Yattığım yerden bir hışımla sıçrayarak doğrulduğumda neler olduğunu algılamaya çalışıyordum. Derin derin nefesler alıp verirken paniklemiş halde çevreme baktım. Ancak bulunduğum yer karanlık olduğu için net bir şekilde göremiyordum.
Aklımda varlığını sürdüren kötü anılarla birlikte korkuyla etrafıma bakarken ejderhanın bir yerlerden çıkma ihtimaline karşı tetikteydim. Ancak gözüm karanlığa alışmaya başladığında fark ettiğim gerçek afallamama sebep olmuştu. Etrafta bulunan eşyaları artık rahatlıkla seçebiliyordum ve benim kaldığım odanın olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Ne yani onca yaşadığım şey saçma sapan bir kabustan mı ibaretti?!
Ağrıyan başımı ellerim arasına bastırırken bir yandan da düşünüyordum. Sanırım hazırlandıktan sonra havanın kararmasını beklerken yatağımın üstünde uyuyakalmıştım. Yaşadığım stres sonucunda da fazlasıyla gerçekçi tuhaf bir rüya görmüştüm. Zaten düşününce mantık dışı olan çok fazla olay vardı. Bunların en başında William'ın ejderhaya dönüşerek Kaden olması geliyordu elbette. İki ay gibi azımsanamayacak kadar fazla zaman dilimi boyunca Kaden'ın yanında kalmaya mahkum olmuşken sonrasında geçen bir ayda onu aklımdan çıkartmakta epey zorlanmıştım. İster istemez ne durumda olduğunu sorgularken buluyordum kendimi. William olmasaydı belki de uzun süre boyunca zihnimi meşgul ederdi ejderha... Ancak şimdi yanımda William'da yoktu. Güzel duygular besleyerek evlilik yeminimi ettiğim adamı yaka paça götürüp zindana atmışlardı.
Aklıma üşüşen üzücü görüntülerle birlikte boynumda ki kolyeyi tutarak yerimden kalktım. Şu an gereksiz bir rüyanın üzerinde kafa yorarak zaman kaybediyordum. Acilen William'ın yanına gitmeli ve onun nasıl olduğunu kendi gözlerimle görmeliydim.
Hızlı adımlarla kapının yanına giderek elimle kola uzandığım sırada kapı çalınmadan açıldı. Hiç beklemediğim şekilde babamın gaz lambasının ışığında parlayan yüzüyle karşılaştığımda irkilerek geriye sıçramıştım. Bu saatte onun burada ne işi vardı?
"Baba!" yakalanmışlığın verdiği heyecanla sesim yüksek çıkmıştı. Tanrım bu saatte hazırlanıp nereye gitmekte olduğumu babama nasıl açıklayacaktım?
"Katherine araba hazırlandı, hemen şimdi gitmen gerekiyor." söyledikleriyle birlikte açıklama yapabilmek için uydurduğum bahaneleri kenara iterek afallamış bir ifadeyle ona baktım. Babam az önce gitmemden mi bahsetmişti?
"Baba sen ne demek istiyorsun? Nereye gideceğim ki ben?" şaşkınlığımı belli edercesine ellerimi iki yana açarak konuştuğumda babam aniden kolumdan tutarak hızla yürümeye başlamıştı. Tabi o sırada beni tuttuğu için bende peşinden sürükleniyordum.
"Açıklayacak zaman yok, yürüyelim." neden bu şekilde davrandığına anlam veremiyordum. Yüzünde ki ifade ve davranışlarından bir şey için endişelendiği belliydi. Ancak ne için?
"Neler olduğunu bana anlatır mısın?" diye sordum sakinliğimi korumaya çalışırken o sırada merdivenlerden inmeye başlamıştık.
"Batı'ya geri dönüyorsun. En kısa zamanda ben de senin yanına geleceğim." söyledikleri kaşlarımın çatılmasına sebep olurken anlamaya çalışıyordum. Her zaman ejderhayı bulup kendi elleriyle öldürdükten sonra rahat edeceğini söylerdi. Bu yüzden de kendi krallığımıza bu bir ay içinde hiç geri dönmemiştik. Normal şartlarda yaptığımız ziyaretler iki haftayı geçmezdi. Üstelik bu da politik konularda kararlar alınacağı zamanlarda olurdu... En sonunda babamın vazgeçeceğini bilsem de bir anda bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.
"Ama baba-" diye söylendiğimde sözümü keserek beni susturdu.
"Sonra olan her şeyi anlatacağım ama şimdi gitmen lazım, tamam mı benim güzel kızım?" Hangi ara geldiğimizi anlayamadığım at arabasının kapısını uşak açarken babam elimi tutarak güvenli bir şekilde oturmamı sağladı. Kafamı aceleyle pencereden uzatarak ona baktım. Babam elini kaldırarak arabacıya hareket etmesi için komut verdiğinde artık yapabileceğim bir şeyin olmadığını fark etmiştim.
"Görüşürüz babacığım." içim buruk halde elimi kaldırarak salladığımda babam da aynı şekilde karşılık vererek gülümsedi. Gülümsemesinden bile aslında ne kadar moralinin bozuk olduğu anlaşılıyordu...
Babam gözden kaybolana kadar bir süre pencereden baktım. Zaten ay ışığının aydınlattığı ortamda kısa süre sonra onu göremez olmuştum. Ancak yinede hafif esen bahar meltemi bana iyi gelmiş, bozulan moralimi bir nebze de olsa düzeltmişti. Ormanın güzel kokusunu derin bir nefes çekerek içime hapsettikten sonra pencereyi kapatarak geri yerime oturdum.
Diğer tarafta oturduğundan bir haber olduğum kadını fark ettiğim an korkarak minik bir çığlığı ağzımdan kaçırmıştım. Yaptığım kabalığı fark ederek elimi ağzıma bastırırken bir yandan da umursamazca beni süzen kadına bakıyordum.
"Sen o'sun... büyücü kadın." onu yalnızca iki defa görmüş olsam da hemen tanımıştım. Farklı bir auraya sahipti ve maviye çalan büyük yeşil gözleriyle sıra dışı bir görüntüsü vardı. Doğruyu söylemek gerekirse dik bakışları daha şimdiden ürpermeme sebep olmuştu.
"Evet prenses ta kendisiyim." derken ondan beklenmeyecek kadar içten bir şekilde gülümsemişti. Neden burada olduğunu merak ediyordum. Babam onunla yolculuk yapacağımdan hiç bahsetmemişti. Gerçi babam bana neden aniden Batı krallığına gitmem gerektiğini de açıklamamıştı.
"Size teşekkür etme fırsatım olmamıştı... Beni ejderhadan kurtardığınız için gerçekten çok minnettarım." aklıma ona daha önce hiç teşekkür etmediğim geldiğinde kafamda ki soru işaretlerini yok sayarak teşekkür ettim.
"Önemli değil bu benim görevim sonuçta kraliyet ailesine hizmet eden bir büyücüyüm. Ayrıca ismin Freya, prenses. Bana adımla hitap edebilirsin." kadın soğuk ve biraz da ürkütücü olan dış görünüşünün aksine samimi davranıyordu. Belki de önyargımın sebebi mağarada ki konuşmamızdan kaynaklanıyordu. Ama şu an konumuz bu değildi.
"Pekala merak ediyorum da neden gecenin bir vakti Batı Krallığına gitmek üzere yola çıktık?" kafama takılan asıl soruyu sorduğumda Freya bir an için söyleyip söylememek arasında kararsız kalmış gibi duraksamıştı.
"Çünkü kanatları olan bir bela senin peşini bırakmamak konusunda baya ısrarcı." iğneleyici bir ses tonuyla söyledikleri kanımı dondurmaya yetmişti. İçimden düşündüğüm şey olmasın diye dua ederken çekinerek konuştum.
"Demek istediğin... Ejderha mı?" ondan bahsettiğini bilmeme rağmen yine de şansımı denemek istemiştim. Ancak çabalarım boşunaydı.
"Aynen öyle prenses!" başını sallayarak beni onayladığında pes ederek kafamı arkaya yasladım. Lanet olsun ki babam ejderhanın yine peşime takıldığını bile bile beni Batı krallığına gönderiyordu. Üstelik bana açıklama yapma ihtiyacı bile duymamıştı! Yanımda bir düzine asker bana eşlik ediyor olsa da ejderhaya karşı kimsenin hiç bir şansı yoktu. Yine herkesi katleder ve beni alıp yine yanına mahkum ederdi, onun için bunu yapmak çocuk oyuncağıydı sonuçta! Tam yaşadıklarım hepsi geçti gitti derken neden yine olaylar benim aleyhime dönmüştü? Belki de gördüğüm rüyayı boşuna görmemiştim... Bana ne kadar kaçarsan kaç yine kendini ejderhanın pençeleri arasında bulacaksın demek istiyordu.
"Kendini kötü hissetmene gerek yok çünkü bu sefer seni bulma şansı olmayacak." Freya kendinden emin bir edayla konuştuğunda yumduğum gözlerimi aralayarak çaresiz bir ifadeyle ona baktım. Benim yaşadıklarımı yaşamamıştı. Neyden korktuğumu anlayamıyordu...
"Bundan nasıl emin olabiliyorsun? O beni kokumdan bile bulabilir." endişemden kaynaklanan stresle sesim istemsizce yükselirken sonlara doğru hissettiğim ağır baskıyla da kısılmıştı. Sanki bağırarak konuşursam sesimi tanır ve beni bulabilirmiş gibi geliyordu.
"Çünkü prenses kendime görünmezlik büyüsü yaptım ve bu büyü sayesinde yakınımda bulunan kişi de benim gibi görünmez oluyor." söylediklerinden sonra kaşlarımı çatarak ona baktım. Böyle bir şeyin işe yarayacağına gerçekten inanıyor muydu?
"Ayrıca görünmez olmanın yanı sıra hissedilemezsin de. Dolayısıyla senin kokunu da alamaz." yaptığı açıklamaya karşılık olarak gözlerimi devirmek istesem de ona duyduğum saygıdan ötürü bunu yapmamıştım.
"Umarım dediğin gibi olur." büyünün işe yarayacağına zerre inanmıyordum. Bunu ona söylesem de değişen bir şey olmayacaktı. Sonuçta artık yola çıkmıştık...
"Al bunu prenses, lazım olacağını pek sanmıyorum ama yinede yanında bulunsun." söylediklerinden sonra belinde duran hançeri çıkartarak bana uzattı. Bir süre boş gözlerle baktıktan sonra ısrarcı bir şekilde elini havada tutmaya devam ettiğinde dayanamayarak hançeri elinden aldım.
"Ejderhayı küçük bir hançerle mi yeneceğim yani?" sesim alay ediyormuş gibi çıksa da içimden kan ağlıyordum. Ejderhayla karşılaşırsam eğer ondan kaçtığım için çok büyük ihtimalle bana öfkeli olacaktı. Bir de üstüne hançerle onu tehdit etmeye kalkarsam bana neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyordum.
"Güçlendirilmiş çelikten yapılma bir hançer, değdiği yeri kolaylıkla kesebilir." ciddi bir şekilde hançeri açıklayan büyücüye baktıktan sonra kafamı olumlu anlamda salladım ve hançeri elbisemin kemer kısmına yerleştirdim.
"Teşekkürler Freya." yinede beni düşünüyor olduğu için ona teşekkür ederek kafamı pencereye çevirdim. Ay ışığı sayesinde yolun çevresini kaplayan ağaçlar hafif karartılı bir şekilde olsalar da seçilebiliyordu.
"Bu arada ejderhayla ilgili bilmen gereken-" Freya'nın cümlesini tamamlamasına izin vermeden sözünü keserek ona döndüm. Ne olursa olsun duymak istemiyordum...
"Lütfen Freya bana ejderhayla alakalı bir şey söyleme!" sert çıkan sesimle konuştuktan sonra cevap verme fırsatı vermeden başımı cama yaslayarak gözlerimi yumdum. Artık ne olursa olsun kesinlikle umurumda değildi!
...
Aniden arabanın durması sonucu son anda dengemi sağlamayı başarmıştım. Uyku sersemi bir halde neler olduğunu sormak için merakla Freya'ya döndüğümde afallamış yüz ifadesinden onun da benim gibi neler olduğundan bir haber olduğunu anlayabilmiştim.
Dışarıdan gelen ve askerlere ait olan haykırış sesleri ve at kişnemeleri ortalığı inletirken pencerenin kapalı perdesini aralayarak dışarıya baktım. Güçlü alev perdeyi çekmemle birlikte pencerenin kenarından teğet geçerek korkulu gözlerle havaya bakan askere çarptığında dehşet içinde geriye sıçradım. O gelmişti! Biliyordum işte ne olursa olsun beni bulacağını biliyordum!
"Dışarıya çık Katherine!" sert gürlemesiyle kulaklarımı tıkama isteğimi bastırırken dolan gözlerimi yumarak bunun da gördüğüm saçma sapan bir kabustan ibaret olmasını diledim. Ancak değildi, ejderha gerçekten de buradaydı ve ortalığı aleviyle kasıp kavuruyordu...
Ben şimdi ne yapacaktım?
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |