67. Bölüm

66. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

Gözlerimi açtığımda gördüklerim ile nefretim kendimi hatırlattı. Bizi arabadan indirdiklerinde oldukça devasa ve lüks bir yere geldik. Bizi içeri alıp götürdüklerinde gözümdeki nefret bir an bile azalmadı.

Tuna'ya baktım. İfadesiz bakmak için kendini zorladığını görebiliyordum. Bizi aldıkları oda tamamen camlardan oluşmaktaydı. Koltuktan kalkan kişiyi gördüğümde yumruklarımı sıktım.

"Kuzgun..." Adı nefretle çıkmıştı ağzımdan.

"İkizler de buradaymış." Dediğinde ikimizde de gördüğü nefret ile keyfi daha da arttı.

Bana doğru ilerledi. "Bana gerçeği söyle Hazal, mikrofilm nerede?" Dediğinde güldüm.

"Arkanda." Dediğimde arkasını döndü ama hiçbir şey göremedi.

"Anlaşıldı, zor yoldan diyorsun." Dediğinde yüzüme attığı yumruk ile başım geriye düştü.

Saçlarımı geriye doğru asıldı. Kendimi zor tuttum. "Emin ol şimdi yapacaklarım, ilk başta yaptığıma benzemez." Dediğinde nefesimi verdim. Sırtımda bir ömür onun bana verdiği izi taşıyacaktım.

En mantıklısı orayı bir dövme ile kapatmaktı. "Önce tırnaklarını sökerim, sonra da annene yapmadığım her şeyi sende yaparım." Dediğinde tüylerim ürperdi.

"Uzuvlarını teker teker keserim." Yapamayacaktı.

"Hazal'ı bırak" diyen Tuna ise oldukça öfkeliydi. Kuzgun onun da varlığını hatırladı. Beni bırakıp ona döndü.

"Bakın burada kim varmış?" Derken uzunca bir süre Tuna'yı izledi. "Tuna Üstündağ" dediğinde babamın soy ismi ile söylemesi gurur vericiydi ama bu adamdan değil.

"Bize yaptıklarının bedelini misliyle ödeyeceksin Kuzgun." Dediğinde dişlerinin arasından konuştu.

Kuzgun güldü. "Bunu siz mi yapacaksınız?" Derken alaycıydı.

Bana geri döndü. "Söyle bana Hazal, mikrofilm nerede? Yoksa kardeşine yapacaklarımı tahmin bile edemezsin." Dediğinde Tuna'ya baktım.

Bu gerçeği şimdilik saklamalıydık. Olmazdı. Sessiz kalmam Kuzgun için bir cevaptı. "Öyle olsun, hazırlayın." Dediğinde Tuna'ya üzüntü ile baktım.

Gözlerimi kapattım. Bunu görmeye tahammülüm yoktu. Birkaç dakika sonra Tuna'yı bir sandalyeye bağlamışlardı. Vücudunun belirli yerlerinde de kablolar vardı. Ona elektrik vereceklerdi.

"Verin." Dediğinde Tuna hafif bir çığlık attı. Yerinde kıpırdayamadı. Acı ile gözlerimi kapattım. Bunu izlemeye dermanım yoktu.

Acı çekmesi kolaydı, ama sevdiğinin acı çekmesini izlemek bin kat daha zordu. Bunu şimdi anlamıştım. Alparslan da beni izlemeye mecbur kalmıştı. Onun yaşadığı acıyı tahmin bile edemiyordum. Benim en azından ellerim ve ayaklarım bağlıydı. O ise engel olabilirdi. Ama olursa da ölürdüm.

Elektrik verme işlemini bitirdiğinde Tuna'ya baktım. Özür dilerim Tuna. "Söyleyecek misin?" Dediğinde sustum ve bu susuşum yine bir hayır demekti.

"Daha bu başlangıç" dedikten sonra uzaklaştı. Ben ise sadece izledim. Tuna'nın bir tırnağını çıkardıklarında Tuna'nın bağırışı ile acı ile gözlerimi kapattım.

"Tuna..." Derken sesim yalvarır gibiydi. "Lütfen dayan."

Bir tırnağını daha çıkarttılar. Ama Tuna bu sefer kendini zor da olsa tuttu. "Sakin ol Hazal, ben bunlara alışığım. Bana hiçbir şey olmaz." Dediğinde acıyla gülümsedim.

Kuzgun alayla güldü. "Asıl eğlence şimdi başlıyor." Dediğinde nefesimi verdim. Gelen alet ile gözlerim açıldı. "Elini alın." Orakla elini alacaktı. Elini kaybedecekti.

Bu hayatı boyunca yaşayacağı en büyük acı olacaktı. Bunun yüzünden sevdiği mesleğine devam edemezdi. Eskisi gibi olamazdı. Hiçbir şey eskisi gibi olamazdı.

"Hayır!" Diye bağırdığımda umursamadı. Tuna'nın elini bir kütük getirip üstün koydu. Bağladı.

Ben daha fazla bunun olmasına izin veremezdim. "Tamam!" Diye bağırışım ile bana döndü. "Söyleyeceğim tamam" derken acı içindeydim.

Kuzgun zafer kazanmışcasına gülümsedi. "Söyle bakalım, nerede?" Dediğinde Tuna'ya baktım. Yapma der gibi bakıyordu.

Yapacaktım, başka şansım yoktu. "Almak için seni götürmem gereken bir yer var. Bu şehirde." Dediğimde kaşlarını çattı. "Eğer bir oyun oynuyorsan." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Oynamıyorum." Dediğimde Tuna yenilmişlik ile gözlerini yumdu. Daha fazla Tuna'yı izleyemezdim. Benim başka şansım yoktu.

"İkisini de alın gidiyoruz!" Gidiyoruz, ölüme gidiyoruz.

(...)

Geldiğimiz uçurumun ucunda Tuna'ya baktım. Bana kızgındı. Ama ben bunu onun için yapmıştım. "Söyle mikrofilm nerede?" Dediğinde nefesimi verdim.

"Bırakın onun yerini göstereyim." Dediğimde adamlarına talimat verdi. Beni bıraktılar, ilerledim. Bu uçurumun ucunda en yakın bulduğum ağaca ilerledim.

Orayı kazmaya başladım. Adamlar sadece izliyordu. Ellerimi çözdüleri için daha rahattım. Farketmeyecekleri bir anda kolyeyi koynumdan çıkartıp toprağın arasına bıraktım. Kolye bunca zaman yanımdaydı. Ama ben zaman kazanmak için burayı işaret etmiştim.

Elime yenilmişlikle alıp ilerledim. Hafif toprak da bulaştırmayı ihmal etmedim.

Kuzgun elimdeki kolyeyi direk aldı. Hemen bilgisayarının başına geçti. Onu izlerken nefesimi verdim. Tuna'ya baktım. O da bana bakıyordu. İkimizin de kurtulacağı umudu var mıydı?

Ben kızıma kavuşmak istiyordum. Her şeyi herkesi geçtim ama ben kızıma kavuşmak istiyordum artık. Ona sıkı sıkı sarılmak ve hasret gidermek istiyordum. Ben kızımı çok özlemiştim.

Kuzgun mikrofilmi açmaya çalışırken yorulduğumu anladım. Bunca yıl yaşanılanlardan sonra yorulduğumu anladım.

Ben Alparslan ile çok mutluydum, sonra beni terk etmişti. 6 yılım Alparslan olduğu için eksik de olsa sonuçta kızım vardı.

Sonra Alparslan hayatıma tekrar girdi. Onunla amcası nedeni ile çok fazla olay yaşadık. Benim ağzımdan laf almak için kaçırmıştı hatta.

Birbirimizin çok kalbini kırdık ama sonunda her şeye mecbur olduğunu itiraf etti. İşte ben o zaman çok mutlu oldum. Ben ondan sonra tamamen mutlu oldum.

Hayatım çok güzel ilerledi. Mavi, Alparslan, Elif ve hatta Ceylan onlar vardı. Onlar benim ailemdi. Mutluydum, hep birlikte ben çok mutluydum.

Sonra hayatımın acı gerçeğini öğrendim. Babamın önce bir terörist olduğunu sanıp sonra ise bunca zaman yanımda olduğunu anladım. Annemin yaşadığını öğrendim. İkiz kardeşimin varlığını öğrendim. Bir abim olduğunu öğrendim.

Önceden kan bağı olarak sadece kızım vardı. Şimdi ise daha fazlası ama ben Tuna hariç diğerleri ile tamamen kavuşmamıştım. Annem ile sıkı sıkı sarılmam da kavuştuğum anlamına gelmiyordu. Ben ona düzgünce sarılamadım bile...

Babama sarılmak istiyorum. Anneme kavuşmak, Alparslan ve Mavi, Elif...

"Unutmadan söyleyeyim" diyen Kuzgun'a baktım. "Siz ne derdiniz, şehit mi?" Dediğinde tüylerim havalandı. "Sen" derken tiksinti ile baktım.

Tuna'ya döndü. "Kaan ve Efe mi neydi adı?" Dediğinde yutkundum. Tuna o an mahvoldu. "Ha birde Karan mı ne vardı?" Dediğinde Elif'i düşündüm.

"Seni aşağılık köpek!" Diye bağıran Tuna'nın aksine ben hiçbir şey yapamadım.

"Başın sağolsun, ama şu Teğmen hala hayattaymış." Dediğinde nefesimi verdim.

"Silah arkadaşlarımın intikamını alacağım Kuzgun, sakın unutma!" Dediğinde Kuzgun umursamadı bile.

Gözlerim acıyla kapandı. Kuzgun bilgisayarda mikrofilmin bilgilerini açmaya çalışıyordu. Tuna bir süre sonra kendine geldi.

En sonunda Kuzgun ayağa şiddetle kalktı. "Bu bilgiler nerede!?" Diye bağırışı benim için bir zaferdi.

Bana döndü. "Bilgiler nerede Hazal?" Diye bağırdığında alayca gülümsedim.

"Ah Kuzgun, sen beni fazla hafife almışsın." Dediğimde kahkaha attım. "Ne sanmıştın, ben babamın kızıyım. Bu devletim için gerekirse ölürüm. Sana mikrofilmin yerini gerçekten söyleyeceğimi mi sandın?" Dediğimde yediğim tokat ile başım yana düştü.

"Mikrofilm nerede?" Diye bağırışı beni daha da keyiflendirdi.

"Mikrofilm bu uçurumda!" Dediğimde anlamaz gözlerle baktı. O an büyük bir patlama...

Kuzgun şaşkınlıkla uçurumun olduğunu kısma baktı. Birçok yer, mekan bir anda patlamaya başladı. "Ne oluyor?" Dediğinde nefesimi verdim.

Her bir aramayı açtığında daha da dehşete kapıldı. "Ne oluyor?" Dediğinde gülümsedim.

"Mikrofilm Türk istihbaratının eline geçti Kuzgun." Dediğimde bana dehşetle baktı.

Biz Cevher başkan ile konuştuğumuzda her şey ayarlanmıştı. Eğer ki tekrar bizi ele geçirirse onu bu uçuruma getirecektik. Her şey sadece biraz zaman kazanmaya bağlıydı. Biraz zamana ihtiyacımız vardı.

Tuna şaşkınca baktı. Bunu o da bilmiyordu. "Sen kaybettin Kuzgun, bittin... Seni ben bitirdim. Hayatını mahvettiğin küçük kız seni bitirdi." Dediğimde oldukça sakindim.

"Anneme, babama, bana, ikizime yaptığın her şeyin ve en önemlisi öldürdüğün masum insanların hiç bir zaman bir karşılığı olacağını düşünmedin mi?" Dediğimde bir şey diyemedi.

"Azap yapılanması yok oldu Kuzgun. Kurduğun yapılanma yok oldu..." Dediğimde öyle sakindim ki bu halime ben bile şaşkındım.

Ben Kuzgun'un her şeyini aldım. Ben onu bitirdim. O sırada başlayan çatışma ile beni alıp direk minübüsün içine attı. "Gidiyoruz!" Dediğinde araba hareket etmeye başladı.

Beni almıştı ama Tuna... Onu bırakmıştı. Camdan ona baktığımda bir yere sığınmıştı. Kuzgun'un adamları bir bir indirilirken o gidiyordu.

Yine mi kurtulacaktı? "Seni en acı şekilde öldüreceğim Hazal." Bunu ancak söylemişti. Yapamamıştı, yapamayacaktı.

"Kabul et, kaybettin Kuzgun." Dediğimde ise oldukça soğukkanlıydım.

Çatışma sesleri gelmiyordu bile, Tuna kurtulmuştu ama ben... Ben ölecek miyim?

Uzunca bir süre ilerledi araba, en sonunda durduğunda beni getirdiği yere baktım. O sırada iplerimden kurtulmaya çalışıyordum.

Beni indirip yürütmeye başladıkları an iki adamı birini tekmem ve diğerini ise kafa atışım ile etkisiz hale getirdim. O an Kuzgun'un hedefinde ben olduğum silahını gördüm. Benden beş adım uzaktaydı. Bu da benim şansımı düşünüyordu.

Beni getirdiği çukura baktım. "Ölmek için güzel bir gün değil mi Hazal?"

Hayır hayır hayır ben ölemezdim. Ben yaşamak istiyorum.

Ben onca yıl sonra babama sıkı sıkı sarılıp ona baba demek istiyorum. Saçlarımı uzun uzun okşasın istiyorum. Annemin anne sevgisini istiyorum.

Annemin torunu ile tanıştırmak istiyorum. Tuna ile daha çok vakit geçirmek istiyorum. Defne ve Tuna'nın bizzat isteme yapılırken yanında olmak istiyorum.

Elif'in mutlu olduğunu görmek istiyorum. Bir yuvasının olduğunu ve ona benzeyen bir çocuğu olduğunu ve teyze olduğumu görmek istiyorum.

Onun düğününde ve istemesinde olmak istiyorum. İstemesinde Alparslan'ın onu vermediğini görmek istiyorum.

Sevdiğim adam ile mutlu bir hayat istiyorum. Birlikte mutlu olmak istiyorum. Kızımızı birlikte büyütmek ve kızımızın büyüdüğünde onun yanında olup onu annesiz kalmamasını istiyorum.

Onun mutlu olmasını istiyorum. Benim gibi annesiz büyümesin istiyorum. Alparslan ile çektiğimiz onca acıdan sonra onunla mutlu olmak istiyorum.

Kuzgun'a nasıl bakıyorsam sırıttı. "Beni bitirmiş olabilirsin ama bende seni bitirdim Hazal." Dediğinde yutkundum. Onun elinden ölmek istemiyorum. O aşağılık herifin elinden ölmek istemiyorum. Ben bunu hak etmiyorum.

"Vatan sağolsun." Diyeceğim son söz bu oldu. Gözümden bir damla yaş aktı. Bitmişti her şey.

Gözümün önünde anılarım canlandı. Alparslan vardı. Elif vardı. Mavi vardı. Babam vardı.

 

"Eğer ki bir gün ölürsem, şehit olursam beni unutur musun Alparslan?"

Avuç içini yanaklarıma bastırdı. "Ben sen gittikten sonra yaşayabilir miyim sanıyorsun?"

"Yaşayamaz mısın?"

Başını olumsuz anlamda salladı. "Ben sen olmadan yaşayamam Hazal, sen benim tek dünyamsın."

 

Kızımız için yaşayacaksın Alparslan, kızımız için yaşamaya mecbursun. Seni tek başına bıraktığım için özür dilerim.

Gözlerim kapandı. Ardından bir silah sesi. Bitmişti, her şey bitmişti...

(...)

Çatışma sesleri ile Tuna'nın ilk yaptıgı şey kendini güvenli bir yere bırakmak oldu. Hazal'ın gidişini dişlerini sıkarak izledi. "Hazal..." Diye fısıldadı.

O sırada tim Kuzgun'un adamlarının işini bitirmek ile meşguldü. İplerden kurtulup eline bir silah aldı.

Kurşunlar her bir adamın kafasından geçirmeye özen gösterdi. Kardeşleri, silah arkadaşları Efe ve Kağan geldi aklına. Öldürmüştü.

Bunun intikamını da almak istiyordu. Ama Hazal bu işi kendisi halletmişti.

Alparslan ve diğerleri adamları temizleyince çıktılar. O sırada Defne ve diğer mit mensupları da onlara yardım ediyordu.

Adamları temizleyince Tuna rahatlıkla çıktı. Kartal timinin kalan üyeleri de sonunda çıkabildi. Defne Tuna'yı gördüğü an yanına koştu.

"Tuna" ona sıkıca sarıldı. Tuna da bu sarılmaya karşılık verdi. "Çok korkuttun." Diyen Defne ile tebessüm etti. "Seninle evlenmeden seni bırakacağımı düşünmen büyük bir ayıp." Dediğinde Defne tebessüm etti.

O sırada Kartal timi gördükleri çifte baktı. Uzun zaman sonra yüzlerinde bir tebessüm belirdi.

"Tuna" diyen Orhan ile ona baktı. "Komutanım." Dediğinde Orhan ilerleyip Tuna'ya erkekce sarıldı. Timin diğerleri ile de sarılınca yüzünü hüzünlü bir hal aldı.

"Diğerleri nerede peki?" Dediğinde hepsinin yüzündeki ifadeden anladı. "Çekinmeden söyleyin, Kuzgun söyledi ama ben sizden duymak istiyorum." Dediğinde hepsi birbirine baktı.

Sadece nefesini verdi. "Peki ya Karan? O nasıl?" Dediğinde konuşan kişi yine Orhan oldu.

"Ölmüştü ama hayata geri döndü." Dediğinde nefesini verdi. En azından o iyiydi.

"Senin hakkında gerçekleri duyduk." Diyen kişi Orhan oldu. Tuna nefesini verdi. Orhan onu Alparslan'ın yanına yaklaştırdı. "Komutanım ne yapıyorsunuz?" Diyen kişi Tuna oldu.

"Ne yapacağım aslanım? Kayın, kayınço uyumuna bakıyorum." Dediğinde Tuna anlamadı. Alparslan nefesini verdi.

"Anlamadım komutanım" dediğinde Orhan açıkladı.

"Hani sen Yavuz başkanın oğlu çıktın ya." Dediğinde Yuan kaşlarını çattı. "Evet" dediğinde Defne güldü. "Yani Hazal'ın da ikisi ve Hazal'ın kocasının da senin enişten oluyor. Yani Alparslan komutanımız değil mi komutanım?" Dediğinde Alparslan'a baktı Orhan.

Alparslan nefesini verdi. "Malesef öyle bir gerçek var." Dediğinde Tuna kaşlarını çattı.

"Annem nasıl?" Diye sordu. Bu sefer konuşan kişi Defne oldu. "Annen gayet iyi, sizi sayıklıyor." Nefesini verdi Tuna.

"Peki ya Hazal nerede?" Diye sordu Alparslan. Tuna korku ile nefesini verdi. "Siz onunla ilgilenmediniz mi?" Dediğinde işte o an nefesi kesildi.

"Tuna." Dediğinde Alparslan, Tuna korku ile konuştu. "Kuzgun, Hazal'ı siyah minübüse atıp götürdü." Dediğinde Alparslan'ın en büyük korkusu yaşandı.

"Hazal..." Kalbindeki sızı büyüdü.

Korku ile konuşan Orhan oldu. "Kuzgun'un bu saatten sonra Hazal'a yapacağı tek şey..." Dediğinde devamını getiremedi.

"Öldürmek olacak." Diye cümlenin devamını getirdi Alparslan. "Ama böyle bir şey olmasına izin vermeyeceğim."

(...)

 

 

 

Bölüm : 18.06.2025 14:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...