Sınır 30 beğeni 5 yorum
İçeri girdiğimde Mavi babasının koluna girmişti. Ceylan onlardan uzak bir köşede utangaç bir şekilde oturuyordu.
Yanlarına ilerledim. "Mavi annecim hadi odana"
Mavi onu odasına göndermemin nedenini merak etse de bir şey demedi. Koşarak odasına ilerledi. "Konuşma vaktimiz geldi mi Alparslan?"
Başını salladı Alparslan "geldi."
Ceylan'ı kastederek "ama yalnız"
Nefesimi verdim. Kardeşine bu kadar kırıcı olmak zorunda değildi. "Ceylan'cım" dedim. Alparslan'ın aksine tatlı bir tonda "bizi yalnız bırakabilir misin acaba?"
Başını salladı ve tek kelime etmeden hemen Mavi'nin yanına gitti. Alparslan'ın kızının yanına gittiği için kızmasını bekledim ama neyse ki kızmadı.
O gittikten sonra "ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Ne yapıyor muşum?"
Koltuğa oturdum. "Kardeşin o senin kardeşine insan gibi davran biraz"
Gülmemek için zor tuttu kendini "o benim kardeşim falan değil"
"Kardeşin!" Dedim sesim itiraza izin vermiyordu.
Omuz silkti. "Ne yapmamı istiyorsun Hazal?" Komik bir şey düşünüyormuş gibi güldü. "Abicilik oynamamı mı?"
Başımı olumsuz anlamda salladım. "Onu sevmeni istiyorum. Kardeşini sevmeni istiyorum."
"Buna sen karar veremezsin." Buna ben değil o karar veriyordu zaten. Ben Alparslan'ı tanıyordum. Artık şüphem yoktu. Bakışlarından anlıyordum kardeşini sevmek istediğini ama buna cesaret edemediğini. "Buna ben karar vermiyorum zaten Alparslan. Sen karar veriyorsun."
Anlamadı. "Ne saçmalıyorsun Hazal?"
Başımı yana eğdim. "Seni iyi tanıyorum." Göz bebekleri anında titreşti. "Sen o kızı sevmek istiyorsun sen kardeşini sevmek istiyorsun ama henüz buna cesaret bulamıyorsun. Sende onu sevmek istiyorsun ama henüz farkında değilsin."
Hadi canım der gibi baktı. Ayağa kalkıp yanına oturdum. "Senin bilmediklerini, henüz anlamadığın duyguları iyi biliyorum Alparslan. İçinde bir yerde zamanı gelince sen de göreceksin."
"Ben o kızı istemiyorum Hazal."
Burukça gülümsedim. Zamanı gelince öyle bir isteyecekti ki
"Onu neden istemiyorsun? Onun ne suçu var? O masum değil mi? Babasız büyüyen varlık içinde olabilecekken yokluk çeken o değil mi?"
İçimdeki vicdan kırıltıları ile konuştum. "Kızın düzgün giyicek bir kıyafeti bile yok Alparslan."
Alparslan'ın gözlerinde buna üzüldüğünü anlayabiliyordum ama benim aksime o benim gibi ona acımamıştı. Başka bir duyguydu sanki "ben senin aksine onunla gurur duydum. Öyle kötü bir hayatı olmuş ki ama hiçbir zaman pes etmemiş."
Üvey babaları ile kim bilir neler yaşanmıştır minicik kız "hayallerinin peşinden giden bir genç kız, tek isteği doktor olmak olan bir genç kız o Alparslan. Ülkemize iyi bir doktor olmak isteyen bir genç kız."
O sıktığı elini ben bile farketmedim. "O kız çok masum Alparslan. Ben ona abicilik yap demiyorum buna da hakkım olmadığını biliyorum. Bunu isteyecek kadar bencil bir insan değilim" dedim.
İçinde oluşan acıyı o an bir ben fark ettim. "Ama kardeşine bir şans ver. O şans verilmeyi hak eden bir genç kız Alparslan. O çok masum bizim aksimize" ne demek istediğimi anlıyor ama anlamamazlıktan geliyordu o an.
"Onu koru kolla, babanı anlat babasını öğrenmek onun hakkı nasıl bir insan olduğunu, ne sevip ne sevmediğini, nasıl bir baba olduğunu her şeyi anlat" boğazımda bir yumru oluştu. Bunların hepsini merak ederdi Ceylan ama bende merak ederdim. Ceylan ile ortak olduğumuz bir nokta.
"Bunları öğrenmek Ceylan'ın hakkı Alparslan. Şuan o kız çok zor bir süreç geçiyor. Hayatının yalan olduğunu öğrendi. Çok sevdiği annesinin aslında bir yalancı olduğunu, baba hasreti çektiği babasının aslında annesi isteseydi bir babaya sahip olabileceğini öğrendi Alparslan. O onu çok sevebilecek bir babadan mahrum kaldı Alparslan."
Burukça gülümsedim. "Sen belki bilmezsin ama seni çok seven bir babadan yaşarken mahrum kalmanın ve bu yüzden babasız büyümenin nasıl bir şey olduğunu asla anlayamazsın. Baban belki yanında olabilirdi ama olamadı. Yada çok başka" nefes verdim. "Bilmiyorum ama o kız bunları hak etmedi. Babası yaşarken babasız kalmayı üvey babaları ile büyümeyi hak etmedi. Babası yaşarken babasız kalmak her şeyden farklı Alparslan. Sen belki yaşarken annesiz kaldın ama o seni terk etmişti ama babası asla böyle bir şey yapmazdı. Bunu bilmek çok büyük bir acı"
Ceylan'ı bu noktada anlamak istemezdim ama anlıyordum. "Tamam" dedi ama vur şart koştu. "Ama bir şartla."
"Ne istersen?"
"Bana o notu anlat"
O not kızımı evlatlık vermeyin dediği not. Normalde başka bir şey isteseydim zorlamazdı biliyordum. Fakat benim için de kabul etmesi en iyisiydi. Hem belki bunu anlatınca ikimizin de duygusal boşluğundan faydalanarak onun beni neden terk ettiğini söylemesini sağlayabilirdim.
"Peki" dedim buruk bir gülümseme ile "anlatırım"
(...)
Ceylan sessizliği korumakta ve bir şey diyemiyordu. Şoka girmişti. Kendine bir türlü gelemiyordu. Gerçekleri algılayamıyordu. Annesinin sözleri kulaklarında yankılandı. Ben kötü bir insanım demişti annesi, ilerde neden böyle bir şey yaptın diye sorarsan bende bilmiyorum kızım demişti Nermin hanım.
Annesine karşı içinde oluşan nefreti engelleyemedi. Nerede olduğuna baktı. Bir eve gelmişti. Yanında daha yeni amcası olduğunu öğrendiği biri vardı.
Beyni sanki işlevini kaybetmişti. Gördüğü masaya baktı. Üzerindeki örtüye, bardaklara baktı. Bir hışımla ayağa kalkıp masayı devirdi Ceylan.
Camların yere düşmesine aldırmadan öfkesini haykırırken odada yankılanan her bir çığlık, kalbini sarmaya başlayan karanlıkta birleşiyordu. Gözleri içinde kaybolduğu boşluğu yansıtırken, ne olursa olsun bir şeyin, birinin ona dur demesi gerektiğini hissetti. Ama o anda her şeyin yalan olduğunu öğrendiği an, kalbinin içinde bir çöküş başladı. Her şey hayatı boyunca inandığı her şey yalandı.
Amcası, ne olduğunu anlamak için geç kaldı. Onun öfkesini, çaresizliğini, içindeki kırılmayı görüyordu ama bir şekilde ona yaklaşmak zorundaydı. ''Sakin ol'' diye bağırdı amcası, sesindeki sertlik, sadece kızı durdurmaya değil, kendi içindeki acının da dışa vurumuydu sanki ''sakin ol'' dedi.
Ceylan gözlerinde bir delilikle ona döndü, ama bu bakışlar öfkenin ötesinde bir şeyler taşıyordu. Bir kırılma, bir hıçkırık, bir yalnızlık... ''Sen ne bilirsin ki?'' Diye bağırdı sesi titreyerek ''her şeyimin annemin bir yalan olduğunu öğrendim. Her şeyim yalanmış benim'' sözleri bir bıçak gibi kesiliyordu, her kelime bir yara açıyordu.
Kudret askerliğin getirdiği sakinlikle Ceylan'a adımını attı. Cam parçaların üstünden geçerek, ona doğru bir adım yaklaştı. Gözleri kızı izlerken, her bir hareketi, her bir sözcüğü dikkatle ölçüyordu. ''Evet ben senin öz amcanım ve bunu daha önce bilmeni isterdim. Ama şimdi kendine zarar vermene izin vermem!'' Sözleri kızın öfkesini dindirmese de, ona bir durma şansı verdi.
Ceylan ellerini yumruk yapmış, titreyerek yere çökmüş, sanki dünyayı omuzlarında taşıyor gibi hissediyordu. ''Bitti... Ben bittim. Bildiğim her şey yalan'' diye fısıldadı, gözyaşları yanaklarından süzülürken her şeyin anlamsızlaştığını hissediyordu.
Kudret bir an tereddüt etti ama sonra dizlerinin üzerine çöktü, yeğeni ile aynı seviyeye indi. Yavaşça elini uzatarak, kanayan elini tuttu Ceylan'ın ''biliyorum Ceylan her şey şuan senin için yalan gibi gözüküyor ama gerçeğini kim olduğunu yavaşça öğreneceksin'' dedi. Sesi derin ve sabırlıydı. ''Hayatının belki de şu an en karanlık anındasın ama bunu aşabilirsin ve emin ol bunları yaşarken asla yalnız olmayacaksın kızım. Ben amcan olarak yanında olacağım, abin ile zamanla birbirinize alışacak ve her şeyi beraber çözeceksiniz emin ol''
Kız, gözlerinin içine baktı. Amcasının gözlerinde bir şey vardı. Ama sadece amcasının gözlerinde değil, abisi ile ilk işini yaparken karşılaşmıştı. İçinde bir kıvılcım belirmiş ama anlayamamıştı. Sonra hastanede karşılaşmışlardı. Abisi ile göz göze gelmişti. Abisinin gözlerinde bir duygu belirmişti. Garip hissetmişti bu duygu karşısında şimdi aynısı amcasında görüyordu. Hüzünle kararmış olsa da, büyük bir umut ışığı vardı sanki.
Amcası yeğenine ''kendine zarar verme kızım ben amcan olarak hep burada olacağım, bu saatten sonra belki öncesinde ne senin yanında ne de abinin yanında olabildim ama bu saatten sonra ikinizi de yalnız bırakmam''
Ceylan'ın gözlerinde bir umut ışığı belirdi. Bazı şeylerin başından beri olmasa da bundan sonra iyi gitme ihtimali vardı. Belki bu saatten sonra bir ailesi olabilirdi. Abisi olabilirdi belki bunun için her şeyi yapabilirdi. Bu saatten sonra her şey farklı olacaktı.
(...)
İki aşık yan yana otururken, yılların getirdiği rahatlıkla sessizliğin tadını çıkarıyordu. Birlikte büyüdükleri, çocukluklarını paylaştıkları bu anlarda, her şey doğal ve huzurluydu. Elif her zaman olduğu gibi neşeliydi, her şey doğal ve huzurluydu.
"Söylesene Elif artık sanki her şey daha farklı değil mi?" Karan içindeki buhrandan kurtulmak için söylemişti bunu ama bu sefer Elif'i de içine almıştı buhran.
"Öyle sanki artık her şey daha fazla değişik gibi"
"Yorucu ve yorgun gibi"
İkisi de birbirlerini onayladılar. İkisinin de içlerinde bir acı vardı sanki, gerçeklerin acısı, masumluğun acısı.
İkisi de birbirlerini seviyordu ama ikisi de itiraf edemiyordu. Bunun üzüntüsünü çok yaşıyordular.
"Hayat insanı bambaşka bir şeye çeviriyor."
''Öyle'' diyerek onayladı. İkisi de geçmişi açıp biraz gevşemek istedi sanki.
''Hatırlıyor musun?'' Dedi Elif. ''Bir keresinde sırf ben çocukların sadece mendilini çaldığımda onlardan kaçışımda beni koruyup onlardan dayak yiyip hastanelik olmuştun''
Karan iç çekti. Elif'in hatırladığı anıya sövmeden edemedi. ''Unutur muyum hiç?'' Dedi ardından ''Alparslan komutanım patlatmıştı. Söylemedikleri, alay etmedikleri bir gün bile olmuyor.'' Elif hatırladığı anıya sövmeden edemedi.
''O günde kabak senin başına patlamıştı değil mi?'' Dedi çekingen bir sesle ''kusura bakma unutmuşum'' benim unuttuğum bir an bile yok demek istedi Karan ama demedi.
''Önemli değil'' dedi Karan. Ardından ''alt tarafı hırsızlık yaptın.''
Elif şokla Karan'a baktı. ''Alt tarafı bir mendil''
''Ama çaldın'' dedi Karan.
''Küçücük bir mendil'' dedi Elif.
''Bu çaldığın gerçeğini değiştirmiyor.'' dedi Karan.
''Ödünç almıştım sonra verecektim.''
''Ödünç alacaksan onlara söyleyebilirdin.'' dedi inatla.
''Ama vermezlerdi.'' Diyerek üste çıkmaya çalıştı Elif.
''Sende onlardan habersiz hırsız gibi çaldın''
Elif nefesini verdi. ''Ben haklıydım.''
Aynen aynen der gibi baktı. ''Haklı falan değilsin durduk yere beni de yaktın.''
Elif yazıklar olsun der gibi baktı. ''Aa o zaman gelip kurtarmasaydın.''
''Annem o kadar o çocukları suçladı. Nereden bilsin asıl suçlunun yanındaki minik kız olduğunu''
''Karan şimdi o çocuklar yerine ben seni hastanelik edicem görüceksin o zaman''
''Ettin zaten, dolaylı olarak da olsa ettin.''
''Çattık'' dedi Elif. ''Yemin ediyorum çattık''
Karan daha fazla gülüşüne engel olamadı. Katıla katıla güldü. Elif onun bu şekilde gülmesine hadi canım der gibi baktı. Ardından ''aşk olsun birde gülüyorsun'' Karan daha fazla güldü. Bu sefer Elif yazıklar olsun gibi baktı.
''Ben gidiyorum'' ayağa kalktı. Tam gidiyordu ki, Karan bileğini tuttu. ''Tamam tamam şaka yaptım.'' Fakat Karan gülüşünü bastıramadı. Elif daha da sinirlendi. Bileğini kurtarıp ilerledi. Karan birkaç saniye arkasından baktı. Ardından ise hızla ayağa kalkıp Elif'in peşinden ilerledi.
Elif arkasına bile bakmadan ilerledi. Karan ise onun peşinden
"Elif tamam şaka yaptım."
"Başlıycam ama şakana şimdi" diyerek daha da delirdi.
Karan ise artık pişman olmaya başlamıştı. Ben neden söylüyorsam şimdi bunu
"Tamam özür dilerim." Dedi Karan.
"Affetmiyorum" Elif kararlı bir şekilde hızlıca ilerledi.
"Elif şöyle özrümü kabul etmen için ne yapmalıyım."
"Def olmalısın"
Karan omuz silkti. "O olmaz işte" Elif çıldırma raddesine geldi.
"Ne olur?"
"Senin yanından ayrılmadığım sürece her şey olur." Bir dakika bir dakika Karan az önce ne söylemişti.
Ben ne dedim diyordu içinden, sakin ol sakin ol dedi ama olamıyordu. "Ne kadar da meraklısın bana" dedi Elif.
Karan ciddi olmaya karar verdi. "Öyleyim" dedi ciddi bir tonda, ardından yerinde durdu.
Elif dediği şeyi düşünmeden ilerledi. Karan onun da durmasını bekledi ama durmadı.
Birkaç saniye bekledi ama Elif durmayınca şaşkınca baktı arkasından, ardından "Elif" diyerek peşinden koşmak zorunda kaldı.
Elif, Karan'dan uzaklaşmıştı. Ardından ıssız bir yola gidip Karan'dan kurtulduğunu sandı. İlerledi. İlerledi. Karan ise onun nereye gittiğini düşündü. Birkaç saniye kaldı öyle, ardından izlerini fark edip ilerlemeye devam etti.
Elif ilerlemişti ki birden durdu. Karşısındaki adamlara baktı. O yasaklı madde miydi?
Sıçmıştı. Kelimenin tam anlamıyla sıçmıştı. "Allah'ım benim günahım neydi?" Demeden edemedi.
İlerlediler. "Merhaba güzellik" dedi. Devam ettiler. Elif korkuyla baktı onlara.
"Senin gibi bir güzelin buralarda ne işi var böyle?" Dedi bayık bayık.
Ne yapacaktı? "Siz devam edin bende gidiyordum."
İçlerinden biri "siz o kadar gelmişsiniz bize sizi boş göndermek olmaz."
Elif korkuyla bakıyordu onlara, ne yapacaktı şimdi. "Arkadaşım var, gelirse sizi çok fena yapar. Bırakın gideyim"
İğrenç bir şekilde güldüler. "Boyuna bakmıyor birde tehdit ediyor. Öyle mi?"
Elif birkaç adım geri gitmişti ki, onlarda peşinden gidince çığlık atıp koşmaya başladı. Ama tabi ki başaramadı. Yakaladılar.
Çığlık attı Elif. "İmdat Karan yardım et imdat"
Tam o sırada Elif kolundan tutulup bir bedenin arkasına geçti. Karan gelmişti.
"Ooo kim gelmiş. Arkadaşın bu demek"
Karan kararlı bir şekilde durdu. "Siz şimdi bittiniz" Elif'e dokunmalarının cezasını vereceklerdi.
Biri ona bir yumruk atmak istemişti ki izin vermedi Karan. Adamın bileğini tutup ona kafa attı. Adam bayıldı. Diğeri geldi. Onun kafasına bir yumruk atmaya çalıştı ama Karan geri çekilerek kurtuldu. Adamın bileğini tutup kırdı. Adamın bağırışları geldi kulağa, ardından onun da kafasına vurarak bayılttı. Diğeri gelip Karan'ın yüzüne yumruk attı. Karan tekme atıp onu da bayılttı.
Nefesini sakince verdi. Elif'e döndü. Elif ise şaşkınca Karan'a bakıyordu. "İyi misin?" Diye sordu Karan.
Elif şokla ona baktı. Hatırladı. O hastanenin çıkışında dışarıdan gelen sesleri hatırladı. Karan'ın sevdiğim kadına lafını hatırladı. "Elif" dedi Karan tekrar "iyi misin?"
Elif yutkundu. Başını sallamakla yetindi. "Gidelim mi?"
Elif derin bir nefes verdi. "Çocukluk aşkın kimdi Karan?"
Karan afalladı. "Anlamadım"
"Çocukluk aşkın kimdi? Cevap ver!"
Karan sustu. Buna nasıl cevap verebilirdi ki, sensin nasıl diyebilirdi?
"Ben miydim?" Karan afalladı. "Çocukluk aşkın ben miydim Karan?"
Karan içinde ne diyeceğini tarttı. Daha doğrusu tartamadı. Bazı şeyleri söylemenin vakti gelmişti anlaşılan.
"Elif" dedi. Heyecandan sesi kısık çıkmıştı.
"Ben miyim?" Diye sordu Elif ısrarla.
Karan artık ne yapması gerektiğini anladı. Onun için doğru olan şeyi anladı.
"Sensin" dedi Karan. Ardından derin bir nefes verdi. Elif şaşkınlıkla ona baktı. Yutkundu.
Karan ilerledi. İlerledi. Elif'e yaklaştı. "Sendin ilk ve tek aşkım"
Elif'in bir şey söylemesine izin vermeden Elif'in dudaklarına yapıştı. Elif şaşkınlıkla kaldı. Hiçbir şey yapamadı. Gözünden akan yaşa engel olamadı.
Ne yapacaktı? Düşünmeye gerek yoktu. O da Karan'ı seviyordu sonuçta.
Öpüşüne karşılık verdi.
Bir süre sonra çekildi Karan. Elif'in başını tutup alnını alnına yasladı. "Seni seviyorum Elif" dedi. İçinden bu anın gerçekliğini sorguladı. Başarmıştı sonunda, Elif'i sevdiğini söylemeyi başarmıştı.
Elif ilk başta bir şey demedi. "Seni seviyorum Karan" dedi. En nihayetinde işte bu sayede bir aşk daha mutluluğa erdi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.53k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |