31. Bölüm

29. Bölüm

Helios rex
heliiosrex

Uzun bir aranın ardından geri döndüm. Bu bölüm hakkında yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.

 

Vance’le birlikte, ailesine ait olduğunu bildiğim o evin önüne geldik. Araba sessizce durdu. Hiçbir şey söylemedik, sadece içimde belli belirsiz bir gerginlik vardı. Vance, bana dönüp bakmadan arabadan indi. Onun bu halini, ne düşündüğünü bilmiyordum. İçimde bir heyecan, bir kaygı vardı ama ne olduğunu anlamak zordu. Derin bir nefes alıp, arabadan indim.

 

Bahçeye doğru adım attığımda, Vance’in, büyük bahçeyi geçip köşeyi dönerek eve ulaşacağını tahmin etmiştim. Her adımını planlayan biri gibi davranıyordu. Labirent gibi uzayan bahçede, devasa ağaçların gölgesinde ilerledim. Sonunda, köşeyi döndüğümde, Vance’i kapının önünde beklerken buldum. Bana bakmadı. Hiçbir şey söylemeden, telefonunu eline alıp birkaç kelime mırıldandı. O an, dışarıya birkaç kişi çıktı. Yüzler tanıdıktı. Herkesin ifadesi soğuktu, sessizlik içinde birkaç saniye beklediler.

 

Vance, arkasını dönüp, hiç kimseyle göz teması kurmadan içeri girdi. Adımlarımı hızlandırarak peşinden gittim. Kalbim, her adımda biraz daha hızlı atıyor, içimdeki gerginlik büyüyordu. Kapıdan içeri adımımı attığımda, bir şeylerin değişmeye başladığını hissedebiliyordum. Atmosfer ağır, boğucu bir şekilde yoğundu. Sessizliğin içinde, bir fırtına kopmaya hazır gibiydi.

 

Bir süre sessizlik sürdü. Vance, nihayet ağzını açtı. Sesi, önceki kendinden emin halinden çok uzaktı, titrek ve durgun bir tonla:

 

“Senden özür dilemeyeceğim.”

 

Bir an, gözlerime bakmasını bekledim. Pişman mıydı? Yoksa sadece bir bahaneyle kendini mi savunacaktı? İçimden yükselen öfkeyle, sesim titreyerek araya girdi:

 

“Özürünün bir işe yarayacağını sanmıyorum. Ama bir şey öğrenmek istiyorum, Vance. Neden beni kaçırdın? Neden o yalanları söyledin?”

 

Sözlerim odada yankılandı. Vance başını eğdi. Yüzünde, herhangi bir pişmanlık ya da açıklama arzusundan eser yoktu. Bir an, sanki içinde bir fırtına kopuyordu, ama dışarıya tek bir iz bile vermiyordu. Birkaç saniye sonra, sanki kendi içindeki savaşı bitirmiş gibi, çok düşük bir sesle:

 

“Seni gördüğüm ilk günden beri seni korumaya yemin etmiştim.”

 

Bu sözler, içimde patlayan bir öfkenin önündeki engel oldu. Elim bir yumruk haline geldi ve oturduğumuz masaya öyle sert vurdum ki, çatırdayan ahşabın sesi her köşede yankılandı. Gözlerim, alevler gibi parlıyordu.

 

“Beni korumanı hiçbir zaman istemedim, Vance!” diye bağırdım.

 

Sözlerim odada asılı kaldı. Derin bir nefes aldım ama öfkem dinmek bilmiyordu. Sesimi daha da alçaltarak, keskin bir şekilde devam ettim:

 

“Koruma bahanenle her şeyi mahvettin. Bana zarar verdin, hayatımı altüst ettin! Senin saplantılı sevgin yüzünden, kendi hayatımdan vazgeçmek zorunda kaldım. Seni anlamaya çalıştım, görmezden geldim ama sen… sen bunu hep bir bahane olarak kullandın!”

 

“Ben ölmeyi göze almıştım… Ama ona bile izin vermediniz!” dedim, her kelimeyi bir ok gibi savurarak.

 

Vance’in sesi titriyordu. Karşımda duruyor, gözlerimin içine bakıyordu. Ama o gözlerde bir şeyler eksikti. Her zaman o sert, kontrolü elinde tutan adam yoktu. Onun yerine, kaybetmekten korkan biri vardı.

 

“Biliyorum, Viper,” dedi, sesi yumuşayarak. “Biliyorum her şeyi hatırlıyorsun. Ama bir şeyi bilmeni istiyorum. Ben hiçbir zaman seni üzmek istemedim.”

 

İçimde bir şeyler kıpırdadı ama yüzümde tek bir değişiklik yoktu. Ona tepki vermedim, sadece susarak, daha fazla konuşması için ona fırsat verdim.

 

“Çocuğun Victor’dan olduğunu öğrendiğimde…” Vance duraksadı, derin bir nefes aldı. “O an içimdeki her şey yıkıldı. Ama sana bunu söyleyemezdim. Senin zaten yeterince acın vardı. Bu yükü de taşımanı istemedim.”

 

Gözlerim istemsizce kısıldı. ‘Beni korumak mı?’ diye düşündüm. Ama bir şey demedim, sadece onun konuşmasını izledim, kelimelerinin her birini zihnimde tartarak.

 

Tabii, yazdıklarınıza sadık kalarak düzeltmeler yaptım:

 

“Sana bunu anlatmamak büyük bir hataydı, biliyorum. Ama o kadar korktum ki, Viper… Seni kaybetmekten… Kendimden… Her şeyden korktum.” Sesi titredi. “O kadar çaresizdim ki, seni korumak istedim ama fark etmeden seni daha da yaraladım.”

