22. Bölüm

22. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

Arkadaşlar lütfen yorum yapın yorumlarınıza ihtiyacım var.

 

Sınır 20 beğeni ve 5 yorum

 

 

 

Yüzleşme bu dünyadaki en acı şey belki de bilemem ama yüzleşme bir annenin evladı ile olan yüzleşmesi benim için en önemlisi olarak kalacaktı. Ben ne annemi ne de babamı tanımıştım. Birgün onları bulmanın umudunu içimde hep yaşıyordum. Bunu birgün başaracaktım belki ve bu yüzleşmeyi yaşayacaktım. Bu hayatta en çok istediğim şeylerin başında geliyordu. Bunu er yada geç bir gün yapacaktım. Annem yada babamla bir gün yüzleşecektim.

Fakat benim aksime bazı insanlar asla yüzleşmeye gerek duymaz. Bunlardan birisi de Alparslan'dı.

Fakat ben onun annesi ile yüzleşmesini her şeyden çok istiyordum. Ben Alparslan'ın kardeşi ile tanışmasını her şeyden çok istiyordum.

"Ne işin var burada? Hangi hakla benim karşıma çıktın?"

Nermin hanımın bakışları yerdeydi. "Söylesene hangi hakla karşıma çıkıyorsun benim beni beş yaşında terk ettikten sonra aklına bile gelmemişimdir senin durduk yere neden karşıma çıktın?!"

Nermin hanım hala bakışları yerdeydi ve çekiniyordu. "Cevap ver!"

"Haklısın" dedi Nermin hanım "özür dilerim oğlum bunu sana yapmaya hakkım yoktu." İçim yandı. Bunu gerçekten yapmıyordu.

"Sana yaptıklarım için çok pişmanım" değildi. Onun karşısına niyeti başkaydı. Onun niyeti kızını emanet etmekti. Güya kendini acındırıp kardeşine sahip çıkacaktı Alparslan güya

"Bir kuru özür öyle mi? Pişmansın öyle mi?" Alparslan'ın annesine öyle bir bakışı vardı ki "hadi bazen terk etmek için insanın büyük bir sebebi olur ama sende o da yok" gözlerimi bildiğin belerttim.

"İnsan bazen terk etmek istemese de terk eder. Çünkü başka çaresi kalmaz peki ya senin var mı?"

Nasıl yani Alparslan mecbur olduğu içini beni terk etmişti? Ne demişti az önce insan bazen terk etmek istemese de terk eder çünkü başka çaresi kalmaz. Alparslan beni terk etmek zorunda mı kalmıştı?

Olabilir miydi? Beni terk etmeye mecbur olabilir miydi? İçimde beliren tebessümü kimse fark etmedi. Fakat ben bu gece bir şey daha anlamıştım. Alparslan beni terk etmek zorunda kalmıştı.

"Oğlum ben pişmanım biliyorum benden nefret ediyorsun ama"

"Değilsiniz" bakışlar bana döndü.

"Ne? Diye sordu Nermin hanım

"Pişman değilsiniz Nermin hanım bunu biliyorum ben buraya sizi bunun için çağırmadım gerçekleri konuşun!"

Alparslan'ın yüzündeki hayal kırıklığını gördüm ama umursamadım. Ona olan kırgınlığım ömür boyu kalacaktı. Ama yüreğimin acısını bastıramadım.

"Ben ölüyorum oğlum"

Alparslan'ın bakışları değişti. Bakışlarındaki değişikliği ben fark ettim ama Nermin hanım etmedi. "Benim bir kızım var ve benden başka kimsesi yok kızımın senden başka kimsesi yok" Alparslan'ın bakışlarındaki hayal kırıklığı beni yutkundurdu.

"Babası Fethi" Alparslan bana döndü. Anlamıştı o gece ona o soruyu neden sorduğumu

"Kızıma, kardeşine sahip çıkamaz mısın?"

"Ne senin ne de kızına sahip çıkma gibi bir niyetim yok şimdi defol git!" Bunu öyle duygusuz öyle umursamaz söylemişti ki ben bile kötü olmuştum.

"Alparslan-" susturdu beni "sen karışma Hazal" yutkundum.

Hiç bir şey söylemeden arkasına dönüp gitti. Öylece kaldım. Yıllar önce Nermin hanım arkasına bile bakmadan oğlunu bırakıp gitmişti şimdi aynı şeyi oğlu yapıyordu. Karma gerçekten karma

Bu karma gün gelip seni gerçekten buluyordu. Fakat acı bir gerçek vardı ki Alparslan kardeşini istemiyor olabilirdi ama kardeşini kabul etmese de ben kardeşi için elimden geleni yapacaktım. Babası kim hiç tanımamıştı. Belki de babası tarafından terk edildiğini düşünmüştü. Çok zor şeyler yaşamıştı. Ben onun yanında olacaktım. Alparslan ne kadar kızsa da ben o kızın yanında olacaktım. Ben olmasam amcası vardı. O kızın bu saatten sonra sahipsiz kalmasına izin vermezdim.

Nermin hanım yere çöküp ağlamaya başladı. Yanına gidip yanına çömeldim. Kusura bakmayın ama bu kadına acımıyordum. "Normalde sizi bende umursamazdım ama dua edin ortada sahipsiz bir kız var. Alparslan sahip çıkmasa bile ben ona sahip çıkıcam ben olmazsam ona sahip çıkıcak bir amcası da var."

Derin derin nefes verdi. "Buradan gidin ve bir daha Alparslan'ın karşısına çıkmayın"

Bu gece büyük bir hüsranla sonuçlanmıştı. Bu saatten sonra benim yapacağım şey kızımı da alıp eve geçmekti. Başka yapacağım bir şey yoktu.

(...)

Acı yorgunluk, tükenmişlik ayrı kalmak artık çok yorulmuştu.

Alparslan kum çuvalına tüm gücü ile tekrar vurdu. İçindeki acısının geçmesi için ama lanet olsun bu acı bir türlü geçmiyordu. "Yoruldum'' diye mırıldandı Alparslan ardından daha sert vurdu. "Yoruldum!"

"İnsan elbet bazen yaşamaktan yorulur ama onu yaşama döndürecek her zaman bir şey vardır" dedi Kudret

Alparslan nefesini verip amcasına baktı. "Sizin ki de intikam" başını salladı Kudret "intikam ve siz yeğenlerim"

Alparslan alayca gülümsedi. "Haklısınız komutanım şimdi izninizle"

"Evlat" dedi Kudret "kardeşini öğrendin biliyorum."

Alparslan çuvala sert bir yumruk daha attı. "Benim bir kardeşim yok"

"Yapma evlat o senin kardeşin"

Alparslan net bir şekilde konuştu. "Benim bir kardeşim yok"

Nefesini verdi Kudret "o sadece senin kardeşin değil benim yeğenim abimin kızı" dedi.

Umursamadı Alparslan çuvalı yumruklamaya devam etti. "Sen o kıza ister sahip çık işter çıkma umrumda değil ne istiyorsa gelsin hakkı olanı verir gönderirim."

"Baban ölmeden önce kızı olduğunu öğrenmiş. Tabi bunu hasta yatağında öğrenmiş kızı için ayrı bir miras bırakmış yani senin ona maddi olarak bir şey vermene gerek yok ama manevî olarak verebileceğin çok şey var" başını olumsuzca salladı Alparslan.

"Ben o kıza hiçbir şey vermem."

"O kız senin kardeşin babanın emaneti baban kardeşini bulup ölmeden önce ona dosyasına sarılıp koklamak çok istiyordu ama kızını bulmaya ömrü yetmedi."

Alparslan yine umursamadı. "Abi bir dağdır arkanda her zaman yanında olan bir dağ sen bu kızı ondan mahrum mu bırakacaksın evlat?"

Güldü alayla Alparslan "bu tür şeyleri umursayamam sizin yüzünüzden hayatım mahvoldu zaten karım ile aynı evin içinde yaşıyoruz ama asla eskisi gibi değiliz hep birbirimize mesafeliyiz o bana hep mesafeli olacak ben onun kokusuna bile hasretim ulan aynı evde"

Kudret başını aşağıya eğdi. Diyecek bir sözü olmadığı zamanlarda böyle yapardı. "Ya bu operasyon hiç bitmezse ya kızım zamanı gelince annesini terk ettiğimi öğrenip benden nefret ederse, kaldırabilir miyim bunu?" Kudret bir şey demedi, diyemedi. Haklıydı çünkü yeğeni

Tek kelime edemedi bu haklılık karşısında, aralarındaki sevgi ayrıydı Hazal ile Alparslan'ın

"Aşk güzel şey, evlat güzel şey" dedi Albay. Ardından derin bir nefes verdi. "Kıymetini bil buns şükret zamanı gelince bunu bile kaybedebilirsin çünkü"

Alparslan bir şey demedi. Demek de istemedi. Daha fazla şey demesine gerek yoktu. Ne dese fayda etmeyecekti çünkü.

İçindeki acıyı hiç bir şey bitiremiyordu. "O kızı bul, kardeşini bul Alparslan"

Alparslan nefesini verdi. Bir yumruk daha attı. "İlgilenmiyorum"

"Kız çok zor şeyler yaşamış bu yaşına kadar bari bundan sonra yaşamasın"

Umursamadı Alparslan. Umurunda değildi.

Saate baktı. Daha fazla burada duramayacaktı. "Bu arada Affan'ın birçok depoları patlamış."

"Ben patlattım."

Kudret tam bir şey diyecekti ki "Affan'ın haberi var sevdiğim kızın döktüğü her kanına karşılık bir depo"

"Seni araştırmaya başladı Alparslan tehlikedesin. Karın istediği sürece bunu bulur."

"Bulsun ve gerçekleri öğrensin onu neden terk ettiğimi, terk etmek zorunda olduğumu öğrensin ve bu sayede her şeyi bitsin çünkü ben çok yoruldum."

"O şu anda gerçeği öğrense bile emin olduğum bir şey var kardeşini bırakmaz."

Alparslan gözlerini yumdu. Doğruydu bırakmazdı. Çünkü Ceylan'ı çok iyi anlıyordu. Yaşadığı zorlukları, babasız geçen yıllarını

"Birde bu var"

Son defa yumruğunu attıktan sonra havlu ile biriken terlerini sildi. Ardından hiç bir şey demeden gitti.

(...)

Bu kısım Ceylan'ın anlatımı ile olacak.

Yorgunluktan ölmüştüm. İşim sonunda bitmişti. Eve gidip direk yatağa atlamak istiyordum. Başka yapmak istediğim bir şey yoktu.

İçeri girdiğimde annem canı sıkkın bir şekilde oturuyordu. Gözlerinden akan yaşları gördüm. "Annecim" diyerek yere diz çöktüm. Annemin elini tuttum. "İyi misin?"

Annem soluksuz ağladı ve ben sadece onun yanında destek olmak için elini tuttum. Ardından bakışları bana döndü. "İyi misin annecim?" Diyerek nasıl olduğunu anlamaya çalıştım.

"Kızım" dedi ağlamaklı bir sesle, tebessüm ettim. "Annecim"

Bana sarıldı. Bende anneme sarıldım. Annemin kokusunu çok seviyordum. Bana sarıldığında beni göğsüne basmasını, aynı zamanda saçlarımı öpüp okşamasını çok seviyordum.

Keşke bunları yapan sadece annem değil babam da olsaydı ama kader buna izin vermemişti.

Canım çok yanıyordu ama, annem ölmek üzereydi. Beynindeki tümör artık son evredeydi. Yaşaması için bir mucize lazımdı. Tedavi ettirecek paramız yoktu ve benim elimden bir şey gelmemesi beni de öldürüyordu. Hayata tutunduğum tek varlık ölüyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Bu saatten sonra kurtulması imkansızdı. Bu da en çok benim canımı yakıyordu. Bir süre sonra annem geri çekildi. Saçlarım tıpkı annemdi. Burnum ve dudağım da öyle geri kalanı ise hayatta bir fotoğrafını bile görmediğim babamdan benzemeydi.

"Anne lütfen ağlama doktor asla üzülmemen gerektiğini söylediğini unutuyorsun." Bakışlarındaki burukluk artık canımı sıkıyordu.

"Özür dilerim kızım"

Bir dakika bir dakika benden neden özür diliyordu. "Anne"

"Baban hep bir kızım olduğunda ismi Ceylan olsun der dururdu. Ben de bu yüzden ismini Ceylan koydum."

Gülümsedim. Bunu zaten biliyordum. Annem hep anlatırdı. "Baban seni çok severdi kucağına alsaydı ama hiçbir zaman alamadı."

Bu konuda canının yandığını görebiliyordum. "Üzülme annecim kısmet değilmiş"

Başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır kızım öyle değil"

Bir şey söyleyecekti ki durdu. "Biliyorsun yakında ölüm beni bulucak"

"Anne-" susturdu.

"Lütfen kızım sen de bunun farkındasın ve ben artık bunu aştım."

Bir süre durdu. "Hem benim ölmem senin için daha iyi olacak" annem bunu nasıl derdi böyle, ben ona bakmak için uğraşıyordum ama ben bunu istiyordum. Ben bunu yapıyordum çünkü annem zamanında beni üvey babalarımdan kurtarmıştı.

Ben annemi çok seviyordum. Benim tutunacak tek dalımdı. Gerçekten hangi evlat annesini sevmez ondan nefret ederdi aklım almıyordu. Anne nasıl bir şey bilmedikleri içindi belki de, bende babamı hiç görmemiştim. Bir kez olsun babamın bana kızım demesini saçımı okşamasını çok istemiştim ama olmamıştı. Zamanında evimiz yandığında annem bana hamileydi. Annem o yangında hayatını kaybetmişti.

Fotoğraf veya başka bir şey yoktu benden ona dair, tek bildiğim şey ismiydi. Fethi Güçlü.

Keşke seni bir kez görseydim babacım

"Anne yapma böyle lütfen hem sen gidersen ben kimsesiz kalırım, kimse sahip çıkmaz bana sahip çıkıcak kimsemiz yok. Ben sensiz kaldığımda tek başıma ne yapıcam"

"Kimsesiz kalmayacaksın kızım sana sahip çıkacak birileri var."

Anlamamıştım. "Kim anne?"

Oturduğu yerde dikleşti. Derin derin düşündü. Ardından "ben öldükten sonra anlayacaksın gerçek yüzümü kızım, benim hakkımda sana ne söyleyeceklerse hepsi doğru, onları sev tamam mı?" Annem ne diyordu böyle

"Seni çok seviyorum kızım sen benim biricik kızımsın seninle ilgili hiçbir sorumluluktan kaçmadım senden sıkılmadım. Ben seni iyi ki doğurdum." Annem şuan saçmalamaya başlamıştı. Bunun başka açıklaması olamazdı.

Annemi yatağına götürüp yatırdım. Üstünü örttüm. Öptüm annemi ardından gidip kendimi yatağa attım.

Çok yorulmuştum. Bu hayattan bıkmıştım. Hem iş hem okul, normal bir üniversitede de okumuyordum. Tıp çok fazla çalışıp emek vermen gereken bir bölümdü. Ama dayanacaktım iki yıl kalmıştı. İki yıl sonra kendi mesleğim elimde iyi bir maaş ile hayatımı sürdürecektim. Tek temennim bunların hepsi olurken annem de yanımda olmasıydı. Fakat kabul etmem gerekiyordu ki olamayacaktı. Annem olmasa bile mezun olmamı kutlayıp benimle gurur duyan birilerinin olması en büyük isteğimdi.

Fakat maalesef bu biraz imkansız gibi görünüyordu.

(...)

 

Alparslan kaç gündür ortalıklarda yoktu ve bu artık benim canımı sıkmaya başlamıştı. Neredeydi? Ne yapıyordu?

Yapabileceğim son şeyi yapıp Orhan'ı arayıp buraya gelmesini söyledim. Telefonda asla konuşturamazdım onu, içeri girdiğinde hiçbir tepki vermeden oturdu. "Hayırdır yenge gel dedin geldik."

"Alparslan ortalarda yok düğün gününden beri onu merak ediyorum nerede olabilir?"

Orhan kısa bir süre düşündü. O da Alparslan konusunda endişeliydi. "Merak etme o işi bitince illa buraya gelir. Onun ailesi burada sonuçta" gülmemek için zor tuttum kendimi.

"Peki ne oldu da gitti? Komutanım normalde bir şey olmadıkça böyle kaybolmaz"

Omuz silktim. "Annesi ile görüştü." Orhan oldukça şaşırdı.

"Nasıl?"

"Görüştürdüm."

"Siz kocanıza böyle bir şeyi niye yaparsınız?"

"Kadın ölüyor Orhan ölüyor."

"Ölmesi Alparslan komutanımın umrunda olmazdı."

Nefes verdim. "Alparslan'ın bir kardeşi varmış. Adı Ceylan Nermin hanım Alparslan'ı terk etmeden önce hamileymiş. Yani babası da Fethi baba oluyor."

Orhan'ın yüzüne kasvet yayıldı. "Anlaşılan onu zor günler bekliyor." Malesef.

"Siz de haklısınız ama sonuçta illa annesi ile görüştürmek zorunda değildiniz kendiniz de söyleyebilirdiniz." Nereden bilsin ki Nermin hanımı çağırmamın nedeni sadece Ceylan.

"Ama ben öyle istedim. Alparslan'ın hayatının şokunu yaşamasını ve acı çekmesini istedim."

Orhan artık ne düşüneceğini bilemediği bir zamandaydı. "Ne yaptınız ne yaptınız?"

Umursamadan omuz silktim. "Ben Nermin hanımı çağırdım çünkü Alparslan'ın canını yakmak istedim."

Orhan'ın yüzünde gördüğüm dehşet komikti. "Hangi hakla?"

Alayla güldüm. "Her şeyi bildiğini biliyorum Orhan sakın hiç birşey den haberin yok gibi durma."

Alparslan'a gerçeği söylediğim akşam Orhan ile buluşmuştu. Onların buluştuğunu görmüştüm. Kısa bir süre ağız da okumuştum. Fakat daha sonra Karanlık sebebi ile okuyamadım. Okuduğum kızım Orhan'ın karını mı terk ettin? Diye sormasıydı.

"Alparslan'ın beni terk ettiğini biliyorsun Orhan sakın böyle bir şeyi bilmediğine beni yutturma" bakışlarım donuklaştı. "Başından beri bizim hakkında gerçeği bildiğini biliyorum."

"Hatta bu gerçeği öğrendiğin anı bile biliyordum. Orada sizi izliyordum." Orhan bunu beklemiyordu.

"Nasıl olur? Eğer ki izlensek direk farkederdik."

"Benim bir mit ajanı olduğumu ne çabuk unutuyorsun böyle çok merak ediyorum. Tamam siz bordo bereli olabilirsiniz ama bende devletin yetiştirdiği bir ajanım. Şuan karargahta dosya işlerine bakmam seni yanıltmasın, birçok özel görevde bulundum. Defalarca kez zor çatışmalara girdim. Vuruldum ve daha bir çoğu, yani beni sıradan bir kadın sanma sakın arkamdan iş çevirmeye kalkmayın yoksa pişman olursunuz."

Orhan derin bir nefes verdi. İlk defa bu yüzümü görmesinin şaşkınlığını yaşıyordu. "Siz nasıl bir insansınız?"

"Ben hayata 1-0 geriden başlamış bir insanım. Ne anne ne de baba gördüm. Sürekli terk edildim. Önce ailem ya annem yada babam sonra yetimhanedeki arkadaşlarım, evlat edinilen beni öyle küçümsediler ki Sevim, Yıldız"

Benim onlar ile ilgili konuda uzattığımı abarttığımı boşa trip attığımı düşünüyordu. Bunu biliyordum. "Sana bir sır vereyim mi Orhan?"

Söyleyip söylememe arasında gidip geldim. Fakat en sonunda söylemeye karar verdim. "Alparslan'ın bile bilmediği bir sırrımı sana söylemeli miyim?"

Çok düşünmedim. "Biliyor musun? Küçücük bir bebekken yetimhaneye bırakıldığımda sepetin içinde bir not vardı." Derin bir iç çektim. "Kızımı evlat vermeyin ben zamanı gelince kızımı alıcam not aynen bu şekildeydi. Bekledim bu notun üstüne çok bekledim. Fakat ne annem ne de babam hiçbir zaman gelmedi. Herkes birer birer evlat edinilirken ben öylece asla gelmeyecek insanları bekledim. Sonra tabi en yakın arkadaşım kardeşim dediğim insanlar Sevim ve Yıldız da evlat edinildi. Aynı günde, biz onlar ile üçlü bir gruptuk. Hiçbir zaman ayrılmaz hep birbirimizin yanındaydık" güldüm. "Güya evlat edindikleri gün gerçeğimi yüzüme çarptılar. Kurulacağımı onları affetmeyeceğimi bile bile yaptılar. Çünkü onların umurunda değildim. Yetimhanede arkadaş bulamadıkları için bana gelmişlerdi. Gittikleri için de beni umursamadan gerçeğimi yüzüme vurdular. Hani nerde ailen seni alıcaktı. Fakat almıyorlar çünkü umurlarında değilsin gibi şeyler söylediler bana"

"Sonra Elif çıktı karşıma ona kardeşim dedim ikisinden sonra ve bu konuda asla pişman olmadım. Alparslan çıktı karşıma, kabul etmem gerekiyor bazı şeyleri, o benden hoşlanmıştı ya güya ilk görüşte" kafamı yana yatırdım. "Fakat ben onu başta istemedim. Bir gün bender giderdi diye çok korktum. Benden ilk görüşte tutuldu güya o yüzden peşimden koştu fakat ben onu zamanla sevdim değil mi? Sana böyle söylemiştir"

Eğer ki o gece eve gelip beni terk etmeseydi onu ilk görüşte sevmeye başladığımı söyleyecektim. "Bende onu ilk görüşte sevdim oysaki, çünkü ona aşık olup terkedilirsem kaldıramazdım bunu biliyordum o yüzden hep duygularımdan kaçtım. Kimsem yoktu benim ne başımı yaslayacak bir anne ne de arkamda dağ gibi duracak bir babam vardı. Kimsesizdim. O giderse tekrardan o acılara tutuşacaktım. Fakat beni terk etmeyecekti bana öyle söylemişti. Bende ona inandım. Beni terk etmeyeceğine inandım. Bana evlilik teklifini edince öyle mutlu oldum ki işte o zaman kendimi ona bıraktım ben. Aylarca nikahımızın geleceği günü bekledim. Cennetimin bana gelmesini bekledim. Çünkü onunla evlenmek bir cennetti. Aylarca beklediğim gün aslında benim için bir cehennemdi. Bir aile olduk diye sevinmiştim. Mutlu olacağımızı sanmıştım. Fakat beni evlendiğimiz gün terk etti beni"

Derin derin nefesler verdim. Boğazımdan kaçan hıçkırıkları zor zapt ettim. "Ne dedi biliyor musun? Ölsem bile unutmam hayatımı gözden geçirdiğimde bazı hatalarımı farkettim dedi ve o hatanın ben olduğumu ima etti. Sonra ise seni sevememişim Hazal üzgünüm dedi. Çok yalvardım ona ben, ben Alparslan beni terk etmesin diye çok yalvardım. Fakat yalvarışlarımı bile umursamadı gitti. Beni terk etti. Ben canıma kıymaya kalktım o gitti diye yapıyordum da canıma kıyıyordum sonra ise canıma kıyarsam sadece kendi canıma değil içimdeki cana da kıyacağımı öğrendim. Vazgeçtim. Sırf kızım için hayatta kaldım ben ama ben yaşayan bir ölüden farksızdım." Derin derin nefesler verdim. Bakışları bendeydi Orhan'ın gözündeki duygu acıma değildi vicdan değildi neydi?

"Peki sen söyle ben bana bunları yapan adamdan intikam almam haksızlık mı?"

Arkamı döndüm. Alparslan bize bakıyordu. Her şeyi duymuştu. Duyduğunu biliyordum konuşmanın başında gelmişti ve ben Orhan'a diye ona anlatmıştım gerçeklerimi, yaşadıklarımı.

Bakışlarındaki yorgunluk, acı, ölüm isteği öyle sevmediğim duygular vardı ki

Ben bugün aslında söylediklerimin hepsini Orhan'a diye ona söylemiştim ve bu odadaki üç kişi de artık bunu biliyordu.

 

​​​​​​

​​​

 

Bölüm : 14.01.2025 17:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...