Gözlerimi açtığımda esen rüzgarın etkisiyle üşümüş halde Kaden'ın pençeleri arasında buldum kendimi. Gece olmuştu ve yıldızlar birer ateş böceği gibi parıl parıl parlıyorlardı. Yıldızlara büyülenmiş gibi bakarken kaç yıllık yaşamımda bu kadar güzel bir manzara görmediğimi fark ettim. Daha önce yıldızları bu denli yakından görme fırsatım olmamıştı, yakından daha da muhteşem gözüküyorlardı.
"Beğendin mi?" Kaden'ın sorusuyla bakışlarımı yıldızlardan alıp ona çevirdim. Keskin yeşilleri yine benim üzerimdeydi ve gecenin karanlığında aynı yıldız gibi parlıyorlardı. Gözlerimi parlayan yeşillerden alamıyordum. Her ne kadar kabul etmek istemesem de bakışları beni büyülüyordu.
"Evet Kaden hayatımda gördüğüm en güzel şey olabilir." diye fısıldadım etkilendiğimi belli edercesine. Bunu yıldızlar için mi yoksa gözleri için mi söylediğimden emin olamasam da söyledim. Rüzgarın etkisiyle saçlarım uçuşarak yüzüme çarparken elimle geri ittirmeye çalıştım. Ancak ejderha rüzgara karşı uçtuğu için bu pek mümkün olmuyor, tekrardan yüzümü kaplıyordu tüm saçlarım.
Kaden düştüğüm şapşalca duruma sesli bir şekilde gülerken bakışlarındaki muziplikle beni de gülümsetmişti. Sahte bir kızgınlık eşliğinde kaşlarımı çatarken;
"Bayım bu yaptığınız çok büyük kabalık sizi kınıyorum." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak sesimin ciddi çıkması için çabaladım. Kaden her halinden eğlendiğini belli ederken diğer pençesini bana doğru uzattı. İlk başta irkilsem de sonrasında kendimi serbest bırakarak saçlarıma dokunmasına izin verdim.
"Üzgünüm leydim sizin bu tatlı halleriniz karşısında kendimi tutamıyorum." Pençesiyle yüzümü kaplayan saçları çekerken muzip sesiyle konuşmuştu. Gözlerimle onu daha rahat görürken ağzımdan kaçan kıkırtıya engel olamadım. Kaden ile bu şekilde atışmak nedensizce hoşuma gitmişti. Az da olsa uyuyabildiğim için kendimi enerjik hissediyordum.
"Bay ejderha karşınızda bayan olduğunda nasıl konuşmanız gerektiğini bilmeniz ne güzel." dediğimde Kaden kahkaha atmıştı.
"Bu sana özel oluyor güzelim başkalarına bu şekilde kibar davranmam." Söylediklerine karşın bir an duraksasam da sonrasında içtenlikle gülümsedim. Kaden'ın bana kendimi özel hissettirdiğinin farkındaydım. Batı krallığının prensesi olarak yetmiş olsam da hiç bir zaman Kaden'ın bana hissettirdiği kadar özel hissetmemiştim.
Kaden büyüleyici bakışlarını benden çekerek aşağıda bulunan bir noktaya çevirdi. Baktığı yere dönüp ben de baktım. Ancak çöken karanlıktan dolayı bir şey gözükmüyordu. Kaden'ın gözlerinin benimkilerden daha iyi gördüklerini tahmin etmek zor değildi.
"Evimize geldik miniğim." diye fısıldarken inişe geçmeye başlamıştı. Düşüyormuş hissiyle çığlık atarak ellerimi pençelerine sardım ve daha sıkı tutundum. Karanlıkta bir şey göremiyorken her şey daha zor oluyordu benim için.
"Seninleyken iniş yapmakta zorlanıyorum. İçeriye girdiğimizde haber vereceğim güzelim. Ayaklarının üzerine düşmeye çalışarak dengede dur olur mu?" Bir dakika ama ben ayağımın üzerine basamıyordum bile. Çok kötü şekilde incinmişti eğer ki dediğini yaparsam canım feci şekilde yanardı. Hemen açıklamaya çalışacakken Kaden 'şimdi' diyerek bağırdı. Aynı saniyelerde beni pençelerinden bıraktığında yere düşmeye başlamıştım. Dediği gibi ayağımın üzerinde durmaya çalıştığımdan ayağım feci şekilde acımış dayanamayıp çığlık atmama neden olmuştu.
"Katherine güzelim ne oldu sana?" Kaden'ın sesi endişeli çıkarken ortalığı kaplayan sert adım seslerinden yanıma gediğini anlayabiliyordum. Ancak acıdan kafamı kaldırıp ona bakacak durumda değildim. İki büklüm halde bileğimi tutarak kalmıştım öylece. Canımın acısından gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
"K-kaden canım ç-çok acıyor." Sızlanmamın ardından ağlamam şiddetlenirken Kaden yanıma gelmişti.
"Benden kaçmaya kalkışmasaydın başına bunlar gelmezdi Katherine." diyerek öfkeyle soluduğunda sinirle ona döndüm ve başımı kaldırdım. Yukarıda asılıymış gibi duran bir çift parlayan yeşiller dışında görebildiğim bir şey yoktu. Her ne kadar kızgınlığımı belli ederek bakmayı istesem de acıdan kıvranmaktan olduğum yerde duramıyordum. Hem suçluydu hem de güçlüydü bir de gelmiş bana bağırıyordu. Beni kaçırıp tutsak etmeseydi bunların hiç birini yaşamayacaktım. Kötü ejderha bozuntusu! Anlayışsız odun!
İçimden ona saydırmaya devam ederken karanlıkta bir şeylerin hareket edip bana dokunmasıyla korku içinde çığlık attım. Yılan gibi belime dolanan bu şeyin Kaden'ın kuyruğu olduğunu göremesem de anlamıştım.
"K-kaden sen ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek bağırmaya çalışırken bir yandan da ondan kurtulabilmek için debeleniyordum. Beni sıkı sıkı sararken aklıma kobra yılanının avına dolanarak onu boğarak öldür düğüyle ilgili kötü düşünceler akın etmeye başladı. Lanet olsun ki Kaden da şu an kuyruğunu kobra yılanı gibi belime sıkıca dolamakla meşguldü.
"Rahat dur Katherine!" sert şekilde bana emir verdiğinde onu umursamadan kurtulmak için tüm gücümle debelenmeye devam ediyordum. Ancak aniden Kaden'ın boğazında turuncu bir ışık oluşmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadan debelenmeyi kesmiş o ışığın güçlenerek Kaden'ın boğazından yukarıya doğru tırmanışını izlemeye başlamıştım. Bu da neydi ki böyle? Bir dakika Kaden ejderhaydı ve yani onun... Evet Katherine ağzından alev çıkartabilme yeteneği var.
Gerçekler yüzüme sert bir kaya gibi çarparken başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Deli gibi kuyruğundan kurtulmak için çırpınırken ejderha acımasıza beni yakmaya hazırlanıyordu. Alev ağzına kadar tırmanmıştı ve boğazından çıkmak üzere olan güçlü ateşi çok rahat bir şekilde görebiliyordum.
"Kaden dur lütfen! Söz veriyorum bir daha istemediğin hiç bir şeyi yapmayacağım. Hatta benden ne istersen yaparım, ne olursun yakma beni." Son nefesimi de ejderhaya yalvararak tüketirken ejderha beni umursamadan ağzını açtı ve benim sonum olacak turuncu alevi görmeme izin verdi. Birazdan burada bir insandan geriye kalan külleri olacağının farkına vardım o an. Her şeyi kabullenip debelenmeyi tamamen keserken son kez parlak yeşillerine çevirdim bakışlarımı. Çünkü her şeye rağmen gözleri o kadar etkileyiciydi ki son göreceğim şeyin onun yıldız gibi parlayan gözleri olmasını istedim.
Ve beklenen oldu... Ejderha ağzında güçlendirdiği alevi serbest bırakırken gözlerimi sıkı sıkı yumarak kafamı öbür yanıma çevirdim. Düşüncelerimde yakın zamanda yaşadığım bir dolu kötü olay yerine ailemle geçirdiğim güzel anılarım vardı. Kendimi her şeye rağmen huzurlu hissediyordum. Sanırım ölürken insanın böyle hissetmesi normaldi. Sonuçta orada kavuşacakları insanlar vardı. Benim de gidince kavuşacağım kişi biricik annem olacaktı...
Huzurla ölümün gelip beni almasını beklerken herhangi bir acı hissetmiyor oluşum tuhaf gelmişti. Sonuçta yanarak ölüyordum ve illaki acı hissetmem gerekirdi. Hafifçe gözlerimi aralayarak ne olduğunu anlamak için baktığımda turuncu parlak ışık gözlerimi kamaştırdı. Zorla gözlerimi açık tutmaya çalışırken gördüğüm şey nutkumun tutulmasına sebep oldu.
Kaden'ın ağzından çıkan turuncu ateş benzeri ışık süzülerek geliyor ve benim incittiğim ayak bileğimde son buluyordu. Ama bu nasıl olur? Kaden başından beri beni yakarak küle çevirmeyi istememiş miydi yani? Ben o kadar öleceğimi düşünerek boşu boşuna mı kendimi yiyip bitirmiştim burada?
"İnanamıyorum sana Kaden" diye mırıldanırken bakışlarımı turuncu ışığın adeta dans ettiği parlak yeşillerine yönelttim. Ağzından gelen turuncu ışık parlaklığını yitirerek kaybolurken son gelenler de benim bileğime çarparak ortadan kaybol muştular.
"Bunu neden yaptın?" diye sordum sessizce. Burada korkudan ölüp ölüp dirilirken o benim acıyan bileğimi iyileştiriyormuş aslında. Şu an ölmediğim için sevinsem mi yoksa öleceğimi sanıp bu denli korkuyu yaşadığım için üzülsem mi bilemedim. Diğer bir seçenek de Kaden'ın beni bu denli korkutmasından ötürü ona tüm öfkemi kusmak da olabilirdi. Elbette son şıkkın olmadığı bariz ortadaydı...
"Canının daha fazla yanmasını istemediğim için yaptım güzelim." diyerek tatlı bir ses tonuyla konuşurken karanlıkta gözüken parlak yeşillerine bakıyordum. Beni kuyruğuyla sarıp sarmalamıştı ve ben daha tepki veremeden etrafımda dönerek beni tamamen kendine hapsetti.
Gözleri bu sefer sağ tarafımda hemen dibimde belirdiğinde ona dönerek somurttum. Şu an ejderhaya aşırı derecede bağıra çağıra kızasım vardı. Ancak buna bir türlü cesaret edemiyordum.
"Kaden en azından ne olacağını söyleyebilirdin. Ne kadar korktuğumu fark etmemiş olman imkansız." diyerek hayıflandığımda parlak yeşilleri bana daha da yaklaşmıştı. Ne yapacağını bildiğimden kafamı çevirip ondan uzaklaşmaya çalıştım.
"Hayır izin vermiyorum!" diyerek öfkeyle konuştum ve ne kadar sinirli olduğumu anlamasını istedim. Ancak belime sıkı sıkı sarılı kuyruğunu çevirerek tekrardan ona dönmemi sağladı. Nefesini saçlarımın arasında hissederken elimden bir şey gelmediği için beni koklamasına izin vermekten başka çarem kalmamıştı.
"Benden uzaklaşma güzelim. Bir daha sakın ama sakın benden kaçma." dedi, saçımın dibinde derin nefesler alıp verirken. Nefesinin etkisiyle saçlarım uçuşuyordu... Hiç bir cevap vermeden sessizliğimi korudum.
"Miniğim bana küsüyor mu yoksa" eğlenerek söylediği sözlerden sonra kahkaha atarak gülmüştü. Öfkeli bakışlarım onun üzerindeydi hatta elimden gelse onu bir kaşık suda boğacak kadar sinirliydim. Ben burada kızıyorken beyefendi benimle eğleniyordu bir de. Bakışlarımda ki ciddiyeti fark ettiğinde açıklama yapma gereği duydu.
"Güzelim kaç kere söyledim sana zarar vermeyeceğimi. Anlamamakta ısrarcı olman benim suçum değil." derken kafasını eğerek ağırlığını vermeden başını bana yaslamıştı. Yüzüm onun hafif pürüzlü, sıcak derisiyle temas ederken kendimi geri çekmeyi düşündüm. Ancak sıcaklığı o kadar iyi gelmişti ki kendimi ondan ayırasım gelmedi. Hem zaten ejderha da ondan uzaklaşmama bir türlü izin vermiyordu. Ancak yinede öfkem geçmemişti...
"Kaden biliyor musun? Bizim oralarda yağ gibi üste çıkma deyimi vardır. Sen o deyime 'cuk' diye oturuyorsun." iğneleyici sesimle söylediklerime karşın ejderha beklediğimin aksine kızmak yerine güldü. Ejderha beni sinir etmekten başka bir şey yapmıyordu şu an.
"Bu durumda cezanı çekmiş oluyorsun güzelim. Bir daha aynı şey tekrarlanmayacak! Benimsin ve benden gitmene hiç bir şekilde izin vermeyeceğimi zor yoldan da olsa öğrenmiş oldun!" İtiraz kabul etmeyen sert sesiyle konuştuğunda uykum ağır bastığı için cevap veremedim. Gözlerimi yumarak yüzümü sıcacık derisine bastırmakla yetindim sadece.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |