30. Bölüm
Hande Simay / KANDELEN / İHANETTEN GERİYE KALAN

İHANETTEN GERİYE KALAN

Hande Simay
handsimy

Asaf Arşın'ın anlatımıyla:

"Asaf Bey, Kaya Bey ile görüşme talebinizi kendilerine ilettim."

"Güzel, bir haber geldi mi?"

"Bugün akşam üzeri sizi kendi evine beklediğini söyledi kendileri."

"Peki araba hazır bulunsun bir saat içinde çıkarız."

"Tabii efendim."

Kaya Karaman. Kayra Karaman'ın yaşayan tek kardeşi. Araştırdığım kadarıyla ilginç bir kişilikti. Kayra'ya göre çokça arka planda kalmış bir aile üyesiydi. Açıkçası buda ondan uzun süredir şüphelenmeme sebep olmuştu.

Azat hapse girmeden önce bile tüm gözüm, kulağım Karamanların üstündeydi. Tabii o yıllarda ne Kayra ne de Kaya'nın adı anılırdı bizim camiada. Karamanların en büyükleri olan Cihat Karaman'ı bilirdi herkes. Sabit bir konumları ve saygınlıkları vardı Cihat hayattayken. Ne hafife alınacak ne de korkulacak biriydi Cihat Karaman. Zeki bir adamdı ama içinde fazlaca iyilik vardı. Dışarıya karşı kendini ne kadar çok sert bir karakteri var gibi gösterse de içindeki iyilik onun asıl ölüm sebebi olmuştu. Burada, yer altında iyilik çalışmazdı. İyiyseniz, merhametliyseniz, acırsanız ölürdünüz. Her zaman ve her daim içinizdeki kötülük kanınızda dolaşmalı ve sizinle birlikte var olmalıydı hayatta kalabilmek için.

Erguvan'ın faaliyetlerinin zirvede olduğu anlar Cihat ile birkaç kez görüşme fırsatım olmuştu bazı nedenlerden dolayı. Kaya ve Kayra'yı da o konuşmalardan yalnızca birinde görmüştüm sadece. O ikisini görür görmez asıl liderin Kaya olduğunu daha ilk bakışımda anlamıştım. Cihat başta olup tüm işleri açıkça yürütüp başta olan benim görüntüsü verse de Kaya çok başkaydı. Er ya da geç onun başa geçeceği düşüncesi daha o zamanlar kendini bana hissettirmişti. Günü geldiğinde ya abisini öldürerek başa geçecekti ya da abisini öldürterek.

Dediğim gibi de olmuştu. Cihat Karaman beklediğim gibi çok yaşamamış ve 4 yıl sonra ölmüştü. Abisini Kaya mı öldürmüştü yoksa bir başkası mı öğrenemedim. Cihat öldüğünde ben çoktan mafyamın görünür faaliyetlerinin hepsini durdurmuştum. Artık görünmezdim. Herkes kaçıp gittiğimi, esir düştüğümü, bir yerde öldüğümü ve bulunamadığımı düşünmüştü ama hep buradaydım. Sadece görünür olmaktan vazgeçmiştim belirli süreliğine. Cihat Karaman'ın ölümüyle beni bile şaşırtan bir hadise gerçekleşmişti. Başa Kaya Karaman geçer diye düşünürken bütün işleri Kayra devralmıştı. Abisinin ölümünden kısa bir süre sonra Kayra bir ilaç şirketi açıp adını tüm dünyaya hızlı bir şekilde duyurmuştu. İşler böyle olunca Kayra'nın faaliyetleri yer altında da gözden kaçmadı ve takip edildi.

Kayra bir yandan şirketinin başarısıyla ün salarken diğer yandan da yer altına özel ürettikleri dopingler ve çeşitli uyuşturucu içerikli maddelerle iki tarafı da eline aldı. Çoğu mafya üyesi ve para babaları Kayra'nın şirketinden uçuk meblalar ile hisse satın aldılar. Bu şekilde şirket artık yer altının eline geçmiş oldu ve çoğu işlerini bu şekilde yürütmeye başladı. Kayra gerçekten iyi bir yöneticiydi ama abisinin sayesinde. İşlerin arka planında abisi vardı bu çok açıktı. Belki de onu gördüğüm için böyle düşünüyordum. Belki de sadece kendisini bana göstermişti Kaya Karaman ama şüphelerimde yanılmazdım. Onu yakın zamanda kendi gözlerimle gördüğümde ise buna kesinlikle emin olmuştum. Kayra zeki bir adamdı. Anlaşılan bir yardım almadan bu lansman partisini bozamayacaktım. İşleri hızlandırmak için Kayra'nın organizasyonunda hata aramak yerine rotamı genişlettim ve başka şekilde dolaylı da olsa onu zor duruma sokmaya karar vermiştim. Kayra büyük bir gerçeği saklıyordu anlaşılan kardeşinden. Ben ise bugün bu gerçeği açığa çıkaracaktım...

 

"Ooo, Asaf Arşın, bu ziyaretini neye borçluyum?" Uzattığı elini sıktım.

"Sana nasıl hitap etmeliyim Karaman?"

"Yeri geldiğinde sen nasıl hitap edeceğini bilirsin değil mi Arşın? Akıllı bir adamsın sonuçta bunu ayırt edebileceğini düşünüyorum. Yoksa yanılıyor muyum?" Gülümsedim ve elini bıraktım.

"Peki öyle olsun."

"Otursana. Gösterdiği çardağa oturdum."

"Kürşad!"

"Buyurun efendim."

"Mutfağa git ve oradaki kadınlardan birine söyle iki kahve getirsin bahçeye."

"Emredersiniz efendim, hemen söylüyorum."

"Ne içersin diye sormadım. Kahve içersin diye düşündüm bir sakıncası olmaz umarım? Sonuçta bir misafirsin." Güldüm.

"Hiç değişmemişsin Kaya hala aynısın. Gözlerindeki o aşağılayıcı bakış ve gülümsemen hala aynı duruyor."

"Bunu bir iltifat olarak mı algılamalıyım?"

"Beni bilirsin Kaya. Aynı şekilde kime ne şekilde laf ettiğimi de. Buraya seni aşağılamaya gelmedim."

"Sahi sormayı unuttum. Gelmediğin abimin cenazesine telafi için mi geldin? Sence de biraz geç kalmadın mı bi 1 yıl kadar?"

"Cenazeye bizzat olmasa da katıldım Kaya."

"Doğru bir çelenk misali adam göndermiştin değil mi abimin mezarına? Şimdi hatırladım."

"Gönderdiğim adamı vurup kefene sarılı bir şekilde adamınla beraber bana göndermiştin."

