Hayatımda olduğun, hayatıma girdiğin için teşekkür ederim hayatım diyordu. Bu sözü de aklıma kazıdıktan sonra diğer sayfaya geçtim. Alparslan ve Ceylan gideli saatler olmuştu. Onlar gittikten sonra biraz gezmiş ve ondan sonra yerimiz belliydi eve gelmiştik. Şu anda yaptığım şey ise kitap okumaktı. Alparslan umarım kardeşi ile her şeyi düzeltmiştir. Ege ve Mavi içeride oyun oynuyordu. Zerrin de akşam yemekleri benden olsun diyerek mutfağa geçmişti. Ben ise bir tane kitap bulup okumaya başlamıştım. Çok güzel gidiyordum ve güzel gidiyordum. İçimdeki heyecanın ne olduğunu anlayamadım. İçimde garip bir heyecan vardı. Bence Alparslan ve Ceylan'ın arası düzelmişti. Bu yüzden böyleydi. Kesinlikle bu yüzden böyleydi. Kitabı bir köşeye bıraktım. Yere boylu boyunca uzandım. Gözlerimi huzurla kapadım. Geçmiş aklıma geldi. Sanki bir flashback gibi
''Burası çok güzel'' dedim Alparslan'a dönerek. Yanıma geldi. Ellerimi tuttu. ''Ne dersin? İleride çocuğumuzu böyle büyütür müsün?'' Yüz ifadem utançlıkla doldu. Arkamı döndüm ona utanmıştım. Alparslan benim bu halime güldü. ''Utanacak ne var Allah aşkına?''
Çok şey vardı. Eskiden böyle değildim ama onunla sevgili olduğumdan beri çok utanıyordum. ''Alparslan uğraşma benimle'' diyerek onu tersledim. Üstümdeki yeşil sade ve tam bir köylü kızı türü olan elbisem bana çok yakışmıştı. Kısa kollu olması, ayağımdaki beyaz spor ayakkabı ve saçımdaki bandana bana çok yakışmıştı.
Alparslan bana gülerek bakıyordu. ''Şunu yapmayı gerçekten kes''
Alparslan hadi canım der gibi baktı. Yanıma geldi. ''Neyi yapmayı keseyim?'' Diye sordu. Neyi kesmesi gerektiğini çok iyi biliyordu.
''Biliyorsun'' diyerek arkamı dönecektim ki izin vermedi.
''Çocuk isteğini mi?'' Bıkkın bir nefes verdim. Bunu yapmayı gerçekten kesmesi gerekiyordu. ''Evet'' dedim kendimden emin bir şekilde, bu şekilde yapmaya hakkı yoktu.
Başını yana düşündü. Bana böyle bakmayı kesmesi gerekiyordu. Çünkü böyle yaparak karşısında oldukça utanç bir hal alıyordum. ''Benden her şeyi iste Hazal ama bunu değil ben bunu asla kesemem'' tam itiraz edecektim ki tekrar konuştu. ''İstediğin her şeyi yaparım ama bunu değil neden mi? Çünkü ben hayallerimi anlatmayı bırakırsam onun gerçekleşeceğine de umudum kalmaz. Ben çok hayal kurmam ama kurduysam o hayal için her şeyi göze alırım ve o hayalimi hep böyle dışa vururum ve ben seni ilk gördüğümde anladım hayalimi Hazal. Ben seni gördüğüm an kurdum hayalimi, dedim bu kadın benim çocuklarımın annesi karım olmalı dedim.''
Ellerimi yavaşça bıraktı. Elleri yüzümü buldu. Bana daha da yakınlaştı. Dudaklarımız arasında sekiz dokuz santim vardı. ''Gözlerin öyle güzeldi ki seni ilk gördüğümde, seni ilk gördüğüm an ışınlandın sanki kalbime, canım çok sıkkındı. Babamın ölüm yıl dönümüydü. Canım sıkkın bir şekilde ilerliyordum yolda, ardından bir kıza çarptım. Okul formalarının içinde bana baktı. O bana bakınca sanki kalbim durdu. Öyle güzel kusura bakmayın dedi ki daldım o anda o kızın güzelliğine ve ben bir şeyi anladım o an. Ben bu kızı bir daha görürsem aşık olurum dedim. Sonra seni o garson halinde gördüm. İşte o an girdin kalbime yer ettin içime ve dedim bu kadın benim sevdiğim kadın olmalı, çocuklarımın annesi olmalı beni sevmeli ben onu sevmeliyim dedim.''
Gözlerime öyle güzel baktı ki sanki dünya durdu. ''İyi ki öyle demişim'' içimdeki mutluluğa hayret ettim. Beni gerçekten sevdiğini işte o an anlamıştım. Beni ne kadar içten sevdiğini o an anlamıştım. Öyle güzel bir duyguydu ki, bir erkek tarafından sevileceğimi hiç düşünmemiştim. Fakat hayat bana Alparslan'ı göstermişti. O seni seviyor demişti. Gerçekten sevildiğimi Alparslan ile anlamıştım. Benim hayattaki en büyük şansımdı. Anne ve baba olarak pek şanslı değilmişim ki beni terk etmişlerdi. Bende sevildiğimi hiç düşünmemiştim Elif dışında ama şimdi anlamıştım. Alparslan beni her şeyden çok sevmişti.
''Ya benden iyi bir anne olmazsa'' diyerek korkumu söyledim. Alparslan korkumu anlayarak beni yumuşatmaya çalıştı. ''Senden çok güzel bir anne olur.''
''Nereden biliyorsun?'' Diye sordum merakla. Neden bu kadar çok emin konuşuyordu? Her anne iyi olmazdı ki bunu kendi annesi ile tecrübe etmişti ama hiç anne sevgisi görmeyen benim çok iyi bir anne olacağıma inanıyordu. Nedendi bu inancı? Neden bu kadar çok iyi bir anne olacağımı düşünüyordu. Hayatımın hiçbir yerinde anne olma hayali kurmamıştım. Ben anne olacağımı hiç düşünmemiştim. Anne olma gibi düşünceler Alparslan ile beraber kafama girmişti. Kendi kafama başka türlü girmemişti ve sanmıyorum ki asla giremezdi kolay kolay.
''Senden çok iyi bir anne olur. Neden mi? Çünkü annelik şefkat ile başlar. İyi güzel bir kalp ile ve sende bunların hepsi mevcut seni ilk görüşte kalbime kazıyan şeyin ne olduğunu hep düşündüm. Gözlerin mi? Diye düşündüm ve daha sonra senin o güzel kalbini tanıdım. İşte o zaman anladım seni kalbimi kazıyan şeyi, senin güzel kalbindi benim sana aşık olmamı sağlayan şey.''
Alparslan beni iyi ki sevdin demek istedim ama diyemedim. ''Teşekkür ederim.'' Dedim gülümsemeye çalışarak. ''Etme'' dedi. ''Sana gerçeğini söyledim diye bana teşekkür etme''
''Olur etmem''
Tam burada yaşamıştık bu anı, zihnimin her köşesine kazınmıştı o an. Nasıl kazınmasın ki? Ben o günleri çok özlüyordum. Ben Alparslan ile yaşadığım o zamanları çok özlüyordum. Ben o eski güzel günlerimizi Alparslan'ın içten bir şekilde beni özlediği zamanları çok özlüyordum ama malesef o günler artık geri gelmeyecekti. Belki gelecekte gelir diye de çok düşünmüştüm ama ne zaman gelecekti ki.
Yanıma oturan beden vardı. Gözlerimi açtığımda Alparslan'ı gördüm. ''Alparslan'' diyerek ayaklandım. ''Nasıldı?'' Alparslan düşünceli bir şekilde yeşilliklere bakıyordu. Otların üstünde oturmuş duruyorduk.
''Çok garipti.'' Sonuç bu değildi. ''Peki ya sonunda ne oldu?''
''Ceylan bana abi dedi.'' Gülümsedim bu duruma sevinmiştim. ''Sevindim.'' Diyerek zorla gülümsedim. İçimden gülümsemek hiç gelmiyordu. Alparslan sustu ve bende sustum. Biz o anı tam burada yaşamıştık ve şimdi bu anı yaşadığımız yerde bu şekilde olmamız benim çok canımı yakıyordu. Biz ne ara bu hale gelmiştik? Neden bu hale gelmek zorunda kalmıştık? İnanmıyordum ve asla inanmayacaktım beni sevmediğine beni bir hata olarak görmesini asla anlamayacaktım. İnanmıyordum kalbimle zaten asla inanmamıştım. Sadece ihtimaller üzerinden düşünmüştüm ama inanmazdım bu kadar güzel sözler söyleyen bir insan bunların hiçbirini yalan söyleyemezdi.
''Alparslan iyi misin?'' Bana döndü.
''İyi olmamam için bir durum var mı?'' Diye sordu. Cevabın hayır olduğunu düşündürüyordu ama cevap evetti.
''Bilmem belki de vardır.'' Dedim.
Bana döndü. ''Yok''
''Kalbin öyle demiyor ama'' diyerek onu konuşturmaya çalıştım.
''Ne diyor benim kalbim Hazal?'' Burukça ve acıyla gülümsedim. ''Bilmem'' dedim sesimdeki hüzün ile ''onun da cevabı sende Alparslan''
''Her şey çözüldü. Hayatımda hiçbir sıkıntı ve bir engel yok. Kardeşim bana bir şans verdi. Bu zamandan sonra yapacağım tek şey kızıma iyi bir baba, kardeşime iyi bir abi ve mesleğini layığıyla yapan bir asker olucam ve hayatımda hiçbir sıkıntı olmayacak''
Olacak Alparslan. Hayatının en önemli şeylerini söyledin ama beni söylemedin Alparslan. Kırıldım bu noktada fakat artık bu tür şeylere alışmıştım.
''Peki ben Alparslan?''
Garipçe baktı. ''Sen ne?''
''Ben hayatının hangi noktasındayım Alparslan?'' Tam bir şey söyleyecekken onu kestim. Çünkü diyeceği şeyi çok iyi biliyordum. ''Çocuğunun annesi olmaktan başka hangi noktadayım Alparslan?''
Sustu bu sefer. Hüzünle baktım ona, bir şey söylemesini bekledim ama söylemedi. ''Böyle sorular sormana gerek yok Hazal çünkü hayatımdaki yerin kızımın annesi olmaktan fazlası değil'' içimdeki cam kırıkları battı sanki boğazıma, beni sadece bu şekilde görmüyordu. Bunu çok iyi biliyordum.
''Hatırlıyor musun?'' Diye sordum. ''Buradaki anılarımızı, benden bir anne olmaz demiştim peki ya sen ne demiştin?''
Alparslan gözlerini kapadı. Biliyordum o anı düşündüğünü, hatırladı her anını sonra gözlerini açtı. ''Hatırlamıyorum'' bal gibi de hatırlıyordu.
''Gerçekleri söyle Alparslan gerçekleri yalanlarından çok sıkıldım.''
''Ben sana neden yalan söyleyeyim Hazal?''
''Onun da cevabı sende''
''Değil Hazal kafanda kurmayı bırak'' ben mi kafamda kuruyordum.
''Sen hep bana olan aşkını bağırdın bu dağlara Alparslan. Hiç mi hatırlıyor musun?''
''Bir hatadan fazlası değil o anılar o yüzden hatırlamaya da gerek yok''
Ayağa kalktım. Alparslan'ın başında ''benden artık hata diye bahsetme''
''Gerçekler istemedin mi?'' Başımı salladım. ''Gerçekleri istedim ben Alparslan yalanları değil''
''Sana yalan söylemiyorum.'' Söylüyorsun Alparslan bana öyle büyük yalanlar söylüyorsun ki ve ben artık bu yalanlardan çok sıkıldım.
''Beni madem bir hata olarak görüyorsun neden hala hayatından çıkmama izin vermiyorsun? Bu hayatta kızımın annesinden fazlası değil diyorsun ama sen öyle desen de kağıt üzerinde öyle değil anladın mı? Neden bu hayatta sadece kızının annesi olmama izin vermiyorsun?!'' Diye bağırdım. Ne ima ettiğimi iyi biliyordu.
Alparslan ayağa kalktı. Ona öylece baktım ne diyeceğini bekledim. ''Saçmalıyorsun Hazal'' ben mi saçmalıyorum ya ben mi?
''Ben mi saçmalıyorum Alparslan?'' Diye sordum acı içinde, yoruldum Alparslan neden anlamıyorsun Alparslan neden? ''Ben mi?'' Dedim. Bir şeyleri tekrarlamaktan yorulmuştum ama Alparslan aynı şeyleri tekrarlamamı sağlıyordu.
''Yoruldum anladın mı? Yoruldum her şeyden çok yoruldum. Yaşamaktan yoruldum. Nefes almaktan yoruldum. Hayata tutunmaya çalışmaktan yoruldum Alparslan. Çok yoruldum'' ne halde olduğumu gör artık ne halde olduğumu nasıl acı çektiğimi gör Alparslan. Yalvarırım gör.
"Seni artık tanıyamıyorum ben Alparslan tanıyamıyorum. Ama şunu biliyorum o sözleri söyleyen biri beni hata olarak göremez." Dedim acı içinde.
Tüm o aşk sözleri yalan olamazdı. Tüm o sözler bir hatadan ibaret olamazdı. "Bu hayatta en büyük korkum terk edilmek ama sen beni terk ettin hem de evlendiğimiz gün terk ettin beni, hamile bir şekilde terk ettin. Senin çocuğunu taşırken beni terk ettin sen!" Gerçekleri birinin söylemesi gerekiyordu artık.
Sakinleşmeye çalıştım. Fakat sakinleşemiyordum. "Amacın ne Alparslan amacın ne?"
"Amacım yok" var beni bırakmamak.
"Ne istiyorsun Alparslan? Sen benden ne istiyorsun? Çocuğumun annesinden başka bir şey değilim diyorsun ama benden boşanmıyorsun"
Hayatımın acı gerçeği olan şeyi de söyledim. "Sen beni tehdit ettin sen beni kızımı benden almakla, yüzünü göstermemekle tehdit ettin. Sen bir anneyi evladı ile sınadın sen benim yaşama umudumu elimden almak ile beni tehdit ettin Alparslan!" Bu konuda sinirliydim. Hangi sebep bir anneyi evladı ile sınamak olabilirdi.
"İstemiyorum ve ben istemediğim bir şeyin olmasına izin vermem" acı içinde güldüm. Üstüme yürüdü.
Yalandı hepsi, hepsi bizim içindi. Beni seviyordu biliyordum. Alparslan beni seviyordu, mecbur olduğu için söylemişti her şeyi buna inanmazdım hiçbir zaman.
"Benden ne saklıyorsun Alparslan?"
"Senden hiçbir şey saklamıyorum" geri gittim. O da üstüme geldi. Sırtım ağaca yaslandı.
"Hatırlıyor musun? Annen ile yüzleştiğin gece insan bazen terk etmeye mecbur kalır demiştin ve bunu kendin yaşamış gibiydin Alparslan. Yaşadığın bir şeyi söyler gibi. Sonra son nefesini vericeğin esnada bile bana seni seviyorum demeye çalışmıştın. Hatırlıyorum hepsini ve hiçbiri yalan değil bunu da sen çok iyi biliyorsun Alparslan."
Yüzüme soğuk bakmaya çalıştı ama bakamıyordu bile. Ellerim yüzünü gitti. "Biliyorum, hissediyorum sen beni terk etmek istemedin mecbur kaldın ve şuan da bazı şeylere mecbursun biliyorum söyle Alparslan hadi lütfen söyle beni sevdiğini söyle, mecbur olduğunu söyle bana gerçekleri söyle Alparslan Lütfen Alparslan lütfen."
Ağzımdan uzun zamandır onun duymadığı o lafı söyledim. "Seni çok seviyorum Alparslan lütfen artık gerçeği söyle lütfen artık mutlu olalım lütfen artık gerçek bir aile olalım lütfen ben seni çok özledim Alparslan lütfen" yalvardım resmen ona.
"Ben seni çok seviyorum Alparslan ve sende beni seviyorsun biliyorum lütfen"
Bakışlarım, yüzüm her şeyim acı çekiyordu. Yaklaştım ve Alparslan'a sıkıca sarıldım. Yıllar sonra ona sarıldım. Bir şey yapamadı. Kitlendi kaldı sanki. Ona sarılmayı ve onun kokusunu çekmeyi çok özlemiştim. Gözlerimden akan yaşlar ile sarıldım ona. "Seni çok özledim Alparslan lütfen yapma bunu"
Alparslan'ın bir şey yapmasını bekledim ama yapmadı. Öylece durdu ama kolumu içime çektiğini hissettim. Kokumu içime çektiğini hissettim. Bir şeyde anladım. Alparslan bana sarılmamak için kendini çok zorluyordu.
Alparslan yalvarırım sana artık ben çok yoruldum. Demedim daha fazla bir şey demedim. Alparslan'a sıkıca sarıldım sadece. Alparslan öylece durdu. Canının yandığını hissediyordum. Ben bunu daima hissederdim. Alparslan'ın her şeyini hissederdim.
Ona döndüm. Tekrar canımı yakacağını bile bile döndüm. "Ölüceğini düşünme ihtimalin bile beni delirtiyordu biliyor musun Alparslan? Vurulduğun an hayat bitti sandım. O vurulduğun anı asla unutmuyorum seni kaybediceğimi düşündüğüm anı asla unutmuyorum ve unutamam." Ne kadar istesemde olmaz.
"İnanmıyorsun değil mi bana? Ben o lafıma çok pişman oldum. Keşke dedim dilime eşek arıları soksaydı ama demeseydim dedim. Ben şehadet haberin en erkeninden kulağıma ulaşır lafını dediğim için ne kadar canım yandı tahmin bile edemezsin. Ben sadece o cümleyi söylediğim için ne kadar acı çektiğimi bilemezsin Alparslan."
Anla artık Alparslan. Lütfen anla benden artık gerçeği gizlememen gerektiğini anla yalvarırım anla.
"Beni sevdiğini uykunda bile söylerken ben nasıl beni sevmediğine inanırım Alparslan."
Gözlerimi acıyla kapadım. Bir şey demesini istemedim. Saçmalıyorsun demesini istemedim. Bir hatasın demesini istemedim. Hayatımın en büyük hatasının demesini istemedim. Canımı yakacak bir şey söylemesini istemedim. Beni tehdit etmesini istemedim. Ben hiçbir şey istemedim. İsteyemiyorum da.
"Söyle hadi yak yine canımı kırılacağımı, canımın yanını bile bile parçala sözlerin ile kalbimi Alparslan. Hadi lütfen yap bunu"
Bir şey demek istemesin istedim. Alparslan bir şey demesin sadece gözlerime baksın istedim.
"Hazal!" Dedi sert sesiyle, daha doğrusu kendini sert tutmaya çalışan sesi ile.
"Çocuğunun annesine layık bulduğun sözleri söyle hadi Alparslan."
Kalbinin sıkıştığını hissettim. Benim de kalbim sıkıştı. Nefesinin daraldığını hissettim. Benim de nefesim daraldı.
"Aslında beni bile buraya bir amaç bir görev için getirdin değil mi?" Dedim acı dolu kısılan sesimle. "Böyle düşünmek istemedim ama gerçek bu değil mi?"
Alparslan bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyordu sanki.
"Bir şey söyle!" Diye bağırdım. Gözlerimden akan yaşları sildim.
"Benim aynı zamanda bir insan olduğumu unutuyorsun" dedi. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini, bunu görebiliyordum. Bunu anlayabiliyordum. Gözlerinden belliydi.
"İnsan isen önce seni seven kadına her şeyi anlatırsın." Sevdiğin kadına değil seni seven kadına Alparslan. Sakın yanlış anlama.
"Ağlama artık Hazal lütfen ağlama" yanağımdaki yaşı sildi. Ona öylece baktım. Ardından arkasını dönüp uzaklaştı benden. Gitti kalbimi kırmadan canımı yakmadan gitti.
Ben ise arkasından öylece kaldım.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.52k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |