İftarımızı açtıktan sonra ateş başında oturmuş ve sohbet ediyorduk. Tuna ve Defne'nin el ele olması beni gerçekten mutlu etmişti. Ne kadar canım sıkılsa da Karan ve Elif'in de.
Karan ve Elif'e kısa bir bakış attım. Karan Elif'e bir şeyler anlatıyordu ve Elif hiç sıkılmadan onu dinliyordu. Yüzündeki ifade ne kadar mutlu ve huzurlu olduğuna büyük bir işaretti. Karan Elif'in yanağını öpünce Elif daha da gülümsedi.
''Bu arada senin avokadoya alerjin yoktu Elif'' deyince Elif utançla ona baktı. Gözlerini utançla kapattı. Utandığı her halinden belli oluyordu ve Elif'i utandırmak Karan'ın olukça hoşuna gitmişti.
''Kapatır mısın o konuyu?'' Diyerek çıkıştı Elif.
Düşünür gibi başını yana yatırdı Karan. Ardından ''asla kapatacağımı sanmıyorum.'' Elif ona sinir olmuş bir şekilde baktı. İkisinin haline gülümsedim.
Defne, Tuna'nın göğsüne sokulmuş ve huzurlu bir şekilde ateşe bakıyordu. Tuna da Defne'nin yaptığı gibi ateşe bakmak yerine Defne'ye bakıyordu. Keyfinden oldukça memnundu. Defne'nin saçlarını okşadığını görüyordum. Defne bu sayede mayışıyordu.
Biri sert disiplinli bir asker diğeri ondan da beter bir mit personelinin böyle yumuş yumuş bir çift olacağını kimse tahmin edemezdi.
Acaba hangi çift daha önce evlenecekti? Mavi babasının kucağında oturuyor ve Alparslan'ın telefonu ile oynuyordu. Arkama yaslanıp ikisine huzurla baktım. Elif'in beni bölmesi ile ona döndüm. ''Hazal''
''Efendim Elif'' diyerek baktım.
''Seninle biraz konuşalım mı?'' Konuşmak istediği konuyu tahmin etmek şöyle dursun emindim. Alparslan ile beni sorguladığını biliyordum. ''Olur.'' diyerek kalktım yerimden.
Diğerlerinden uzaklaştık. Ardından Elif'e döndüm. ''Seni dinliyorum.''
''Bende seni dinliyorum Hazal''
Kaşlarımı çattım. ''Anlamadım.'' Bal gibi de anlamıştım.
''Çıldırtma beni, Alparslan ile bu haliniz ne?''
''Ne varmış bizde, her evli çiftin olduğu gibiyiz.'' Elif'i bu cevaplar ile çıldırttığımın farkındaydım ve kabul ediyorum hoşuma gidiyordu.
''Hazal sıkıntı da, siz normal bir evli çift misiniz?''
Öyleydik, şuan her bakıma öyleydik. Birbirimizi seviyor ve değer veriyorduk. Dünyalar güzeli bir kızımız vardı. ''Evet''
''Hazal artık beni çıldırtmaktan vazgeçer misin?'' Gerçekten çıldırmak üzere olduğunun farkındaydım.
''Ama gerçekten öyleyiz'' diyerek mükemmel bir konuya değindim.
''Hazal sen ne dediğinin farkında mısın?'' Etrafını kontrol etti. ''Bu adam seni evlendiğiniz gece terk etti. Kızın ile onca acı yaşadın ve ne olursa olsun ona kızın için ulaşmaya çalıştın. Peki o ne yaptı?''
''Yeter Elif geçmişi açma artık'' diyerek onu susturdum.
''Açarım Hazal açarım, o anlarında sadece ben vardım yanında, senin nasıl solduğunu günden güne fark ettim. Kızın olmasa canını kıyacak kadar aptallaştın. Ruh halini saymıyorum bile Hazal. Yaşadığın onca acıdan sonra nasıl affedebildin onu?''
Sevmiştim onu, sevmiştim. ''Peki ya sen babanı nasıl affettin Elif?'' Diyerek onu en savunmasız yerinden vurdum.
Yüz ifadesi anında değişti. Gözlerinde gördüğüm hüzün ile kendime küfretmek istedim. Onu en savunmasız yerinden vurmuştum. Fakat açmıştım artık.
''Baban zamanında seni ölüme terk ettiğinde sen ne yaptın Elif?'' Sustu, bu öyle bir susuştu ki.
''İkisi aynı şey değil Hazal''
''Yapma ama Elif bunu kendine yapma, sende farkındasın gerçeklerin.''
Babası onu ölüme terk ettiğini biliyordum. Malesef bu gerçeği Elif'te biliyordu. Onun için acı bir deneyim olmuştu. Öğrenmesi öyle acı bir şekilde olmuştu ki.
O gün Elif'in kabusuydu. Beni ders çalışmak için evine çağırmıştı. Kabul edip gitmiştim, annesi ile babası kavga ederken gerçekler bir bir ağızlarından dökülmüştü. O an annesinden nefret etmişti. Fakat babasının onu ölüme terk ettiğini öğrenince onun için tam anlamı ile dünya durmuştu. Elif hem annesine hem de babasına bakarken ne düşüneceğini bilmiyordu.
Babası onu fark edince kızım diyerek ona yaklaşmaya çalışmış ama Elif ondan uzaklaşmıştı. Babasının yaptığı şeyden pişman olduğu belliydi ama bazı şeyler için çok geç kalmıştı. Kızını ölüme terk etmişti. Nasıl bir bahanesi olursa olsun bunu yapamazdı. Çünkü Elif öz babası olmasaydı bile sadece onu babası olarak kabul ederdi.
Elif evden çıkıp koşmaya başlayınca babası peşinden gitmişti. Annesi de daha fazla dayanamayıp peşlerinden gitmişti. O gün Elif'in peşinden koşan babası ne yazık ki ona çarpan tırı fark etmedi. Annesi ve babası o tır tarafından çarpıldı. Elif belki kurtulmuştu ama anne ve babası o kazada ölmüştü. En sonunda ise Elif kimsesiz kalmıştı.
''Ben babamı affettim çünkü...'' Devamı gelmedi, gelemedi.
''Onu seviyordun, ne olursa olsun o senin babandı değil mi?'' Diyerek konuştum. ''Onu sevdiğin için affettin.''
''Ölü birini affettim ben senin aksine Hazal.''
''Alparslan bunların hiçbirini isteyerek yapmadı Elif, mecbur kalmıştı.''
''Nasıl bir neden onun seni terk etmesine neden olabilir?''
''Benim yaşamam için beni terk etmesi olabilir mi?'' Anlamadı, yüzünde sorgular ifade yerini aldı.
''Beni terk etmeseydi, beni öldüreceklerdi.'' İşte o an Elif'in yüzü bembeyaz oldu.
''Emin ol Alparslan beni seviyor Elif. Ne olursa olsun onu affettim ve ben bu saatten sonra mutlu olmak istiyorum, buna hakkım yok mu?'' Yorulmuştum artık her şeyle savaşmaktan.
''Hazal ben...''
''Kusura bakma o konuyu açmama gerek yoktu.''
''Özür dilerim.'' Dedi. ''Sen benim kardeşimsin Hazal. En çok güvendiğim insansın bu hayatta, emin ol ben sadece seni düşünmek istiyordum ama anlaşılan bunu yaparken seni yanlışa sürüklediğimi fark etmemişim.'' Dedi açıklayıcı bir sesle.
Başımı minnetle sağladım. Birbirimize sarıldık, ne olursa olsun biz birbirimizin tutunağı olmuştuk bu zamana kadar ve ben bundan çok keyif almıştım. Yalnız olmadığımı hissetmek benim nefret ettiğim şeylerden biriydi ama yalnızdım işte. Elif gelene kadar, birbirimiz için her şeyi göze almıştık. Onun desteği olmasa şuan ne yapardım bilmiyorum iyiki vardı. Ona sıkıca sarıldım, tabi ki o da bana sarıldı.
İkimizde günün sonunda birbirimizi anladık. En sonunda diğerlerinin yanına ilerledik. Hepsi oturup konuşuyordu.
Alparslan'ın yanına oturdum. Mavi ve Ege sıkıldıkları için Zerrin onları eve götürmüştü.
Üstelik öğrendiğimiz yeni bir haber vardı. Zerrin hamileydi. Onlar adına gerçekten çok sevindim. İkinci bir çocuk.
"Bu sefer kız olmasını mı istiyorsun?" Diye sordu Alparslan.
"Güzel olur aslında, sonuçta kız çocukları babaya düşkün olurlar. Bunu sizin sayenizde çok güzel bir şekilde deneyimledik" dedi Orhan.
Haklıydı Mavi babasına gerçekten çok düşkündü. Bizim de bir oğlumuz olsa acaba o da bana yani annesine düşkün olur muydu?
Ne çok isterdim ikinci bir çocuk.
"Ege'nin de hakkını yeme şimdi erkek evlat da başkadır şimdi." Dedi Alparslan.
"Ee o zaman sizde bir tane yapın da" diyecekti ki Alparslan onu susturdu. İstemsizce güldüm. Benim bir daha hamile olma şansım çok düşüktü.
"Yanlış bir şey mi söyledim?" Diye sordu Orhan.
"Benim bir daha hamile olma şansım çok düşük bir ihtimal." Diyerek gerekçeyi söyledim.
Orhan'ın yüz ifadesi değişti. Etrafı derin bir sessizlik kapladı. Hepsinin bana üzüldüğünü biliyordum. Alparslan'a döndüm. Yüzündeki hüznü görüyordum. Tabi ki bir çocukla yetinmeyi düşünmüyordu ama olmuştu işte.
''Neyse kapatalım bu konuyu'' diyerek Tuna'ya döndü Orhan. ''Siz nasıl oldunuz? Önce şunu detaylıca anlatın.''
Birbirlerine baktılar, ikisinin yüzünde buruk bir tebessüm geçti. ''Defne'nin önce doktor olmadığını bilmelisiniz'' diyerek konuşmaya başladı. Tabi ki ben ve Alparslan şaşırmadı. Sonuçta bunu biliyorduk ama diğerleri için yüzlerindeki şaşkınlık ifadelerini izledik. ''Nasıl yani?'' Diyen kişi Defne'ydi.
''Ben aslında bir mit personeliyim.'' Diyerek açık konuştu. Hepsi bana döndü. Tabi ki bende mit personeliydim, bunun için bana dönmüşlerdi. ''Biliyordunuz değil mi?'' Dedi Efe.
Başımı salladım. ''Biliyordum.''
''İkiniz bize aylarca oyun oynadınız yani.'' Elif'in yüzünde de şaşkınlık vardı. ''Biraz öyle oldu.''
''Çok detay vermeyelim ama Tuna beni affetmeseydi olacakları düşünemiyordum.'' Diyerek Tuna'ya döndü. Tuna başını salladı. İkisine gülümsedim.
Etrafı büyük bir sessizlik kapladı. ''Artık çoğu kişi aile olma yoluna girdi bile, bir siz giremediniz.'' Bu lafları Koray ve Efe'ye söylediğini biliyordum. ''Bir siz giremediniz.'' Aslında Koray sanırım Ceylan'dan hoşlanmaya başladı ama Orhan, bunu Alparslan bilmese çok iyi olur.
''Komutanım ben böyle gayet iyiyim, dert yok tasa yok en iyisi size de öneririm.'' Dedi Efe. Koray hiçbir şey söyleyemedi.
''Emin ol yuva kurmak o kadar kötü bir şey değil.'' Dedi Orhan.
Alparslan'ın göğsüne yaslandım. Saçlarımı öptü. Orhan bize baktı, ardından ''bak tüm askeriyeyi dize getiren komutanımız bile sevdiği kadının yanında nasıl yumuş yumuş oluyor.''
Sevim benim olduğum tarafa baktı. Ardından bakışlarını Mehmet'e çevirdi. ''Öyle komutanım'' diyen kişi de Kağan'dı. Yanında duran eşini gülümsedi.
''Komutanım'' dedi Orhan. ''Aslında siz şu ana kadar çok fazla konuşmadınız bu konuda, bizim de bazılarımızın aklında soru işaretleri var.''
''Herkesin her şeyi bilmesi gerekmiyor.'' Dedi Alparslan. ''Tek bilmeniz gereken şey.'' Kısa bir süre sustu. Ardından bana baktı. ''Hazal'ı sevdiğim.''
Gülümseyişim arttı. İşte bu lafı herkesin içinde söyleyecek cesarete sonunda sahipti. Zaten hep sahipti ama bazı şeyler hep engel oluyordu. Şimdi ise engel olabilecek bir sorun yoktu.
''Peki ya siz yengecim'' dedi Orhan. Ona döndüm, ''sizi bu kadar seven bir adam hakkında ne düşünüyorsunuz?''
Gülümsedim, ''düşündüğüm tek şey onunla evlenerek hayatımın en iyi kararını verdiğim''
Alparslan'ın gülüşü büyüdü. ''Bunu bilmemiz iyi oldu.'' Diyerek Alparslan'a döndü. Artık tamamen barıştığımızı Orhan da biliyordu. Bizim adımıza çok mutlu olduğunu görebiliyordum.
''Sizin adınıza gerçekten mutluyum komutanım''
''Sağol Orhan birkaç aya kadar yapayalnızdım ama şimdi sadece karım ve çocuğum değil.'' Ceylan'a dönüp onu kendine yasladı. ''Yanımda kardeşim ile birlikteyim.'' Ceylan'ın yüzünde oluşan gülümseme Koray'ın dikkatini çekti.
Şimdi vakti mi? Alparslan bu ikiliyi öğrendiğinde kim bilir neler yapacaktı? Daha sevgili olmadıklarını tahmin etmek zor değildi ama ikilinin birbirinden hoşlanmaya başladığı açıktı.
Bu an öyle güzeldi ki, herkesin birbirine sevecan bir şekilde baktığı anlar, öyle güzeldi ki.
''Peki ya'' önce bana döndü. Sonra Sevim'e ''birbirinizi yetimhaneden tanıdığınızı söylemiştiniz. Fakat birbirinize o kadar uzaksınız ki sanan çocukluğunu beraber geçirmiş iki dost değil de birbirine iki yabancı görür.'' Neden acaba?
Sevim'e döndüm. ''Sen anlat Sevim.'' Diyerek tüm her şeyi Sevim'e bıraktım. Bana o ağır sözleri söylediği günden sonra çok konuşamamıştık. Düğününe az bir zaman kala yanıma gelmiş ve benden özür dilemiş ve mutlu gününde yanında olmamı istemişti.
''Aslında bunun nedeni biraz da benim söylediğim kırıcı sözler'' diyerek bakışlarını kaçırdı.
Herkes merakla Sevim'in devamında ne diyeceğini bekliyordu. ''Hazal o zamanlar herkese iyi niyetle yaklaşırdı. Bizde bu durumu biraz kullanmış gibi olduk.''
''Sonra da evlat edinilince kırıcı sözlerinden sonra şu zamana kadar karşılaşmadık.'' Diyerek son açıklamayı da ben yaptım.
''Bir zamanlar dosttunuz yani'' diyerek merakla sordu Koray.
''Bir zamanlar ama o kadar içten değil'' diyerek ben konuştum. ''Tek dostum, hatta kardeşim Elif oldu.'' Elif'e gülümsedim. Benim en zor zamanlarımda yanımda olmuştu. Onun hakkını ne olursa olsun ödeyemezdim.
''Beni dosttan saymıyorsun yani'' dedi Defne.
''Asla ben geçmiş için konuştum sadece.'' Diyerek lafı toparlamaya çalıştım. ''Elbette Defne'nin de bu konuda hakkını yiyemem o da çok iyi bir dost oldu bana'' gülümsedi.
Birbirimize gülümseyerek bakarken bir anda başlayan silah sesleri ile bir anda yerimizden fırladık. Ne oluyordu? Alparslan beni ve Ceylan'ı alıp tuvaletlerin olduğu kısımdaki duvarların olduğu yere sürükledi. Diğerlerine de baktım, iyi durumdaydılar. ''Herkes iyi mi?'' Diye bağırdı Alparslan.
''İyiyiz komutanım'' diyen sesler ile derin bir nefes aldım. Elif'e baktım, iyiydi bir şey olmamıştı. Sadece yere oturup kulaklarını kapatıyordu. Diğer kadınlar gibi, ben ve Defne hariç. Silahımı çıkardım. ''Nereden çıktı bunlar?'' Diyerek sıkmaya başladım. Düşenler ile derin bir nefes aldım. ''Destek geliyor.'' Diyen ses Tuna'dan başkası değildi.
Defne de silahını kavramış nişan almaya çalışıyordu.
Ceylan'a döndüm. Çok korkmuş görünüyordu. Onu anlıyordum, daha önce böyle bir durumun içine düşmediği için korkması normaldi. Silahım ile sürekli birilerini vurmaya çalıştım ve atış yaptıklarımın çoğu vuruldu.
O sırada Elif'i fark ettim. Bir terörist onun başına gelmişti. Karan da yanında yoktu. Kahretsin!
Elif korkuyla teröriste bakıyordu ki hiç düşünmeden ateş edip Elif'i kurtardım. Elif yerde şaşkınca duran cesede ardından bana baktı. Yutkundu, nasıl yutkunmasın? Benim mesleğimi bilse de böyle şeyler görmemişti hiç. Onun gözünün önünde birini öldürmem onu korkutmuşa benziyordu. Asıl korkulması gereken ben değildim. Benim yaptığım tek şey korumak için öldürmekti.
Defne'ye baktım. Hiç düşünmeden karşısındaki düşmanları bir bir öldürüyordu. Diğerleri de onu ilk defa böyle gördüğü için şaşkınlık yaşıyordu. Bu şekilde göreceklerini ben de beklemiyordum. Kabul etmem gerekiyordu ki işinde aşırı iyiydi.
Ele başlarının kaçmak istediğini çoktan anlamıştım. Ele başlarını görmek için uğraştım ama buradan pek mümkün değildi. Kim olduğunu görmeliydim ki bizi köşeye sıkıştıran kişinin kim olduğunu anlayalım.
Silah seslerinden dolayı korkmuş olan Ceylan'ın yerde titreyen bedenine sarıldım. ''Geçecek güzelim'' diyerek onu avutmaya çalıştım. Ardından kalkıp tekrar ateş etmeye başladım ki, sonunda elebaşlarını görebildim. Kaşlarımı çattım.
Bu kuzgunun oğluydu...
Bize kanlı bir gece yaşatmak isteyen kişi kuzgun muydu? Kahretsin. Daha önce en iyi adamlarından birini almışlardı ve çok önemli bölgelerini almıştı Kartal timi ve o da intikam istiyordu.
Kimin intikam alacağı hiç belli olmazdı. Beni göremedi. Henüz beni fark etmediğini anladım. Çünkü olduğum bölgeye ilerliyordu. Hiç düşünmeden nişan alıp vurdum ama ne yazık ki kolundan vuruldu.
''Bu kuzgunun oğlu'' dedim telsizden konuşarak. İşte o an Defne'nin yüzünün gerildiğini hissettim. Korkmuş görünüyordu, neyden korktuğunu sezemedim. Anlaşılan onların nasıl barbar ve acımasız olduklarını biliyordu. O yüzden böyle korkmuştu ama saçmaydı. Defne asla böyle şeylerden korkmazdı.
''Anlaşılan intikam istemiş.'' Diyen kişi Kağan'dan başkası değildi. ''Gelsin bakalım alsın intikamını, alacağı tek şey kafasına hedeflenmiş namlu olur.'' Diyen Alparslan ile timi onu onayladı.
Allah'tan çocukları Zerrin götürmüştü. ''Kuzgunun oğlu olduğundan emin misin Hazal?'' Diyen kişi Defne'den başkası değildi.
''Eminim'' dedim hiç düşünmeden, emindim çünkü.
Silahlarımızdan çıkan mermileri düzenli bir şekilde harcamaya çalışıyorduk. Sonuçta kısıtlıydı. ''Komutanım mermim bitti.'' Diyen Ege ile Orhan ona şarjör gönderdi. ''Boşa sıkma aslanım.'' O kadar ciddi ve kendinden emin bir üslubu vardı ki az önce gördüğümüz Orhan'dan bambaşka bir insan olmuştu sanki.
Konu iş olunca o üslubu gidiyordu. Böyle adamlara daima saygım vardı. İşlerini en iyi şekilde yapmaya çalışırlardı. Orhan'da bunlardan biriydi.
''Ceylan'' diyen Alparslan. Ceylan'ı kolundan tutup yanına çekti. Ceylan korkuyla titriyordu.
''Kaçıyor'' diyen Tuna ile derin bir nefes aldım, o buradan kaçamazdı. ''Bende'' diyerek peşinden takıldım. Onun olduğu kısma gidebilecek pozisyonda olan tek ben vardım. Peşinden giderken aynı zamanda ona belli etmemeye çalışıyordum ki arkasında biri olduğunu fark etti. ''Teslim ol'' diye bağırıp ağacı kendime siper ettim.
Onun pes etmeye pek niyeti yoktu. Birbirimize karşılıklı ateşler açıyorduk. ''Hazal'' diyen Defne ile derin bir nefes aldım. Artık hiç bir yere kaçamazdı. Neden peşimden gelmişti ki? Gelmesi sıkıntı değildi ama onun pozisyonu ve yeri gelmek için çok zorlayıcıydı.
Diğerleri buna daha uygundu ama o inatla gelmişti. Burada bir haltlar dönüyordu. Anlaşılan Defne'ye bir gizli dosya verilmişti. Bu da kuzgun ile ilgiliydi. O yüzden bu kadar inatçıydı.
Benim için bir sorun yoktu. Benim de peşinde olduğum bir teröristti. Askeriyede Kartal timi ile yapılacak harekatı planlayarak onun için çok önemli adamını almakta etkim büyüktü. Tabi ki o bunu bilmiyordu.
Duran silah sesleri ardından ''teslim oluyorum'' diye bağırması ile nefesimi verdim. Defne benim aksime rahatlamışa benzemiyordu. ''Silahını yere at'' deyince attı. Ben ise olduğum yerden çıkacaktım ki Defne'nin Hazal diyen bağırtısı ve direk önüme geçmesi ve bir silah sesi.
DEFNE VURULMUŞTU.
Kuzgunun oğlu kaçmıştı. Bu çatışmada Defne'nin beni korumak için öne geçtiğini sanmıştım. Fakat Defne de bilmiyordu vurulacağını, sadece onun benim yüzümü görmemesi için önüme siper olmuştu.
Günün sonunda o benim yüzümü görmemişti.
Yüzümü görseydi anlardı. Benim bile bilmediğim şeyleri öğrenirdi. Onun kardeşi olduğumu öğrenirdi. Babası ile benim peşime düşerlerdi. Defne gerçekleri biliyordu. Kimin kızı olduğumu biliyordu ve ne olursa olsun beni korumak istemişti.
O gün Defne sayesinde büyük bir felaketten o an için kurtulduğumu bilemedim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.53k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |