Fıstıklar nabersiniz?
İyi misiniz?
Bu bölüm diğer bölümlerin aksine biraz daha farklı. Kitabım için bunca zaman o kadar duyguya girip çıktım ama hiçbir zaman böyle ağlamamıştım.
Bu bölüm beni oldukça zorladı. Neden zorladığını birazdan anlayacaksınız.
Bu bölüm için bolca yorumunuzu bekliyorum. Sınır koymuyorum çünkü sınır bazen geçilmiyor. Bende umursamadan yine yüklüyorum. Sizi kırmamak için ama lütfen beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin kitabım için.
Bu bölüm için bayağı bir yorum bekliyorum çünkü bu bölümde büyük bir sırrı öğreniyoruz.
Hep birlikte dışarı çıkmak nasıl bir fikirdi? Harika bir fikir olduğu söylenebilir miydi?
Hiçbir şey henüz belli değildi. Ceylan ve Mavi arkadaydı. Ben ön koltukta ve Alparslan sürücü koltuğunda öylece gidiyorduk. Amaç ne miydi?
Tabi ki alışverişti. En son Alparslan beni sinirlendirip kaçmıştı. Ben ise koltuğa oturmuş ciddi ciddi öyle miyim diye düşünmüştüm.
Peki sonuç ne miydi? Sinirliysem sinirlendirmesinler arkadaşım. Beni sinirlendiren tek kişi olma ünvanını gösteren Alparslan'a da ayrı bir teşekkür ediyorum.
Bir dakika ya sadece Alparslan değil aynı zamanda kızı da beni oldukça güzel sinirlendiriyordu. Ben ikisi ile de uğraşmak zorunda mıyım da beni sinirlendiriyorlar.
Hadi Mavi'yi anladık o sonuçta evlat ama ben niye Alparslan ile uğraşmak zorundayım.
"Hem beni sinirlendiriyorsunuz sonra da deli diyorsunuz" şaka gibi ya
Alparslan bıkkınca nefesini verdi. "Hayla kapatmadın mı o konuyu?" Kapatmadım, ben istemediğim sürece hiçbir konuyu kapatmam.
"Parçalara ayıracakmış. Bir kere beni bu hayatta sinirlendiren bir sen iki kızın var. Allah sizi bana günah olarak mı verdi? Çok merak ediyorum."
Alparslan susmak gerektiğini söyleyecekti ki tekrar konuştum. "Hem hadi sinirliyim siz illa sinirlendirecek bir şey bulmuşsunuzdur beni uğraştırmışsınızdır hem"
Aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım. "Hem hadi ben Mavi ile uğraşıyorum sonuçta o evlat ama ben neden seninle uğraşıyorum Alparslan."
"Benimle evlendiğin için çocuğunun babası olduğum için olabilir mi acaba Hazal?"
"Hayatımın en kötü kararını vermişim." Bunu biraz daha kısık söylemiştim. Mavi halasının dizinde uyumaktaydı. Ceylan ise hiç bir şey demeden bizi dinliyordu.
Alparslan bu dediğimden sonra sustu. Bir dakika ben ne demiştim? Yine kalbini kırmıştım adamın, harika.
Avm ye geldiğimizde arabada uyuyan Mavi'yi uyandırmak kolay olmadı ama sonunda başardım.
İçeri girdiğimizde Mavi babasının elini tutuyordu. Ceylan ile beraber alışverişe başladık. Önce onu bir giyim mağazasının içine soktum. "Evet" diyerek ilerledim. Kıyafetlere baktım. "Ne tür şeyler seversin?"
Ceylan ilerledi. Gözüne kırmızı bir kazak belirdi ve onu direk aldı. İlerledi bir pantolon bir tişört ve daha birçok şey aldı. En azından bu konuda istemiyorum diyerek zorluk çıkarmamıştı. Bence bu iyi bir haberdi. Alparslan ona karşı yumuşamasaydı asla almazdı çok iyi biliyorum. Ardından onu bir kitapçıya soktum. Kitap okumayı sevdiğini biliyordum. Ona benim de yardımım ile birçok kitap aldık.
Ardından Ceylan'a akıllı telefon aldık. En sonunda Alparslan bize kartı verdi. Siz gidin kendiniz alın. Dediğini yaptık, kartı Ceylan'a verdim. Ceylan'a birçok şey aldırdım. Günün sonunda Ceylan'a kartı zorla verdirdim. O kart onun hakkıydı. En sonunda ise kendimizi yemek yemek için bir restorana attık.
(...)
Yıllar önce
"Seni öldürürüm!" Diye gürledi adam.
Kadın güldü. "Sen mi beni öldüreceksin?" Dedi. Sesinde fazlası ile alay taşıyordu. "Sen zaten beni defalarca öldürdün. İki çocuğum var bir oğlum ve bir kızım onlar nasıl oldu ha?"
"Uslu dur canımı sıkma Hanife"
Güldü kadın. "Sen bana tecavüz ettin. Şimdi de evladımı elimden almaya çalışıyorsun?"
İskender ufak kıza, kendi kızına iğrenerek baktı. "Kız çocuğuna gerek yok iki tane oğlum var onlar bana yeter."
"Sen kendi oğluna istediğini yaptır ama kendi oğluma yaptırmana izin vermiyeceğim."
Güldü İskender. "Senden izin ister gibi bir halim mi var?" Nefesini verdi. Üstüne yürüdü Hanife'nin "uslu dur yoksa kızını gözlerinin önünde öldürürüm."
"Hasan'ım asla senin gibi olmayacak. O doğru yolu seçecek benim oğlum doğru yolu seçecek"
İskender bıktı ve Hanife'ye tokadı yapıştırdı. "Senin kızın umrumda değil onu sattım"
Hanife'nin içi parçalandı. Kızını nasıl satardı? Hanife'ye bir tokat daha atacaktı ki onu durduran minik bir çocuk oldu. "Baba lütfen anneme vurma"
İskender bıkkınca oğluna baktı. Son defa Hanife'ye baktı. "Sen oğluna dua et" ardından hiçbir şey demeden çıktı. Hanife korku ile onun gidişini izledi. Ardından kaç gözyaşı döktü bilemedi.
Bazı hikayeler acıtır ve bu hikayede en çok acı çeken karakter kimdi? Oydu.
Her zaman olduğu gibi erkenden uyandı Hanife. Babası ve abilerine kahvaltı hazırlamalıydı. Annesi ile erkenden uyandı.
Sütleri sağdı. Hayvanları doyurdu. Kahvaltıları hazırladı. Abileri ve babası kahvaltılarını yaptıktan sonra annesi ile artıkları yedi.
Ardından geri kalan işlerini yapmaya başladılar. Hanife'nin zor bir hayatı vardı ama mutluydu. Çünkü ilerde sevdiği adam ile evlenecekti. Çok sevdiği bir adam vardı. O adam da onu çok seviyordu.
Okuyordu ama o, Hanife ise ilkokulu bile zorlukla izin vermişti babası, o da çok okumak istiyordu ama mümkün değildi. Sevdiği adam sen beni seviyorsun ben seni seviyorum ya o bana yeter. Babandan isterim seni eğer ki baban istemezse seni kaçırırım demişti.
Göle her zaman olduğu gibi çamaşırları yıkamak için gelmişti. İşine odaklanmıştı. Arkadan gelen sesi duydu. "Kolay gelsin Hanife'm" bu sesi umursamadan devam ediyordu ki, gözleri fal taşı gibi açıldı. Arkasına baktı. Sevdiği adam onu kollarını açmış bir şekilde bekliyordu. "Yavuz" diye bağırıp sevdiği adama koştu.
Yavuz ve Hanife uzun uzun sarıldı. Bir sevda tekrardan buluştu. "Ne ararsın burada?" Dedi Hanife.
Yavuz, Hanife'nin güzelliğine karşı tebessüm etti. "İznim vardı seni görmeye geldim."
Hanife gülümsedi. "İyi ettin."
Yavuz ve Hanife'nin aşkı öyle güzel ve öyle büyüleyiciydi ki ama onlar birbirlerine asla kavuşmazlardı. Onların yazgıları belki birbirleriydi ama o yazgı asla olamazdı. Onlar imkansızdı hem kaderleri birbirine yazılmıştı hem de imkansızlardı.
"Seni çok özledim Hanife'm"
"Gel iste beni Yavuz bitsin artık bu hasret"
"Bitecek Hanife'm bitecek benim tekrar gitmem gerekiyor. Ancak bir günlüğüne gelebildim. Fakat söz bir dahaki gelişimde alacam seni babandan ister baban verecek isterse vermesin seni kaçırırım vermezse, sana söz bir daha ki gelişimde alıcam seni"
"Hayallerimize kavuşacak mıyız Yavuz?" Yavuz ona umutla baktı. "Kavuşacağız Hanife'm Allah şahidim ki şu hayattan tek isteğim seninle evlenip bir çocuğumuzun olması"
Hanife aşkla baktı. Çok doğru adamı sevmişti. Bu hayatta doğduğundan beri yüzü gülmemişti. Fakat bundan sonra gülecekti. Yavuz onun bu hayatta yüzünü güldüren tek erkek olmuştu. Son da olacaktı. "İleride" dedi Hanife, hayallerini düşünürken "bir kızımız mı olsun istersin yoksa bir oğlumuz mu?"
"Benim için kız da olsun erkek de olsun fark etmez ama bir kızımız olsun çok isterim ve eğer ki bir kızımız olursa onun adını bile düşündüm."
Hanife gülümsedi umutla "ne olsun istersin kızının adını?"
Yavuz, Hanife'nin elini öptü. "Bir kızımız olursa adını Hazal koymak isterim." Hanife çok sevmişti bu ismi.
"Bir kız bebek dünyaya getirirsem söz sana onun ismi Hazal olacak" demişti.
Hanife kızının adını Hazal koymuştu belki ama o bebeğin babası Yavuz değildi. Hazal bir tecavüz sonucu doğmuştu. Hanife sözünü tutmuştu ama o sözü Yavuz ile olan kızlarına koyacaklarını düşünmüştü oysaki.
O gün Hanife çok mutlu olmuştu. Nereden bilsin ki o gün son mutlu günü olacağını.
Eve geldiğinde her zaman olduğu gibi annesi ile beraber akşam yemeği hazırlamıştı. Hanife babasına çayı verdi.
"Gelsin İskender alsın kızı" dedi babası. Hanife için sanki o an dünya durdu. "Baba" dedi. Yıllar sonra ilk defa baba demişti. "Yalvarırım beni ona verme" dedi.
"Bey" dedi anası "etme kız daha 18 yaşında erken değil midir?"
Babası ona tiksinerek baktı. "Kararımı sorgulamak size düşmez."
"Baba" dedi Hanife yalvarır gibi "etme"
"Sana kararımı sorgulama dedim Hanife"
Hanife elini yumruk yaptı. Bu kadar zulüm yeterdi artık "senin kararın benim hayatım baba benim hayatım!"
Hanife zorlukla annesine baktı. "Şu yaşıma kadar beni bir hizmetçi olarak görmekten başka bir şey yapmadın. Ne bir gün kızım dedin ne de bir gün saçımı okşadın bari ömründe ilk defa iyilik yap ve beni istemediğim bir adama verme" benim gönlüm başkasında hem... diyemedi.
"Haddini bil!" Diyerek Hanife'ye tokatı çarptı. Hanife tokadın etkisi ile yere düştü. "Baba" dedi son kez "etme" babası dinlemedi. Ona vurdu. O gece babası Hanife'yi bayılana kadar dövdü. Hanife bayıldığında kızına son kez bakarak uzaklaştı. İskender'i tanıyordu Hanife.
Tüm köyün merhametsiz diye söz ettiği kişiydi. Zengindi bu yüzden vermişti kesin babası, uygunsuz işleri olduğundan söz edilirdi. Hanife onunla evlenmeyecekti. Sabah olduğunda erkenden kalkıp Yavuz'un evine gitti. Kaçalım demek için fakat Yavuz evinde yoktu. Erkenden gitmişti. Hanife belki yolda bulurum diye umutla koştu ama çok geçti. Yavuz gitmişti.
"Biz şimdi yarım mı kaldık Yavuz'um?" Dedi. Yere çöküp ağlayarak, evet yarım kalmışlardı.
Düğün hazırlıkları erkenden başladı. Hanife Yavuz'un gelmesini bekledi ama Yavuz gelmedi. Ona zorla kefeni giydirdiler. Giymek zorunda bıraktılar. O kefen ile gitti. Evlendiklerinin ilk gecesi Hanife tir tir titriyordu. İçeri İskender girdi. Hanife korkuyla ona baktı. İskender ona dokunmak istedi ki Hanife geri çekildi. "Yapma"
İskender güldü alayla "söylesene Hanife sen aslında Yavuz ile evlenecektin güya değil mi?" Hanife korkuyla ona baktı.
"Sen nereden biliyorsun?" Sesi titremişti korkudan, İskender üstüne yürüdü. "Ben başından beri her şeyi biliyorum Hanife. Seni o adamla gördüğüm her an dedim bu kız ileride benim olacak" soğukça gülümsedi. "Oldu da"
Hanife olumsuzca başını salladı. "Olmadı olmayacak" duvağını çıkarıp İskender'den kaçmak için kapıyı açmak istedi ama kapı kilitliydi. Korkuyla baktı İskender'e "sen benden kaçabileceğini mi sanıyorsun?" Kaçacaktı. Sonuna kadar kaçacaktı. "Gelme" dedi Hanife.
Ama İskender dinlemedi. Üstüne yürüdü. Hanife koynuna sakladığı bıçağı çıkardı. Asla İskender'in olamazdı. Olmayacaktı. "Ben Yavuz'u seviyorum."
İskender üzerine yürüdü. Bıçağı elleri titreyerek tuttu. En sonunda ise o bıçağı elinden aldı İskender. En sonunda ise Hanife kendini çok zorladı ama olmadı. O gece İskender onunla zorla birlikte oldu. O gece aynı zamanda Hanife'nin karnına bir erkek çocuğu düştü. O çocuğun ismi Hasan olacaktı.
Kendinden tecavüz sonucu olduğu için iğrenen bir çocuk olacaktı. Babasının kanını taşıdığı için iğrenen bir çocuk olacaktı. O şekilde büyüyecekti. Devletine sadık bir adam olacaktı.
Hanife hamile olduğunu öğrendiğinde her şeyden umudunu kaybetti. Ne yapacağını bilmiyordu. Bir süre sonra Yavuz büyük umutlarla köye geri geldi.
O zaman Hasan doğmuştu. Köyün girişinde İskender onu karşıladı. "Hayırdır Yavuz buralara uğrar mıydın sen?" Dedi alay dolu bir tonda.
Yavuz sakın kalmaya çalıştı. "Çekil önümden İskender işim gücüm var seninle uğraşamam"
İskender çekilmedi. "O iş güç Hanife mi?" Yavuz şaşkınlıkla ona baktı. İskender susmadı. "Çok geç kaldın be onun için babası onu çoktan evlendirdi bile hatta bir çocuğu bile oldu."
Yavuz hayal kırıklığı ile kaldı öylece, dünya sanki durdu. Hareket edemedi. Nefes alamadı. Buraya gelmişti Hanife için. K kadar çalışıp para biriktirmişti. Hanife için. Hanife de evlenmiş miydi?
Hanife onu beklerdi. Kesin babası zorla evlendirmişti. "Kim ile?" Dedi fakat bunu derken bile acıdan sesi kısık çıktı.
İskender bu anın uzun süreden beri hayalini kurduğu için büyük bir mutlulukla söyledi. "Benimle"
Yavuz şaşkınca İskender'e baktı. Öylece kaldı birkaç saniye ardından, sinir tüm vücudunu yavaş yavaş ele geçirdi. İskender'e attığı yumruk ile bile geçmedi siniri, "sen" dedi tüm siniri ile "benim" ilerledi bir yumruk daha ve bir yumruk daha "sevdiğim kadını"
İskender de kendini toparlayınca ona bir yumruk attı. "Sevdiğin kadını elinden aldım."
İskender öylece durdu. Yavuz artık daha fazla dayanamadı. Silahını çekip alnına dayadı İskender'in "sen bana inat benim sevdiğim kadını aldın öyle mi?"
İskender soğukkanlı bir şekilde durdu. "Aynen öyle yaptım. Hanife artık benim, benim bana ait sana değil"
Yavuz bildiğin haykırdı. "O bir eşya da mı senin olsun!"
Silahın pimini çekti. İskender'e vuracaktı. Yavuz ailesini kaybedince okumaya başka şehire gitmek zorunda kalmıştı. Hanife'den ayrıldığı için canı yansa da bir gün Hanife ile mutlu bir evlilik için bunu yapmıştı. Hem okumuş hem de çalışmıştı. Sonucu bu muydu?
Hayatı sadece Hanife'yi sevmekten ibaretti oysa "sen benim her şeyimi elimden aldın öyle mi? Hem de onu sevdiğimi bile bile"
İskender onu kışkırtmak ister gibi "bile bile aldım onu senden"
Yavuz tetiği çekecekti ki sanki bir güç onu durdurdu. Silahı yavaşça indirdi. İskender onun canını yakmak için "evlenmek istemedi güya. Senin gitmediğini düşünüp evine gelip beni kaçır diyecekti güya. Fakat kısmet olmadı."
Yavuz artık sinirlerini atmış. Geriye sadece üzüntüsü, acısı ve aşkı kalmıştı.
Aşkı, sevdası, mutluluğu, hayalleri her şeyi gitmişti. Geriye kalan tek şey eski güzel anılardı. Onu ne kadar çok seviyordu oysa, bu kadar sevmenin sonu bu muydu?
O gün Hanife'yi görmek için her yolu denedi ama ona asla Hanife'yi göstermediler. Vazgeçmeyecekti. O gün gidecekti ama geldiğinde Hanife'yi kaçırmak için gelecekti. Tekrar geldiğinde Hanife'yi kaçırmak için yalnız kalmayacaktı. Aynı zamanda en yakın dostu Kudret ile gelecekti. O gün mecburiyetten gitti ama diğer gelişinde Hanife'yi alacaktı.
Hanife oğlunu susturmak için her yolu deniyor ama başaramıyordu. Kucağına aldı oğlunu "sus artık Hasan sana tahammülüm kalmadı." Tecavüz sonucu doğduğu için ona bakmaktan bile çekiniyordu. Kendi oğluna bakmaktan bile çekiniyordu. Oğlunun yüzünü her gördüğünde o an aklına geliyordu. Fakat buna yavaş yavaş alışmaya başlıyordu. Korkularının üstüne gidiyor ve o an artık Hanife'de yavaş yavaş siliniyordu.
İskender eve geldiğinde endişeliydi. "Bittim ben bittim." Diyerek ne yapacağını bilmiyordu. Hanife korkuyla ona baktı. Ne olmuştu acaba? İskender Hanife'ye baktı. "Hazırlan gidiyoruz"
Hanife korkuyla baktı ona "nereye?"
"Gidince görürsün."
İskender o gece oğlunu ve Hanife'yi aldı. Hanife onun aslında bir terörist olduğunu öğrendiğinde ihbar etmeye kalktı ama başaramadı. İskender bunu anlayınca onun cesaretini kırmak için defalarca kez dövdü Hanife'yi.
Hanife her gününü korku ile geçiriyordu. Hasan iki yaşına gelmişti. Günleri cehennem azabı gibi geçiyordu. Zorla tutuluyordu. Kurtulmanın bir yolunu hiçbir zaman bulamıyordu. İskender bir gün eve bir kadın ile geldi. Hanife'nin umurunda bile olmadı. Benden uzak olsun kafasını taşıyordu. O kadından bir oğlu oldu. Adına Korhan koydu.
Kadın İskender'i isteyen çıkarı olan kötü biriydi. Aynı evin içinde yaşamaya başladılar. İskender tekrar gizlice köye girmenin bir yolunu buldu. Hanife'nin canını yakmak için onu da oraya götürdü. Götürdüğü gün yine ona tecavüz etti. O gün bu sefer de Hanife'nin rahmine bir kız bebeği düştü.
Hazal doğdu. İskender kız çocuğunu istemezdi. Hanife'den habersiz onu satacaktı. Sattı da sattığı gün sattıkları adamlara baskın yapıldı. Yavuz da Kudret de o gün o masum kız bebeğini gördü. İsim koymayı bile çok gördükleri kızı gördüler. Yavuz o minik bebeğe baktığı an aklına Hanife'nin yüzü düştü. O bebek sevdiği kadına çok benziyordu.
Bebek annesine çok benziyordu hatta belki de tıpatıp aynısıydı. Babasına hiç benzemiyordu. Sadece annesine benziyordu. Yavuz o bebeği gördükçe acı çekiyordu. Hanife'sine sevdiği kadına ulaşmak için her yolu deniyor ama bulamıyordu. Sevdiği kadını istiyordu. Onu kurtarmak için elinden geleni yapıyordu ama işe yaramıyordu.
Bebek çok ağlıyordu. Hanife'sini düşünerek aldı onu kucağına, bebek sakinleşti. Annesinin zamanında sakinleştiren adam bu sefer de kızını sakinleştirmişti. Onun kulağına fısıldadı. "Senin bir adın bile yok değil mi?"
Gözünden akan yaşlara engel olamadı Yavuz. "Sanırım senin adın Hazal olacak" dedi Yavuz. Kendi kızları için değildi sonuçta o söz. Hanife kızının ismini Hazal koyardı.
Kudret arkadaşının can dostunun o bebeği görünce halini anladı. Fakat bir şey diyemedi ama o bebeği çok sevdi. Hatta evlatlık almayı bile düşündü. Kızı ne zamandır bir kardeş istiyorum baba dese de olmuyordu işte.
O gün bir çatışma oldu ve bebeği aldılar. Yavuz o bebeği korumak için elinden geleni yaptı ama başaramadı. Hanife kızına doyasıya sarıldı. Bırakmadı kızını, İskender onu tekrar satacaktı. Kafaya koymuştu bir kere. Bebeği verdiği adamlara kafasını salladı. Hanife çocuğunu hazırladı. Adamları öldürüp kızı için ilk defa elini kana buladı.
Kızını kaçırdı. O gece Yavuz'u bulmak için İstanbul'a gitti. Onu bulacak ve geçmişi geride bırakacaktı. Tek istediği buydu. Kızını yetimhaneye bırakmak zorunda kaldı. O bebek ile yollarına devam edemezlerdi. Bebek ölürdü onunla birlikte olmazdı. Onu sepete koydu. İçine notu yazdı. Karar verdi o an. O kızın ismini Hazal koyacaktı ve o bebeğin ismi Hazal oldu. Bebeği için onun canı için o gün aslında kızından vazgeçti. Onu almaya gelicekti ama bunu yapamadı.
Kızından zorla ayrıldı. Kızını çok seviyordu. Çünkü kızı kimseye babasına bile benzemiyordu çok fazla çünkü tıpkı kendisiydi. Bu yüzden kızını oğlundan çok sevdi. Kızını bırakıp yollara düştü oğlu ile beraber ama bilmedikleri bir şey vardı. İskender onları bulmak için uğraşıp durmuştu ve sonunda başarmıştı. Onları ıssız bir sokakta aldı.
Hanife'ye baktı. "Kızım nerede?"
"O senin değil benim kızım sen onun babası olmaya layık değilsin"
"Kes ve cevap ver!"
"Beni öldürsen bile onun yerini asla söylemem." Oğlu zaten küçüktü. Böyle şeylerden anlamazdı. O kızını artık çok istiyordu. Çünkü artık kızında çok değerli bir şey vardı.
"Söyle nerede kızım?" Cevap gelmedi.
"Sen istedin." Adamlarını çağırdı. "Uzuvlarının hepsini teker teker kopartın. Her uzvunda aynı soruyu sorun cevap vermezse kendi kendine kan kaybından ölür zaten"
Adamları dedikleri yaptı. Hanife çok acı çekti. Çığlıklarını herkes duydu. Özellikle de Hasan ama o bile bir şey yapamadı. Annesini koruyamadı.
Hanife bir süre sonra kan kaybından dolayı yavaşça dünyaya gözlerini kapattı. Hayatı bir film şeridi gibi geçti gitti. "Yavuz" dedi. Son sözü bu oldu. O an Yavuz da kalbinin sızladığını hissetti.
Mezar taşı koyup gömdüler Hanife'yi ama Yavuz o mezara bile gidemedi. Çünkü İskender buna bile izin vermedi. Hanife'yi gömdüğü yeri gizledi. Böylece bir aşk daha yarım kaldı. Güzel masum bir aşktı. Oysaki onların, bu hayatta kavuşmak için öyle güzel hayaller kurmuşlardı ki ama o hayaller bir bir hayal kırıklığına uğradı. İkisi yarım kalmaya mecbur bırakıldı. Yavuz ondan başka kimseyi sevmedi. Hanife'ye haksızlık yapmış olurdu. Olmazdı ona yakışmazdı zaten. Yavuz hayatı boyunca bir tek Hanife'yi sevdi.
Yavuz, Hazal'ı buldu. Onu İskender'den kendi öz babasından sakladı. Üstleri Hazal'ın zamanı gelince İskender'i bitirmek için kullanacaklarını söylediğinde üzüldü. Ona kendisi bakmak istiyordu oysa ki, Hazal'ın bebeklik zamanlarında zamanı gelince hatırlamayacağı bir süre boyunca ona kendi baktı. Hazal ilk sözü baba oldu. O Yavuz'a baba demişti. Yavuz'u kendi babası gibi görmüştü.
Yavuz onu yetimhaneye bıraktığı zaman çok acı çekti. Hazal ondan ayrıldığında çok ağladı ama bu anlarını hatırlamadı büyüyünce. Yavuz ne kadar Hazal'dan uzak ta olsa da geriden koruyan bir baba oldu sanki ona.
Hazal arkadaşı ile ayrı eve çıkınca çalışması gerekti. İşyeri sahibine para verdi. Tüm çalışanlara ikramiye olarak ver dedi. Vermek istediği tek kişi Hazal'dı oysa bunu defalarca tekrarladı. Arkasından bir sapık çıktığı an Hazal onu bile görmeden etkisiz hale geldi o sapık.
Yavuz onu Alparslan ile gördüğünde kıskançlık damarları tuttu. Onu kendi kızı gibi kabullenmişti çünkü. Hazal'ın çektiği tüm acılar için onun da canı yandı ama elinden bir şey gelmedi.
Üstleri Hazal'ın asker olmasına sevindi. Yavuz'a ona bizden biri olması için teklifini sun senin ekibinde olsun dedi. Yavuz onların dediklerini yaptı. Hazal onu ilk gördüğünde içinden acaba beni hisseder mi? Diye düşündü. Hazal onu ilk gördüğünde içinde oluşan duygu umuttu. İçindeki mutluluktu.
Yavuz Hazal'ı uzaktan koruyup kolladı her daim. Kendi kızı olmamasına rağmen. Teröristin kızı olmasına rağmen ama Yavuz hiçbir zaman onu İskender'in kızı diye düşünmedi. Hanife'nin kızı olarak gördü. Yeri geldi kendi kızı gibi gördü. Hasan'ı onların elinden aldı. Hazal zamanı gelince onlar için büyük bir işe imza atacaktı. Bu yüzden iki kardeşin birbirleri ile görüşmesine izin verilmedi. Eğer ki Hazal abisi ile büyüseydi İskender onu hemen bulup alırdı ama buna izin vermezlerdi. Bu yüzden onun elinden aldı.
Yavuz, Hanife'nin çocuklarını gözü gibi korudu. Birini gizli gizli diğerini de kendini belli ederek. Hazal aslında her daim yanında çalıştığı saygı duyduğu adamın onun tüm geçmişini bildiğini bilmiyordu. Yavuz başkanı da her zaman ayrı bir yere koyuyordu. Her zaman.
Nereden bilirsin ki aşkı, sevgiyi,
Fakat ben bilirim aşkı sevgiyi,
Nereden mi bilirim ben,
Ayrılıktan bilirim ben aşkı,
Kavuşamamaktan bilirim.
Aşk seni sürükler, mutlu eder, hayat katar sana ama bazen hayat kattığı gibi öldürür seni aşk. Aşk seni öyle bir öldürür ki anlamazsın bile seni öldürdüğünü, her an onu düşünürsün. En çok da kavuşamamayı düşünürsün. Ölürsün onunla, saçının bir teline zarar gelir diye çok korkarsın ama o acı çeke çeke ölmüştür.
Aşk imkansızı sever diye boşuna dememişler. Aşk seni öyle bir sürükler ki sonunda sen o aşkla beraber imkansızlığa gömülürsün. Geriye ise imkansız bir aşk hikayesi kalır.
Herkese merhaba bu bölüm için birkaç bir şey söylemeden edemedim. İlk defa kendi yazdığım kitabım için ağladığım bir bölüm oldu. Öyle bir canım yandı ki bölümü yazarken, şiir bile yazdım be o kadar ruh haline girdim. Beni öyle bir etkiledi ki aslında kitabı yazmadan önce bile belliydi ama yazmak başka düşünmek başka diye boşuna dememişler.
İmkansız bir aşk hikayesi yazmak beni çok etkiledi. Bazılarınız çok emindi. Hasan kesin abisi diyordunuz. Teröristin kızı mı diye çok sordular ama tabi ki cevap veremezdim. Fakat evet anlamışsınızdır ki Hasan Hazal'ın abisi.
Neyse bu kadar konuşmak yeter şimdi gelelim bölüm sorularına.
Hanife hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yavuz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hanife ile Yavuz'u tahmin eden var mı?
Bu hikayede en masum kim?
Bu hikayenin kötü karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hazal bunu öğrenince sizce ne yapar?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.52k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |