65. Bölüm

64. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

Bulduğumuz bir kulübeye geçmiştik. Burası şimdilik güvenliydi. Ama ne zamana kadar güvenli olacağını bilmiyordum.

Kulübeye geldiğimizde annem direk beni kendine çekmiş ve uzunca bir süre bırakmamıştı. Tuna ise bizi öylece izlemişti.

Bir süre sonra dayanamamış olacak ki hava alacağını söylemişti. Şimdi ne yaptığını bilmiyordum. Onunla konuşmam gerekiyordu.

Annemin de oğlunu bilmesi gerekiyordu. Ama önce Tuna ile konuşmam gerekiyordu.

Annemi uyuttuktan sonra yaptığım ilk şey Tuna'nın yanına gitmekti. Annem uyuduğunda rahat bir nefes aldım.

Kulübeden çıktığımda Tuna'yı gördüm. Çimlerin üstünde bağdaş kurmuş oturuyordu. Büyük ihtimalle düşünüyordu, ne düşündüğünü tahmin etmek zor değildi.

"Tuna" yanına ilerledim. Bende yanına bağdaş kurup oturdum. "Hazal" dediğinde tebessüm ettim.

"Nasılsın?" Derken gerildi. Anladığımı anlamış mıdır acaba?

"Olabildiğim kadar, peki ya sen?" Dediğinde dudak büzdüm.

"Bilmiyorum, özellikle de nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum." Dediğimde beni dinliyordu.

"Bir teröristin kızı sandım ben kendimi, bunun nasıl acı verdiğini tahmin edemezsin. Ben bunu kısa bir süreliğine bile dayanamazken acaba Hasan nasıl dayandı?"

Nefesini verdi. Onu kimse anlayamazdı.

"Bunca zaman kimsesiz büyüdüm ben, hep kendim kalktım ayağa," alayla güldüm.

"Daha doğrusu kalktım, sandım." Derken ona içimi döküyordum.

"Beni gizlice koruyan biri varmış," dediğimde kimden bahsettiğimi çok iyi biliyordu. Öz babamdan, babamızdan bahsediyordum.

"Onunla karşılaştığımda, onu baba yerine koydum. Geçmiş bağımızı öğrendim onunla,"

Uzun bir süre sustum. Düşündüm, belki de ne diyeceğimi bilemedim. "Sonra da baba yerine koyduğum adamın öz babam olduğunu öğrendim." Dediğimde hiçbir şey diyemedi.

İkimiz de uzunca bir süre sustuk. "Annemin yaşadığını öğrendim."

O asıl yüzleşme geliyordu. "Sonra da bir ikizim olduğunu öğrendim." Dediğimde tüm vücudu gerildi.

Sustum, konuşmak için kendimi toparladım. "Garipti hissettiklerim, çok garipti." Nefesimi verdim.

Tuna'ya döndüm. "Peki ya sen Tuna?" Gözlerimi kısa bir süre yumdum, ardından açtım. "Sen gerçekleri anlayınca ne hissettin?"

Hemen bana döndü. Yüzündeki şaşkınlığı çok net bir şekilde gösterdi. "Hazal" dedi şaşkınlıkla.

Onun aksine oldukça sakindim. Gerçekleri idrak edeli uzun bir zaman oluyordu. Fakat anlaşılan Tuna hayla idrak edememişti.

"İkizimsin Tuna," diye fısıldadım. "Bunu sende biliyorsun." Ne diyeceğini şaşırdı. Konuşamadı.

İkimizde uzunca bir süre sustuk. "Başta bu kişi gerçekten ben miydim? Bilmiyordum, o yüzden gittim DNA testi yaptım."

Gülümsedim. "Sonuç?" Diye sorduğumda bana baktı. Uzunca bir süre bakışlarımız kesişti.

İkimiz de ne diyeceğimizi bilemedik. "Pozitif" diye fısıldadığında bende emin olmuş oldum.

"Ben ne senin gibi kimsesiz, anne ve babasız büyüdüm. Ne de yalnız..." Dediğinde içim acıdı.

"Ben sizin yaşadıklarınızın yanında acı bile çekmedim." Dediğinde haklıydı.

"Gerçekten acı çekmediğin için kendini mi suçluyorsun?" Diye sorduğumda cevapladı.

"Bilmiyorum" dediğinde hissettiği duygu karmaşası ile nefesini verdi.

"Annem ve babam hayatta," dedim. Ona döndüm. "Sen hayattasın, hepimiz hayatın bambaşka yerlerine dağıldık. Belki de çok güzel bir aile olabilirdik." Dediğimde içimde hiç yaşayamayacaklarımızın burukluğu geçti.

Annem, babam ve ikizim ile mutlu bir hayat yaşayabilirdik. Hem de her şeyden çok. Ama olmamıştı.

"Anneme kim olduğunu söylemekte ister misin?" Diye sorduğumda nefesini verdi.

"Söylemeli miyim?" Diye sorduğunda başımı salladım. Tek bir lafıma bakıyordu. "Söyle annem sadece benim değil, yıllarca senin de hasretini kurdu."

Nefesini verdi. "Ben seni ilk gördüğümde nasıl hissetmedim Hazal?" Diye sorduğunda cevap veremedim.

"Dokuz ay seninle aynı karnı paylaştık, sen benim diğer yarımsın." Dediğinde gülümsedim. "Bizim kaderimiz de buymuş." Dediğimde başını arkaya attı.

"Ne kadar zamanlar geçirdik. Sadece seninle değil, öz babam ile de" dediğinde gülümsedim. "En azından geçirdik. Ne kadar bilemesek de"

İçime doluşan huzursuzluk ile nefesimi verdim. "Sen öğrendiğine göre o da öğrenmiştir, babam..." Diye fısıldadığımda başını salladı.

"Sadece seni değil, beni de öğrendi." Dediğinde şaşırmadım. Tahminlerimin arasında olan bir şey olduğu için şaşırdığım pek söylenemezdi.

"Çok acı çekti Hazal." Dediğinde gülümsedim. "Ona sarılıp baba demeyi öyle çok istiyorum ki Tuna," ben ona sarılmayı ve baba demeyi her şeyden çok istiyorum.

"O da olacak Hazal."

Bana tamamen döndü. "Bunca yıldan sonra, diğer yarımı görmek garip hissettirdi." Dediğinde gözümden akan yaşa engel olamadım. "Bende" birbirimize sıkıca sarıldık.

Kardeşime hayatımda ilk defa sarıldım. Bu çok garip bir andı. Güvende hissettim. Hiç olmadığım kadar güvende, saçlarımı öptü. Onun da gözünden akan ve saçlarıma damlayan yaşı hissettim.

Çok garipti, diğer yarımdı sarıldığım kişi. Tuna. Benim ikizim, bunca yıl ayrı kalsak da ona sarıldığımda hissettiğim şey güven olması beni şaşırmıştı.

Bundan sonra bildiğim tek bir şey vardı. Bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecekti.

Bir süre sonra ayrıldıktan sonra kulübeye gittik. Kulübede annem uyanmıştı. Gerçeğini nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Ya da söylemeli miydik? Belki de zamanı gelince bir psikolog eşliğinde söylemek daha iyiydi.

Evet daha sonra daha iyi. "Anne" bunu ben demedim.

Tuna bu konuda benden önce davrandı. Tuna'ya şaşkınca baktım. Annem bu dediğini duydu ama umursamadı. Bir süre sonra aklına geldi kelimesi.

Hızla Tuna'ya döndü. Annem şaşkınlıkla Tuna'ya baktı. Ardından bana döndü. Gülümsedim, "kim bu?" Dediğinde oğlu olabileceğinden şüphelenmişti. Kalbinin şiddet ile attığına yemin edebilirim. Annemin yanına yaklaştım. Diz çöktüm. Ardından Tuna'ya baktım. Hafifçe gülümsedim.

"İkizim anne" diye fısıldadığımda annem şaşkınca Tuna'ya baktı. Gerçeği idrak edemedi. "Tuna" dediğimde annemin ne yapacağını bekledik. Ama annem yaşadıklarından sonra ikizim ile kavuşmasını sonraya erteledi ve bayıldı.

Tuna ile endişe ile birbirimize baktık. Hızlıca annemi kontrol ettiğimizde iyi olduğunu anlayınca rahat bir nefes verdik. İşte şimdi huzurluyduk.

(...)

Saatlerdir odanın içinde duruyor ve annemin uyanmasını bekliyorduk. Bizim buradan kurtulmamız gerekiyordu. Buradan tamamen kurtulmak istiyordum. Önce babama, Alparslan'a kızıma ve Elif'e ardından ise İskender'i tamamen yok etmek istiyordum.

"Bizim kaderimiz neden böyle Tuna?" Dediğimde cevap veremedi.

"Ben tam mutlu olduğumda bu gerçekleri öğrendim." Dediğimde başını arkaya yasladı.

"Sana bir şey sormak istiyorum." Dediğinde başımı salladım.

"Sor" dediğimde hayatım hakkında merak ettiği çok şey olduğunu biliyordum.

"Bana Alparslan komutanım ile olan hikayenizi anlatır mısın?" Dediğinde gülümsedim. Onunla olan hikayem öyle güzeldi ki.

"Onunla ilk karşılaşmamız sokakta çarpışmaktan fazlası değildi. Ben o zamanlar 17 yaşındaydım. Aylar sonra ise benim garsonluk yaptığım yerde müşteri olarak gelmişti." Dediğimde beni ciddi ciddi dinliyordu.

"Beni taciz eden müşterileriye tepki gösterdim diye, herkes benim üstüme geldi. Üstüne kovuldum," dediğinde ellerini yumruk yaptı. Bu hareketi tebessüm etmemi sağladı.

"İşte oradan beni çekip aldığında hayatımda ilk defa bir erkek beni korumuştu." Alayla gülümsedim, "daha doğrusu ben öyle sanıyordum." Babam o zamanlar beni uzaktan izlediğine adım gibi emindim.

"Ardından askeriyede karşılaştık. Orada da çok soğuk bir yapısı vardı. Sizin tanıdığınız gibiydi. Benim için de öyleydi. Fakat bir gün elinde çiçekler ile askeriyeye girdi. Herkes o çiçekleri ne için aldığını tartışırken tüm askeriyenin önünde bana çiçekleri uzattı." Dediğimde güldü.

"Fazla cesaretli."

"O gün yalnız kaldığımızda bana aşkını itiraf etti." Dediğimde konuştu.

"Sen de kabul ettin." Dediğinde direk reddettim.

"İstemedim."

Bana öyle şaşkın bir şekilde baktı ki.

"Ne demek istemedim?" Güldüm. Şaşırdığını çok fazla belli ediyordu.

"Ben sevgisiz büyümüştüm Tuna. Bir erkeğin beni sevmesi o zamanlar için kaldırabiledeğim bir şey değildi. Ben de yapamadım."

Dediğimde nefesini verdi. İçinin acıdığını tahmin etmek zor değildi. "Ama Alparslan benden vazgeçmedi. O günden sonra her gün peşimden koştu. Onu istemediğimi söylememe rağmen benden vazgeçmedi.

Bu nedenden bazen Elif onun kafasından aşağı çöp kovasını dökmesi mi dersin? Ayakkabılarının içini yapıştırıcı ile yapıştırmak mı dersin?" Dediğimde güldü.

"Sürekli benimle bir aile kurmayı çocuklarımızın olmasını istiyordu. Ben ise bu fikre karşı istekli değildim. En sonunda ise beni ikna etti. Evlilik teklifi edince kabul ettim. Sonra ise aylarca nikah gününün gelmesini bekledik. Sonra ise evlendik. En mutlu günümüzdü. Düğünde ona bir telefon geldi ve gitmesi gerektiğini söyledi. Gitti." Dedikten sonra gelmiştik, hikayenin en acı kısmına.

Tuna beni dikkatli bir şekilde dinliyordu. Ben ise bu gerçeği ona nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum.

"Gelmesini bekledim. Geldikten sonra ise..." Kısa bir süre sustum. "Beni terk etti."

Gözlerinde gördüğüm şaşkınlığa alaylı bir tebessüm ettim. "En kötüsü ise ben terk ettiğinde hamileydim." Dediğimde Tuna şaşkınca "nasıl?" Diye fısıldadı.

"Terk edildim Tuna, Alparslan beni terk etti. Hem de çocuğumuza hamile iken."

"Seni nasıl terk etti? Siz bizim gözümüzde mutlu bir çifttiniz." Dediğinde ben anlatmaya devam ettim. "Yıllarca ben kızımıza baktım. Ama onun kızından dahi haberi yoktu. Ona kızı olduğunu söylemeye defalarca kez denedim. Ama buna izin vermedi. Ondan boşanmak istedim. Ama hiçbir mahkemeye gelmedi. Bu yüzden de boşanamadık. Yıllar sonra karşılaşmamız ise o karargahta ona tokat atarak oldu." Dediğimde nefesimi verdim.

"Seni terk ettiğini biliyordum ama bu şekilde..." Nefesini verdi. O da tahmin edemezdi.

"Geldiğimde kızımız için aynı evin içinde mutlu bir çift gibi rol yaptık." Dediğimde bir şey diyemedi.

"Ve bu halde olmamıza sebep olan Affan öldüğünde her şeye mecbur olduğunu itiraf etti." Dediğimde nefesimi verdim. "İşte o zamandan beri mutluyduk. Onu affetmek benim için hiç zor olmadı. Sonunda mutlu olmuştuk. Kendi gerçeğimi öğrenene kadar..."

Tuna yaşadıklarımı hemen hazmedemedi. İkimizde uzunca bir süre sessiz kaldık. "Çok aksiyonlu zamanlar geçirdik Tuna." Dediğimde güldü. "Sizin bize ters köşe yaptığınız zamanı asla unutamıyorum." İkimiz de güldük.

"Defne'nin gerçeğini öğrendikten sonra canın çok yandı değil mi?" Dediğimde bu acıyı çekmesinin temellerinden birinde de ben vardım. Defne'ye ben demiştim. Tuna'nın peşinde olması benim fikrimdi.

"Bu konuda senden özür dilerim Tuna. Defne'yi peşine takmak benim fikrimdi." Dediğimde nefesini verdi.

"Ben bu konuda herkesi affettim Hazal. Belki de en iyisi buydu. Bu sayede hayatımın aşkını tanıdım." Dediğinde gülümsedim.

"Defne'de o zamanlarda seni sevdi. Çok korkuyordu, gerçeği öğrendiğinde onunla yaşayacakların için. Bir süre sonra yanında sadece senin için durdu. Seni sevdiği için..." Dediğimde gülümsedi.

"Defne benim hayatımın şansı"

"Ve şimdi mantıken o benim yengem oluyor." Dediğimde Tuna güldü.

"Alparslan komutanım da eniştem." Dediğinde güldüm.

"Aynen öyle."

İkimiz de güldük. "Söylesene buradan kurulduğumuzda Defne'yi bana ister miyiz?" Dediğinde güldüm. Bunu yapacak kişi babam olacaktı.

"En son bildiğim kadarı ile Defne ailesi ile küsmüştü." Dediğimde nefesini verdi.

"Elbette barışmak için uğraşacağım." Dediğinde tebessüm ettim. Defne, Tuna'ya sahip olduğu için çok şanslıydı.

"Umarım mutlu olursunuz." Dediğimde burukça gülümsedi.

"Sizde" dediğinde başımı salladım. Umarım.

"Yeğenin ile daha önce tanıştın belki ama dayısı olarak değil." Dediğimde heyecanlıydım. "Mavi'nin seni çok seveceğine eminim."

Biz burada kardeşim ile yıllar sonra hasret giderirken diğerlerinin acı çektiğinden habersizdim.

(...)

Karan'ın durumu nasıldı? Günlerdir bir sonuç yoktu. Doktorlar beklemekten başka çarelerinin olmadığını söylüyordu.

Elif ise acı çekiyordu. Bu beklemek onun canını çok yakıyordu.

Camdan Karan'ı izliyordu . Yanına gelen Defne destek için omzunu sıvazladı. O da Karan için endişeliydi. Korkuyordu, ona bir şey olmasından çok korkuyordu.

"Yaşar mı Defne?" Diye sordu. "Karan yaşar mı?" Dediğinde Defne sessiz kaldı. "Benim bütün dünyam o." Diye fısıldadığında nefesini verdi. Bu saatten sonra olacak olan her şeyden korkuyordu.

"Hazal'ın artık kendi ailesi var. Bir ikizi bile var, bana ihtiyacı yok." Dediğinde Defne direk Karşı geldi.

"Sen onun en yakınısın Elif. Bunca yıl buydun, bundan sonra da böyle olacaksın Hazal için." Dediğinde Elif'i düşüncelerinden kurtarmak istedi.

"Onun ailesini bulması senin için hiçbir şeyi değiştirmez. Hazal böyle biri değil. Bunu en iyi sen biliyorsun."

"Biliyorum ama..." Devam edemedi.

"Biliyorsan böyle düşünceler getirme aklına Elif."

Elif nefesini verdi. "Haklısın."

Ardından "Hazal da senin görümcen olmuş oluyor." Dediğinde tebessüm etti.

Gülümsedi "öyle"

"Umarım onunla mutlu olursun Defne."

"Sende Karan ile" dediğinde Elif konuştu.

"Onun için önce uyanması ve gözlerini açması gerekiyor." Dediğinde Defne. "Tuna'nın da sapasağlam bir şekilde bulunması" dediğinde nefesini verdi.

 

Ardından Elif Karan'a baktı. Her gün, her sabah buradaydı. 2 gün... ama Elif için bir ömür gibiydi. Karan'ın yanından ayrılmak istemiyordu. Ayrılamazdı.

"Uyan artık Karan, bana dön." Dediğinde nefesini güçlükle verdi. O sırada yanlarına timin kalan üyeleri geldi. Her biri de oldukça bitkindi. Alparslan, Elif'in omzunu sıvazladı.

O anda içeride bir kıpırdanma oldu. Elif'in kalbi bir anlığına yerinden kıpırdayacak gibi oldu. Karan'ın parmakları hafifçe titredi. Sonra ise göz kapakları oynadı ve sonunda gözlerini açtı.

Elif o an nefesini rahatlıkla verdi. Sonunda sevdiği adam uyanmıştı. "Karan" diye fısıldadı mutlulukla. Karan'ın gözleri Elif ile kesişti. Karan zorlukla Elif'e gülümsedi. Seni seviyorum der gibi.

Elif'in yüreğindeki tüm acı gitti. Sonunda kavuşmuştu sevdiğimi adama.

"Uyandı." Dedi mutlulukla. "Sevdiğim adam uyandı."

Camdan içeri girse koşup sarılabilirdi. Ama sadece bakabildi. Karan ise... Dudaklarını belli belirsiz kıpırdattı.

Sonra ise monitörden gelen bir ses birden değişti. O tanıdık ritmik bip... Bir çizgiye dönüştü.

Elif'in kanı çekildi. "Hayır, hayır, hayır!" Diye fısıldadı panikle. Koray panikle "hemşire yok mu?" Diye bağırdığında hemşireler odaya koştu.

İçeride bağırışlar vardı. Komutlar, şok cihazlarının hazırlanışı...

Elif yere çöktü. Dizleri artık onu taşıyamıyordu. "Allah'ım lütfen beni bırakmasın, Allah'ım Karan'ı bize bağışla." Diye dua ederken herkes panik ve korku içindeydi. Kardeşlerini daha yeni şehit vermişken kimse Karan'ı şehit veremezdi. Alparslan ona sarıldı ama Elif sadece camdan Karan'a bakıyordu. Sevdiği adamı canlı olarak son görüşü olmasını istemedi ve bundan korktu. Daha az önce bakmıştı ona. Gülümsemişti.

"Karan lütfen beni bırakma" dediğinde ağlamaktan bitap düşmüştü. Doktorlar ellerinden geleni yaparken sevdikleri o uyansın diye dua ediyordu.

Hemşireler, doktorlar elinden geleni yaptı. Ama en sonunda onlar da ümitsizliğe kapıldı. En sonunda ise bitti. Karan bu dünyadan tamamen ayrıldı.

"Hastanın ölüm saati" derken Elif şiddetli bir çığlık attı. Karan'ın yüzünü kapattılar.

"Karan!" Derken nefes alamadı Elif. "Beni bırakma Karan, yalvarırım beni bırakma!'' herkes mahvoldu. Herkes bir şehit daha vermenin acısını yaşadı. Alparslan Elif'e sıkıca sarıldı. Ama Elif kendinde değildi. Bunu yapamazdı Karan. Elif'i bırakamazdı. Bu aşk hikayesi bu şekilde bitemezdi.

Hızlıca ayağa kalkıp yoğun bakıma girdi. Kimse onu sakinleştiremedi. Karan'ın yüzünü açtı. "Karan beni bırakma sevgilim, beni yalnız başıma bırakma" derken yüzünü tutuyordu. "Beni bırakma"

Hemşireler onu tutmaya çalışıyordu ama yapamadılar.

"Karan!" Diye haykırışı ile gözünden akan yaş Karan'ın yüzüne geldi.

O an moniterden gelen ses ile herkesin bakışları oraya döndü.

Bip, bip, bip...

Geri dönmüştü. Karan hayata geri dönmüştü.

"Karan" diye fısıldadı. Gözünden akan yaş bu sefer mutluluktandı. Hemşireler onu yoğun bakımdan çıkardı. Elif Alparslan'a sarıldı.

"Beni bırakmadı Alparslan. Karan beni bırakmadı." Dediğinde Alparslan da rahat bir nefes aldı.

"Seni bırakıp nereye gidecekti zaten." Dediğinde yaşadıkları ile dayanamadı, bayıldı. Alparslan onu kucağına aldı. Acile götürüp bir serum verdiler. Alparslan, Elif'in başında Hazal'ı düşündü.

"Neredeysen lütfen iyi ol Hazal. Sen de beni bırakma, beni ve kızımızı bırakma" dediğinde Hazal için korkuyordu.

Hepsi bir gün sevdiklerine kavuşurlar mıydı? Bilinmez ama bunun için mücadele edeceklerdi.

 

 

Bölüm : 11.06.2025 18:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...