 

Ellerimi sıkıca birleştirdim. Kalbim hızlanıyordu ama dışımda hiçbir şey belli etmiyordum. Onun konuşmaya devam etmesini bekledim.

 

“Balkona çıktığında… Seni orada gördüğüm an,” dedi, gözlerini yere indirerek. “Hayatımda hissettiğim en büyük korkuydu. Seni kaybetmek istemedim. Bunu kaldıramazdım.”

 

Başımı eğdim. O an gözlerinde gördüğüm duyguları unutamayacağımı biliyordum. Ama kendimi ona acıma noktasına getirmek istemiyordum.

 

“Sonra seni kurtardım… Ya da öyle zannettim,” diye devam etti. “Ama o gece her şey bitti. Sadece senin değil, benim de içimde bir şeyler öldü.”

 

İçimde bir yumru büyümeye başladı. Ama o devam etti.

 

“Victor geldiğinde… Onu durdurmam gerektiğini biliyordum. Seni bir daha asla incitmesine izin veremezdim. O yüzden onu esir aldım.” Gözleri, karanlık bir gölge gibi üzerime düştü. “O her günü o kafeste hak etti. Ama kaçacağını biliyordum. Ve seni bulmak için geleceğini de.”

 

Başımı kaldırdım, gözlerine bakarak. Sessizce. O da bana baktı.

 

“Bu yüzden buradayım, Viper,” dedi. “Sana her şeyi anlatmak için. Beni affet ya da etme, bilmiyorum. Ama bil ki, her yaptığım seni kaybetmemek içindi. Kötü de olsa, yanlış da olsa… Seni kaybetmeyi göze alamazdım.”

 

Sesi sonunda sustu. Odada sadece sessizlik vardı. Ama o sessizlik, her şeyden daha ağırdı. ‘Affetmek mi?’ diye düşündüm. Ama o an hissettiğim tek şey, onun söylediği sözlerin ağırlığıydı.

 

Vance’in sözleri beynimde yankılanırken, artık susamazdım.

 

Bir an başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerindeki pişmanlık ve suçluluk beni daha da öfkelendiriyordu. Konuşmaya başladığımda sesim, yılların ağırlığını taşıyan bir fısıltı gibiydi, ama her kelime keskin bir bıçak gibi savruluyordu.

 

“Victor’dan kaçmak için çocuk yaşta katil oldum. Daha çocukken kanı ellerime bulaştırdım, ondan kurtulabilmek için. Sonra…” Nefesimi tuttum, gözlerimi kapattım ve acının içimdeki yankısını duydum. “Sonra beni kurtarıp, seni öldürmekle tehdit ettiğinde, gözümü bile kırpmadan onunla gittim.”

 

Sözlerim odanın duvarlarına çarpıp geri dönüyordu. Vance sessizdi. Ben devam ettim.

 

“Her zaman bana olan sevgisine güvenmiştim. O sapkın, hastalıklı sevgisine. Ama güvenin sadece bir yanılsama olduğunu çok sonraları öğrendim. Hayatımda kimseye güvenmemeyi…” Bir an duraksadım, sesim kırılgan bir çizgiye ulaşıyordu. “Senden başka kimseye güvenmemeyi öğrenmem gerekiyormuş.”

 

Onun gözleri hâlâ üzerimdeydi. Ama bir şeylerin değiştiğini hissediyordum.

 

“Beni uyutmuş,” dedim, kelimeler neredeyse bir zehir gibi dökülüyordu dudaklarımdan, başımı eğdim. “Bana döndüğünde, çocuğu senden sakladığım halde. İçimde sana olan o sevgi… Sönen bir ateş gibi tekrar alevlendi. Ama çok sonradan öğrendim, Vance. Ekin doğduktan sonra. Hamile olduğumu bildiğini, çocuğun Victor’dan olduğunu bildiğini…”

 

“Benden bunu gizledin, bu suça ortak oldun. Onun çocuğunu doğurmama izin verdin.”

 

Ellerim istemsizce yumruk oldu. Sesim titredi, ama susturamadım.

 

“Ölümüm ancak benim elimden olacak, dedim. Ama buna bile izin vermediniz. Bana hiçbir seçeneğim kalmadığını gösterdiniz. Oysa bırakmalıydınız… Bırakmalıydınız ki her şey orada bitsin.”

 

Gözlerimi kapadım. O an zihnime Aslan’ın yüzü geldi. İçimde bir titreme oldu ama susturmadım.

 

“Ve sonra gözlerimi açtığımda Aslan’ı gördüm. Ona da güvendim, Vance. Onun beni koruyabileceğini sandım. Ama onu da öldürdünüz. Güvenimi, inancımı, her şeyi öldürdünüz.”

Başımı eğdim. O an sessizlik, söylenmiş sözlerden daha ağırdı. Gözlerimi kapadım, içimde bir boşluk büyürken Vance’in gözlerindeki acıyı hissettim. Ama bu kez, ne onu teselli etmek ne de affetmek istiyordum.

 

Son kelimelerimi söylerken, sesim titremedi. Artık bu kadarını da anlatmak zorundaydım. Vance, her şeyin son bulduğunu düşünüyordu belki ama ben… Benim içimde hala bir soru vardı. Bir şeyler çözülmeden gitmeyecektim.

 

“Ve her şeyin sonunda, Vance… Her şeyin sonunda, yalnızca bir sorum var.”

 

Onun gözlerine baktım. Bir zamanlar bana dünyanın en güvenli yerini vaat etmişti. Ama şimdi, her şeyin yıkıldığını hissettikçe, o vaatlerin ne kadar değersiz olduğunu fark ettim.

 

“Kızım nerede, Vance? Ona ne oldu?”

Bölüm : 04.01.2025 05:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...