"Demek gönderdiğim cenaze sana ulaştı? Bunu duyduğuma sevindim." Gelen kahveler ile konuşmayı bıraktım ve masaya koyulan fincanı elime alıp bardaktan bir yudum aldım. "Nasıl, güzel mi?"

"Hayatımda içtiğim en acı kahve." Kendi kahvesini içmeden derin bir nefes alarak acı kahvenin kokusunu içine çekti.

"Bizzat ben ürettiriyorum içmiş olduğun kahveyi."

"Kahve ihracatına mı başladın yoksa?"

"Yok canım, sadece kendime yetecek kadar işte. Beğendiysen vereyim derdim ama pek beğenmedin sanırım?"

"Zevkler ve renkler tartışılmaz demişler ama bu pek benlik değil maalesef." Güldü.

"Öyle olsun, istersen söyle yine de. Böylesini bulamazsın bak başka yerde."

"Sağ ol."

"Güldük, eğlendik Arşın niye geldin evime?" Konunun açılmasıyla lafı uzatmadan konuya girdim.

"Kayra."

"Anlamadım?"

"Kayra diyorum. İyi toparladı abinin arkasından. Yokluğunu bile aratmadı hiç. Abinle gurur duyuyor olmalısın." Son derece rahat bir tavır takındı ve bacaklarını bacak bacak üstüne attı.

"Öyle, iyi gidiyor gerçekten de."

"Sen ne yapıyorsun?"

"Buda nereden çıktı şimdi?"

"Kayra başarıdan başarıya koşarken diyorum sen bunun neresindesin Kaya Karaman?"

"Evime beni eziklemeye mi geldin Arşın?"

"Yanlış anladın, hemen parlama. Buraya seninle kavga etmeye gelmedim. Sana son derece önemli bilgiler vereceğim."

"Kiminle ilgili gerçekleri öteceksin Asaf dökül bakalım?"

"Üslubuna dikkat et Karaman, karşında ben oturuyorum."

"Şuan benim sınırlarım içindesin Asaf. Seni burada öldürsem kimse leşini bile bulamadan seni çoktan hallederim bunu ikimiz de iyi biliyoruz." Rahatça oturduğum koltuğa yayıldım.

"Ne duruyorsun, öldürsene beni."

"Ölmek mi istiyorsun?"

"Yaşamak daha iyi olurdu şuanda. Bence söyleyeceklerimi dinlemek istersin."

"Benim bilmediğim, senin bildiğin önemli bir gerçek ha? Neymiş bu gerçek, kimin hakkında?" Sırıttım.

"Son derece yakından tanıdığın biri." Gözlerini bana dikti konuş dercesine. "Kayra Karaman hani şu abin olan." Hafifçe gerildi ama belli etmemeye çalışarak kendini kontrol etti.

"Neymiş Kayra'nın benden sakladığı şu gerçek?"

"Madem bu kadar çok öğrenmek istiyorsun gerçekler bende saklı kalmasın izninle ama ilk önce bir şey sormama izin ver Karaman."

"Ne soracaksın?"

"Deniz katili? Ne zamandır bir katille çalışır oldunuz Kaya? Bildiğim kadarıyla son derece tehlikeli ve kaçması neredeyse imkansız olan bir hapishanede tutuluyordu kendisi. Ne oldu da çıktı tutuklu tutulduğu hapishanede?"

"Cevabı bende mi arıyorsun bilmediğim gerçekleri söylerken? Ne söyleyeceksen dolanmadan direk söyle Arşın. Ona kulak asmadan sorularıma devam ettim. Böylelikle hem ben istediğimi alacaktım ondan hem de ona istediğini verecektim."

"Sence de garip değil mi bir katil hem de öyle sıradan da değil. Dünya'nın en tehlikeli hapishanesinden elini kolunu sallayarak bir deniz altıyla kaçıyor tüm mahkumlarla birlikte ve bam bir anda Türkiye'ye geri dönüyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi işlediği cinayetlerine devam ediyor. Sence de her şeyi tek başına mı yaptı bu katil? Gerçekten bu kadar tehlikeli miydi tüm hapishaneyi de firar ettirebilecek kadar?"

"Varsayımlar üzerinden mi gideceksin böyle? Eğer sormak istediğin onun kaçmasına yardım edip onunla çalışıp çalışmadığımsa ilk önce sen cevap ver Asaf Arşın. Bu konu niye seni bu kadar çok ilgilendiriyor? Onu kendine saklamayı falan mı düşünüyorsun yoksa eskiden olduğu gibi." Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım ama kısa sürdü. "Ne o şaşırmış gibisin Arşın? Cidden bilmediğimi mi sandın? Beni hafife alarak abim hakkındaki bilgilerinle kendi elinde oynatabileceğini sanarak gelmişsin buraya anlaşılan. İnan bana senin hakkında senin bile bilmeyeceğin şeyler biliyorum Asaf Arşın. Seninle benim aramdaki en büyük farkta bu işte. Ben kimseyi hafife almam. Sen ise bir zamanlar ki konumuna güvenerek kendini hala aynı yerde zannediyorsun anlaşılan. Şimdi her ne söyleyeceksen söyle ya da ben seni öldürmeden git evimden."

Sinirle karşımda oturan adama baktım. Dediklerinde haklıydı ama yine de sinir bozucu bir piçten başka bir şey değildi Kaya Karaman gözümde. Sakin olmalıydım. Burada elimde tuttuğum bilgilerle ne düşünürse düşünsün üstün olan bendim. Bunu doğru bir şekilde, akıllıca kullanmalıydım.

"Benim hakkımda iyi araştırma yapmışsın Kaya. Bu gerçekten takdire şayan bir şey ama abinin senin arkandan çevirdiği gizli saklı işleri öğrenecek kadar ileriye gidememişsin anlaşılan." Ellerini avucunun içinde sıktı. Eklem araları bembeyaz olmuştu Ellerindeki kanın hepsi çekilmişti sanki. Karşımda son derecede sinirlerine hakim olamayan psikopatın teki oturuyordu şuan. Az daha üstüne gidersem beni kimseye bırakmadan öldürecek gibi sırıtarak bakıyordu gözlerime. "Konuş Arşın" diye tısladı dişlerinin arasından.

"Azat'ı teslim et. Onun senin elinde olduğunu biliyorum. O bu dünya üzerinde elini kolunu sallayarak özgürce dolaşarak insan kesip, biçecek biri değil artık. O ona verilen bütün hakları kaybetti bunu sende biliyorsun. Bunu herkes biliyor. O bir katil Kaya. Bir katille iş birliği yapamazsın."

"Bunu bana onu yetiştiren ve deniz katiline dönüştüren sen mi söylüyorsun?"

"Biliyorum onu bu hale getirmek en başta benim de suçum. İşlerin bu raddeye geleceğini bilemezdim."

"Onun içinde güçlü derecede uyuyan bir psikopatı uyandırdın Asaf. Kabul et, bu senin de oldukça işine geldi. Şimdi karşıma geçip de duyar kasmaya çalışma. Bunu en son yapacak insan sensin bu dünyada. Son kez seni uyarıyorum. Kayra benden ne saklıyorsa bunu söylemek için son şansın şuanda. Aksi takdirde kendimi daha fazla tutmayacağım." Derin bir nefes aldım.

"Aradığınız kahraman katilin kim olduğunu abin Kayra biliyor." Öne doğru eğilip gözlerimin içine baktı.

"Bir katili aradığımızı da nereden çıkardın?"

"Bir katili anca bir katille yenersin. Bunu bilerek hayatının en büyük kumarlarından birini uyguladın ve deniz katilini saldın. Tüm dünyayı tek bir katil için kaldırdın. Bütün dünya her yerde kaçan mahkumları arıyor. Hepsi tekrardan yakalanmadan önceki hayatlarına döndü ve bunlara onu sen sağladın Kaya. Şu son 1 ayda dünyadaki işlenen suç oranı bile gözle görülür şekilde arttı. Ölen insanlar, çalınan bankalar, kuyumcular, mağazalar hatta müzeler hepsi şu son 1 ayda arttı ve artmaya da devam edecek. O hapishanedekiler sıradan mahkumlar değildi Kaya. Tehlikeli olacağını biliyordun ama onu yakalaman gerekiyordu değil mi? Açıkçası onu henüz neden aradığını bilmiyorum. Sana sebebini de sormuyorum ama kardeşin onu öldürmeyerek arkandan iş çeviriyor haberin olsun."

"Sen bunu nereden biliyorsun?"

"Gözdelere karşı bir zaafım var biliyorsun Kaya Karaman. O kahraman katil benim de radarlarım altında."

"Ne için takip ediyorsun onu? Yoksa yeni oyuncağın mı?"

"O kız mı?" Normal bir şey söylemiş gibi güldüm. "Onunla daha başka nedenlerden dolayı ilgileniyorum."

"Demek kız ha?"

"Ne zaman öğrendin?"

"Çok olmadı."

"Kayra'nın onu bildiğini nereden biliyorsun?"

"Telefonuna bak." Ona bir fotoğraf göndermiştim az önce. Telefonunu açarak fotoğrafa baktı. Fotoğrafta kız, deniz katili ve abisi Kayra gözüküyordu. Sahra'nın kaçırıldığı günden bir fotoğraftı bu fotoğraf. Kayra, Sahra'nın gözündeki lensi fark etmeden hemen öncesinde kaydettiğim bir fotoğraftı. Açıkçası bu kadar işime yarayabileceğini tahmin etmemiştim. Ekrana bakarken dondu sanki. Elindeki telefonu o kadar güçlü bir şekilde sıktı ki telefonun ekranı kararmaya başladı ve telefon kapandı.

"Demek kızı yakalayıp elinden kaçırdı ha? Bu senin eline nasıl ulaştı?"

"Eee üzümü ye bağını sorma demişler değil mi?"

"Ne istiyorsun?"

"Abinle ilgili ne yapacağın sana kalmış. Ben sadece işleri hızlandırdım. Eninde sonunda öğrenecektin zaten. Senden istediğim bana kahramanla işin bittiği anda deniz katilini öldürmen ya da polise teslim etmen. O katili ortadan kaldır öyle ya da böyle."

"Sana ayak bağı olacağından mı korkuyorsun yoksa seni öldüreceğinden mi korkuyorsun?"

"Bu seni ilgilendirmez. Teklifimi kabul ediyor musun?"

"Bir şartla."

"Nedir?"

"Benimle iş birliği yap."

"Nasıl bir iş birliği?"

"Hepsini birlikte devirelim. Emin ol karlı çıkacağın bir anlaşma olur senin için."

"Ne vaat ediyorsun?"

"Ne istersen?"

"Karşılığında ne istiyorsun?"

"Kızı, senden kızı istiyorum. Onu bana göster."

"Ne yapacaksın kızla?"

"Bilmem, onunla ne yapıp yapmayacağım bana kalmış. Sen Kayra'nın düzenlediği davete kızı getirebilir misin onu söyle?"

"Kızı öldürmeyi mi planlıyordun, herkesin içinde mi?"

"Sence o kadar cani biri olarak mı görünüyorum gerçekten de Asaf? Elbette herkesin içinde kızı öldürmeyeceğim. Kimmiş, neyin nesiymiş kendi, gözlerimle göreceğim. Kabul ediyor musun?"

Kardelen Sahra Aktaş mı yoksa Kaya Karaman mı? Zihnim benden önce davranıp çoktan tarafını seçmişti bile. Kaya Karaman ile çalışmak son derece ilginç olacaktı. "Kabul ediyorum."

"Güzel, kızı sana getireceğim. Ona neler yapıp yapmayacağın sana kalmış."

"Anlaştık o zaman."

"Anlaştık..."

 

Kayra Karaman'ın Anlatımıyla:

"Kahretsin! Bu hiç iyi olmadı." Yanımda duran Asaf'a baktım.

"Aklında bir şey var mı yakalanmamamız için Kayra Karaman?" Sustum ve düşündüm birkaç saniye.

"Aslında bir ihtimal de olsa böyle bir baskının olabileceğini daha önceden düşünmüştüm ama sadece düşük bir ihtimal olarak. Ama açıkçası bunu senden beklediğim için böyle bir şeyi düşünmüştüm."

"Beni yanlış tanımışsın Karaman. Bu davetin ne kadar önemli olduğunu biliyorum elbette. Eğer sadece sen etkilenip, rezil olsaydın kesinlikle berbat etmek için elimden geleni yapardım emin ol."

"Yok mu aklında bir şey?"

"O kadar insanı bir anda salondan öylece çıkartırsak büyük dikkat çekeriz ve bu durum hiç de hoş karşılanmaz bunu sende biliyorsun."

"Haklısın, o yüzden insanları salondan çıkartmayacağız."

"Ne düşünüyorsun? Asaf'a çevirdim gözlerimi."

"Şuanda içinde bulunduğumuz bu mekanda belli başlı gizli düzenekler kurmuştum daha önce her ihtimale karşı."

"Ne gibi düzenekler?"

"Misafirlerimin haberi olmadan bu işten sıyrılabiliriz sanırım."

"Daveti devam mı ettireceğini söylüyorsun?"

"Aynen öyle. Bu gece ortaklaşa çalışmamız gerek, yardımına ihtiyacım var. Her ne kadar birbirimizden nefret etsek de bu davetin bozulmasına ikimiz de istemeyiz. Bu geceyi en az zararla ve bu zarardan etkilenmeyecek şekilde atlatmalıyız."

"Ne yapacaksın?"

"Salonda bir duvar düzeneği var. Görünmez bir duvar. Dışarıdan bakan birisi sanki orası bir duvarmış gibi düşünebilirken içeridekiler rahatça partiye devam edebilir."

"İçeridekiler bu duvarın indiğini görmeyecek mi? Koca bir duvardan bahsediyorsun bilmem farkında mısın Karaman?"

"Hatırlatırım bu daveti ben organize ettim Arşın. Elbette daha önce sayısız kez bunun provasını yaptım. Kolumdaki saate baktım. Çok vaktimiz yok her an burada olabilirler. İçeridekileri merak etme. Duvar inerken ne sesini duyacaklar ne de dikkatleri dağılacak. Duvar çeşitli projeksiyonlar ve hologramlarla tasarlanmış bir yapıya sahip. Sadece yanına çok yaklaşılmasın yeter."

"Ne kadar yaklaşmaktan bahsediyorsun?"

"Salondaki en baştaki masayı hatırlıyor musun?"

"Hayır, dikkat etmedim."

"Neyse, boş ver girince görürsün zaten. Senden istediğim davetliler ile ilgilenmen ve kimseyi o masaya yaklaştırmaman, yapabilir misin?"

"Ciddi mi soruyorsun?"

"Asaf benimle dalga geçmenin zamanı değil." Cevabını beklemeden tuvaletin dışına peşimden sürüklemeye başladım adamı.

"Hey, bırak beni! Kayra, yürüyebilirim bırak beni!"

"Ses etmede yürü biz boku yemeden önce."

"İçeriden nasıl çıkacağız peki?"

"Polisler büyük ihtimalle bütün odaları arayacaklardır. Buda en az yarım saat demek. 1 saate kadar da çıkabilir. Orasını bilmiyorum."

"Ya tuvalete gitmek isteyen olursa?"

"Gönderme, tut, bir şey yap işte."

"Ne yapayım adama lazımlık mı bulayım?"

"Gerekirse bul Asaf. Salona gelmiştik. Eline küçük bir kumanda tutuşturdum. 15 - 20 dakika sonra bunu yemek masasında abimin oturduğu yere, tavana doğru , doğrult ve bas."

"Ne bu?"

"Yeni çıkan ve çıkacak ürünlerin tanıtımı 20 - 25 dk'lık bir tanıtım. O süreç boyunca kimse hareket etmez zaten." Sırtından ittirdim ve o masanın oraya gelince çaktırmadan düğmeye bastım. Sadece benim tarafımdan üstten bakınca inildiği görülen duvar yavaşça inmeye başladı. Asaf ile birbirimize baktık.

O an gözüm tehlikeli bir şekilde bana bakarak sırıtan abime kaydı. Sanki bakışları her zamanki gibiydi ama değil gibiydi de. Aklıma bir düşünce gelmesiyle gitmesi bir oldu. Yapmazdı değil mi? Polisleri abim çağırmış olamazdı?

 

Oturduğum koltukta gözlerimle biraz önce düzinelerce insanı hapsettiğim duvara bakıyordum. İyi ki böyle bir önlem almışım. Kapıdan içeriye polislerin gelmesiyle gözümü duvardan ayırıp kapıya çevirdim. Polisler beni ve yanımdaki garsonu görünce şaşırdı. Halbuki onlar büyük bir partiyi basmayı bekliyorlardı.

"Kayra Karaman?" Sanki polisleri görünce şaşırmış gibi bir rol keserek hızlıca ayağa fırladım.

"Memur Bey? Hayrola, hayırdır inşallah, bir sorun mu vardı?"

"Burada gizli bir uyuşturucu partisi düzenlendiğine dair ihbar aldık."

"Uyuşturucu partisi mi? Sinirlice nefesimi verdim. "Bakın, memur bey, benim kocaman bir ilaç şirketine ve fabrikasına sahip olmam beni illa uyuşturucu üretip, satacağım ve bunun ticaretini yapacağım anlamına gelmiyor. Göründüğü üzere daha yeni kurulan ve hızla yükselen bir şirketiz. Haliyle sevenlerimiz, bizi destekleyenlerimiz olduğu kadar çokça düşmanımız da mevcut bu sektörde. Anlaşılan birisi tekrar adımı karalamak amacıyla size yanlış bir ihbar vermiş olmalı."

"Bırakın da ona biz karar verelim Kayra Bey." Benimle konuşan memur arkasındaki ekip arkadaşlarına işaret verdi. Aramaya başlayın. Polisler hızlıca üst katlara çıkmaya başlayınca yalandan sinirlenir gibi yaptım.

"Ne demek aramaya başlayın? Bu kadarı da fazla ama. Bakın biraz sonra benim için çok önemli olan bir iş adamı ile toplantım var. Lütfen mekanı terk eder misiniz? İşimi baltalıyorsunuz şuanda."

"Hakkınızda ihbar var, bizim elimizde ise arama emri. Dilerseniz toplantınızın olduğu adamla olan görüşmenizi başka bir zamana erteleyebilirsiniz. Ayrıca toplantınız olduğunu söylüyorsunuz ama ben asistanınızı göremiyorum Kayra Bey. Ne bekliyordu bu adam, o kadar kısa sürede bir de asistan mı bulsaydım kendime?"

"Asistanım sadece şirketimde benimle, onun dışında çalışmıyor kendisi."

"Sizin gibi önemli iş adamlarının asistanlarını yanından ayırmadığını duymuştum."

"Biz bir film ya da kitabın içinde değiliz memur bey. Başarılı bir insan özellikle benim gibiler işlerini her daim kendileri yapmaya hazırlıklı olmalı ve buna göre yaşamalılar. Sonuçta hayat sürprizlerle dolu öyle değil mi?" Polisin telsizinin ses çıkarmasıyla polis benimle konuşmayı keserek telsizi dinledi:

"İlk kat temiz." Polis bana bakarak: "O halde ikinci katı aramaya başlayın" dedi. İkimizde beklemeye başladık. Bilerek gözümle duvarı kontrol etmiyordum. Umarım içeride her şey yolundadır...

 

"2. kat temiz. Aşağı iniyoruz."

"Emin misiniz, iyice baktınız mı?"

"Odalar temiz komiserim."

Demek benimle konuşan kişi komiserleriymiş. Çok geçmeden polisler aşağı inince komiser hiç gitmek istemese de ekibe seslendi: "Buradaki işimiz bitti gidiyoruz artık." Komiser elini bana uzattı.

"Tekrar görüşeceğiz Kayra Bey."

"Sizinle tekrar görüşmeyi istesem de reddetmek durumundayım komiser bey. Malum kimse polisle haşır neşir olmayı pek istemez." Komiser yapay bir şekilde gülümsedi.

"Göreceğiz Kayra Bey, iyi akşamlar." "Size de" diyerek kapıdan çıkan polisleri inceledim. Onlar gidene kadar öylece durdum. Gittiklerine emin olduktan sonra ise cebimdeki düğmeyi çıkartıp, görünmez duvarı açtım.

Aniden çıkmam garip olacağından duvar tamamen açılana kadar merdivenlerde bekledim. Asaf dediğimi yaparak tanıtım reklamlarını açmıştı. Öyle bir ayarlamıştık ki ben tam merdivenlerden inerken videonun bitip ortama girişim üzerine benim salona girişimi görenlerden ötürü bir alkış fırtınası koptu. Sanki bilerek ortadan kaybolmuşum ve bunca zamandır hiçbir şey olmamı gibi davetlilerin arasından geçerek kürsüye doğru ilerledim.

"Umarım tanıtım reklamlarımızı beğenmişsinizdir. Her bir ürün için tek tek, özenle uğraştık ve hazırladık. Hepsi henüz piyasaya sürülmeye hazır değil ama göründüğü üzere bütün ürünler son derece güçlü ve kalite ürünler. Her ürettiğimiz yeni ürünle beklentilerin daha da fazla üstüne çıkıp geliştirmeye çalışıyoruz. İlk başta görünen 5 ürün yarın itibariyle satışa sunulacak. Şimdiden gösterdiğiniz yoğun ilgi için teşekkür ederim hepinize. Önümde duran şarap bardağımı kaldırdım. Bu bardağı hepimiz adına kaldırmaktan gurur duyarım..."

 

"Yeni projelerini sabırsızlıkla bekliyorum Kayra."

"Bunun için elimden geleni yaptığıma emin olabilirsiniz Faruk Bey."

"Bundan şüphem yok Kayra. Ortaklığımızdan çok memnunum umarım bu şekilde devam edebiliriz."

"Sizi memnun edebildiysem ne mutlu bana. Benim için önemli birisiniz sizin gibi değerli birini kaybetmeyi kesinlikle istemem."

"Düşüncelerimiz karşılıklı Kayra. O zaman bir daha karşılaşıncaya dek hoşça kal."

"Görüşürüz Faruk Bey, iyi geceler." Salon yavaş yavaş boşalıyordu. Davet nihayet bitmişti ve misafirleri uğurluyordum tek tek. Yanıma gelen kadına gülümsedim.

"Güzel geceydi senden beklediğim gibi çok güzel altından kalktın."

"Teşekkür ederim Didem hanım. Hepiniz benim için son derece kıymetli şahsiyetlersiniz."

"Sağ ol, sağ ol. Seninle en kısa sürede şirkette yalnız konuşmayı da isterim. İlgini çekebilecek tekliflerim var."

"Ne zaman isterseniz gelebilirsiniz. Şirketimin kapıları size her zaman açık bunu bilin."

"Gelişini iyi ayarladın. Polisler şüphelenmedi değil mi hiçbir şeyden?" Yanımda gülümseyerek duran Asaf'a baktım. Salonda artık sadece o ve abim kalmıştı.

"Yok komiser benle konuşurken diğerleri katlarda arama yaptılar. Bir şey çıkmadı zaten. Duvardan da beklediğim gibi şüphelenmediler."

"İçeride bir sıkıntı çıktı mı?"

"Yok, sorunsuz ilerledi her şey kimse şüphelenmedi. Zaten tanıtım filmi biter bitmez geldiğinden dolayı organizasyonun bir parçası olarak düşündü herkes yaptıklarını."Elimi uzattım belki de bu geceki tek gerçek gülümsememi takınarak.

"Yardımların için sağ ol, sen olmasan yapamayabilirdim."

"Bu ilk ve son olsun Karaman. Bir daha götünü kurtarmayacağım haberin olsun. Kendini ona göre hazırla." Kafa salladım.

"İyi geceler Asaf Arşın."

"İyi geceler Kayra Karaman." Asaf'ı da geçirdikten sonra salonda abimle tek kaldım.

"Tamda senden beklediğim gibi beni şaşırtmadın Kayra. Bir Karaman'a yakışır bir şekilde kusursuz olarak bu gecenin altından kalktın. Abin seninle gurur duyuyor canım kardeşim."

"Senin beğenmen benim için her şeyden öncelikli abi. Sevdiysen çok müteşekkir olurum."

"Aferin. Yarın bana gel. Seninle konuşacak önemli konularımız var." Kaşlarımı çattım.

"Gelirim gelmesine de birden bire nereden çıktı?"

"Gelince öğrenirsin Kayra şimdi evine git, dinlen. Yarın için iyice dinlenmiş bir şekilde yanıma gel."

"Gelirim." Salonda tek başıma kaldım abimin gidişiyle. Yemek masasındaki sandalyelerden birini çekip yorgunlukla üstüne çöktüm. Cebimden telefonumu çıkarıp Azat'ı aradım. Telefonu çaldı, çaldı, çaldı ama açmadı. Bir kerede ben merak etmeden sen beni arasan keşke Azat. Telefonu masanın üstüne koyarak başımı arkaya attım. Ne geceydi ama...

 

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Yapışmış gözlerimi zorlayarak açtım. Yabancı bir oda beni karşılayınca biraz hızlı bir şekilde doğruldum yataktan. Ben... Ahh, doğru ya Kayra'nın evindeydik. Kıyafetlerim? Yatağın yanındaki ilaç kutuları çarptı gözüme. Geceye dair olanlar bölük pörçük yüklendi zihnime. Sanırım tüm gece benimle ilgilenmişti. Neden yapmıştı bunu? Beni düşünüyor olamazdı değil mi? Yataktan kalktım. Odadaki banyoya doğru gittim. Gözüm duşa kabine gitti. Hatırladıklarımla yere çöktüm yüzümü kapatarak. Ahh, neden benimle ilgilenmişti ki? Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması için elimden geleni yapacağıma dair söz vererek kalktım yerden...

Üzerimdeki bol kıyafetleri çıkartarak yatağın üzerine koydum. Dünden kalan elbisemi giyerek odadan çıktım. Karnım açtı ama büyük ihtimalle şuan bu evde yiyecek namına bir şeyin olduğunu söylemek zordu. Azat hala evde mi diye kontrol etmek amacıyla birkaç kez adını seslendim. Cevap gelmeyince odasına gidip kontrol ettim. Sanırım gitmişti. Yine de her şey için ona minnettardım. Ona karşı borçlanmıştım. Merdivenlerden inerek evden çıkacakken bir araba anahtarı takıldı gözüme. Burası şehir merkezinden oldukça uzak bir bölge. "Dünkü yardımlarının karşılığı olarak kabul et bu arabayı Kk." Kk? Kayra Karaman? O olmalıydı. Dünkü yardımlarım karşılığında bir araba mı? O kadar büyük müydü ettiğim yardım? Dışarı çıkarak arabaya baktım. Beyaz bir Mercedes duruyordu kapıda. Bunu kabul etmeli miydim? Hayır Sahra. Bu araba senin değil. En kısa zamanda Kayra Karaman'ı şirketinde ziyaret ederek arabanın anahtarını vermeyi aklımın bir köşesine yazdıktan sonra arabanın anahtarını alarak dış kapıyı kapattım ve arabaya doğru ilerledim...

 

Birkaç gün sonra:

"Sahra, sonunda! Yüzünü gören cennetlik be kızım. Nerelerdesin sen gözümüz yollarda kaldı. Ekipçe evini basacaktık bugünde gelmeseydin. Esra yüzümün iki yanını elleriyle tuttu. İyi misin? Telefonlara da cevap vermedin? Ellerini yüzümden çekti. Kaç kere aradım seni. İnsan bir mesaj atardı bari."

"Haklısın, biliyorum, özür dilerim her şey için ama kafamı toparlamam lazımdı. Biliyorsun her şey üst üste geldi. O şekilde karşınıza çıkamazdım." Esra beni kendine çekerek sarıldı.

"Tamam bu seferlik affediyorum seni bakalım ama bu aynı şeyi tekrarlayacağın anlamına gelmiyor Sahra hanım." Esra'dan ayrıldım. Ellerimi yalandan teslim olacak şekilde kaldırdım.

"Teslim oluyorum. Bir daha böyle bir şey yaparsam cezamı bizzat sen kesersin olur mu?"

"Anlaştık." Elimin tekine bir kelepçe geçirilmesiyle yana döndüm:

"Kardelen Sahra Aktaş tutuklusun."

"Ne?"

"Kendi kendini kaçırdığın için seni tutukluyoruz." Bir kahkaha patlattım.

"Suçluyum karşı çıkamam ama bir seferliğine affetsen Nihat abi? Valla bir daha bir daha kendimi kaçırmam söz veriyorum hepinize." Esra'ya bir bakış attı.

"Ben afettim ama bence aramızda bir mahkeme kurup Sahra'yı yargılamalıyız."

"Yargılanmak mı?"

"Ben katip olurum. Nihat abi Savcı olsun. Esra birini arar gibi etrafa baktı. Hah, Tuna sende hakim ol." Diğerleri de izleyici olsun. Tuna bize baktı. Göz göze geldik o anda. Bana manidar bir gülümseme gönderince hafif bir şekilde ona gülümsedim.

"Mahkemem hemen şimdi mi?"

"Ne zaman yapalım Nihat abi?" Nihat abi şüpheli bir şekilde bana baktı.

"Bir daha böyle ortadan kaybolacak mısın?"

"Yok, vallahi yok, dersimi aldım ben. Bir daha bunu düşünsem bile cesaret edemem zaten."

"O zaman mahkemen şimdilik askıya alındı küçük hanım. Hadi herkes işinin başına." Gülerek Esra'yla masamıza doğru ilerledik. Merkezi gerçekten özlemişim galiba. Onları tekrar görmek iyi gelmişti bir anda...

 

"Hey gidiyor musun?"

"Hala biraz yorgunum. Sanırım eve gitsem iyi olacak."

"Eve mi? Sana eve gidebileceğini düşündüren nedir Sahra hanım? Bugün benimlesin. Hem bak yılbaşı yaklaşıyor. Mağazalar indirim üstüne indirim veriyor. Kendimize bir şeyler bakmaya gideceğiz bugün itiraz etmek yok. Bu sene Mirza'nın arkadaşının ayarladığı mekanda kutlayacağız yılbaşını. Her zamanki giydiğin şeylerle gidemezsin. Yeni şeyler almamız lazım hem sana hem de bana. O yüzden gidiyoruz şimdi." Esra'nın kolumdan çekiştirmesiyle onu durdurmak zorunda kaldım. Onunla gitmek aslında iyi olabilirdi bugün ama Asaf ile acilen konuşmam gerekiyordu. Son zamanlarda onunla ilgili çok fazla soru işareti vardı kafamda. Bu yüzden zor da olsa Esra'yı reddetmek durumundaydım.

"Esra gerçekten gelemem. Başka bir güne ayarlasak?"

"Ne demek gelemem? Kendini sürekli eve kapatamazsın Sahra. Gençsin, güzelsin, sağlıklısın daha ne olsun. Gez, dolaş, giyin, kuşan, süslen, kendine güvenin gelsin biraz. Maşallah taş gibi kızsın kızım. Bak biraz kendine."

"Gerçekten kendimi pek iyi hissetmiyorum. Senin de modunu düşürmeyeyim ben şimdi haftaya gitsek olmaz mı?"

"Şuna bak bende hafta sonu gidelim diyecek diye bekliyorum kız haftaya diyor. Esra şüpheyle bana baktı. Sahra, bilmediğim bir şey yok değil mi seni üzen, strese sokan herhangi bir durum?" Güven vermek istercesine elini tuttum.

"Yok, sadece biraz yorgunum hepsi bu." Yenilgi içinde omuzlarını indirdi.

"Gelmeyecek misin yani şimdi?"

"Gelmesem?"

"İyi peki madem öyle istiyorsan. Haftaya pazartesi kesin gideceğiz ama bu sefer gerçekten itiraz istemiyorum Sahra."

"Tamam, söz haftaya pazartesi alışverişe gideceğiz."

"Tamam aldım sözünü. Git bakalım evine." Gönlünü almak amacıyla yüzüne bir öpücük bıraktım.

"Yarın görüşürüz o zaman." "Görüşürüz" diyen Esra'yla vedalaşıp karakolun arkasına gittim. Bugün işe geç kaldığım için Kayra tarafından hediye edilen araba ile gelmiştim işe. Onu geri vereceğim için kimseye göstermemeye özellikle dikkat etmiştim. Çantamdaki araba anahtarını çıkartıp arabanın kilidini açmak için anahtarı arabaya doğrulttum. Tam arabaya bineceğim anda arkamdan gelen sesle irkildim.

"Güzel araba, yeni mi?" Arkamı döndüm ve az ileride sigarasını içen Tuna'yla göz göze geldim. İyi ki kimseye yakalanmadan arabayı vermek istemiştim.

"Yeni."

"Belli oluyor henüz yeni çıktı bu araba. Mercedes'in C serisinden bir araba. Babam da siparişini vermişti ama gelmedi henüz. Kendin mi aldın yoksa birinden hediye mi?" Aklıma ilk gelen şeyi söyledim.

"Amcamdan hediye. Kendisinin bizzat fabrikayla bağlantıları olduğundan erken ulaştı benim elime."

"Öyle mi? Hayırlı olsun o zaman yeni araban."

"Sağ ol teşekkür ederim. Sen ne yapıyorsun burada?"

"Eve gitmeden bir sigara içeyim dedim."

"Arka bahçede mi?"

"Bura genellikle boş olur. Ne zaman yalnız kalmak istesem buraya gelirim." Anladım dercesine kafamı salladım ve yüzüne baktım. Yüzü her zamanki gibi değildi boş bakıyordu.

"Sen iyi misin?" Sanki gülümsemesi gerekiyormuş gibi gülümsedi.

"İyiyim, ya sen?"

"Bende öyle." Anlaşılan ikimizde birbirimizi geçiştirmek istiyorduk.

"Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz." diyerek arabaya yöneldim tekrar tam kapıyı açıp binecekken tekrar bana seslenmesiyle durdum.

"Sahra?"

"Efendim?" Öylece baktı yüzüme.

"Neyse bir şey yok." Gözlerimi kıstım.

"Emin misin?"

"Eminim bin hadi arabana." Üstünde durmayarak arabanın kapısını açarak bindim. Tuna bugün bir tuhaftı sanki...

 

Asaf'ın evinin önünde durdum. Geleceğimi haber etmemiştim bu sefer. Onun hakkında son günlerde fazlaca kafamı kurcalayan şeyler vardı. Bunların başında deniz katiliyle ilgili geçmişi vardı elbette. Anladığım kadarıyla Azat yakalanmadan önceye dayanıyordu Asaf ile olan tanışıklıkları. Deniz katili ile deniz kenarında konuştuğumuz gün Asaf'ın bir diğer kimliği ile tanışmıştım Mehmet Altınok. Mehmet Altınok da kimdi? Azat'ı gerçekten katile dönüştüren Asaf mıydı yani? O gün depoda gördüğüm kadarıyla can düşmanıydılar birbirleriyle sanki. İkisi de ikisinin eline bırakılsa ortada onlardan tek bir parça bile kalmayacağından emindim. Öyle bir kin besliyordu ikisi de birbirlerine. Onun dışında en çok merak ettiklerimden biri de Kayra'nın düzenlediği davete beni neden götürdüğüyle ilgiliydi. Orada herhangi bir işim yoktu. Hatta Esra bana haber vermeseydi belki de o gün orada yakalanılanlardan biride ben olurdum muhtemelen. Onunla ilgili kafamı karıştıran bunun gibi çokça husus vardı zihnimde ve ben bugün buraya bunları öğrenmeye gelmiştim. Bakalım Asaf Arşın benden gerçekten neler saklıyordu?

"Sahra hanım hoş geldiniz."

"Hoş buldum, Asaf evde mi?"

"Kendisi şuanda odasındaydı. Siz salona doğru geçin ben isterseniz siz beklerken kendisini çağırayım." Kafamı salladım.

"O zaman ben salonda bekliyorum."

"İstediğiniz herhangi bir şey var mıydı?"

"Yok teşekkürler. Sadece burada olduğumu haber ver yeter. Adamın gitmesiyle salondaki aşina olduğum bordo koltuklardan birine oturdum. Bu adam gerçekten iyi değildi. Eşyaların hepsinde kullanılan bordo renk nasıl içini sıkmıyordu anlamıyordum. Şahsen bu eve girince içime kasvet e huzursuzluk çöküyordu. Az biraz bekledikten sonra merdivenlerden inen Asaf'ı görünce oturduğum koltukta ayağa kalktım.

"Sahra? Bu sürpriz ziyaretini neye borçluyum?"

"Davetten beri ne aradın ne sordun? Merak ettim. Normalde beni düzenli olarak her gün arayan sen bir haftadır yoksun.

"Galiba öyle, otursana." Biraz önce kalktığım koltuğa geri oturdum. Aç mısın? Yemek yiyelim birlikte?"

"Aç değilim, sadece konuşmaya geldim."

"Doğru konuşacak epeyce konumuz birikti seninle. Sahi, ne yaptınız o gece? Ben birbirinizi öldürürsünüz sanmıştım. O gece yaşananlar aklıma gelince anında düşünmeyi bırakarak Asaf'a döndüm.

"İnanır mısın bende öyle düşünmüştüm ama gördüğün gibi karşındayım. Birbirimizi istesek de öldüremedik. Siz ne yaptınız Kayra'yla?"

"Sorunsuz geçti. Polisleri hallettik bir şekilde."

"Nasıl? Onca insanı gönderdiniz mi yoksa?"

"Yok, Kayra sandığımızdan da zeki bir adam çıktı. Hazırlıklıymış."

"Hazırlıklı derken?"

"Salona bir düzenek kurmuş."

"Ne düzeneği?"

Bir çeşit görünmez duvar gibi bir şey. Salonu ikiye böldük anlayacağın. Bu şekilde iki tarafında birbirinden haberi olmadı."

"Vay be, görünmez duvar. Şeytanın aklına bile gelmez."

"Etrafımız melek kaynıyor gibi konuştun zaten şeytanlarla savaşmıyor muyuz?"

"Haklısın. Geçenlerde deniz katilinin eskiden yaşadığı mahalleye gittim."

"Nasıl?"

"Bildiğin taksiye atlayıp gittim işte."

"Eee, bir şeyler öğrenebildin mi hakkında?"

"İlk başta öğrenemedim. Sonra biriyle karşılaştım ve ona sordum aklımdaki bütün sorularımı."

"Cevabını alabildin mi peki?"

"Tam olarak net bir şekilde alamadım. Bende bu yüzden bizzat deniz katiline sordum aklımdaki soruları." Devam etmemi beklercesine gözlerini kıstı. "Mahalledeki kişi ile deniz katilinden bir isim aldım ve adamı araştırdım."

"Bulabildin mi peki?"

"Buldum."

"Kimmiş?"

"Sen. Aradığım kişi başından beri senmişsin Asaf Arşın ya da Mehmet Altınok mu demeliyim?"Asaf oturduğu yerde gerildi.

"Neden bahsediyorsun?"

"Bugün açıklama yapacak kişi ben değilim Asaf. Açıklamaları bizzat senden dinlemeye geldim buraya." Güldü ve kahkahası evin içinde yankılandı.

"Bana hesap sormaya mı geldin yani buraya?"

"Sana seni sormaya geldim Asaf. Kimsin sen? İstanbul'un en ünlü restoranlarından birine sahip Bilal Giray mı? Adalet yanlısı bir vatandaş olarak deniz katilini yakalamak isteyen Asaf Arşın mı? Yoksa küçük bir mahallede kendine kimsesiz çocukları toplayıp onları cinayet makinesine dönüştüren Mehmet Altınok mu?"

"Bu seni neden bu kadar yakından ilgilendiriyor. Seninle anlaşma yaparken gizli kimliklerimizi geri plana attığımızı düşünüyordum Sahra."

"Ben her şeyimle ortadayım zaten sence bu büyük bir haksızlık değil mi?"

"Açık konuş Sahra. Asıl istediğin ne?"

"Deniz katiliyle tam olarak ilişkin ne Asaf? Onu nereden tanıyorsun, neden onu yanına aldın ve asıl merak ettiğim soru Melek Erdemir'i sen mi öldürdün?" Sırıttı.

"Evet dersem ne yapacaksın? Beni de mi öldüreceksin yoksa? Bunu gerçekten becerebilir misin Sahra? O kadar cesur musun cidden?" Duyduklarımla kan beynime sıçradı.

"Sen..."

"Evet ben, bendim. Madem merak ediyorsun o zaman söyleyeyim. Azat her zaman bir katildi Sahra . Onu bulduğumda bile ilk cinayetini işlemiş bir çocuktu o."

"Kim? Kimi öldürdü?"

"Babasını. O bizzat kendi babasını kendi elleriyle öldürdü. Aranan bir çocuktu polisler tarafından. Sırf yakalanmamak için evden kaçıp o gittiğin mahalleye sığındı ve izini kaybettirdi."

"Onu ilk bulduğunda neden teslim etmedin o zaman?"

"Kendince nedenleri vardı ve bu bana oldukça makul gelmişti. Babasını öldürüp küçük yaşta katil olması mı sana makul geldi? Herkes kendince haklı sebeplerle öldürür birilerini haksız mıyım?" Gözleriyle beni gösterdi. "Mesela sen. Seni örnek alalım. Daha iyi bir dünya için suçluları kendince haklı yöntemlerin ile cezalandırmıyor musun? Herkes sana kahraman diye seslenebilir ama bu seni gerçekten de bir kahraman yapar mı Sahra? Suçluları öldürmen bir katil olduğun gerçeğini değiştirir mi? Ne farkın kaldı deniz katilinden?"

"Konuyu saptırmaya çalışma. Onunla ben aynı değiliz. Madem babası suçluydu ne diye koskoca 1 sene boyunca onca masumun kanının dökülmesini izledin? Onu ilk başta polislere teslim etmek yerine ne diye kardeşini öldürüp onun canını acıtarak teslim olmasını sağladın? O günahsızın suçu neydi? Kurban edilmesi gerekti ve edildi."

"Önemli olan sonuçtur Sahra. Ben ona o şekilde bir seçenek sunmasaydım sence polis gerçekten de onu yakalayabilir miydi?"

"Onu ihbar ederek yakalattırabilirdin ama görüyorum ki sen korkağı oynamışsın Asaf Arşın. Korktun değil mi bu işin ucu sana dokunacak diye?"

"Suçlu olan ben değildim deniz katiliydi bunu karıştırıyorsun kızım. Neyse öğreneceklerini öğrendin. Koltuktan kalkarak ayak ucumda dikildi. Seninle bir anlaşma yaptık Sahra. Konu her ne olursa olsun ifşa edersen ifşa ederim. Ben bugüne kadar her bir işten sıyrılmasını bildim ya sen? Seni bütün Türkiye'ye ihbar edersem ne olur? Ne yaparlar sana bunu hiç düşündün mü? Kurtulabilir misin gerçekten de?" Sinirle dişlerimi sıktım ve ayağa kalktım.

"Ne istiyorsun?"

"Hiçbir şey. Sadece anlaşmamıza uy yeter. Bu iş çok uzamaya başladı artık. Anlaşmanın sana düşen kısmını yerine getir artık aksi takdirde sonuçlarına katlanırsın." Sinirle evden çıktım. Beni takip etmedi, peşime adam takmadı. Hızlıca arabama binerek uzaklaştım evinden. Kendi sonumu kendim getirmiş ve hiç bulaşılmaması gereken bir adama bulaşmıştım. Arabayla son sürat giderken boş yolda önümün kesilmesiyle durdum.

Hah, bir bu eksikti. Önümü kesenler polis değildi. O zaman geriye sadece 2 seçenek kalıyordu ya Asaf adamlarını göndermişti ya da düşük bir ihtimal Kayra adamlarıyla önümü kesmişti. Yavaşlayarak arabayı durdurdum. Hemen inmek yerine karşımda duran adamlara baktım.

Önümdeki siyah arabadan Kayra'nın inmesiyle sevinsem mi üzülsem bilemedim. Biri bitiyor biri başlıyordu gerçekten. Kayra yanıma kadar gelerek arabamın kapısını açtı. Bıkmış bir şekilde sadece bir soru sordum.

"Nasıl?"

"Arabana gerçekten bir takip cihazı yerleştirdiğimi akıl etmemiş olamazsın Sahra değil mi?" Sinirle gözlerimi yumup dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ne istiyorsun?"

"Konuşmayı. Seninle konuşmam gerek, hem de hemen..."

 

Evett, bugüne kadarki en uzun bölümle karşınızdayım uzun bir aradan sonra. Açıkçası bu kadar fazla bir ara vereceğimi düşünmüyordum önceden 2 güne bir bölüm atmışken 2 haftadır bölüm atmamak biraz fazla oldu sanırım. Bu süreçte aklıma yeni bir kurgu geldiği için ve biraz da derslerime önem vermek istediğim için buraya ara vermiş bulundum. Yavaş yavaş ilk kitabın finaline yaklaşmış bulunmaktayız. Taslağını yazdığım iki bölüm daha var bu kitapla ilgili. Belki de 3 bölüme paylaştırırım onu bilmiyorum şu anda. O zaman bir dahaki bölümlere dek görüşmek üzere hoşça kalın...

 

Bölüm : 21.12.2024 13:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...