Yüzümde gezinen ellerin varlığıyla bilincim yavaş yavaş yerine geliyorken kime ait olduğunu bilmediğim elleri sorgulayamayacak kadar bitkindim. Bulanık zihnim yüzünden neler olduğunu düşünecek kadar bile takatim yoktu ve en kötüsü de ciğerlerimdeki yanma hissi nefes alıp verirken fazlasıyla canımı yakıyordu.
"S-su" kuruyan ağzımı zorla aralamayı başardığımda sonunda bedenimin neye ihtiyacı olduğunu dile getirebilmiştim. Çölde günlerce kızgın kumların arasında bir damla suya muhtaç kalmış kadar susuzdum.
İki yanağımı da avuçları arasına hapsetmiş eller aynı anda bulundukları konumdan ayrılırken biri sırtıma gelerek yattığım yerden az da olsa doğrulmama yardımcı oldu. Bedenimdeki uyuşmadan ötürü canım yanarken bu durum sonucu ağzımdan küçük bir inilti firar etmişti. O sırada beni tutan kişinin vücudunun kasıldığını hissettim. Sanki canımın yanması onunkinin de acımasına sebep oluyormuş gibi bir tepki vermişti.
Sırtımda olan eli arkamdan kayarak koluma geldiğinde başımı göğsüne yaslamak zorunda kalmıştım. Bir ölünün teni gibi soğuk olan yanağım ateş kadar sıcak göğsüne temas ettiğinde ürperdim. Lanet olsun bilincim yerinde olmasına rağmen tepki veremiyordum. Tanımadığım adamın kollarında beni yarı çıplak bir halde tutmasına izin veriyordum! Bu Batı Krallığı prensesi olan benim için kesinlikle kabul edilemezdi!
İçimde yaşadığım kaosvari serzeniş dudaklarıma temas eden tahta kabın içinde ki suyun ağzıma akmaya başlamasına kadardı. Azıcık aralayabildiğim küçük ağzıma içimde ki devasa boyutlu yangını söndürmeye yetmeyecek kadar gelen bir kaç damla sudan sonra başımı çevirdim. Daha fazlasını içebilmeyi istesem de boğazımda ki kocaman yumru yüzünden bu kadarını bile zorla yutabilmiştim.
Cılız soluklarım arasında yanağımı biraz daha sıcak tene bastırırken yine ne yaptığımı sorgulayamayacak kadar bitik haldeydim. Sanki az önce içinden bağırıp çağıran bu yakınlığı için kızan ben değilmişim gibi adamın çıplak teninden yükselen ısıdan faydalanabilmek için yamacına sokuluyordum. Ah kesinlikle bir prensese yakışmayacak kadar seviyesizce davranıyordum. Ancak elimde değildi ki... Çıplak teninden yükselen ısıyı hissetmek karlı bir kış gecesinde şöminenin başında oturmak gibi iyi geliyordu.
Dudaklarıma değen parmaklarla birlikte bir an irkilerek geri çekilmek için kıpırdansam da sağ kolumda olan elini sıkılaştırarak hareket etmeme izin vermemişti. Takati olmayan zavallı bedenimin elinden bir şey gelmezken parmaklarının yüzeysel olarak dudaklarımın üzerinde gezinmesine izin vermek zorunda kaldım. Doğru dürüst içmeyi başaramadığım suyun ıslaklığı dudağıma sürttüğü parmağına bulaşırken aldığı derin nefesin gücüyle göğsüne yaslı başımı bile oynatmıştı.
Neden bu şekilde davrandığını anlayamadığım adamın, alıp verdiği en az teni kadar sıcak, sert solukları arasında aklımı istila etmeye başlayan düşüncelerle beynimden vurulmuşa döndüm. Hatırladığım gerçek kesinlikle ejderhanın beni dumanıyla boğmak üzere olduğuydu ve eğer ben şimdi yaşıyorsam beni bırakmış olması da imkansızdı. Peki ya o şimdi neredeydi?!
Gözümü açıp yüzüne dahi bakamadığım adama gitmesi için bir şeyler demeye çalışırken buldum kendimi. Kim olduğunu bilmesem de bana yardımcı olmuştu ve en önemlisi de ejderhanın gelip onunla beni bu halde görmesi ikimizin de hayatına mâl olurdu. Dumanın gücünü bir kere tatmış biri olarak bu sefer de ateşinin yakıcılığında kavrulmaya hiç mi hiç niyetim yoktu!
"K-Kaden-" bedenimde var olan tüm gücümü kullanarak ağzımı araladım ve ona ejderhanın gelebileceğini söylemek için kendimi zorladım. Ancak kesinlikle hesaba katmadığım bir şey olmuştu...
Adam genzinden gelen hırlama benzeri sesten sonra dudağımda gezinen parmağını çekerek büyük eliyle yanağımı kavradı ve ondan sonra da DUDAKLARINI SERTÇE DUDAKLARIMIN ÜZERİNE BASTIRDI!
Yaşadığım şok dalgasıyla birlikte yabancının kolları arasında donakalmış halde öylece yatıyordum. Bu yabancı ki benim evleneceğim adam için sakladığım 'ilk öpücüğümü' yumuşak dudaklarımı sert dudakları arasında eze eze benden çekip alıyordu!
Panikle benden uzaklaşmasını sağlamak için konuşmaya çalıştığım sırada dudaklarımı oynatmıştım ve bu onun boğuk bir şekilde inleyerek iyice üzerime abanmasına neden oldu. Takatsiz bir halde dudaklarımı sömüren adama karşı koyamıyorken bilincimi kaplayan sis bulutu alçaldığı yerden yükselmeye başladı ve ben kim olduğunu dahi bilmediğim yabancının kolları arasında, o dudaklarıma sert bir hoyratlıkla sahip oluyorken karanlığa teslim oldum.
... ( Burada kesmek vardı ya😹 )
"UYAN!" duyduğum gür sesle yattığım yerden irkilerek doğrulduğum sırada başıma saplanan ağrıyla ağzımdan ufak bir inilti firar etti. Tanrım cidden başımın içinde filler tepinseydi şayet ağrısı bu kadar olurdu!
"Ah başım." sızlanırken alnımı bastırdığım elimi hareket ettirerek zonklayan başımı rahatlatmaya çalıştım. Pek faydası olduğu söylenemezdi ama elimden de başka bir şey gelmiyordu.
"Katherine neyin var?" ejderhanın endişeli çıkan sesini işittiğim anda gözlerimi istemsizce kocaman aralamıştım. Hayır olamaz o buradaydı! Ne yapacağımı bilemeden parlak yeşillerine baktığım sırada ilk öpücüğümü çalan yabancının buradan çok uzaklara gitmiş olmasını diledim.
"B-ben ş-şey bir şeyim yok." derken bile gözlerimi gözlerinden kaçırmıştım. Yalan söyleme konusunda zerre kadar bile becerim yoktu ve ejderhanın yalanlarımı yakalamakta usta olması da bundan kaynaklanıyordu.
"Yalan söylemenden haz etmediğimi biliyorsun... Değil mi?" Korkulu bakışlarımla çevreye tararken beni azarlamasıyla gözlerimi sıkıca yumdum. Dudaklarımı dişlerim arasına aldığımda bana yaklaşmaya başladığını gözlerim kapalı olsa dahi hissedebiliyordum. Endişeliydim ve beden diliyle kendimi zaten ele vermiş durumdaydım.
"B-burada b-biri vardı." diyerek korkuyla gözlerimi araladığımda hemen yanı başımda olan parlak yeşilleriyle karşılaştım. Yakınlığı daha fazla gerilememe sebep olurken devam etmemi beklediğini gösterircesine sessiz bir şekilde bana bakıyordu. Sonunda dilim tutulmuş gibi kaldığımı görünce beni konuşmaya teşvik etmek istercesine yumuşak sesiyle söylendi.
"Burada ikimizden başka kimse yok Katherine." dediklerini duyduğumda kafamı hızla iki yana sallayarak derin bir nefes aldım. Nasıl anlatacağımı bilmiyordum... Daha doğrusu verebileceği tepkiden korktuğum için söylemek konusunda çekinsem de yinede bilmesini istiyordum.
"Sana yemin edebilirim bir adam vardı." derken bana inanmasını istercesine gözlerinin içine baktım. Ancak hiç bir tepki vermedi, aksine konudan sıkılmış gibi kafasını çevirerek derin bir nefes aldı.
"Bir insanın buraya gelmesinin imkanı yok." daha fazla konuşmamı istemediğini belli ediyordu ancak yinede kendimi tutamadım ve kesinlikle söylemeyi planlamadığım o şeyi söyledim.
"B-beni öptü!" söylediğim an pişman olsam da utanarak bakışlarımı çevirmek ve dudaklarımı dişlemek dışında elimden bir şey gelmiyordu. Ah ben ve benim iflah olmaz çenem!
"İşte şu an fazlasıyla saçmaladın miniğim, rüya görmüş olmalısın." ejderhanın bunu dediğim için kızmasını hatta ve hatta ortalığı ayağa kaldırmasını bile beklerdim ancak rüya görmüş olduğumu söyleyerek beni umursamaması bana inanmadığını gösteriyordu.
"Kimse seni öpmedi Katherine! Ben olduğum sürece bir adamın seni öpmeyi bırak yaklaşmasına bile izin vermem!" pürüzlü kuyruğunu yanağımda hissetmemle beni yavaşça kendisine çevirerek açıklama yapmıştı. Bir dakika ben az önce ne dedim?
"Kuyruğun..." yanağımda ki kuyruğunu yavaşça kavrayarak göz hizama getirdiğimde eskisinden hiç bir farkı olmadığını görebilmiştim. Avucumda tuttuğum kuyruğu üzerinde ki pullarla birlikte sapasağlamdı.
"Evet eskisinden daha iyi durumda. Sayende miniğim(!)" alaycı sesini işittiğimde elimde bulunan kuyruğunun ucunu sıkmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Madem yerine yenisinin çıkacağını biliyordun neden beni dumanınla boğdun?" bağırarak elimde duran kuyruğunu sertçe fırlattığımda dokunulmamış gibi havada asılı şekilde durmaya devam etti. Şaka gibiydi ancak gücüm kuyruğuna bile işlemiyordu.
"Birincisi seni bile isteğe boğmadım o an için kontrolümü kaybettim!" yine tehditkar haline bürünen sesiyle konuştuğunda gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum.
"İkincisi ise sana zaten fazlasıyla sinirliyken üstüme gelmeye devam ederek beni kontrolden çıkardın!" tıslarcasına söyledikleriyle tüm suçu benim üzerime yıkan ejderha önce şaşırmama sonrasında ise öfkeden deliye dönmüş bir şekilde dişlerimi ve yumruklarımı aynı anda sıkmama sebep olmuştu.
"S-sen sen cidden-" konuşmamı bölen şey kuyruğunu dudaklarımın üzerine bastırarak beni susturması olmuştu. Afallamış bir halde öylece ona bakarken kafasını yaklaştırarak dibime kadar geldi.
"Şşhh yine başlamayalım olur mu miniğim?" sanki daha demin bağırıp çağırmak ve benimle kavga etmek için zaman kollayan kendisi değilmiş gibi sakin çıkan sesiyle konuştuğunda homurdandım.
"Evet miniğim?" ciddi bir şekilde bana bakarak sorduğunda kuyruğunu dudaklarımın üzerinden çekmediği için kafa sallayarak onaylamak dışında bir şey yapamamıştım.
"Gerçekten de fazlasıyla gıcıksın Kaden!" öfkeli bakışlarım onun üzerindeyken ne kadar ciddi olduğumu anlaması için kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim. Sonuç ise bu ifademden zerre etkilenmeyerek gülen bir adeta ejderha bozuntusuydu(!)
"Bu yüz ifadesini ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin." kısık çıkan sesiyle pençesini sırtıma koyarak iyice ona doğru yaklaşmamı sağladığında elimi çenesine bastırarak bana yaklaşmasını engellemeye çalışıyordum. Tüm çabalarım boşuna giderken yine burnu saçlarımın arasını arşınlamaya başlamıştı.
"Çekilir misin Kaden biraz daha uyuyacağım ben!" aksi bir tonda söylendiğim sırada ejderha derin bir nefes alarak beni umursamadığını belli edercesine geri bıraktı. Keşke biraz da olsa gücüm ona yetseydi! Onu bir güzel evire çevire döver sonrasında da...
"İki ay boyunca uyuduktan sonra hala uykunun olduğunu söyleme bana." onu pataklamakla ilgili olan tüm hayallerim söyledikleriyle yarım kalırken şaşkınlığın verdiği o duraksamayla birlikte ağzım açık kalmıştı.
"N-ne iki ay mı?!" inanamaz bir halde bağırırken ejderha yaşadığım şoku umursamayarak kokumu tekrardan sesli bir şekilde içine çekti.
"Hıhı iki ay" buna sebep olan kendisi değilmiş gibi saçımın arasında gezinen burnu ve sırtımı yavaşça okşayan pençesiyle ejderhanın umursamazlığı tavan yapmış haldeydi.
"A-ama bu na-nasıl olabilir?" hala duyduğum şeylerin şaşkınlığını üzerimden atamayarak kekelemiştim. Sonunda burnunu saçlarım arsından çekerek gözlerimizin neredeyse aynı hizaya gelmesini sağladığında bana gerçekten bir açıklama yapacağını sanmıştım. Ama onun yerine bu sefer de burnunu yanağımın üzerine koyarak pürüzlü yüzeyi daha fazla hissetmemi sağladı.
"Dumandan fazlasıyla etkilenmiştin ve ben de senin uyumanı sağlayarak aldığın hasarın daha çabuk iyileşmesine yardımcı oldum." beklediğim açıklama şaşkınlığımın daha fazla artmasına sebep olsa da aklıma gelen şey bu durumun üzerinde kafa yormama izin vermemişti.
"Peki ya askerler... Buraya hiç gelmediler mi?" meraklı çıkan sesimle sorduğum soruya karşın ejderha azıcık da olsa aramıza mesafe koyarak bana baktı. Gözlerinden geçen duyguları anlayamasam da neler olduğunu merak ediyordum. Sonuçta babam iki ay boyunca boş durmamış illaki beni yeniden kurtarabilmek için bir şeyler yapmış olmalıydı. Mağaranın artık askerler tarafından da bilindiğini farz edersek ejderhayla savaşmaları kaçınılmazdı.
"Söylediğim gibi miniğim sıradan bir insanın buraya gelmesi imkansız çünkü bulunduğumuz bu yer farklı bir boyutta."
BÖLÜM SONU
Eveeet oylar çoğaldığı için sizleri bekletememeye karar verdim.
Evet yb yi nasıl buldunuz bol oy ve yorum bekliyorum bence iyi bir başlangıç oldu ikinci sezon için^^
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |