"Göründüğü gibi değil açıklayabilirim!" alelacele William'ın boynuna doladığım kollarımı geri çekerken açıklama yapıp yanlış bir izlenim bırakmamak adına kendimi zorluyordum. Bu halde yakalanmamın verdiği utançtan ötürü o kadar gergindim ki doğru dürüst ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Nedense ben konuştukça işlerin daha da sarpa saracağına dair bir his oluşmuştu içimde(!)
"Evet Katherine seni dinliyoruz." babamın şaşkınlığı geçmeye başlamış olacak ki açıklamamı duymak için acele ediyordu. Hatta şaşkınlığının yerini yavaş yavaş öfkeye bıraktığını kaşlarını çatmasından da anlayabiliyordum. Babam bana karşı iyi olsa da saray kuralları onun hayatında çok önemli bir yere sahipti. Kurallara göre bir leydinin evlenmeden önce bir adamla yakın olması doğru değildi. Bu kural saray mensuplarının arkasından yapılacak dedikoduları önlemek ve bulundukları statüye uygun davranmalarını sağlamak için konulmuştu. Ve ben şu an bu kuralı çiğniyordum... Hem de babam ve kuzenimin tam önünde, yarı çıplak bir adamın kucağındayken!
"William beni göle düşünce boğulmaktan kurtardı." dedim hemencecik aklıma gelen ilk yalana başvururken. Aslında yalan da sayılmazdı. Göle gerçekten de düşmüştüm ve elbise yüzmeme engel olduğu için o olmasaydı boğulabilirdim de.
"Kuzen beş dakika önce buradaydık ve sen yoktun." Edward'da hesap sormaya başlamışken William'ın kucağından inmek için hamle yaptım. Neyse ki beni daha fazla rezil etmeden iki ayağımın üzerine sakince bırakmıştı.
"Ayrıca ne zaman Lord William'a yalnızca adıyla hitap etmeye başladın?" daha Edward'ın sorusuna cevap verememişken babamın sorduğu soruyla kalakalmıştım. Evet Katherine şimdi ne diyeceksin. 'Daha bir kaç saat öncesine kadar kesinlikle evlenmeyeceğimi söylememe rağmen ondan etkilendiğimi fark ettiğim için evlenme teklifini kabul ettim' mi?
"Efendim aile meselenize karışmayı hiç istemezdim ancak Leydi Katherine' nin üstüne sizce de fazla gitmiyor musunuz? O yeni boğulma tehlikesi atlatmışken lütfen onu bu kadar yormayın." William'ın beni koruması kesinlikle beklemediğim bir şeydi. Ama yinede Edward'la babamın daha fazla beni sorgulamasını engellemişti. Elbette şimdilik... Bu konuşmanın burada kapanmayacağından emindim.
...
Edward, William'la konuşacağı bir şeyler olduğunu söylediğinde onları göl kenarında bırakarak babamla ikimiz saraya gelmiştik. Ben hemen ıslak üstümü değiştirme bahanesiyle babamın yanından ayrılıp odama doğru koşturmuştum. Neyse ki bir kaç çalışan dışında beni bu halimle gören fazla kişi olmamıştı. Şimdi ise yatağımın üstünde oturmuş olanları düşünmeye başlamıştım. Ben William'a evlenme teklifini kabul ettiğimi söylemiştim değil mi? Umarım daha doğru dürüst tanımadığım bir adam için yalnızca hislerimle hareket ederek bu kararı vermem sonunda pişman olmama sebep olmazdı. Ancak bu evliliği yapmamı ailem de çok istiyordu ve zaten normal şartlardaki bir leydi de buna benzer şekilde evlenirdi. Kural gereği erkeklerle fazla yakınlık kuramayan bir leydiye önce evlenmek için adaylar çıkar daha sonrasında bu adayların içinden en uygununu kız ailesiyle seçerdi. Çoğunlukla evlilikler iki aileyi ve ya benim durumumda olduğu gibi iki krallığı birbirine yakınlaştırmak için kullanılırdı. Kısacası bizim gibi soylular arasında aşk yerine mantık evlilikleri yapılmaktaydı.
Aniden kapının tıklatılmasıyla daldığım düşüncelerden kurtularak gerçekliğe dönmüştüm. Bu sıralar çok fazla üstünde kafa yormam gereken düşünce vardı ve ben kolayca gerçek hayattan kopabiliyordum.
"Kızım girebilir miyim?" babamın sesini duyduğumda heyecanla yerimden doğruldum. Eyvah babam kesin sorgulamasına kaldığı yerden devam etmek için gelmişti. Ben onun gelebileceği ihtimalini nasıl da unutmuştum? Kafam gerçekten de hiç yerinde değildi!
"Elbette babacığım gelebilirsin." en yumuşak tonda çıkan sesimle konuştuğumda babam kapıyı açarak içeriye girmişti. O girer girmez yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümseme kondurarak karşılamıştım onu. Şimdi babamdan özür dileyecek ve bu konuyu bir daha açılmamak üzere kapanmasını sağlayacaktım.
"Babacığım ben üzgünüm..." tam konuşacağım sırada babamın sözümü kesmesiyle susmak zorunda kalmıştım.
"Katherine göl kenarında olanlar hakkında söylemek istediğim..." babamın bir an duraksayarak konuşması beni iyiden iyiye heyecanlandırırken onu dikkatle dinliyordum.
" Seni bir an o adamla yakın görünce ne yapacağımı bilemedim. Sana her zaman güvendiğimi biliyorsun zaten ancak yinede o an kendimi kontrol edemeyip biraz kızdım. Halbuki ilk önce senin durumunu düşünmem gerekirdi. Bu yüzden de üzgün olduğumu bilmeni isterim kızım." babamın beni azarlayacağını hatta bağırabileceğini bile düşünmüştüm ancak o hatalı olduğunu kabul ederek bana üzgün olduğunu söylemişti. Vay canına bu bir ilkti! Batı Kralı Henry yani babamın ilk kez hatalı olduğunu kabul ettiğine şahitlik ediyordum.
"Babacığım önemli değil tatsız bir olaydı zaten. Şey Edward'la sen beni neden arıyordunuz?" elbette beni neden aradıklarını biliyordum. Gizlice de olsa kulak misafiri olmuştum. Ancak bu konuyu açmamın asıl sebebi artık babama verecek bir cevabımın olmasıydı.
"Evet William'ın evlilik teklifiyle ilgili konuşacaktık. Ama yinede ne olursa olsun seni zorlamayacağım." dediğinde gülümseyerek başımı sallamıştım. İşte şimdi verdiğim kararı söylemenin tam zamanıydı.
"Babacığım en başta siz olumlu olarak baktığınız için hem de ben William'a bir şans verdiğim için onunla evlenmeyi kabul ediyorum." babam söylediklerimden sonra şaşırmış daha sonrasında sevinerek beni kucaklamıştı.
"Katherine kızım senin adına çok sevindim. Bu evliliğin herkes için en uygunu olduğundan hiç kuşkum yok." dedi büyük bir heyecanla. Onun da memnun olacağını biliyordum.
"Bu muhteşem haberi akşam yemeğinde kutlamalıyız." daha sabah kararlı bir şekilde red ederken şimdi evliliği kabul etmiş olmamın dedikodusunu yapacakların başında amcamın eşi Aliana geliyordu. Ancak babam çok mutlu görünüyordu ve sırf bazı dedikoducular yüzden onun teklifini geri çeviremezdim.
"Sen nasıl istersen babacığım."
...
Güzel bir kutlamanın ardından üzerimi değiştirerek uzun beyaz geceliğimi giymiş ve yatağıma uzanmıştım.
Akşam yemeği düşündüğüm kadar sıkıcı geçmemişti. Hatta Aliana'nın yüzünde oluşan afallamış ifade görülmeye değerdi bile diyebilirim. Sanırım benim direterek evliliği onaylamayacağımı sanıyordu. Zavallı Aliana şimdi planları suya düşmüştü.
Bu evlilik politik olarak da konumumu güçlendireceği için artık ondan daha üst bir kademede bulunacaktım. Batı Krallığında olduğu gibi Kuzey İmparatorluğunda da etkin bir hale gelecektim.
Akşam yemeği bazı yönlerden iyi geçmiş olsa da William katılmamıştı. Oysa ki bu bizim için düzenlenmiş bir kutlama olacaktı. Neden gelmeğini Edward'a sorduğumda ise çok acil bir işi olduğu için kutalamaya gelemeyeceği cevabını almıştım. Daha ilk kutlamamızdan beni yalnız başıma bırakmıştı ve ben doğrusu birazcık alınmıştım.
"Her neyse!" Söylenerek yan tarafıma döndüm ve ay ışığının duvara vuran görüntüsünü izlemeye başladım. Kafamda ki düşünceleri dağıtmak için küçüklüğümde yaptığım gibi elimi kaldırdım ve ay ışığının parlaklığında duvara yansıyan elimin gölgesini bir kaç kere oynattım. Yüzümde oluşan gülümseme aniden duvarı kaplayan kocaman karartıyla son bulurken korkmuş halde dona kaldım. Zira ay ışığında yansıyan bu gölge tıpatıp ejderhanın suretine benziyordu. Hayır o gelmiş olamazdı değil mi?
"Kaden!" heyecanla adını söyleyerek cama döndüğümde balkonumda öylece dikilen bir adet William'la karşılaşmıştım. Gözlerim şaşkınlıkla aralanırlen yataktan hızla çıkarak balkona doğur ilerledim.
"Senin burada ne işin var?!" kapıyı açar açmaz şaşkınlığım yüzünden sesim istemsizce yüksek çıkmıştı. Aniden büyük eli ağzıma kapanırken boğuk bir sesle elini ağzımdan çekmesini söylemeye çalışıyordum. Bir kaç adımla ikimizin de odaya girmesinç sağladıktan sonra arkasını dönerek kapıyı kapattı. Bu sırada elini de ağzımdan çekmemişti. Cidden o şu an ne yapmaya çalışıyordu? Ya birileri onun buraya girdiğini görürse ne olurdu? Yayılacak saçma sapan dedikoduları düşünmek bile istemiyordum.
"Sakin ol prensesim biraz daha bağırmaya devam edersen birileri bizi kesin duyacak. Bunun olmasını istemeyiz değil mi?" gülümseyerek konuştuğunda başımı sallayarak onayladım. Elbette isteyeceğim en son şey bile değildi arkamdan dedikodu yapılması. Korumama gereken bir statüm vardı benim!
"William senin bu saatte balkonumda ne işin var? Ayrıca sen oraya nasıl çıktın?" elini sonunda ağzımdan çektiğinde merak ettiklerimi sormayı başarmıştım. Umarım sorularımın iyi birer izahı vardır da gece gece boşuna bu kadsr panşk olmamışımdır.
"Müstakbel gelinimi özlediysem eğer özlemimi gidermem gerekir, o yüzdendir ki balkonunuza geldim leydim." etkileyici bir sesle konuşurken beni belimden tutarak kendine çektiğinde karşı koyamadım. Parlak yeşilleriyle gözlerime o kadar derin bir ifadeyle bakıyordu ki gözlerine bakarken adeta büyülenmiş gibi kalakalıyordum.
"Güzeller güzeli prensesimi görebilmek için ise balkona tırmanmam size ulaşabilmem için küçük bir engeldi yalnızca." balkona tırmanarak çıktığını söylediğinde şaşkınlığımı gizleyememiştim. Balkon ve yerin arasında en azından on metre mesafe vardı. Ters giden bir şey olsaydı bir yerlerinin kırılması hatta ölmesi bile muhtemeldi.
"Lord William siz kafayı mı yediniz? Günler torbaya girmedi ya elbet yine görüşecektik." benim için yaptığı saçmalık sinirimi bozarken kolları arasından çıkmak için debelenmeye başlamıştım. Lanet olasıca adam beni öyle sıkı tutmuştu ki bedenimi bedeninden bir milim dahi uzaklaştırmamıştım. Yorulduğum için pes ederek kafamı kaldırdığımda bana gülümseyerek baktığını görmüştüm. Şu adam hem bu kadar sinir bozucu olurken hem de bu kadar güzel gülebileyi nasıl başarıyordu?
"Hırçınken ayrı bir çekici oluyorsun. Arada seni bilerek kızdırmam gerektiğini bir yerlere not edeceğim." söyledikleri tamamen tepemin tasını attırırken öfkeli bakışlarla ona bakıyordum. Umarım gözlerimden ne kadar sinirli olduğumu anlayabilirdi.
"Lord William hayatımda gördüğüm en gıcık adam olabilirsiniz! Söylesenize beni sinirlendirmek hoşunuza mı gidiyor?!" diye sorarken kaşlarımı iyice çatmıştım. Şu an tam olarak barut fıçısı gibiydim. Eğer alaycı ifadesini sürdürürse kimseyi önemsemeden bağırıp çağıracaktım.
"Evet Katherine seni sinir etmek hoşuma gidiyor." dediklerine tezat olarak yüzünde oluşan buruk tebessüm beklemediğim bir şeydi. Aniden alaycı ifadesi kaybolmuştu ve söylediklerine rağmen ona kızamıyordum bile.
"Tam tahmin ettiğim gibi hıh." trip atar gibi yaparak kafamı çevirdiğimde tek amacım onun eski halini geri getirebilmekti. Ben onu yüzünde ki eğlenceli gülümsemeyle seviyordum.
Kafam ona dönük oldundan fark edemediğim bir anda burnunu boynuma gömmüştü. Huylandığım ve bir de utandığım için geri çekilmesini söyleyeceğim sırada derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Özellikle kaşlarını çatarak öfkeli bakmaya çalışıtığında yüzünde oluşan o tatlı ifadeyi görmek çok hoşuma gidiyor." söyledikleri aniden kalbimin teklemesine sebep olurken bu konuşmayı onunla da yaptığımı hatırladım. Kaden'da neredeyse aynı kelimeleri kullanarak benzer şeyleri söylemişti bana. Ancak imkansızdı... İkisi farklıydı! Ve benim bir şekilde ejderhayı unuyup William'la yaşayacağım hayata odaklanmam gerekiyordu.
"William ikimizin kutlaması olan akşam yemeğine yalnız başıma katıldım. Bunun için umarım iyi bir açıklaman vardır." ortada varlığımı sürdüren duygusal atmosferi az da olsa dağıtabilmek adına konuştuğum esnada William boynuma bir kaç tane yakıcı öpücüğünü bırakmıştı. Mideme biri halatla düğüm atmış hissiyle kasılırken yanaklarım yine ısınmaya başlamıştı. Neyse ki fazla aydınlık olmadığı için benim bu halimi görme ihtimali de yoktu.
"O konuya gelirsek de sana bir şey almak için gitmek zorunda kaldım. Gözlerini kapat." Dediğini uygulayarak arkama geçtiğini hissettiğimde bunun bir kolye olduğunu çoktan tahmin etmiştim.
"Mm düşünelim... Bu bir kolye olabilir mi?" gülümseyerek sorduğumda cevap vermek verine arkamdan saçlarımı toplamıştı.
"Ama prensesim bunun süpriz olması gerekiyordu." saçlarımı kolyeyi daha rahat takabilmesi için ellerinden aldığım sırada sıcacık elleri ellerime temas etmişti. Elleri gerçekten de çok sıcaktı.
"Merak etme haberim yokmuş gibi davranacağım." gülerek konuştuğumda boynumda ki soğuk zinciri hissetmiştim ve sonrasında sarkan ağırlıkla taktığını anlamıştım.
"Bazen gerçekten de çok acımasız olabiliyorsunuz." aniden arkamdan sarılarak yine burnunu boynuma gömdüğünde gözlerimi aralamıştım.
Parlak zümrüd kolyenin ucunu daha rahat görebilmek için elime aldığım sırada William öpücüklerini boynuma kondurmaya başlamıştı. Rahatsızca olduğum yerde kıpırdanırken amacım şunu yapmayı kesmesini sağlamaktı ancak o beni umursamayıp öpücüklerinin tenim üzerinde kalma sıklığını ve sayısını arttırmıştı.
"William şunu yapmayı keser misin?" sonunda dayanamayarak ciyakladığımda iyiden iyiye sinirlenmeye başlamıştım. Gerçi beyefendi benim kızmamdan da zevk alıyordu değil mi(!)
"Katherine yalnızca bir şartım var..." dudaklarını tenimden zorla ayırdığını belli edercesine boğuk bir sesle fısıldadığında ben desesli bir şekilde yutkunmuştum. Onun bu yaptıklarından etkileniyor olsam da belli etmemeliydim. Yoksa daha fazla üstüme gelirdi.
"Seninle uyumama izin ver." söylediği şeyle hızla kolları arasında ona dönmemle boynumu öpebilmek için başını eğmiş olması burun buruna gelmemize sebep olmuştu. Tanrım şu an cidden fazla yakındık.
"Hayatta olmaz William! Hizmetçilerden biri gelirse neler olabileceğini hiç düşündün mü" dedim bu yakınlığımızı önemsememeye çalışarak. Ancak şu durumda parlak yeşilleri hiç yardımcı olmuyordu.
"Koku- Yani seninle uyumaya gerçekten çok ihtiyacım var. Beni geri çevirme!" çaresiz aşıklar gibi konuştuğunda bu haline gülmeden edemedim. Parlak yeşilleriyle bu şekilde bakmaya devam ederse kabul etmekten başka seçeneğim kalmayacaktı.
"William yakalanırsak beni gerçekten çok zor bir durumda bırakakırsın." dediğimde sakince onunla uyumayı kabul ettiğimi belli edercesine kollarının arasından sıyrılmış yatağıma doğru ilerlemeye başlamıştım.
"Merak etme kimse gelmeden uyanıp gitmiş olacağım." onunla uyumayı kabul ettiğim için mi bu kadar mutlu olmuştu? Cidden bazen sersem aşık gibi davranıyordu. Ama öyle olmadığını biliyordum. Yalnızca ikimiz de birbirimize karşı bir çekim hissediyorduk. Hepsi bundan ibaretti.
"Sana güveniyorum William... İyi geceler." kendi tarafımda yatarak ay ışığının duvara yansımasını izleyebilmek için arkama döndüğümde onun da yattığını çöken yataktan anlayabilmiştim. Bana sokularak yine arkamdan sarıldığında bu sefer anı bozmamak için bir şey demedim. Vücudu o kadar sıcaktı ki mayışmama sebep oluyordu. Bu sıcaklık gerçekten de rahatlatıcı ve hoştu.
"İyi uykular benim güzeller güzeli ufaklığım." kendimi Kaden'ın yanında hissetmeme sebep olacak kadar sıcak ve bir o kadar da huzurluyken bunları hissetmemi sağlayan William'ın ay ışığında duvara yansıyan iri gölgesini izlemeye başladım. Bana bu kadar Kaden'ı çağrıştırması hem iyi hem de kötüydü. William'la hayatıma devam edebilmek için onu tamamen unutmam lazımdı. Ancak onu ve pençeleri arasında huzurla uyuduğum o anları da unutmayı hiç isteyordum. Ona bir insan gibi değer verdiğimin farkındaydım ancak bunu değiştirmek için ne yaptıysam işe yaramamıştı. Belki de sadece zamana bırakmam gerekiyordu. Kim bilir şimdi kolları arasında uyuduğum ve Kaden'ı hattırlattığını sandığım bu adam sayesinde unutmayı başarırdım onu...
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.29k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |