Selam canlarım başlamadan önce okumaya başladığınız tarihi yazabilir misiniz🌷
Uykumdan sarsılarak uyandığımda derin bir nefes alarak arkama yaslandım. Taşlı bir yola girmiştik ve araba sağa sola sallanarak insanı rahatsız ediyordu. Ah Edward sırf senin taç giyme törenin için bunca yola katlanıyordum. Edward benim kuzenimdi ve krallığımızın doğu yakası o ve ailesinin kontrolündeydi. Şimdi babası yani benim büyük amcam Lord Alexander oğluna tacını devrediyordu. Edward gerçekten çok şanslıydı artık kendi krallığının kralı olacaktı. Ben ise hala babamın tahttan çekilmesini ve haklarını bana devretmesini bekliyordum. Gerçi daha yirmi yaşında olduğumu göz önünde bulundurursak krallığın başına geçmek için çok gençtim. Yinede geçsem de halkım için iyi bir kraliçe olacağıma inanıyordum. Kendimi bir an için kendi taç giyme törenimde hayal ettim de...
Yardımcım Elly'nin ortalığı kaplayan horultusu yüzünden düşüncelerimden irkilerek sıyrıldım ve bakışlarımı ona çevirdim. Bu sarsıntı ve rahatsız edici koltuklarda nasıl uyumayı beceriyordu gerçek anlamda hiç anlayamıyordum. Elly bana göre bunun gibi rahatsız edici koşullara daha dayanıklıydı. Ben ise her ne kadar kabul etmek istemesem de daha çıt kırıldım bir yapıya sahiptim. Tabi bunun sebebinin birazcık da olsa şımartılarak yetiştirilmemden kaynaklı olduğunu varsayıyorum. Tekrar düşüncelere dalmadan önce yanımızda bize eşlik eden atlı askerlerin konuşması kulağıma geldi. Dikkatimi onlara vermeye çalışarak konuşmalarına kulak kabarttım.
"Evet o söylenti benim de kulağıma geldi, gerçek olduğunu sanmıyorum. Kafayı bulmuş bir avuç askerin uydurmasından ibarettir." dediğinde asker ben de meraklı bir şekilde kulağımı tahtayla örtülü kapalı pencereye dayamıştım.
"Ben de gerçek olabileceğine ihtimal dahil vermiyordum. Ancak bu ormana yakın köyde yaşayan halktan da gördüğünü iddia edenler var. Hem geceleri en az iki tane koyunları kayboluyormuş." diye konuştuğunda diğer asker merakıma daha fazla dayanamadım ve tahta pencereyi aralayarak onlara baktım. İki asker de şaşkın yüz ifadeleriyle bana döndüğünde hemen konuya girdim.
"Neyden bahsediyorsunuz, insanların gördüğü şey de neymiş?" diye sorduğumda iki askerde birbirlerine baktılar ve bir tanesini kafasını eğerek; "Günaydın efendim sizi uyandırdıysak bizi bağışlayın lütfen." diyerek karşımda kem küm etmeye başladığında sözünü kestim ve " Hadi ama sorduğum soruya cevap verebilir misin?" diyerek sadede gelmesini istediğimi belirttim kibarca.
"Efendim burada yaşayan insanlar kocaman bir yaratığın geceleri koyunlarını çaldığını ve ormanın içine aynı şekilde geceleri gidenleri de avladığını söylüyor. Hatta burada geceleri nöbet tutan askerlerden de bu yaratıkla karşılaştığını iddia edenler oldu." diye konuştuğunda asker ben de şaşkınca onu dinliyordum.
"Peki bu yaratığın neye benzediğiyle ilgili bir bilginiz var mı?" dediğimde asker kafasını olumlu anlamda salladı konuşmaya devam ederken biraz da olsa endişelendiğini anlayabilmiştim.
"Efendim bu canavarın sadece masallarda geçtiğini sandığımız ejderha olduğunu söylüyor görenler. Karanlıkta parlayan kocaman gözleri varmış ve dişleri de yeni bilenmiş kılıç kadar keskinmiş.Ayrıca boyu ortalama bir insanın neredeyse üç katı kadarmış." Askerin konuşması bittikten sonra gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir an için ciddi bir şeyler olduğunu sanmıştım. Hadi ama ejderha mı? Bunu küçük bir çocuğa söylesem o bile gülüp geçerdi. Ejderha dadımın bana çocukken anlattığı masallar dışında olabileceğine inanmadığım bir varlıktı.
"Yanımda beni koruyan sizin gibi güçlü askerlerim olduğu için çok şanslıyım. Ejderha gelip sizi yemeye çalışırken ben de kaçacak zamanı bulabilirim değil mi?" Kıkırdayarak söylediğim sözlere karşılık atıyla eşlik eden askerin yüzü korkudan bir ton renk atmıştı. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra;
"Tanrı korusun efendim. Evde beni bekleyen karım ve iki tane de minik çocuğum var." dedi Gözlerimi devirirken askerin var olması imkansız olan bir yaratığa bu denli inanması tuhafıma gitmişti. Üstelik bir de canı için endişeleniyordu.
"Asker kaç yaşında insansın yalnızca çocuklara anlatılan masallarda geçen yaratığın var olduğuna hangi akla hizmet inanabiliyorsun? Altı üstü saçma sapan bir efsaneden ibaret." dedim sitem ederek. Uzun süre dinlenmeden at üzerinde yol almak askerleri olumsuz etkiliyordu belli ki. Asker mahçup bir ifadeyle yüzüme baktıktan sonra "Haklısınız efendim yalnızca masallarda geçen bir yaratığın varlığından korkmanın manası yok."dediğinde başımı sallayarak onayladım onu. Karnım acıkmaya başlamıştı dinlenip sabah kahvaltısı etmem gerekiyordu.
"Arabacıya söyle biraz mola verelim burada. Hem siz de dinlenip kahvaltınızı edersiniz." Asker kafasını sallayarak beni onayladığında pencereyi kapatarak geri yerime oturdum. Uzun süredir aynı pozisyonda hareket etmeden oturduğum için her yerim tutulmuştu. Özellikle sırtım ve bacaklarım inanılmaz şekilde ağrıyordu. Elly uyanınca ona masaj yaptırırım diye düşünürken Elly yüksek sesle esneyerek bana uyandığını göstermişti.
"Günaydın Elly sonunda uyanabildin. Bir an için hiç uyanmayacağını düşündüm." dedim gülümseyerek.
"Günaydın leydim, doğruyu söylemek gerekirse baya güzel uyumuşum." diyerek bir kez daha derince esnedi. En azından birimizin rahatça uyuyabilmesi güzeldi. Zira ben doğru dürüst uyuyamamştım.
"Şimdi mola verip kahvaltı yapacağız sonrasında sen bana masaj yaparsın Elly her yerim tutulmuş, ağrıyor."
"Elbette hanımım siz yeterki isteyin."
🐉🐉🐉
Askerler az ileride yemeklerini yerlerken ben de Elly'le birlikte kahvaltımı yiyordum. Yerde oturmak her ne kadar rahatsız edici olsa da başka seçeneğim yoktu. Daha önce de uzun yolculuklara çıktığım olmuştu elbette. Ancak diğerlerinde olanın aksine bu sefer uzun süre kalmayacağım için taşınabilir mobilyalarımı hazırlatmamıştım. Doğu krallığı bizim krallığımıza bir günlük mesafedeydi. Dün öğle saatlerinde yola çıkmıştık, bu da Doğu krallığına varmamıza aşağı yukarı iki saat kaldığı anlamına geliyordu. Sonunda rahat bir yatakta biraz uyuyup dinlenebilecektim.
"Elly karnın doyduysa şimdi masaj yapabilirsin." dedim çimlerin üzerine uzanırken.
"Elbette hanımım hemen yapıyorum." diyerek omzuma masaj yapmaya başladı. Elly'nin parmakları sihirli gibiydi. Şimdiye kadar masaj yaptırdığım en iyi kişiydi o. Bu yüzden de sırtım ağrıdığında başkasına yaptırmak yerine Elly'e yaptırırdım.
"Hey inanabiliyor musun askerlerden bazıları bu ormanda kocaman çirkin bir ejderhanın yaşadığını sanıyor." dedim gülerek. Bu komik mesele yine nereden aklıma gelmişti bilmiyorum ama şimdiye kadar duyduğum en saçma şey olabilirdi.
"Aa öyle mi leydim? Bu gerçekten de çok gülünç. Böyle bir şeye inanacak kişinin aklından şüphe duyarım." diyerek güldü ve sırtıma masaj yapmaya devam etti.
"Bir de bu ejderhanın ormana yolu düşen insanları avladığını sanıyor garipler." diyerek tekrar kıkırdadığımda Elly aniden omzumdan ellerini çekti. Yorulduğu için bıraktığını düşünerek bir şey demedim.
"Hey Elly bakarsın bizi de yer ha ne dersin?" şakayla karışık söylediklerime karşılık yanıt alamamıştım. "Elly orada mısın? Dilini ejderha mı yuttu yoksa?" söylediklerim bana bile komik gelirken Elly'nin hiç bir tepki vermemesi sinirlerimi bozmuştu. Hızla ellerimi uzandığım çimlere dayayarak yerimden hafifçe doğruldum. Elbette bir kaç metre ötemden bana korkmuş yüz ifadesiyle bakan askerlerimi ve Elly'i görmeyi beklemiyordum. Ne olduğunu anlayamazken oturur pozisyona geldim ve şaşkın bir şekilde kaşlarımı çatarak bakışlarına karşılık verdim.
"Leydim hareket etmeyin lütfen." diye konuştuğunda Elly hala ne olduğunu anlayamamıştım. Mantıken benden bu kadar korkacaklarını düşünmezsek arkamda bulunan bir şeyden korktukları apaçık ortadaydı. Neyden bu kadar korktuklarını anlamak için sakince arkamı döndüm ve dibime kadar girmiş bana keskin, parlak gözleriyle bakan ejderhayla karşılaştım. Tekrar onlara döndüm korkudan büyümüş gözlerle. Arkamda duran şeyin gerçek olduğuna inanamazdım. Hayır bu imkansızdı, böyle bir şey mümkünatı yok olamazdı. Ancak bana bakan dehşete düşmüş bakışlardan arkamda bulunan ejderhayı onların da gördüğünü anlayabiliyordum.
Tekrar arkama döndüğümde ejderha başını biraz daha alçaltmıştı. Hatta bir yelpazeyi andıran burun delikleri açılıp kapanarak karşısında bulunan zavallı kurbanı olan benim kokumu içine çektiğini belli ediyordu. Daha fazla dayanamadım ve tüm gücümle kocaman bir çığlığı serbest bıraktım. Ejderha da benim çığlığımdan irkilerek biraz geri çekildi ama o da sonrasında ağzını açarak yeri göğü inletecek şekilde kükredi. Boyutu en az bir kolum edecek bir ağız dolusu jilet gibi dişler önümde parlarken gözlerimin kararmaya başladığını hissettim, sanki oturduğum zemin altımdan kayıyor gibiydi. Yaşadığım büyük çapta ki korkuya benliğim dayanamamıştı. Kendimi karanlığa teslim ederken gözlerimin bir daha açılmamak üzere kapandığı en son düşündüğüm şey olmuştu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |