17. Bölüm

17. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

 

 

Merhabalar normalde kitaba haftada iki bölüm atardım ama malesef bu hafta ve önümüzdeki iki hafta yoğun bir sınav takvimim var. Bu yüzden haftalık tek bölümle idare etmek zorundayım. Anlayışınız için teşekkürler.

 

 

 

Derin bir nefes verdim. İşlerimin bitmesine az kalmıştı. Bu karargahta işlerimin bitmesine az kalmıştı.

Bugün Alparslan bir telefon almıştı. Bir süre buralarda olmayacaktı. Onun şu anlık işi dağlardaydı. Tahminen bir ay kadar ortalarda olmayacaktı.

Mavi birtanem babasının gidişine çok üzüldü. Evde birbirlerinden pek kolay ayrıldıkları söylenemezdi. Babasına defalarca kez gitme diye diye benim bile kafamı şişirmişti.

Oldukça duygusal bir vedalaşmaydı ve sonunda bitmişti. Bitimini istemedikleri aşikardı. Ben ona veda bile edemiyordum. Bunu kendi istemişti. Karargahtaydım ve odamdaydım. Birazdan gideceklerdi. Ben ise ona veda bile edemeyecektim. Kalbim dışarıdan çıkıp son bir kez onu görmemi bekliyordu. Ben ise beynimi dinlemek istiyordum ama pek becerebildiğim söylenemezdi.

Dışarı çıkamazsın kızım olmaz onun sana ne yaptığını hatırla. Nefret edildiğini bildiğin adamdan son bir kez görmek isteyemezsin. Gururunu ayaklar altına almaktan bıkmadın mı sen hala

Kalbim büyük şiddetle kendini gösteriyordu ve ben ise burada duramıyordum. Büyük bir düşünce sistemi içindeydim.

Kalbimin mi yoksa aklımın mı galip geleceğini bilemiyordum ve en sonunda galip gelen belli oldu.

Tabiki de kalbim...

Hızla çıktım odadan helikopter pistine doğru ilerledim. Albay time son kez bir şeyler söylüyordu. Daha fazla yaklaşmayacaktım.

Bu uzaklıktan beni göremezdi. Onun beni fark etmesini istemiyordum. Çok umrumda değildi bir kere. Gerilerde durarken Alparslan sanki hissetmiş gibi benim olduğum tarafa döndü. Kahretsin beni gördü. Yutkundum. Gerçekten kendimi tebrik ediyorum. Onun gidişini izlerken yakalanmıştım. Gözlerimi kaçırdım direk ve o son kez bana bakıp helikoptere bindi. Onu izlediğimi fark ettiği için yüzündeki tebessümü görmemiştim.

(...)

Alparslan ve timi helikopterin içinde konuşmaya başladılar. Herkes oldukça sakindi. Bu tür görevlere ilk gidişlere değildi.

''Oğlum benden zor ayrıldı.'' Dedi Orhan içinde buruk tebessümü ile, lafa Alparslan da dahil oldu.

''Kızım da benden zor ayrıldı. Defalarca kez gitme deyip durdu.'' Hepsi sessizleşti.

''Zormuş değil mi evladından ayrılmak komutanım'' dedi Orhan.

''Yüreğimi bıraktım da geldim.'' Dedi Alparslan.

''Komutanım aslında yani nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum da...'' dedi Efe

''Söylesene boş boş konuşma yine'' diye yükseldi Alparslan

''Bence komutanım yüreğinizi sadece kızınız için bırakmadınız'' diyerek lafını tamamladı Efe

Alparslan derin bir nefes verdi. ''Kim için yüreğimi bırakmışım'' diye sordu. Aslında o da cevabı biliyordu.

''Karınız için komutanım'' diyerek komutanının sorusunu yanıtladı Efe.

Alparslan hiçbir şey söylemedi. Ne onayladı ne de reddetti. Biliyordu çünkü o da

Kaan konuşmak istedi. ''Komutanım kişisel olarak bu konuda bir şey söylemek istiyorum.''

Alparslan ne diyeceğini merakla bekledi. ''Söyle Kaan''

''Karınız ile ilişkiniz çok garip, siz normalde gerekmedikçe hep sertsiniz ve yengede sizin yanınızda öyle fakat normalde asla öyle bir insan olmadığını artık anladık. Sizin onu sevdiğinizi hepimiz anladık fakat sevginizi eşinize olan sevginizi ona çok fazla göstermiyorsunuz. Yenge de bence sizi seviyor. Gitmeden önce size çaktırmadan sizin gidişinizi izledi. Bunu sizde fark ettiniz. Gitmeden önce sizi görmek istedi. Bunu ancak seven bir kadın yapar. Sizde onu seviyorsunuz o da sizi seviyor fakat ikiniz de sevginizi göstermiyorsunuz.''

Alparslan nefes verdi. ''Komutanım'' diyerek bu sefer Orhan söze dahil oldu. ''Hadi sizi anladık, gerekmedikçe asla sevginizi göstermezsiniz ama yenge sizin tam tersiniz o çok pozitif bir insan, her insan ile kolayca kaynaşabilecek bir insan fakat size gelince tam tersi''

''Komutanım'' dedi Mustafa ''benim yorumum bence sizde kızmayın ama biraz toksiklik var komutanım ilişkinizde yani, ikinizde birbirinizi seviyorsunuz ama bunu göstermemek için çıldırıyorsunuz resmen''

Hiçbir söz demedi Alparslan ne diyebilirdi ki haklıydılar. Doğru söze ne denirdi?

Efe'nin gözleri Tuna'ya döndü. ''Komutanım'' dedi Tuna'ya bakışlar ona döndü.

Orhan ''bu oğlanın da sevdiği bir kız var anlaşılan he'' dedi.

Tuna derince yutkundu. ''Anlat bakalım kim bu şanssız kız'' diyerek Tuna'yı zor duruma düşürdü.

Tuna derince yutkundu. ''Defne komutanım doktor olan'' gözler şaşkınlıkla açıldı.

''Hadi canım''

''Yok artık''

''Hastane ortamından nefret eden adamın bir doktora aşık olduğunu da görecektik demek''

Laflar sürdü. Tuna yüzünü ekşitti. ''Abartmasanız mı?''

Timin gevezesi Koray konuştu. ''Komutanım böyle bir şey abartılmaz mı? Bence bu yılın haberi Alparslan komutanımdan sonra tabi onun olayını geçebilecek bir olay olamaz''

''Koray seni dağlarda mahvetmek için sabırsızlanıyorum'' dedi Alparslan

Koray direk kendini açıklamaya başladı. ''Yok komutanım ben onu o şeyden dolayı söylemedim.''

''Kes Koray!'' diye yükseldi Alparslan.

''Emredersiniz komutanım'' diyerek susmak zorunda kaldı. Daha fazla kendini zorlamasına gerek yoktu. İşe yaramayacaktı neticede.

''Bu arada'' dedi Orhan ''Karan senin Elif hanım ile nasıl gidiyor ilişkin''

Karan derince yutkundu. Bu konu açılınca Alparslan'ın keyfi yavaşça yerine geldi. ''Nasıl gitmesi gerekiyor komutanım''

Orhan bıkmış gibi bir ifade kuşandı. ''Gerçekten bıktım bu timin odunluğundan''

Alparslan ters bir bakış attı. ''Anlat lan çabuk!'' Diye Karan'a yükselince Karan konuşmak zorunda kaldı.

''Onu seviyorum komutanım'' bakışlar hızlıca Karan'a kaydı.

''Hayırlı olsun komutanım!'' Herkes bunu bir anda deyince büyük bir ses yükseldi helikopterden ardından bu ses yüzünden herkes yüzünü ekşitti.

''Ee siz onu seviyorsunuz peki o sizi seviyor mu?'' Bu sefer Karan sessiz kaldı. Bu sorunun cevabı onda yoktu çünkü.

''Anlaşılan bu sorunun cevabı sende yok he'' dedi Tuna

''Yok komutanım'' demek zorunda kaldı. Herkes Karan adına yükseldi.

''Peki ne yapacaksın?''

''Biraz daha bekleyip söylemeyi planlıyorum komutanım''

''Umarım yakında sizde iyi bir çift olursunuz'' diyerek iyi niyetlerini verdi Orhan.

''Çift olmasına olursunuz da bence sen Elif beni seviyor mu diye düşünme çünkü bence o da seni seviyor fakat siz olduktan sonra karımın sana yaşatacaklarından kork'' diyerek konuştu Alparslan

Karan yutkundu. ''Şahsen şu cadı beni çok zorladı.''

''Elif mi zorladı komutanım'' yılmış bir ifade kuşandı.

''Anlaşıldı'' dedi Orhan ''senin işin çok zor'' zordu ne yapsın?

En sonunda helikopter yerince durunca herkes hazırlandı. Herkes birazdan paraşüt ile yere inecekti. ''Herkes hazır olsun'' dedi Alparslan ve görev başladı.

(...)

Kahretsin ve gerçekten kahretsin diyorum başka bir şey demiyorum. Alparslan onun gidişini izlediğimi görmüştü ve bu tam bir felaketti. Ben ne diyeyim artık kendime, ben onu seviyordum ve sevdiğim için onu görmek istemiştim.

Nefesimi sesli bir şekilde verdim. Elif karşımda bana sinirlenmekle meşguldü. Onu da aldırdığım söylenemezdi.

En sonunda masaya vurunca ona döndüm. "Sen beni dinliyor musun acaba?" Oldukça sinirliydi.

Omuz silktim. "Dinlemiyorum" gözlerini açarak dik dik baktı.

"Ben seni gerçekten öldürücem ama"

"İyi olur aslında" diyordum ki

"HAZAL"

"Tamam sustum"

"Şu duygularına bir söz geçirsen ölür müsün?" Bıkmıştı bu halimden ama bilmediği bir şey vardı. Bende bıkmıştım.

"Uğraşıyorum ama olmuyor"

"Gururunu ayaklar altına aldığının farkında mısın?"

Sustum ve Elif de susmamı ona onay olarak verdiğimi anladı. "Tamam biraz üstüne gittim." Dedi beni üzmemek adına.

"Belki hissediyorum bir şeyi"

Anlamadı. Kaşlarını çattı. "Neyi hissediyorsun?"

Nefes verdim. "Belki tüm bunlar için büyük bir nedeni vardır ha olamaz mı?"

"Yine mi bu düşünceler içerisindesin?"

"Hep değil miydim?"

Derin bir nefes verip yerinde dikleşti. Ardından elimi tuttum. Bakışlarını yumuşattı. ''Kardeşim evet belki onu hala seviyorsun yaptığına bir anlam yükleyemiyorsun ve içinde sebep arayıp duruyorsun ama eninde sonunda yine üzülen sen olacaksın'' Elif'in dedikleri karşısında sessiz kaldım. Ne diyebilirdim ki haklıydı.

''Eğer tekrar bana aynı şeyi yaşatmaya kalkarsa bu sefer ilk yaptığım gibi susmam Elif canını öyle bir yakarım ki'' sustum. İçimde eğer beni tekrar yüzüstü bırakırsa yapabileceklerim vardı. Aklımdan geçenleri boşverdim. Şimdilik.

''Söyle sana kendini değerli hissettirecek bir şey yaptı mı hiç?'' Yapmış mıydı? Bunu düşündüm. İlk başta bir çıkmaza varamadım ama bana aldığı elbise geldi. Sırf beğendim diye aldığı elbise almaya gerek duymamıştım ama bayılmıştım ama o benim yerime almıştı. Suskunluğum Elif için her zaman evet demekti.

Başını salladı. ''Yapmış''

''Onu istiyorum Elif eğer ki karşıma geçip Hazal yaptıklarından pişmanım dese affederim yemin ederim affederim''

Bu sefer o sustu. Bir şey diyemedi. ''Alparslan'ı anlamıyorum neden böyle yaptığını bilmiyorum o senin için her şeyi göze almıştı. Bunu bizzat ben görmüştüm ama nasıl oldu da seni terk etti bilmiyorum ama onun bir zamanlar seni sevdiğini bilmiyorum'' düşündü. Bir süre sonra ''belki hayatında başka bir kadın vardı''

Başımı olumsuzca salladım. ''Hayır böyle bir şey mümkün değil o zaman benden boşanırdı.''

Derin bir nefes verdi. ''Onunla ciddi ciddi bu konuyu konuşmanın zamanı gelmedi mi? Hesap sormanın vakti gelmedi mi?''

''Zamanı gelince öğreneceksin nedenini diyor başka bir şey demiyor''

''Bence onu kaçırıp işkence edip konuşturalım''

Elif'e mal mal baktım. Ciddi miydi? ''Ciddi misin sen?''

Elif saçmalama der gibi baktı. ''Heralde ciddiyim konuşturana kadar ona yapacağımız işkenceleri düşününce içim bir huzur doldu.'' Eniştesine olan sevgisi göz yaşartıcıydı. ''Değil mi? Senin için huzur doldu mu?''

Başımı iki yana salladım. ''Onun canı yandıkça benim de yanar'' Elif'i bu dediğim ile çıldırtma noktasına getirdim.

''Hazal çıldırma beni'' diye bağırdı. Yüzümü ekşittim. ''Bir sussan mı çocuk uyanacak?''

Susmak zorunda kaldı. ''Benim sana anlatmadığım bir şey daha var''

Merakla bana döndü. ''Ne?''

''Alparslan'ın canını yakacak bir şey''

Hadi canım der gibi baktı. Bunu yapmamı istiyordu ama bunun kalbini acıtacak bir şey olduğunu bilse bence izin vermezdi. ''Şimdi keyfim yerine gelmeye başladı işte''

''Alparslan'ın annesi ile karşılaştım.'' Keyfi bozuldu. Bunu beklemediği açıktı. ''Ne?''

Başımı salladım. ''Doğru duydun oğlu ile konuşmam için yardım istiyor''

''Peki sen ne yapacaksın?''

''Bu akşam annesi ile konuşmayı planlıyorum. Bakalım oğlunu terk etmesinin nedeni neymiş?''

''Peki Alparslan ile görüştürecek misin?'' Oldukça merakla sormuştu.

''Söylediği şeye bağlı''

Başını salladı. Çalıştığı hastanenin doktor odasındaydık. Bu oda Defne hanımın odasıydı. Burada oturmamıza izin vermişti.

Ardından kapı açıldı. Gelen kişi Defne hanımdı. ''Hanımlar''

Elif gülümsedi. ''Defne''

''Elif seni bir hasta çağırıyor bizzat senin ilgilenmeni istiyor''

Elif yüzünü ekşitti. ''Yine mi?''

Defne surat astı. ''Malesef''

Olayı anlamadım. ''Ne oluyor?''

''Elif'in bir hastası var. Necati bey Elif'i isteyip duruyor o gelmezse sıkıntı çıkarıyor''

''Bu işe daha sonra bir el atıcam''

''Hazal Allah aşkına olay çıkarma bekle beni geliyorum''

Surat astım. ''Bekliyorum''

Elif odadan çıktı. Defne hanım ile odada yalnız kaldık. Koltuğuna oturdu. Güldü, ''nasılsın Hazal''

Gülümsedim. ''iyiyim sen nasılsın?''

''İyiyim gayet iyi''

''Nasıl gidiyor işler''

Arkasına daha da yaslandı. Omuz silkti. ''Bazen zorla tıp okutturdukları için ailem ile aramı tamamen kesmek istiyorum. Her şeyin nedeni onlar'' Göz devirdim. ''Onları dinlediğim için çok pişmanım biraz zorlasaydım belki şuan istediğim yerdeydim''

''Sen istediğin yerdesin Defne''

Bu sefer göz deviren o oldu. ''Fakat yine de tıp okumasaydım bu role bürünmek zorunda kalmayacaktım.'' Onun bu haline güldüm.

''Artık az kaldı bitiyor''

''Lütfen bitsin çok sıkıldım rol yapmaktan güya teşkilatın içinde bir ajanım ama halim onun tam tersi bir doktor gibi''

''Yavuz başkanın beni seçmesinin gururunu yaşıyorum ama bu şekilde bir görev alacağımı beklemiyordum.''

''Aileni de bu sayede kolaylıkla kandırdın''

''Biricik kızlarının güya doktor olduğunu gördüler. Doktor olduğunu sanıyorlar. Nereden bilsinler aslında sevgili kızlarının burada gizli bir görevi olduğunu''

Göz devirdi. ''Ne demezsin?''

Evet her şey başından beri belliydi. B3 Defne'nin ta kendisiydi. Yavuz başkanın ajan olarak seçtiği kişi Defne'nin ta kendisiydi. Akif'in anlaşılma şansı vardı fakat Defne'nin yaptığı meslekten dolayı farkedilme ihtimali çok azdı. ''Ne vardı Onur ve Kemal gibi Yavuz başkanın yanında olsaydım.''

''Şikayet yok şikayet yok ama birde benim halime baksana''

''Ne var halinde göz önündesin şüpheli durumundasın ve en güzeli maceraların içindesin benim gibi bir binaya tıkılıp kalmadın''

Gülmemek elde değildi. ''Tuna olduğunu nasıl anladın?''

''Yabancı bir numara ile yazışıyordu. O yabancı aramayı sorgulayınca zor olmadı.'' Ardından derin bir nefes verdi. ''Hazal ben çok büyük bir yanlış yaptım.''

Kaşlarımı çattım. ''Ne yaptın?''

''Ben sanırım Tuna'dan hoşlanıyorum.'' Bu bilgi böyle pat diye de söylenmez ama ya, şaşkınca donmuş bir şekilde baktım Defne'ye, tek bir kelime çıktı ağzımdan ''ne?'' sesimde bile şaşkınlık vardı. Böyle bir şey nasıl olurdu? Kahretsin olamazdı.

''Peki o'' dedim zorlukla ''o senden hoşlanıyor mu?'' Umutsuzca başını salladı. ''Bu bir kabus'' böyle bir şey nasıl olurdu kahretsin de kahretsin

''Sen yolda yada başka bir yerde onunla güya tesadüfen karşılaşmış gibi yaptın o da bunu yedi tabi daha sonra sen ondan bilgi almak adına onunla görüşmek istedin yada o istedi ve bu senin işine geldi ve kabul ettin bu sayede de yakınlaşmış oldunuz. Kahretsin''

Yüzünü buruşturdu. ''Ne yapacağımı bilmiyorum Hazal. Her şeyi elbet zamanı geldiğinde öğrenecek ve büyük yıkılacak''

''Ondan uzak dur desem illa bir neden olduğunu anlar ve bu sayede senin kim olduğunu öğrenebilir'' başımı umutsuzca salladım. ''Geçmiş olsun'' Bir şey söylemedi. ''Duygularını uzaklaştır Defne duygularının seni ele geçirmesine izin verme rol yap onu şüphelendirme görevine devam et.''

Derin bir nefes verdi. ''Yapabileceğim başka bir şey yok zaten'' malesef yoktu. Ne diyeceğimi bilemediğim bir zamandaydım. Fakat geçmiş olsun derdim.

(...)

Hastaneden çıktıktan sonra gideceğim yer belliydi. Nermin hanım ile buluşacaktım. Umarım ki Alparslan ile görüşmek için önemli bir nedeni vardır aksi halde asla izin vermem.

Nefesimi seslice verdim. Kafeden içeri girdiğimde Nermin hanım beni bekliyordu. Beni görünce hızla ayağa kalktı. Olduğu tarafa ilerledim. Kaynanam ile nasıl iletişim kurabileceğimi bilmiyordum.

"Hazal" dedi.

Zorlukla gülümsedim. "Nermin hanım" diyerek oturduk. İkimiz de bir süre sessiz kaldık. Bu sessizlik beni değil ama onu korkuttuğu söylenebilirdi.

"Alparslan'ın babasına benzediğine biraz daha ikna oldum. Çok fazla fiziksel benzerliğiniz yok" diyerek konuyu açmaya çalıştım.

Sessiz kaldı. Bu sessizlik artık can sıkıcı bir duruma geldi. Garson yanımıza geldi. Sadece bir kahve istedim. Nermin hanım da kahve istedi.

"Çok merak ediyorum Nermin hanım bir anne neden evladını terk eder. Bu sorunun cevabını ben 28 yıldır kendime soruyorum ama sizin gibi evladını terk eden bir kadına sormak daha mantıklı geldi."

"Bilmiyorum. Ben çok yorulmuştum onlardan"

"Onlar dediğiniz çocuğunuz ve kocanız hadi madem yoruldunuz çözümü bu muydu? Kocanız dan boşanabilirdiniz oğlunuz onunla kalabilirdi. Siz de nadirde olsa oğlunuzu görebilirdiniz. Alparslan anne sevgisinden mahrum bırakmaya hakkınız yoktu."

Yutkundu. Söyleyeceği kesin bir şey yoktu. Çocuğunu terk etmesinin bir sebebi yoktu. Gerçekten anne ve oğulun tek ortak yanı olabilirdi.

Sebepsiz yere terk etmek...

"Anladım ben sizi öyle boşu boşuna terk etmişsiniz evladınızı"

Yutkunamadım bile, bir anne nasıl evladını terk ederdi. Ben Mavi olmadan yaşayamazdım. Ondan bir gün bile ayrı kalırken zorlanırdım ama bu karşımdaki kadın oğlunu küçük yaşta terk edip onu anne sevgisinden mahrum bırakmıştı.

Tıpkı benim annem gibi...

"Ben de bir anneyim ve bir anne olarak sizi asla anlayamıyorum ben evladımdan bir gün ayrı kaldığımda canım gidiyor ama siz evladınızdan 24 yıl ayrı kaldığınız halde pek acı çekmişe benzemiyorsunuz"

Şaşırdı. "Alparslan baba mı oldu?"

Bu dediğini başımla onayladım. "Sizin bir nedeniniz olduğunu düşündüm ama görüyorum ki yok Alparslan ile boşu boşuna görüşüp onun canını yakmanıza izin vermem" çantamı aldım. "İzninizle" diyerek kalkıyorum ki kolumu tuttu.

"Bekleyin lütfen söyleyeceklerim bittikten sonra istediğinizi yapın."

Nefes verdim. Daha sonra bana söylemediği bir şey olursa bunun hesabını Alparslan'a veremezdim. El mecbur oturdum. "Sizi dinliyorum"

"Benim bir de kızım var" Alparslan'ın birde kız kardeşi mi vardı?

"Alparslan'ı bıraktığımda hamileymişim."

"Aynı babadan yani"

Başını salladı. "Evet"

"Kızım Ceylan şu anda 23 yaşında edebiyat okuyor. Benden başka kimsesi yok ve bende ölüyorum." Yutkundum.

"Alparslan ile görüşmek istiyorum çünkü ben öldükten sonra kardeşine sahip çıkmasını istiyorum."

Zorlukla nefes verdim. Ne güzeldi. Oğlunu bırakmış gitmiş ama kızına bakmıştı. Gerçekten bunu Alparslan'ın bilmesi gerekiyordu. Bu bilgiyi ondan gizleyemezdim. Bunu bilmesi gerekiyordu fakat biliyordum ki bu canını yakacaktı.

"Eğer ölmek üzere olmasaydınız asla Alparslan'ın karşısına çıkmazdınız değil mi? Kızınız için çıkıyorsunuz onun karşısına"

Hiçbir şey söylemedi. Hiçbir cevap vermedi. Bu aslında bir tür onaydı. "Anladım ben sizi Nermin hanım yazık gerçekten çok yazık"

Nefesimi verdim. Karşımdaki kadına ne desem vicdanı ağır gelirdi ki peki ya desem buna değer miydi? Değmezdi buna asla değmezdi. "Peki Ceylan'ın abisinden yada babasından haberi yok mu?"

"Çok merak etti ama hiçbir zaman ona gerçekleri söylemedim."

Sustum. ''yani durduk yere iyi bir babadan eksik büyüttünüz"

"Babası Alparslan daha 13 yaşındayken öldü. Alparslan o yaşında kimsesiz kaldı."

"Evladınız Ceylan ve Alparslan'dan neler çaldığınızı bir bilseniz birini babasız birini annesiz bıraktınız" Ben yetimhanede büyüdüm ne anne sevgisi ne de baba sevgisi gördüm. Kimsesizdim ama daha sonra oğlunuz çıktı karşıma beni öyle bir sevdi ki ben onunla birlikte kimsesiz olduğumu unuttum. Birbirimizin yaralarını beraber sardık ve ben onun saydığım yaralarını tekrar kanatacağımdan kendimi asla affetmiycem."

Çok fazla şey söylemek isterdim ama bu kadarı ile yetindim. "Alparslan ile sizi en yakın zamanda yüzleştiricem benden haber bekleyin"

Çantamdan parayı alıp masaya koyup hızlıca uzaklaştım. Derin derin nefesler verdim. Canım yandı. Bir kadın bunu evlatlarına nasıl yapabilirdi? Dediklerine hemen inanmayacaktım tabi ki önce minik bir araştırma yapıcaktım. Daha sonra ne kadar istemesem de bu konuyu albaya söyleyecektim. Eğer ki o kızın babası Fethi bey ise bunu albayın da bilmesi gerekiyordu. Sonuçta onun da yeğeniydi.

Kısa bir süre sonra biraz duygusal zamanlar yaşanacaktı ve ben ne olursa olsun bu konuda Alparslan'ın yanında olacaktım. Ona bu yarayı istemesem de söyleyecektim. Ona bu yarayı vermek istemezdim ama sadece onu değil onun kardeşini de düşünmek zorundaydım.

Yakında iki kardeş birbirine kavuşacaktı. Hayatımda hep merak ettiğim bir gerçek vardı.

Bir abi...

Bir abiye sahip olmak her şeyden çok isterdim. Belki de bu dünyada nefes alan bir abim vardı ve benim bundan haberim yoktu.

Bazı gerçekler elbet zamanı gelince öğrenilecekti.

 

 

Defne'nin ajan çıkmasına şaşırdınız mı?

Alparslan'ın bir kardeşi olmasına kimler şaşırdı?

 

Bölüm : 25.12.2024 17:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...