Her şey hiç olmadığı kadar yolunda gidiyordu. William'la nişanımızı yapmış bir kaç ay içinde de düğünümüzü yapmayı planlıyorduk. Ben hem onun imparatorluğu hem de kendi krallığımızda kutlama yapılması taraftarıydım. Ancak bu şu an bazı sebeplerden dolayı pek mümkün gözükmüyordu. Babam ejderhaya kafayı takmış durumdaydı. Kaden'ı öldürmeden Doğu Krallığından ayrılmamak konusunda ısrar ediyordu. Nedenini sorduğumda dönüş yolunda saldırmasını bahane olarak kullanıyordu. Ancak biliyordum ki babamın asıl istediği şey intikam alabilmekti. Kaden'dan beni kaçırıp tutsak ettiği için intikam almayı istiyordu... Ben ise bunu yapmasını asla istemiyordum. Babamın yüzüne açık açık söyleyemesem de her fırsatta vaz geçirebilmek için elimden geleni yapıyordum. Ejderhayı bir daha göremeyecek olsam da onun mutlu olmasını ve yaşamını güzel bir şekilde devam ettirebilmesini diliyordum tüm kalbimle. Eminim ki beni unutmuştu...
Boynumdan sarılarak aniden yanağımdan öpülmemle ilk başta neye uğradığımı şaşırmış daha sonrasında gelen kişiyi görmemle kaşlarımı çatmıştım. Şu adam cidden fazlasıyla sinir bozucuydu, bazen kafasına bir tane geçirmemek için kendimi zorla zapt etmeyi başarıyordum!
"Güzelim her zaman ki gibi düşüncelere dalmışsın." pişkince sırıtarak çimlerin üzerine gelişi güzel yayıldığında somurtarak ona döndüm. Hem gıcıktı hem de umursamaz. Bu kadar çok kötü özelliği varken neden onunla evlenmeyi kabul etmiştim ki sanki?!
"William kaç kere arkamdan sessizce yaklaşmamanı söyledim sana! İlla da korkudan ölmemi falan mı istiyorsun yoksa?" tüm hırçınlığımla ona çıkışırken o aniden doğrularak bana yaklaşmaya başladı. Parlak yeşil gözlerini kısarak gülümsediği an boğazım kurumaya başlamıştı. Derince yutkunurken parlak yeşillerinden gözlerimi ayırmamak için uğraş veriyordum. Lanet olsun yine onun etkisi altına girmek üzereydim. Beni ne kadar sinir ederse etsin yaklaşmaya başladığı anda bütün her şey uçup gidiyordu.
"Ama prensesim kafan bu kadar meşgul olmasaydı geldiğimi fark etmiş olurdun. Bu yüzden beni suçlamamalısın." çarpıcı bir sesle fısıldarken iyiden iyiye yakınıma gelmişti, hatta yüzlerimiz arasında ki mesafeyi yok etmek üzereydi ve ben daha fazla dayanmayarak gözlerimi kaçırdım. O bu kadar yakınımdayken ondan etkilenmemek elimde değildi. Gıcık herif... Sinir bozucu olduğu kadar da yakışıklıydı.
"Evliliğimiz hakkında düşünüyordum William." kaçırdığım gözlerimi tekrar yeşillerine sabitlediğimde gülümsemesi genişledi. Elini uzatarak avucunu yanağıma koyduğunda karşılığında başımı hafifçe eğerek büyük avucunun yanağımı kaplamasına izin verdim. Ne olursa olsun onun beni sevmesi hoşuma gidiyordu.
"Sen iste evliliğimizi şu an şu saniye gerçekleştirelim birtanem." dedikten sonra aramızda ki mesafeyi tamamen kapatarak burnunu burnuma sürtmüştü. Onun bu yaptığı hareketiyle iyice kendimden geçmişken gözlerimi zorla aralamayı başardım. Daha bir ay önce tanışmışken hemen evlenmek ne kadar doğru olurdu bilemiyorum. Ancak su götürmez bir gerçek vardı ki ben bu adamdan hem etkileniyor hem de deli gibi hoşlanıyordum. Bunu kendime kabul ettirmekte zorlanmış olsam da sonunda mecburen kabul etmek durumunda kalmıştım. Çünkü onun yanındayken yalnızca ikimiz varmış gibi hissediyor geri kalan hiç bir şeyi de umursamıyordum... Ejderha bile aklımdan çıkıp gidiyordu.
"Saçmalama William daha gelinliğimi bile seçmedim." derken kendimi de ikna etmeye çalışıyordum. Bir çılgınlık yapıp hemen şu anda kiliseye giderek evlilik yeminini etmek... Bir prenses için kesinlikle uygun değildi.
"Katherine gelinliği boşver." heyecanla ayağa kalktığında merakla ne yapmaya çalıştığını anlamak için uğraşıyordum. Daha önce onu bu kadar neşeli ve heyecanlı görmezken bana elini uzattı. Bir eline bir de gözlerine bakarken sabırsızca elini tutmam için beklediğinin farkındaydım. Sonunda daha fazla bekletmemek için havada olan elini tuttuğumda aniden beni çekerek ayağa kalkmamı sağlamıştı.
"Ah William ne yapıyorsun!" beni fazla hızlı çektiği için bedenim onunkine çarpmışken acıyla sızlandım. Tamam kaslıydı bunun farkındaydım ama bu kadar sert olması kesinlikle normal olamazdı.
"Katherine kilisede yeminimizi edelim. Nasıl olsa kutlamalar evlilik yemininden sonra yapılıyor... HEMEN ŞU ANDA EVLEN BENİMLE!" coşkulu sesiyle son söyledikleri kulağımda yankı bulurken şaşkınlıktan gözlerim iri iri açılmıştı. Ben doğru mu duymuştum? Willam hemen şu anda evlilik yeminini etmek istediğini mi söylüyordu?
"A-ama kilise töreni-" diye konuşup açıklama yapmak için çabalarken sözümü kesti.
"Bana kalsaydı şimdiye kadar evlenmiş olurduk biliyorsun... Ancak yinede sen istediğin için bekledim Katherine." yeşil gözleri umutla parlarken ellerimi havaya kaldırarak sıkıca tuttu. Bana o kadar masum bakıyordu ki onu reddetmek neredeyse imkansız gibiydi... Hayır bu bakışlara kanmamalıydım!
"Dediğin gibi alelacele yeminlerimizi edersek kimse bizi göremeyecek." dedim kararsız çıkan bir sesle. Yemini ederken kimsenin görmeyecek olması üzücüydü. Oysa ki bizim ülkemizde bulunan(annemle babamın evlendiği) kilisede orada ki bütün sevdiğim insanların önünde yeminimi etmeyi istiyordum.
"Katherine birtanem hayallerinin nasıl olduğunu biliyorum. Ancak dediğimi şimdi yapsak sonrasında da düğün için ülkende güzel bir kutlama yapsak yeterli olacağından eminim." evlenme teklifini kabul ettiğim ilk andan beri bunu istediğini her fırsatta dile getiriyordu. Bu durumda ben de onu sürekli geri çeviriyordum ve bu yüzden kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Aslında insanların görüp görmemesi o kadar umurumda değildi. Söylediği gibi ülkemde bir şenlik düzenleyerek kutlama yapardık ve olur biterdi.
"Peki William kabul ediyorum." dedim onaylayarak başımı sallarken. Onu seviyordum ve bu kadar güzel duygular beslerken sırf yeminimiz olmadığı için fazla yakınlaşamamız büyük haksızlıktı. En basitinden öpüşemiyorduk bile...
"Şu an dünyanın en mutlu adamı ben olabilirim!" beni kaldırarak etrafında döndürmeye başladığında kıkırdadım ve daha sonrasında boynuna sarıldım. İkimiz de birbirimize gülümseyerek bakarken aniden dudaklarını burnumun ucuna bastırdı. Beklemediğim için utanırken beni gerçekten öptüğünde ne yapacağım merak konusuydu.
"Evlilik yeminimizi ettikten sonra sana her şeyi anlatabileceğim." dedi fısıltılı çıkan sesiyle. Kafamda yapacaklarımı sıralarken söylediğinin fazla üstünde durmamıştım. Herhalde yeminde geçen eşler arasında sır saklanmayacağı meselesiyle ilgiliydi.
"Ben babam ve diğerlerine haber vermeye gidiyorum. Bir kaç hazılık yapmam lazım saat tam sekizde kilisede ol William." çar çabuk konuştuktan sonra ayak ucumda yükselerek yanağına sulu bir öpücük kondurarak vereceği tepkiye göremeden hızla saraya doğru yürümeye başladım. Arkamdan şaşkın bir halde bakakaldığını hissedebiliyordum. Elbette benim bu şekilde tepki vermeme alışık değildi. Aklıma gelen şeyle gülümseyerek ona döndüğümde tam tahmin ettiğim gibiydi.
"Papazı da sakın unutayım deme!" şaşkınlığını gizlemeye çalışarak çarpık bir şekilde gülümsediğinde tekrar önüme dönerek adımlarımı hızlandırmıştım. Yakışıklı ve bir o kadar da tatlı bu adamın bir saat sonrasında benim kocam olacağını düşünmek tamamıyla beklenmedikti. Daha bir ay olmuşken bu durum planlarım arasında kesinlikle yoktu. Gerçi evlilik teklifini kabul etmekte de yoktu... Ancak şu anki durumum tamamen farklıydı. Kafamı iki yana sallayarak gülümsedim kendimi şu an mutlu hissediyordum ve en önemlisi de buydu.
...
Babamın koluna girmiş mihrabın önünde bekleyen William'a doğru ilerlerken nefesimi tutmuştum. Kuzenlerim, yengem ve amcamla baş hizmetçi dışında izleyici olarak kimse bulunmasa da kendimi aşırı şekilde heyecanlı hissediyordum. İlk başta herkes şoka uğrasa da hiç biri karşı çıkmamıştı. Zaten babam, amcam ve Edward'ın asıl istediği dede tam olarak bu yöndeydi. William'la en kısa sürede evlenmemi istiyordu üçü de ve ben şu an onların bu isteklerini büyük bir mutlulukla yerine getiriyordum.
"Majesteleri" önünde durduğumuz papaz babamı selamladıktan sonra babamın kolundan ayrılarak Willaim'ın uzattığı elini tuttum. O kadar güzel gülümsüyordu ki ona bakarken parmağıma taktığı yüzüğe bile fark edememiştim. Kendine gel Katherine! Nasıl olsa evlilik yeminini ettikten sonra Willaim'dan etkilenecek bol bol vaktin olacak.
İç sesim beni utandırırken gülümseyerek kamufle etmeye çalıştım. Ancak hemen önümde olan William bunu rahatlıkla görebiliyordu. Papazın sözlerini bitirmesini birbirimizin gözlerinin içine bakarak beklerken en sonunda William'a dönerek o soruyu sormuştu.
"Siz William De Kastiello, Katherine Bloom'u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" diye sorduğunda papaz heyecanla William' a döndüm.
"Evet sevgimin sonsuzluğu eşliğinde Katherine Bloom'u eşim olarak kabul ediyorum." kalbimi eritecek kadar romantik bir cevap verdikten sonra içten bir şekilde gülümseyerek bana dönmüştü. İmzayı atmak için sağ elini çektiğinde papaz benim için konuşmaya başladı.
"Siz Katherine Bloom, William De Kastiello'yu kocanız olarak kabul ediyor musunuz?" derin bir nefes alarak;
"En derin dileğimle sonsuza kadar sürmesi için evet, William De Kastiello'yu kocam olarak kabul ediyorum." gülümseyerek ona baktıktan sonra imzamı atabilmek için elimi elinden ayırdım ve hemen onun imzasının yanına imzamı attım.
"Ben de sizi karı-koca ilan ediyorum! Gelini öpebilirsiniz!" alkış sesleri eşliğinde ona bakarken utançtan yanlış bir şey yapmamak için kendimi gülümsemeye zorluyordum. Şimdi en korktuğum ana gelmiştim... Herkesin önünde ilk öpücüğümü verecektim. Hayallerimde ki ilk öpücüğüm evlendiğim adama gideceği için de memnundum.
"EFENDİM" aniden kilise kapısının vurularak açılmasıyla neye uğradığımı şaşırırken dudaklarımızın arasında milimler kala hızla sesin geldiği yöne dönmüştük. İçeriye bir kaç tane askerimiz girmişti ve hızla bize doğru ilerliyorlardı.
"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!" babam bağırarak çıkıştığı sırada biri yanına gelerek kulağına eğilmiş ve bir şeyler fısıldamaya başlamıştı. Babamın yüzü konuşulanlara karşın öfkelendiğini belli ederken aniden bağırdı.
"Yakalayın o adamı!" William'da ben de kalakalmışken askerler Willaim'ı yaka pça tuttuklarında neler olduğunu algılamaya çalışıyordum. Her şey bu kadar hızlı gelişmişti ki neleri olduğunu kavrayacak zaman bile bulamamıştım.
"William'ı nereye götürüyorsunuz? DURUN!" diye bağırıken Willaim'da kendisini bırakmaları için bağırıp çağırıyor ve kurtulabilmek için uğraşıyordu ancak fazla kalabalıklardı, o kadar kişiye karşı hiç bir şansı yoktu.
Islak gözlerimle arkasından öylece bakarken çaresizlikle olduğum yere dizlerimin üzerine çöktüm. En mutlu günüm bir kabusa dönmüştü, kocam sürüklenerek götürülüyordu hem de babamın emriyle onun askerleri tarafından!
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |