Yarın bölümü atacak vaktim olmadığı için bugün attım. İyi okumalar canlarım
Ölüm ile çoğu defa karşılaşmış ama ondan kurtulmanın bir yolunu bulmuştum. Şimdi ise bir yol yoktu.
Anne ve babamı bulduktan sonra ölmek beni ve bu hikayeyi yarım bırakıyordu.
Gözlerimi kapadım, gözümden bir damla yaş aktı. Ardından ise bir silah sesi. Bekledim ama ne bir acı belirtisi ne de başka bir şey... Yoktu. Vurulan ben değildim.
Gözümü açtığımda Kuzgun'un vurulduğunu gördüm. Vurulan ben değildim, Kuzgun'du.
Yan tarafıma baktığımda vuran kişiyiz gördüm. Babamı...
Elinde silahı yere indirmişti. Kuzgun'u vurmuş ve beni kurtarmıştı. Gözümden akan yaş kurtulduğum içindi.
Onun yanına koştum. "Baba" ona sıkıca sarıldığımda zaten beni bekliyordu. Ona sıkıca sarılmam gerçekti. Babam ile kavuşmam gerçekti. "Hazal'ım..." Dedi kısık bir sesle. Bana sıkıca sarılırken de saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Sensin değil mi baba? Babamsın..." Dediğimde daha sıkı sarıldı. Beni hiç bırakmak istemeyecek gibi.
O an bir kurşun sesi geldi. Babam beni hemen yan tarafa attı. Bizi vurmaya çalışan Kuzgun'du. Ben yere düşmüştüm ama ikimizin de hiçbir şeyi yoktu. Babam Kuzgun'un silah tutan elini vurdu. O an acı bir inleme.
Babam önce benim yanıma gelip beni kaldırdı. Sonra beni arkasında bırakıp Kuzgun'un yanına ilerledi. Babamın arkasında kaldım.
Kuzgun'un yerde acı içinde kıvranıyor oluşuna umursamaz içinde baktı. "Bitti İskender" dediğinde onun arkasındaydım. Öfkesinden yanlış bir şey yapmasından korkuyordum.
"Sen kaybettin." Dediğinde İskender yerde acı içinde kıvranıyordu. Ben ise sadece izliyordum.
"Benim ailemi elimden aldın." Dediğinde bir şey diyemedim. "Sevdiğim kadını ve çocuklarımı aldın benden," dediğinde bir şey diyemedim.
"Aldım" dedi titrek bir sesle. Bana baktı ve ardından babama...
"Gerçekten sen kazandın..." Zorlukla konuştu. Kanaması oldukça fazlaydı. Ama ikimizin de umurunda olmadı. "Ama yıllar boyunca kızını bile fark etmedin. Sevdiğin kadın nefes alırken öldü sandın." Dediğinde kendimi zor tuttum.
"Senden çok şey aldım Yavuz..." Dediğinde gözlerimi kapattım.
Bana döndü. "Kaybeden ben değilim Hazal, sizsiniz. Sizden bunca zaman aile olma şansınızı elinizden aldım." Dediğinde babam yumruklarını zor sıkıyordu.
"Gerçekten soruyorum sana, neden? Bizden ne istedin? Neden yaptın?" Dediğinde merakla cevabı bekledim.
"Kıskandım, seni kıskandım." Dediğinde bir kıskançlık yüzünden geldiği noktada ona hiç acıyamıyordum.
Tüm nefretim ile ona baktım. Hayatımızı mahvetmişti. Annem bunca zaman ondan ne çektiğini tahmin bile edemiyorum. Ben kimsesiz kalmıştım. Babam tek başına.
Bize büyük bir yalnızlık vermişti. "Sana acıyorum Kuzgun" dediğimde bana baktı. "Bak ne haldesin, onca masum insanı öldürdün. Bizi ayırdın ama sonunda hak ettiğini alacaksın." Dediğimde ayağımla kanayan eline bastım. Acıdan attığı çığlığı umursamadan daha da bastım.
Bağırışlarını umursamadım. Daha fazlasını yapmak isterdim ama olmuyordu. Bize yaptığının karşılığını misliyle ödeyecekti.
"Be-n" derken zorlukla konuştu. "Kaybetmiş olabilirim ama sizin elinize de asla düşmem." Dedi.
Ardından bir bıçak çıkarıp tam kalbine sapladı. Durduramadık. Teslim olmamak için kendini öldürdü.
Babam nefesine baktı. Gözlerini kapattı. Ölmüş olduğunu anladım. Daha fazla iğrenç cesedinin yanında durmak istemedim. Hızlıca uzaklaştım.
Babamı arkada bıraktım. Kuzgun'un minibüsündeki şoförü fark ettim. Ölmüştü. Büyük ihtimalle boynu kırılarak ölmüştü. Çünkü herhangi bir kan izi yoktu.
Babam beni tam zamanında kurtarmıştı. Babamın arabasını gördüm. Kaputuna yaslandım, kendime gelmek için nefes aldım. Çok yorucuydu, ama sonunda bitmişti. Koskoca Azap yapılanmasını bitirmiştim. Başarmıştık, Kuzgun ölmüştü. Artık her şeyi halletmiştik.
Gözlerimi kapattım. Bu anın hayal olmamasını istedim. Gözlerimi açtığımda hayal olmadığını anlamanın rahatlığı ile gülümsedim. Yanıma gelen adım seslerini duydum ama dönüp bakmadım. Zaten kim olduğunu biliyordum. Babamdı...
Az önce nasıl yaptığımı bilmediğim bir cesaret ile ona sarılmıştım ama şimdi bunu yapacak gücüm yoktu. Ne diyebilirim ki?
"Hazal'ım" ona döndüğümde gözlerinde gördüğüm özlemi hemen tanıdım. Ne diyeceğini ne demesi gerektiğini tartıyordu.
"Güzel kızım..." Dediğinde gözlerim doldu. Bana yaklaştı, ellerini yanaklarıma koydu. "Kızım" gözlerimi kapadım ve bir damla yaş gözlerimden aktı.
İkimizde konuşamadık, "bunca zaman yanımda olduğun halde anlamadığım için özür dilerim." Dediğinde yutkundum.
"Hatırlar mısın bilmiyorum ama bana bebekken her baba dediğinde içimde oluşan mutluluğu sana tarif edemem. O zaman senin öz baban olmak istemiştim. Şimdi o dileğim gerçekleşti ama çok geç gerçekleşti." Hiçbir şey diyemedim.
"Annene zamanında bir kızımız olursa adını Hazal koymak istiyorum demiştim. Annen ismini Hazal koyunca onu kendi kızım gibi görmeliyim dedim. Hanife de böyle isterdi dedim. Seni aldığımda bir ömür seni kendi kızım gibi büyütecektim. Olması gerektiği gibi, ama olmadı. Kuzgun senin peşindeydi ve yanımda olman, üstelik annene bu kadar çok benzerken imkansızdı." Dediğinde mecburiyetler canımı yaktı.
"Sen küçükken annen olmadığı için canım yanardı. Ama seni görüp kucağıma aldığımda geçerdi. Seninle ilgilenmeye bayılırdım. İlk yürüyüşlerin, ilk konuşman. Sana anne sütü içermeye çalıştığımda asla içmezdin. Kendi annenin sütünü isterdin ama o yoktu." Dediğinde gözünden akan yaşa şahit oldum. Koskoca bir adamın devrilişinin nedeni olmuştum.
"Bana baba dediğin her an benim için çok kıymetliydi Hazal'ım, sen benim için çok kıymetliydin." Bana beni anlatırken öyle duygusaldık ki.
"Hayla da öylesin. Seni yetimhaneye bıraktıktan sonra gece sen uyuduğunda yanına gelirdim. Saçını okşadığımda yüzünden bir tebessüm olurdu. Sen uyurken bile öyle güzeldin ki..."
Gözümden akan yaşları sildi. Saçlarımı okşadı. "Bunca zaman sana babalık yapamadığım için özür dilerim kızım." Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
"Hayır..." Diye fısıldadığımda mahvolmuştum. "Sen babalık yaptın." Dediğimde yüzüne baktım. "Geceleri bana masal okuyan kimdi? Kaybolduğumda gelip beni seven kimdi? Saçlarımı okşayan kimdi? Beni koruyan kimdi? Sen harika bir babaydın. Ben bilmesem de hissetmesem de sen bana harika bir baba oldun." Nefesimi verdim. Bir kaç saniye bekledim. "Seni baba yerine koyduğumu söylediğimi hatırlıyor musun? Kendi babamı, baba yerine koymuşum. Olması gerekeni yapmışım." Dediğimde devam ettim.
"Sen kendi öz kızına bakarken bir teröristin kızına baktığını zannettin. Ben bu gerçeği kaldıramazdım ama sen kaldırdın ve bana harika bir baba oldun."
"Belki tüm bunlar olmasaydı, o pislik olmasaydı hep birlikte mutlu bir aile olarak büyüyebilirdik ama olmadı. Bunun artık önemi yok. Önemi olan hep birlikte olmamız." Dediğimde buruk bir tebessüm etti.
"Sen suçlu değilsin, eğer suçluysan da ben seni her şeye rağmen affettim baba." Dediğimde sıkıca bana sarıldı. Bende babama sarıldım. Kokumu içine çekerken onun kollarında ağladım. Ben sonunda babama kavuşmuştum.
Bu kolların arasında olmak bir ömür hayalimdi. Ben aslında babamın kollarında fark etmeden durmuştum.
Şimdi ise tamamen babamın kollarındaydım. "Baba..." Diye fısıldadığımda alnıma bir öpücük kondurdu.
"Hazal'ım..." Başımı tamamen göğsüne yasladı. "Benim kimsesizliğimin karşıtı." Dedikten sonra sözünü kestim.
"Hayır sadece ben değilim. Annem, Tuna torunun ve gelinin ile damadın." Dediğinde konuştu.
"Haklısın artık onlarda var." Her şeyimiz vardı. Biz artık mutlu olacaktık.
"Annem ile sana harika bir düğün yapmak mümkün mü?" Dediğimde gülümsedim. Az önceki duygusal halim gitmişti.
"Annem ile sana güzel bir düğünden sonra gelinini isteyeceksin, sonra bir dede olarak torununa bakacaksın ve bizimle ilgileneceksin." Dediğimde gülümsedi. "Değil mi babacım" dediğimde güldü ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Aynen öyle" istediğimi almanın mutluluğu ile gülümsedim. "Hadi gidelim, daha senin iyi olduğunu bile söylemedim."
Başımı salladım. Bu saatten sonra kurduğum her hayalî gerçekleştirecektik.
(...)
Hastaneye geldiğimizde nefesimi verdim. Annemin olduğu hastane burasıydı. Dışarıda gördüğüm Alparslan ile yerimde dikleştim. Diğerlerini o an göremedim. Alparslan bankta oturmuş ve oldukça bitkin şekilde düşünüyordu. Beni düşündüğünü tahmin etmek zor değildi. Onu görünce heyecanlandım.
Babamın konuşması ile ona döndüm. "Seni onunla gördüğüm zamanlar seni kiskanmıştım." Dediğinde her kız babasının yaptığı şeyi yapması hoşuma gitti. "Uzunca bir süre senden vazgeçmesini bekledim ama o senin için her şeyi göze aldı Hazal. Sevdiğinin kıymetini bil." Dediğinde yapacağımdan hiç şüphem yoktu.
Arabayı durdurduğunda hemen Alparslan'ın yanına koştum. "Alparslan..." Onu çok özlemiştim. Normalde sakallı bir insan değildi. Düzenli olarak her gün tıraş olurdu ama kirli sakalları kendini göstermişti.
Benim sesimin bir hayal olduğunu düşündü ve derin bir iç çekti. "Alparslan..." Dediğimde kısa bir süre durdu. En sonunda sesimi algılayabildi.
Başını fotoğrafımdan kaldırıp bana baktığında gözlerinde gördüğüm parıltıya karşı gülümsedim. "Hazal..." Diyerek şaşkınca ayağa kalktığında nefesimi verdim.
"Gerçekten sen misin?" Gülümsedim. "Benim Alparslan" dediğimde yaklaştı. Elleri yüzümü buldu. Gerçekten ben olduğumu anladı.
"Hazal... Seni çok özledim." Dediğinde cevap verdim.
"Bende seni..." Bana sıkıca sarıldı. Karşılık verdim. Başımı göğsüne gömdüm. İşte asıl güvenli yerdeydim. Bana öyle bir sarıldı ki, bir daha hiç bırakmayacak gibi.
Alparslan benden ayrıldığında beni bırakmadı. Yüzümü ellerinin arasına aldı. Ona bakarken dağılmış hali beni mahvediyordu. Ama toparlayacaktı, toparlayacaktık.
Uzunca bir süre öyle kaldık. Bir eli beni sararken diğer eli saçlarımı bulmuştu. Saçımda hissettiğim ıslaklıktan ağladığını anladım. Alparslan'ı çok ağlarken görmezdim. Ama o da yorulmuştu. Sevdiği kadın esirdi, çok sevdiği silah arkadaşlarını kaybetmişti. Dayanması zor bir durumdu. Ama ben hepsinin üstesinden geleceğini biliyordum. Yolda babamdan duyduğum şeye göre timden Tuna ve Alparslan hariç hepsi kardeşlerinin cenazesine katılmıştı. Ama Tuna'nın sağlık kontrolleri ve Alparslan'ın da sevdiği kadın yani ben vardım. Daha yeni yıla çıkmışlardı.
Benden ayrıldığında gözyaşlarını sildi.
"Annen seni bekliyor, gidelim mi?" Dediğinde başımı salladım.
"Benim annem yaşıyormuş Alparslan, babam yanımda beni koruyup kollayanmış ve bir ikizim varmış." Dediğimde hepsini bildiğini biliyordum.
"Biliyorum." Dediğinde babama baktım. Yanımıza gelmişti. İçeri girmemizi işaret etti. Alparslan'ın yanında ilerledim. İçeri girdiğimde hızlıca onları arkamda bırakarak ilerledim. Annemi görmek için fazla heyecanlıydım. Tuna'yı gördüğümde yanına koştum. "Tuna" dediğimde beni görünce rahat bir nefes verdi. Yanıma gelip bana sarılınca bende hemen karşılık verdim.
"İyi misin Hazal?" Dediğinde gülümsedim. "Fazlası ile" dediğimde yanımıza gelen Defne'yi gördüm.
"Hazal" onunla da kısaca bir süre sarıldık. O an aklıma Elif dank etti. "Elif nerede?" Diye sorduğumda yanımıza gelen Elif'i gördüm. Oldukça bitkin görünüyordu. Gözlerinin altı kararmıştı. Bu ağlamaktan bitap düştüğünün işaretiydi. Dudakları kupkuruydu, "Elif" hemen yanına ilerledim. Ona sıkıca sarıldığımda o da bana sarıldı. Kısa bir süre birbirimizden ayrılmadık. "Sen iyi misin?" Deyip onu süzdükten sonra bana gülümsedi. "Beni boşver, sen iyi misin?" Dediğinde gülümsedim.
"Ben iyiyim," dedikten sonra nefesini verdim. "Karan seni mahvetti değil mi?" Ölüp ölmeyeceğini beklemek çok zordu.
"Bunları konuşmak için çok zamanımız olacak ama senin önce anneni görmen gerekiyor." Kendinden önce beni düşünmesi beni duygulandırdı. Kan bağım olan ailemi, kardeşimi bulmuş olabilirdim. Ama Elif ile aramda kan bağım olmasa bile o benim kardeşimdi.
Tuna'ya döndüğümde nefesimi verdim. "Annem nerede?" Yanımdaki odayı gösterdi. "Ben daha onunla yüzleşme cesaretini gösteremedim." Dediğinde gülümsedim.
Babam ve Alparslan geldiğinde babam "gidip anneniz ile hasret giderin biraz" diyerek odayı işaret ettiğinde başımı salladım. Tuna'ya baktım. O da tamam dercesine göz kırptı.
İçeri girdiğimizde gördüğüm kişi benim annemdi. Tuna'ya baktım, onun annem ile yüzleşme sahnesi olacağı için fazla heyecanlıydı.
"Anne" dediğimde annem bize baktı. Önce bana baktı. "Hazal..." Bakışları Tuna'ya değdi. "Tuna... Evlatlarım.'' yanına ilerlediğimizde annem bize gülümsedi. "Ne çok bekledim ben sizi," dediğinde ağlamamak için zor tuttum kendimi. "Gelin kollarımın altına." Dediğinde hiç düşünmeden ikimiz de yanına ilerledik. Onun kollarının altında olmamız beni öylesine mutlu etti ki.
Bu yaşıma kadar hissetmediğim anne sıcaklığını hissettim. Anneme gülümsediğimde saçıma bir öpücük kondurdu.
Biz bu kolların arasında çok huzurluyduk.
Bir süre sonra annem "Hazal, Tuna..." Anneme baktım. "Noldu ona?" Dediğinde o dediği kişinin kim olduğunu biliyordum. Bunu babam üstlerine bunu haber etmek için yanımızdan ayrıldı. "Öldü annecim, artık tamamen kurtulduk." Dediğimde yüzünde gülücükler açtı.
"Doğru mu?" Başımı salladım. "Doğru." Dediğimde derin bir nefes verdi.
"O zaman ikinizden bir şey isteyebilir miyim?" Dediğinde başımı salladım. "Ne istersen annecim," Tuna'ya baktım.
"Ne istersen?" Dediğinde gülümsedi. "Ama aramızda kalacak." Dediğinde ikimiz de başımızı salladık.
En fazla ne isteyebilir ki.
(...)
"Bende seni çok seviyorum annecim" diyerek gülümsedim.
Mavi uzun zaman sonra benim sesimi duyduğu için konuşmayı sonlandırmamak için bahane arayıp duruyordu.
"Eve yakında geleceğiz kızım, sakin ol. Hem sana bir sürprizim de var." Telefonu en sonunda kapattık. Kızımın sesini bile duymayı çok özlemiştim.
Anneme baktığımda nefesimi verdim. "Hayla vazgeçebilirsin anne, üzülmeni istemiyorum." Dediğimde annem kararlıydı.
Bizden istediği şeyden babamın haberi olmayacağını söylediği için o konuda endişeliydim. Bize doğup büyüdüğü köyünü ve ailesini görmek istediğini söylemişti.
"Bu köyden gittikten sonra nereye gideceğiz peki?" Annemin sorusu ile gülümsedim. "Tabi ki Ankara'ya" dediğimde annem gülümsedi.
"Hep beraber olacağız." Dediğimde annem nefesini içli bir şekilde verdi. Ardından yanında oturan Defne'yi kısaca süzdü. Kaynana işte ne yapsın?
"Senin ailen yok mu kızım?" Dediğinde gülmemek için zor tuttum kendimi, "var efendim." Dediğinde annem gülümsedi.
"Bir ailen olmasına çok sevindim."
"Kardeşim dışında annem ve babam ile konuşmuyoruz." Dediğinde annem gülümsedi.
"Bu iki günlük dünyada anne ve baban ile küsmeye değer mi?" Dediğinde Defne "bunu onlar da bilseler keşke" demişti.
Bu konu şimdilik kapandı. Ben ve Alparslan önde Tuna ve Defne arkadaydı. Annem Tuna ve babam dışında yanında pek erkek istemiyordu. Alparslan için bir şey demese de ben önlemimi almıştım.
Alparslan'a döndü. "Peki ya senin annen baban var mı oğlum?" Dediğinde annemin gelini ve damadı ile konuşmaya çalışması hoşuma gitti.
"Benim annem de babam da sizlere ömür efendim, onlardan geriye bir kız kardeşim var." Dediğinde nefesimi verdim.
Yol bitmesi ile anneme baktım. Arabadan indiğimde etrafa baktım. Annemi de indirdiğimizde ilerledik. Tuna ve ben annemi tutup ilerledik. Köy halkı da benim Yavuz Üstündağ'ın kızı olduğumu öğrenmiş ve bir ikizim olduğunu biliyordu. Babam bu gerçeği yanlış bilen herkesin hemen bilmesi için harekete geçmişti. Daha fazla o adamın kızı olarak değil kendi kızı olarak anılmamı istemişti.
Köye girdiğimizde etrafında işinin başında köylüler vardı. Gençler pek umursamadı ama diğerleri annemi gördüğü an hareketsizce kaldı.
Annemin gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu algılamadılar. "Hanife..." Diyen sese baktık. Bu bana kim olduğumu söyleyen kadındı.
Annem onu hemen tanıdı. Onun yanına gitti. "Sen misin?" Diye sorduğunda gülümsedi annem. "Benim..." Dediğinde anneme sıkıca sarıldı. Onları izledik, "nasıl yaşıyorsun?" Dediğinde gülümsedim.
"Önemi yok ama..." hem beni hem de Tuna'yı gösterdi. "Evlatlarım sayesinde iyiyim" dediğinde Tuna'ya baktı.
Onu uzunca bir süre süzdü. "Maşallah" dedi en sonunda. Onu bırakıp kendi evine ilerledi annem.
O sırada annemin yeğeni olan kızı gördüm. Onu daha önce görmüştüm kuzen sayfasındandı. Anneme şaşkınca baktı. Ama onu umursamadı. Bana baktı direk.
"Ne işin var burada?" Diye sorduğunda nefesimi verdim. Umarım beni çok fazla yormazdı.
"Çekil önümüzden" dediğimde çekilmedi. Ben bu kızı boğarım. "En son geldiğinde anneannemi çok kötü yaptın, bu sefer izin vermem." Dediğinde annem şaşkınca baktı.
Gözleri anneme değdi. "Peki siz?"
"Hanife'yim" dediğinde kız şaşkınca baktı. "Nasıl?" Derken şaşkınlıktan sesi kısık çıkmıştı.
"Annem yaşıyor ve tam karşında." Derken ona oldukça sert bakıyordum. "Şimdi çekil önümden!" Dediğimde yaşadığı şaşkınlıktan daha fazla zorlayamadı.
Çekildiğinde hepimiz ilerledik. Kapıya tıkladığımızda küçük dayım açtı. Annemi gördüğü an şaşkınca kaldı. "Hanife..." Diye fısıldadı.
Bugün herkes fazla şaşırdı. Bıktım gerçekten
"Çekil!" Diyerek içeri girdiğimiz an anneannem oturmuş ve örgü örüyordu. "Kim gelmiş oğlum?" Dediğinde bize bakmadı.
"Anne..." Diyen ses ile şaşkınca bize baktığı an gördükleri ile bocaladı. Karşında gördüğü kızın hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu algılayamadı.
"Hanife..." Derken anneme öyle güzel baktı ki ardından gözlerini kapatıp başını salladı. "Yok yok yine hayal görüyorum. İlaçlarımı da içmiştim aslında." Dediğinde buruk bir şekilde gülümsedim.
''Gerçek anneanne karşında gördüğün kişi senin kızın Hanife. Benim annem yaşıyor." Dediğim an anneannem bana baktı. Sonra da anneme.
Dediklerimden sonra anneannem kısa bir süre kendine gelemedi. Annemin yanına ilerledi. "Sensin kızım" dediğinde bu anın hayal olmadığına emindi. İçeri giren dedem ile her şey bölündü. Annemi gördüğü an şaşkındı. "Hanife..." Dediğinde hala şaşkındı.
O sırada içeri giren dayı ve kuzen tayfası vardı. İki abisi de anneme şaşkınca baktı.
"Hanife gerçekten sen misin?" Dediğinde annem sonunda konuştu.
"Benim, beni zorla çıkardığınız evden bugün kendi evlatlarım ile geldim." Dediğinde bakışlar Tuna'ya kaydı. İkizimin o olduğunu da herkes biliyordu artık.
Ardından anneannem bayıldı. Anneannemin yanına koşarken dedemin de bayıldığını gördüm. Ardından da iki dayım ikisi de aynı anda bayıldı. Tuna'nın ağzından kaçtığı şey ise "yok artık cennet mahallesinde miyiz biz?" Demesi oldu. Orasını artık bende bilmiyordum.
Buyurun cenaze namazına
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.55k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |