Kızımı kucağımı alıp direk babasının uyuduğu koltuğa ilerledim. ''Babama noldu?'' Diye sordu. Çok şey oldu kızım ama bence sen bunları bilmesen daha iyi ''uyudu kızım koltukta, dizimde uyuyakaldı.''
Mavi bir süre ne anlamaya çalıştığını bilemediğim bir şekilde düşündü. Düşünürken elini çenesine koymuştu. Öyle düşünüyordu. Ardından konuştu. ''Kokunu içine çektiği için uyuyakaldı kesin'' kızımın bu sefer ne dediğini ben anlamadım. ''Babam senin kokunu içine çektiği anda hep mayışır anne kesin ondan öyle oldu.''
Küçük çocuğa bak sen neler biliyor. Bir dakika az önce kızım ne söyledi? Alparslan kokumu içime çektiği anda mayışır mıydı? Benim neden bundan haberim yoktu. Kızım sayesinde bazı şeyler şuan açığa kavuşmuştu. Benim anlamadığım, benim anlamadığımı kızım nasıl anlıyordu? ''Öyle mi?'' Diyerek kızıma sordum.
Hızla başını aşağı yukarı salladı. Şuan babanı sattığını bir bilsen kızım ''hadi git babanı uyandır'' kızımı kucağımdan indirdim. Kızım koşarak babasının yanına ulaştı. Babasının yanağını öptü. Alparslan hafif kıpırdandı. Kızım tekrar öptü tekrar ve tekrar Alparslan en sonunda gözlerini açtı. ''Baba'' diye şakıdı Mavi. Alparslan kızına huzurla baktı. ''Bir melek mi uyandırdı beni?'' Dedi hafif uyku mahmuru sesiyle, reddetti Mavi ''kızın uyandırdı'' dedi.
Mavi'ye baktı ve huzurla nefes verdi. ''O zaman hayatımın en güzel manzarası uyandırmış beni'' gözlerim titredi. Bu lafı zamanımda benim için de söylemişti. Baba ve kıza uzaktan baktım. Onları her böyle gördüğümde gözlerimdeki hüzün gitmeliydi artık, fakat gidemiyordu. Bu mükemmel baba ve kıza baktıkça yani kızıma ve kocama baktığımda yaşayamadıklarım zihnime düşerdi hep.
Hızla eski rolüme geri büründüm. Yani duygusuz ve umursamaz olan o halime, Alparslan kızının alnına öpücük bıraktı. Gerçekten bir konuda çok haklıydım. Alparslan iyi bir eş olamasa da en azından iyi bir babaydı.
Alparslan'ın gözleri bu sefer de bana kaydı. Tepkisizce baba ve kıza baktım. Mavi'nin yanında rol icabı ''karargaha geliyor musun hayatım?'' Dedim.
Alparslan başını olumsuzca salladı. ''Uzun süredir bekleyen izinlerim vardı onları kullanıp'' Mavi'ye döndü. ''Kızım ne isterse onu yapıcaz''
El çırptı heyecanla Mavi, kızımın bugün okulu yoktu. Alparslan ile güzelce vakit geçirebilirdi. İkisinin arasında olan ve benim kıskandığım bağ tam üç haftada olmuştu. Hayret ettim. Üç haftada nasıl bu kadar birbirlerine bağlanabilmişlerdi. Ekim ayının ilk haftasındaydık.Havalar az da olsa soğumuştu. Ona göre bir ceket giymiştim.
Kahvaltı hazırlamamıştım ve benim de kahvaltı yapmam gerekiyordu. ''Kahvaltıyı dışarıda beraber yapalım oradan siz istediğiniz yere ben ise karargaha geçerim. Sizde artık nereye gitmek istiyorsanız oraya gidersiniz''
Birkaç saniye düşündü Alparslan ardından Mavi'ye bakıp ''Anıtkabir'' dedi. ''Seni hiç anıtkabire götürmedim.'' Mavi heyecanlandı ''gider miyiz?'' Başını salladı Alparslan ''gideriz kızım'' Mavi heyecandan evin içinde koşmaya başladı.
Mavi'ye yılmış bakışlar atıp ''başladı yine'' ve Mavi tüm evi iki kez turladı. Kendimizi zorlukla dışarı atıp bir kahvaltı mekanına geldik. Geldiğimiz mekanda serpme kalvaltı onlar istediği için sucuklu yumurta ve ben sevdiğim için sucuklu yumurta istedim. Şu anda ise kahvaltımızı yapıyorduk.
Çayımdan bir yudum aldım. Bu çayı birde karadeniz de içmek vardı. Kızım ''hadi kapkareleyelim'' anlamadım. Tabi ki Alparslan da anlamadı. ''Anlamadım kızım'' dedi Alparslan
Mavi ''hadi fotoğraf çekelim bu anı sonsuzlayalım.''
Güldüm. ''Ona ölümsüzleştirmek denir.'' Mavi kısa bir süre düşündü ardından ise ''her neyse'' demekle yetindi.
İkimize de baktı. ''Hadi aile fotoğrafı çekelim.'' Böyle birşey istiyor muydum? Sanırım istiyordum. Telefonumu çıkartıp direk kameraya girdim. Telefonu masanın ucuna koydum. Saniyeyi ayarladım. Geri çekildim. Mavi ''hadi gülümseyin.'' Hafif tebessüm etmekle yetindim. Bir fotoğraf çekti kamera ardından Alparslan'a dönmüştüm. O da bana bakmıştı. Bir fotoğraf daha çekti kamera ve bir tane daha ve bir tane daha anlaşılan kamera ile daha önce biraz oynamıştım.
Telefonu tam alacaktım ki Alparslan aldı telefonumu ''fotoğrafları kendimi göndericem.'' Kendini nasıl kaydettiğimi kesinlikle görmeliydi. Birkaç saniye baktı bana ve tip bir bakış attı. Onu yapışkan diye kaybetmenin nedenini bilmiyordum ama kaydetmiştim işte nedeni bence eski anılarımızdı.
Boşverdim ve omuz silktim. Kahvaltımıza devam ederken bir ileride arkadaşları ile oturan bir kadın yanımıza gelmeye başladı. Kadına tip bir bakış attım. Bu kadın Alparslan'a bakıyordu. Normal bir şekilde önüme dönmüştüm ki kadın Alparslan'ın dibine girdi. ''Alparslan''
Alparslan kadına baktı. ''Özge'' dedi şaşkınlıkla bunu beklemediği açıktı. ikisi arasnda gidip geldim. Ardından kız bana baktı. Bakışları alaycıydı yalnız ben bu kızı boğardım. ''Kim bu?'' Dedi ve ardından Mavi'ye baktı. Alparslan tam cevap vereceği anda onun yerine cevabı veren ben oldum. ''Karısıyım.'' Özge afalladı. Şaşkınlıkla baktı bana ona iğrenen bakışlarımı gönderdim.
''Evli miydin?'' Alparslan'ın yüzündeki gülüşü gördüm ama şu anda bunu umursayacak durumda falan değildim. Başını salladı sadece Özge yutkundu. ''O zaman sizinle tanışsam iyi olur. Merhaba ben Özge, avukatım'' tabi ki de onunla tanışma gibi bir isteğim yoktu. ''Hazal'' demekle yetindim ama.
''Ne zamandır evlisiniz?'' Alparslan sustu ama ben cevabı yapıştırdım. ''altı yıl'' yani ayrı geçirdiğimiz yıl demek daha doğru olurdu.
''Anladım.'' demekle yetindi. Alparslan'ın omzuna dokundu. Alparslan gerildi. Şuan da benden korktuğunu görebiliyordum. ''Nereden tanışıyorsunuz?''
''Zamanında albayın görevlendirmesi ile-'' diyecekti ki susturdum onu ''anladım Özge hanım o zaman izninizle diyelim.''
Alparslan'a döndü tekrar ''daha sonra bir kahve içsek-'' yetti ama kocama gözümün önünde sarkıyordu ve ben buna göz yumacak değildim.
''Tatlım anladığım kadarı ile metres olmaya pek niyetlisin'' Özge yutkundu. ''Ben sadece''
''Sen sadece git Özgecim kızımızın yanında bana ağzımı bozdurma hadi tatlım''
''Kızınız mı?'' Mavi'ye şokla baktı. ''Hadi tatlım'' mecbur gitmek zorunda kaldı. Çantamı alıp kalktım. Alparslan'a baktım. Mavi'nin duyamayacağı bir sesle ''bu hayatta ne yaparsan yap gururumu sakın ayaklar üzerine alayım deme yoksa olacakları tahmin bile edemezsin'' tehdit edercesine çıkmıştı sesim ve daha sonra ikisini de bırakarak ayrıldım.
(...)
Adımlarım kendinden emin sevinirliydi. Yavuz başkana her şeyi anlatmıştım. O da yapmam gerekenleri anlatmıştı ve bende onu uygulayacaktım. Albayın kapısını çaldım. Gir komutu ile direk odaya daldım. Albay beni görünce gözlerinde oluşan siniri gördüm. ''Siz beni hangi hakla kaçırırsınız?'' Diyerek hesap sordum. Sesimi sinirli tutmaya çalışıyordum.
''Dediğimi dedi değil mi? Yavuz dediğimi dedi. Hiçbir şey yapma kimseye bir şey söyleme'' evet aynen bunları söyledi. Suskunluğum aslında bir onaylayıştı.Albay da bunu anladı.
''Gerçekten çok merak ediyorum. Yeğeninize neden ben senin amcanım demediniz''
İfadesinden acı çektiğini görebiliyordum. ''Bu seni ilgilendirmez.''
''Hatırlatırım yeğeninizin karısıyım yani gelininizim yani ilgilendirir.''
''Bunu söylemen planlıydı değil mi? Tüm gerçekleri söyleyerek oradan bir şekilde savuştun. Alparslan'a amcası olduğum gerçeğini söyleyince kaçamayacağını anlamadın ve bu yüzden kızını öne sürdün. Alparslan'ı evladıyla sınadın'' cevap vermedim. Sessizce yutkundum.
''Beni çok hafife alıyorsunuz yapmayın kendi iyiliğiniz için beni hafife almayın albayım'' dişlerini sıktı. Gelinini pek sevdiği söylenemezdi ne yapsın?
''O zaman sizi acınız ile baş başa bırakıyorum.''
''Yanlış taraftasın, senin de bir kızın var sen olsan ne yapardın?'' Cevap vermeyi düşünmedim. Beni kızımla sınayıp güya kendi tarafına çekmeye çalışıyordu ama işe yaramazdı. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktım.
(...)
Alparslan kızının başında bekliyor ve korkusu daha da artıyordu. Mavi hasta olmuştu. En sonunda mecburen annesini aradı. Umarım kızımı hasta ettin diye başının etini yemezdi.
''Alo'' diyen Hazal'ın sesini duydu.
''Mavi hasta'' dedi Alparslan
Hazal'ın endişeli sesi geldi. ''Nesi var?''
''Ateşi var Hazal''
''Mevsim geçişlerinde böyle hasta olur normal ama ateşi yüksekse hemen hastaneye gidin.''
Alparslan kızının ateşini kontrol etti. Sıkıntılı bir nefes verdi. ''Biz hastaneye geçiyoruz.''
''Gelmek isterdim ama burada işler yoğun ama çok kötüyse gelmenin bir yolunu bulurum.''
''Gelmene gerek yok ben kızımı götürüyorum. Seni haberdar ederim.''
Hazal'ın sıkıntılı sesi geldi. ''Haberdar et'' sesi endişeliydi ve korkuyordu. Hazal'ın kızını sevdiğini belli ediyordu sesi, aslında Alparslan'a göre nadiren sevgisini gösterirdi. Şimdi kızını sevdiğini sesinden anlayabiliyordu.
Telefon kapandı. Direk Karan'ı aradı. ''Kızım hastalandı, hastaneye geçiyoruz senin de gelmen gerekiyor. Belki kendi başıma halledemiycem bir şey olur.'' Böyle şeyler için genellikle Orhan'dan yardım isterdi ama Karan'ın baldızını sevdiğinin farkındaydı. Onu görmek için bir yoldu işte, komutanına daha sonra teşekkür etmeliydi.
''Geliyorum komutanım.'' Telefon kapandı. Alparslan kızını kucağına aldı. Direk çıktı evden direk arabaya yöneldi. Mavi yorgun ve halsizdi. Karan acilde onları bekliyordu.
''Baba'' dedi Mavi yarı uykulu bir ses tonuyla ilerledi Alparslan
''Babacım'' dedi Alparslan
''Annemi istiyorum.'' Dedi Mavi
Şaşırdı Alparslan, Mavi babasının yanında asla annesini aramazdı. Hatta fark ediyordu ki yan yana olduklarında bile fark etmiyordu. ''İşi var kızım''
''Annemi istiyorum.'' Alparslan ne diyeceğini bilemedi. ''Daha sonra gelecek''
''Annemi unuttum ben'' dedi Mavi şuan fark ediyordu Mavi annesini unuttuğunu.
''Unutmadın kızım''
''Annem benim saçlarımı örmedi.''
Anlamadı Alparslan ama sorgulamadı. ''Annem benim hep saçlarımı örerdi. Defalarca kez örerdi. Ben ona inat çözerdim ama o hiçbir şey demezdi. Hastalandığımda hep baş ucumda oturur bir saniye bile yanımdan ayrılmazdı. Kıyafetlerini sırf istiyorum diye bana seçtirirdi. Benimle her boş vaktinde yanımda olurdu. Beni koynunda uyuturdu. Uyumadan önce bana hep masal anlatırdı. Saçlarımı severdi. Sürekli yanağımı öperdi. Beni sürekli sevdiğini söylerdi. Sevgisini her anında göstermeye çalışırdı.''
Bu dediklerine karşı şaşırdı Alparslan, Hazal bunları yapacak bir şey değildi. Karan kimliği alıp kayıt yaptırmak için yanlarından ayrıldı. ''Bir keresinde uyuduğumu sandığında ne demişti biliyor musun?''
''Ne demişti?''
''O zaman uyuduğumu zannetmişti. Önce saçlarımı sevmiş ardından öpmüştü. Sonra dedi ki ben babana da böyle sevgimi göstersem belki gitmezdi ama ben sevmeyi seninle öğrendim kızım derdi.'' Yutkundu Alparslan bu gece bazı şeylerden emin olmuştu.
En kötüsü de Hazal sevgisini gösterse Alparslan yine de gidecekti. Bu canını daha da yaktı.
Doktorlar Mavi ile ilgilendiği sırada Alparslan sabırla bekliyor ve Karan ise Elif'i göremediğinin üzüntüsünü yaşıyordu. Bir hemşireyi durdurdu. ''Bakar mısınız?''
Gülerek baktı Karan'a ona yüremeye çalışan hemşirelerden biriydi bu, Elif' gördünüz mü acaba? Elif Kara hemşire''
Yüzü düştü. Ona yürüyecekti güya ''şimdi çıktı.'' Canı sıkıldı Karan'ın tam da sırasıydı gitmesinin belki dışarıda onu görürüm umuduyla o tarafa yöneldi. ''Komutanım iki dakikaya geliyorum.'' Hiçbir şey söylemedi Alparslan, Karan bu suskunluğu onay olduğunu düşünerek çıkışa yöneldi. Elif'i gözleri arıyor ama bulamıyordu. Birkaç metre ötede olan olayla dondu. Elif'i birkaç sokak serserisi sıkıştırmıştı. Dişlerini sıktı Karan o taraflarda kimse yoktu. Kimse de kolay kolay fark etmezdi ama kendisi mesleğinin farkı ile fark etmişti. O tarafa ilerledi hızla, Elif kulaklarını kapatmış, gözlerini sıkıca yummuştu. Vücudu korkudan tir tir titriyordu.
Hızla o tarafa koştu. ''Bırakın lan onu'' serseriler onu gördükleri anda alayca güldüler. İçlerinden biri ''biraz eğlenmekten zarar gelmez.'' Asıl eğlenen birazdan belli olacaktı. Biri bıçağı çıkarıp ona savurdu. Karan, hızlı bir yan adımla saldırıyı savuşturdu ve serserinin bileğini tuttu. ''Sen'' dedi. Bıçağı kolayca elinden alıp yere fırlattı. ''Bir kadına saldıracaksınız he'' Ardından adamın yüzüne sert bir yumruk atarak onu bayılttı.
Diğerlerinden iki kişi aynı anda ona saldırdı. Biri yumruk atmaya çalışırken diğeri zincirle vurmayı hedefliyordu.Karan ilk yumruğunu blokladı ve saldırganı bir omuz darbesiyle yere serdi. ''Özellikle de'' dedi ve zincir savuranı ise dizleriyle etkisiz hale getirdi.
Diğer ikisi kaçmaya çalıştı ama Karan onları fark etti. Birini koşarak duvara yasladı. ''benim sevdiğim kadına hee'' diğerini bir yumruk atarak etkisiz hale getirdi.
Diğer serseri daha iri yapılı bir adamdı. Gücüne güvenerek Karan'a kafa atmaya çalıştı ancak Karan hızla eğilip adamın dengesini bozark yere düşürdü. Bir dirsek darbesiyle onu bayılttı. Kalanlardan ikisi panikle birbirine baktı ve saldırmak zorunda hissettiler. Karan onların saldırılarını kolayca savuşturdu ve her birine güçlü darbelerle karşılık vererek bayılttı. Diğeri ise korkudan bayılmıştı. Karan serseriye tiksinerek baktı. Ardından Elif'in yanına ulaştı.
''Elif''' Elif hızla geri çekildi. ''Benim Karan bana bak'' Elif titriyordu. Güçlükle gözlerini açtı ve gördüğü kişiyle afalladı. ''Karan'' dedi şaşkınca
''Güvendesin'' dedi Elif'e ''güvendesin Elif geçti yanındayım.'' Ardından bayılan hızla ayıldı. Bıçağı Karan'a savuracaktı ki bunu engelleyen Alparslan'dan başkası değildi. İkilinin gözleri Alparslan'a değdi. Alparslan Elif'e baktı. ''Senin de bir bana gücün yetiyor baldız'' Elif ağlarken aynı zamanda Alparslan'a baktı. Akan yaşlar yüzünden üzüldü ister istemez Alparslan da üzüldüğü kişi Hazal ile olan çoğu anısını mahvetse de üzülmüştü işte
Elif için gerçekten endişelenmişti Alparslan, Elif hiç bir şey demedi. Yaptığı tek şey Karan'a direk sarılmak oldu. Karan başta şaşırsa da Elif'e uyum sağlayıp o da sarıldı. Alparslan ise Karan'a bakıp yıllar önce bu kız yüzünden dayak yemiştin ve yine bu kız için bazı itleri dayak manyağı yaptın ha'' ardından Elif'e döndü. ''baldıza bak bir teşekkür bile etmiyor.''
''Sussana sen'' dedi Elif ağlamaklı sesiyle Alparslan şaşkınca baktı Elif'e
''Şu halde bile beni tersliyorsun ya ben sana söyleyecek söz bulamıyorum.''
''Bende sana söyleyecek söz bulamıyorum'' dedi ve aklına gelenler ile tekrar konuştu. ''Hazal o gün izin verseydi varya'' Alparslan hatırladıkları ile yüzünü buruşturdu. ''daha önce üstüme çöp döktüğün yetmezmiş gibi birde sopayla sokak ortasında dövecektin'' diyerek Elif'in sözünü tamamladı Alparslan. ''İzin vermeliydi.'' Diye mızmızlandı Elif.
''Bakalım sen böyle bir şeye izin verecek misin? Sen bunları yaptıysan ilerideki sevgiline Hazal ne yapar tahmin bile edemiyorum'' Bu iması Karan'a yönelikti ve Karan bunu anladı ve ister istemez yutkundu. Elif ise yorgunca göz kırpıştırdı. Karan, Elif'in daha sonra başından ayrılmadı. Mavi Elif'i görünce ''teyze ben hasta oldum ve annemi istiyorum.'' Dedi Elif ise sadece ona baktı. Ardından Alparslan kızı ile eve geçti ve Karan da Elif'i eve bıraktı.
''Karan bugün yanımda durursan ben biraz korkuyorum galiba'' reddetmedi Karan içeri girdi. Elif ise şuan dünyaya bambaşka bir gözden bakmaya başladı. ''Sana bir şey itiraf edeyim mi Karan?'' dedi Elif''
''Et'' dedi Karan
''Sen gerçekten çok yakışıklı olmuşsun'' yarın bunun pişmanlığını yaşayacaktı. Karan'ın yüzünde tebessüm oluştu. ''Teşekkürler Elif''
''Beni kurtardın'' dedi ''teşekkür ederim'' ve o gün onlar için tamamen kapandı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.52k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
72 Bölümlü Kitap |