"Cezan ne olmalı Kaden?!" sorduğum soruyla birlikte Kaden'ın bakışları değişirken sinirlendiği zamanlarda olduğu gibi gözlerini kıstı.
"Saçma sapan konuşma Kaherine! Ne cezası?!" konuşması fazlasıyla sinirlendiğini ele verirken ben ise ona büyük bir keyifle gülümsedim. Normal şartlarda olsaydı kızmasından çekinir ve kendime dikkat ederdim. Ancak şimdi ise durum bambaşkaydı. Güçlü ve büyük konumda olan benken onun ne hissettiği kimin umurundaydı ki?
"Bunu hak ettin Kaden'cığım beni çokça kez zor durumda bıraktın sen." derken ben de öfkeli bir şekilde gözlerimi kısarak ona baktım. Artık ben ondan değil o benden korkacaktı. Hatta belki korkmasına rağmen şu an sert gözükmek için de kendini zorluyor olabilirdi.
"Cezana daha sonra karar vereceğim Kaden. Dua et ki peşimizde goblin ordusu var." derken gülümsedim ve yürümeye başladım yeniden. Önce peşimizde ki askerlerden tamamen kurtulduğumdan emin olmam gerekiyordu. Sonrasında ise cezasını çekecekti. Tabi ona unutamayacağı güzel bir ceza bulmam lazımdı.
"Katherine sonuna kadar böyle kalmayacağımın farkındasındır umarım." parlak yeşil gözleriyle bana dik dik bakıyordu. Belli ki yine ondan korkup çekinmemi istiyordu ancak artık bu mümkün değildi. Hem ejderhaya yeniden dönüşecek olsaydı bunu şimdiye dek yapardı.
"O zamana kadar bunun tadını çıkaracağım." dedim onu fazlasıyla sinir ettiğimin farkındalığıyla gülümserken.
"Elbette çıkarabilirsin Katherine." derken o da benim gibi sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. Kafasını çevirdiğinde ise sessizce bir şeyler mırıldandığını duydum.
"Sonrasında ben de çıkaracağım çünkü." aramızda ki mesafeden ötürü mırıldanmasından bir şey anlayamamıştım.
"Anlamadım Kaden?" diye söylendim. Zaten minicik bir şeydi. Sesiz konuşunca da söyledikleri hiç mi hiç anlaşılmıyordu.
"Bir şey yok prensesim. Hadi mağaramıza gidelim." dedi yeniden bana doğru dönerken. Beni geçiştirdiğini fark etmiştim ancak üstelememeyi tercih ettim.
"Pekala nasıl gidileceğini biliyor musun?" diye sordum. En azından mağaraya gidebilirsek yaşanan tüm bu olumsuzlukları geride bırakabileceğimi düşünüyordum.
"Elbette bir süre daha yürümen lazım. Ben sana yolu tarif edeceğim." diye konuştuğunda gözlerimi büyüterek ona baktım.
"Ama ben şimdiden yorulmaya başladım!" ejderha verdiğim tepkiyle birlikte derin bir iç çekti.
"Evet iksir seni benim gibi büyüttü belki ancak kanatların da olsa daha iyi olurdu." ciddi bir ses tonuyla söylediklerine karşın istemsizce kıkırdadım.
"Kanatlarım da olsaydı tam bir ejderha olurdum." dediğim eğlendiğimi belli eden bir ses tonuyla. Doğrusu kendimi ejderha olarak hayal edememiştim.
"Hayır Katherine işte o zaman tam bir melek olurdun." parlak yeşilleri üzerimdeyken bana bu şekilde iltifat etmesi tek kelimeyle beni etkilemişti. Beni her halükarda etkilemeyi nasıl başarabiliyordu? Doğrusu bunun cevabını bilemiyordum.
"YAA Kaden benimle bu şekilde konuşma." derken onu kaldırarak tam göz hizama getirdim. Yanaklarımın hafif de olsa kızarmaya başladığını hissediyordum. Ah cidden beyaz tenli olmanın kötü yanı buydu sanırım. "Sonra etkileniyorum." diyerek fısıldadım.
"Prensesim benim seni ne kadar özlediğimden haberin var mı?" ejderha onu yakınıma getirmemden faydalanarak benimle flört ettiğini belli edercesine fısıltılı bir tonda konuşmuş ve parlak yeşillerini dudaklarıma indirmişti.
"Mmm sanırım ben de seni özledim." dediğim sırada gözlerimi kaçırırken hafifçe dudaklarımı dişledim. Bakışları dudaklarımdaydı biliyordum ve bu şekilde konuşmam onun sesli bir şekilde yutkunmasına sebep oldu.
"Katherine şu an dudaklarını ben de dişlemek istiyorum... Yapma." çok önemli bir ihtiyacıymış gibi dudaklarıma bakarken parlak yeşillerinin de bir ton koyulaştığını görmek mümkündü.
"Ya da yalnızca bir kez izin ver." gözleri anlamamı istercesine gözlerimle buluşurken yeniden dudaklarımı dişledim. Kaden her seferinde benim düşüncelerimi umursuyor ve bir kere de olsa ona izin vermem için şansını deniyordu.
"Mmm hayır olmaz, sana kızgınım biliyorsun." yeniden onu reddetmek zorunda kaldım. Sonuçta ona sinirliydim. Daha ceza verecektim ona.
"Asıl benim sana kızgın olmam lazım Katherine." aniden kızdığını belli ederken hangi ara romantik hava dağılıp da bu şekilde kavga etmeye başladığımızı fark edememiştim bile.
"Nedenmiş o?!" dedim ben de ona çıkışırken.
"Çünkü beni terk edip gitmeyi tercih edecektin." her ne kadar sesi yine sinirli olduğunu ele verse de altında yatan mini bir duygu daha vardı... Kırgınlıktı o. Anladığım kadarıyla bana fazlasıyla kırılmıştı.
"Evet ama gitmedim Kaden... Ben her şeye rağmen kalmayı tercih ettim." onu teselli etmek üzere söylediğim her şey aslında haklılık payı içeriyordu. Gidemezdim ki ben... Kaden'ı o halde bırakamazdım.
"Yalnızca senin için." dedim ona bana inanmasını beklediğimi gösterircesine içtenlikle gülümserken.
Kaden da beklediğim gibi samimiyetime inandığını gösterdi.
"Prensesim isteyince benimle ne güzelde konuşuyorsun öyle." derken gülümsemeyi ihmal etmedi.
"Ama sürekli bekleme. Her zaman senin gönlünü almakla uğraşamam ki ben." dedim masum bir ifadeyle. Gönül almak kolay değildi. Özellikle de ejderhanınkini almak hem de hiç kolay değildi.
"Hem aslında senin benim gönlümü alman lazımken şu düştüğüm duruma bak." o yüzden artık gönül alma sırası ondaydı. Böyle böyle kısır bir döngüye girecektik sanırım.
"Ben seninkini çoktan aldım diye düşünüyordum prensesim." dediğinde gözlerimi devirdim. Evet şu durumda fazla üstüne gitme fırsatı bulamamıştım. O da kendince haklıydı aslında.
"Hı hı sen öyle san sana hala daha ceza vermedim ki..." ciddi bakışlarım onun üzerindeyken bir an için gülümsedi. Sanırım benim tarafımdan cezalandırma fikrine alışmıştı.
"Vereceğin cezayı iyi seçmelisin prensesim." konuşurken kendinden emin ifadesi beni şaşırttı. "Çünkü her cezanın bir bedeli olur." ellerim arasında onu tuttuğum için gücün bende olduğunu fark etmesi lazımdı. Ancak o bunu umursamıyordu bile.
"Bunu aklımda tutacağım." dedim kısık bir sesle.
...
Yürüdüm yürüdüm ve yürüdüm... Ara ara Kaden'a şikayet ediyordum ancak hiç bir faydası olmuyordu. Ejderhanın uçmaya o denli alışmıştım ki şu an içinde bulunduğum durumu kabullenemiyordum.
"Ah Kaden daha ne kadar var?" diye zorla sorduğumda sonunda kendimi kocaman bir ağacın dibine bırakmıştım.
"Minik prensesim... Biraz daha dayan. Az kaldı." Kaden bana yeşil gözlerini dikmiş endişeli bir ifadeyle bakarken ona bitmiş bir halde baktım.
"Sabahtan beri az kaldı az kaldı diyorsun ancak az kalmadığı ortada olan bir gerçek." diye yakındığımda ejderha gülümseyerek yanıma geldi.
"Hem seni ben taşıyorum. Kendin yorulmuyorsun ki." dedim sızlanırken.
"Benim seni taşıdığıma say istersen prensesim." dediğinde bir an için sinirlenmeye başladığımı hissettim.
"Sana taşı diyen olmadı ejderha. Beni almasaydın eğer taşımak zorunda da kalmazdın." aksi bir tonda konuştuğumda ejderha benim öfkemi yine ve yine hiçe saydı.
"Bu konuda haklısın işte." dedi gıcık bir ifadeyle gülümseyerek.
"Peki benden neden gerçeği gizledin Kaden?" öfkemin altında yatan asıl sebep buydu işte.
"Bazı sebeplerden dolayı... Ancak şunu bilemeni isterim ki sana asla yalan söylemedim." daha deminki duruşunun aksine bu sefer ciddi bir şekilde konuştuğunda gözlerimi parlak yeşillerinden kaçırdım.
"Sadece hem insan hem de ejderha olduğum gerçeğini saklamak zorundaydım."
"Sana inanmak istiyorum..." dedim aniden. Kalbim ona inanmayı istiyordu. Ancak mantığım için aynı şeyi söyleyebilir miydim pek emin değilim.
"Yalnızca beni hayal kırıklığına uğrattın. Kolay kolay unutabileceğimden pek sanmıyorum." açıklama yaptığım sırada Kaden bana biraz hayal kırıklığına uğramış gözlerle baktı.
"Zorundaydım Katherine... Yalnızca bana biraz zaman ver. Sana her şeyi açıklayacağım." inanmamı istercesine gözlerime bakıyordu ancak bir şey demek yerine baş sallamakla yetindim. Ne diyebilirdim ki? Onu zorlamamın bir anlamı yoktu neticede.
Sonunda zoraki bir şekilde akşama doğru mağaraya ulaşmayı başarmıştık. Neyse ki büyüdüğüm kadar güçlenmiştim de. Acaba bu şekilde Kaden ejderha halindeyken onunla dövüşsem kazanabilir miydim ki? Katherine bu sence önemli mi? Aslında gücümün ne kadar artığını test etmek için iyi olabilirdi.
Ah neyse şu an ejderha bana göre minicikti. Onunla dövüşmemin anlamı olmazdı. Neticede güçlü konumda olan bendim. Sıksam domates gibi suyunu çıkarabilirdim. Şimdi ise daha önemli bir durum vardı.
Kaden için ceza vaktiydi!
Acaba ne ceza verseydim ona? Canını yakmak istemiyordum. Ancak onun sinirini bozabileceğim bir şey olması da lazımdı.
Bakışlarım mağarada ki eşyalarımın bulunduğu sandığa kaydığında o an kafamda parlak bir fikir belirdi. Sinsice gülümsedim. İşte şimdi Kaden'a ceza olarak ne vereceğimi bulmuştum! Biraz onur kırıcı olacaktı. Ancak o bunu çoktan hak etmişti.
"Kaden'cığım bir saniye gelir misin." diye kibar bir ses tonuyla onu yanıma çağırdım. O sırada sandıktan hangi elbiseyi seçsem diye arıyordum.
"Elbette prensesim ne oldu?" meraklı sesi arkamdan gelirken yavaşça kavradığım iki elbisemi ona gösterdim. Şu an avcumda minicik kalmışlardı.
"Bunlardan hangisi daha güzel?" diye sordum sesimi meraklı tutmaya çalışarak. Biri pembe diğeri de yeşil rengindeydi.
"İkincisi daha hoş görünüyor." derken pembe olanı gösterdiğinde gülümsemem biraz daha genişledi. Yapacağım şeyden sonra yüz ifadesini görmeyi istiyordum.
"Gerçi şu an bunun bir önemi yok." dediğinde gülerek tek kaşımı kaldırdım.
"Nasıl olsa giyemeyeceksin." ortada olan bir gerçeği göstermek istercesine eliyle gösterirken hafifçe başımı salladım.
"Ben giymeyeceğim ki zaten." dediğimde gülümsemesi soldu.
"Ne demek bu?!" ani bir çıkış yaptığında gülümseyerek elimi ona uzattım. Ancak ne yapacağımı anladığı için hızla elimden kaçtı.
"Katherine aklından bile geçirme!" sert sesiyle beni durdurabileceğini sanmasına karşın ona her uzandığımda benden kaçıyordu.
"Hadi ama Kaden." çok fazla uzaklaşmasına izin vermeden onu yakalamayı başardığımda bana öfkeyle parlayan yeşilleriyle baktı.
"Rolleri değiştirdiğimize göre artık sıra sende." derken kahkahama engel olamamıştım.
"Sen de benim gibi olabilirsin."
"Saçma sapan konuşma Katherine!" bağırırken bir yandan da elimden kurtulmak için olanca gücüyle çabalıyordu. Ancak nafileydi. Ben ondan çok daha fazla güçlüydüm.
"Cezan işte bu!" Kaden'ı sert bir şekilde tutarken tüm itirazlarına rağmen elbiseyi giydirmeye başlamıştım bile.
Bölüm Sonu
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |