordu, şaşırdı. Sonra kadının dizine bir öpücük kondurdu.
“Özür dilerim, yeni doğum yaptın. Daha anlayışlı olmalıydım.”
Mine başını kaldırıp gülümseyerek kocasına baktı. Bu adamdan uzak duran aklına lanet etti. Özür dilemesi gereken oyken yine nasıl da anlayışlıydı. Onun kocası buydu işte onun sevdiği adam hep ona kıyamayandı. Direkt ayağını çekip ata biner gibi sevdiği adamın kucağına oturdu ve dudaklarını birleştirdi.
Mehmet’in inleyerek karşılığıyla özgürce dillerini birbirine doladı. İki elini de kocasının gür siyah saçlarına geçirdi. Sanki yetmiyor gibi saçlarını çekiştirerek öpücüğünü derinleştirdi. Uzun ve yakıcı öpücükten sonra adamın dudak kenarına öpücük kondurdu. Güldüğü zaman çukurlaşan gamzesinde gezindi. Boynuna sulu sulu öpücükler bırakmaya başladığında gözlerini kapatmış başını geriye yaslamış karısının öpücüklerinin tadını çıkaran adam ise rüya gibi dakikalar geçiriyordu. Kulak memesinin ısırılmasıyla sesli bir küfür savurdu ve Mine’nin belinden tutup kaldırmaya çalıştı.
“Siktir! Mine çok özledim.”
“Bende özledim sevgilim,” derken bile adama sürtünmeye devam ediyordu. Tekrar dudakları birleşti. Mehmet bu sefer elini dekolteden içeri sokup kalçasını sıktı. Çıplak tene kavuşunca bir kez daha dudaklarını ayırıp küfürle karışık nasıl tahrik olduğunu söyledi.
“Siktir siktir tanga var altında ve ben hemen görmeliyim.”
Mine kahkaha attı ve kocasının kucağından kalktı. Bu uzaklıktan hoşlanmadığını gösteren adamın üzerindeki ince cekete uzandı. Adam hemen ona yardım etti. Sonra üzerindeki spor gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Onu aşkla izleyen sevdiği adama bakmamaya çalışıyordu. Gömlekte çıktıktan sonra elinden tuttu. Ona itaat eden adam ayağa kalkınca tüm heybetiyle odayı doldurmuştu.
Yatak odasına geldiklerinde Mine yatağa çıktı ve kocasına yukardan bakmaya başladı. Mehmet’in heyecandan göğsü inip kalkarken genç kadın kararmış gözlerle adamını sessizce seyretti. Özlemişti erkeğini ve nasıl bu kadar uzak kalabildiğine inanamıyordu. Hemen bir an önce karışmak istiyordu. Ancak bu kadar hazırlığında tadını çıkarmalıydı.
Mehmet gelip sarıldı. Boyu Mine’nin memelerine denk gelmişti. Kumaşın üzerinden dişlemeye başladı. Kadın inledi. Gözleri kapanırken, bacaklarının arasına giren elle sesli bir nefes verdi. Tangasını kenara çekip direk içine giren parmakla kaçacak gibi oldu.
“Ahhh Mehmet!”
“Çok sıcak, çok ıslak... Sanki kalbin burada atıyor.”
“Konuşma! Böyle konuşma!”
“Tüm gece hem konuşacağım, hem seni seveceğim.”
Parmaklar içinde hareket ederken konuşmak öyle zordu ki, kocasına kendini bıraktı. İki elini de omuzlarına tutunmuş, sesli sesli inlemeye başladığında başını arkaya atıp bu anın tadına bıraktı kendini. Bacakları titremeye başladı. Zaten topuklu ayakkabılarla yatağın üstünde denge de durmak zorken içindeki parmaklar onu iyice kıskaça almıştı. Ayakta durmakta zorlanıyordu. Bunu anlayan adam onu yatağa yatırdı. Elini kadınlığından çekmedi. Parmaklarına doğru akan sıvının güzelliğiyle karısının boynuna ulaştı.
Islak öpücüklerini karısının güzel boynuna kondururken erkekliği artık canını yakıyordu. Diğer eliyle de pantolonu baksırıyla birlikte çıkarmaya uğraştı. Mine’nin saçlarına asılmasıyla çok yakın olduğunu anladı.
“Yeter! Hemen! Hemen içimde istiyorum seni içime gir!”
“Emret karım! Sen emret!”
Pantolonundan kurtulur kurtulmaz elbisenin eteğini beline dek çekip tangasını bile çıkarmadan kendini içine itti. Mine’nin acı dolu çığlığıyla gözlerini sımsıkı kapattı. ‘Hayvan hayvansın sen nasıl girdin öyle,’ diyen iç sesine sonuna dek hak verdi. Öyle beklerken gözlerini açıp karısının yüzüne baktı. Gözlerindeki yaşları gördüğünde içinden çıkacak oldu. Mine bacaklarını sımsıkı sardı. Ayakkabılarının topuklarıyla geri girsin diye baskı uyguladı.
“Devam et!”
“Mine’m, sımsıkısın canın yanıyor!”
“Aşkım devam et!”
“Aşkın ölsün, senin yoluna ölsün!”
“Yaşasın benimle yaşasın…”
Mehmet duyduğuyla eğilip dudaklarını birleştirdi. Alt dudağını çekiştirerek öptü. Sonra ısırdı. Ağzını tamamen açan kadının dilini kavrayıp emmeye başladı ve gevşeyen karısından sonra içinde girip çıkmaya başladı. Ellerinden biriyle göğsünü avuçlayınca Mine’nin inleyen sesi çok artık yüksekti. Dudaklarını ayırdı. İstediği gibi kendini kasmadan inlemek konuşmak istiyordu.
“Meh…Mehmet!”
Mehmet yine kumaş üzerinden memelerini dişlerken çekiştirirken başını daha çok bastırdı. İçine girip çıktıkça inleyen karısıyla iyice coştu. Sonra birden doğruldu. Nefes nefese karısının gözlerinin içine baktı.
“Söz sabaha dek seni inleteceğim ama bu sefer biraz kısa sürecek.”
“İnlet! Sabah dek ama şimdi acele et da…dayanamıyorum.”
O dakikadan sonra Mehmet öyle hızlandı ki ikisinin de nefesleri ve inlemeleri sanki duvarlardan geri çarpıyordu. Mine’nin çığlık atarak kendini bıraktığı anda Mehmet’te penisine doğru akan sıcaklığa kendini bıraktı. İçinden çıkmadan karısının üzerine abandı. Nefesi düzelene dek başı karısının göğsünde dinlendi. Saçlarının okşanmasıyla iyice mayıştı. Hafif başını kaldırdığında kızarmış yüzü ile gülümseyerek ona bakan gözlere baktı. Hafif yana attı kendini ve sevdiği kadını göğsüne yatırdı.
“Saçların çok güzel olmuş!”
“ Fark etmedin sandım.”
“Kendime hakaret sayarım senin saçının teli eksilse anlarım. Gözüm hep üstümde…”
“Seni çok seviyorum Mehmet! Günlerdir kendimde değildim. Seni kırdım özür dilerim.”
“Sonucu böyle olacaksa hep kırabilirsin.”
Mine kocasının göğsüne bir şaplak atıp, kıkırdadı. O adamına doymamıştı. Göğsüne dudaklarını bastırıp, usul usul öptü. Bu sefer Mehmet karısının saçlarının içine elini daldırdı. ‘O kadar hazırlık yaptın? Biraz gecenin tadını çıkar sonra yine sevişirsin,’ diyen iç sesine hak veren kadın başını kaldırdı. Gözleri aşkla bakan adamıyla tekrar heyecanlandı.
“Temizlenelim mi?”
“Olur ürkek kuşum!”
Sonrasında Mehmet ile banyoya girdiler. Ayakkabılarını çıkarmadı. Bir el havlusuyla dizlerinin üzerine çöktü. Karısının yürek hoplatan elbisesinin eteğini kaldırarak bacak arasını kuruladı. Sonra tekrar bir havlu aldı. Hafif ıslatıp bacaklarını ve kadınlığını temizledi. Ayağa kalkıp, dudaklarından bir öpücük kondurdu.
“Kısa bir duş alıp, geliyorum.”
“Masada bekliyorum seni…”
“Kıyafetlerimi odaya getirir misin?”
“Olur sevgilim.”
Tekrar öpüşüp ayrıldılar. Mine hemen kıyafetlerini yatak odasına getirdi. Kapının önündeki banyoya girip saçını ve akan makyajını düzeltti. Tekrar ruj sürmedi. Salona geldiğinde telefonunu eline aldı. 90’lar slow şarkı listesini açtı. Çok yüksek olmayacak şekilde yemek yerken dinlemek iyi olacaktı. Belki dansta ederlerdi. Masada ki mumu kibritle yaktıktan sonra spot ışıkları yakıp, diğer ışıkları kapattı. Mehmet giyinmiş gelince gülümseyerek beline sarıldı.
“Gülşen Elif sensiz durur mu?”
“Annem idare ederim dedi. Bir şey olursa arayacak.”
“Ne yani sabaha dek benim misin?”
“Ömrüm boyunca seninim…”
Dudakları tekrar birleşti. Mehmet doyamıyor gibiydi. Aynı şekilde karşılık alması paha biçilmezdi. Küçük küçük buselerle dudakları ayrıldığında tekrar sımsıkı sarıldılar. Saçlarındaki dudaklardan sonra Mine duygulandı. Son zamanlardaki hareketlerini sorarsa ne diyeceğini hiç bilmiyordu. ‘Başka bir korkuya kendini kaptırma gecenin ve kocanın tadını çıkar,’ diyen iç sesiyle kendine geldi.
Korktuğu gibi olmadı. Yemekler soğumuş olsa da biraz atıştırdılar. Birer kadeh şampanya içtiler. Gözlerini birbirlerinden ayırmadan sohbet ettiler ve sonrasında sabahın ilk ışıklarına dek birbirlerine tekrar tekrar karıştılar.
***
Baran, Türkan’ın mesajından sonra yerinde duramıyordu. Bebeğinin kırkı çıktığından beri karısına sadece iki kere dokunabilmişti. Biri çok kısa banyoda olmuştu. Ev hep kalabalıktı. Babasının güzel kızı usluydu ama Türkan’ın seslerimizi duyarlar diye kaçmasından dolayı delirmek üzereydi. Hala inanamadığı için mesajı tekrar okudu.
** Oteli 840 numaralı odada seni bekliyorum. Mehmet’i de 940 numaralı odaya postala ve bir an önce gel… Sabaha dek içimden çıkmanı istemiyorum.
Şimdi koridorda giderken Mehmet’e küfür ediyordu. Karısına on beş dakika önce gelebilirdi ama inatçı bacanağına iki saat dil dökmüştü. Neymiş karısı evdeymiş, kızı evdeymiş. Mal değneği karın sana sürpriz yapmış dememek için kendini zor tutmuştu. Resepsiyondan aldığı oda kartıyla içeri girdiğinde içi içine sığmıyordu. Hemen ceketini çıkarıp, bir yere fırlattı. Yatak odasına gittiğinde bir an nefesi kesildi. Türkan bacaklarını açmış siyah geceliğinin içinde rüya gibiydi. Gözlerini karısının iç çamaşırı olmayan bacak arasından ayıramadı.
“Daha ne kadar bekleteceksin?”
“Hiç, hiç bekletmeyeceğim sevgilim,” diyerek gözlerini kadının en özel yerinden çekememişti. Üzerindeki gömleği çekiştirerek çıkardı ve yatağa atladı. Direkt kadınlığını yalamaya başladı. Türkan’ın hafif çığlığıyla daha sert emmeye başladı. Dili deliğine girdiğinden itibaren de ikisi de dünyadan koptu. Koskoca cihanda iki sevgili ve ya karı koca gönül bağının olduğu ne varsa şu an sadece ikisiydi.
“Baran daha hızlı! Da…daha çok içime gir,” diye inlemelerinin arasında yüzüne bakıyordu. Hem tadına bayıldığı karısını yalarken, ısırırken hem de yüzündeki bütün izlerden gözlerini ayırmıyordu. Türkan’ın yaşadığı zevk öyle büyük öyle yüksekti ki kendini tutmadığı için çağlarcasına akmaya başladı.
Kalçalarını ağzına daha çok iterken, belinde hissettiği ince sızı klitorisinin hızla parmaklanması içine giren dille uzun zamandır yaşamadığı mutluluğa kavuşmuştu. Kesik kesik nefesler çıkarana dek bütün suyunu içen kocasının saçlarına asıldı ve kendine çekti. Dudaklarına asıldı. Dilini direkt ağzının içine atıp, kasılmalarının sonunu eşini öperek yaşamaya başladı.
“Harikaydı!”
“Hımm karımı memnun ettiysem ne mutu!”
“Ettin bebeğim!”
Baran Türkan’ın sakinleşmesini beklerken dudakları saçlarında elleri göğüslerindeydi. Göğüs uçlarını ince gecelikten uyarırken, nohut büyüklüğündeki uçları hafif hafif sıkıyordu. Eline bulaşan ıslaklıkla hafif süt geldiğinde karısı ellerini ayırmak istedi.
“Sağmıştım ama hoşlanmayabilirsin.”
“Bebeğimin yemeğini paylaşmakta nasipmiş, neyinden hoşlanmayacağım.”
“Baran!”
“Aşkım!”
“Acayip tahrik oldum yine,” demesiyle adamın üzerine oturması bir oldu. Dudaklarını öpüp erkeğine sürtünmeye başladı. Geceliği üzerinden memesini adamının ağzına dayadı. Sol göğüs ucunun ısırılmasıyla hafif yükselip canını yakan kemeri çözmeye çalıştı. Baran’ında yardımıyla birkaç saniye de pantolondan ve baksırdan kurtuldular. Yakasını çekip duran adam sinirle tül geceliği yırttı.
“Yeni almıştım.”
“Yine alırsın ya da ben alırım.”
“Hep böyle yapıyorsun.”
“Sende kolay çıkan şeyler giy,” deyince belinden yükseltip tekrar süt kokan süt akan memelere kavuştu. Yaladıkça emdikçe ağzına gelen süt tadını bile sevmişti. İlk kez deneyimlediği tat dengesini alt üst ederken karısının içine girmek için can atıyordu.
Türkan da bir an önce kavuşmak istediğinden dizlerinin üstünde yükseldi. Eline aldığı penisi birkaç kez aşağı yukarı sıvazlayıp deliğine dayadı. Dayanmasıyla hızla oturması bir oldu. Baran’ın gözlerini kapatıp, ah diye inlemesiyle adem elmasında dilini gezdirmeye başladı. Yarım daire şeklinde hareket ederken kadınlığının içindeki kalınlık kendini müthiş hissetmesine sebepti. Tutkuları alev alırken, Baran’ın tekrar memelerine saldırması ve belinden tutarak inip, oturmasına yardım etmesiyle hareketleri hızlandı.
Yatak başlığına dayanmış adamın resmen üzerindeydi. Baran’a hükmeden durumda olmak çok zevk vericiydi. Poposuna yediliği şaplakla ah diye inledi. Koca iki eliyle kalçalarını sıkarken canının yanması ikisinin de umurunda değildi.
“Ah Türkan! Türkan!”
Baran artık dayanamadığından dizlerinde yükselip, karısının bacaklarını beline doladı. Türkan’ın sırtı soğuk çarşafla buluştuğunda ürperen vücuduyla hafif yükseldi. Kocasının hızlı girip çıkmalarıyla karnında hissettiği penis artık canını yakmaya başlamıştı. Tutturdukları tempo bir orkestranın uyumu gibiydi. İnlemeleri odaları doldururken Türkan artık çığlık çığlığa kocasının ismini bağırıyordu.
“Baran, Ba..Baran, Baran daha sert, Ba..Baran!”
Baran ikisi kalçasından sımsıkı tutarak hızla girip çıkmaya devam ederken karısının erkekliğini kılıf gibi sıkmasıyla daha dayanılmaz durumdaydı. Artık kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuştu.
“Bebeğim gel da..dayanamıyorum!”
“Birlikte,” dediğinde Baran’ın iki kalçasına aynı anda attığı şaplakla çığlık attı ve titremeye başladı. Aynı anda kocası da bıraktı. İçine ılık ılık akmasının keyfini çıkardı. Karısını kucağına çekip yatakta dizlerinin üzerinde sımsıkı sarılmalarını ve birbirlerini akmalarının tamamlanmasını bekledi. Bu zevkten mahrum kalmamak için Baran korunmaya başlamıştı. İğne vurulmuştu. Şimdi anlıyordu ki çok iyi karar vermişti.
“Karım, karıcığım harikaydın!”
“Hımm erkeğimi memnun edebildiysem ne mutlu!”
Baran aldığı karşılıkla kahkaha attı. Türkan onun bu dünyadaki ruh eşiydi kesinlikle ve şanslıydı ki, kader onları ikinci kez karşılaştırmıştı. Karısının alnından öpüp yatağa uzandılar. Pikeyi üstlerine çekerken karısının boynuna kondurduğu küçük küçük öpücüklerle yüzü güldü. Çenesinden tutup yakıcı ama kısa bir öpücük aldı ve kafasına takılanı sordu.
“Bu gece burada mıyız?”
“Niyetim o yönde sabaha dek içimde ol istiyorum.”
“Off! Ne yaptın karıcığım ama Filiz Ece sensiz durabilecek mi?”
“Halası ve cici babaannesine bıraktım. Baş edemezlerse annemi aramalarını istedim.”
“Seni değil, anneni mi?”
“Valla iki aydır kızına çalışıyorum, bu gece kocama çalışacağım.”
“Senin o tatlı dilini yerim…”
Dudakları tekrar birleşti. Sabahın ilk ışıklarına dekte canları ne istiyorsa denediler, birbirlerine doymak bir yana her defasında daha istekli daha tutkulu birbirlerine karıştırlar.
***
Oteldeki kaçamak gecelerinin üzerinden bir hafta geçmişti. Mehmet kendine gelen eskisinden daha istekli karısıyla en mutlu günlerini yaşıyorlardı. İki gün önce dünyaya gelen Mahir’in oğlu da bu süreçte mutluluklarını katlandırmıştı. Delidumrul’un o halleri aklına geldiğinde tekrar gülümsedi.
Toplantının ortasında onu arayıp Mehmet yetiş diye bağırmasıyla aklını çıkarmıştı. Adam harbi manyaktı, bir kez daha anlamıştı. Hastaneye gittiklerinde Şehbal’in doğuma girdiğini ama Mahir’i kimsenin tutamadığını öğrendi. Koridorda önüne gelene bağıran arkadaşını ilk önce sakin ol falan diye uyarmaya çalışsa da olmayınca bir tane yumruk çaktı.
Esme teyzesinin hay eline sağlık diye onu desteklemesiyle Mahir karşılık verememişti. 40 dakika sonra tekerlekli sandalyeyle kucağında oğluyla çıkan Şehbal’den sonra Mahir’i kimse tutamamış hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Orada olan herkesi de ağlatmıştı. Babasının adını ve sevdikleri bir adı koymaya karar vermişlerdi. Benim oğlumun ne eksiği var sizin kızlarınızdan o da iki isimli olacak diye de nispet yapmıştı. Babasının adı Halil’i Mahir, yanına Ayaz ismini de Şehbal istemişti. Halil Ayaz aynı babası gibi güçlü yürekli en önemli iyi bir adam olacaktı. Buna amcası olarak yürekten inanıyordu. Telefonunun sesiyle düşüncelerinden koptu.
“Efendim misafirleriniz binaya giriş yaptı.”
“Tamam Ömür! Akın aldı değil mi?”
“Evet efendim.”
Ömür telefonu kapatırken asansörden inen beline dek düz şarap kızılı saçlarıyla ben buradayım diyen kadına şaşkınca baktı. Almanya’daki şirkete ortak olmaya çalışan şirketin sahibini bu kadar genç ve güzel beklemiyordu. Sonra kaşlarını çattı. O sevgilisine mi gülümsüyordu, hem de silikon olduğu belli olan o koca memelerini Akın’ın ağzına sokacak kadar mı yaklaşmıştı? Cam kapıdan girerken kapıyı önden açmak için eğilen genç adama daha çok yaklaşan kadının saçlarını yolmak istemesi de neyin nesiydi.
Şeyma kalkıp İngilizce konuşarak karşılayınca kendine geldi. Acayip sinirliydi. Dişlerini sıkarken Akın’la göz göze geldi. Mehmet Bey’in odasında biraz sohbet edecekler sonrasında toplantı salonuna geçeceklerdi. Lilly Hanım’ı patronunun odasına alırken, Akın’ı da gözleriyle oyuyordu. İki aydır sevgililerdi ve hayatının en mutlu gününü yaşıyordu. İçeri geçen kadını arkasından itmek istemesi onu kötü biri yapar mıydı?
“Ömür bize iki sade Türk kahvesi…”
“Tamam efendim. Zıkkımın kökünü içsin.”
“Ömür bir şey mi dedin?”
“Hayır efendim.”
Kendini odanın dışına attığında Akın’ın araştıran gözlerine canını alacak gibi baktı. Hemen telefonunu aldı. Kahveleri söyledi. Genç adam ise ne yaptığını merak ediyordu. İki aydır hiç böyle bir durum yaşamamışlardı. Kahveler gelince içeriye ver diye Şeyma’ya terslenip, odasına giren sevgilisinin arkasından girdi.
“Ömür! İyi misin?”
“Akın o gözlerini oyarım. Akın elimde kalırsın bak.”
“Ne yaptım ki?”
“Hiç şaşırmış gibi yapma bana… Neredeyse kadın memelerini ağzına sokuyordu.”
Akın ilk şaşırsa da sonra dudakları kıvrıldı. Sevgilisi onu kıskanıyordu. Birde onu tehdit ediyordu. Alt dudağını gülmemek için dişlerinin arasına aldı. Bilgisayarda sinirle yazı yazmaya başlayan kadına sesini çıkarmadan baktı. Dikkatini çekmek için sesini kısık tutarak onu sakinleştirmek istedi.
“Ben fark etmedim.”
“Koca memeleri gözlerinin önündeydi. Iyy birde silikonlu…”
“Beni ilgilendirmiyor.”
“Bir de ilgilendirdin istersen.”
Akın kıkırdadı ilk kez böyle kıskanılıyordu. O kıskançlıktan az uykusuz kalmamıştı. Hamza, Tayyar derken bir de Akif çıkmıştı. Bunları düşündükçe sabahlara dek sinirinden spor yapmıştı. Masasının dibine dek gelip hala yüzüne bakmayan sevgilisine eğildi.
“Beni başkasının memeleri ilgilendiriyor.”
“Akınn!”
“O insafsızda ne gösteriyor, ne dokunduruyor…”
Ömür kıpkırmızı kesildi. Akın’ın bütün yakınlaşma çabalarını ustalıkla çeviriyordu. Fakat şimdi bu seksi sesi ve söyledikleriyle göğüslerinin ucu baş vermişti ve beyaz badisinden belli olmasından korkuyordu. Göğüsleri büyük olduğu için süngerli sütyen giyinmiyordu. Ceketini düzeltecek oldu ama Akın kare yakayı tek parmağıyla daha çok aşağı indirdi.
“Beni sadece bu güzellikler ilgilendiriyor.”
Ömür gözlerini sevgilisinden ayıramazken titremeye başladı. Akın’ın başı yavaş yavaş yaklaşırken telefon çaldı. Eğer telefon çalmasıyla öpüşeceklerdi. Telaşla telefonu açtığında Mehmet sertçe konuştu.
“Toplantıyı öğle yemeği yiyerek yapacağız. Miraç’a haber ver her zaman ki restoranda bekliyorum. Sinan ve Akın beş dakikaya hazır olsun,” diye bitirilen cümleden sonra kaşlarını çattı. Yine kadının Akın’a nasıl yakın davrandığı aklına geldi. Yine yüzüne kapanan telefonla hemen sevgilisine döndü.
“Mehmet Bey dışarı çıkıyor hazır olacakmışsınız.”
“Tamam!”
Akın’ın doğrulup hızla arkasını dönmesi üzerine elini tuttu. Tekrar gözleri kesiştiğinde iki eliyle iki memesini hafif sıktı. Gözleri kararan adama memelerini gösterdi.
“Bu memeleri görmek istiyorsan, kadına kapı açmak için bile yaklaşmayacaksın.”
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
66.68k Okunma |
5.86k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |