63. Bölüm

62. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

Geçmişin yükü, yaşayamadıklarının yükü seni her anlamda boğar.

Yavuz günlerdir sadece kızını arıyordu. Onu bulmak için her yolu deniyordu. Serhat onların videoyu izlediğini anladığında onlara yeri söylemişti. Ama orada kimse yoktu, bir tuzaktan başka bir şey değildi.

Alparslan günlerdir Hazal'ı düşünmekten ve elinden bir şey gelmemesinden delirmek üzereydi. Telefonu çaldığında arayan kişiye baktı, Ceylan arıyordu. Onların güvenliğinden de sorumlulardı. Elif, Ceylan ve Mavi'yi güvenlikleri için daha uygun bir yere yerleştirmişlerdi. İskender onlara zarar verebilirdi.

Telefonu açtığında karşı taraftan endişeli ses geldi. ''Abi'' diyen Ceylan'ın sesiyle nefesini verdi.

''Kardeşim'' dedi Alparslan.

''Abi bana bir şey anlatacak mısın artık? Kaç gündür perişan haldeyiz, Elif desen mahvoldu. Mavi desen sürekli sizi soruyor. Endişeleniyorum artık.'' Nefesini güçlükle verdi Alparslan. Ne diyebilirdi ki, ''Elif size sonra her şeyi anlatır Ceylan,''

Telefonun diğer ucunda 'baba' diyen ses karşı bir şey diyemedi. Mavi halasından telefonu alıp direk kulağına tuttu. ''Baba sen misin?'' Cevap kısa bir süreliğine gelmedi. ''Baba'' diyen sese daha karşı sessiz kalamadı.

''Güzel kızım'' dediğinde Mavi mutlulukla şakıdı. ''Baba sizi çok özledim, ne zaman geleceksiniz? Annem nerede?'' Dediğinde cevap veremedi Alparslan. O bile bilmiyordu ki, ne diyebilirdi?

''Annen şuan meşgul güzelim, işi var. Biraz sürecek işi ama müsait olduğunda seni arar merak etme'' dediğinde Mavi susmadı.

''Ne zaman geleceksiniz baba? Teyzem sürekli ağlıyor, halam da çok yorgun'' dediğinde Alparslan bir şey diyemedi. Ailesiydi hepsi ve şimdi harap olmuşlardı.

''Geçecek kızım, telefonu halana ver hadi'' dediğinde Mavi telefonu halasına verdi.

''Ceylan lütfen abicim yeğenine sahip çık, Elif'i toparla.'' Dediğinde Ceylan nefesini verdi.

''Abi bana her şeyi anlatır mısın? Onlara yardımcı olmak için gerçekleri bilmem gerekiyor.''

Alparslan gözünden düşen yaşlar ile ''Hazal esir'' dediğinde Ceylan içindeki korku hissine engel olamadı. ''Şimdilik bilmen gereken bu lütfen daha fazla bir şey sorma'' dedikten sonra telefonu direk kapattı.

Ceylan derin bir nefes verdi. ''Madem sen söylemiyorsun abi, bende söyleyecek birini bulurum.'' Direk Koray'ı aradı.

Koray ona numarasını vermiş ve ihtiyacı olduğunda onu arayabileceğini söylemişti. Onu arayacağını hiç düşünmüyordu, ama arıyordu.

Koray, Ceylan'ın gerçekten onu aradığını görünce ne düşüneceğini şaşırdı ama en sonunda açtı. ''Ceylan'' dediğinde heyecanını dizginlemeye çalıştı. ''Hayırdır, sen beni arar mıydın?'' Dediğinde Ceylan onun göremeyeceğini unutarak gülümsedi.

''Koray'' dediğinde karşı tarafta Koray'ın onu merakla dinlediğinin farkında değildi. ''Seni rahatsız ediyorum kusura bakma ama abim benden bir şey saklıyor. Orada ne oluyor?'' Diye sorduğunda Koray nefesini verdi. ''Şimdi iyi dinle, çünkü anlatacaklarım biraz uzun'' dedikten sonra nefesini verdi ve bildiği her şeyi ona anlatmaya başladı.

Ceylan anlattığı şeyleri şaşkınlıkla dinliyordu. En sonunda ise ''öz babası da aslında Yavuz başkanmış'' dediğinde Ceylan şaşkınlıkla nefesini verdi.

''Teşekkür ederim'' dedi ve Koray rica ederim demesine fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattı. Koray telefon kapandığında buruk bir nefes verdi. Şuan çok büyük kullanıldığını hissediyordu.

Defne, Yavuz'un su içtiği bardağı ve Tuna'nın DNA'sını alıp kontrol için teste yollamıştı. Şimdi ise ne yapacağını bilmiyordu, elinde duran zarf ile ne yapacağını bilmiyordu.

Defne ona destek olmak için yanındaydı. ''Korkuyorum Defne, gerçeklerden korkuyorum.'' Dediğinde Defne nefesini verdi.

''Biliyorum, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama düzelecek. Belki senin onlara ihtiyacın yok ama onların sana var Tuna. Hazal, Yavuz başkan, bu onların hakkı''

Tuna nefesini verdi. Gerçeklerden daha fazla kaçamadı. Açtı zarfı, içindeki kağıdı da açtı. Gözlerini kapattı, gözlerini açtığı an ne yapacağını düşündü. Defne çoktan sonuca bakmıştı.

Tuna gözlerini açtığında nefes bile alamadı. Dünya onun için durdu.

Uyuşuyordu. Biyolojik olarak öz babasıydı. Yavuz Üstündağ, Tuna Sert'in biyolojik babasıydı. Boynuna dokundu. Rahatlatmak istedi, gerçeklerden nefes bile alamadı. ''Babammış.'' dediğinde Defne bir şey diyemedi.

''Benim öz babammış Defne. Benim babam oymuş. Hazal benim ikizimmiş.'' Bunların hep farkındaydı ama olmayabilirdi, emin değildi. Şimdi ise gerçekler en olmadık zamanda ortaya çıkıyordu.

''O benim öz babam'' Defne ona sıkıca sarıldı ama Tuna şaşkınlıktan kaskatı kesildi.

Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Bildiği hiçbir şey yoktu, Hanife Duran öz annesiydi. Yavuz Üstündağ öz babasıydı. Hazal diğer yarısıydı, Hasan abisiydi.

Gerçeklerden kaçmak istedi ama başaramadı. ''Defne'' derken geri çekildi. Bu gerçeklerin üstesinden nasıl geleceğini bilemedi. ''İkiz kardeşim bunca zaman yanı başımdaydı ama ben anlamadım,'' dediğinde Defne sustu.

O sırada timin toplanması gerektiği haberi geldi. Toplantı odasına girdiklerinde Tuna ne yapacağını bilemiyordu. O sırada içeri giren Yavuz ile bakışları ona döndü. Öz babasına...

Onu uzun uzun inceledi, babasına uzun uzun baktı. Ama dikkat çekmemesi için geri çekti. Yavuz İskender'in olduğu mekanı bulduğunu, bir istihbarat aldığını söyledi. Kartal timinin hemen hazırlanması gerektiğini söyledi.

Herkes hazırlanmak için odadan çıkarken odada sadece Yavuz ve Tuna kaldı. Yavuz başkan çıkacağı esnada ''başkanım'' diyerek Yavuz'u durdurdu.

Bir anlık durdurmuştu ama ne söyleyecekti ki, oğlu olduğunu mu? Nefesini zorlukla verdi. ''Dinliyorum evlat'' dediğinde evlat dediğinde bile yüreğindeki zincirler kırıldı.

Söylemek istedi ama sanki bir el boğazını sıktı, başaramadı. ''Zamanında size karşı yaptığımız her şey için özür dilerim'' dediğinde Yavuz kaşlarını çattı.

''Zamanında olan hiçbir şey için kendini suçlama,'' dediğinde Tuna başını salladı. Yavuz başka bir şey demeden odadan çıktı ve oğlunu yalnız bıraktı. ''Özür dilerim baba''

Herkes hazırlandıktan sonra tanklara binip yola çıktılar. Herkes hazırdı, gidebilirlerdi.

Geldikleri yerde birçok çadır vardı. Birçok esir vardı.

Herkes yerine geçti, etrafı dört bir yandan sardılar. ''Esirlerin kılına zarar gelmesin!'' Diyen Alparslan'ı ciddiye aldılar. Sadece tim değil, mitten de birkaç kişi vardı. Aralarında Defne de bulunuyordu.

Tuna geçmişini düşünmeye başladı. Kardeşi ile ilk nerede karşılaştı?

Askeriyede karşılaşmışlardı, Alparslan'a tokat attığı gün onu ilk görüşüydü. O gün için içinden, havalı kız demişti. Onu izlemek eğlenceliydi, herkes Alparslan'ı rezil ettiği için onu izlemişti. Ama o bakışlarını ondan ayıramamasının sebebi farklıydı.

O an kısa bir süreliğine göz göze gelmişlerdi, fakat Hazal bunu bile fark etmemişti. Onu ilk kez orada görmüştü, garipti. Onu gördüğünde çok garipti. Onu her gördüğünde Hazal'ın fark etmediği bir şekilde arada onu incelerdi. Hazal sanki ona çok tanıdık gelirdi, ama nereden tanıdık geldiğini bilmezdi.

Belki de bilmemek onun için en doğru olanıydı.

Onunla her anı gözlerinden geçti. Ondan kaçtığı anı anımsadı, belki de yalnız kaldıkları tek andı. O an Hazal'ın gözlerinin içine bakmıştı. O inatçı ve istediğini gören tutumunu görünce elbette korkmuştu ama belli etmemişti. Onu ilk defa peşinden koşturmuştu.

Yavuz ile o kadar anısı bile yoktu. Babası hakkında hiçbir düşüncesi yoktu, ne düşüneceğini bilmiyordu. Bildiği tek şey iyi bir baba olabileceğiydi.

Annesi, onu bir kez bile görmemişti. Ama anlatılanlara göre Hazal'ın fiziksel olarak annesine benzemesiydi. Öz annesini tanımak isterdi ama tanıyamamıştı. O mutlu olmuştu, hayatı güzel geçmişti, diğerlerinin aksine...

Herkes bir yana dağılmıştı. O aile olabilecek 4 kişi... Hazal, Tuna, Yavuz, Hanife

Hep beraber mutlu bir aile olabilirdi. Fakat hepsi hayatının başka alanlarına savrulmuştu. Birbirlerini hiç tanımadan yaşamışlardı, ama diğerlerinin aksine Tuna... mutluydu.

Tuna onların aksine mutlu bir hayat yaşamıştı. Annesinin yüzü gülememiş, babası sevdiği kadın için ömür boyu yas tutmuştu. Hazal ise kimsesiz kalmıştı ama o...

Mutluydu ve mutlu olması bile onun için bir eziyetti. Mutlu olmaktan utandı, ailesi bu acıları yaşarken mutlu olmaktan çok utandı. Hazal belki daha neler neler çekmişti?

Birde abisi vardı. Hasan... Hasan hayatı boyunca kimsesiz yaşamıştı. Ama kendi ailesini kurmuştu, her şeye rağmen kurmuştu. ''Utanıyorum'' diye fısıldadı kulaklığı kapatarak, bunu kimse duymamalıydı.

Mutlu olmaktan utanılır mıydı? Tuna utanıyordu.

''Mavi'' diye fısıldadı ardından, yeğeninin ismiydi. Aynı zamanda dayı da olmuştu. Mutlu olmuştu.

''Herkes hazır mı?'' Diyen Alparslan'ın sesi geldi. Alparslan kendi komutanı gerçekten eniştesiydi. O kısım daha da garipti. Bunca zaman eniştesinin yanında olup ikizinin olamamak...

''Başlıyoruz'' ilk kurşun Alparslan'dan geldi. Oldukça uzak ve kör bir mesafeden tam alnını vurmuştu. Alparslan oldukça vahşiydi, saldırgandı. Daha önce bu kadarını yaşamamıştı. Hazal'ın yanında olmak her şeyden çok istiyor am olamıyordu.

Her kurşunda biraz daha dehşet doldu içi. ''Gözümün önünde kılına zarar gelmesine dayanamadığım kadına zarar verdin!'' Derken kulaklığı kapattı.

''Onu diri diri gömmeye kalktın.!'' Her kurşunda ıskalamıyor ve hedefi on ikisinden vuruyordu. Belki de içindeki vahşiliği böyle durdurmaya çalışıyordu. Günlerdir çıldırmış bir vaziyetteydi. Kendine bir türlü gelemiyordu.

Hazal'ın yaşadığı acılardan sonra gerçeklerin ağır yükü sevdiği kadının omuzlarına konmuştu. Sevdiği kadının bu kadar acıdan sonra yanında olamamak onun canını yakıyordu.

''Kaan ve Efe durum ne?''

''Temiz komutanım'' nefesini verdi. Diğerleri de aynı şeyi söyleyince nefesini verdi. ''Etrafı inceleyin, o p'ç burada olabilir'' eğer burada ise ona ölümü sevdirecekti.

Etrafı herkes karış karış inceledi, esirleri kurtardı. Esirleri Türk askerlerini görünce sevinç çığlıkları attı.

Alparslan ''buradaydı, gitmiş.'' Dediğinde herkes birbirine döndü. Yavuz nefesini verdi, kızını kurtarmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. ''İnceleyin,'' dediğinde ilerledi. Biraz yalnız kalmak istediğini söyledi, Tuna giden babasına baktı. Daha fazla beklemek istemedi, peşinden ilerledi.

Yavuz etrafı inceledi. Dağlık bir alandı, yemyeşildi bir zamanlar ama onların eli değdiğinde güzelliği gitmişti. Nefes alıp verdi, kızını bulacaktı. Kızını ne olursa olsun bulacaktı, bunu yapacaktı.

O sırada arkasında onu izleyen Tuna'nın varlığını hissetti. Tuna zorlukla konuştu, ''başkanım'' dediğinde Yavuz ona dönmedi. ''Sizinle biraz konuşabilir miyiz?'' Dediğinde Yavuz sessiz kaldı.

''Hiç iyi değilim evlat,'' dediğinde Tuna üsteledi.

''Önemli'' dediğinde Yavuz kaşlarını çattı ve oğluna döndü. ''Söyle bakalım''

Tuna nefesini verdi. Babasının yanına ilerledi, ''gerçekler olmadan mutlu muydunuz? Kızınız dibinizdeydi ama bilmiyordunuz, bir oğlunuz var ama onun kim olduğunu bile bilmiyorsunuz.'' Dediğinde Yavuz anlamadı dediklerini ama ona uyum sağladı.

''Değildim, ben Hanife gittikten sonra mutlu olmayı tamamen bıraktım. Arada Hazal sayesinde mutluydum, kızım beni mutlu eden tek şeydi ama bizim aramızda büyük bir sınır vardı. Bizi birbirimizden uzaklaştıran...''

Tuna ''gerçekler'' dediğinde Yavuz başını salladı.

''Ama en azından ona sahip çıktım, babalık yaptım ama peki ya oğlum? Hiç kucağıma almadığım oğlum...'' dediğinde Tuna yutkundu.

''Onun kim olduğunu bilmiyorum, nerede olduğunu bilmiyorum. Adını bile bilmiyorum.'' Dediğinde Tuna ne diyeceğini bilemedi.

Gerçeklerden kaçması gerektiğini düşündü ama bunu uzun süre yapamazdı. Yavuz onu gerçekten eninde sonunda bulurdu. Yıllar önce Affan'ın esaretinden kurtulan çok fazla bebek yoktu. Onların hepsini bulup DNA testi yaptırabilirdi ve sonuç Tuna'da son bulurdu.

En kötü olan ise Affan'ın elinden bir aylık iken kurtulan sadece Tuna vardı. Her şeyin sonunda sonuç belliydi.

Tuna bir şey söylemek istedi ama başaramadı. Hayatının en zor dakikalarını yaşarken hiçbir şey diyemedi.

''Ama Hazal...'' dediğinde durdu. ''Hazal sanki biliyordu.'' Dediğinde Tuna yutkundu. ''Sanki ikizinin kim olduğunu biliyordu, ama nasıl bilebilir?'' Dediğinde bunu ilk defa dile getirdi.

''Gerçekten biliyor mudur?'' Diye sorduğunda Yavuz kaşlarını çattı.

''Bu konuyu neden bu kadar merak ediyorsun?'' Diye sorduğunda nefesini verdi. Bu saatten sonra hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu.

''Soruyorum çünkü...'' cevap veremedi. Nasıl bir cevap verebilirdi ki, Tuna nasıl bir cevap verebilirdi?

''Çünkü ne?''

''Hiç düşünmezdim,'' diyebildi. ''Bunca zaman mutlu bir hayat sürerken kanımdan olan insanların acı çektiğini hiç düşünmezdim.'' Burukça gülümsedi.

Yavuz ne dediğini anlamaya çalışıyor ama başaramıyordu. ''Hazal gibi bende şaşırdım, ikizimin...'' Yavuz'a baktı.

''Hayla da şaşkınım, şuan öz babamın karşısında olduğuma hala inanamıyorum.'' Dediğinde Yavuz için tüm dünya durdu. Tuna'nın dediklerini aklından defalarca kez geçirdi.

Tuna zarfı çıkardı. DNA testini Yavuz'un eline verdi. Ama bunu yaparken onun bile elleri titredi. ''İster beni kabullenirsin, istersen kabullenmez...'' Dediğinde sustu. ''Hazal belki beni kabullenir, belki kabullenmez. Bilmiyorum ama benim sizi kabullendiğimi biliyorum.'' Dedikten sonra başka hiçbir şey diyemedi.

Tam arkasına dönüp gidecekti ki, ''Tuna'' durdu. Yutkundu, babasına döndü.

Yavuz gözündeki yaşlar ile ona ilerledi. ''Tuna'' derken ne diyeceğini düşünmedi. Sadece içinden geçenleri söyledi. ''Oğlum...'' bir kelime bu kadar acıtabilir miydi?

''Baba...'' bir kelime daha acıttı.

İkisi içinde belki dünya durdu. Kimse bir şey diyemedi.

O an silah sesleri yükseldi. Herkes kendini bir yere atarken bir bomba düştü. Teröristlerden düşen bir bomba...

İki canı birden aldı.

''Kartal cevap ver!'' Diyen Alparslan ile çoğu ses veremedi. ''Kartal cevap ver dedim!''

''Komutanım Kaan ve Ege oradaydı...'' dediğinde oradakiler için dünya durdu.

Astsubay Kıdemli Çavuş Kaan Bayraktar şehit oldu.

Astsubay Kıdemli Çavuş Efe çoban şehit oldu.

Kaan arkasında acılı bir eş bıraktı.

Efe ise arkasında acılı bir anne ve baba bıraktı.

Arkalarında bıraktıkları insanlar ile şehadet yolunda şehit oldular. Vatan uğruna şehit oldular.

''Karan da oradaydı komutanım''

Karan.

Arkasında bir anne, kardeş ve çok sevdiği kadını bırakacak mıydı?

''Karan ağır yaralı komutanım'' diyen ses ile tüm dünya durdu.

İki şehit bir ağır yaralı bırakmıştı Kartal timi. Herkes buz kesti. Ölemezlerdi, hiçbiri arkalarında sevdiklerini bırakarak ölemezdi.

Herkesten ağır bir sessizlik. ''Kartal!'' Diyen şiddetli bir ses duyuldu. Bu ses Alparslan'dan gelmişti. ''Şehit kardeşlerimizin intikamı için'' dediğinde herkes nefesini verdi. Ağlayacaklardı, acılarını yaşayacaklardı ama şimdi değildi. Şimdi bunun zamanı değildi.

''Karan'ı koruyun'' dedikten sonra herkes elinden geldiğince mücadele etti. Gelen destek ekipler ile kısa bir süre sonra her yer temizlendi. Gelen ambulans uçak ile Karan'ı götürdüler.

Alparslan acı içinde acı yaşadı. Elif'e ne diyecekti? Tuna ve Yavuz o yüzleşmeyi tam anlamı ile gerçekleştiremeden iki tane şehit...

Ağırdı, çok ağırdı. Kimse hiçbir şey söyleyemedi.

Herkes içinde acılarını yaşıyorlardı. ''Bize buranın yerini söyleyen kimse bize ihanet etti.'' Diyen kişi Koray'dı. Öyle ciddiydi ki herkes afalladı. Onu hiç böyle ciddi görmemişlerdi.

Alparslan bir şey söyleyemedi. Şehitlerinin yüzü kanlı ve kudretli bayraklar ile örtüldüğünde Alparslan gözlerini yumdu. Şimdi ağlamamalıydı, timinin ona ihtiyacı vardı. Şimdi zayıflık gösteremezdi.

Kartal timi dokuz kişiydi, şimdi ise yedi kişi kalmışlardı.

Demir ''kardeşlerimizin kanını akıtan hepsinin canını okuyacağız.'' Dediğinde kimse bir şey söyleyemedi ama alacaklardı. Hepsi bunları yapan kişiden intikamını alacaktı. Kardeşleri huzur içinde uyuyacaklardı.

''Amaçları neydi?'' Dediğinde bunu kısa bir süre düşündüler. O sırada Defne acı içinde bağırdı.

''Tuna!'' Diye bağırdığında hepsi birbirine baktılar. Tek bir kişiyi daha şehit veremezlerdi. Yavuz ve Kudret göz göze geldiler.

İskender bu saldırıyı her türlü yapacaktı ama öğrendiği gerçek ile Tuna'yı da alarak yapmıştı. Defne Alparslan'a baktı.

''Tuna'ydı.'' Dediğinde Yavuz hiçbir şey diyemedi. Daha kavuşamadan kaçırılan oğlu hakkında bir şey diyemedi.

''Ne Tuna'ydı Defne?'' Dediğinde Alparslan anlamadı.

Defne ''başkanım'' dediğinde açıklamasına izin vermedi.

''Bana söyledi,'' dediğinde herkes meraklı bir şekilde ona baktı. Defne hariç.

''Tuna benim öz oğlum...'' Dediğinde etrafı öyle bir sessizlik parçaladı ki.

''Hazal'ın ikizi ve benim öz oğlum'' dediğinde en çok şaşıran kişi Alparslan oldu.

(...)

Hiç kimse iyi değildi, herkes yaşadıkları acı ve öğrendikleri gerçekleri sindirmek ile meşguldü. Alparslan telefonunu kaptı.

Yapacağı şey belliydi, bacanağını birileri beklemeliydi. Elif'e her şeyi söyleme işi ona düşüyordu.

Telefon ilk çalışta açıldı. ''Alparslan'' diyen endişeli sese karşı bir şey diyemedi. Alparslan'ın tek hissettiği mahcubiyetti.

''Kusura bakma Elif. Meşgul ediyorum ama seni bekliyoruz."

Elif şaşırdı. "Ne oldu Alparslan?'' Derken Alparslan sessizdi.

''Bir iyi bir de kötü haberim var hangisini söylememi istersin?'' Dediğinde Elif sustu.

''Bunu iyi haber olarak düşünüyorum. Hazal'ın bir ikizi varmış. Peki ya o kimmiş? Tuna'yı bilirsin, bizim timde işte o'' dediğinde Elif şaşkındı. Tüm haberleri Karan ona iletiyordu ama Tuna olduğunu iletmemişti.

 

''Sen iyi misin peki?'' Dediğinde Alparslan nefesini verdi. Elif dışında kime söyleyebilirdi?

''Değilim Elif. Sevdiğim kadını bulmak isterken iki kardeşimi kaybettim, şehit oldular.'' Dediğinde büyük bir sessizlik.

''Başın sağolsun onun için ayrıca üzgünüm, keşke sana bunların üstesinden acısız bir şekilde gelebileceğini söyleseydim ama söyleyemem. Ama şunu bil, Hazal sana eninde sonunda gelecek. Siz tüm zorluklara rağmen birbirinizden vazgeçmediniz. Tüm zorlukları aştınız. Yine aşacaksınız, bunu biliyorum. Hazal'ın seni ne kadar sevdiğini biliyorum.'' Dediğinde buruk bir tebessüm etti Alparslan.

''Teşekkürler Elif.'' Dediğinde Elif de tebessüm etti.

''Bu zor günler de bitecek emin ol Alparslan''

"Peki neden oraya gelmemi istiyorsun?" Diye sorduğunda Alparslan nefesini verdi.

"Söyleyeceğim ama sakin ol" dediğinde Elif korku ile nefesini verdi.

''Ne oldu?" Derken sesi korkudan kısık çıkmıştı.

"Karan yaralı,'' derken Elif'in yüreğine kör bir ateş düştü.

Elif'in aldığı haber ile dayanamadı. Son yaşananlardan sonra ise bilinci gitti. "Karan..." Ardından yere yığıldı. Yaşadıklarını kaldıramadı.

Bölüm : 04.06.2025 16:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...