21. Bölüm

21. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

Yeni bölüm için sınır 20 beğeni 10 yorum

 

Yaşadığım olaya hayret etmeden duramadım. Sevgili görümcem ile ilk defa karşılaşmıştık. Fakat o bize yani aslında ailesi olduğunu bilmediği kişilere karşı görüştüğünü bilmeyecekti.

Normal bir şekilde yanlarına gidip oturdum. "Alparslan" diye mırıldandım.

Bana baktı. "Efendim"

"Hiç kız kardeşin olmasını ister miydin?"

Kaşlarını çattı. Neden şimdi bana durduk yere böyle bir soru soruyor diye düşünüyordu büyük ihtimalle "neden sordun?"

Nefesimi verdim. "Kendimle ilgili şeyler seni ilgilendirmez sen söyle bir kız kardeşin olmasını ister miydin?"

Kısa bir süre düşündü. Yanıt için bekletmedi. "İsterdim."

"Peki kardeşin ile şu yaşına kadar hiç görüşmediysen ilk defa görüp karşına çıkarıp bu senin abin ananız babanız bir deseler"

Bu soruyu sorduğumda bakışları değişti. Derin derin nefesler aldı. Neden şimdi böyle olmuştu ki "istemezdim" tek bir cevap yetti.

Nasıl istemez diye düşünmeden edemiyordum. O senin kız kardeşin kanın bir nasıl istemezsin diye sormak için kendimi çok zor tutuyordum. Yani Ceylan'ı kabul etmeyecek miydi? Bu konunun üstünde çok fazla duramazdım çünkü onu şüphelendirirdim. "Anladım" demekle yetindim. Bu soruları yarın neden sorduğunu anlayacaktı nasılsa

Pizzamızı yedikten sonra yine o geldi. Ceylan geldi. Çantamı çıkarıp ne kadar vakit var diye baktım. Parayı alıp Ceylan'ın önlüğüne sıkıştırdım. "Bahşiş" dedim. Ceylan bu bahşişi görünce çok mutlu olmuştu. "Teşekkür ederim" dedi ve tabakları alıp gitti.

Nefesimi verdim. Güzel bir bahşiş vermiştim.

​​​Bir süre sonra kalktık. Kızımızı elbette dışarı çıkmışken biraz daha eğlenmek istedi. Onun için de onu içinde çok güzel oyuncakların olduğu bir yere getirdik. Daha önce kızımı bu tür yerlere elbette getirmiştim. Oldukça da evlenmiştik ama bu sefer yanında babası olduğu için de bir başka mutluydu. Bunu görebiliyordum. Sanal gözlükler ile bir çatışmanın içine de giren oyunlar vardı ama bunun için Alparslan'ın denemesine gerek yoktu. Adam normal olarak sürekli bu tür ortamlardaydı.

Baba bunu da oynayalım. Kızımızın bu arada tür yerlere alışmasını asla istemiyorduk. İkimizin de garip bir şekilde ilk defa aynı düşüncede olması garipti. Onun ne asker ne de polis olmasını isteyeceğimi sanmıyordum. İstihbaratçı bir annesi ve yüzbaşı babası vardı.

İkimiz de aynı anda "hayır" dedik. Mavi ikimizin de istemediğini anladığı için surat astı.

"Surat asmak yok annecim sen o tür şeyleri yapamazsın" daha yaşı bu tür şeyler için çok küçüktü.

"Baba bari sen oyna ben izleyeyim"

Alparslan "kızım ben bunu sürekli gerçek halini uyguluyorum ne gerek var oyununa" haklıydı.

Mavi bana baktı. "Anne bari sen oyna" kızım öyle istekli bakıyordu ki kıyamadım. "Peki öyle olsun" Mavi isteğini kabul ettim diye mutlu olmuştu ama bir şeyi ağlamıştım. Alparslan'ın benim bu konudaki profesyonelliğimi bilmemesi gerekiyordu. Yada bilsin canım sonuçta gözü önünde zor bir hedefi etkisiz hale getirmiştim.

Gözlüğü taktım. Önümdeki hedeflerimi teker teker vuruyordum. Bu konuda gayet iyi olduğum söylenebilirdi. En sonunda oyun bitti ben kazandım. Perfect

Kazanmanın mutluluğu ile sanal her ne boksa çıkardım. Mavi mutlulukla bana bakıyordu. "Anne hepsini vurdun kazandın"

E ne sandın kızım senin annen kaybedecek insan mı?

Aslında evet aşkta kaybetmiştim. Durduk yere bunlar niye zihnime düşüyordu ki şimdi

Kızım birçok alete bindi. Babası ile birlikte ona yardımcı olduk ve uzun zaman sonra birlikte bu kadar fazla eğlendik.

(...)

Karan nefesini vererek devam etti. Sahilde yürüme fikri nereden aklına geldi bilmiyordu ama iyi olduğu söylenebilirdi. Özlemişti.

İlerledi. Bu yürüyüşlere çıkmayalı uzun zaman olmuştu. İlerideki sureti görünce yüzünde ister istemez bir mutluluk yayıldı. "Elif" diye mırıldandı. Elif sahilde yürüyordu. Tıpkı onun gibi.

Aynı şeyi yapmaları Karan'ın hoşuna gitmişti. Elif de Karan'ı fark etti. Yüzündeki kızarıklıkları gidermeye çalıştı ama olmadı durduk yere bu yanaklar neden kıpkırmızı olmuştu. Üstelik de domates gibi.

Boşver şimdi yanakları Karan geliyor diye düşündü. Saçını arkaya atmak istedi ama yapmadı kendine zor hakim oldu. Saçmalama dedi içinden saçmalama kalbi neden gümbür gümbür atmaya başlamıştı bir anda Allah'ım ona noluyordu?

Karan da derin bir nefes aldı. İçindeki heyecanı gidermeye çalıştı ama olmadı. İçindeki heyecan gitmedi. Birbirlerine yaklaştılar. "Elif" dedi Karan

"Karan" dedi Elif ve sustular. İkisi de ne diyeceğini bilmiyordu. İkisi de fazla heyecanlıydılar. Karan en sonunda saçma bir konu açtı. "Yanakların kızarmış" dedi Elif'e

Elif şu anda utançtan yerin dibine gidebilirdi. Karan dediği şeyi zor algıladı. Ne demişti şimdi yazıklar olsun kendine kızı durduk yere rezil etmişti. İçinden kendine sövmekle meşguldü.

"Öyle mi olmuş?" Dedi Elif en sonunda

Karan ne diyeceğini bilemediği için kafasını salladı. Durduk yere hem kendini hem de kızı rezil etmişti.

Elif ortaya direk bir bahane attı. "Geçenlerde yüzüme avokado kremi sürmüştüm iyi gelsin diye ama işte alerji yaptı naparsın?"

Elif işin içinden sıyrılmak için ortaya güzel bir bahane attığı için kendiyle gurur duyuyordu. Başarmıştı bu işin içinden de sıyrılmayı

Karan iyi de senin avokadoya değil sadece incire alerjin var demek istemişti ama diyememişti. Demek yerine içinde yutmak zorunda kalmıştı. Elif'in utandığını anlamıştı öne sürdüğü bahane ile.

Elif derin bir nefes verdi. "Yürüyor muydun?" Karan başını salladı. "İyi o zaman biraz da birlikte yürümeye ne dersin? Hem biraz sohbet ederiz"

"Olur" dedi Karan harika olur. Öne sürmek istediği bahaneyi bu sefer Elif öne sürmüştü. Bunun mutluluğunu elbette yaşıyordu.

Birlikte yürümeye başladı. "Dağlar zorlayıcı olsa gerek"

Nefes verdi Karan "öyle"

Elif içi buruktu. Geçen günlerde ağır yaralı bir asker gelmişti ve onu kurtaramamanın üzüntüsünü yaşıyordu aynı zamanda.

"Peki ya sen?" Diye sordu Karan

Elif anlamadı. "Ben ne?"

"Yani senin işin hastalar ile ilgilenmek zor olsa gerek" bir tebessüm belirdi Elif'in yüzünde

"Sizin işiniz kadar zor değil"

Karan başını salladı. "O kadar yıl oldu ama hala atlatamadım ailemin ölümünü hayatta neredeyse kimsesiz kaldığımı"

Karan hiç düşünmeden "sen kimsesiz değilsin" dedi ama dediği şeye kendi bile şaşırdı. O az önce ne demişti. Tamam iyi demişti hoş demişti ama ne diyeceğini de bir tartsaydı iyi olurdu aslında, durumu düzeltmek adına "yani Hazal var yeğenin var sonuçta hatta ben varım tabi istersen"

Elif'in yanaklarının kızarması normal dereceyi açmıştı. İçindeki heyecanı dizginlemeye çalıştı. Tabi bunu sadece o değil Karan da yaptı. İkili çok garip hissediyordu.

Gülümsedi zorlukla Elif "teşekkür ederim Karan iyiki varsın"

"Bana ihtiyacın olduğun her an bir telefon uzağında olucan bunu unutma sakın"

"Merak etme" dedi Elif içinde dolup taşan sevgi kıvılcımıyla "unutmam"

Karan başını salladı. "İyi olur."

Elif'in içinde uzun zamandır merak ettiği sorular vardı. "Karan" diye mırıldandı.

"Dinliyorum" dedi Karan.

"Alparslan nasıl biri Hazal yanında olmadan önce nasıl biri gibi gözükürdü."

Karan bir süre düşündü.

Karan bir süre bunu düşündü. "Atarlı giderli ve oldukça zorlu bir komutandı. Dış etkenlerle işi olmazdı. Hiçbir şey umursamazdı. Sanki..."

Elif daha da sabırsızlandı. "Sanki ne?"

"Ömür boyu bir yasın içinde gibiydi." Dedi en sonunda Karan "fakat yenge gelince bambaşka biri oldu. Eskiden karargahtan ayrılmayan dağlarda kimseye hasret çekmeyen hiçbir şeyi umursamayan adam şimdi bambaşka bir insan oldu."

"Artık her görev sonunda koşarak evine gidiyor. Kızına ve karısına..."

Ofladı Elif "sence Alparslan kardeşimi gerçekten seviyor mu dersin?"

Bunu sormasına şaşırmıştı Karan "tüm tim uzun süreden sonra Alparslan komutanımız ile ilgili bildiğimiz kesin bir şey var. Komutanım yengeyi çok seviyor." Nefes verdi Elif. Gerçekten Hazal haklı olabilir miydi?

O da bir yas içindeymiş sonuçta dedi içinden, sanırım Hazal gerçekten haklıydı. Bu konuda bir daha Hazal'ı zorlamamaya karar verdi. Bazı şeyleri oluruna bırakma zamanı gelmeliydi. Hazal'ı ondan uzaklaştırmak için çok uğraşmıştı ama bunu becerememişti ve artık bazı şeyleri karışmamaya kendine söz verdi. "Anladım" demekle yetindi.

"Bu arada iki gün sonra Mustafa'nın düğünü var da sende gelsen bana eşlik eder misin? Eğer ki gelirsen çok mutlu olurum" Elif hayır diyecekti ki durdu. Karan'a kıyamadı. "Peki öyle olsun"

Karan içten bir şekilde gülümsedi. "Teşekkür ederim"

Birlikte uzunca bir süre sahilde yürüdüler, konuştular ve en sonunda ise ikisinin de içi yakıla yakıla birbirinden ayrıldı.

Karan arkasından giden Elif'e giderken bile baktı. Gözlerini ondan alamadı. Uzunca bir süre gidişini izledi. "Ne kadar uzun zamandır arkandan bakıyorum be Elif yetmedi mi artık?" Dedi arkasından öylece.

Elif'i seviyordu ama bunu ona nasıl itiraf edeceğini bilmiyordu. Onun yolunu gözlemek en iyi yaptığı şeydi. Seni ne zaman gerçekten seviceğini bilmiyorsan bu tür şeyler zaman alırdı ve Karan da sabırlı bir insandı. Beklerdi Elif'in onu sevmesini, gökyüzüne, yıldızlara, aya baktı. "Allah'ım Elif ile birlikte mutlu bir aile olmaması bize nasip et" diye Allah'a dua etti. Takdir her zaman onundu.

Kısmetini Elif olması ise Karan'ın en büyük duasıydı

(...)

Nefesimi sesli bir şekilde verdim. Üstümdeki elbiseye baktım. Makyajım saçım, çantam her şeyim yerli yerindeydi.

Aynadaki halime gülümsedim. Kırmızı rujumu uzun zaman sonra kullanmıştım ve sanırım ben kendime aşık olmuştum. Aynadaki halim bana öyle düşündürüyordu.

Ben bu kadar güzel bir kadın iken neden hayatımı erkenden evlenmeye atadım bunu asla anlamıyorum. Çok erken yaşta çocuk sahibi olmuştum.

Ben kızımı kucağıma aldığımda neredeyse 23 yaşına girecektim. Bana göre çok erken bir yaşta anne olmuştum ama anne olmaktan asla şikayetçi değildim. Hayatıma renk katmıştı kızım, mutluluk katmıştı. İyiki vardı. Onu çok seviyordum. Saçlarımı arkaya doğru attım. Güzeldim ve bu bana yeterdi. Kızımı giydirdikten sonra direk kendim giyinmiştim. Üstüme güzel bir mont almıştım.

Kızımı da önceden giydirmiş. Saçını ve başını yapmıştım.

Alparslan ise ben bunları yaparken kendi odasında pineklemek ile meşguldü büyük ihtimalle.

Odamdan çıktığımda Alparslan'ı takım elbise içinde görmeyi beklemiyordum. Kabul etmeliyim çok yakışıklı olmuştu. Kızımız ile ilgileniyordu. Benim olduğum tarafa bakınca durdu. Öylece kaldı birkaç saniye, güzelliğimden etkilenmişti.

Mavi hızla yanıma koştu. "Anne çok güzel olmuşsun" kızıma gülümsedim. "Biz seninle her zaman güzeliz birtanem"

Nefesimi verdim. "Hadi vakit geldi artık"

Alparslan hayla bana bakmakla meşguldü. "Alparslan" bir cevap vermeden bana baktı. Bu adam bildiğin kirlenmişti. "Hayatım"

"Hı" dedi zorlukla kendine gelerek "gidelim mi hayatım?"

Kendine gelip başını salladı. "Gidelim hayatım" gülümsedim.

Arabaya binene kadar giydiğim elbise yüzünden zorlandım ama neyse ki sonda toparlandım. Bindikten sonra Alparslan'ın bana bakma isteğine zor hakim olduğunu anladım.

Geldiğimizde derin bir nefes verdim. Arabadan indikten sonra Orhan ve Zerrin de yanımıza geldi

Zerrin de mor renkli bir elbise giymişti ve ona da çok yakışmıştı. İçeri girdikten sonra masalardan birine oturduk. Timden bir kaç kişi de gelmişti. Defne de buradaydı. Göz ucuyla ona baktım. Endişeliydi ve bunu onu iyi tanımayan biri asla fark etmezdi.

Bazı şeylerin hesabını veriyordu içinde, acı çekiyordu. Yüzleşme gününü bekliyordu. Yapabileceği başka bir şeyi de yoktu. Ona çok üzülüyordum ama elimden gelen bir şey yoktu.

Bir süre sonra Karan ve Elif de geldiler. Elif masada yanıma oturdu. Ona göz ucuyla baktım. Çok fazla heyecanlıydı. Bunun nedenini anlamak zor olmasa gerekti. Karan'a baktım. "Karan" bakışları hızla bana döndü Karan'ın "nasılsın?"

"İyiyim yengecim sizi sormalı"

"Malesef bu aralar birileri sevdiklerimden birine çok fazla yakın o yüzden hiç iyi olduğum söylenemez" ima ettiğim şeyi anladı. Başını salladı.

Efe "yengecim siz söyleyin biz bakalım işlerine o birilerinin ne dersiniz?"

Kaan ona dirsek attı. Bu çocuk saf falan olabilir miydi acaba? "Karan duydun mu talibin var bu konuda?"

"Hazal" diye söylendi Elif

"Sen bir sus Elif" diyerek gereken cevabı verdim. Bu konuda asla susamazdım kimse kusura bakmasın.

Alparslan "karışmasan mı Hazal?"

Ona ters bir bakış attım. "Sus Alparslan"

Alparslan nefesini verdi. Bu konuda beni ikna edemeyeceğinin farkındaydı. Elif'e olan düşkünlüğümü biliyordu neticede

"Ben bir şeyi anlamadım ama komutanım" Koray yine neyi anlamadın acaba?

"Neyi anlamadın Koray?"

"Şimdi komutanım bu iki kardeş birbirine çok düşkün onu anladık ama sanki birlikte biz ikimiz tek erkeğe gerek yok gibi gözüken bir ikili peki Hazal hanım durum böyleyse sizi nasıl hayatına aldı?"

Çok güzel bir soruydu. Kabul edilmesi gerekirse aslında "Hazal almadı ki Alparslan'ı hayatına, sevgili eniştem zorla girdi kızın hayatına"

Alparslan bu söylediğine sinirlendi. "Hadi oradan"

"Yalan mı? Hazal seni istemedi. Sen kızın peşini bırakmadın."

"Doğru" diyerek onayladım. Masadaki bakışlar bana döndü bir anda

"Ee o zaman nasıl girdin komutanım yengenin hayatına"

Alparslan'ın bakışları Elif'e döndü. Tam bir şey diyecekti ki "Hazal ve benim evimize gelmediği gün yoktu. Hazal onu eve almıyordu. O da ne yapsın gariban gibi Hazal'ın penceresinden bakıyordu. Tabi bizim saf Hazal da onun böyle soğukta dışarıda durmasına kıyamıyordu. Git deyip duruyordu. Alparslan bir türlü gitmeyince bende her geldiğinde bazen su bazen de çöp döküyordum kafasına"

Bakışlarım Alparslan'a kaydı. Yüzündeki ifadeden gülmek istedim. "Hatırlatırım baldız sen benimle iş birliği yaptın. Hazal'a sürpriz yapmak istediğimde sen bizzat onu kandırıp bana getirdin."

Elif yüzünü buruşturdu. "İyi halt etmişim" çok doğru

"Hazal ile sevgili olmamı bizzat sen sağladın"

"Doğru" diyerek onu da onayladım.

Bakışlar artık tamamen bendeydi. "Benim bir ilgim yok sen onu sevmeseydin o gün kabul etmezdin zaten" yüreğim kısıldı. Bu da doğruydu. Herkes neden haklıydı.

İyice ikilemler arasında kalmıştım ama, eski günlerdeki gibi.

Orhan derin bir nefes verdi. "Peki ne zaman evlendiniz?"

"26 Ağustos 2017" diyerek cevabı verdi Alparslan. Evlilik yıl dönümümüzü bilmesine şaşırmıştım.

Zerrin, Orhan'a, Alparslan'ı gösterdi. "İşte eşler böyle evlilik yıl dönümünü bilir ama sen anca unut" laf döndü dolaştı ve Orhan'a giriş yaptı.

Alparslan'ın evlilik yıl dönümünü unutmaması benim için çok değerliydi ama elbette bunu onun bilmesine gerek yoktu.

Herkes derin bir nefes verdi. Alparslan ve Elif'in didişmelerine artık bir şey diyemiyordum. Alışmıştık artık.

Sonunda nikah memuru geldi. Şahitler Alparslan ve Yıldız olmuştu. Bir şey diyemiyordum.

Ardından evlilik akdi gerçekleşti. Benim de aklıma evlendiğimiz an geldi Alparslan ile, kızıma baktım. Ege ile beraber oyun oynuyorlardı. Derin bir nefes verdim. Hayatın kaderin bizi getirdiği nokta gerçekten çok garipti.

Masadaki içeceklerden birini içtim. Herkesin keyfi yerindeydi. Alparslan gelip oturdu. Ben ise onu umursamadım. Dans başladı. Gelin ile damat dans etti. Herkes onlara katılmaya başladı. Bir süre sonra gelin ile damat oturdu. Dansa devam edildi. Alparslan bana baktı. Dans etmek istediğini görebiliyordum özellikle benimle ama bu bugün mümkün değildi. Hatta imkansızdı.

Onunla asla dans etmem. Orhan sevgili eşini dansa kaldırıcaktı ki "komutanım" dedi. "Çok merak ediyorum yıllardır da merak ettiğim bir şey bu acaba siz eşiniz ile gerçekten dans edebilir misiniz?"

Bakışlar bize döndü tekrardan "fakat maalesef sizden hiç öyle bir çağrışım alamadım. Beceriksiz, mantıksız küçük bir fikiriniz bile yok gibi duruyor." Ne yapmak istediğini malesef anladım. "Siz kim dans etmek kim romantik olmak kim?"

Alparslan dünden hazırmış gibi bana baktı. Ayağa kalkıp elini uzattı bana "sevgili eşim bu dansı bana lütfeder mısın?"

Toplum içinde onu reddedemezdim. Derin bir nefes aldım. Zorlukla gülümsedim. "Tabi ki kocacım" diyerek elini tuttum. Dans pistine ilerledik.

Şarkı bitti. Yeni şarkının başlamasını bekledik. Alparslan tam karşımda duruyor ve bekliyordu. Ona baktım. Göz göze geldik. Şarkı başladı.

Alparslan bana yaklaşıp elini belime koydu. Diğer eli ile elimi kavradı. Elimi omzuna koydum.

İlk adımı Alparslan attı. Sağ ayağıyla hafif bir adım ileri giderken ona uyum sağladım. Adımlarımız müziğin ritmine kusursuz bir şekilde uyuyordu.

Alparslan beni etrafımda döndürdü. Dönüşün ardından Alparslan beni tekrar kendine çekti. Dip dibe geldik ve o an göz göze geldik. Onun gözlerinde gördüğüm aşk aslında kendi gözlerimin bir yansımasıydı. Bu bakışlar gerçek değil sahteydi.

Beni hafifçe yana eğdi. Eğildiğim yerden dengeli bir şekilde doğruldum ve adımlarımızı hızlandırarak müziğin ritmine ayak uydurduk.

Birkaç yan adamın ardından Alparslan beni hafifçe havaya kaldırdı. Kollarımı zarif bir şekilde açarak kısa bir süre havada kaldım. Ardından yaraşça yere indim.

Neden şu anda tüm gözlerin üstümüzde olduğunu hissediyordum.

Alparslan beni tekrar çevirdi ve bu kez arkama geçti. Geriye dönüp ona baktığımda, Alparslan elini uzatıp tekrar belimi tuttu.

Müzik yavaşladığında hareketlerimiz de yavaşladı. Normal bir şekilde olduğumuz yerde durduk. Birbirimize bakışımız normal değildi.

Alparslan beni kendine doğru çektiğinde başımı Alparslan'ın omzuna koydum. Alparslan'ın da vücudunun gerilediğini hissediyordum. "Mutlu bir yuvamız olabilirdi. Rol yapmaya bilirdik. Çocuğumuzu beraber büyütebilirdik." Dedim kimsenin duymayacağı bir şekilde sadece Alparslan duydu bu laflarımı, vücudu daha da gerildi. "Ama sen bizi mahvettin, seni gerçekten seven bir kadını kaybettin Alparslan. Seni her şeyden çok seviyordum belki bu sevgimi göstermesini bilmiyordum ama seviyordum seni, her şeyden çok bu hayatta belki de tutunduğum tek daldın. Ya eğer hamile olmasaydım kızımıza tutunmasaydım nasıl ayakta kalırdım sence?" Durdum. Nefesimi verip gözlerimi kapattım. Onun kokusunu ciğerlerime çektim. "Kalamazdım ben kızım olmasaydı ayakta kalamazdım. Akıl sağlığımı kaybetmiştim ben, sırf sen gittin diye az daha akıl sağlığımı tamamen kaybediyordum. Fakat bu senin umurunda bile olmazdı. Neden düşünmüyorsun bana o sözleri söyledikten sonra ben o yüzleşmeden sonra canlı çıkabilecek mıydım?"

Birkaç saniye sessiz kaldım. "Çıkamadım ama bu senin umurunda bile değil sen bu hayatta benim ne kadar değersiz olduğumu bana gösterdin. Beni elde ettikten sonra direk terk ederek ama tek suçlu sen değilsin bu konuda sana inanmakla asıl suçu ben işlemişim meğerse, sana inandığım için kendimden özür diliyorum ve bu saatten sonra canını yakarsam sakın gelip bana hesap sormaya kalkışma"

"Sence ben ister miydim böyle olsun?" Diye sessizce isyan etti. "Ben ister miydim seni terk-" sustu. Elinde olsa konuşmaya devam edecekti ama sanki bir şeyler ona engel oluyordu. "Özür dilerim" dedi sadece

"Eğer ki canını yakarsam bana sakın hesap sormaya kalkma" birazdan olacak olan buydu çünkü.

Dans bitti, ayrıldık. Alparslan'ın elini tutup onu çıkışa ilerlettim. "Mavi'ye göz kulak olur musunuz?" Diye kızımı emanet ettim. Ardından dışarı çıkardım Alparslan'ın elini tutarak, ceketimi giymemiştim ve burası çok soğuktu. "Neden getirdin beni buraya Hazal?"

Soğuk bir şekilde gülümsedim. "Yüzleşmek için" bir adım sesleri geldi. Alparslan'ın tam arkasından annesi gelmişti. Bakışlarım Nermin hanımı buldu. Alparslan neye baktığımı görmek için arkasına baktı ve hayatının şaşkınlığını yaşadı.

Bugün bazı konuşmalar geçecekti. Çok can yakacak ve yakılacaktı. Ben ise bunu sadece seyredecektim. Alparslan'ın acı çekişini bizzat izleyecektim.

"Oğlum" diyen Nermin hanımın sesi ile nefes verdim. Başlıyorduk.

 

 

 

 

​​​​​​​​

 

Bölüm : 09.01.2025 16:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...