Gözlerimi açtığımda yanımda Alparslan vardı. "Günaydın" dediğinde tebessüm ettim. "Günaydın." Alnıma bir öpücük kondurdu.
Kalktığımda Alparslan bana bakıp derin bir iç çekti. "Şuan burada yanımdasın ya Hazal, bunun benim için nasıl bir kıymet olduğunu bilemezsin." Dediğinde tebessüm ettim.
"Sende yanımdasın ya Alparslan, sen ben ve kızımız. Bunun bana nasıl bir ödül olduğunu bilemezsin."
"Bu anı ne kadar çok hayal ettim, senden bir şey saklamak zorunda olmadan geçireceğim anları ne çok bekledim." Dediğimde gülümsedim. "Her şeyin bittiğine hayla inanamıyorum." Dediğimde yanağımı okşadı.
"Bitti Hazal her şey bitti. Bundan sonra sadece mutluluk var." Dediğinde nefesimi verdim. "Onca zamandır hayalini kurmuştuk." Dediğimde başını salladı.
"Her şey çok güzel olacak." Dediğinde nefesimi verdim.
"Yorucu değil miydi Alparslan?" Bunca zaman yaşadıkların yorucu değil miydi?
"Öyleydi ama işin ucunda sen vardın ve senin için her şeye değerdi." Dediğinde gülümsedim.
"Bu konuları bir daha konuşmak istemiyorum." Dedim. "Ben artık sadece mutlu olmak istiyorum, hepinizle mutlu olmak istiyorum. Geçmişimi hatırlayıp üzülmek istemiyorum." Dediğimde başını salladı.
"Bundan sonra benim istediğim tek şey sizin mutluluğunuz." Dediğinde gülümsedim. "İyiki varsın Alparslan"
"Sende iyiki varsın."
Alparslan yanıma yaklaştı. Dudaklarımı öptü. Alnını alnıma yasladı. "Seni çok seviyorum" dediğinde tebessüm ettim. "Bende seni." Ardından kendimi onun kollarına bıraktım.
(...)
Annem bize kendisi yemek yapmak istediğini söylemişti. Bu yüzden de bizi asla mutfağa sokmuyordu. Sadece bizi de değil, babamı da sokmuyordu
O yemekleri hazırlarken bizde çoktan düğün hazırlıklarına başlamıştık.
"Annem kır düğününü sever mi baba?" Dediğimde babam nefesini verdi. "O kadar abartmak istemez ama kapalı alanda olmasını da istemez." Dediğinde diğer alternatiflere baktım.
Bir diğer mekanı babama gösterince babamın onayını aldı. Daha sonra anneme de gösterebilirdim.
Gelinlik için seçim yapmayacaktım. Onun için bizzat Terzi getirmek istiyorum. O sırada Defne eve giriş yaptı. "Geç kalmadım değil mi?" Dediğinde Tuna başını salladı.
"Annem daha içeride, uğraşıyor."
"O zaman ben ona yardım edeyim." Diyerek içeri gireceği esnada ben durdurdum.
"Hiç girme Defne, bizde yardım etmek istedik ama bizi de kovdu." Dediğimde vazgeçti. "Öyle olsun." Tuna'nın yanına oturdu.
O sırada Mavi içeri girdi. Hemen dedesinin yanına koştu. Elindeki resmi gösterdi. "Nasıl olmuş?" Dediğinde dedesi resme uzunca bir süre baktı. Ardından kızıma döndü. "Harika olmuş Mavi" dediğinde kızım heyecanlandı.
Babam onu kucağına aldı. Alnından öpüp onunla konuşmaya başladı. Alparslan ve Tuna'ya göz gezdirdim. İkisi de iyi değillerdi. Belki bize kavuştukları için mutluydular ama şehit kardeşlerini gömmenin acısını yaşıyorlardı.
İkisi de bunu gizlemeye çalışıyorlardı ama bizim gözümüzden kaçmazdı. Onlara bu konuda yapabileceğimiz şey elimizden geldiğince destek olmaktı.
"Senin ailen ile senin de rızan varsa görüşmek istiyorum Defne." Diyen babama döndük. Alparslan yanımda kolunu boynuma dolamıştı.
"Ne konuda başkanım?" Diyen Defne az çok tahmin ediyordu ama bilmemezlikten geliyordu. "Ailenden seni isteyip onların da izni ile seni gelinimiz yapmak isterim." Dediğinde Defne derin ur bir nefes verdi.
"Beni affedeceklerini sanmıyorum ama denemekten zarar gelmez." Dediğinde babam başını salladı.
Annemin sesini duyduk. Hepimizi yemeğe çağırıyordu. Ayağa kalkıp içeriye girdiğimizde direk oturduk. Yemekler için heyecanlıydım, daha önce tatma fırsatım olsa da bu an daha önemliydi.
Annemin yaptığı yemekleri afiyetle yedik. Babam annemin yemeklerini çok özlemişe benziyordu. "Ellerine sağlık anne" diyen Tuna köfteden bir tane daha aldı.
"Sevdiyseniz ne mutlu bana?" Dediğinde gülümsedim. "Ellerine sağlık anneciğim."
Mavi'ye baktım. Bu kız en son sofradaydı. "Mavi?" Kalkıp hemen kızıma baktım. "Nerede bu kız?"
Ayağa kalkıp onu aramaya başladım. Onu bulabilirsem iyiydi. Evin her yerini aradım ama yoktu. Nerede bu kız? "Mavi" dediğimde sonunda kızımı buldum. Dışarıda havuzun yanındaydı. Hemen aşağı indim. Alparslan'da benimle birlikte kalkıp dışarı çıktı. Mavi'nin yanına gideceği sırada Mavi havuza düşünce çok korktum. Mavi yüzme bilmezdi. "Mavi!" Koşmak istediğim sırada Alparslan anlamış olacak ki hemen havuza atladı. İkisi de suyun yüzeyine çıkınca derin bir nefes aldım. "Çok korkuttun kızım" nefesimi verdim.
"Birileri suyu sevmiş anlaşılan" diyen Tuna'ydı. Ama Alparslan ile de dalga geçtiğinin farkındaydım. O sırada aklımdan bir çılgınlık geçti. Tuna havuzun yanındaydı. Arkasına geçtiğim gibi onu havuza ittim. Dengesini sağlayamayarak düştü.
"Sen sevdin mi suyu Tuna?" Dedim. Tuna kendine gelip bana baktı. Bana alıngan bir şekilde baktı. "Kardeş kardeşe bunu yapar mı?" Dediğinde güldüm. "Yaptı valla" o sırada arkamdan bir güç düşmemek için o kolu tuttum ve ikimiz beraber havuza düştük.
Suyun dibinden kurtulduğumda rahat bir nefes verdim. Ama bu sefer de başımı biri tutup beni suyun altına aldı. O eli tutup dibe çektim. Bu kişinin Tuna olduğunu görünce onu bildiğin pataklayarak suyun dibine indirdim.
İkimiz de yüzeye çıkıp derin bir nefes aldık. Alparslan da o sırada Mavi'yi sırtına bırakmıştı. Defne tebessüm ediyordu. "Anlaşılan birileri hala çocuk" diyen kişi babamdı. Nefesimi verip havuzdan çıkmak istemiştim ki Tuna izin vermedi.
Geriye doğru gidip Tuna'nın boynuna atlayıp onu suyun içine çektim. Ardından ise yüzeye geri çıktım. Derin bir nefes aldım. O sırada Mavi kenardan tutunarak benim yanıma geldi. Onu tuttum. Bu hali aşırı tatlıydı. Kızımı öptüm. Tuna benimle uğraşmak istese de yanımda Mavi var diye bir şey yapamadı.
"Güzel kızım" alnından öptüm. Mavi bana iyice sokuldu. Ona baktım. "Üşüdün mü?" Dediğimde Mavi hemen başını salladı. Tebessüm edip kızımı sudan çıkardım.
Bende çıktıktan sonra Tuna'ya döndüm. "Şimdi sen istediğini batırabilirsin," dedikten sonra kızımın üşümemesi için ona sarılarak götürdüm.
Kızıma duşa soktum. Daha sonra da benim bir duş yapmam iyi olacaktı. "Anne" diyen dedi ile gülümsedim. "Efendim birtanem," dediğimde konuştu.
"Sen beni çok özledin mi?" Özlemek ne demekti? Ben sana hssretimden yandım kızım? Buruk bir tebessüm ettim. "Özlemediğim bir dakikam bile olmadı."
Mavi sordu. Elini kalbime dokundurdu. "Halam bebeklerin ilk kalbinin oluştuğunu söyledi. Kendisine göre de ilk oranın kırılması, ilk oluştuğu gibi ilk kırılan da orası olurmuş." Dediğinde kızımın bu kadar akıllı olması beni gururlandırdı. "Halan haklı sanırım annecim" dediğimde kızımın bornozunu giydirdim.
Odasına girdik. "Sen bıcı bıcı mı oldun? Yerim seni" kızımın karnına öpücüğümü kondurdum. Onu yatağa bıraktıktan sonra gıdıklamaya başladım. Güldü "anne yapma" dinlemedim. En sonunda kızımın yanağını öptüm. Onu gıdıklarken aynı zamanda da durulamıştım.
Kıyafetlerini giydirdiğimde kapı çaldı. "Kim?" Dediğimde annemin sesi geldi. "Gel anneciğim" dediğimde annem içeri girdi.
Mavi'ye baktı. "Birileri fazla yaramaz." Dediğinde kızımın yanağını öptüm. "Babasına çekmiş işte." Dediğimde Mavi anneannesinin kucağına gitti.
"Hem bilin bakın ben size ne göstereceğim?" Dediğimde çantamdan Mavi'nin albümünü çıkardım. Babam kadar olmasa da ben de fotoğraf çekmiştim.
"İşte burada minik torununun resimlari var anneannesi" dediğimde annem fotoğraflara baktı. "Çok tatlıymış ve hala da tatlı" kızımın alnından öptü.
İkisini izlerken gülümsedim. Biz sonunda bazı şeyleri bitirmiştik. Biz sonunda kazanmıştık. Bir savaş başlamıştı ve bir savaş bitmişti.
(...)
Elif hazırladığı çorbayı servis etti. Karan tarhana çorbasını çok severdi. İçeri girdiğinde Karan onu görünce kalkmak istedi ama Elif durdurdu.
"Sakın kalkma!" Diyen emri ile yerinde durmak zorunda kaldı. Elif, Karan'ın yanına oturup çorbadan bir kaşık aldı ve Karan'ın ağzına tuttu. "Aç" dediğinde Karan isyan etti.
"Merak etme Elif, elim kolum tutuyor. Çorbamı kendim de içebilirim." Dediğinde Elif nefesini verdi.
"İtiraz istemiyorum. Hatırlatmak istemiyorum Karan ama sen ölüyordun." Dediğinde Karan bıkkınca nefesini verdi ve çorbayı içti. Elif bir kaşık daha ve bir kaşık daha verdi. Sonunda çorba bitti. "Böyle uslu oluyorsun." Dedikten sonra tabağı mutfağa bıraktı. Geldiğinde Karan'ın ayaklanmaya çalıştığını gördüğünde hemen yanına geldi.
"Yine mi Karan? Otur oturduğun yerde!" Karan bıkkınca nefesini verdi. "Nefesim, sen de beni anla, çok sıkıldım." Dediğinde bu Elif'in umrunda bile olmadı.
"Sıkı can iyidir Karan" dediğinde Karan nefesini verdi.
Elif koltuğa oturdu. Karan'ın ısrarı için onunla konuşmak istemedi.
Karan da daha fazla konuşamadı. Çünkü konuştuğu an olan şey sadece bir azarlamaydı. Karan en sonunda cesaretini topladı.
"Elif..." Elif'ten bir cevap gelmedi.
"Güzelim..." Elif'ten bir kez daha cevap gelmedi.
"Çiçeğim..." Elif en sonunda ona baktı.
"Bende çok sıkıldım beni de anla lütfen" Elif basını olumsuz anlamda salladı.
"O dikişler çıkmadan olmaz, hemen iyileşip ayağa kalkman için uğraşıyorum Karan sende beni anla" Karan bıkkın bir nefes verdi.
"Elif ilk defa yaralanmıyorum." Elif en sonunda patladı.
"Ama ben ilk kez o korkuyu yaşıyorum Karan." Diye bağırışı ile Karan irkildi. "Ölmüştün sen Karan, öldün!" Bıkkınca nefesini verdi. "Ben senin gittiğini sandığımda yüreğim nasıl yandı? Biliyor musun?" Dediğinde Karan gözlerini kapattı. "Bilemezsin, o gittiğini sandığım anını hayatım boyunca unutamam!" Dediğinde Karan, Elif'in kolunu tuttu. Kendine yaklaştırdı.
"Çiçeğim, biliyorum ve seni de anlıyorum." Dediğinde Elif basını olumsuz anlamda salladı. "Anlayamazsın Karan, şimdi otur oturduğun yerde!"
"Ama Elif..." Tam o an Elif'in telefonu çaldı. Telefonuna baktı. Arayan kişi Hazal'dı. Karan'a döndü.
"Yerinden kıpırdamıyorsun geleceğim" ardından başka bir odaya gitti. Karan ise o sırada bıkkınca nefesini verdi. Artık çok sıkılmıştı. Şu dikişler alınsa olmuyor muydu? Vücudunda birçok dikiş işi vardı ama bacağındaki dikiş kötüydü. Diz kapağın biraz altında olan dikiş yan bir şekilde dikilmişti. Bu da hareket etmesini kısıtlıyordu.
Dikişlerin üç gün sonra alınacaktı ama o zamana kadar sıkıntıdan delirmese iyiydi. Kardeşi ve annesi pazara gitmişti. Elif içeri girdiğinde nefesini verdi. "Bir hafta sonr Hazal'ın anne ve babası evleniyor, bizde davetliyiz." Dediğinde Karan başını salladı.
O sırada evin kapısı açıldı. İçeri Gülsüm ve Beril gelmişlerdi. "Anne beni şu gelişinizden kurtarın lütfen" diyen Karan çaresizdi.
Gülsüm oğluna kınarcasına baktı. "Elif kızım her şeyi seni düşündüğü için yapıyor ama sen değer falan bilmiyorsun oğlum" dediğinde Elif sinsice gülümsedi.
"Gülsüm anne üstelik birde bana laf atıyor. Güya yemek yapamıyormuşum." Dediğinde Gülsüm "oğlum hasta falan demem bir dille çakarım, sen önce kendine bak." Dediğinde Karan, Elif'e tersçe baktı.
Tabi ki bu Elif'in umrunda bile olmadı. Beril kahkaha atmadan zor durdu. "Keyifler nasıl abicim? Kadınların arasında yaşamak nasıl? Kafan yerinde mi?" Karan bulduğu kırlenti Beril'in üstüne attı. Beril tabi ki kırlentten kaçamadı.
"Bir kere de ıskalasan şaşarım abi" diye isyan etti Beril.
"Hadi hadi çok konuşmayın, biz kendi işimize bakalım." Dedi Gülsüm.
Elif ise gülümsedi. "Ben yemeği hallettim, sofrayı kurup hemen yiyebiliriz anne" dediğinde Gülsüm oğluna baktı.
"Böyle maharetlisini bulmuşsun birde laf ediyorsun." Dediğinde Karan nefes almıştı ki Elif "değil mi? Hep benden de şikayetçi zaten" dediğinde Karan yastığı başına geçirdi. "Sizinle uğraşılmaz."
Beril'e döndü. "Tebrik ederim Beril, yengemi de kendine benzettin." Beril koltuğunda rahatça otururken omuz silkti. "Hiç önemli değil abicim" kafaya bir kırlent daha, "yetti ama ya, hep sinirini benden çıkar zaten." Dediğinde Karan umursamadı.
Gülsüm ve Elif mutfağa gittiğinde Beril de abisi ile daha fazla durmak istemeyerek kalktı.
(...)
Karan gece vakti yıldızları izlemeyi hek severdi. Babası eskiden yıldızlara bakıp ona hayal kurması gerektiğini öğretmişti.
"Ne yapıyorsun sen burada?" Elif balkona çıktığında Karan umursamazca baktı. "Sadece oturmak istiyorum." Dediğinde Elif, Karan'ın yanına oturdu. "O zaman birlikte oturalım." Dediğinde Karan gülümsedi.
"Uzun zaman oldu Elif, babam her gece bana yıldızlara bakıp hayal kurmamı öğretirdi. Bende hayal kurardım." Dediğinde Elif buruk bir nefes verdi.
"Babanı özlüyorsun değil mi?" Dediğinde Karan başını salladı. "Bende özlüyorum Karan, ne kadar kırgın olsam da onları çok özlüyorum. Onlar hakkında öğrendiğim yetmedi sanki, başka bir şey daha öğreniyorum." Dediğinde Karan kuşku ile baktı. "Ne öğrendim Elif?" Elif ağzından kaçırdığı lafla bocaladı.
"Elif söyle" dediğinde Elif nefesini verdi.
"Hazal'ın babası Yavuz başkan kısa bir süre önce benimle konuştu." Dediğinde Karan kaşlarını çattı.
"Neden?" Dediğinde Elif burukça gülümsedi. "Ailemin normal bir aile olmadığını öğrendim." Dediğinde Karan anlamadı.
"Annem ve babam bir istihbarat çalışanı olduğunu öğrendim." Dediğimde Karan kaşlarını çattı. "Böyle bir şey nasıl olur?" Dediğinde nefesini verdi.
"Biz Hazal ile öylesine tanışıp arkadaş olmamışız." Dediğinde Elif anlatmaya devam etti. "O şehre geldiğimizde ailem bana hep sakin ve sessiz insanların da iyi olduğunu söyler dururdu. Ama onların pek katkısı olmadı. Kendim istediğim için Hazal ile arkadaş oldum." Dediğinde Elif nefesini verdi.
"Teşkilat için çalışan anne ve baba... Ölümleri bile aslında cinayet." Dediğinde Karan öğrendiği bilgileri hazmetmeye çalıştı.
Elif ise buruk bir nefes verdi. "Bunları ne zaman öğrendin?" Dediğinde Karan'a baktı. "Bir ay önce" dediğinde Karan sakince konuştu. "Banz neden bunları anlatmadın?" Diye sorduğunda göz göze geldiler.
"Canını sıkmak istemedim." Karan kaşlarını çattı. "Canımı sıkmak ne demek Elif? Sen zaten benim canımsın." Dediğinde Elif buruk bir tebessüm kondurdu.
"Biliyorum ama..."
"Ama yok Elif, sen benim canımsın ama sen benden böyle şeyleri gizlersen ben senin yanında olmak isterken sen beni yanından kovmuş olmuyor musun?" Dediğinde Elif bir şey diyemedi.
"Özür dilerim." Dediğinde Karan kıyamadı.
"Özür dileme Elif, sadece beni sev ve anlat. Dertlerimiz bir olsun. Bir yolculuğa çıkmak istiyoruz birlikte. O yolculuğa çıktığımızda her şeyimiz tam olsun. Mutlu olalım, birbirimizden bir şey saklamayalım."
"İyiki varsın Karan." Karan'ın elini tuttu. "İyiki hayatımdasın." Dedi.
"Sende iyiki varsın Elif, iyiki hayatımdasın."
Elif, başını Karan'ın omzuna yasladı. Karan ile birlikte yıldızları seyrettiler. Hayaller kurdular. "İlerde çocuğumuz olursa adını ne koymak istersin?" Dediğinde Elif şaşkınca kaldı.
İster istemez yanakları kızardı. "Noldu? Sustun?" Dediğinde Elif'e baktı. Yanaklarının kızardığını görünce gündüz olanların intikamını almak istedi.
"Noldu? Sustun, üstelik yanakların da kızarmış. Yoksa yine mi avokado kremi sürdün?" Dediğinde Elif utançtan geberebilirdi.
"Avokado ne alaka?" Demişti ki hatırladıkları ile sorduğuna pişman oldu.
Karan tam heyecanla açıklayacakken Elif bir anda "sus karan!'' diye bağırması ile Karan irkildi.
"Ve kız olursa Dilara! Erkek olursa da Demir oldu mu!?" Karan bu çıkışı beklemiyordu.
Elif karanın bu haline gülmemek için zor tuttu kendini. "Şimdi ben yatmaya gidiyorum. Sen de geç kalma yoksa!" Diyordu ki Karan bir anda Elif'i kucağına çekti.
"Ne yaparsın?" Dudakları arasındaki az bir farkı kapatmak Karan için en ihtiyaç olan şeydi.
Onun dudaklarına öptüğü anda hiç olmadığı kadar haz doldu. Elif bir şey yapamadı. Tekrar öpecek iken Beril'in sesi duyuldu.
"Siz hayla yatmadınız mı?" O an içeri giren Beril ile Elif hemen karandan ayrıldı.
Beril ikisini gördüğü anda çok yanlış bir zamanda geldiğini anladı. "Pardon böldüm, siz devam edin" Elif'in yanakları eskisinden de daha çok kızardı.
"Ben yatıyorum, sende çok geç kalma" Elif'in gitmesi ile Karan şansına küfürler yağdırdı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.53k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |