"Seni seviyorum." boğuk sesinden duyduğum iki kelime kalbimin yerinden çıkacakmış gibi hızlı atmasına sebep olurken gözlerimi araladım. Bana beni sevdiğini söylemişti! Hayır bunu demiş olamazdı, kesin yanlış duymuştum ya da kafamdan uydurmuş olmalıydım. Yoksa sen ejderhanın seni sevdiğini söylemesini mi hayal ediyordun? Lanet olsun iç ses şimdi kesinlikle hiç sırası değil!
"Seni seviyorum güzelim." öncekinden daha güçlü ve bir o kadar da şefkatli çıkan sesiyle konuştuğunda duyduklarımın gerçekliği önüme serilmişti. Ve bu sefer ne uydurabileceğim bir bahanem ne de arkasına sığınabileceğim küçük bir seçeneğim kalmıştı. Ejderha kaçabileceğim bütün yolları kapatmıştı. Peki ben şimdi ne diyecektim? Kendim bile doğru dürüst ne hissettiğimi bilmiyorken ona ne cevap verebilirdim ki?
"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum." heyecandan ötürü dudaklarımı dişlerken en sonunda buna bir son verip doğruyu söyleyebilmiştim. Yüzüne nasıl bakmayı başaracağımı bilmesem de pençesinin üzerindeki elimden destek alarak oturur pozisyona geçtim ve ona dönmeyi denedim. Ancak ejderha bunu yapmama izin vermeden kuyruğunu bedenime sararak durmamı sağladı. Tanrım kalbimin hiç ara vermeden saatlerce koşmuş kadar hızlı atması normal miydi?
"Katherine... Bir şey demek zorunda değilsin." yumuşacık sesi içimde yaşadığım kargaşaya bir son verirken elimi ürkekçe kaldırarak belime bir yılan edasıyla doladığı kuyruğuna koydum. Sırtım şu an ona dönük olduğu için kendimi gerçekten de fazlasıyla rahat hissediyordum. Eğer aksi olsaydı da utançtan ötürü kızarmış yanaklarımla kendimi gömecek çukur aramak durumunda kalırdım.
"Yalnızca sana karşı olan hislerimi bilmeni istedim." kuyruğu belimde ki baskısını sıkılaştırırken sırtıma bastırdığı burnuyla kasıldım. Ah ejderha şimdi bu itirafın sırası mıydı sanki? Hem de ondan kesinlikle böyle bir konuşma beklemiyorken bunu söylemesi hiç iyi olmamıştı.
"Ancak zamanı geldiğinde..." burnunu sırtımda gezdirdirerek saçlarımın arasına bastırdığına düşüncelerime ara vermek zorunda kaldım. Daha fazla yaklaşmışken alıp verdiği hızlı solukları sert bir şekilde sarı saçlarımın açıkta bıraktığı boynuma çarpıyordu. Huylanmama sebep olan bu durum karşısında düşüncelerim birer birer aklımdan uçup gitmeye başladı.
"Bana bir cevap vereceksin!" kuş tüyü gibi hafif olan konuşması devamında keskinleşirken irkildim. Sert sözleri beni daldığım tatlı rüyadan uyandırmaya yetmişti. Madalyonun tek bir yüzüne odaklanmış halde dururken göz ardı ettiğim gerçekler şimdi zihnimin içinde cirit atıyordu. Kaden ve ben... O bir ejderha... Ben ise onun boyutunun belki üçte biri ancak edebilecek bir insan... Bu durum tek kelimeyle İMKANSIZDI!
Düşüncelerim arasında boğuştuğum süre zarfında aramızda geçen bir kaç saniyelik gerginlik verici sessizliği bozmak için hafifçe öksürdüm. Söyleyeceklerime nasıl tepki vereceğini bilmesem de olacaklar, dağdan aşağı yuvarlanan kar topu misali daha büyük ve önlenemez hale gelmeden önce önlemini almalıydım.
"Peki ya o zaman geldiğinde istediğin cevabı vermezsem?" lafı daha fazla dolandırma gereksinimi duymadan açık açık onu reddedebileceğim ihtimalini dile getirdim. Bunu yapmayı kesinlikle istemezdim ancak ölene kadar onunla bu şekilde yaşamak sahip olduğum her şeyi elimin tersiyle itmem anlamına geliyordu. Peki ben bunu ejderha için yapmaya hazır mıydım?
"Miniğim," kısık çıkan sesiyle fırtına öncesi sessizliği andıran ejderha o an için saç diplerimden ayak ucuma kadar ürpermeme sebep olmuştu. Bu kadarcık dediğim şeyden kızabileceğine ihtimal vermemişken şimdi hata yapıp yapmadığımı sorguluyordum.
"Eğer verdiğin cevabın beklediğim cevapla aynı olmazsa..." tüylerimi diken diken eden konuşmasıyla birlikte kuyruğunu aniden yılan edasıyla gövdeme sıkıca sardı. Ne olduğunu anlama fırsatı bile bulamadığım zaman aralığında canımı yakmadan varlığını tehditkar bir şekilde hissettirmişti. Eğer ona istediğini vermezsem canımı yakabileceğini belki de hayatıma son verebileceğini hatırlatıyordu.
"Evet, Kaden?" kekelemeden pürüzsüz çıkan sesime hayret ettim. Halbuki nasıl da korkuyordum canımı yakma ihtimalinden. Ancak yaptığı gövde gösterisine rağmen bir yanım hala daha bana zarar vermeyeceğini söylüyordu.
"Bunları konuşmanın hiç sırası değil." sesi önceki haline göre daha sakin çıkarken tutuşunu gevşeterek beni kuyruğunun acımasız hapsinden azat etti. O an ne zaman tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bırakırken ani bir kararla ona doğru döndüm. Beklediğim zümrüt yeşillerinin aksine ateşin kızıl korlarını andıran gözleriyle karşılaşmam beni şaşırtmıştı. Lanet olsun neden gözleri yine bu ürkütücü halini almıştı? Eskiden olduğunu görmemiştim yani evet onu en son kızdırdığımda da olmuştu ama ilk karşılaştığımız zamanlarda hiç olmuyordu... Ta ki ben ondan kaçıp gittiğim o ana kadar bir kere bile olmamıştı.
"Katherine ben..." gözlerini kapatıp açtığında yine parlak yeşilleriyle karşımdaydı ancak konuşmasına izin vermeden sözünü kestim. Ne de olsa artık ne diyeceğinin bir önemi yoktu, yapacağını yapmıştı.
"Ben en iyisi yorganımda uyuyayım." kontrol edemediğim sesim kırgın çıkarken pençesi üzerinden kalkmak için hareketlendim. Ancak beni yine kuyruğuyla durdurarak ona yaslanmamı sağlamıştı. Debelenerek ondan kurtulmak için yaptığım hamleler kuyruğuna işlemezken omuzlarımı düşürdüm. Kabullenmek dışında yapabileceğim bir şey varmıydı sanki?
"Bazen kendimi kontrol edemiyorum." yaptığı yanlışın farkına varıp pişman olmuştu biliyordum ancak yine de ona olan kırgınlığım hala varlığını sürdürüyordu. Her defasında öfkesini kontrol edemeyip saldırganlaşırsa bu durum benim için kötü sonuçlanırdı.
"Anlıyorum Kaden ama beni canımı yakmakla tehdit etmenden ve hatta tehdit etmekle kalmayıp canımı yakmandan bıktım usandım." gözlerim dolu dolu olmuşken her an ağlayabilecek durumdaydım. Olay anında o kadar hissetmediğim gerginlik duygusu şimdi gün yüzüne çıkmıştı işte.
"Miniğim çok üzgünüm sinirlenince gözüm gerçekten de hiç bir şeyi görmüyor." yanağıma bastırdığı burnunu sürterken kısık çıkan sesiyle beni ikna etmeye çalışıyordu. Bir yanım onu affedip pençesinin sıcaklığından uyumamı söylerken diğer tarafım ise ondan uzaklaşmam gerektiğini söylüyordu. Daha ağır basan tarafım pürüzlü yüzeyi tercih etse de o yanımı umursamadan bana sardığı kuyruğundan kurtulabilmek için uğraşmaya başladım.
"Katherine-" bana yine açıklama yapmaya çalışmasına izin vermeden bağırarak sözünü kestim. Artık daha fazla onun yalanlarını dinlemeye niyetim yoktu!
"Hayır konuşmanı dinlemek istemiyorum! Bir kerecik de düşüncelerime saygı göstererek beni kısıtlama." konuşmamı bitirmemle ağzımdan küçük bir hıçkırığın kaçması bir olmuştu. Yine ağlamaya başlamıştım ve bu fazlasıyla sinir bozucuydu.
"Şştt ufaklığım bana bunu yapma." ejderhanın bağırmamdan mı yoksa ağlamamdan dolayı mı bu kadar paniklediğini bilmesem de onun bu halini göz ardı ederek debelenmeye devam ettim. Ancak ejderha söylediklerimi umursamamıştı. Hala daha kuyruğuyla beni sıkıca tutuyor, gitmeme de izin vermiyordu.
"Suçlu olduğumu biliyorum miniğim ancak bana bu şekilde davranarak beni daha fazla cezalandırma." içimden sana az bile diye geçirirken dışımdan da göz yaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu. Gürültülü bir şekilde ağlamasam da onun duyduğunu biliyordum. Yapacağını yapıp sonra da kendini affettirmeye çalışması saçmaydı.
"Kaden yeter artık bırak dedim!" çığlıklarım eşliğinde bağırdığm esnada beni pençesinin üzerine yatırdı ve boşta kalan diğer pençesinin yumuşak yüzeyiyle de saçlarımı okşamaya başladı. Yine ve yine beni dinlemiyordu.
"Yarın sana buraları gezdireceğim eminim ki çok hoşuna gidecek." derken burnunu da saçlarımın arasına sürterek kokumu derin bir nefesle içine çekti. Debelenmelerimi, beni bırakması için söylediğim her şeyi duymazlıktan geliyordu.
"Hatta seni bu boyuta getirdiğim için bile bana teşekkür edeceksin güzelim." ah evet bir de boyut mevzusu vardı değil mi? Benim başım ne zaman dertten kurtulacaktı acaba?
Ağlamamın, yorgunluğum ve ejderhadan kurtulmak için verdiğim ancak hiç bir işe yaramayan çabalarımın da etkisiyle uykuya yenik düşmem kolay olmuştu.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |